TÜRKLÜĞE ADANMIŞ BİR ÖMÜR: İLHAN DARENDELİOĞLU VE DIŞ TÜRKLER

07 Nisan 2016 13:06 Selim YILDIZ
Okunma
7143
TÜRKLÜĞE ADANMIŞ BİR ÖMÜR: İLHAN DARENDELİOĞLU VE DIŞ TÜRKLER

 

Türk milliyetçiliğinin kurumsallaşmasında ve fikrî yönden olgunlaşmasında kurduğu matbaa ve çıkardığı “Toprak” adlı aylık ülkü dergisiyle önemli hizmetlerde bulunmuş olan İlhan Darendelioğlu[1] (1921-1979), Türk Kültür Çalışmaları Derneği ve İstanbul Milliyetçiler Derneği gibi milliyetçi derneklerde de faaliyet yürütmüştür. İki dönem Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği genel başkanlığı da yapmış olan Darendelioğlu, 1969 Seçimlerinde Adalet Partisinden İstanbul milletvekilli seçilmiştir. Demokratik Partinin de kurucuları arasındadır. 1975’ten sonra Milliyetçi Hareket Partisine geçen Darendelioğlu, 19 Kasım 1979’da Marksist teröristlerin düzenlediği suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. “Bizim için milletvekili sıfatı da gelip geçicidir. Bizim asli sıfatımız mezara kadar namuslu yaşamaktır. Biz o asli vazife içindeyiz.”[2] diyen Darendelioğlu, Ahmet B. Karabacak’a göre mücahit ağabey; Nurettin Pakyürek’e göre, radyum beyinli Türk; Altan Deliorman’a göre ise güneyli yiğit idi.
İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Komünist Hareketler, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk, Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga, Pazarlar Kanlı İdi, Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi?, Ecevit Marksist mi?, Devrim Nedir? Devrimci Kimdir? gibi çok ciddi eserler vermiştir. Türk milliyetçilerinin çıkardığı Türk’e Doğru, Tanrı Dağı, Millî Yol, Millî Hareket ve Millî Işık dergilerinde yayımlanan yazıları ile de ses getirmiştir. Türkiye’nin en buhranlı dönemlerinde gazetecilik yapmış olması da tarihe diğer önemli bir hizmetidir.
Türkistanlı bir arkadaşının (muhtemelen Altan Deliorman’ın ortaokul arkadaşı Ziyaeddin Babakuran) aracılığıyla İlhan Darendelioğlu ile tanışan Altan Deliorman’ın “Otuzlu yaşlarda, ortadan uzun boylu, yağız, topluca bu Güney Anadolu çocuğunda, insanları kendisine kolaylıkla bağlayan bir tılsım gizliydi.” şeklinde tarif etmekte ve Darendelioğlu ve Türk milliyetçileri hakkında şunları söylemektedir:
“Edebiyat Fakültesinde okumuş, seçim sandıklarında filizlenen beyaz ihtilal öncesi başı, milliyetçilik yüzünden derde girmiş, fakat belalara karşı metanetle durmasını bilmiş bu genç adamın, medar-ı maişet motorunu ufacık bir pedalın başında döndürmesi beni pek şaşırtmamıştı. O dönemde, milliyetçinin şaşmaz kaderi buydu. Milliyetçiler, Türkiye’ye insan yetiştiren muazzam çarktan nasılsa kaçmış fabrikasyon hataları gibiydi. Kimisi öğretmen kimisi bir yerde memur kimisi Babıali bünyesinin bir türlü kabule yanaşmadığı genç gazeteci, kimisi tanınmamış avukat… Fakat hemen hepsi, daracık bütçelerinin içine sıkışmış, inancından başka sermayesi olmayan vatan evlatlarıydı. Çok kimseye hazin gözükebilecek bu kader, bana nedense hep Devr-i Saadet Müslümanlarını hatırlatmıştır. Darendelioğlu, örnek bir tevazu sahibi yaratılışa sahipti. Türkçüler Derneğinin kurucuları dernek başkanlığını ona teklif etmesine rağmen o, yaşça büyük olmasına karşın böyle bir görevden kaçınmıştı. Keskin kalemini kılıç maharetiyle kullanan bu genç adam, özel hayatında hakikaten alçak gönüllüydü. Kalabalıkça meclislerde kendisinden bahsedildiği yahut söz sırası ona geldiği zaman yüzüne bir pembelik yayılır, mahcubiyetin ağır yükü omuzlarını çökertirdi.”[3]
