İLHAN DARENDELİOĞLU’NUN HAYATI, KİŞİLİĞİ, ÖLÜMÜ VE ESERLERİ
Selim YILDIZ
İlhan Darendelioğlu (1921-19 Kasım 1979) Türk milliyetçiliğinin kurumsallaşmasında ve fikrî yönden olgunlaşmasında kurduğu matbaa ve çıkardığı “Toprak” aylık ülkü dergisi yanında Türkiye’de Türk Kültür Çalışmaları Derneği ve İstanbul Milliyetçiler Derneğinde faaliyet yürütmüştür. Darendelioğlu, dış Türklerle irtibat hâlinde olmuş, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Başkanlığı yapmış ve yaşadığı dönemin havasını bugüne aktarmış kıymetli eserler ve yazılar kaleme almıştır. Darendelioğlu; Adalet Partisi, Demokratik Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi içinde bulunmuş ve çeşitli faaliyetler yürütmüştür. “Ortadoğu” gazetesi yazarı iken 19 Kasım 1979’da kendi kurduğu Toprak Matbaası’ndan çıkarken uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.
Hayatı
Türk milliyetçiliğinin dergi, gazetecilik, yazarlık, siyaset ve mücadele alanında XX. yy.deki önemli isimlerinden olan İlhan Darendelioğlu, aslen Darendeli olan bir ailenin çocuğu olarak 1921’de Tarsus’ta dünyaya gelmiştir. Babasının adı Kâzım, annesinin adı ise Rabia’dır. İlhan Darendelioğlu, ilköğrenimini Tarsus Türk Ocağı İlkokulunda; ortaöğrenimini Tarsus Ortaokulunda; lise öğrenimini ise Adana Erkek Lisesinde tamamlamıştır.
İlhan Darendelioğlu, Adana Erkek Lisesi öğrencisi iken edebiyat-sanat mecmuası niteliğinde “Toprak” isimli bir dergi çıkarmaya başlamış, İstanbul’da Edebiyat Fakültesi öğrencisiyken de dergi çalışmalarına devam etmiştir. Öğrenci olması ve yasaların izin vermemesi sebebiyle derginin sahiplik ve yazı işleri müdürlüğü gibi görevleri Sakıp Önal üstlenmiştir. İlhan Egemen “Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü” sanını 13. sayıdan başlayarak kullanmaya başlamıştır. Derginin 17. sayısında ise Yazı İşleri Müdürü’nün Mirkelamoğlu Ahmet Sözmen olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde “Toprak”ın geniş bir yazar ve şair kadrosuna sahip olduğu görülmektedir. Bu çerçevede dergide Arif Nihat Asya, Ziya İlhan Zaimoğlu, Sakıp Önal, Cezmi Türk, M. Zeki Sofuoğlu, A. Nurullah Barıman, Mehmet Sadık Aran, Cevdet Akçalı, Elmas Yıldırım, Hamit Salih Asyalı, Aydın Nisari, Hamit Macit Selekler, İlhan Darendelioğlu, Ahmet Kutsi Tecer, Osman Attila, Vehbi Cem Aşkun, Reşat Feyzi Yüzüncü, İbrahim Zeki Burdurlu, Necip Mirkelamoğlu, İbrahim Kutluk, Ali Hatiboğlu, Kemal Gürsel, Feyzi Halıcı, Reha Oğuz Türkkan, vb. yanında çok sayıda genç şairin imzalarına ve şiirlerine yer verilmiştir. Derginin 32 sayı süren bu dönemi, Mart 1948’de sona ermiştir.
Sabahattin Ali-Atsız Davası sebebiyle 3 Mayıs 1944’ü takiben 23 yaşında gözaltına alınmış olan İlhan Darendelioğlu, gençlik yıllarında Türk milliyetçiliği içinde yerini almış 3 Eylül 1946’da İstanbul Üniversiteli gençler tarafından kurulan Türk Kültür Çalışmaları Derneğinin de kurucu üyeleri arasında bulunmuştur.
Türk Kültür Çalışmaları Derneğinin Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) toplantı salonunda gerçekleştirilen ilk toplantısına İlhan Darendelioğlu da katılmış diğer müessis üyelerle birlikte derneğin idare kurulu üyelerini seçmiştir. Derneğin başkanlığını sırası ile Necati Balaşoğlu, eski Azerbaycan parlamentosu üyelerinden M. Sadık Aran ve Müfit Adil Çulcuoğlu yapmışlardır. Dernek İstanbul’da ilk defa “Ergenekon Bayramı” adıyla gün tertiplemiş, geniş çapta alaka görmüştür. Derneğe en büyük yardımı ise 600 lira vermek suretiyle Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil yapmış, MTTB ve Marmara Lokali’nde yapılan “Ergenekon Bayramı” gösterilerinde hazır bulunmuştu. Dernek birçok konferans ve seminerler tertip etmiş, bu toplantılarda Mirza Bala, Cafer Seyit Ahmet Kırımer, İsmail Hami Danişment, Zeki Velidi Togan, Mükrimin Halil, M. Halit Bayrı vb. konuşmuşlardı. Dernek, 1950’de diğer derneklerle birlikte Milliyetçiler Federasyonuna dâhil olmuş, Türkiye Milliyetçiler Derneği kurulduktan sonra ise kapanmıştır.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde Türk dünyasının bilge hocası Prof. Dr. Muharrem Ergin’le aynı dönemde okumuş, bayrak şairi Arif Nihat Asya ile aynı dergilerde aynı dava için mücadele etmiş bir isim olan İlhan Darendelioğlu, Türkçülüğün kalesi kabul edilen Hüseyin Nihâl Atsız’ı da tanımıştır. Nitekim Nihâl Atsız öldüğünde onun hakkında “Kimse inkâr edemez ki, merhum, büyük bir vatanperver, korkusuz bir mücahit, akıllı ve şuurlu bir komünist düşmanı idi. Atsız Bey’in, bizim nesilden olup da Türk milliyetçiliğine gönül vermiş olan herkeste büyük hissesi vardır.” demiştir.
İlhan Darendelioğlu’nun öğrenim yıllarında Edebiyat Fakültesi 7-8. sömestr öğrencisi iken komünizme karşı giriştiği ilk ciddi hareket olarak da değerlendirebileceğimiz olay Çiçek Palas Olayı’dır. Çiçek Palas Olayı, Nazım Hikmet’in kurtarılmasına yönelik İstanbul Yüksek Tahsil Gençleri Derneğinin, bazı gazeteci, yazar ve Nazım Hikmet yanlısı kişilerle birlikte başlattığı kampanya sonucu gerçekleşmiştir. İlhan Darendelioğlu da bu olaya müdahil olmuş ve ifadesine başvurulmuştur. Milletvekili Zat ve Sicil Dosyası Hâl Tercümesi’nden 1948’den sonra bir süre Türkçe-edebiyat öğretmenliği yaptığını öğrendiğimiz İlhan Darendelioğlu, 1951’de de ordonat yedek subay olarak vatani vazifesini yapmıştır.
