21. YÜZYIL MEDENİYET TASAVVURU: TÜRK ASRI
Hakan AKDAĞ*
Güvenlik-özgürlük dengesi sağlam kurulduktan, demokrasi kamburlarını attıktan, bir ve beraber olduktan sonra 21. yüzyıl Allah’ın izniyle Türk asrı olacaktır.
Dr. Devlet BAHÇELİ
Türk Devlet Anlayışında Medeniyet Tasavvuru
Dünya tarihi aynı zamanda milletler tarihi olarak bilinmektedir. Dünyanın birçok yerinde belli zaman diliminde belli milletlerin vücuda getirmiş olduğu medeniyet(ler) söz konusudur. Bunlar arasında zamana hükmedebilen milletler kadim medeniyet yapıları inşa edebilmişlerdir. Geçmişten bugüne bakıldığında, Türkler, Persler, Romalılar, Çinliler, Fransızlar, Cermenler, Slavlar gibi birçok millet etkisi bugüne değin süregelen medeniyetlere sahiplik etmişlerdir. Bir milletin büyüklüğü ortaya koyduğu eserler ve bu eserlerin kadimliği ile ölçülmektedir. Bu bağlamda medeniyet unsuru olmaktan daha önemlisi bu unsurun sürekliliğini sağlayarak zamana meydan okuyabilmektir. Türk milleti, yüzyılların devlet geleneğinin getirmiş olduğu kudret imkânları dâhilinde dünya üzerinde birçok yerde zamana meydan okuyan eserler bırakmış; kadim Türk medeniyeti bu veçhile varlığını devam ettirebilmiştir.
Geçmişe dönüp bakıldığında, merhum Dündar Taşer’in bahsini ettiği gibi Türk’ün Viyana’dan beri süregelen cezri, Sakarya Irmağı’nda son bulmuştur. Bu büyük kudreti Viyana önlerine değin getiren güç ise salt askerî güce indirgenemez. Türk milletinin asırlık varoluş mücadelesi, Türk devletinin ortaya koymuş olduğu medeniyet ve Türk’ün yıkılmaz adalet anlayışı Türkistan coğrafyasından önce Anadolu’ya bir kısrak başı gibi uzanmış, akabinde Rumeli ve Avrupa’nın kalbine kadar Türk savletini meydana getirmiştir. Özellikle 16 ve 17’nci yüzyıl üzerine araştırmalar yapan tarihçilerin görebileceği ortak görüntü, bu asırların bir Türk asrı olduğudur. Dünya tarihinde coğrafî anlamda tevarüs eden üç önemli barış döneminden birisini de bu dönem teşkil etmektedir. Bunlardan birisi Pax Romana (Roma Barışı - MÖ 27-MS180 arası), diğeri Pax Khazarica (Hazar Barışı - takriben MS 700-950 arası), diğeri de Pax Ottamana (Osmanlı Barışı - 16 ve 17’nci yüzyıllar arası) olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.
Dünyada hiçbir millet yoktur ki, oluşturmuş olduğu devlet yönetimi ilk andan itibaren adalet ve medeniyet tasavvurunu Türk milleti kadar önemle ve itidalli bir şekilde ortaya koyabilsin. Türk devlet geleneğinin kendisine sorumluluk addettiği bu olgu, Türk devlet yönetiminin de uranı olmuş, belli dönemlerde “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”, “Türk, vazife için yaratılmıştır. O vazife kâinat güzelleştiğinde biter.” özdeyişleri ile tarihî ve edebî alanda Türk milletinin üzerine almış olduğu bu sorumluluk vurgulanmıştır.
