TÜRKİYE’NİN ÜÇ AYRI BÖLGESİNİNZENGİNLİĞİNİ İLE
BEZENMİŞ KAHRAMANLAR DİYARI:KAHRAMANMARAŞ
Prof. Dr. Temel ÇALIK
Şubat 2023 depreminde kaybettiğimiz Kahramanmaraşlı güzel insanlarımız ile Covit-19 salgınında aramızdan ayrılan CUMA AĞCA dostumun aziz hatırasına ithaf olunur…
Kahramanmaraş’ın“gönlü sevgiyle dolu insanları” ve “Cuma Dostum” mekânın cennet olsun, sevgin kalbimizde sönmeyen bir meşale olarak yanacaktır...
Eski Bir Sonbahar
Havada bir serinlik… Tatlı bir hayal gibi…
Toprak nasıl meçhuldü, tıpkı istikbal gibi.
Gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu enin;
Nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu.
Bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
H. N. Atsız
“Kahramanların diyarı” derler, Maraş için. Yüreğivatan aşkıyla yanan kahraman bir milletin bileğinin bükülmezliğini göstererek Millî Mücadele’de Anadolu’nunsembolü olmuş bir şehirdir Kahramanmaraş. Tarihini kültürüyle harmanlayıp doğasının güzelliğiyle taçlandırmış coğrafya derler, dünyanın en sağlıklı dondurmasının başkenti, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı kent derler,Kahramanmaraş’ı anlatmak, bilinenleri ve görülenleri aktarmak şehrin ruhunu ortaya koymakta hep eksik kalacaktır. Bu yüzdendir ki Kahramanmaraş, kendi hikâyesini kendisi anlatmak ister, yüz yüzeve gönül gönüle…
Maraş’ı dinlemeye öncelikle ismini alış serüveninden başlamak gerekir. Çünkü, sadece bu serüveninin içinde bile kocaman bir tarih gizlidir. Yüzlerce yıldır pek çok kültür ve medeniyetin kaynaştığıyer olan Kahramanmaraş’ın bugünkü ismine kavuşması bölgedeki ilk ayak izlerinin sahiplerine götürür bizleri. MÖ 9-8. yüz yıllara ait Asur metinlerinde yer alan bilgilerde bu coğrafyanın ilk sakinleri olan Hititlerin şehri Markas/Markasi olarak isimlendirdiği;ancak Asurlular Dönemi’nde bu ismin Markaji şeklinde değiştirildiği görülmektedir. Bizans kaynaklarında Marasion adıyla anılan şehir İslam ordularının fetihlerinde ise Mer’aş/Reaşeolarak isimlendirilmiştir. Mer’aş’ınkelime anlamı incelendiğinde; titreyenyer ya da titreyen insanların yeri anlamına geldiği görülmektedir; çünkü bu bölge zamanında hem bir deprem bölgesi hem de çeltik tarlalarının oldukça bol olduğu ve burada bulunan sivri sineklerinin sanlarda sıtma hastalığına neden olduğu söylenmektedir. Bölgenin coğrafi ve sosyal özellikleri hakkında ipuçlarını da taşıyan isimlendirme sürecinde son nokta Türklerin fethinden sonra konulmuş ve şehir “Maraş” olarak tarihî kaynaklarındaki yerini almaya başlamıştır. Ta ki Millî Mücadele Dönemi’ne kadar.En önemli destanlardan birinin yaşandığı bu topraklarda verilen kahramanca mücadele sonrasında 5 Nisan 1925 de İstiklal Madalyası’nı göğsüne kazıyan Maraş, düşmana karşı gösterdiği destansı mücadelesi sebebiyle TBBMtarafından 7 Şubat 1973 tarihinde de “Kahramanlık” payesiyle ödüllendirilmiştir. Tarihi MÖ 16 binlere dayanan şehirlerin en kahramanı Kahramanmaraş olağanüstü tarihî ve kültürel mirasını nefes kesen doğal güzellikleri ile taçlandırarak konuklarını beklemektedir.