Görüldüğü üzere İlhan Darendelioğlu, 20’li yaşlardan itibaren aktif bir şekilde Türkçü teşkilat ve organizasyonların içinde bulunmuştur. İlhan Darendelioğlu, vatani görevini yaptıktan sonra Demokrat Partinin (DP) milliyetçilere yönelik başlangıçtaki esnek tutumundan dolayı daha rahat hareket etmeye başlamış ancak bir süre sonra DP tarafından Milliyetçiler Derneğinin kapatılmasıyla birlikte İstanbul’da basın hayatına atılmış İstanbul Beyazıt, Karakol Sokağı’nda “Toprak Matbaası”nı kurmuş ve “Toprak” dergisini aylık ülkü dergisi olarak yayımlamaya devam etmiştir.
İlhan Darendelioğlu bir basın adamı bakış açısıyla siyasi parti mitinglerini de takip etmiş, her ne kadar bazı yerlerde DP politikalarını eleştirse de 1957 Seçimleri öncesinde gözlem amaçlı katıldığı Hikmet Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi mitinginde, DP hükûmetinin diktatörlükle itham edilmesi karşısında hükûmeti tek başına savunmuştur.
İlhan Darendelioğlu, 1954 yılında Ferruh Bozbeyli’nin de kurucuları arasında olan İstanbul Milliyetçiler Derneğinin çalışmalarına katılmış fetih toplantıları, Kıbrıs toplantısı, Remzi Oğuz Arık, Mehmet Âkif, Hüseyin Avni Ulaş, Mevlana, Rahmi Eray, Yahya Kemal Beyatlı, Yunus Emre, Mimar Sinan için anma günleri tertip edilmesine katkılar sağlamış, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için konuşmalar yapmıştır. Bunların haricinde de Orhan Gazi’nin Bursa’yı fethinin 637. yıl dönümü dolayısıyla 6-7 Nisan 1963 tarihinde 45 kişilik bir otobüs kafilesiyle Bursa’nın fetih törenine iştirak eden Milliyetçiler Derneğinin Bursa’daki faaliyetlerine Genel Başkan Ercüment Konukman, Bursa Şube Başkanı Cemal Külahlı, Ertuğrul Düzdağ yanında İlhan Darendelioğlu da toplantı ve konuşmalarla destek olmuştur.
İlhan Darendelioğlu’nun olgunluk yılları diyebileceğimiz yıllar 1960 sonrası yıllarıdır. Çünkü bu yıllar Darendelioğlu’nun sadece Türk milleti ve Türk vatanı için değil insanlık için de tehlike olarak gördüğü komünizme karşı belgelere dayalı çok ciddi eserler vermeye başladığı yıllardır. Bu yıllardan itibaren Darendelioğlu âdeta komünizme karşı mücadelede Türk dünyasının bir bayrağı olmuş, dış Türklerle olan irtibatın da artması için faaliyet yürütmüştür. Nitekim Darendelioğlu, Türkiye dışından bilhassa Sovyet hegemonyası altındaki Türk yurtlarından gelen soydaşlarla da zaman zaman bir araya gelmiş çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir. 1962 yılında Doç. Dr. Ergeş Şermet Bulakbaşı, Millî Türkistan Komitesi Başkanı Veli Kayyum Han, Garip Sultan, Dr. Mustafa Edige Kırımal, Mehmet Emircan’ın basın ve sohbetler yoluyla Türk halk efkârını komünist politikalar hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirme etkinliklerine Darendelioğlu da katılmış ve Türk kardeşlerine rehberlik etmiştir. Darendelioğlu, bu misafirleri arkadaşı Türkistanlı Ziyaeddin Babakurban’ın da katkısıyla “Toprak” dergisinin idarehanesinde ağırlamış uzun ve etraflıca sohbet etmiştir. Doç. Dr. Bulakbaşı, Darendelioğlu ile sohbetinde “Türkistan’da milliyetçiliğin ve komünizmle mücadelenin cezasının yıllardır sürgün ve ölüm olduğunu ve milliyetçilerin halkın gözünden düşürülmesi amacıyla gerici ve yobaz olarak nitelendirildiğini” söylemiştir. Darendelioğlu, Baymirza Hayıt ve İsa Yusuf Alptekin’le de iletişim hâlinde olmuş, “Toprak” dergisi idarehanesinde görüşmüşlerdir.
Ergeş Şermet Bulakbaşı, 45 memleketin 150 kadar delegesinin katıldığı Asya-Afrika Yazarları Kongresi’nde de müşahit olarak hazır bulunmuştu. Bulakbaşı, kongrede Nazım Hikmet’in kendisini Türkiye delegesi olarak kabul ettirdiğini, Rus delegelerin oyları ile kendisini delege seçtiren Nazım Hikmet’in konuşmasında, Türkiye’nin hür olmadığı, iktisadi çöküntü altında ve aç olduğunu söylediğini, kendisinin Taşkent’te “Türkiye’yi Kurtarma Cemiyeti”ni idare ettiğini anlattığını üzülerek bildirmiştir.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden beri Türkçülerin gündeminde olan dış Türkler konusu, bütün hayatı boyunca Darendelioğlu’nun da gündeminde olmuştur. Türkçü-milliyetçi dergiler dış Türkler konusunu ve mücadele metotlarını sürekli sayfalarına yansıtmıştır. Komünizm tehdidi karşısında Balkan Türklüğü ve Türkistan Türklüğü, Rum tehdit ve baskıları karşısında Kıbrıs Türklüğü, Darendelioğlu’nun sahibi olduğu “Toprak” dergisinin de önemli konuları arasında yer almıştır.
Darendelioğlu, Kıbrıs konusuna hassasiyetle yaklaşmakta ve sahibi olduğu “Toprak” dergisi bu konuda önerilerde bulunmaktaydı. Darendelioğlu’na göre, 1950 yılının henüz ilk günlerinde Kıbrıs’taki Türk nüfusuna yapılmak istenen baskı artmış, Yunan gazeteleri, edep ve hayâ duygusundan mahrum tahrikçi neşriyatlarına hız vermişlerdi. Bu çatlak seslere Türk gençliği İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Mersin’de yaptıkları mitinglerde cevap vermişler; Kıbrıs meselesine millî dava olarak bakan vatanseverler ise Kıbrıs Türk Kültür ve Yardım Cemiyeti, Kıbrıs’ı Koruma Cemiyeti, Kıbrıs Okullarından Yetişenler Cemiyeti gibi cemiyetler kurmuş ve teşkilatlanmaya gitmişlerdir.