21. YÜZYIL MEDENİYET TASAVVURU VEYAHUT TÜRK ASRI
1900’lü yılların ikinci yarısı ile birlikte (özellikle II. Dünya Savaşı sonrası) bölgesel iş birlikleri ve bütünleşmeler, uluslararası kurum ve kuruluşlar etkinlik kazanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği’ne giden süreci ihtiva eden bölgesel bütünleşme anlaşmaları serisi kuruluş kapsamı olarak bölgesel, etkinlik olarak dünya genelinde etki oluşturan bir Avrupa Birliği’ni meydana getirdiği gibi Birleşmiş Milletler, OECD, NATO gibi uluslararası güvenlik ve ekonomi kuruluşları da dünya genelinde ulusüstü bir siyaset düzlemini ortaya çıkarmıştır (Nebioğlu, 1997:231). Bu süreçte bölgesel bir güç olarak daha etkin bir ekonomik ve siyasi alana etki edebilen iş birliği faaliyetleri karşısında Türkiye uzun bir süre defansif bir politika izleyerek bir yandan uluslararası güvenlik ve ekonomi kuruluşlarına dâhil olmak sureti ile gelecek planlaması yaparken diğer yandan da AB’ye giriş çabası içinde bulunmuştur.
25 Aralık 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Türkistan coğrafyasında oluşan otorite boşluğundan Türk toplulukları bağımsızlıklarını kazanmış ve bu tarihten itibaren Türk devletleri dünya siyasetinde yerlerini almaya başlamışlardır. Yakın dönemde Türkiye’nin uluslararası alanda takip ettiği ofansif dış politika Türk devletleri ile olan ilişkilerinde de etkisini göstermiş ve ekonomik, siyasî, sosyal, kültürel, eğitim ve askerî alanda hayata geçirilen projelerle Türk devletlerinin bütünleşme yolunda önemli adımlar atması sağlanmıştır. Gerek Türk hükûmeti gerekse TİKA (Türk İş birliği ve Koordinasyonu Ajansı) gibi kalkınma ajanslarının faaliyetleri ile Türkiye eğitim programları, projeler ve teknik yardımlar vasıtasıyla bölgede aktif bir rol oynamaya başlamıştır.
Taşer, Mesele’sinde (2019:56) “150 yıldır süregelen ve bazen halka tahakküm bazen halka dalkavukluk şeklinde ortada görünen kompleksli aydın sınıfı yerine milletle beraber, milletten olarak millete hizmet eden hakiki aydınlar yetişecektir.” ifadeleri ile aydın sınıfının önemini vurgulamıştır. 16 ve 17’nci yüzyılları ihtiva eden Türk asrının 21’inci yüzyılda da vücut bulmasının önemli rollerinden birisini Türk aydını teşkil etmektedir. Türkiye’nin bölgesel ve dünya genelinde lider ülke konumuna erişebilmesi sadece ekonomik ve siyasi anlamda bir üstünlük ile gerçekleşmeyecektir. Sosyal, kültürel ve ilmî alanda başlatılan kalkınma hamleleri de 21’inci yüzyılda Türk asrını gerçekleştirecek olan sacayaklarını oluşturmaktadır. Millî unsurların ön plana çıkartılması ve Türk tarihi, Türk millî eğitimi, Türk edebiyatı, Türk kültürü alanında yapılan çalışmalarda Türk aydınlarının, akademisyenlerin özverili bir şekilde yer alması, 21’inci yüzyıla girildiği bu süreçte Türkiye’nin diğer Türk toplulukları ile ilişkilerinin geliştirilmesinde anahtar rol oynamaktadır. Sadece vatandaş olarak değil, bir devlet politikası olarak da Türkiye yukarıda yer verilen alanlarda gerekli adımları atmaya başlamıştır. 1992 yılından bu yana değin “Dilde birlik, işte birlik, fikirde birlik” düsturunca Türk dilini konuşan ülkeler arasındaki dayanışmayı arttırmak amacıyla “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” Türkiye’nin liderliğinde devam ettirilmektedir. Söz konusu zirve 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan “Türk Dili Konuşan Ülkeler İş birliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Antlaşması” ile kurumsal bir kimlik kazanmış; 2010 yılının Eylül’ünde de İstanbul’da gerçekleştirilen 10. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi ile söz konusu Konsey teşekkül ettirilmiş ve Konseyin Sekretaryası İstanbul’da kurularak faaliyetlerine başlamıştır. Türkiye ile Türk devletleri arasındaki ilişkilerin gelişimi eğitim ve kültür alanında da ilerleme kaydetmiştir. Türk kültürünün, sanatının, tarihî geleneğinin korunması ve dünyaya tanıtılması ve genç nesillere aktarılması adına 1993 yılında Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) kurulmuştur (T.C. Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/turkiye-orta-asya-ulkeleri-iliskileri.tr.mfa Erişim Tarihi: 15/03/2024). Yine yakın dönemde dünya genelinde dijitalleşmenin ve bilgi teknolojilerinin gelişimine bağlı olarak yapılan projelerde söz konusu birliği derstekler niteliktedir.
