TURAN ÜLKÜSÜ, GÜNÜMÜZDE TÜRK DÜNYASININ BÜTÜNLEŞMESİNİN FİKRÎ TEMELİ OLABİLİR
Doç. Dr. Serkan KEKEVİ
Düzce Üniversitesi Akçakoca Bey Siyasal Bilgiler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Turan!”
Ziya Gökalp
Uluslararası ekonomi ve uluslararası politikada bütünleşme (entegrasyon) önemli bir yer tutmaktadır. Devletler tek başlarına gerçekleştirmekte ekonomik ve siyasi zorluk çektikleri alanları bertaraf etmek ya da pazar ihtiyacını gidermek amacıyla bütünleşmeyi tercih edebilirler. Bu meyanda bütünleşme, bir grubun veya topluluğun ortak normlar, kurallar ve/veya değerler etrafına toplanması anlamına da gelmektedir. Entegrasyon aynı zamanda bütünleşmek ve bütünleşme ile entegrasyonu oluşturan parçalardan farklı bir yapı meydana getirmeyi de işaret etmektedir. Ekonomik bütünleşme; iktisadi ilişkilerde iş birliğine gitmek ve bu ilişkileri derinleştirmek maksadı gütmektedir. Siyasi bütünleşme, bunun daha ileri aşamasını işaret etmekte ve nihayetinde tek bir siyasi birim olmaktır veya tek bir siyasi birim gibi davranmaktır.
Tablo 1: Bütünleşmeler ve Özellikleri
Ekonomik Bütünleşme Şekilleri Üyeler Arası Serbest Ticaret Ortalama Gümrük Tarifesi Üretim Faktörlerinin Serbest Dolaşımı Ekonomi Politikalarında Uyum Ortak Genel Siyaset
Serbest Ticaret Bölgesi + - - - -
Gümrük Birliği + + - - -
Ortak Pazar + + + - -
İktisadi Birlik + + + - -
Ekonomik ve Parasal Birlik + + + -(kısmen) -
Siyasi Birlik + + + + +
İkinci Dünya Savaşı sonrasında bütünleşme hareketleri dünya genelinde yayılmaya başlamıştır. Bütünleşmenin sağlıklı gerçekleşebilmesi bazı kolaylaştırıcı faktörlere de bağlıdır. Bunlar coğrafi yakınlık, siyasi ve askerî konularda yakınlık, ekonomik gelişme düzeylerinin yakın olması, ekonomik sistemlerin benzerliği, tarihî, dinî, kültürel yakınlık ve bağların bulunması olarak sıralanabilir. Ayrıca bütünleşmeyi hedefleyen devletlerin birbirlerinin dış ticaretindeki yeri de bütünleşmeyi etkilemektedir. Bütünleşme politikalarının teknik taraflarının yanı sıra bütünleşmenin ortaya çıkabilmesi yukarıda değindiğim gibi tarihî, kültürel bağların olmasıyla da ilgilidir. Bu konuda taraflar ve bütünleşmeye girecek ülkelerin halkları arasında ortak fikrin ve felsefenin olması da bütünleşmenin istikbaldeki başarısı üstünde belirleyicidir. Söz gelimi dünya üzerinde en gelişmiş bütünleşme modeli olan Avrupa Birliği’ne bakıldığında bütünleşmenin işlevsel gerekliliklerinin yanı sıra geçmişten gelen bütünleşmiş Avrupa fikri ve felsefesinin de etkisi olduğunun altı çizilmelidir. Avrupa’da birlik oluşturma düşüncesi 19. yüzyılda şekillenmiştir. Bunun altında ise Avrupalılık fikri ve felsefesi yatmaktadır. Ortak Avrupa kültürü olduğunu savlayanlar; Yahudi–Hristiyan gelenek; antik pagan gelenek ve Grek ve Romalılık geleneği üzerinden bir Avrupalılık ortak zemini ortaya koymaktadır. Öte yandan Yahudi/Hristiyan, Hristiyanlık içinde Katolik-Ortodoks, Katolik Protestan çatışması ve Frenk-Cermen ikiliğini de olumsuz tarihsel deneyim olarak not düşmek gerekir. Bütün bunlara rağmen birleşik Avrupa fikrinin temelleri 14. yüzyıla kadar geri gitmektedir. Dante Alighieri ve Pierre Dubois bu fikrin erken temsilcileridir. 19. yüzyıla kadar düşünce aşamasında kalan birleşme fikri Alman devletleri arasında Gümrük Birliği’nin kurulması ile ilk defa pratiğe yansımıştır. 20. yüzyılda ise Avrupa’da faşizm yükselirken federalist Avrupa fikirleri geri planda kalmıştır. Avrupa bütünleşmesi için İkinci Dünya Savaşı sonrasını ve Batı Avrupa merkezli ekonomik bütünleşmenin artık bir gereklilik hâline gelmesini beklemek gerekmiştir. Bu meyanda İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupalı devlet adamları Avrupa’da barışı kalıcı kılma çabasına giriştiler. Sovyet tehdidine karşı ABD de böyle bir planı desteklemekteydi. Dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet'in tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950 tarihinde, Avrupa devletlerini, kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretmeye davet etti. Böylece Avrupa’da bir barışın kurulabilmesi için Fransa ve Almanya arasında yüzyıllardır süregelen çekişmenin son bulması hedeflenmişti. Çekişme, çatışma ve savaşla yoğrulmuş Avrupa ve Avrupalılıktan Avrupa bütünleşmesi çıkabilirken Turan ülküsü Türk dünyasının bütünleşmesinin fikrî, felsefi temeli olabilir.
