4. NOEL VE YENİ YIL
Prof. Dr. AbdurrahmanKÜÇÜK
31 Aralık takvimlerin son günüdür. Güneş Yılı’nıkabul eden devletler, milletler bir yıl geride bırakırlar. Ancak bazı toplumlardaveya gruplar arasında tartışmalar da devam edip gider. Bazı gazete sütunlarında,radyo ve televizyon programlarında bu konular tartışılır. Tartışmanın odaknoktası da “Yılbaşı ve Noel” olur. Bunların ne olduğu bilinmeden konunun aydınlanmasımümkün değildir.
Noel,günümüzde Hristiyan dünyasında İsa’nın doğuşunun hatırasına yapılan bir “bayram”dır. Ancak bu bayram, M.S. 336yılında Roma’da kutlanmaya başlamıştır. Hıristiyanlığın ilk üç yüzyılında böylebir bayrama ve bugünkü gibi kutlamalara rastlanmamaktadır. Günümüzdekikutlamalar, folklorik bir mahiyet kazanmıştır. Almanya’da başlayan uygulamalar,Hıristiyan ülkelere yayılmıştır. Orta Çağ’da Hz. Âdem ile Havva’yı simgelemeküzere “Noel Ağacı” icat edilmiştir.Bu, Hz. Âdem ile Havva’nın yasak meyveyi yemelerini ve bu yolla insanlara“günah işleme” yolunu açmalarıyla ilgilidir. Bu olayın dünyaya getirdiği günahıgidermek için Hristiyan ilahiyatının temeli olan Hz. İsa’nın kendini fedaetmesi motifiyle bağlantılıdır. Almanlar, 24 Aralık’ta evlerine “CennetAğacı”nı simgelemek için çam ağacı koymuşlardır. Çam ağacına temsili elmalar,üzerine ekmek-şarap ayinindeki takdis edilmiş ekmeği simgeleyen ince ekmekparçaları asılmıştır. Daha sonra Noel Ağacı kurdele, mum, şeker ve benzerişeylerle süslenmiştir. Bu süslemeler, her toplumun din anlayışına ve kültürözelliklerine göre zenginleşir. Çam ve süslemelerle, Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın“Yaşayan Tanrı” olması ilealakalıdır. Onlara göre Hz. İsa “Yaşayan Tanrı”dır. Çam ağacı da her mevsimyeşil kalmaktadır. Bu ağaç, Hz. İsa’yı temsil etmektedir. Hristiyanmisyonerleri, bu folklorik şeyleri Hristiyanlığı başka ülkelere taşıma vasıtasıyapmışlardır. Zaten Almanya’da başlayan bu kutlamalar Amerika’ya, Çin’e,Japonya’ya, Avrupa’nın diğer ülkelerine ve Hristiyan olmayan ülkelere Hristiyanmisyonerleri kanalıyla taşınmıştır. Zaten Hristiyan misyonerliğininteorisyenleri, bir ülkeyi, bir toplumu Hristiyanlaştırmak için önerdiklerihususlar şöyledir: Hristiyanlaştırılacak yerde önce bir kilise kurulmalıdır.Kurulan kiliseyi ayakta tutmak için o toplumun insanlarından Hristiyan cemaatioluşturulmalıdır. Son aşama olarak da o toplumun kültürü içine Hristiyanlığamal olmuş kültürleri yerleştirmelidir.
