TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN GÖNÜL COĞRAFYALARI VE TÜRK DEVLET ANLAYIŞI

28 Aralık 2023 11:42 Prof.Dr.Hakan AKDAĞ
Okunma
561
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN GÖNÜL COĞRAFYALARI VE TÜRK DEVLET ANLAYIŞI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN GÖNÜLCOĞRAFYALARI VE TÜRK DEVLET ANLAYIŞI

 

“Türk tarihinde kopukluk veyakesinti hiç olmamış, hiç oluşmamıştır. Bütüncül zaman telakkisi Türklüğündevlet ve millet anlayışını tarih boyunca kuşatmıştır. Kurulan her Türk devletibir öncekinin temelleri üzerinde yükselmiş ve çağına mühür vurmuştur.”

                                                                                                Dr. DevletBAHÇELİ

 

Giriş

Türkmilleti tarihsel süreç içerisinde dünyanın büyük bir kısmında egemenlik kurmuş,devlet yönetmiş ve buralarda Türk topluluklarının yerleşmesine, medeniyet inşaetmelerine öncü olmuştur. Türkiye, Osmanlı Devleti’nin bir devamı olarak MillîMücadele sonrasında üniter bir devlet statüsünde varlığını devam ettirmektedir.Sadece ülke sınırları açısından bakıldığında Türkiye, Edirne ile Iğdır ve Sinopile Hatay arasındaki toprakları yönetiyor olabilir. Fakat yüzyıllardıregemenlik sürdürülmüş olunan Çin’den Adriyatik Denizi’ne kadar geniş bir alanayayılan büyük bir coğrafya söz konusu olduğunda, Türk milletinin sınırlarıdünyanın büyük bir kısmını kapsamaktadır. Bugün birçok devletin sınırlarıiçerisinde bulunan bu geniş alan, Türkiye Cumhuriyeti’nin gönül coğrafyasını teşkiletmesi bakımından önem taşımaktadır. Bugün Türkistan, Güney Azerbaycan,Afganistan, Medine, Kudüs merkezli olarak Arabistan coğrafyasının büyük birkısmı, Libya, Cezayir, Tunus, Kafkaslar, Kırım, Balkanlar ve çeşitli Türktopluluklarının hayatını idame ettiği yerler Türk Devletinin gönül coğrafyalarıarasında yer almaktadır. Kadim Türk devlet geleneği göstermektedir ki, Türk milletinindevlet anlayışında birlik hukukunun devam ettiği sınırlar, kâğıt üzerindeçizilen sınırlardan daha kalıcı ve daha gerçekçidir.

Yakınzamanda Türk dünyası alanında yapılan çalışmalar, Türk devletleri arasındaoluşturulan iş birlikleri, Türk devlet anlayışının sınırlar ötesi ve Türktoplulukları kapsayıcı bir alana sahip olduğunu göstermektedir. Osmanlı Devletidöneminde bir Kudüs, bir Semerkant, bir Bağdat, bir Bahçesaray, birTrablusgarp’ın Edirne’den, Bursa’dan, İçel’den hiçbir farkı yoktu. Bugününsınırları çerçevesinde ele alınırsa, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında yeralan şehirler bir yabancı ülke beldesi olarak Paris, Londra, Brüksel ile eş değertutulabilir. Fakat Türk devlet anlayışının ortaya koymuş olduğu gelenek,kültürel genlerimiz, tarihî birlikteliğimiz ve buralarda yaşayan Türktopluluklarının varlığı sebebiyle bugün Bağdat, Kudüs, Semerkant, Bosna, Kudüs,Bahçesaray Türk milletinin velhasıl Türkiye Cumhuriyeti’nin gönül coğrafyasıiçerisinde yer almasını zorunlu kılmaktadır. Türk devlet anlayışında Türk’ündaha önce adım attığı, adaletini, kimliğini ve yeri geldiğinde kanını akıttığıher toprak bir gönül coğrafyası olarak asli yerini almıştır.

ÇalışmadaTürkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları dışında yer alan ve bir zamanlar Türkmilletinin hâkimiyet unsuru olduğu, Türk topluluklarının, Türk medeniyetinin,Türk varlığının bulunduğu yerler ele alınmış olup, bu yerlerde yaşayantoplulukların ve devletlerin Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinin geçmişi, şuanki durumu ve yakın gelecekte ne olması gerektiği üzerinde durulmuştur.