İnsanlık tarihi kadar eski bir şehir olan Kahramanmaraş, vakur duruşu ile binlerce yıllık tarihini konuklarının kulağına fısıldamaya devam ediyor. Üst Paleolotik Çağ’dan başlayan tarihî birikimi ile günümüze eşsiz bir mirası armağan eden kadim Anadolu şehri, tarih meraklılarına soluksuz bir serüvene çıkmanın da sözünü veriyor. Erken Demir Çağı ve Geç Hititler Dönemi’n de başkent olarak kullanılan bölgenin ilk sakinleri Hititler olup Hititleri takiben Asurluların, Medlerin, Perslerin, Makedonya ile Büyük Roma ve Bizans İmparatorluklarının izlerini sürersiniz bu topraklarda 6. yüzyıl itibarıyla Arap akınlarının görülmeye başladığı bölgeye Halid Bin Velid komutasında büyük bir İslam ordusu gelerek 637 yılında Maraş’ı fethetmiştir. Nice fatihin fetih hayalini süsleyen şehir, 10.yüzyıla kadar Bizanslılar ve Müslümanlar arasında hâkimiyet mücadelesine maruz kalmış ve bu süreçte oldukça yıpranmıştır. Birçok kez istilaya uğramış olsa da Maraş, 1071 Malazgirt Zaferi sonrasında asıl ev sahiplerine kavuşmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşamıştır. 1086 tarihinde Emir Buldacı önderliğindeki Selçuklu ordusu şehrin anahtarına sahip olsa da 12.yüzyılın sonlarına kadar bölgedeki Bizans ve haçlı ordularının istilalarının yanı sıra Danişmentlerin de bölgeye hâkim olma istekleri devam etmiştir. Tüm bu mücadelelere karşı ayakta kalmaya çalışan şehir, 1114 yılında yaşanan birdepremle büyük bir yara almıştır.
1337 yılında Selçukluların ardından şehrin anahtarını teslimalan Dulkadiroğlu Beyliği, bölgeyi beyliğin merkezi yapmıştır. Kısa zamanda sınırlarını genişleterek Anadolu’nun en güçlü beylikleri arasına ismini yazdıran Dulkadiroğlu Beyliği’nin Maraş’a bıraktığı olağanüstü miras bugün de tarih meraklılarını kendine hayran bıraktırmaktadır. Yıl 1515 i gösterdiğinde şehrin anahtarı Osmanlı Devleti tarafından devralınmış ve bölge Osmanlı Devleti’ne bağlı bir eyalet hâline getirilmiştir. 17. yüzyıl ortalarında Maraş’a gelmiş olan Evliya Çelebi bu şehir için “şehr-iazim”, “şehr-i Maraş-ı atîk”, “arz-ı mukaddes” ve “eyalet-i kadîm” tanımlarını kullanmıştır. Tarihsel süreçte antik bir kent olma özelliğinin yan sıra önemli kervan yollarının kavşağında bulunması sebebiyle âdeta bir medeniyetler beşiği olan Maraş, şehirlerin en kahramanı olma özelliğini ise Millî Mücadele Döneminde göstermiştir.