20 Temmuz 1974’te Türk ordusu Kıbrıs’a çıkınca dergi, Kıbrıs Özel Sayısı çıkarmış ve “Türk milleti topyekûn ordunun yanında ve emrindedir” başlığıyla destek vermiştir. Kıbrıs’ta Türk varlığının korunması ve geleceği adına da derginin önerisi “Ayrı bölge uygulamasına geçilmeli ya da adanın ikiye bölünmesi sağlanmalı.” şeklinde olmuştur.
Darendelioğlu’nun etkin olduğu Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği de Kıbrıs meselesine ayrı bir ehemmiyet vermiş ve derneğin Mücadele isimli dergisi Kıbrıs konusunu sürekli gündemde tutmuştur. Mesela bu dernek içinde oldukça aktif faaliyetler yürüten Fethi Tevetoğlu’nun Asya Milletleri Komünizmle Mücadele Konferansı Umumi Heyetine sunduğu rapora göre “Kıbrıs problemi”, yalnız Ada’daki iki cemaati veya Türkiye-Yunanistan-İngiltere gibi üç garantör devleti ilgilendiren bir siyasi ve hukuki çıbanbaşı değildir. Bu mesele; Türkiye başta olmak üzere bütün Orta Doğu ve Akdeniz memleketlerinin, dolayısıyla beynelmilel komünizm karşısındaki müşterek savunma teşekkülleri olan Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ve Merkezî Anlaşma Örgütü (CENTO) ve bütün hür dünyanın güvenini tehdit eden bir davadır. Kıbrıs’ta, Kıbrıs Komünist Partisinin halefi olan Terakkiperver Emekçi Halk Partisi (AKEL) ile irtibatlı 10 mühim komünist teşekkül yanında AKEL’in komünizm propagandası yapan bir de “Haravgi” adlı günlük gazetesi de faaliyet göstermiştir.
İlhan Darendelioğlu, olgunluk yıllarında iki dönem Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği (TKMD) Başkanlığı, 1969-1973 yılları arasında da önce Adalet Partisi (AP) milletvekilliği sonra da AP’den ayrılıp kurucuları arasında olduğu Demokratik Parti milletvekilliği yapmıştır. Bu süreçte de basın-yayın ve kitap çalışmalarını sürdürmüştür. 1965’te Milliyetçi Çin’de (Formoza) Beynelmilel Komünist Aleyhtarı Kongreye; 1970’te Münih, Paris, Hannover’de; 1972’de Trablusgap ve Libya’da konferans ve toplantılara katılmıştır. Darendelioğlu, 1975’te Demokratik Partiden istifa ettikten sonra, diğer bazı Demokratik Partililer gibi AP’ye geri dönmemiş, Milliyetçi Hareket Partisine (MHP) katılmış, Ülkücü camianın prensip ve yönünün belirlenmesinde birleştirici ve toparlayıcı özelliği ile önemli bir isim olmuştur.
Darendelioğlu, yaşadığı dönemin sorunlarına çözüm aramış ve bu sorunlarla mücadele etmiş bir kişilik olarak Türk milliyetçiliğinde vücut bulmuştur. Gazetecilik mesleğinin tescili ve onuru sayılan sarı basın kartı sahibi İlhan Darendelioğlu, çıkardığı “Toprak” dergisi ve yazılar kaleme aldığı dergi ve gazeteler vasıtasıyla bugün bile zaman zaman siyaset, kültür ve edebiyat çevrelerde konuşulan ve tartışılan gündemler oluşturmuştur. Bu çerçevede İlhan Darendelioğlu, gazetecilik mesleğini parası az mesuliyeti büyük bir meslek olarak görmüştür. Özellikle o dönemlerde gazetecilik yapmanın bir kahramanlık olduğu düşüncesinde olan Darendelioğlu, basın hürriyetini sağlayacak kanunların henüz ele alınmamış olması ve basın sorunlarının çözümüyle ilgili kurulması düşünülen komisyonun oluşturulmamış olmasını da Meclisteki konuşmalarında hatırlatmıştır. Bu paralelde Darendelioğlu, milliyetçi bir gazeteci olan ve çeşitli vesilelerle “Toprak” dergisinde de yazılar yazan Abdülkadir Billurcu isminde bir gazetecinin kelepçeli olarak gözaltına alınmasına da tepki göstermiş bunu gündeme getirmiş ve Adalet Bakanlığının tartışmasına açmıştır.
İlhan Darendelioğlu, 24.1.1973 günü Millet Meclisinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “…Gazeteci henüz mütegallibe bir yığın patronun elinden ve emrinden henüz kurtulamamıştır. Onun içindir ki dikkat ederseniz, selameti makale yazmak, yani fikir yönü ağır basan bir yayın yerine, renkli resim basmakta arayan gazetelerin yekûnu gün geçtikçe artmaktadır. Muhterem arkadaşlarım; bu Parlamentonun sağcı olduğunu, hiçbir zaman hiçbir yerde gizlemeyen bir mensubu olmama rağmen, -eğer silahlı eşkıyayı tahrik ve teşvik etmiyorsa, bir solcu -gazetecinin bile eline -kelepçe vurulmasını tasvip etmediğimi, hatırlatmak isterim. Sayın Adliye Vekilimizden de gazetecilerin hainler ve katiller gibi ellerine kelepçe vurulmaması lazım geldiğini, bir tamimle duyurmasını istirham ederim.” Darendelioğlu ayrıca Abdülkadir Billurcu’ya kelepçe takılmasına “Bu kişi afyon kaçakçısı değildir, başka adi suçlarla ilgisi yoktur, neden kelepçe vurulur? Gazeteci niye kaçsın?” sözleriyle tepki göstermiştir.
İlhan Darendelioğlu, başlangıçta “Yeni İstanbul” ve “Son Havadis” gazeteleri nde, milletvekili seçilmeden önceki yıllarda “Bizim Anadolu” ve 1970’li yıllarda da son olarak milliyetçi çizgideki “Hergün” ve “Ortadoğu” gazetelerinde yazılar kaleme almıştır. Şehit edilmeden önce “Ortadoğu” gazetesinde CHP, Marksist teşekküller ve ülke gündemine ilişkin yazılara imza atmıştır.