 

 

Bir Yayılma Aracı Olarak Fetihler

Gönülcoğrafyası kavramı, her ne kadar uluslararası ilişkiler literatüründe akademik birolguya işaret etmese de birçok çalışmada kabul görmektedir. Türk milleti açısındanele alındığında, bu kavramın en net karşılığını Millî Mücadele’de bulmakmümkündür. 1919-1922 yılları arasındaki varlık-yokluk mücadelesinde Ankara’dakimilliyetçi harekete[1] verilen destekler sadece savaşakatılan Anadolu insanından gelmemiştir. O dönem aynı sınırlar içerisinde yeralmamakla birlikte aynı gönül birlikteliğini kavramış ve buna inanmışAfganistan, Azerbaycan, İran, Hindistan ve diğer coğrafya halkları da Türk milletininbu bağımsızlık mücadelesine destek olmuşlardır.

TürkiyeCumhuriyeti, kuruluşundan bugüne kadar Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, KuzeyAfrika, İran ve Türkistan gibi çeşitli bölge toplulukları ile ilişkilerini iyiyönde geliştirmeye, güçlendirmeye ve çeşitli iş birlikleri kurmaya özengöstermiştir. Söz konusu bu politikanın temeli Cumhuriyet Dönemi’nden çokönceye, binli yıllara kadar dayandırılabilir. Bu yıllarda Türkistan’dan batıyave güneybatıya doğru yapılan göçler Türk topluluklarının geniş bir alanayayılmasına olanak sağlamıştır (Sander, 1993:9). Selçuklu ve Osmanlı Devletleridöneminde Anadolu ağırlıklı olarak doğuda ve batıda geniş bir coğrafyayayayılan Türk hâkimiyeti sayesinde buralarda uzun yıllar süren bir Türk etkisininbaskınlığı hasıl olmuştur. Buradaki toplulukların Türk hâkimiyetine girmeleri,Türklerin sadece kılıç gücünden kaynaklanmamakta; aynı zamanda bu topluluklarınTürklerin adaletli ve inançlara saygılı davranmalarına dayalı olarak oluşankarşılıklı bir gönül bağının da etkisi bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, OsmanlıDevleti’nin dağılmasından sonra dahi eski egemenlik alanlarındaki butopluluklarla ilişkileri koparmamaya özen göstermiştir.

Türktarihi hemen hemen dünya tarihi ile aynı geçmişe sahiptir. Eski dönemlerdebilinen dünya karasının büyük bir kısmında Türkler egemenlik sürdürmüşlerdir.Gitmiş oldukları yerlerde bulunan topluluklara adil, hoşgörüye dayanan biryaşam alanı bırakmışlar; Asya, Afrika ve Avrupa içlerine kadar belirtilen bualan Türk egemenliğinde yönetilmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdışında kalan ve Türk devletinin izlerini taşıyan bölge halkları zamanında fetihhareketleri ile Türk devletinin birçok desteğini görmüşlerdir. Örneğin, Malezyave Java 1522 tarihinde Portekizli sömürgeciler tarafından işgal edildiğinde ozaman Sumatra’da bulunan Ace yönetimi Osmanlı Devleti’nden yardım talep etmişve Osmanlının desteğini görmüşlerdir. Bu gibi birçok bölge halkı, geçmişte Türkdevleti ile olan müspet ilişkileri sayesinde bugün Türkiye’nin gönül coğrafyasıkapsamında bulunmaktadır. Daha önce Türk egemenliğinde bulunan bu bölgetoplulukları ile Türkiye’nin gönül bağı yıllar içerisinde gelişim göstermiştir (İnegöllüoğulları,1998:2).

Türkiye’nin Gönül Coğrafyaları

Türkdevleti yapmış olduğu fetihler sayesinde egemenlik kurmuş olduğu coğrafyalardabölge halkının daha iyi koşullarda hayatını idame ettirebilmesi için sorumlulukbilinci ile hareket etmiş; etnik unsurlara eşitlikçi ve adil bir yönetimsergilemeye özen göstermiştir. Osmanlı Devleti Dönemi’nde fethedilen birçokyabancı toprağı Türk idaresi altında huzurlu bir hayat sürdürmüştür. İlerleyenzamanda Batı sömürgeciliği altında kalan bu yerler uzun süre Batılı devletlertarafından sömürge toprakları olarak kullanılmış; Türk hâkimiyetinde sahipoldukları huzuru ve barış ortamını yeniden yakalayamamışlardır. Bu husustaBernard Lewis, Batı yayılmacılığının Türk yayılmasında bulunmayan en önemliunsurun ahlaki bir kusur olduğunu ifade etmektedir (Lewis, 2006:150).