Bilindiği üzere Turan, Türklerin yaşadığı coğrafyaya verilen isimdir. Ardından anlamı genişleyen kelime Turan ırkı diye tanınan Ural-Altay ve Fin-Macar halklarının yaşadığı ana yurdu tanımlamıştır. Turancılık ya da Turan ülküsü ise siyasal anlamı olan bir kavramdır. Mezkûr halkların birliğini savunmaktadır. Turancılık ilk olarak Macaristan’da XIX. yüzyılın ilk yarısında doğmuş ve ardından Türk coğrafyasında da karşılık bulmuştur. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde gelişen Türkçülük akımı, içinde Pantürkizm ile eş anlamlı, bütün Türklerin birleşmesi hedefi olarak kullanılmıştır. Turancılık ya da Turan ülküsü Türk coğrafyasında Rus yayılmacılığının devam ettiği dönemde Rusya’nın Panslavizm politikası ve Avrasyacılık jeopolitikasına karşı bir tepki olarak gelişen Pantürkizmin felsefi ve coğrafi ufkudur. Hüseyinzâde Ali (Turan) ve Akçuraoğlu Yusuf vasıtasıyla Türk düşüncesinin önemli fikrilerinden biri olmuştur. Turancılık Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra geri plana düşmüştür. 1930’ların ikinci yarısından itibaren tekrar ortaya çıkan Pantürkist motifleri içeren Türkçü akımı, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’ndaki denge siyasetinin sonucu olarak 1944 yargılamalarıyla tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Turan ülküsünün Türk siyaseti ve düşünce dünyasında güçlü şekilde dönmesi ise Başbuğ Alparslan Türkeş ile olmuştur. Millî Doktrin Dokuz Işık adlı eserde;
“… Türk Birliği ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet hâlinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunun tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir. Birçok kimseler bunu zararlı bir hayal (ütopi) olarak da vasıflandırabilir. Fakat unutmamak lazımdır ki, her hakikat önce hayal ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu’da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülküye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular. Türk Birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeğe çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır…” sözleriyle Turan ülküsünü ifade etmiştir. Aynı şekilde Başbuğ Alparslan Türkeş’in 21-23 Mart 1993 yılında gerçekleştirilen Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İş Birliği Kurultayındaki konuşmasının şu kısımları Türk dünyasının Rusya ile ilişkilerinin olması gereken çerçevesini ortaya koymaktadır.
“…Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar birçok Türk bölgeleri, Rus sömürgeleri olarak yaşamıştır; fakat 21. yüzyıla girmekte bulunduğumuz bu dönemden itibaren bu durum değişmelidir. Türkler, coğrafyanın ve tarihî olayların bölmüş olduğu çeşitli bağlantılar dolayısıyla Ruslarla dostça ve insan haklarına dayalı, demokrasi prensiplerine uygun çok sıkı bir iş birliği düzenlemelidir. Ruslarla kurulacak bu yeni münasebet düzeni başlıca şu ilkelere dayanmalıdır: Birinci ilke, mütekabiliyet ilkesidir. Her meselede aramızda münasebetler aynı ölçü, aynı nitelik ve nicelik içinde olacaktır. İkinci ilke ise, iç işlerine karışmama ilkesidir. Üçüncü ilke, münasebetlerde taraflar eşit şartlarda ve eşitlik içinde bulunacaklardır. Dördüncü ilke, taraflar daima eşit haklara sahip olacaklardır…”
Kurultayın kapanış günündeki konuşmasının şu kesiti de Turan ülküsü ve Türk dünyasının bütünleşmesi için kolaylaştırıcı şartları işaret etmektedir.
