12 EYLÜL VE MHP

25 Ekim 2024 11:59 Prof.Dr.Hakan AKDAĞ
Okunma
118
12 EYLÜL VE MHP

12 EYLÜL VE MHP
Prof. Dr. Hakan AKDAĞ*

"12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir. 12 Eylül cuntasına beden ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir. Darbeler, Türk demokrasi kültürünü zehirlemiştir. Millî iradeyi örselemiştir. Vesayeti özendirmiştir. Statükoyu beslemiştir.”
Dr. Devlet BAHÇELİ

Giriş
Türkiye’nin modernleşmesi demokratikleşme ile paralel bir süreçte ilerleme kaydetmiştir. Özellikle Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte modernleşme ve demokratik temayüllerin topluma kazandırılması hususunda büyük adımlar atılmıştır. Lewis’in “Demokrasi’nin Türkiye Serüveni” adlı eserinde işlediği gibi İslam ülkeleri arasında modernleşme ve demokratikleşme sürecini en ileri düzeyde gerçekleştirebilen ülke Türkiye’dir (Lewis, 2003). Söz konusu süreçte Türk siyasî hayatında yaşanan kimi olumsuz gelişmeler Türk yönetim sistemine ve toplum yapısına büyük zararlar vermiştir. Bunlardan birisini de maalesef 44 yıl önce gerçekleşen, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin engellendiği, etkileri bugüne kadar devam eden 12 Eylül 1980 İhtilali oluşturmaktadır.
12 Eylül 1980 tarihinde yapılan ihtilal, Türk demokrasisine ve Türk toplum yapısına telafisi zor hasarlar bırakmıştır. İhtilalin yapılma amacı Kenan Evren (1990:547) tarafından “Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.” ifadeleri ile belirtilmiştir. Bu süreçte binlerce Türk vatandaşı gözaltına alınmış, insan hak ve hürriyetine aykırı muamelelere maruz bırakılmış, işkenceler altında ifadeler alınarak hukuka aykırı gerçekleştirilen oldubitti mahkemelerle, oluşturulan yargı süreçleri ile birçok vatandaşımız hüküm giymiştir. Halkın desteğinin sağlanması ve yapılan ihtilalin “meşruiyet” kazanması için 12 Eylül öncesinde yaşanan olaylar tamamen ön planda sunulmuş, bu süreçte karışıklık ve anarşinin önüne geçildiği imajı oluşturulmuştur (Yetkin, 2011:171). 12 Eylül sürecinde tabiri caizse Türk milletinin geleceği sanık koltuğuna oturtulmuştur. Amerika’nın o dönem Türkiye’de görev başında olan kişilerin faaliyetlerine bakıldığında ihtilal sonrasında Türkiye’nin iç ve dış siyasette gittikçe artan şekilde Amerikancı bir yapıya doğru evrildiğini söylemek yanlış olmaz. Özellikle Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde Türk ekonomisi neoliberal politikaların dünyada ilk uygulayıcıları arasında yer almış; bu süreçte Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin en yakın müttefikleri arasına girmiştir. 1980 öncesi süreçte Türk siyasilerinin düşünce olarak Amerika taraftarlığına karşı oldukları bilinirken (Başbuğ Türkeş’in başında yer aldığı MHP ve Ülkücü Hareketin o dönem ünlü sloganı “Ne Amerika Ne Rusya Ne de Çin; Her Şey Türklük İçin” ifadesinde Amerikan karşıtlığını görmek mümkündür), yeni dönemde yaşanan eksen kayması, 12 Eylül İhtilali’nin kimlerin desteği ile yapıldığını ya da kimlere daha çok yaradığını bariz şekilde ortaya koymaktadır.