Lewis’inbu ifadeleri Batılı devletlerin neden Türk düşmanlığı üzerinden yıllarcapolitika ürettiklerini daha iyi açıklamaktadır. İngiltere, Fransa, İtalya,Rusya gibi ülkeler 19. yüzyılda Türk hâkimiyetinin sonlandığı bölgelerde hükümsürmüşseler de bugün bakıldığında bu bölge topluluklarının gözünde Türkidaresinin özendiği görülmektedir. Bir Filistinli şu ifadeleri Türk gönülcoğrafyasının genişliği açısından önem taşımaktadır: “Bize yıllarca okullarda Osmanlı’dan nefreti öğrettiler. Şimdiysebizlere rahmet okutuyorlar.” (Alpar, 2019:848).

Türkiye’ninbir dış politika unsuru olarak Avrupa karşısında Balkanlar’da yer alan etkisinizaman zaman dış politikada kullandığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin mirasınıdevam ettiren Türkiye Cumhuriyeti, bu bağlamda bir gönül coğrafyası olarak Balkangeçmişi ile ilişkilerini daha sıkı tutmaktadır. Avrupa Birliği’nin yeni dönem politikalarınauyum sağlamakta zorlanan Balkan toplulukları açısından Türkiye ile ittifakkurmak, Avrupa Birliği’ne alternatif olarak ikinci bir çözüm yolu olarakgörülmektedir. Türkiye’nin söz konusu Balkan coğrafyasındaki konjonktürünülehine çözümleyebilmesi, Osmanlı Devleti’nden bugüne değin bu coğrafya ilegeliştirmiş olduğu yakın ilişkiler sayesinde mümkündür  (Tamer, 01/04/2017). Türkiye Cumhuriyeti de buhususun bilincinde olarak dış politikasına yön vermektedir. Cumhurbaşkanı RecepTayyip Erdoğan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı himayesinde 2017tarihinde düzenlenen Rumeli-Balkan Buluşması’nda, “80 milyon vatandaşımızla birlikte Rumeli’deki, Balkanlar’daki vecoğrafyamızın diğer bölgelerindeki kardeşlerimizin her biriyle ortak kader vetarih birlikteliğimiz bulunuyor. 2023 hedeflerimiz, kendimizle beraber tümkardeşlerimizin de huzuru, güvenliği, refahı, istikbali içindir. 2053 ve 2071vizyonlarımızı, coğrafyamızın her köşesindeki kardeşlerimizle ortakhayallerimiz üzerine inşa ediyoruz.” (Yeni Balkan, 23/03/2017) ifadeleri,Türkiye Cumhuriyeti ile Balkanlar’ın asırlık gönül birliğinin bir tezahürüolarak görülmelidir.

Balkancoğrafyasında Türkiye’nin öncülüğünde geliştirilebilecek ekonomik ve siyasialanda başlatılması öngörülen entegrasyon programı ile Türkiye’nin 2023, 2053, 2071vizyonları bağlamında Balkanlar’da etkin bir odak hâline gelmesi mümkündür. Bubağlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkan toplulukları ile daha yakın ilişkilergeliştirmesi, bölgesel iş birliğinin kapsamını arttırması önemli bir roloynamaktadır.

Türkiye ve Türk Dünyası

1992yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türkistan coğrafyasındabirçok Türk topluluğu bağımsızlıklarını kazanmış ya da özerk bir yapıyakavuşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ile Türkistan coğrafyasında bulunan Türktoplulukları arasındaki ilişki sadece Cumhuriyet Dönemi ile sınırlı değildir.Söz konusu ilişkilerin tarihi, Türklerin Türkistan coğrafyasında kurmuş olduğu yönetimlerkadar uzun bir geçmişe sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu bağlamda Türk dünyasıile arasında sadece bir soydaşlık ilişkisi değil, aynı zamanda kültürel,duygusal ve sosyo ekonomik bir birliktelik vardır. Bu bağlamda yakın zamanda TürkiyeCumhuriyeti ile Türk dünyası arasında kardeşlik hukukunu geliştirici birçokfaaliyet göze çarpmaktadır. Siyasi ve ekonomik alanda başlatılan yakınlaşmazamanla yerini eğitim, kültür, güvenlik ve stratejik ortaklık boyutunaulaştırmıştır.