Onu “Türk dünyasının bu soylu ve güçlü savunucusunun belirgin meziyetleri arasında tevazuu yanında millî şuur uyanıklığı, edep ve ahlakı; ölçüye, endazeye vurulması mümkün olmayan eşsiz idealist bir kişilik” olarak ifade eden arkadaşı, sırdaşı Nurettin Pakyürek’e göre, “Darendelioğlu, son yarım yüzyılda Türk soyunun yetiştirdiği ve sayıları birkaç düzineyi geçmeyen yüksek seviyeli milliyetperverlerden birisi”ydi. Ona göre Darendelioğlu, “Türk’e beslediği saygı ve sevgi itibarını kişiliğinde kristalize etmiş”ti.[4]
O, “Bu topraklar için/Bu bayrak için/Ölelim/Ne düşünelim ne de bilelim”[5] sözleri doğrultusunda inandığı ülkü yolunda en yüksek seviyedeki idealizm anlayışının âdeta erişilmesi güç bir sembolü olmuştur.
Pakyürek’e göre; bu radyum beyinli Türk, Cumhuriyet Türkiye’sinde komünizmin Türk milleti için ne büyük felaketler getirmekte olduğunu ilk defa en şuurlu şekilde sezip anlayan ve son nefesine kadar da en ince çizgileriyle bulunan amansız mücadelesini sürdüren birkaç Türk münevverinin başlıcasıydı. Batı dünyasının Dr. Schwarz’ı (Komünistler Nasıl Yalan Söyler? kitabıyla ünlü antikomünist yazar.) ne ise Türkiye ve Orta Doğu için de Darendelioğlu o idi.[6]
İlhan Darendelioğlu’nun çıkarmış olduğu Toprak dergisi komünizmle mücadele ekseninde başlı başına Türk dünyasına hizmet eden bir dergiydi. Toprak dergisi İstanbul’da ilk çıkmaya başladığında sahipleri Darendelioğlu ve Mahmut Ünal’dı. 1954 yılının Aralık ayında, küçük boy bir dergi olarak neşir hayatına atılan Toprak, komünizmle mücadeleyi[7] ön plana alan bir muhteva ile 1968’e kadar aralıksız çıkmıştır. Türk Yurdu istisna edilirse milliyetçi mecmuaların en uzun ömürlüsü olmuştur. Daimî yazarları arasında, Arif Nihat Asya, Cezmi Türk, Hikmet Ertez, Zübeyr Koç, M. Sait Çekmegil, Cemal Oğuz Öcal, Nurettin Pakyürek, Refet Körüklü, Fethi Tevetoğlu, Prof. Şakir Berki, Ziya İlhan Zaimoğlu, Aydil Erol, Tahsin Ünal, Hikmet Tanyu, Nejdet Sançar, Zeki Sofuoğlu, Ziyaeddin Babakuran, Hızırbek Gayretullah gibi isimler vardı. Derginin yazı ve şiir seçmelerini çok kere Nurettin Pakyürek yapmakta idi.[8] Toprak dergisinde Yavuz Bülent Bakiler, Zeki Velidi Togan, Faruk Kadri Timurtaş, Hayrani Ilgar, Gazeteci-Yazar-Şair Kemal Fedai Coşkuner, Yücel Hacaloğlu, Necmettin Sefercioğlu, “Milliyetçi Türkiye”nin yazarı Fikret Eren (Kurt Karaca)in yazı ve şiirlerine de yer verilmiştir.  
Toprak dergisi, milliyetçi bir dergi olarak komünist yazar ve şairlerle ilgili içeride ve dışarıdaki gelişmeleri de takip etmiş ancak o dönemin siyasi atmosferinden dolayı bazen dergiden ziyade haber gazetesi çizgisine kaymıştır. 1960 sonrasının reaksiyoner milliyetçilik havası doğal olarak milliyetçi dergilere de yansımıştır. Mesela, Aziz Nesin’e İtalya’da birincilik veren kurulun bir komünist teşekkül ve birinciliğin de sahte olduğuna ilk Toprak dergisi temas etmiş, durumu Darendelioğlu Fransa’daki milliyetçi arkadaşları vasıtasıyla tetkik ettirme yoluna gitmişti.[9]