VERİLER EKSENİNDE 12 EYLÜL VE ÜLKÜCÜ HAREKET
Kenan Evren’in talimatı üzerine dönemin Genelkurmay 2’nci Başkanı Org. Hasan Saltuk tarafından 4 aylık çalışma neticesinde hazırlanan “Bayrak Harekâtı” ile başlatılan 12 Eylül 1980 İhtilali’nden sonra takriben 650 kişinin gözaltına alındığı, 230 bin kişinin yargılandığı, 517 kişinin ölüm cezası aldığı görülmektedir (Özkaya, 11 Eylül 2022; Aslaner, 2022:601). İhtilal sonrasında yapılan en kapsamlı yargılamalardan birisini MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası oluşturmaktadır. Bu davada 587 Türk milliyetçisi sanık sandalyesine çıkmış; bunların 200’ü idamla yargılanmış, 367’sine ise değişik suçlamalar yöneltilmiştir. Bu davanın 1 numaralı sanığı ise Türk milliyetçiliğinin lideri, Türk’ün Başbuğ’u merhum Alparslan Türkeş’tir. Davada, 333 duruşma yapılmış ve 5 yıl 11 ay sürmüştür. Davanın savcısına bakıldığında, savcılık makamında Ülkücü düşmanı olarak bilinen Nurettin Soyer’in olduğu görülmektedir (Hürriyet, 20 Ağustos 1981; Beriş, 2022:257). Soyer, geçen dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş ve belediyeyi yüksek bir borçla devretmiş olan Tunç Soyer’in babasıdır.
7 Nisan 1987 tarihinde karara bağlanan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası ile Başbuğ Türkeş 11 yıl 1 ay 10 gün hapse mahkûm edilirken, 9 sanık müebbet hapis, 219 sanık ise 6 ay ile 36 yıl arasında değişen hapis cezası almıştır (Beriş, 2022:267). 68 Kuşağı olarak adlandırılan ve Türkiye’de gençlik hareketinin siyasallaşmasını, Türk toplum yapısının dejenere edilmesini hedefleyen aşırı sol eğilimli örgütler karşılarında Türk milletinin ve devletinin bölünmez bütünlüğünü savunan Türk milliyetçiliğini bulmuştur. 12 Eylül 1980’e kadar gelinen süreçte ülke içinde yıkıcı faaliyetlerin çoğunlukla söz konusu marjinal sol gruplarca gerçekleştirilmeye çalışıldığı, bu süreçte MHP ve Ülkücü Hareketin büyük bir imtihan geçirdiği görülmektedir.

