BEYLİĞİ, CİHAN DEVLETİ YAPAN RUH*

07 Temmuz 2022 14:37 Prof. Dr.Abdurrahman KÜÇÜK
Okunma
789
BEYLİĞİ, CİHAN DEVLETİ YAPAN RUH*

BEYLİĞİ, CİHAN DEVLETİYAPAN RUH*

 

Beyliği imparatorlukyapmak /Cihan devleti yapmak bir ufuk işidir, ülkü işidir, büyük düşünme işidirve geleceği hesap etme işidir.

Günümüzdeülkeyi yönetenleri ve o makamlara oturmak isteyenleri gördükçe; geçmişi,geçmişin ruh kökü”nü ve ülküderinliğini ortaya koymak vacip oluyor.

Büyükdüşünemeyenlerin, geleceği doğru okuyamayanların ya da okumak istemeyenlerinTürkiye'yi lider ülke, süper ülke yapmaları mümkün değildir. Günübirlikdüşünenler sadece günü kurtarma, seçimi atlatma hevesi içinde olur ve böylecede kısır döngü devam eder” durur.

“Gerçekliderler” ise, ülkesi adına günü değil geleceği düşünür, günü kurtarmayı değilgelecekte büyük olmayı hesap ederler. Bunu yapamayan toplumlar, sadecestatükoyu korurlar. Bunun için onlar; ne ekibe, ne araştırmaya, ne ilimadamına, ne âlime, ne istişareye ne de projeye ihtiyaç duyarlar. Bu durumdaolanlar “Dostlar alışverişte görsün.” anlayışı ile işi “kotarma”ya çalışırlar.Bu anlayış; ruhsuz, heyecansız, ufuksuz ve idealsiz bir anlayış olup savunmapsikolojisi içinde günü gün ettirir, ülkeyi de milleti de yerinde saydırır.Hâlbuki Türkiye’nin çağ atlama ve çağa damga vurma süreci çoktan gelmiştir. Buda imkânsız değildir. Geçmişte ecdat yapmıştı, günümüzde de “torunları”yapacaktır, yapmaya da mecburdur ve mahkûmdur. Ancak bu “ruhu, bu “anlayışı” günümüzde kavramak için ecdadı iyi anlamak, onun “ruh dünyası”nıdoğru okumak gerekir. Bunun için Atilla’yı, Bilge Kağanı, Selçuk Beyi, TuğrulBey'i, Sultan Alparslan’ı, Ertuğrul Gazi’yi, Osman Beyi ve Bilge KişiEdebali’yi kısaca Türk tarihini iyi anlayıp yorumlamak gerekir. Hepsindenönemlisi Türk tarihini hissetmek ve yaşamak gerekir.

Teslimiyetçi,kimliksiz, ufuksuz, "kafalarınınarkasında başka idealler" taşıyan ve Türk'ün ruh köküne düşman olanlarınTürkiye'yi lider yapma niyetleri göstermelik olur. Onların böyle niyetleri olsada onlara "yürü diyen ağababaları" buna izin verir mi? Bu iş; ülküişidir, iradeyi Türk milletinden alan ve Türk milletine güvenenlerin işidir.Bunun en iyi örneğini de “Osmanlı Türk Devleti” ortaya koymuştur.

Osmanlı Devleti;"çekirdek bir kadro"nun inancının, ihlasının, ülküsünün veçalışmasının eseridir. Çünkü bu dönem, Doğu ile Batı’nın mücadelesi dönemidir.Dünya bu iki güçten birinin olması mücadelesi içindedir. Dünya birine çokikisine az gelmektedir. Büyük ülküler ile Orta Asya’dan çıkıp gözünü Batı’yadikmiş ve oraları “ülkü alanı” içine almış Türk beylerinin ilerlemesi devametmektedir. Çağ, Orta Çağ’dır. Orta Çağ, aynı zamanda Hristiyanlık ve İslamgibi, iki evrensel dinin/cihanşümuldin”in yayılışı, cihan hâkimiyeti ve nizamı davası uğruna birbirleriylemücadelesi çağıdır.

İslam, dünyayayeni bir "anlayış ve ufuk" getirmiştir. Bu anlayış ve ufuk Türklerile cihanşümul hâl almıştır. Emeviler Dönemi’ndeki iç karışıklıklar veyönetimdeki aksaklıklar ile gerilemiş ve daralmış ufuk; Abbasiler ile Çinlilerarasında 751 yılında Talas şehri yakınında savaştan sonra yeniden açılmıştır.Çünkü Talas Harbi'nde Türkler, Müslüman kuvvetlerin yanında yer almış veMüslümanlar Çinlileri yenmiştir. Bu zafer, İslam’ın önündeki engeli açmış veTürkler ile Müslümanları yaklaştırmıştır. Bu yakınlaşma Türklerin İslam’agirişinin de başlangıcı sayılmıştır. Böylece Türkler ile İslam, Anadolu’yagirmiştir ve onların öncülüğünde dünyaya yayılmıştır. Böyle bir süreçteMalazgirt Zaferi de; İslam’ın Hristiyanlığa, Türk medeniyetinin Batı’yaüstünlüğünü ortaya konuluşu ve Anadolu’ya “Türk adalet mührü”nün vuruluşuolmuştur. Ancak bu anlayış, Selçuklulardan sonraki beylikler döneminde,dağınıklık ve parçalanma yüzünden, eski günlerdeki gibi devam edememiştir.