GünümüzdeNoel ile ilgili kutlamalar, bütün dünyada, bu sonucu ilkeyle bağlantılı hâlalmıştır. Peki gerçekte Noel nedir? Hristiyan kiliseleri bunu nasıl kutluyor vebuna nasıl bakıyor? Noel uygulaması ve anlayışı, kiliselere göre farklılık göstermektedir.Katolik Kilisesi, Hz. İsa’nın doğumunu 24 Aralık gecesi kutlamaktadır. Doğu veGregoryen Ermeni Kilisesi, Hz. İsa’nın doğumunu, sünnet olmasını, vaftizin vecebanlara gözükmesini birleştirerek 6 Ocak’ta kutlamaktadır. Noel’i 24Aralık’ta kutlayan Hristiyanlar, 24 aralık akşamı, kiliselerde ve evlerindeayin yapmakta, kültürleriyle ilgili kutlamalara yer vermektedir. 25 Aralıkgününün sabahında kiliselerde şenlikler düzenlenmektedir. 26 Aralık’ta ise,genellikle ziyafetler verilmekte, misafirler ağırlanmakta, hasta ve kimsesizçocuklar ziyaret edilmektedir. Yıllık dini ibadetten sayılan Noel böylecetamamlanmaktadır. Aslında Noel uygulaması Hristiyanlığa da başka toplumlardangeçmiştir. İlk Noel, MS 336 yılında Roma’da kutlanmıştır. Hristiyanlar,Romalıların İran’dan aldıkları Mitra dini’ndeki “Ölümsüz Güneş Tanrı’sı”nındoğum günü bayramı İsa için kullanmışlardır. Bu putperest Roma bayramı, 21-31Aralık tarihleri arasında kutlanıyordu. Bu tarihler, oradaki Hristiyanlarca dabenimsendi ve kutlanır oldu. Zamanla da folklorik özelliğe kavuştu. GünümüzdeHristiyan dünyasında kullanılan Noel belli bir tarihin yıldönümü olmaktan dahaçok, insanlara “ışık” getiren “Tanrı’nın Oğlu’nun, yeryüzündeki Tanrı’nıncisimleşmiş bir şekli olarak görülmesidir. Buna bağlı olarak kutlanan diğer birHristiyan bayramı “Epifani”dir. Epifani “görünen” ve “beriliş” anlamındadır.Bu, çocuk İsa’nın soylulara ve çobanlara görünmesi, Vaftiz ve sünnet olmasıylailgilidir. Bu bayram da 6 Ocak’ta kutlanmaktadır. Gregoryen Ermeni Kilisesi, buiki bayramı birleştirerek 6 Ocak’ta kutlamaktadır. Onlar, İsa’nın DoğumuBayramını “Dinde bidat kabul etmeyiz.” diyerek, doğumu vaftizi ile birleştirmektedirler.Ermeniler, Katolik Kilisesi’nin İsa’nın doğumu için 24 Aralık’ta ve vaftiziiçin 6 Ocak’ı kabul etmelerini eski putperest adeti saymaktadırlar. GregoryenErmeniler, yıl başında özel bir tören yapmaya ve o günü oruçlu geçirmeye özengöstermektedirler. Onlar, Batılı Hristiyan dünyasında yapılan yılbaşı şenliklerinive çam süslemelerini bidat saymakta; dindar bir kişinin içki içip eğlenmesiyerine Tanrı’ya dua etmesi gerektiğini savunmaktadırlar.
Hristiyanlarınaralarında da Noel, yılbaşı ve yapılan şenlikler konusunda farklı anlayışlar vetartışmalar bulunmaktadır. Bunlar arasında da Noel ile yeni yıl farkı vardır.Aslında Noel’in Miladi takvim yılı başlangıcıyla bir ilgisi yoktur. ÇünküJulien takvimi Hz. İsa’dan önce de sonra da kullanılmıştır. Bu takviminHristiyanlıkla ilgisi, Papa XII. Gregorius’ı 1582 yılında onun üzerindeyaptırdığı düzenlemelerdir, “artıkyıllar”ın giderilmesidir. Bunlar, ilmî ve teknik şeylerdir. Bu şeyler; “evrensel değerler”dir. İnsanlığınfaydasına olan teknik şeylerin şartlara ve insanlara en uygun olanınalınmasında bir sakınca olmamalıdır. Zaten İslam’da da ölçü budur. Peygamber’imiz,“İlim ve hikmet müminin yitik malıdır.Onu nerede bulursa alır.” hadisiylebuna ışık tutmaktadır. Hristiyanlıktan önce de sonra da milletler değişiktakvim sistemlerini benimsemiştir. Günümüzde Hristiyan dünyasında Noelşenlikleri olarak yapılan Güneş Yılını esas alan takvim dolayısıyla değil,Hristiyan kültürüyle ilgisi dolayısıyla kutlanmaktadır. Toplumlar,kültürleriyle ayakta durmakta ve şenliklerini koruyabilmektedir. Onlar,milletlerin temel taşlarıdır. Temel taşlar yerinden oynatılırsa, ona bağlıolarak başka taşlar da düşecek demektir.