1944 Sabahattin Ali-Atsız Davası sebebiyle 23 yaşında gözaltına alınmış olan Darendelioğlu, gençlik yıllarında Türk milliyetçiliği içinde yerini almış 3 Eylül 1946’da İstanbul Üniversiteli gençler tarafından kurulan Türk Kültür Çalışmaları Derneğinin de kurucu üyeleri arasında bulunmuştur. MTTB’nin toplantı salonunda gerçekleştirilen ilk toplantıya Darendelioğlu da katılmış, diğer kurucu üyelerle birlikte derneğin idare kurulu üyelerini seçmiştir. Derneğin başkanlığını sırasıyla Necati Balaşoğlu, eski Azerbaycan parlamentosu üyelerinden M. Sadık Aran ve Müfit Adil Çulcuoğlu yapmışlardır. Dernek İstanbul’da ilk defa Ergenekon Bayramı adıyla gün tertiplemiş, geniş çapta alaka görmüştü. Derneğe en büyük yardımı, 600 lira vermek suretiyle Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil yapmış; MTTB ve Marmara Lokalinde yapılan Ergenekon Bayramı gösterilerinde hazır bulunmuştu. Dernek birçok konferans ve seminerler tertip etmiş; bu toplantılarda Mirza Bala, Cafer Seyit Ahmet Kırımer, İsmail Hami Danişment, Zeki Velidi Togan, Mükrimin Halil, M. Halit Bayrı vb. konuşmuşlardı. Dernek, 1950’de diğer derneklerle birlikte Milliyetçiler Federasyonuna dâhil olmuş, Türkiye Milliyetçiler Derneği kurulduktan sonra ise kapanmıştır.[10]
Türk dünyasının bilge hocası Prof. Dr. Muharrem Ergin’le aynı dönemde okumuş, bayrak şairi Arif Nihat Asya ile aynı dergilerde aynı dava için mücadele etmiş bir isim olan Darendelioğlu, Türkçülüğün kalesi Hüseyin Nihal Atsız’ı da tanımıştı. Nitekim Nihal Atsız öldüğünde onun hakkında “Kimse inkâr edemez ki, merhum, büyük bir vatanperver, korkusuz bir mücahit, akıllı ve şuurlu bir komünist düşmanı idi. Atsız Bey’in, bizim nesilden olup da Türk milliyetçiliğine gönül vermiş olan herkeste büyük hissesi vardır.”[11] Demiştir.
İlhan Darendelioğlu, uzun yıllar 1954 yılında Ferruh Bozbeyli’nin[12] de kurucuları arasında olduğu İstanbul Milliyetçiler Derneğinin çalışmalarına katılmış; Fetih toplantıları, Kıbrıs toplantısı;  Remzi Oğuz Arık, Mehmet Akif, Hüseyin Avni Ulaş, Mevlana, Rahmi Eray, Yahya Kemal Beyatlı, Yunus Emre, Mimar Sinan için anma günleri tertip edilmesine katkılar sağlamıştır. Bunların haricinde de Orhan Gazi’nin Bursa’yı fethinin 637. yıl dönümü dolayısıyla 6-7 Nisan 1963 tarihinde 45 kişilik bir otobüs kafilesiyle Bursa’nın fetih törenine iştirak eden Milliyetçiler Derneğinin Bursa’daki faaliyetlerine Genel Başkan Ercüment Konukman, Bursa Şube Başkanı Cemal Külahlı, Ertuğrul Düzdağ yanında Darendelioğlu da toplantı ve konuşmalarla destek olmuştu.[13] Bu isimlerden 10 Eylül 2014’te aramızdan ayrılan Recep Ercüment Konukman, MHP’nin de en eski Ülkücüsü olarak bilinmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de danışmanlık yapmıştır. Türklüğe dair de önemli eserleri olan Konukman, birçok milliyetçi dergi ve vakıf faaliyetlerinin içinde bulunmuştur.
İlhan Darendelioğlu, Türk dünyasının bir bayrağı olmuş, dış Türklerle olan irtibatını da somut uygulamalarla ortaya koymuştur. Nitekim Türkiye dışından bilhassa Sovyet hegemonyası altındaki Türk yurtlarından gelen soydaşlarla da zaman zaman bir araya gelmiş, çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir.