Kişiliği
Türkistanlı bir arkadaşının (muhtemelen Altan Deliorman’ın ortaokul arkadaşı Ziyaeddin Babakurban) aracılığıyla İlhan Darendelioğlu ile tanışan Altan Deliorman onu “Otuzlu yaşlarda, ortadan uzun boylu, yağız, topluca bu Güney Anadolu çocuğunda, insanları kendisine kolaylıkla bağlayan bir tılsım gizliydi.” şeklinde tarif etmekte ve Darendelioğlu ve Türk milliyetçileri hakkında şunları söylemektedir:
“Edebiyat Fakültesinde okumuş, seçim sandıklarında filizlenen Beyaz İhtilal öncesi, başı, milliyetçilik yüzünden derde girmiş, fakat belalara karşı metanetle durmasını bilmiş bu genç adamın, medar-ı maişet motorunu ufacık bir pedalın başında döndürmesi beni pek şaşırtmamıştı. O dönemde, milliyetçinin şaşmaz kaderi buydu. Milliyetçiler, Türkiye’ye insan yetiştiren muazzam çarktan nasılsa kaçmış fabrikasyon hataları gibiydi. Kimisi öğretmen, kimisi bir yerde memur, kimisi Babıali bünyesinin bir türlü kabule yanaşmadığı genç gazeteci, kimisi tanınmamış avukat… Fakat hemen hepsi, daracık bütçelerinin içine sıkışmış, inancından başka sermayesi olmayan vatan evlatlarıydı. Çok kimseye hazin gözükebilecek bu kader, bana nedense hep devr-i saadet Müslümanlarını hatırlatmıştır. Darendelioğlu, örnek bir tevazuu sahibi yaratılışa sahipti. Türkçüler Derneği’nin kurucuları dernek başkanlığını ona teklif etmesine rağmen o yaşça büyük olmasına karşın böyle bir görev den kaçınmıştı. Keskin kalemini kılıç maharetiyle kullanan bu genç adam, özel hayatında hakikaten alçak gönüllüydü. Kalabalıkça meclislerde kendisinden bahsedildiği yahut söz sırası ona geldiği zaman yüzüne bir pembelik yayılır, mahcubiyetin ağır yükü omuzlarını çökertirdi.”
Onu “Türk dünyasının bu soylu ve güçlü savunucusunun belirgin meziyetleri arasında tevazuu yanında millî şuur uyanıklığı, edep ve ahlakı; ölçüye, endazeye vurulması mümkün olmayan eşsiz idealist bir kişilik” olarak ifade eden arkadaşı Nurettin Pakyürek’e göre, Darendelioğlu, son yarım yüzyılda Türk soyunun yetiştirdiği ve sayıları birkaç düzineyi geçmeyen yüksek seviyeli milliyetperverlerden birisiydi. Ona göre Darendelioğlu, “Türk’e beslediği saygı ve sevgi itibarını kişiliğinde kristalize etmiş”tir. Pakyürek’e göre, bu radyum beyinli Türk, Cumhuriyet Türkiye’sinde komünizmin Türk milleti için ne büyük felaketler getirmekte olduğunu ilk defa en şuurlu şekilde sezip anlayan ve son nefesine kadar da en ince çizgileriyle bulunan amansız mücadelesini sürdüren birkaç Türk münevverinin başlıcasıydı. Batı dünyasının Dr. Schwarz’ı (Komünistler Nasıl Yalan Söyler kitabıyla ünlü antikomünist yazar) ne ise, Türkiye ve Orta Doğu için de Darendelioğlu o idi.
İlhan Darendelioğlu’nu 1960’lı yıllarda tanıdığını söyleyen Necmettin Sefercioğlu da Darendelioğlu hakkında: “O güleç yüzlü, cana yakın, tatlı insanı ilk görüşte sevmiştim. Sakinliği, karşısındaki herkese huzur verirdi. Dergisindeki sert havayı onda bulamazdınız. Çoğumuzu ürperten komünist hareketlerine serinkanlılıkla yaklaşırdı. Onu, yaz aylarında öğretici olarak katıldığım hizmet içi eğitim kursları dolayısıyla İstanbul’a gidişlerimde mutlaka ziyaret ederdim. Tatlı sohbetlerinden büyük zevk alır, ülke sorunları ile ilgili gözlemlerini ilgi ile dinlerdim.” demektedir. Sefercioğlu’na göre, TKMD faaliyetleri vesilesiyle yaptığı geziler, Darendelioğlu’nun o zamana kadar gizli kalmış bir yeteneğini, hatipliğini ortaya çıkarmıştır. Küçük bir topluluk ile konuşurken bile mahcupluk duyan, yüzü kızaran adam gitmiş, yerine komünizmle mücadelenin sözünü sakınmaz hatibi gelmişti. O zamana kadar yazıları ile sürdürdüğü mücadelenin birikimini cesur, ateşli bir hitabet üslûbu ile getirmeğe başlamıştı. Bu durum onun 1969’da milletvekili olmasını sağlamıştır.
İlhan Darendelioğlu’nun kişilik özellikleriyle ilgili olarak öne çıkan hususlardan biri de onun hayat felsefesinde namusluluğu ve dürüstlüğü merkeze almış ve hayatına yansıtmış olmasıdır. Aksiyon dergisinde Cemal A. Kalyoncu’nun 8 Haziran 2009 tarihli yazısına göre, 1965’lerde MTTB Başkanı olan Rasim Cinisli’nin Darendelioğlu’nun bu özelliğiyle ilgili bir anısı bulunmaktadır. Cinisli’nin ifadesine göre, 1965 MTTB seçimlerini eski solcu yönetimin kazandığını zanneden Ruslar, MTTB hesabına üç kez para göndermiştir. Cinisli, bu konuda Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile görüşmüş üçüncü kez para geldiğinde de durumu noterde onaylatmış ve parayı da TKMD’ye havale etmeyi düşünmüştür. Cinisli, toplam 4-5 bin dolar civarında olan bu parayı Darendelioğlu’nun kabul etmediğini bildirmektedir.
Yine İlhan Darendelioğlu’nun, parlamento yıllarında 20.6.1973 tarihinde Demokratik Parti adına yaptığı bir konuşmasında TBMM kürsüsünden “Bizim için milletvekili sıfatı da gelip geçicidir. Bizim asli sıfatımız mezara kadar namuslu yaşamaktır, biz o asli vazife içindeyiz.” diye haykırması onun kişiliğinin zabıtlara geçişi olmuştur.