Türkiye’nin Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan ile kurmuş olduğu ilişkiler Yüksek Düzeyli Stratejik İş birliği Konseyi mekanizması kapsamında yer alırken; Tacikistan ile İş Birliği Konseyi kapsamında; Türkmenistan ile de birçok alanda ve özellikle ticari, ekonomik, yatırım ve müteahhitlik alanlarında yakın ilişkiler kurulmuştur. Türk dünyası ile Türkiye arasındaki yakın ilişkiler dil, kültür ve eğitim alanında da önemli aşamalar katetmiştir. Türkiye ile diğer Türk devletleri arasında yürütülen iş birlikleri dünya siyasetinde etkisini hızlı bir şekilde göstermiştir. Ekonomik alanda yapılan iş birliği hacminin ve Türk toplulukları arasındaki kültürel etkileşimin artmasının yanı sıra askerî alanda da olumlu gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Bunun en yakın örneğini 2020 yılında yapılan Karabağ Savaşı’nda görmek mümkündür. İşgalci Ermeni unsurlara karşı Azerbaycan Devleti’nin başlatmış olduğu harekâtta Türkiye gerek diplomatik gerekse askerî anlamda Azerbaycan’ın yanında yer almış ve söz konusu ileri harekât muhteşem bir zaferle taçlanmıştır (Çeliksoy, 2021:132). Türkiye’nin etkin bir güç olarak Türk dünyasında lider pozisyonunda rol alması, Türk devletleri ile birçok alanda stratejik birliğin sağlanmasında büyük çabalar ortaya koyulması bölgesel güç rekabetinin had safhaya ulaştığı küresel dünya düzleminde Türk devletlerini daha güçlü kılmakta; Türk Birliği’nin tam anlamı ile gerçekleşmesine bir adım daha yaklaştırmaktadır.
Türkiye’nin 21’inci yüzyılda Türk dünyası ile geliştirmiş olduğu olumlu düzeydeki ilişkilerin yanı sıra geçtiğimiz asırlarda sosyal, kültürel ve dinî anlamda kader birliği yaptığımız ve bugün her biri birer devlet statüsünde bulunan Türk devletlerinin ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm olması, ekonomik gücünü arttırması ve bölgesel ilişkilerde belirleyici bir unsur hâlini almasını sağlamıştır. Türk iç siyasetinde yıllardır öne sürülen “Bizim ülke sınırları dışında ne işimiz var?”, “Türkiye, Somali’den Etiyopya’dan, Cezayir’den Libya’dan… ne kazanç sağlayabilir ki oralarda politika yapılıyor, ekonomik ve askerî destek veriliyor?” gibi söylemler dünyada bölgesel iktidar ilişkilerinin, bölgesel ekonomik ortaklıkların ülkelerin geleceğine ve ülke ekonomisine sağlayacağı katkıdan habersizdir. 2022 Temmuz’unda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile yapmış olduğu ortak basın açıklamasında Somali’ye yapılan yardımların bir milyar doları geçtiğini ifade eden bir acıkama yapmıştı. Bu konuşmasında “Son 10 yılda Somali’ye yaptığımız insani ve kalkınma yardımlarının tutarı bir milyar doları aştı. Bugün başta güvenlik ve ekonomi olmak üzere, Somali’nin birçok alanda önemli gelişme sergilediğini görmekten memnuniyet duyuyorum.” ifadelerine yer vermişti (T.C. Cumhurbaşkanlığı, 6 Temmuz 2022). TİKA, Kızılay, AFAD, Türk Hava Yolları’nın Somali’ye gerekli desteğin ulaştırılmasında görev aldığını belirtmişti. Türkiye’nin Somali’ye yapmış olduğu destekler elbette tek taraflı değerlendirilmemelidir. Türkiye’nin 2003 yılından bu yana Somali ile yapmış olduğu ticaret hacmi meselenin ekonomik boyutunu oluştururken (sadece 2023’te iki ülke arasındaki ticaret hacmi 363 milyon dolardır), Türkiye’nin Somali gibi diğer Afrika ülkelerine yapmış olduğu destekler ve geliştirilen ikili ilişkiler aynı zamanda bölgesel politikanın yönetilmesinde, yönlendirilmesinde Türkiye’nin elini kuvvetlendiren gelişmeleri beraberinde getirmektedir.