Sonuçolarak, dinimizin emirlerine ve örfümüze aykırı olmamak üzere, Yeni bir takvim yılınagirmenin, ona sevinçle girmenin bir sakıncası olmamalıdır. Sakıncalı olan;başkasının kültürüne ait olan şeylerin, yeni yıl bahane edilerek kültürümüzarasına sokulmasıdır. Dinimize ve örfümüze aykırı şeylerin yapılmasıdır. Bu ikişey birbirinden ayırmak lazımdır. Çünkü bazen Noel adı altında yapılan bazıuygulamalar; millî kültürümüzü, örf ve âdetlerimizi yok edecek, nesilleridejenere ederek devletine ve milletine düşman yapılabilecek özellikler taşımaktadır.Bunları birbirinden ayırmak, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmak önemlidir.Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne zarar verecek her türlüuygulamaya imkân verilmemelidir. Ülkeler ve devletler kurallarla vardır, var olmakdurumundadır.
5. İTHAL NOELŞENLİKLERİ
İnsantoplulukları, her şeyden önce, insan davranışını ve münasebetlerini idare edenörf ve âdetleriyle, yani kültürleriyle tanınırlar. Bu kültürler bir gayeyeyöneliktir ve hayat tarzınızın bir ifadesidir. Bir milleti diğerinden ayıran veo millete millî özelliğini kazandıran, kendilerine ait olan, kültürunsurlarıdır. Her milletin kültüründe “dinîmotifler” büyük yer tutmaktadır. Bu “dinîmotifler”, o dinin “inanç esasları”naparalellik göstermektedir. Böyle olunca bir milleti diğerinden ayıran; dili vedinî inançlarını da içinde bulunduran kültürü, tarihindeki acı ve tatlıolaylarıdır. Her millet, tarihindeki bu acı ve tatlı olaylarla övünür, sevinir.Bunlar, zaman zaman, millî ve zaman zaman dinîdir. Millî olanlar, sadece omilleti; dinî olanlar ise, o dini benimsemiş ve kabul etmiş olanlarıilgilendirir. Bu ölçü içerisinde her millet, müşterek acı ve tatlı hatıralarınıberaber yaşar, beraber sevinir ve beraber aynı duyguları paylaşır. Bunlarıntemeli ister dinî ve ister millî olsun, o milletin damgasını yediği için,millîleşmiştir. Bundan dolayı, kültürün millî olduğu üzerinde durulmuştur.Antik Çağ toplumlarında “sitedevletleri”nde hâkim olan site, hâkimiyeti altına aldığı “site”ye kendi tanrılarını ve onlarlabağlı inanışlarını kabul ettirmiş veya onların bazı tanrı ve onlarla ilgili inanışlarınıalmıştır. Ancak ister alırken ister verirken olsun kendi “damgasını” vurmayı ihmal etmemiş ve onu tabir yerinde isemillileştirmiştir. Böylece bazı ortak değerleri benimsemişlerdir. Fakat her “site”, diğerinden kendine has özelliğiyle,kültürüyle ayrılmıştır. Bugün de milletler, bir mücadele ve kendi kültür değerlerini benimsetme yarışı içindedir.Hatta kültürü evrensel kılma gayretleri bile bulunmaktadır. Hâlbuki bir milletimillet yapan, onu diğer milletten ayıran bu kültür değerleridir. Bu kültürdeğerleri ortadan kalktığında; millet olarak var olmanın bir hikmetikalmamaktadır. Yıllardan beri Türkiye’de yerleştirilmeye çalışılan “ithal” bir kültür unsuru vardır. Bu, yılbaşındaki“Noel şenlikleri”dir. Her yıl aralıkayının girmesiyle pastane, dükkân, süpermarket gibi yerlerin vitrinlerinisüsleyen “Noel ağaçları”, “Noel tavşanları” gibi yeni kültürunsurlarına rastlanmaktadır. Hatta sokaklarda, “Noel Baba” kıyafetiyle bilet satıcıları, ev ev dolaşarak, “Evinize, yılbaşı gecesi, Noel Baba’nın gelmesiniister