12 EYLÜL VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
12 Eylül İhtilali’nin ilk başta Türk milliyetçilerince orduda yer alan Türk milliyetçisi subaylar tarafından yapıldığı düşünülerek sevinçle karşılandığı görülmüştür. Fakat kısa zaman sonra ihtilalcilerin her gruptan tutuklamalara başlamaları ile Türk milliyetçileri de yargılananlar arasında yerini almıştır. Bu durumu belirten Zürcher, 12 Eylül’ü yapanların 12 Mart’ı gerçekleştiren subaylara göre daha tarafsız olduklarını ifade etmektedir (Zürcher, 2012:403). Bilindiği üzere 12 Mart, sol cuntanın bir hareketi olup, sert bir şekilde bastırılmıştır. 12 Eylül yargılama süreci ve sonrasında büyük bir imtihan geçirmiştir. Özellikle isnat edilen haksız suçlamaları kabul etmeleri için Türk gençlerine birçok işkence yapılmış, baskı politikası güdülmüş ve ortaya adaletin bile yargılandığı bir mahkeme süreci çıkmıştır. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda Başbuğ Türkeş’in mahkeme heyetine yapmış olduğu şu konuşma yapılan yargılamaların hukuksuzluğunu ve zaman içinde bunun en net şekilde anlaşılacağını göstermesi bakımından önemlidir:
“Sayın hâkimler, Cumhuriyet tarihimizin en önemli davasına bakıyorsunuz; siz bizi yargılıyorsunuz, tarih ise bizi olduğu gibi sizi de iddia makamını da işgal eden bu zevatı da yargılayacak ve hükmünü verecektir… Şimdi mesnetsiz, peşin hükümlü ve devlet sorumluluğu ile hareket etmeyi değil, bizi suçlamayı görev sayan bir zihniyetle hazırlanmış bir iddianame ile sanık olarak huzurunuzdayız.” (Beriş, 2022:262).
Başbuğ Türkeş’in ifadelerinde geçen “zevat” dönemin savcısı Nurettin Soyer’dir. Dava sürecinde dava sanıklarından Agâh Oktay Güner’in “Fikirlerimiz iktidarda, biz hapisteyiz!” sözleri 12 Eylül sürecinde Türk milliyetçilerinin komünist fraksiyonlara karşı vermiş olduğu mücadeleyi göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü Türk milliyetçileri bu fraksiyonların bütün yıkıcı faaliyetlerinin durdurulmasını sağlamaya yönelik süreci hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu süreç ihtilal ile birlikte mümkün olmuş, fakat sol tandanslı yıkıcı örgütlerle birlikte Türk milliyetçileri aynı kefeye koyulmuştur. Yapılan yargılamalar sonucunda birçok Türk milliyetçisi çeşitli süreleri kapsayan hapis cezaları almışlar; Ahmet Kerse, Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Cevdet Karakaş, Fikri Arıkan, Halil Esendağ, İsmet Şahin, Mustafa Pehlivanoğlu ve Selçuk Duracık idam cezası alarak farklı tarihlerde idam edilmişler ve rahmete kavuşmuşlardır.
12 Eylül sürecinin MHP ve Ülkücü Hareket üzerinde oluşturmuş olduğu etkilerin başında devleti ve milleti komünizm tehdidinden korumak için verilmiş mücadelenin haksızlığa uğradığı düşüncesi ağırlık kazanmaktadır. 60’lı yıllardan başlayarak 70’li yıllar boyunca sol örgütlerin yıkıcı etkilerine karşı bir tepki hareketi olarak gelişen Ülkücü Hareket, 12 Eylül ile birlikte bu nedenden dolayı ağır bir travma yaşamıştır. Bu süreçten yalnızca yargılanan kişiler olumsuz olarak etkilenmemiş, aynı zamanda Türk milliyetçisi gençlerin aileleri de sürecin en büyük mağdurları arasında yer almışlardır. Dışarıda bulunan Türk milliyetçileri yargılanan arkadaşlarının ailelerine maddi ve manevi olarak desteklerini esirgememişler; bu durum Türk milliyetçilerinin birbirine perçinlenmesini sağlamıştır. Buna rağmen ihtilal sürecinin etkileri ile 80’li yıllarda MHP’nin içinde Başbuğ Türkeş ve çalışma arkadaşlarına yönelik çeşitli eleştiriler yöneltilmiş; Türk milliyetçiliği bu yeni süreçte bölünmeden kalabilmek için ayrı bir mücadele vermek durumunda kalmıştır. 6 Eylül 1987 tarihinde yapılan referandum ile siyasi yasakların kaldırılması ile birlikte Türk milliyetçilerinin Başbuğ Alparslan Türkeş kanadı altında yeniden birleşmeye başladığı görülmektedir. MÇP çatısı altında birleşen Ülkücü Hareket, akabinde yeniden asli yapısına kavuşarak Milliyetçi Hareket Partisi adı altında Başbuğ Türkeş’in Genel Başkanlığında yeniden toparlanma sürecine girmiş ve Türk siyasetindeki mücadelesine devam etmiştir.