Türkiye gerek dünyada gereke bulunduğu bölgesel ortamda diğer devletle olan ilişkilerini geliştirmiş, geliştirmektedir. Bu duruma bir başka örnek de Libya ile olan ikili ilişkilerin geliştirilmesinde Türkiye, Avrupalı ülkelerin baskısına rağmen geri adım atmamış ve iki ülke arasında yakın ilişkiler tesis edilebilmiştir. Burada işin ekonomik boyutu ile uluslararası anlamda politik boyutu ön plandadır. Şöyle ki, Türkiye’nin yılmadan savunusunu yaptığı ve “Mavi Vatan” adını verdiği denizlerde Türk hâkimiyetinin tesisi noktasında özellikle Doğu Akdeniz’de Avrupalı devletlerin, Mısır’ın ve İsrail’in hukuksuz yaptırım tehditlerine karşı Libya ile yapılmış olan çok katmanlı dış politika yaklaşımının ilk aşamasını teşkil eden 27 Kasım 2019 tarihli Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması iki ülkenin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumaya yönelik ciddi bir adım olmuştur (Tarhan ve Çetinkaya, 26 Kasım 2022). Türkiye’nin deniz kıta sahanlığında yeraltı kaynaklarının çıkarılması sürecinde bu anlaşma büyük bir önem taşımaktadır. Bu süreçte Türkiye’nin Libya ordusuna askerî koordinasyon desteği sağlaması da meşru hükûmete karşı hukuk dışı girişimleri sonuçsuz bırakmış; sömürgeci anlayışla bölgede aktif olmaya çalışan Batılı ülkelerin hareket alanı bu şekilde kısıtlanmıştır. Bu süreçte Türk iş adamlarının Libya’da yatırımlar yapmasının da önü açılmış ve Türk şirketleri Libya’da çeşitli projeler hayata geçirmeye başlamışlardır.
2022 yılında çok katmanlı dış politika yaklaşımının ikinci katmanı olarak iki ülke arasında yapılan “Hidrokarbon Anlaşması” bulunmaktadır. Bu anlaşma sayesinde iki ülke deniz kıta sahanlığı içerisinde hidrokarbon aramasında beraber hareket etmeyi kabul etmişlerdir. Bu anlaşma ile kaleme alınan “Güvenlik ve Askeri İş birliği Mutabakat Muhtırası” da Libya ordusunun Türkiye’nin desteği ile modernizasyonunu sağlamayı amaçlamaktadır. Çok katmanlı dış politika yaklaşımının üçüncü katmanını da iki ülke arasında yapılması planlanan enerji iş birliği oluşturmaktadır (Kabakçı vd., 3 Ekim 2022). Yukarıda Somali ve Libya örnekleri üzerinden Türkiye’nin bölgesel ilişkilerde ve uluslararası alanda etkin bir pozisyona evirildiği gözlemlenmiştir. Bu ülkelerle asırlar öncesinden başlayan sosyal ve kültürel ilişkiler bugün ekonomik ve askerî anlamda sürdürülmekte; Türkiye’nin dış politikasının da ofansif bir hâl aldığı görülmektedir. Gerek Türk devletleri ile olan ilişkilerin geliştirilmesi, ortak stratejik iş birliklerinin ortaya koyulması gerekse Somali, Libya gibi ülkelerle geliştirilen ikili ilişkiler 21’inci yüzyılda Türkiye’nin uluslararası alanda ana belirleyici güç hâlini alacağının/almaya başladığının göstergeleridir. Türkiye’nin Türkistan’daki diğer Türk devletleri ve Somali, Etiyopya, Libya, Cezayir gibi diğer dünya ülkeleri ile olan ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini sıkı tutması; bu devletler ile ortak politikalara öncülük ederek uluslararası kuruluşlarda beraber hareket alanı oluşturması gibi etmenler Türkiye’nin dünya çapında gerçekleşen ya da gerçekleşmesi gündemde olan değişim sürecinde Türkiye’yi ve Türk devletlerinin etkin pozisyon almasını sağlamaktadır.