misiniz?” diyen propagandistleri, ürettikleri malları satabilmek için“Noel Baba”yı kullanan yerlifirmaları görmek insanlara bir Hıristiyan ülkesinde olduğu imajını vermektedir.Yeni yılla gelen bu anlayış, korkarım ki, bir müddet sonra bizim millî kültürümüzünbir parçası olacaktır. Bugün bu anlayış, bazı çevrelerce, bir modadan öteyegeçmiş ve “kültür” unsuru bileolmuştur. Bunun bizim kültürümüzle de dinimizle de bir ilgisinin bulunmadığı,en azından, yeni yetişen nesle anlatılmalıdır. Hatta, temel Hristiyanlıkla dabir ilgisinin bulunmadığı da bilinmelidir. Hristiyanlık’ın ilk üç asrında“Noel” ile ilgili gelenek yoktur. İlk olarak MS 336 yılında Roma’da kutlanmayabaşlanmıştır. Bu tarihten sonra Hristiyan kültürü olarak yer tutmuştur. BugünNoel, Hristiyanlarca, Hz. İsa’nın doğuşunun hatırasına yapılan bir bayramdır.Bu bayram Batı kiliselerinde 25 Aralık’ta; Doğu ve Ermeni kiliselerinde“Epifani” ile beraber 6 Ocak’ta kutlanmaktadır. Noel, Hristiyanların yıllıkibadetleri arasına girmiştir. 24 Aralık akşamı Hristiyanların kiliselerdeki ayinleve evlerinde yaptıkları kültürünün bir parçası olmuş kutsal gece eğlenceleriylebaşlamaktadır. 25 Aralık günü isemisafirler ağırlanmakta, ziyafetler verilmekte, böylece yıllık dinî ibadettamamlanmaktadır. Bu Noel’in, Miladi takvim yılı başlangıcı ile de bir ilgisiyoktur. Bu takvim, Hristiyanlıktan önce kabul edilmiş ve “Jülien Takvimi” olarak biline gelmiştir. Miladi takvimin Hristiyanlarlailgisi, sadece Papa XII. Gregorius’un, 1582 yılında topladığı Konsil’de, “artık yıllar”ın giderilmesine çözüm bulmasıdır.
Noelise, Hristiyanlık öncesi kültürlerdeki ölen ve dirilerin Tanrı bayramlarınınHristiyanlığa geçmesi ve Hristiyanlaşmasıdır. Çünkü bu, Romalıların İran’danaldıkları “Mitra dini”ndeki “Ölümsüz Güneş Tanrısı”nın doğum günübayramının Hristiyanlarca, İsa için, kullanılmasıdır. Noel, bugün,Hristiyanlıkta, belli bir tarihin yıldönümü olmaktan daha çok, insanlara “ışık” getiren “Tanrı’nın Oğlu”nun yeryüzündeki Tanrı’nın cisimleşmiş bir şekliolarak görülmesidir. Buna bağlı olan ve 6 Ocak’ta kutlanan diğer bir Hristiyanbayramı Epifani’dir. Bu da; “çocukİsa”nın çobanlara ve soylulara görünmesi veya “vaftiz” olması ile ilgilidir. Aynı zamanda İsa’nın doğumunu,sünnetini ve “Tanrılığı”nı dahatırlatmaktadır. Hristiyanlara göre Tanrı İsa’da cisimleşmiştir. Çünkü onlaragöre insanlık, Hz. Âdem’den dolayı günahkârdır. Tanrı, İsa’da cisimleşmiş vekendini feda ederek insanlığı bu suçtan kurtarmıştır.
BugünküNoel anlayışı ve uygulaması, Hristiyan inanç esaslarıyla paralellikgöstermekte, bir ibadet esası ve bir kültür unsuru olmaktadır. Hıristiyanlığıkabul etmiş Batı toplumlarının kültüründe Hristiyanlıkla ilgili esaslar büyükyer tutmaktadır. Bundan dolayı Batılı, Hristiyanlıktan kopsa da Hristiyan kültüründenkopamamaktadır. “Hristiyanlığa hayır, fakat Hıristiyan kültürüne evet.”diyerek bir Batılı Hristiyanlığın Batı kültüründeki yerini ve önemini ortayakoymaktadır. Çünkü bugünkü Hristiyanlık, eski Roma ve Yunan âdetleri ileHristiyanlığın bir karışımıdır. Noel de bugün, tam anlamıyla Hristiyan kültürününbir parçası olmuş; çamlı, şarkılı, eğlenceli uygulamalarla folklorik mahiyetkazanmıştır.