1962 yılında Doç. Ergeş Şermet Bulakbaşı, Millî Türkistan Komitesi Başkanı Veli Kayyum Han, Garip Sultan, Dr. Mustafa Edige Kırımal, Mehmet Emircan’ın basın ve sohbetler yoluyla Türk halk efkârını komünist politikalar hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirme etkinliklerine Darendelioğlu da katılmış ve Türk kardeşlerine rehberlik etmiştir. Darendelioğlu, bu misafirleri arkadaşı Türkistanlı Ziyaeddin Babakuran’ın[14] da katkısıyla Toprak dergisinin idarehanesinde ağırlamış uzun ve etraflıca sohbet etmiştir. Doç. Bulakbaşı, Darendelioğlu ile sohbetinde Türkistan’da milliyetçiliğin ve komünizmle mücadelenin cezasının yıllardır sürgün ve ölüm olduğunu ve milliyetçilerin halkın gözünden düşürülmesi amacıyla gerici ve yobaz olarak nitelendirildiğini söylemiştir.[15]
Ergeş Şermet Bulakbaşı, 45 memleketin 150 kadar delegesinin katıldığı Asya-Afrika Yazarları Kongresinde de müşahit olarak hazır bulunmuştu. Bulakbaşı, kongrede Nazım Hikmet’in kendisini Türkiye delegesi olarak kabul ettirdiğini, Rus delegelerin oyları ile kendisini delege seçtiren Nazım Hikmet’in konuşmasında, Türkiye’nin hür olmadığı, iktisadi çöküntü altında ve aç olduğunu söylediğini, kendisinin Taşkent’te Türkiye’yi Kurtarma Cemiyetini idare ettiğini anlattığını üzülerek bildirmiştir.[16]
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden beri ciddi anlamda Türkçülerin gündeminde olan dış Türkler konusu, bütün hayatı boyunca Darendelioğlu’nun da gündeminde olmuştur. Türkçü-milliyetçi dergiler dış Türkler konusunu ve mücadele metotlarını sürekli sayfalarına yansıtmıştır. Komünizm tehdidi karşısında Balkan Türklüğü ve Türkistan Türklüğü, Rum tehdit ve baskıları karşısında Kıbrıs Türklüğü, Darendelioğlu’nun sahibi olduğu Toprak dergisinin de önemli konuları arasında yer almıştır. Bu konular Darendelioğlu’nun kitaplarında da Türk milliyetçiliğinin tarihi ve mücadelesi yönüyle ifadesini bulmuştur.
Darendelioğlu, Kıbrıs konusuna hassasiyetle yaklaşmakta ve sahibi olduğu Toprak dergisi bu konuda önerilerde bulunmaktaydı. Darendelioğlu’na göre, 1950 yılının henüz ilk günlerinde Kıbrıs’taki Türk nüfusuna yapılmak istenen baskı artmış, Yunan gazeteleri, edep ve hayâ duygusundan mahrum tahrikçi neşriyatlarına hız vermişlerdi. Bu çatlak seslere Türk gençliği İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Mersin’de yaptıkları mitinglerde cevap vermişler; Kıbrıs meselesine millî dava olarak bakan vatanseverler ise Kıbrıs Türk Kültür ve Yardım Cemiyeti, Kıbrıs’ı Koruma Cemiyeti, Kıbrıs Okullarından Yetişenler Cemiyeti gibi cemiyetler kurmuş ve teşkilatlanmaya gitmişlerdi.[17]
20 Temmuz 1974’te Türk Ordusu Kıbrıs’a çıkınca dergi, Kıbrıs Özel Sayısı çıkarmış ve “Türk milleti topyekûn ordunun yanında ve emrindedir.” başlığıyla destek vermiştir.[18] Kıbrıs’ta Türk varlığının korunması ve geleceği adına da derginin önerisi “Ayrı bölge uygulamasına geçilmeli ya da adanın ikiye bölünmesi sağlanmalı.” şeklinde olmuştur.[19]
Darendelioğlu, Toprak dergisinin ilk sayfasında Kıbrıs’ta Atlılar köyünün bütün halkının Rumlar tarafından kurşuna dizildiğini, The Sun gazetesinin Türkleri barbarlıkla suçladığını dile getirmiş; “Hain Korkak Olur!” başlığıyla kaleme aldığı başyazıda, “20. asırda Orta Çağ’ın zalim derebeyleri gibi hareket edenler, hâlâ utanmadan kendi sıfatlarını Türk’e yakıştırmaya çalışmaktadırlar. ‘Hain korkak olur.’ diye bir atasözü vardır. Bu kadar korkak bir milletten elbette asalet ve adalet beklenemezdi.” diye yazmıştır.