Bugüngelinen noktada Türkiye, Türk dünyası ile olan kardeşlik bağı sayesinde Avrupa,Rusya, Çin, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelere karşı bir politikmücadele verebilmektedir. Türk cumhuriyetlerinin yakın süreçte dünyasiyasetinde belirleyici bir rol oynamaları, Türkiye Cumhuriyeti ile olanilişkilerinin müspetliği derecesinde mümkündür (Türkkahraman ve Fidan, 2005:77).

TürkiyeCumhuriyeti ile Türk dünyası arasında kurulan ilişkilerin kalıcı ve sağlamlığıhususunda kültür önemli bir yer tutmaktadır. Bilineceği gibi toplumsalkişiliğinin kazanılmasında, bireylerin millî bir bilinç edinerek ülkeçıkarlarının millî politik hâle gelmesinde kültür ögelerinin önemi yadsınamaz. TürkiyeCumhuriyeti ve Türk dünyası toplulukları arasında dil, din, sanat, edebiyat, gelenek,gelecek tasavvuru ve bunun gibi bütün değerleri kapsayan kültür, aynı zamandabu ülkeler arasında dostluk bağının, kökünü maziden alan kardeşlik hukukunungelişiminde kilit bir yere sahiptir (Eröz, 1997:46). Türk dünyasında bütünleşikbir kültür sistemi, değerler müşterekliği “mana”bütünleşmesinde kendisini göstermektedir. Her ne kadar maddi anlamda sosyo ekonomikpolitikalar Türkiye ile diğer Türk devletlerinin arasındaki ilişkinin birboyutunu oluştursa da, mana anlamında Türkiye’nin bu topluluklar nezdinde gücünügeçmişten alan bir saygınlığı bulunmaktadır. Bu da ilişkilerin bir noktadansonra enformel bir biçimde yürütülmesini sağlamaktadır. Bu kapsamda Türktopluluklarının geçmişten bugüne ihtiva ettikleri Türklük karakterinin belirleyiciolduğu görülmektedir (Bilgiseven, 1995:297).

TürkiyeCumhuriyeti ile Türk dünyası arasındaki ilişkilerin belirleyici bir etmeni deTürk topluluklarının sağlıklı bir iletişim kanalına sahip olmalarıdır. Dil ilemillî bilinç arasında sağlam bir bağın bulunması, 1917 tarihinde gerçekleşen BolşevikDevrimi sonrasında dönemin Rus politikacıları tarafından dikkate alınmıştır.Rus politikacılar[2], Türk topluluklarıarasındaki bağın koparılması için çok dilli bir etnik yapı temellendirmesinebaşvurmuşlar; bu bağlamda yapay bir dil olan Kiril alfabesi kanalıyla Türktopluluklarının birbirine yabancılaşmasını, yeri geldiğinde birbirlerini düşmanolarak tanımlamalarını sağlamışlardır (Özönder, 1984:140). Türk dünyasınınönemli bir sorunu hâline gelip uzun yıllar kardeş Türk topluluklarınınbirbirine yakınlaşmasını önleyen bu politika, yakın zamanda ortak dil, ortakalfabe ve ortak eğitim müfredatı gibi Türkiye Cumhuriyeti ve diğer Türkdevletlerinin ortaya koymuş olduğu iş birliği sayesinde büyük oranda etkisiniyitirmiştir. Yukarıda ifade edildiği gibi Türk toplulukları arasındaki tarihselkardeşlik bağları, Türkiye ve Türk dünyasındaki Türklerin birbirlerinianlayabilmeleri, fikir birliği oluşturabilmeleri ve yakın ilişkilerkurabilmeleri ile daha güçlü bir zemine oturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vediğer Türk toplulukları arasındaki bağların daha kuvvetli olması, geçmişteoluşturulan ve gelecek kuşaklara aktarılabilecek birlik duygusunun gelişimindesaklıdır. Bu düşünce, aynı zamanda kadim Türk devlet anlayışının da değişmezilkelerinden birisini oluşturmaktadır. Veciz bir ifadeyle belirtmek gerekirse, büyükTürk aydını İsmail Gaspralı’nın “Dilde, fikirde,işte birlik.” söylemi söz konusu hususun en net muhtevasını beyanetmektedir.