Neticeolarak yılbaşı dolayısıyla yapılan uygulamaların Türklükle de, İslam’la da birilgisi yoktur. Aslında Hz. İsa ile Noel’in bir ilgisi olmadığı gibi Miladiyılla da “Noel Baba” imajının bir alakası bulunmamaktadır. “Noel Baba” motifigerçek değildir ve tamamen bir efsanedir, bir “umut sömürüsü”dür. Millî kültürümüzü,örf ve âdetlerimizi dejenere eden Noel ve Yılbaşı anlayışının devletin resmî kurumları kanalıyla yayılması, yaygınlaşması önlenmelidir. Aksitakdirde, bir müddet sonra, gelecek nesiller tarafından bu uygulamalarkültürümüzün ve inancımızın esaslarından görülmeye başlar; bizde de ölen - dirilen,“cisimleşen tanrı” tasavvurları yaygınlaşır. Bunun için, Kültür ve Turizm ileMillî Eğitim Bakanlıkları bu konuda tedbir almalı; Diyanet İşleri Başkanlığı,bazı vakıf ve ilgili kuruluşlar da üzerine düşeni yapmalı, muhtemel tehlikelerekarşı halk aydınlatılmalıdır.
6. YENİ BİR YIL VE ZAMANANLAYIŞI
GüneşYılı’nı esas alan ülkelerin takvimine göre yeni bir yıla, 1 Ocak’tagirilmektedir. Bu takvim, Miladi takvim olarak da adlandırılmaktadır. Zaman, izafidir.Bir ayette Allah şöyle belirtmektedir: “Meleklerin ve ruhun bir gündeyükseldiği yerler insanlar için elli bin yıllık mesafeler gibidir. ”[1] Bu ayetten, meleklerin veCebrail’in günü ile bizimki arasında büyük fark olduğu ortaya çıkmaktadır.Zamanın taksimi de insanın yapacağı hesaplarla olacaktır. Zamanındeğerlendirilmesi ve gereken önemin verilmesi, onun belirlenmesi ile ilgilidir.Çünkü zaman, insan için büyük önem taşımaktadır ve geçen zamanı geri getirmekmümkün değildir.
Allah,insandan zamanı iyi değerlendirmesini istemektedir. Boşa geçen zamanlardaninsan sorumlu olacaktır. Asr suresinde Allah, “zamana yemin” etmektedir. Peygamber’imiz de; zamanın iyideğerlendirilmesini istemekte ve vaktin de kıymetinin bilinmesi gereken şeylerarasında saymaktadır. Namaz vakitleri, oruç ve hac gibi ibadetler, zamanlailgilidir. Zamanın tayini de belirli olaylarla ve zaman bilgisiyle şekillenmektedir.İnsanlar; yaşayışlarına anlam kazandırmak, çalışma, dinlenme ve ibadet etmesürelerini belirlemek için “takvim”ler icat etmişlerdir. Genel anlamıyla“takvim”, zamanı kıymetlendirmek, beşeriyetin zaman ve mekân mefhumlarını idraketmektir. Bu idrakin belirlenmesinde, gece-gündüz, yaz-kış gibi kavramlar esasalınmaktadır. Bu mefhumların, zaman noktasında, insan zihninde uzun zamanalmıştır. İnsanlar önemli olayları temel almış ve onun etrafına diğer olaylarıizah etmiştir. Bu önemli olaylar, takvimlerin de başlangıcı yapılmıştır. Bazıolaylar, insanlığın ortak malı ve değerleridir.