Darendelioğlu’nun faaliyetleriyle içinde etkin olduğu Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği de Kıbrıs Meselesi’ne ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Mesela bu dernek içinde oldukça aktif faaliyetler yürüten Fethi Tevetoğlu’nun Asya Milletleri Komünizmle Mücadele Konferansı Umumi Heyetine sunduğu rapora göre “Kıbrıs problemi”, yalnız Adadaki iki cemaati veya Türkiye-Yunanistan-İngiltere gibi üç garantör devleti ilgilendiren bir siyasi ve hukuki çıbanbaşı değildir. Bu mesele; Türkiye başta olmak üzere bütün Orta Doğu ve Akdeniz memleketlerinin, dolayısıyla beynelmilel komünizm karşısındaki müşterek savunma teşekkülleri olan Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ve Merkezi Anlaşma Örgütü (CENTO) ve bütün hür dünyanın güvenini tehdit eden bir davadır. Kıbrıs’ta, Kıbrıs Komünist Partisinin halefi olan Terakkiperver Emekçi Halk Partisi (AKEL) ile irtibatlı 10 mühim komünist teşekkül yanında AKEL’in komünizm propagandası yapan bir de Haravgi adlı günlük gazetesi de faaliyet göstermiştir.[20]   
Darendelioğlu; TBMM’de dış Türkler hassasiyetini ortaya koyan gündem dışı konuşmasında, Amerika’da 1959’da ilan edilen “Esir Milletler Haftası”na işaret ederek bu konuyu “Esir Türkler Meselesi” olarak dile getirmiştir. Bu konuşmasında, şunları söylemiştir:
“Aslında Amerika’da ilan edilmiş olan bu haftanın Amerika’dan çok bizi ilgilendiren yönü vardır. Çünkü hiçbir milletin altmış milyonluk bir kıta kadar büyük bir parçası komünist esareti altında değildir. Emperyalizmin siyasi, iktisadi hatta kültürel şeklinin bile yıkıldığı ve protesto edildiği çağımızda; Azerbaycan, Türkistan, Kırım, Kafkas, İdil-Ural, Kerkük ve Balkan Türk’ü ile Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Romanya, Arnavutluk gibi komünist esareti altında bulunan milletlerin maruz kaldığı insanlık dışı muameleye önce bizim karşı çıkmamız lazımdır. Çünkü bu çember içine düşmüş olanların büyük çoğunluğunu bizden olanlar, yani dini, dili, kanı, adı ve rengi bizden olanlar teşkil eder. Düşünün ki Afrika’da bile insan eti yiyen vahşi ve iptidai kabilelerin dahi insan gibi yaşama hasletlerine kavuşmasını özleyen bu dünyada, bizim Hariciye Vekâletimizin de esir milletlerin sesine kulak tıkamak gafletinden kurtulması lazımdır.”[21]
Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın avukatlığını da yapmış olan Galip Erdem ise esir milletler davasının birbirine benzemeyen iki yönünden bahsetmektedir. Bunlardan birisi “kapitalist sömürgecilik”tir; İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İspanya ve Portekiz tarafından temsil edilmişlerdir. Buna 1917 Sovyet İhtilali’nden sonra kara bir leke daha eklenmiştir. Öyle ki bu ikinci safha yani kızıl sömürgecilik, kapitalist sömürgeciliği mumla aratmıştır.[22]
Türkistan Türklüğünün son yüzyıldaki birkaç önemli isminden biri ve  Hüseyin Nihal Atsız’ın kardeşi Nejdet Sançar’ın cenazesinde bulunmuş tek Türkistanlı olan Hızırbek Gayretullah da Millî Yol dergisinde bu konuda şu görüşleri dile getirmiştir:
“Esir milletler topluluğu işgal ettikleri toprak itibarıyla da umumiyetle Asya ve Afrika’dadır. Bu topluluklar milliyet ve din bakımından ele alınırsa İdil-Ural, Türkistan, Kırım, Kafkasya ve Azerbaycan'ın Müslüman Türklerle meskûn ve dünyaya insanlığı öğreten Türk cetlerinin mirasçıları olduğu anlaşılır. Oğuz Hanların, Atillaların, Cengizlerin hür dedirttiği bu diyarlara bugün esir denilmektedir.”[23]