I. Dünya Savaşı sonucunda galip gelen İtilaf Devletleri tarafından karış karış paylaşılan Osmanlı Devleti’ne ait topraklar, 30Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra işgal edilmeye başlamıştır. Soğuk kış gecelerinde kapıları sarsarak esen rüzgâr,bu kez düşman işgalinin habercisi olmuş ve Anadolu’yu mahşer yerine çeviren acıhaberi Maraş’ın da kapısına bırakıvermiştir. 22 Şubat 1919 günü 4000 mevcutlu Hint süvarileriyle Maraş’a ayak basan İngilizler bölgenin işgalini gerçekleşmiş olup aynı yılın ağustos ayı içinde Fransız ve Ermeni taburlarından oluşan kuvvetlerle yer değişikliği yapmıştır. Çıplak ayaklarlakarda yürüyüp kağnılar taşıyan analardan, soğuğa aldırış etmeden ellerindekiyün yorganları cephanelerin üzerine serip kadını, yaşlısı, çoluğu ve çocuğuyla kahramanlık destanını tarihe kazıyan bir milletin işgallere karşı boyun eğmeyişinin bir diğer hikâyesi de işte bu topraklarda yazılmıştır. Şehri dört bir yandan işgal eden Fransız kuvvetleri ve onlara yardım eden Ermenilerin haksız işgalleri karşısında halkın direnişini ve karşı koyuşlarını engellemek için her ayrıntıyı düşünerek işgale girişen düşman kuvvetleri, Türk milletinin vatan aşkını, bağımsızlığına olan düşkünlüğünü ise hesaba katmamıştır. Şehrin ortasında bulunan ve tüm şehre hâkim bir yerde bulunan Arabaşı ve Ermeni Katolik Kiliselerine yerleşen işgal kuvvetleri öncelikle halkın kendi içinde haberleşmesini engellemiş, ardından cephanelerine el koymuştur. İşgalin ikinci gününde Fransız askerleri arasında bulunan birkaç Ermeni lejyonu (askerleri) Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan Müslüman hanımların önünü keserek yakışıksız tavırlar sergilemeleri ve mukaddes değerlerin üzerine gerçekleştirmeye çalıştıkları çirkin davranışları karşısında imdada yetişenlerin başında Sütçü İmam gelmiştir. Tereddüt etmeksizin düşman askerine ilk kuruşunu sıkan Sütçü İmam, kahramanların diyarı olan bu topraklarda kurtuluş mücadelesinin başında yer alan isimlerden biri olmuştur. Maraş,işgalci güçlerin merhametten uzak davranışlarına, işkencelerine maruz kalmış,açılan her bir yarasını ise kendi sarmaya çalışmıştır. Bunun ilk girişimi ise Elbistan’da kurulan Maraş Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti ile gerçekleştirilmiştir.Maraş’ın içinde de teşkilatlanma ihtiyacı olduğu için şehrin müteşebbisleri tarafından bir heyet oluşturulmuş ve işgallere cevap verebilmek için silah,cephane, erzak ve para yardımları temin edilmeye başlanmış ve gizli depolarda biriktirilip saklanmıştır. Vatan sevdasını her şeyin üstünde tutan Türk milleti, varını yoğunu Millî Mücadele Dönemi’nde ortaya koymuştur. Büyük fedakârlıklarla savunulan bu yüce toprakların yiğit kanı ile sulanmayan tek bir karışı yoktur!