Ölümü
“Ortadoğu” gazetesinin yazarı ve MHP mensubu İlhan Darendelioğlu, şehit edilmeden önce iki önemli kitap kalem almış ve bu kitaplar 1979 yılı içinde yayımlanmıştır. Bu kitaplardan biri, Türkiye’de Ecevit yönetiminin yaşandığı bir dönemde kaleme alınan “Ecevit Marksist mi?” başlığını taşıyor ve CHP’nin Marksist-Leninist kişi ve teşekküller tarafından ele geçirildiğini konusunu işliyordu. Tabii bu konunun işlenmesinde Bülent Ecevit’in Ülkü Ocaklarını hedef gösteren konuşmaları, Marksist ve aşırı sol fraksiyonların Ülkücü gençlik teşkilatlarına yönelik o dönemde siyasi çevrelerde “komando kampları” olarak anılmış olan kamplara yönelik tutum ve söylemleriyle öne çıkmasının da etkili olduğu düşüncesindeyiz. Kitaplardan diğeri ise, “Devrim Nedir Devrimci Kimdir?” başlığını taşıyordu. Darendelioğlu’nun verdiği bilgilere göre, 12 Mart Muhtırası’ndan önce, anarşist komünistler aralarında da bölünmüşlerdi. Fakat Türkiye’de rejimi yıkmak hususunda bir ayrılıkları bulunmuyordu. Bu ayrılık Türkiye İşçi Partisi içinde de başlamış, fakat asıl bölünme militan komünistlerin “Aydınlık” dergisi etrafında toplananlar arasında vuku bulmuştur. Aydınlık dergisi etrafındaki bölünme şu şekilde olmuştur: 1- Aydınlık Sosyalist Grubu: Bu grupta Mihri Belli ve adı DEV-GENÇ olan teşekküllerin mensupları vardı. 2- Proleter Devrimci Aydınlık Grubu: Bu grupta Doğu Perinçek ve arkadaşları vardı. Bu iki grup, aynı anda “Aydınlık” ve “Proleter Devrimci Aydınlık” adıyla iki dergi çıkarıyorlar ve Marksist Leninist yolda birbirlerini suçluyorlardı. Mesela “Proleter Devrimci Aydınlık” dergisinin 5 Şubat 1971 tarihli 29. sayısında Mihri Belli ve arkadaşları ihtilalcı değil revizyonist yani ıslahatçı olarak suçlanıyordu. Darendelioğlu’na göre, devrimci maskesine bürünmüş üç terörist gizli teşekkül şunlardır: 1-Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu, 2-Türkiye Halk Kurtuluş Partisi veya Cephesi, 3-İhtilalci İşçi Köylü Partisi. Birincisinde, o günkü gazetelerde devrimci gençler diye geçenlerden Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan, Cihan Alptekin, Sinan Cemgil, İbrahim Öztaş, Gülay Özdeş, Teslim Töre, Hasan Ataol, Mustafa Yalçıner, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan, Ömer Ayna, Nahit Töre, Feyzi Bal vb. bulunuyordu. İkincisinde Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Ziya Yılmaz, Orhan Savaşçı, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Ulaş Bardakçı, Necmi Demir, Bingöl Erdumlu ve arkadaşları. Üçüncüsünde ise Doğu Perinçek, Ömer Özerturgut, Şahin Alpay ve arkadaşları vardı.
Başında Pekin eğilimli Doğu Perinçek’in bulunduğu Türkiye İhtilalci İşçi Komünist Partinin (TİİKP) ilk kadroları arasında Cüneyt Akalın, Ömer Marda, Bora Gözen, Hasan Yalçın, Halil Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İbrahim Kaypakkaya, Atıl Ant, Ferit İlsever ve Nuri Çolakoğlu bulunuyordu. Daha kuruluş aşamasında silahlı mücadeleye yaklaşım konusunda parti içinde görüş ayrılıkları belirmiştir. Bu tartışmalar sonucu Garbis Altınoğlu partiden ayrılmıştır. Altınoğlu, 1970’li yıllarda Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi ile temasa geçip Filistin’e gönderilecek parti mensuplarının askerî eğitim görmeleri hususunda anlaşmaya varmıştır. TİİKP, bu anlaşmaya dayanarak Filistin’e çeşitli gruplar hâlinde militanlarını göndermiştir. 1970-73 yılları arasında TİİKP’lilerin kaldığı Lübnan’da Golan Tepeleri, Reşadiye ve Nahr el Bared olmak üzere üç ayrı kamp bulunuyordu. Nahr el Bared İsrail tarafından bombalanmış ve sekiz partili hayatını kaybetmiştir. Saldırıda öldüğü zannedilen Faik Bulut’un ise İsrail’e esir düştüğü daha sonraları anlaşılmıştır. 7 yıl İsrail zindanlarında kalan Bulut, 1980 Mart’ında Türkiye’ye dönmüştür. Partinin Doğu Anadolu Bölge Komitesi (DABK) sorumlusu İbrahim Kaypakkaya ve onun çevresinde bulunan bir grup Nisan 1975’te parti çizgisine yönelik eleştiriler getirmişlerdir. Bu sürecin sonucunda Şubat 1972’de “DABK Kararı” adıyla bir bildiri yayımlayan parti muhalefeti partiden ayrıldı ve daha sonraki süreçte TKP/Marksist-Leninist (TKP/ML) adlı örgütü kurmuştur.
Diğer yandan Mahir Çayan ve arkadaşlarının Tokat’ın Niksar ilçesi Kızıldere köyünde güvenlik güçleri tarafından 31 Mart 1972 günü öldürülmeleri, Çayan’ın 1971 yılında kurduğu kısa adı THKPC olarak bilinen “Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephe” örgütünün ortadan kalkmasına yol açmadığı anlaşılmaktadır. Çayan’ın görüşleri “İhtilalin Yolu” ve “Kesintisiz Devrim I-II-III” başlıklı iki kitapçıkta toplanmıştır. Çayan’ın görüşleri ayrıca “Bütün Yazılar” başlıklı bir kitapta yayımlanmıştır. Mahir Çayan’ın bu görüşlerinin odak noktalarından biri Siyasal Bilgiler Fakültesiydi. Abdullah Öcalan’ı İstanbul Hukuk Fakültesinden Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine çeken Çayan hayranlığıydı. Çayan silahlı eylemleri tek yol olarak görüyordu. Öcalan’a göre de öncü savaşı ve silahlı mücadele olmadan devrim yapılamazdı. Öcalan ayrıca Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’in gerilla yöntemlerini birleştirmek gerektiğini düşünüyordu. Bunlar için de parti kurmak gerekiyordu. Uğur Mumcu’nun aktarımına göre aradan yıllar geçmiş Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) Almanya’da yayımlanan “Berxwedan” adlı gazetesinde PKK’nın Çayan’ın liderliğindeki THKPC örgütünün devamı olduğu “Bir grup olarak 1973’ten itibaren şekillenip gelişen PKK hareketi 1971 devrimciliğini inceleme ve özümseme temelinde, yenilgiye temel olan hata ve yetersizlikleri aşmaya çalışıp her alanda bütünsel bir devrimci gelişme sağlayarak vücut buldu. Öte yandan Türkiye Devrimci Komünist Partisi-Devrimci Doğu Kültür Ocakları (TDKP-DDKO) eğiliminin sahte milliyetçiliğini bertaraf edip yurtseverliğini özümseyerek ve canlandırıp geliştirerek ilerleme sağladı. Türkiye’de daha sonra kesintiye uğrayan 71 direnişçiliği 75’lerden itibaren en somut ifadesini PKK’da buldu.” şeklinde ileri sürülmüştür.