Toprak dergisinde Baymirza Hayit ve İsa Yusuf Alptekin gibi Türk dünyasının önemli isimlerinin Türkistan Türklüğünün sorunlarını dile getiren yazıları da Türk dünyası ile paylaşılmıştır. Bunların dışında kendini Hun-Macar olarak niteleyen Prof. İmre Toth[24]; Toprak dergisiyle sürekli iletişim içerisinde bulunmuş, Darendelioğlu’nun gündemiyle Türk milliyetçilik tarihine geçmiştir.  
Darendelioğlu, Macar Davası hakkında Türk gençliğine şöyle seslenmiştir:
“23 Ekim 1956 tarihi; Macaristan’da hürriyete susayanlar için ümitli, sevinçli bir günün başlangıcı olmuş fakat komünizmin kanlı eli bu sevinçli günü büyük karanlıklara tekrar gömmüştü. 23 Ekim’de Macaristan’ın vatansever üniversiteli gençleri o gün büyük bir meydanda toplanarak ‘Kahrolsun komünistler!’ ‘Defolun Ruslar!’ diye hep bir ağızdan tempo tutmuşlar, bu ses ağır ağır yurdun her tarafına yayılmış ve Macar milleti komünizmin kanlı pençesinden kurtulabilmek için bir büyük mücadelenin içine girmişti. 31 Mart 1956’da Budapeşte artık gerçekten bir bayram sevincine gömülmüştü. Çünkü şehirdeki bütün kızıl yıldızlı bayraklar yakılmış, bütün komünist kişilerin heykelleri yıkılmış; bütün komünist yuvalar, müesseseler artık hürriyete kavuşturulmuştu. Macaristan’da sevinç, Macaristan’da hürriyet, Macaristan’da insan gibi yaşama hakkı uzun sürmedi. 4 Kasım 1956 pazar günü komünizmin genç beyinleri ezen, insaf, insanlık, hak, hürriyet tanımayan kanlı ve ateşli tankları tekrar Budapeşte’yi işgal etti. O gün Rus tanklarından çıkan kurşunlar binlerce masum, hürriyet diye bağıran Macar’ı ekin biçer gibi biçti. Budapeşte sokakları Rus tankları paletlerinin ezdiği, Rus kurşunlarının katlettiği binlerce Macar gençleriyle dolmuştur. Manzara eşine ender rastlanan bir canavarlık, görülmemiş bir vahşet, tasavvuru bile mümkün olmayan bir kahpelik örneği idi. Komünizme karşı örnek bir mücadele vermiş fakat onun kızıl pençesinden hala kurtulamamış olan Macaristan, milletimiz için bir ibret kaynağı olmalıdır. Bizdeki profesörler, 1956’da Macar gençliğinin komünizme karşı nasıl savaştığını, araştırıp öğrenmelidirler. Ve yetiştirdikleri bir kısım talebelerin Türk’ün şeref ve haysiyetiyle ilgili hareketlerini görerek utanmalıdırlar.”[25]
Tespit ettiğimiz kadarıyla şunu söyleyebiliriz ki Darendelioğlu; dış Türkler konusundaki milliyetçi anlayış, tutum ve algısıyla da Türk dış politikasına yansımaları bugüne kadar gelen katkılar sağlamıştır. Bugün Macaristan’ın Turancı Jobbik Partisi, Karabağ Meselesi’nde Azerbaycan Türklerinin yanında duruyorsa ve Türkiye’yi “son kale” olarak görüp açıktan destekliyorsa bu olguda Türk milliyetçilerinin vermiş olduğu mücadelenin etkisi büyüktür.
Dış Türklerin sözcüsü, millî ve manevi değerlerin hamisi olan Darendelioğlu; Türk milliyetçiliğinin ülkemizde ve dünyada iktidar savaşlarının ortasında ayakta kalmasını sağlamış ve bulanık sularda kaybolmasına, ayaklar altında çiğnenmesine müsaade etmemiştir. Darendelioğlu, bir taraftan Ülkücü kadrolaşmayı sağlarken diğer taraftan da dış Türkler konusunda yurdun her bir köşesinde gençliğe ruh vermiştir.
 