Ortaktarih ve inanç şuuru da Türkiye ile diğer topluluklar arasındaki gönülbirlikteliğinin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Yukarıda yer verilenBalkanlar ve Türk dünyasının yanı sıra bugün Arabistan coğrafyası ile Afrika’nınbir kısmı ile Türkiye’nin arasında gücünü ortak inançtan alan bir tarih veinanç birliği bulunmaktadır. Özellikle Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat gibi kadimşehirler ile Türkiye arasında geçmişten bugüne ulaşan bir inanç köprüsübulunmaktadır. İslâm’ın doğduğu ve geliştiği Mekke, Medine gibi üç büyük dininmerkezi olma özelliğine sahip Selçuklu Beylerinden Atsız Bey’in fethettiğiKudüs gibi kadim İslam şehirleri ile Türk milleti arasında asırlık bir muhabbethâsıldır ve dikkat edildiğinde, bu coğrafyalardan Türk egemenliği elini çektiğizamandan bugüne bu bölge halklarının tek gördüğü şey, zulüm ve baskı idaresiolmuştur. Bugün Gazze’de yaşananlar, bu coğrafyalarda kaybedilen Türkadaletinin acı bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür.

Gönül Coğrafyası Olgusu Üzerinden TürkDevlet Anlayışına Bakmak

Gününsiyasi koşullarına bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak değerlere sahipolduğu gönül coğrafyaları, aynı zamanda uluslararası anlamda jeopolitik birmücadele alanını oluşturmaktadır. Özellikle Orta Doğu, Balkanlar ve Türk dünyası,değişen ilişkiler odağında bulunmakta; Türkiye Cumhuriyeti bu bölgelerde baskınbir dış politika izlemek durumundadır. Türkiye Cumhuriyeti ile bölgetoplulukları arasında sağlam temelli, karşılıklı kazanç ilişkisine dayananaktif bir politikanın izlenmesi, Türkiye’nin yabancı unsurlar karşısında elinikuvvetlendirmektedir. Türkiye ile diğer topluluklar arasında yakın ilişkilerinyerini uzun süreli ortak çıkar ilişkisine dönüştürülmesi, hem geçmişten gelenbirlikteliği perçinlemek hem de daha iyi bir ortak gelecek kurabilmek içinönemlidir (Alpar, 2019:850). Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1993yılında Türkiye Cumhuriyeti ve beş Türk devletinin katılımıyla “Türk halklarının gönül birlikteliğini vekardeşliğini güçlendirmek, ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak vedünyaya tanıtmak” amacıyla Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı olarakbilinen TÜRKSOY teşkil edilmiştir (https://www.turksoy.org/tarihce ErişimTarihi: 10/11/2023).

Budönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk topluluklarına karşı yönelimi, butoplulukların yeni bağımsızlık kazanmalarının da etkisi ile bir hegemonya kurmastratejisini takip etmesi durumunu ortaya çıkarmıştır. Fakat Türkiye’nin gerekbölge realitesini gerekse Türk devletlerindeki sosyo ekonomik ve siyasi yapıyıdikkate almadan böyle bir dominant politika gütmesi, Türk devletleri tarafındansıcak karşılanmamıştır (Larrabee ve Lesser, 2003:101). Bugün gelinen süreçteTürkiye Cumhuriyeti ile diğer Türk devletleri arasındaki ilişkinin eşitlikçibir temele oturtulduğun göstergesidir. Yakın zamanda teşkil edilen Türk Keneşi’ninisim değişikliği ile “Türk DevletleriTeşkilatı” olarak değişime gitmesi, Türk devletleri arasındaki ortakgelecek tasavvurunun bir hegemonya politiğinden ziyade kardeşlik bağları ileörülmeye devam ettiğinin ölçüt olarak görülebilir. Diğer anlamda ele alınacakolunduğunda, bu durum teşkilata üye devletlerin tek bir çatı altında birleştirilmesiile meydana gelebilecek tek yönetimli bir siyasi oluşumu değil; üye devletlerineşit statüye sahip olarak ortak vizyon ve misyon geliştirmek sureti ile birlikoluşturmalarına yönelik hareketi ifade etmektedir.