Çocuğundan yaşlısına, kadınından erkeğine tek bir vücut olan Türk milleti,kendi destanını dünya tarihine yine kendisi yazmıştır. Varlığını korumakararını attığı her adımda gösteren Maraşlılar, “Hiç kimse düşmandan kesinlikle kaçmayacak ve evlerini bekleyecek…”kararlılığı ile hareket ederek asil bir destanı bugünlere miras bırakmıştır. Alınan kararlar ve yapılan çalışmalar sonucunda Maraş’ta teşkilatlanmatamamlanır tamamlanmaz şehir kendi kurtuluş hikâyesini yazmaya başlamıştır. Bir sabah şehrin kalbinde bulunan kale burcunda Türk bayrağı yerine Fransız bayrağının çekildiğini gören vatanseverler önce haklarını aramak için şehrin yönetiminden sorumlu olanların kapılarını çalmışlar; ancak haksız işgalin bir başka boyutu ile yüzleşmişlerdir. Çözümü yine kendi benliğinde bulan vatanseverlerden biri olan Mehmet Ali Bey, bu kabul edilemez küstahlığın karşısında cuma namazından hemen önce bir bildiri yazmış ve yazmış olduğu bildiriyi zarfın içine koyarak gizlice Ulu Cami, Çarşıbaşı, Sarayaltı ve Arasa Camilerinin suffa çardaklarının kenarlarına (son cemaat mahalline) veya uygun yerlerine oğlu vasıtasıyla bıraktırmıştır. 30 Kasım 1919 tarihinde dağıtılan bildiride; Türk bayrağının indirilip yerine Fransız bayrağının çekilmesi çoksert bir dille protesto edilmiş ve halk, Fransızların yaptıkları yanlışlıklara karşı kıyama davet edilmiştir. O gün cuma namazı için Ulu Cami’ye gelen halk bildirinin haklı tepkisinden çok etkilenmiş ve cuma hutbesini okumak için minbere çıkan Rıdvan Hoca’nın da “Hürriyeti olmayan bir milletin cuma namazı kılması caiz değildir.” sözleri sonrasında fetih ve zafer yazılmış olan sancağı alıp camiden çıkararak kaleye hücum etmiştir. Kale burcunda çekili olan Fransız bayrağı indirilmiş ve hükûmet binasından getirilen ay yıldızlı şanlı Türk bayrağı yerive göğü inleten tekbirler eşliğinde kale burcundaki direğe asılmıştır. Tarihsahnesine “Bayrak Olayı” olarak işlenen durumla ilgili soruşturma başlatanFransız kuvvetleri, karşılaştığı Türklerin fikirlerini almak için “Bir çaputparçası olan bayrak için niye bu kadar gürültü yapıyorsunuz. Yarın kullanacağım top ve tüfekten çoluk ve çocuğunuza acımıyor musunuz?” diye sorduğunda “Bayrağımız bizim hayatımızdır. Top tüfek dediğin şeyden Türkler korkmaz. Sen top getirip buraya çıkaracak olursan biz çoluk çocuğumuza zaten senin topunun sesini işittirmeyiz. Senin topundan evvel o çoluk çocuk denilenleri evvel emirde bizkeseriz. Damları yıkarız, yakarız. İsterseniz o vakit bütün dünyanın toplarını buraya getiriniz.” cevabını almış ve bu cevap karşısında hem çok etkilenmiş hemde morali oldukça bozuk şekilde karargâha dönmüştür. Muhtaç olduğu kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu bilenTürk milletinin kurtuluş yolundaki kararlı duruşu, sebatkâr davranışı zaferi beraberinde getirmiştir. İşgale daha fazla dayanamayan Maraşlılar oluşturdukları heyetin planlı girişimleri ile düşman kuvvetlerini geripüskürtmeye başlamış ve bu süreçte öncelikle Maraş’a doğru ilerleyen Fransız nakliyatları rahatsız edilip bölgeye gelecek olan takviye kuvvetlerinin önü kesilmeye başlanmıştır. Birlikleri ağır zayiat veren Fransızlar şaşkınlıkiçinde kalmıştır. Türk tarafının ileri gelenlerinin düşman karargâhında tutukluhâlde alıkonulduğu haberinin alınmasıyla birlikte halk, şehir içinde daha önce belirlenmiş olan yerlere dağılmış ve 21 Ocak 1920 günü şehirde silah sesleri yankılanmaya başlamıştır. Maraşlılar kendilerine verilen görevi dikkatle ve cesaretle yapıp gösterilen evleri ve yerleri işgal ederek ateş etmeye başlamış,sokaktan geçen Fransız ve Ermeni