Yakın süreçte Ukrayna-Rusya Savaşı, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları göz önüne alındığında, bölgesel barışın ve istikrarın sağlanması için dünya ülkelerinin geneli Türkiye’nin bu sürecin yürütülmesinde lider rolü üstlenmesini, sürecin başarılı bir şekilde ilerleyeceğinin teminatı olarak görmektedirler. Türkiye’nin bölgesel çapta başlayıp dünya genelini etkileyen sorunların en mutedil şekilde çözüme kavuşturulması noktasında ön planda yer alması gerek dış politika gerekse uluslararası siyaset bakımından Türkiye’nin elini kuvvetlendirici somut getirileri gösterdiği gibi Türkiye’nin üstündeki ölü toprağını attığının da bir işareti olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler gibi dünyada meydana gelmesi muhtemel savaş durumunu engellemek için vücuda getirilmiş olan uluslararası kuruluşlar Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail’in Gazze’de yaptığı insanlık dışı katliamda etkisiz kalırken, Türkiye her iki süreçte de inisiyatif almış ve savaşın sona ermesi için yoğun bir diplomasi mücadelesi sergilemektedir. Ukrayna-Rusya Savaşı, Türkiye’nin sınırları yakınında meydana geldiği için gerek Boğazlar ve Karadeniz’in güvenliği gerekse yaşanan göç hareketlerinden Türkiye birinci derecede etkilenen ülkeler arasındadır. Bunun yanı sıra her iki savaş da başladığı ilk günden itibaren dünya ekonomisine olumsuz etkiler oluşturmaya başlamıştır (Yumuşak, 2023:189). Bu bakımdan barışın tesis edilmesi sürecinde Türkiye’nin etkili bir rol oynaması dünya toplumları nezdinde Türkiye’nin etkinliğini ve uluslararası alanda varlığını domine eden bir neticeyi meydana getirmektedir.
SONUÇ
Asırlar önce İstanbul’u fethedip bir zaman sonra Viyana önlerine iki defa binlerce askeri kilometrelerce yürüten güç, hiç şüphesiz ki Türk asrının bir tezahürü idi. Oluşturmuş olduğu büyük ve kadim medeniyetin bir nişanesi olarak dünya siyasetine uzun yıllar başat rol oynamış olan Türk devleti, bu gücünü kadim Türk medeniyetinden ve kudretli devlet geleneğinden almıştır. Daha önce Türk asrını gerçekleştirmiş olan Türk milleti, bugün de bir şafağın eşiğindedir. 21’inci yüzyılda bir defa daha Türk asrını hayata geçirmek için pek çok neden söz konusudur. Uluslararası arenada küreselleşen dünya düzlemi ve bölgesel ilişkiler içerisinde Türkiye uzun yıllar sergilemiş olduğu defansif bir ülke politikasını ikinci plana alarak ofansif bir ülke politikasına yönelmiştir. Gerek Türk Devletleri ve Türk Toplulukları gerekse diğer yabancı devletler ile olan ikili ilişkilerinde pozisyonunu domine etmeyi başarabilen, eğitim, sağlık, spor, savunma, güvenlik, ekonomi ve kültürel alanlar başta olmak üzere hemen hemen bütün alanlarda söz sahibi olan, etkili politikalar hayata geçiren bir Türkiye ortaya çıkmıştır. Bölgesel ilişkilerde sürecin kontrolünü elinde bulunduran bir politika izleyen Türkiye, etrafında gerçekleşen uluslararası olaylara kayıtsız kalmamakta; inisiyatif alarak bu olaylarda da yönlendirici, yönetici pozisyonunu elinde tutabilmektedir.