Uzunyıllar sömürü temelli bir dış politika güden Avrupa, Rusya, Çin ve AmerikaBirleşik Devletleri gibi küresel sermaye güçleri karşısında Türkiye Cumhuriyetive diğer Türk devletlerinin güçlü bir şekilde ayakta durabilmesi için eğitim,kültür, turizm, ekonomi vd. alanlarda ortaklıklar kurmak ve uzun süreli vesürdürülebilir projeleri hayata geçirmek zorundadır. Türk Devletleri Teşkilatıgibi oluşturulan birliklerin ve uygulamaya geçirilen kurumların nihai hedefleride bu doğrultuda ilerlemekte ve uluslararası dengenin Asya’ya kaymasınısağlamaktadır. Bu minvalde 2019 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilen diplomasiformunda ele alınan konulardan birisini jeostratejik biçimde Asya’ya dönüşoluşturmaktadır. Yine dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nunaynı yıl düzenlenen “Yeniden Asya” başlıklıçalıştay açılışında yer verdiği “Enbatıdaki Asyalı, en doğudaki Avrupalı” ifadeleri, Türkiye Cumhuriyeti ileTürk dünyası arasındaki ilişkilerin getirmiş olduğu bir süreci temsil etmektedir(Şahin ve Argalı, 2022:28). Çavuşoğlu‘nun ortaya koyduğu bu söylem, asırlık oryantalizmdüşüncesinin de ters yüz edildiğini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.Uluslararası alanda yaşanan güç mücadelesinde dengenin Avrupa karşısında Asya, ağırlıklıolarak Türk dünyası lehine değiştiği ifade edilebilir. Daha da öznel birşekilde hususu özetlemek gerekirse, Türkiye’nin gönül coğrafyaları ile girmişolduğu müspet ilişkilerin geliştirilmesi sayesinde Türk devletleri dünyasiyasetinin gidişatını etkileyebilecek ve uluslararası dengeyi yeniden revizeedebilecek konuma ulaşmıştır.

Sonuç

Türkiye,her ne kadar bugün 81 ili yöneten üniter bir yönetim yapısına sahip olsa da tarihselsüreçte kurmuş olduğu devletler sayesinde Asya, Avrupa ve Afrika topraklarında egemenlikkurmuştur. Bu bağlamda Türklük, salt bir ırk tanımına sığdırılamayacak kadarcoğrafî sınırları aşan, bir medeniyet inşa eden anlamı ihtiva etmektedir. BugünTürkiye ile daha önce egemenlik kurduğu coğrafyalardaki topluluklar arasındagücünü geçmişten alan manevî bir etkileşim söz konusudur. Belirtilen bu hususailişkin olarak “gönül coğrafyası” netbir karşılık görmektedir. Türkiye’nin gönül coğrafyaları Türk dünyası,Balkanlar, Orta Doğu Afrika’nın bir kısmı ile Arabistan coğrafyasına kadaryayılmaktadır.

BugünTürkiye’nin gönül coğrafyalarındaki diğer topluluklar ve devletler ile olanilişkilerinin geliştirilmesi, Türkiye’nin dış politika alanında elinigüçlendirirken aynı zamanda bu coğrafya toplulukları ve Türkiye’nin ekonomi,kültür, eğitim ve toplumsal alanda daha iyi bir gelecek oluşturmasında etkiliolmaktadır. Çalışmada Türkiye ile gönül coğrafyaları arasındaki ilişkilerintarihsel bağlarına yer verilmiştir. Söz konusu bağların geliştirilmesi ve ortakgelecek vizyonu oluşturması dünyada devletlerarası dengelerin revizyonunu daberaberinde getirmektedir. Asya devletlerinin küresel alanda yükselişi (Türkdevletlerine Çin, Hindistan ve Japonya gibi devletleri de eklemek gerekir)dünyada uluslararası rekabetin merkezini Asya topraklarına çekmektedir. Bu minvaldeTürkiye’nin Türk toplulukları ve Türk Cumhuriyetleri ile ortak bir güç unsuru hâlinialması, zaman içinde Avrupa’yı merkeze alan oryantalizm düşüncesiningeçerliğini yitirmesini sağlayacaktır. Türkiye’nin Avrupa ile olanilişkilerinde de Balkan coğrafyası önemli bir rol oynamaktadır. Osmanlı Devletitarafından vatanlaştırılan Balkan coğrafyası ile Türkiye arasındaki ilişkilerhiçbir zaman güncelliğini kaybetmemiştir. Türkiye’nin Balkan toplulukları ileolan ilişkilerinde her iki tarafın da ortak kazancını esas alan politikalaryürütmesi, Avrupa ülkelerine karşı bu toplulukların desteğinin kazanılmasındaönemli yer tutmaktadır. Türk Dünyası ve Balkan coğrafyasının yanı sıra Orta Doğu,Arabistan ve Afrika ülkeleri ile olan ilişkilerinde Türkiye’nin yapıcıpolitikalar ortaya koyması bu ülkelerle karşılıklı çıkar ilişkisine dayalıgüçlü bir stratejik ortaklık geliştirilmesini sağlayacaktır. Üçüncü dünyaülkeleri olarak bilinen gelişmemiş ya da gelişme çabası içinde olan ülkelereyönelik yürütülecek olan ekonomi, eğitim, güvenlik ve sanayi alanındakihamleler Türkiye ile bu coğrafyalardaki ilişkilerin yeniden ileri bir konumaoturtulmasına olanak tanıyacaktır.