askerleri evlerden yönelen ateş çemberinin içinde kalmıştır. Bu direniş karşısında ne yapacağını bilemeyen düşman kuvvetlerinin evlerden açılan silahlara karşılığı toplar olmuştur. Şehir ağır makineli tüfeklerin ve top ateşlerinin altında kalmış; ancak onurlu duruşundan bir kez olsun ödün vermemiştir. Mahşer yerine dönen sokaklarda gidip gelmek güçleşince ulaşım ve haberleşmeyi sağlamak isteyen Maraşlılar evlerinin duvarlarını delerek evden eve geçebilecekleri yollar açmış ve gece gündüz durmadan süren sokak muharebeleriyle direnmeye devam etmişlerdir. 22 gün ve 22gece süren hem şehir içinde hem de şehir dışında devam eden istiklal mücadelesinde Maraş’ın zaferi 12 Şubat 1920 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu mukaddes topraklarda verilen onurlu mücadele, Anadolu’nun diğer kadim şehirlerine örnek olmuş ve aziz Türk milleti vatan sevgisiyle dolu gönlü, bükülmez bileği vekorkusuz kahramanlarıyla yazdığı kurtuluş destanını altın harflerle tarihe kazımıştır.Her yıl Kahramanmaraş, düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü 12 Şuba thaftası boyunca bayram coşkusuyla kutlamakta, sokaklarda omuz omuza halaylar çekilmekte ve tarihe yazılan destan miras bırakılacak olan gelecek kuşaklara gururla anlatılmaktadır. Şanlı Türk bayrağının gururla şafaklarda dalgalandığı Kahramanmaraş Kalesi’nde ise gözünü kırpmadan bu topraklar için can vermiş aziz şehitlersaygıyla anılmaktadır: Her anher gün ve her yıl…
KAHRAMANMARAŞ’IN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
Yeşilliklerin içinde bir şehir düşünün. Mis gibi havası,doğaya sadık kalan insanı, baharda cıvıl cıvıl öten kuşların sesleriyle dolanparkları ile şehrin yeşili değil de yeşilin bir şehri kucakladığını düşünün…İşte böylesi kıymetli bir şehrin adıdır Kahramanmaraş. Doğusunda altınkayısının anavatanı Malatya ile gün batımının ve gün doğumunun en güzel seyir tepesine ev sahipliği yapan Adıyaman; batısında ise her mevsim zirvesinde bembeyazkarların eksilmediği Erciyes Dağı’nın ev sahibi Kayseri ile baharda sokaklarında portakal çiçeğinin eşsiz kokusuyla dolaşılan Adana; güneyinde Çukurova’nın bereketli topraklarının zenginliğine eşsiz bir tarih sığdıran Osmaniye ile gurmelerin lezzet diyarı Gaziantep; kuzeyinde ise başta Selçuklu mimarisi olmak üzere birçok tarihî ve kültürel mirası doğasının güzelliğiyle taçlandırmış Sivas illeriyle komşu olan Kahramanmaraş, Akdeniz, Doğu Anadolu veGüneydoğu Anadolu bölgelerinin birbirine en çok yaklaştığı alanda yer alarak üçayrı bölgenin zenginliğini tek bir çatı altında toplamış kadim bir Anadoluşehridir.
Güneydoğu Torosları’nın uzantıları olan Nur (Gâvur, Amonos)Dağları, Engizek Dağı, Binboğa Dağları, Delihöbek Dağı ve Ahır Dağı ile sarıp sarmalanan şehir, tertemiz havasıyla baş döndürürken yükseltiye bağlı olarakdeğişen bitki örtüsüyle zengin bir fauna içerinde misafirlerini ağırlamaktadır.Yüce dağların zirvelerinden esen rüzgârlarla şenlenen Yavşan, Başkonuş, YediKuyu, Karagöl, Yenicekale, Kazma, Kozludere, Bertiz Yaylaları, yükseltisi 1500-2000 metre arasında değişen ve baharda rengârenk çiçeklerle bezenen platoları eşlik ederek ziyaretçilerinde unutulmaz hatıralar