“…Türkiye ile diğer Türk topluluklarının alfabe birliği, yazı ve imla birliği en kısa zamanda temin edilmelidir. Latin alfabesine geçiş Türk Birliği’nden ziyade çağdaş teknolojiye kolay ve hızlı geçişi sağlamak için elzemdir. Refah ve zenginliğin anahtarı Latin alfabesidir. Dünya insan hakları, demokrasi ve hürriyet rüzgârlarıyla yükselmektedir. Bütün Türk toplulukları süratle insan haklarını temel yapan ve hukukun üstünlüğüne dayanan çok partili hürriyetçi demokrasiyi kurmalıdırlar. Bütün Türk toplulukları dünya ile bütünleşmeli, hür dünyanın bütün siyasi, teknik, ekonomik kuruluşlarına girmeye gayret etmelidirler. Sosyal dayanışmayı geliştirmek ve "kabile" düzeyinden "millet" düzeyine tamamıyla yükselmek için boylar, kabileler arasında yaygın evlenmeler sağlanmalıdır…”
Türk devletleri bağımsızlıklarını kazanalı 30 yıl geçmiştir ve Türk devletleri arasında ekonomik ve kültürel bütünleşmenin gerçekleşmesi için pek çok kurumsal alt yapı hâlihazırda mevcuttur. Türk Devletleri Teşkilatının kurulması da bu açıdan büyük bir adımdır. Bilhassa 2040 Vizyon Belgesi’nde yer alan siyasi, ekonomik ve kültürel iş birliği hedefleri önemlidir. İlgili belgede yer verilen;
“-Üye devletler halklarını birbirine yaklaştırmada ve başkalarıyla etkileşimde bulunma konusunda ortak Türk kimliğinin kültürel zenginlik kaynağı olarak teşvik edilmesi
-Üye devletler ve halklarının iş birliğine dayalı sinerjisinin, küresel ortak malların geliştirilmesine ve korunmasına katkıda bulunmak ve yeterli iş birliği mekanizmaları ile daha temsili ve katılımcı bir uluslararası düzen oluşturmak için kanalize edilmesi
-Ulusal çıkar niteliği taşıyan hayati mevzuların yanı sıra bölgesel ve küresel konularda siyasi dayanışmayı ve karşılıklı desteği artırmak için hükûmetler arası ilişkilerin güçlendirilmesi
-Yabancı para bağımlılığını azaltmak ve karşılıklı çıkar temelinde dış finansal yayılmalara karşı korunmak için üye devletler arasındaki ticarette ulusal para birimlerinin payının artırılması
-Üye devletlerde daha iyi iletişim sağlamak için alfabe ve terminolojide birliğin sağlanması adına kapasite oluşturulması
-Türk dünyasında birlik, beraberlik ve dayanışma bilincine sahip bir nesil yetiştirmek amacıyla gençlik hareketliliği, değişimi ve eğitimi konularında ortak projelerle gençlik işbirliğini, kapsamlı bölge içi iş birliğinin vazgeçilmez bir unsuru haline getirilmesi” hedefleri Türk dünyasının bütünleşmesi için doğrudur ve ulaşılması mümkündür. Diğer yandan yukarıda kısaca ele aldığımız Avrupa bütünleşmesinde “Avrupalılık” nasıl ki itici güç ve temel felsefe olmuştur; Türk dünyası için de “Turan ülküsü”nün Türk dünyasının bütünleşmesinde ana felsefe olarak belirlenmesi işlevseldi ve elzemdir. Özellikle yeni Türk dünyası genelinde genç nesillerin bu ufukla yetiştirilmesi gereklidir. Ortak fikirler Türkleri yakınlaştıracak bu ise tarihsel akış içinde ortak politikaların gelişmesi ve Türk dünyasının bütünleşmesine hizmet edecektir. Zamanın ruhu ve tarihin akışı Türkleri bir ve beraber olmaya davet etmektedir ve aslında zorlamaktadır. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin 10 Nisan 2018 tarihinde TBMM Grup toplantısındaki konuşmasında belirttiği gibi “Artık bu çağda herkes pozisyonunu Türkiye’ye göre belirlemek mecburiyetindedir. Asır Türk asrıdır. Hedef Kızılelma, hedef Turan ülküsüdür.”
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
Alparslan Türkeş, Millî, Doktrin Dokuz Işık, Kutluğ Yayınları, İstanbul, 1975.
Erhan Akdemir, “Avrupa Bütünleşmesi:1957 Öncesi”, (ed.) Belgin Akçay; İlke Göçme, Avrupa Birliği: Tarihçe, teoriler, Kurumlar ve Politikalar, Seçkin yayınları, Ankara, 2016, ss.43-58.
Mehmet Günal, Alparslan Türkeş’in Türk Dünyasına İlişkin Görüşleri, TASAV Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi Makale No. 16, 4 Nisan 2018.
Milliyetçi Hareket Partisi Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma metni, 10 Nisan 2018, https://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/4403/index.html,
Ömer Kurbağ; Serkan Kekevi, Türkiye’nin Entegrasyon Arayışları, (ed.) İlhan Eroğlu, Türkiye’nin İktisadi Görünümü: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Ekin yayınları, Bursa, 2021, ss.381-420.
T.C. Dışişleri bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, Avrupa Birliği’nin Tarihçesi, https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105.html, (Erişim tarihi: 24.09.2023).
Türk Devlet Ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik Ve İşbirliği Kurultayı, Konuşma, Bildiri Ve Karar Metinleri, Antalya,21-23 MART 1993, Ankara, 1993.
Türk Dünyası 2040 Vizyonu, https://turkicstates.org/assets/pdf/haberler/turk-dunyasi-2040-vizyonu-2396-98.pdf, (Erişim tarihi, 24.09.2023).
Yusuf Sarınay, “Turan Maddesi”, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/turan, (Erişim tarihi: 24.09.2023).