Türkiye’ningönül coğrafyaları ile geliştirmeye çalıştığı iyi ilişkilerin kaynağını kadimTürk devlet anlayışı oluşturmaktadır. Türk milletinin bölge topluluklarınaadaletini, saygınlığını, insaniliğini ve hoşgörüsünü göstermesi devletanlayışındaki “İnsanı yaşat ki devletyaşasın.” düsturunda saklıdır. Bugün Türkiye’nin gönül coğrafyaları ile olumludüzeyde ilişkiler geliştirmesinde, bu coğrafyada bulunan toplulukların Türkiyeile yakınlaşmalarında Türkiye’nin güçlü, müreffeh ve azimli bir ülke olmasınınyanı sıra atalarından aldığı adaletli ve insana önem gösteren devletanlayışının etkisi büyüktür.

 

KAYNAKÇA

Alpar,G. (2019). Türk gönül coğrafyası kavramına antropolojik bakış. Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi,54(2), 841-856.

Bilgiseven,A.K. (1995). Genel Sosyoloji.İstanbul: Filiz Kitabevi.

Eröz,M. (1997). Türk Kültürü Araştırmaları.İstanbul: Kutluğ Yayınları.

https://www.turksoy.org/tarihce(Erişim Tarihi: 10/11/2023).

İnegöllüoğulları,M. (1998). Asya Pasifikte Türk İzleri,Manisa: Celal Bayar Üniversitesi Yayını.

Larrabee,F.S. ve Lesser, I.O. (2003). TurkishForeign Policy in an Age of Uncertainty, Santa Monica: Rand Publication.

Lewis,B. (2006). Ortadoğu’da Irk ve Kölelik,(Çev. Ender Günsel), İstanbul: Truva Yayınları.

Özönder,M.C. (1984). Kültür bütünleşmesi ve alt-kültür grupları hakkında düşünceler, Türk Kültürü Araştırmaları: Necati AkderArmağanı içinde, Ankara: TKAE Yayınları.

Sander,O. (1993). Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü:Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, Ankara: AÜSBF Yayınları.

Şahin, G. ve Argalı, M. (2022). Bölgesel liderlikbağlamında Türk dış politikasının jeopolitik gerçeği: Türk dünyası. Güvenlik Stratejileri Dergisi, TDT ÖzelSayısı, 5-37.

Tamer,C. (01/04/2017). “Türkiye’nin Gönül Coğrafyasına Dönüşü ve Balkan Türkleri”, Ankasam, (Erişim Tarihi: 09/11/2023).

Türkkahraman,M. ve Fidan, S. (2005). Türk dünyası ve mana etrafında bütünleşme. Hacettepe Üniversitesi TürkiyatAraştırmaları (HÜTAD), 2, 75-90.

YeniBalkan (23/03/2017). https://yenibalkan.com/tr/gundem/tc-cumhurbaskani-erdogan-rumeli-balkan-bulusmasina-katildi(Erişim Tarihi: 09/11/2023).

 



[1] Dönem İngiliz kaynaklarındabaşında Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ün bulunduğu grubun faaliyetleri “MilliyetçiHareket” olarak belirtilmektedir (y.n.).

[2] Bu hususta Rus Ortodoks misyonerNikolay İlminisky’nin Türk toplulukları arasındaki bölücü faaliyetleri Türklerüzerindeki Ruslaştırma politikasında oldukça etkili olmuştur (y.n.).