Ahmet Karabacak’ın “mücahit ağabeyimiz” dediği İlhan Darendelioğlu, 19 Kasım 1979’da Kumkapı’da iş yerinden çıktığı sırada şehit edilmiştir. “Milliyet” gazetesinin haberine göre, polis saldırının yapıldığı Köşklühamam Sokak’taki aramada 9 mm çapında boş kovanlar bulmuştur. Daha sonraları, Rızapaşa’daki banka soygununda 2 jandarma erini şehit edenlerin kullandığı bir silahın Darendelioğlu’nun öldürülmesi olayında da kullanıldığı bildirilmiştir. Darendelioğlu’nun öldürülmesi olayını THKPC devrimci sempatizanları üstlenmiştir. “Milliyet” gazetesine telefon eden bir kişinin şunları söylediği ifade edilmiştir: “Bundan öncekilerden özünde farklı olmayan faşist hükûmetin kuruluşunu protesto amacıyla MHP’nin İstanbul üst yöneticilerinden Darendelioğlu hakkında halk mahkemelerince verilen ceza infaz edilmiştir.” Alparslan Türkeş, verdiği demeçte “İstanbul’da birbiri ardı sıra şehit edilen partimiz mensuplarının vebali Ecevit iktidarının tayin ettiği İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nün omuzlarınadır.” demiştir. Daha öncesinde de Alparslan Türkeş MHP Gençlik Kollarının düzenlediği 4. Türk Gençlik Kurultayında da Ecevit’in 22 ayda tam bir Ülkücü avı devri yaşattığını dile getirmiştir. Darendelioğlu’nun cenazesi 21 Kasım 1979 günü öğle namazından sonra Beyazıt Camii’nden kaldırılmıştır. Cenaze törenine ailesi, arkadaşları, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve milliyetçi camia katılmıştır. Cenaze daha sonra uçakla Adana’ya götürülmüş, kabri Kürkçüler köyünde defnedilmiştir.
Nurettin Pakyürek, onun ölümünün ardından onu en iyi tanıyanlardan biri olarak şunları söylemiştir:
“Onun şehit edilmesiyle Türklüğün köklü özelliklerini kişiliğinde temsil etmekte olan altın bir neslin en değerli ferdi de bizzat kendisinin bayraklaştırmış olduğu Toprak dergisinden Türk yurdunun şehitler barınağı kutsal topraklarına bir bayrak gibi düşmüş oluyordu. Çünkü o, fazilet duygusunun mihengiydi. O, üstün ahlakın doğrudan doğruya kendisiydi. O, alçak gönüllülüğün abideleşmiş timsaliydi. O, Türklüğün vakarıydı. O, Türk seciyesinin en müşahhas örneğiydi. O, millî şuur ve sezginin gören ve gördüren gözüydü. O, Komünizmi Türkiye’de tek başına 30 yıl gerileten bir mücadele deviydi. O, dürüstlüğün özüydü, ruhuydu. O, hakiki münevver Türk tipinin en şerefli, en değerli bir yaşatıcısıydı. Sözün daha yalını daha gerçek yalını onun ölümü bir anlamda bütün bahtsızlığı ve kötü kaderi ile Türk’ün ölümüydü. Kendinden olmayanların ellerinde çilesini doldurmak mecburiyetinde bırakılan yirminci yüzyıl Türk’ünün ölümü! Ruhu çarmıha gerilmek istenen bir milletin manen ölümü! Ve kim bilir belki de bu ölümün sonunda başlayacak yeniden dirilişin de öncüsü olmaktaydı o!”
Altan Deliorman ise bu ağabeyini “Kırık Kanatlı Jöntürk” adlı kitabında ancak şu şekilde yazıya dökmüştür:
“Çukurova’dan başlayıp eski Bizans’ın çamurlu sokaklarında sona eren bu fırtınalı hayat, bir mücadele adamının hazin romanı mıdır, yoksa kendi öz yurdunda gurbet öksüzlüğünü duya duya yaşamanın dramı mı, bilinmez. Bildiğim şu ki, onun kanlı cesedinin üzerine boşalan yağmur, muhakkak tatlı bir rahmetti. Yine de herhangi bir çamurlu su birikintisine bastığımda, ayaklarıma onun sıcak kanı bulaşıyor sanırım. Ve yüreğim ürpertilerle sarsılır. Bu seciyeli vatan evladını koruyamamış bir topluluğun ferdi olmak, bana bir cürümün ortaklık payı gibi gelir. Onun hafızalarda çarçabuk geri plana itilmiş olması ise büyük bir utanç gibi görünür. Düşünürüm: Acaba benim bu hissimi paylaşan kaç kişi vardır?”
“Türk Yurdu” dergisinden sonra en uzun ömürlü milliyetçi dergi olan “Toprak” aylık ülkü dergisini çıkaran bu radyum beyinli Türk, Ülkücü kadrolaşmanın mimarlarından biri olmuştur. İlhan Darendelioğlu’nun Türklüğe adanmış ömrü 19 Kasım 1979’da alçakların hain pususu sonucu sona ermiştir. Eşi Lütfiye Darendelioğlu onun anısına yazdığı “Şehitler” adlı şiirinde “Bayrak rengini vermez renksizlerin kanına” dediği gibi rengini bayraktan alan ve bayrağa sarılan İlhan Darendelioğlu toprağın ve tarihin sinesinde yerini almıştır.
İlhan Darendelioğlu yukarıda Altan Deliorman’ın da ifade ettiği gibi az da olsa aynı hissi paylaşanlar tarafından unutulmamıştır. Tarsus Belediyesi, İlhan Darendelioğlu’nun adını 5 Aralık 2006 tarihinde aldığı meclis kararıyla merhumun oturduğu evin bulunduğu Reşadiye Mahallesi 3009 numaralı sokağa vermiştir. Yine İlhan Darendelioğlu’nun ismi Malatya’nın Darende ilçesinde Hacı Derviş Mahallesi’nde bir caddeye ve Adana’da Ceyhan’da bir bulvara verilmiştir.
Diğer yandan TBMM’de CHP Grubunun, 4.11.2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103 sıra No.lu) meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4.4.2012 Çarşamba günkü birleşiminde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Amasya Milletvekili Naci Bostancı konuşmasında Kemal Fedai Coşkuner, Gün Sazak, Yaşar Bostancı isimleriyle birlikte İlhan Darendelioğlu’nun da ismini Meclis gündemine taşımıştır.
Bunların dışında Hakan İlhan Kurt tarafından yazılan ve “Benim hey! Gün aşanda kan döşeyen dağlara/Gök kurdun beklediği katar katar sis benim” dizeleriyle başlayan “Ses Benim” adlı şiir de İlhan Darendelioğlu’na ithaf edilmiştir.