Beylikler Dönemi’nde,Anadolu, Selçuklular Dönemi’ndeki parlak günleri hasretle anmaya başlamıştır.Anadolu bahtiyar değildir; gaza ve tasavvuf ile teselli bulmaktadır. Millîbirlik zedelenmiştir. Selçukluların, büyük zahmetler ile kurduğu AnadoluTürklüğü, düşmanı bırakmış, birbiriyle uğraşır olmuştur. Halk, ümidini büyükbeyliklere özellikle Karamanoğlu Beyliği’ne bağlamıştır. Bilge Kişi Edebalidışında kimse, Porsuk ile Sakarya arasındaki “Ergenekon”a sıkışmış mütevazı birbeyliğin Türk birliğini yeniden kuracağını düşünmemiştir. Çünkü bilge kişiEdebali, kırka bölünmüş, boynu bükülmüş Türk’ün birliği”nin sağlanacağının rüyasını görmüştür. En küçük uç beyiolan Osman Bey, Selçuklu tahtına oturacak ve birliği sağlayacaktır. Bununsağlanmasında Geyikli Baba’nın, Taptuk Emre’nin ve halifesi Yunus Emre’nin deemeğini unutmamak lazımdır. İslâm ahlak ve faziletini, Türklük gurur ve şuurunuhazmetmiş bu “erenler”, derviş-gaziler, milletin iman ve ahlakını yükseltmegayreti içindedir. Osman Bey, Türkmen büyüğü Edebali’ye damat olmuş ve onuntarafından “padişahlık”a teşvik edilmiştir.

Osman Bey’e “beylik” ve başına geçtiği beyliğe “cihan devleti” yolunu açan bazıdeğerlerin ve ilkelerin olduğu da dikkatten kaçmamaktadır. Bunlar; ondakisarsılmaz inanç, ihlas, samimiyet, güzel ahlak, belirginleşmiş bir ülkü,törelere saygı, özüne ve benliğine sahip çıkma, adaletle hükmetme, emanetiehline verme, bilimin öncülüğüne inanma, âlimlere ve bilgi sahiplerine danışma,istişareye önem verme, dostu ve düşmanı bilip yerli yerine koyma, dostları itipdost görünenleri öne çıkarmama, yalakalardan ve herkesin adamı olanlardan uzakdurma, dost sözüne önem verme ve onları hoş tutma, fitneyi meslek edinenlere ve"velinimetleri"ne ihaneti görev bilenlere dikkat etme, vefayı birsemt adı sayanları ayıklayabilme ve yakınından uzaklaştırma, çalışan ileçalışıyor görüneni ve kenar gezip ortada bulunanı seçebilme, kendinde olmayanilmi bilgiyi başka kisveler arkasına saklayarak var gösteren sahte aydınlaraihtiyatla yaklaşma ve tevazu ruhudur. Bu özellikler, bir bey de, cihan hakanındabulunması gereken meziyetler; Bilge Kişi Şeyh Edebali tarafından Osman Bey’evasiyet edilmiştir.

Bilge KişiEdebali'nin Osman Bey’e Nasihati’ninbir kısmını, “doğru okumak ve hazmetmek” için Türkiye’yi yönetenlerehatırlatmak istiyorum:

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize;uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmaksana… Âcizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar,uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksızyorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana…Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sanaEy Oğul!Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun.Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın.Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl vekalp versin. . .

Oğul! . . Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkârve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesinibilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrındakalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanıniçinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de,diri tutan da bu irfandır.  Ananı ve atanı say! Bil ki bereket,büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur,çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme;bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir.Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene vehatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar,aşağıdakiler kadar emniyette değildir. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise,nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriylebölüştüğü ortak malı değildir.  Kişinin gücü, günün birinde tükenir, amabilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığakavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Geçmişinibilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlambasasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”

Osman Bey, bu nasihatlerin büyük çoğuna uymuş veböylece Beyliği sağlam temele oturtmuş ve cihan devleti yolunu açmıştır o, 1326yılında 68 yaşında vefat ettiğinde (Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun)geriye, birat zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, birkaç at,üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklık bırakmıştır. Kendisine ait hiçbir şeyikalmayan Osman Bey, koca bir ülkü ve dünyaya hükmetmeye hazır bir devletbırakmıştır. . .

Ya şimdiki yöneticiler! Zor geçinen bir aileden gelip devasa servetlereulaşabiliyorlar. Kendileri ile de yetinmeyip 20'li yaşlardaki evlatlarıiş adamı, mısır taciri, yumurta pazarlayıcısı, gemi tüccarı, armatör olabiliyorve kısacası çok kısa sürede dünyanın sayılı zenginleri arasına girebiliyor,milyar dolarlık işler kurabiliyorlar! Geride ülke için bir enkaz, kendileriiçin servetler bırakıyorlar. Günümüz Türkiye Cumhuriyeti de böyle birdurumdadır. Birileri ülkeyi ve milleti, birileri de kendilerini ve yakınlarınıdüşünüyor. İşte temel fark budur!

Tarih tekerrürden ibarettir. İbret alınsa idi hiç tekerrür eder miydi?!

Tarihi olumlu anlamda tekerrür ettirmek için gelin ibret alalım ve hep birağızdan şöyle diyelim: Ne mutlu; aklıselimile hareket edenlere! Ne mutlu; günü değil geleceği düşünenlere!. Ne mutlu;kendini ve yakınlarını değil, ülkeyi ve milleti düşünenlere!. Ne mutlu "Önceülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” diyebilenlere!

 



*       Bu Makale/ Yazı, 23. 03. 2007 tarihliOrtadoğu Gazetesi’nde yayımlanmıştır.