Yazınınicadından önceki çağlarda veya yazıyı henüz kullanmayan toplumlarda hesaplar,zaman ölçüleri, hep şifahi anlatımdan, ağızlarda dolaşan nakillerden ibaretolmuştur. Yazının başlamasıyla bunlar, yazıya geçmiş ve “kronolojik” bir mahiyet almıştır. Zamanın ölçülmesi ve bu ölçüdetakip edilen unsurlar, toplumların içinde bulundukları şartlara ve kültür seviyelerinebağlıdır. İleri bir kronoloji sistemini icat etmek de icat edilen sistemkullanmak da medeni bir seviyeye erişmek ile ilgili görünmektedir. Bunun içintakvim ile ilgili şeyler, gelişmiş toplumların eseri sayılmıştır. Bundan dolayı“takvim”, bir “medeniyet” işi kabuledilmiştir. Tarih boyunca insanlık, zaman birimini ifade etmek için, değişikşekil, tarz ve sistemler ortaya koymuştur. Bunun için çeşitli birimlerkullanmıştır. Takvimlerin başlangıcı olarak hemen hemen her millet, kendi millîtarih, din, gelenek ve göreneklerine ait bir olayı seçmiştir. Yahudiler,takvimin, “Yaratılış günü” saydıkları, MÖ 3760 yılıyla başlamaktadır.Yunanlılar, ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı MÖ 776 yılını; Romalılar, Romaşehrinin kurtuluşu olan MÖ 753 yılını; Hristiyanlar, Jülien takvimini, Hz.İsa’nın doğum tarihiyle irtibatlandırarak, esas almışlardır. Müslümanlar, Hz.Muhammed’in (sas) Mekke’den Medine’ye hicretini en millî ve belirleyici olaysaymıştır. Takvim başlangıcı olarak 622 yılını esas almışlardır. Yahudilerin veMüslümanların takvimi “Ay Yılı”nagöredir. Dinî günler ve dinî ayinler, ay yılına göre olduğu için değişkendir.Ay Yılı, 354 gün olduğu için, dinî günler ve ayinler, farklı günlere denkgelmektedir.
Türk milleti,bugün Güneş Yılı’nı esas alan takvimi kullanmaktadır. Bu takvimi kabul etmedenönce başka takvimler kullanmışlardır. Bu takvimlerin ilki, Türklere has olan vebütün Türk devletlerinde kullanılan “On ikiHayvanlı Türk Takvimi”dir. Bu takvim de, güneş yılı esasına dayanmaktadır.12 yıllık daimi bir devirden ibaret olan bu takvimde yıllar, sayıyla değil,hayvan ismiyle anılmıştır. Her yıl bir hayvan ismiyle karşılanmıştır. (Sıçan,sığır, pars, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, it, domuz). Butakvimlerde geceler ve gündüzler, devirlere bölünmüştür. Türkler, İslam’ınkabulüne kadar “On iki Hayvanlı TürkTakvimi’ni kullanmışlardır[2]. İslam’ı kabul ettiktensonra Türkler, Hicri/Kameri takvimi almışlardır. Bu takvim hicretten 17 yılsonra, Hz. Ömer Dönemi’nde uygulanmaya konulmuştur. Türkler, Selçuklularzamanında Hicri/Kameri takvimi kullanmaya başlamıştır. Bu takvim, 1 Ocak 1926yılına kadar kullanılmıştır. 1926 yılında günümüzde kullandığımız Miladi Takvimalınmıştır. Ancak Osmanlı Devleti, devletin mali işlerinde kullanılmak üzere,Sultan I. Mahmut zamanında, Rumî Takvimi (mali takvim) kabul etmiştir. Butakvimin başlangıç senesi MS 584’dür ve yılbaşı olarak 1 Mart alınmıştır. 1840yılında bir düzenleme yapılmıştır. Osmanlılar Rumî takvimi kullanmışlardır.Buna göre 1 Mart mali yıl başıydı ve yeni yıl başlangıcıydı. 1 Mart,Cumhuriyet’ten sonra da “malî yılbaşı”olarak 8-10 yıl öncesine kadar kullanılmıştır. Şimdi hepsinde 1 Ocak esasalınmaktadır. Ülkemizde dinî gün ve bayramlar, Ay Yılı’na, Hicri takvime göre;diğer işlemler Güneş Yılına, Miladî Takvime göre olmaktadır. Hangi takvimkullanılırsa kullanılsın, önemli olan maksadın hasıl olması, insanlarınzamanlarını bilmesi ve bu zamanı insanlığın yararına kullanmasıdır. Her yeniyılda, bir yılı geride bırakılmaktadır. Yapılacak şey; bir yılın muhasebesiniiyi yapmak, Yeni yılı, hem kendisi hem ülkesi hem de insanlık için faydalıolacak şekilde değerlendirmek olmalıdır.
[2] bk.. Osman Turan, OnikiHayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 1941