Türkiye’nin Türk devletleri ile olan ilişkilerinde gelinen süreç bir Türk Birliği’nin pek de uzakta olmadığını göstermektedir. Birçok alanda Türk devletleri ile yapılan müzakere ve görüşmeler iş birliği ve koordinasyon anlaşmaları ile taçlandırılmış, Türk toplulukları arasında yakın ilişkiler vücuda getirilmiş ve Türk dünyası, dünya siyasetinde belirleyici unsur olarak yerini almaya başlamıştır. Bunun yanı sıra Libya, Somali, Macaristan gibi ülkelerle kurulan ikili ilişkiler sayesinde Türkiye uluslararası arenada bölgesel faaliyetleri yakından takip eden, ülke çıkarı için gerekli adımları atarak süreci etkin bir şekilde yürüten bir diplomasi gücüne de kavuşmaktadır. Türkiye’nin bu gücü Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail’in Gazze’de girişmiş olduğu işgal harekâtında arabulucu olarak inisiyatif alması ve barış ile neticelenecek bir süreci yönetmesi konularında kendisini göstermiştir. Özellikle BM gibi uluslararası kuruluşların bile etkisiz kaldığı bu sorunlar karşısında aktif bir rol oynayan Türkiye bu bağlamda uluslararası kamuoyunda da prestijini arttırmaktadır. Bu çalışmada yer verilen konuları daha fazla şekilde örneklendirmek mümkündür. Gelinen son süreçte 21’inci yüzyılın Türk Asrı olması, Türkiye ve bütün Türk toplulukları açısından kaçınılmazdır. Asırlar boyunca gerçekleşmesini ümit ettiğimiz Türk Birliği ve Türk asrını görebilmek için yapılması gerek yegâne şey Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz sözünde saklıdır:
“Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak!”
KAYNAKÇA
Çeliksoy, E. (2021). İkinci Karabağ Savaşı’nda Şuşa’nın Rolü ve Türkiye- Azerbaycan İş birlikleri. Al-Farabi International Journal on Social Sciences, 6(4), 126-133.
Kabakçı, F. ve diğerleri (3 Ekim 2022). “Türkiye ve Libya arasında hidrokarbon alanında mutabakat muhtırası imzalandı”, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-ve-libya-arasinda-hidrokarbon-alaninda-mutabakat-muhtirasi-imzalandi/2701424 (Erişim Tarihi: 15/03/2024).
Nebioğlu, H. (1997). Bölgeselleşme Hareketleri Bağlamında 21’inci Yüzyılda Türkiye. Ankara: DPT Yayını.
T.C. Cumhurbaşkanlığı (6 Temmuz 2022). Son 10 yılda Somali’ye yaptığımız yardımların tutarı bir milyar doları aştı. https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/138669/-son-10-yilda-somali-ye-yaptigimiz-yardimlarin-tutari-bir-milyar-dolari-asti- (Erişim Tarihi: 13/03/2024).
T.C. Dışişleri Bakanlığı (tarihsiz). Orta Asya Ülkeleri İle İlişkiler. https://www.mfa.gov.tr/turkiye-orta-asya-ulkeleri-iliskileri.tr.mfa (Erişim Tarihi: 15/03/2024).
Tarhan, M. ve Çetinkaya, B. (26 Kasım 2022). Türkiye-Libya deniz yetki anlaşması, her iki ülkenin egemenlik haklarını korudu. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-libya-deniz-yetki-anlasmasi-her-iki-ulkenin-egemenlik-haklarini-korudu/2748607 (Erişim Tarihi: 15/03/2024)
Taşer, D. (2019). Mesele. 2. Baskı, İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Yumuşak, T. (2023). Türkiye’nin Rusya - Ukrayna Savaşı’ndaki Arabuluculuk Rolünün Değerlendirilmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 25(1), 165-194.