Eserleri
Kitapları
• Türkiye’de Komünist Hareketler I-II
İlhan Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi Yayınları’ndan çıkan ilk kitabıdır. Bu kitap önce Son Havadis gazetesinde tefrika edilmişti. Darendelioğlu, Osmanlı Amele Cemiyetinden 1960’a kadar Türkiye’de komünizm faaliyetlerini, teşkilatlanmalarını ve dış bağlantılarını kendi tespit ve değerlendirmeleriyle ortaya koymuştur. Mahkeme dosyaları, polis tutanakları, gazeteler, komünist yazar ve şairlerin kaleme aldığı yazılar, görüp işittikleri vb. Darendelioğlu için malzeme teşkil etmiştir. Darendelioğlu’na göre, ülkemizde komünizm yasak olduğu için ben komünistim diyemeyen komünistler çok kere sosyalist, inkılapçı-devrimci, ileri fikirli gibi kılıklara bürünmüşler, mülkiyet ve tasarrufa karşı çıkmışlar ve dinî fikirlere ve muhafazakârlığa da cephe almışlardır.
• Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk
88 sayfalık bir kitap olan bu kitapta otuz Türk milliyetçisinin Atatürk’e dair düşünceleri yer almıştır. İlhan Darendelioğlu, bu kitabı Türk milliyetçilerinin Atatürk ve inkılap düşmanı olduğu töhmetine karşı yayınladığını belirtmiş ve “Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri melun ihtiraslara karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir diyen, hayatını bu milletin kaderine bağlamış, varını yoğunu bu millete terk etmiş olan büyük ve müstesna bir vatanseverin hakiki hayranları, maskeli sosyalistler, solcular, komünistler değil, elbette Türk milliyetçileri olacaklardır.” demiştir.
• Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri
Birinci baskısı 1968 yılında, ikincisi baskısı 1975 yılımda yapılan kitapta Türkiye’de milliyetçilik hareketleri klasik bakış açıları dışında aksiyoner (1960’a kadar) ve reaksiyoner (1960 sonrası) Türk milliyetçiliği olarak tahlil edilmiş, 1919-1935, 1935-1950, 1950-1970 tarihleri aralığında üç dönem şeklinde incelenmiş ve irdelenmiştir. Türk milliyetçiliğinin gelişimi oldukça akıcı ve anlaşılır bir şekilde izah edilmiştir.
• Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga
Kitap, CHP’nin II. Dünya Savaşı yıllarındaki milliyetçilik anlayışının ve yaklaşımının daha iyi anlaşılmasını sağlayacak türde önemli bir eserdir. Türk milliyetçiliğinin sindirilemeyeceğinin en açık mücadeleleri olarak 3 Mayıs 1944 (Sabahattin Ali-Atsız Davası) ve 4 Aralık 1945 (Tan Olayı) Büyük Kavga olarak anlatılmıştır.
• Pazarlar Kanlı İdi
Bugün hâlâ sıcaklığını koruyan 16 Şubat 1968 tarihinde kimi çevrelerin Kanlı Pazar dediği olayı İlhan Darendelioğlu, bu kitapta “Şanlı Pazar” olarak değerlendirmiş, esasında bu olayın 1905 Rus ihtilali ile aynı zeminde aynı amaca hizmet ettiğini ciddi benzerliklerle ortaya koymaya çalışmıştır. Darendelioğlu’na göre, Demokratik Devrim Derneği ve bazı çevreler ihtilal provası yapmak istemişlerdir.
• Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi?
• Ecevit Marksist mi?
Bu kitapta, CHP’nin ilk dönemleri ile “ortanın solu” sonrası CHP karşılaştırılmış, Bülent Ecevit’in politikaları eleştirilmiş ve bilhassa CHP’nin Marksistler tarafından ele geçirildiği ortaya konmaya çalışılmıştır.
• Devrim Nedir? Devrimci Kimdir?
Kitapta özellikle Demokratik Devrim Derneği ve Doğu Perinçek misyonu ile CHP’nin Marksist kanadının ihtilalcilik özellikleri üzerinde durulmuştur.
Ayrıca, İhsan Daşdelen’in 42 sayfalık Türkiye Gizli Komünist Partisi ve Cinayetler-Türk Gençlerinin Sürgün Zindan Kamplarındaki Çıldırma İntihar ve Ölüm Olayları adlı çalışmasının ön sözü İlhan Darendelioğlu tarafından yazılmış ve Milliyetçi Türkiye Dergisi Yayınları’ndan çıkmıştır.
Dergiler
• Toprak Aylık Ülkü Dergisi
İlhan Darendelioğlu, Adana Erkek Lisesi öğrencisi iken edebiyat sanat mecmuası olarak çıkardığı “Toprak” dergisini İstanbul’a geldiğinde “Toprak” dergisini aylık ülkü dergisi olarak çıkarmaya devam etmiştir. “Toprak” dergisi İstanbul’da ilk çıkmaya başladığında sahiplerinin Darendelioğlu ve Mahmut Ünal olduğu görülmektedir. 1954 yılının Aralık ayında, küçük boy bir dergi olarak neşir hayatına atılan Toprak, komünizmle mücadeleyi ön plana alan bir muhteva ile 1968’e kadar aralıksız çıkmıştır. Daimî yazarları arasında, Arif Nihat Asya, Cezmi Türk, Hikmet Ertez, Zübeyr Koç, M. Sait Çekmegil, Cemal Oğuz Öcal, Nurettin Pakyürek, Refet Körüklü, Fethi Tevetoğlu, Prof. Şakir Berki, Ziya İlhan Zaimoğlu, Aydil Erol, Tahsin Ünal, Hikmet Tanyu, Nejdet Sançar, Zeki Sofuoğlu, Ziyaeddin Babakuran, Hızırbek Gayretullah vs. kimseler bulunuyordu. Derginin yazı ve şiir seçmelerini çok kere Nurettin Pakyürek yapmakta idi. “Toprak” dergisinde Yavuz Bülent Bakiler, Zeki Velidi Togan, Faruk Kadri Timurtaş, Hayrani Ilgar, gazeteci-yazar-şair Kemal Fedai Coşkuner , Yücel Hacaloğlu, Necmettin Sefercioğlu, “Milliyetçi Türkiye”nin yazarı Fikret Eren’in (Kurt Karaca) yazı ve şiirlerine de yer verilmiştir. “Toprak” dergisi, milliyetçi bir dergi olarak komünist yazar ve şairlerle ilgili içerde ve dışarıdaki gelişmeleri de takip etmiş ancak o dönemin siyasi atmosferinden dolayı bazen dergiden ziyade haber gazetesi çizgisine kaymıştır. 1960 sonrasının reaksiyoner milliyetçilik havası doğal olarak milliyetçi dergilere de yansımıştır. Mesela, Aziz Nesin’e İtalya’da birincilik veren kurulun bir komünist teşekkül ve birinciliğin de sahte olduğuna ilk Toprak dergisi temas etmiş, durumu Darendelioğlu, Fransa’daki milliyetçi arkadaşları vasıtasıyla tetkik ettirme yoluna gitmiştir.