Sonuç
Türk demokrasisinin ve Ülkücü Hareketin önemli imtihanları arasında yer alan 12 Eylül 1980 İhtilali, aradan yıllar geçse de bıraktığı etkiler bakımından unutulmamaktadır. Türkiye’de yapılanan sol fraksiyonların yıkıcı faaliyetlerinin kolluk kuvvetlerince engellenemez boyuta ulaşması ile birlikte Türk milliyetçileri bir tepki hareketi olarak bu faaliyetler karşısında mücadele içerisine girmişlerdir. 1980 öncesinde yaşanan öğrenci olayları ülkede iç çatışma ortamına zemin oluşturmuş; 12 Eylül 1980’e kadar kolluk kuvvetleri “Şartların olgunlaşmasını bekledik.” diyerek yaşanan çatışma ortamını engellemek için gerekli tedbirler alınmamış ve söz konusu süreç 12 Eylül’de Türk ordusunun yönetime el koyması ile neticelenmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş’in defalarca sıkıyönetimin ilan edilmesi çağrılarına rağmen ülkede oluşan kaosa seyirci kalınması, ihtilalden hemen sonra Amerikalı yetkililerin “bizim çocuklar” olarak Evren ve diğer Genelkurmay mensuplarını işaret etmeleri 12 Eylül İhtilali’nin hazırlanmış ve planlanmış olmasına işaret etmektedir. İhtilal sonrası süreçte Türkiye’nin iç ve dış politikada Amerikan yanlısı bir politika yürütmesi de ihtilalin kimlere yaradığını göstermesi bakımından önemlidir.
12 Eylül İhtilali, toplum yapısında büyük bir endişe ile seyredilmiş, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu binlerce kişi fişlenmiş, yargılanmış ve mahkûm edilmiştir. Bu süreçte MHP ve Ülkücü Hareket adil olmayan yargılama süreci ve sonrasında büyük bir imtihan süreci yaşamıştır. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası olarak bilinen ve dünya tarihinde Nürnberg mahkemelerinden sonraki en büyük yargılama sürecinin yaşandığı bu davada Türk milliyetçiliği 3 Mayıs 1944’ten sonra yeniden mahkûm sandalyesine oturtulmuş, idam sehpasına çıkartılmaya çalışılmıştır. Başbuğ Türkeş ve Türk milliyetçileri bu davada 6 aydan müebbede kadar çeşitli hapis süreleri ile karşı karşıya kalmış; 9 Türk milliyetçisi idam edilerek rahmetirahmana kavuşmuştur. 12 Eylül’ün Türk milliyetçileri üzerindeki etkileri dava süresince sınırlı kalmamış, bu gençlerin aileleri de oldukça zor koşullarla karşı karşıya kalmışlardır. Sayın Devlet Bahçeli Bey ve diğer Türk milliyetçilerinin bu süreçte maddi ve manevi olarak bu ailelere destek oldukları bilinmektedir. Başbuğ Türkeş ve arkadaşlarının hapisten çıktıktan sonra yaptıkları ilk iş Türk milliyetçilerini yeniden bir çatı altında toplamaya çalışmak olmuştur. 1987 tarihinde siyasi yasakların kalkması ile birlikte Türk milliyetçileri yeniden MHP çatısı altında Türk siyasetinde haklı mücadelelerine devam etmişlerdir.

Kaynakça
Aslaner, M. (2022). İki Darbe Arasında Türkiye’de Demokrasi (1960-1980). Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(2), 579-607.
Beriş, H.E. (2022). Demokrasiye Kara Bir Leke: 12 Eylül 1980. Ankara: TBMM Yayınları.
Evren, K. (1990). Kenan Evren’in Anıları. Ankara: Milliyet Yayınları.
Hürriyet (20 Ağustos 1981).  Duruşma Başladı.
Lewis, B. (2003). Demokrasinin Türkiye Serüveni. Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.
Özkaya, T. (11 Eylül 2022). Demokrasinin Unutulmayan Kara Lekesi: 12 Eylül Darbesi. Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/gundem/demokrasinin-unutulmayan-kara-lekesi-12-eylul-darbesi/2682307 (Erişim Tarihi: 20/08/2024).
Yetkin, Ç. (2011). Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika. Ankara: Kilit Yayınları.
Zürcher, J. E. (2012). Modernleşen Türkiye'nin Tarihi. (Çev. Y. Saner), 27. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları.
https://www.aa.com.tr/tr/politika/mhp-genel-baskani-bahceli-12-eylul-zulumdur-zillettir-hezimettir-rezalettir-cinayettir/1971275