[1] İlhan Darendelioğlu ile ilgili daha kapsamlı bilgilere ulaşmak isteyenler, 2013 yılında Berikan Yayınlarından çıkmış olan “Güneyli Yiğit: İlhan Egemen Darendelioğlu ve Siyasi Mücadelesi” adlı kitabımıza bakabilir.

[2] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem:3, B:180, 20.06.1973:302-303

[3] Altan Deliorman, Kırık Kanatlı Jöntürk, İstanbul, 2009, s. 152-153.

[4] Hüseyin Yüzbaşı, Ülkücü Basın Şehitleri, Ankara, 1980.

[5] Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü, İstanbul, 1966, s. 2.

[6] Hüseyin Yüzbaşı, age., s. 33.

[7] Türk dünyasında Komünizme karşı ilk siyasi dergi olarak 1923-1927 yılları arasında İstanbul’da çıkarılan “Yeni Kafkasya” gösterilmektedir. Asıl amacı Azerbaycan’ı istiklaline kavuşturmak olsa da Bolşevik esareti altındaki bütün milletlerin masumiyetini savunmaktan çekinmemiştir. Derginin asıl yükünü Mehmet Emin Resulzade ve Azerbaycanlı milliyetçiler yüklenmiştir. bk. Âdem Can, “Yeni Kafkasya Mecmuası”, Bilig, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar/2007, Sayı:41, s.111-114

[8] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 405-406.

[9] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Komünist Hareketler II, İstanbul, 1961, s. 189.

[10] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 174-175.

[11] Nihal Atsız Özel Sayısı, Toprak,  Aylık Ülkü Dergisi, Aralık, 1975, Sayı:24, s. 2.

[12] Ferruh Bozbeyli, Türk Siyasi yaşamında aralarında İlhan Darendelioğlu’nun da bulunduğu 69 arkadaşı ile Adalet Partisi ve Süleyman Demirel’e karşı başlatmış oldukları muhalefet sonucu Adalet Partisinden ayrılarak Demokratik Partinin kuruluşuna öncülük eden bir isimdir.  Tek şahıs ve zümre egemenliğine karşı başlatılan bu hareketin içinde üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, Samet Ağaoğlu’nun eşi Neriman Ağaoğlu, Adnan Menderes’in oğulları Yüksel ve Mutlu Menderes de bulunmuştur. Demokratik Parti için bk. Selim Yıldız, Güneyli Yiğit: İlhan Egemen Darendelioğlu ve Siyasi Mücadelesi, Ankara, 2013 s. 227-246.

[13] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 308-309.

[14] Ziyaeddin Babakuran, 1940’larda Türkiye’ye göç eden Özbek Türklerindendir. Altan Deliorman’ın ortaokul 6. sınıftan da arkadaşı idi. 1952’de birlikte Öğrenciler Arası Fetih Yıllarını Kutlama Derneğini kurmuşlardır. Mehmet Emin Buğra’nın çıkardığı Türkistan dergisinin yayınında da bulunan Babakuran, Almanya’da faaliyet gösteren Veli Kayyum Han’ın ve Millî Türkistan dergisinin Türkiye’deki temsilciliğini yapmıştır. Daha sonra Münih’teki Radio Liberty’nin Özbek seksiyonunu yönetmiştir. bk. http://kavgamiz.com/orkun/kayiplarimiz-y2319.html (18.03.2016/23:23)

[15] İlhan Darendelioğlu, “Moskof Radyosu İle Ağız Birliği Edenler”, Millî Yol, 20 Temmuz 1962, Sayı: 25, s. 11.

[16] Milliyet, 25.02.1962, s. 2.

[17] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 235-236.

[18] Kıbrıs Özel Sayısı, Toprak,  Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 8, Ağustos 1974, s.7.

[19] Kıbrıs Özel Sayısı, Toprak,  Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 8, Ağustos 1974, s.5-6.

[20] Mücadele, Sayı: 12, Mart 1965, s. 24.

[21] İlhan Darendelioğlu, “Esir Türkler Meselesi”, Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 20, Ağustos 1972, s. 9.

[22] Mücadele, Sayı: 5, Temmuz 1964, s. 3.

[23] Millî Yol, Sayı: 12, 13 Nisan 1962, s. 13.

[24] Türkçülüğün önde gelen isimlerinden ulu Türk ve Türkçü olarak bilinen Hüseyin Nihal Atsız, Macarların 1956 yılında Sovyetlere karşı başkaldırışından duygulanarak Macar vatanseveri ve Türk dostu Prof. İmre Toth’a ithafen “Kardeş Kahraman Macarlar” şiirini kaleme almıştır. 

[25] İlhan Darendelioğlu, “Macar İhtilali”, Toprak,  Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 16, Nisan 1972, s. 1.