Diğer yandan, 1970’li yıllarda çıkan sayılarına baktığımızda “Toprak” dergisinin sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden kişi olarak Darendelioğlu görülmektedir. İlk sayfada dergiyle ilgili bilgiler kısmında “Dergimiz Basın Ahlak Yasası’na değil, Türk-İslam Ahlak Yasası’na uyar.” ifadesi yer almaktadır. Dergi, Ağustos 1974 sayısını “Kıbrıs Özel Sayısı” olarak çıkarmıştır. Bu sayı Darendelioğlu’nun “Hain Korkak Olur” yazısıyla başlamaktadır. Türk milletinin topyekûn ordunun yanında olduğu mesajını veren dergide Nurettin Pakyürek’in “Ben Yürürsem” başlığıyla Kıbrıs için yazdığı şiir de ilk sayfalarda yer almış, diğer sayfalarda da Kıbrıs davası çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Darendelioğlu, “Ötüken” dergisinde Kürtçüler için “Bunları ya Barzanilerin ülkesine veya özledikleri komünist ülkelere gönderip yerine Kazak, Kırgız Türkmenleri getirmeliyiz.” şeklinde yazdığı bir yazısından dolayı ırkçılık propagandası yapmaktan 18 ay hapse mahkûm edilen ve 68 yaşında hapse giren Nihal Atsız’ın 11 Aralık 1975’te ölümü üzerine de “Toprak” dergisinin Aralık 1975 sayısını “Nihal Atsız Özel Sayısı” olarak çıkarmıştır. Dergi, Altan Deliorman’ın ifadesiyle “Türk gibi yaşayan ve Türk gibi ölen” büyük Türkçü Atsız’ın Sağmalcılar Cezaevi’nden çıkarken çekilmiş fotoğrafına da yer vermiştir.
• İlhan Darendelioğlu’nun Yazılarının Yayımlandığı Türkçü Dergiler
Türk’e Doğru, Tanrı Dağı II , Millî Yol , Millî Hareket , Millî Işık
İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de milliyetçilik düşüncesine aksiyoner olma gibi bir yön vermesinin yanında inanmak gibi bir prensip ve ruh da aşılamıştır. Bu aşı, Türkiye Cumhuriyeti ile temelinde var olan tarihi ve coğrafi derinlik arasında bir köprü olmuştur.
Türk milliyetçiliği içinde önemli bir yere sahip olan İlhan Darendelioğlu, Türk dünyasını, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Türk milletini ve milliyetçiliğini tehdit eden komünizme ve Marksist teröre karşı Türkiye’de bir millî aktör olmuştur. Bu kapsamda gençlik yıllarından itibaren hayatının sonuna kadar mücadeleci bir ruhla gazete ve dergi köşelerinde, tiyatro ve sinema salonlarında, mitinglerde, parlamentoda, önemli günlerde ve anma törenlerinde reaksiyon göstermiştir. Bu reaksiyonu tek başına bir komünizm ve Sovyet düşmanlığı olarak görmemek icap etmektedir. Nitekim İlhan Darendelioğlu için bu mücadele dış Türklerin bilhassa Sovyet hegemonyası altındaki Türklerin ve Sovyet tehdidine her an açık Balkan Türklüğünün kaderini belirleyecekti.
İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Ülkücü kadroların yetişmesinde katkıları olan namuslu ve cesur bir kişilik; Nurettin Pakyürek’e göre, radyum beyinli Türk; Ahmet Karabacak’a göre, mücahit ağabey; Altan Deliorman’a göre ise Güneyli Yiğit idi.
KAYNAKÇA
ARŞİVLER
TBMM Arşivi
İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Millet Meclisi Üyesine Mahsus Milletvekili Zat ve Sicil Dosyası.
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, B:42, 24.1.1973.
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem:3, B:180, 20.6.1973.
TBMM Genel Kurul Tutanağı, Dönem:24, B: 90, 4 Nisan 2012.
DERGİLER
Devlet
Devlet, 23 Mart 1970, Sayı: 51.
Millî Yol
İlhan Darendelioğlu,”Moskof Radyosu İle Ağız Birliği Edenler”, Millî Yol, 20 Temmuz 1962, Sayı: 25, s. 11.
Millî Yol, 6 Mart 1962, Sayı: 7.
Millî Yol, 13 Nisan 1962, Sayı: 12.
Mücadele
Mücadele, Sayı: 12, Mart 1965, s. 24.
Toprak
İlhan Darendelioğlu, “Hain Korkak Olur”, Toprak, Kıbrıs Özel Sayısı, Sayı: 8, Ağustos 1974
İlhan Darendelioğlu, “Bir Mücahit Daha”, Toprak, Nihal Atsız Özel Sayısı, Sayı: 24, Aralık 1975
ARAŞTIRMA VE İNCELEME ESERLERİ
AKYOL, Hüseyin, Türkiye’de Sol Örgütler, Ankara 2011.
DARENDELİOĞLU, İlhan, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul 1975.
DARENDELİOĞLU, İlhan, Türkiye’de Komünist Hareketler II, İstanbul 1961.
DARENDELİOĞLU, İlhan, Devrim Nedir? Devrimci Kimdir?, İstanbul 1979.
DELİORMAN, Altan, Kırık Kanatlı Jöntürk, İstanbul 2009.
KARABACAK, Ahmet, Üç Hilalin Hikâyesi, İstanbul 2011.
MUMCU, Uğur, Kürt Dosyası, İstanbul 1997.
PAMUKSÜZER, Ali, Tarsus’un Değerleri, Tarsus 2008.
SEFERCİOĞLU, Necmeddin, Türkçü Dergiler, Ankara 2008.
YILDIZ, Selim, Güneyli Yiğit İlhan (Egemen) Darendelioğlu ve Siyasi Mücadelesi, Ankara 2013.
YÜZBAŞI, Hüseyin, Ülkücü Basın Şehitleri, İstanbul 1980.
İNTERNET ERİŞİMLİ KAYNAKLAR
http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/
http://kavgamiz.com/orkun/darendelioglu-ilhan-egemen-y1681.html (Erişim Tarihi: 13.6.2016)
https://haciomeroglu.blogspot.com/2019/02/rasim-cinisli-ile-yaplms-bir-roportaj.html (Erişim Tarihi (19. 09. 2022)