bırakmaktadır. Buuçsuz bucaksız platolarda yer yer çıkan dip suları tüm canlılar için neşe kaynağı olurken 2500 çiçekli bitki ve eğreltiye ev sahipliği yapan coğrafyada yetişen endemik bitkiler ise ülkemizin kıymetlileri arasındaki yerinialmaktadır. Baharda yeşilin yüzlerce tonunu kıskandıracak güzellikteki renklerebürünmüş ve mis gibi kokan çiçeklerin arasında beslenen koyunların, keçileri nmutluluğu ise görülmeye değerdir. Dağlarının bir bölümü kermes meşesi, mazımeşesi, laden, sandal, zeytin, dişbudak, sumak, akçakesme, karaçalı, erguvangibi maki karakterli çalılar ile sarılarken bir diğer bölümü de kızılçam,karaçam, göknar, sedir, ardıç ve meşe türlerinden oluşan yemyeşil ormanlarla kaplıdır. Nurhak ve Ahir Dağları ise misafirlerini eşsiz güzellikteki birsürprizle karşılamanın hoşnutluğunu yaşamaktadır. Bu dağların zirvelerinde yeralan küçük krater göller, doğal göl olma özelliğini koruyarak âdeta cennettenbir köşe gibidir. Doğal göllerin yanı sıra birçok baraj gölüne de sahip olan Kahramanmaraş, Ceyhan Irmağı’na müteşekkirdir. Ceyhan havzasının içinde yeralan Kahramanmaraş’ta başta Ceyhan Irmağı olmak üzere Aksu Çayı, Erkenez,Karaçay, Deliçay, Üzücek, Geben, Başpınar, Andırın, Söğütlü, Hurman, Nargile,Nurhak, Terbüzek, Göksun, Kömür, Mizmilli, Göksu, Ardıl, Bağlam ve Gökpnar gibidaha nicesi bulunan buz gibi berrak sulara eşlik eden kuşların senfonisi rüzgârile âdeta dans etmekte ve misafirlerin dinlemeye doyamadıkları bir şarkı olmaktadır. Zengin bir akarsu ağına ve bu akarsuların oluşturduğu vadilere sahip olan coğrafyanın en önemli yeryüzü şekillerinden biri de Kahramanmaraş Ovası’nın içinde yer aldığı çöküntü ovasıdır. Engin sularıyla bereketli toprakların buluştuğu bu coğrafyada tarımla ve hayvancılıkla uğraşanların yüzü gülmektedir. Bölgede yer alan Elbistan, Kahramanmaraş, Göksun, Türkoğlu, Narlı,Andırın, Afşin ve Mizmilli Ovalarında yetişen buğday, arpa, pirinç çavdar,mahlut, nohut, fasulye, şeker pancarı, pamuk gibi ürünlerin yanı sıra Maraş’ın meşhur üzümü başta olmak üzere çilek, elma, kayısı, armut, zeytin, dut, Antep fıstığı,fındık, yer fıstığı ve çam fıstığı gibi birçok meyve ve domates, biber, lahana,soğan, kabak gibi çeşitli sebzeler de yetiştirilmektedir. Lezzetli Anadolu sofralarının dillere destan biberleri ise Maraşlıların emekleri ile üretilmektedir. Bu nedenle Kahramanmaraş, Türkiye’nin biber ve çeltik depolarının merkezi konumundadır. Üretmek için ne kadar ideal bir coğrafya olduğunu gösteren Maraş’ın suyunun ve toprağının bereketine kaynaklık eden iseikliminin zenginliğidir. Akdeniz ikliminin hâkimiyetini koruduğu bölgenin kuzeykesimlerinde karasal iklim özellikleri görülürken farklı iklim tipleri arasında kalmanın ödülü birçok endemik bitkiye ev sahipliği yapmak olmuştur. Mevsimlerin nazlı işlediği bölgede her mevsim bir başka güzelliğe kapılarını aralamaktadır.Yer üstü zenginlikleri kadar yer altı zenginlikleri açısından da önem taşıyan Maraş’ta başta boksit olmak üzere demir ve manganez yatakları, barit, linyit,kuvarsit ve çimento ham maddeleri ildeki yeraltı zenginliklerinin arasınaismini yazdırmıştır. Afşin-Elbistan Termik Santralı ile ilde gelişmeye başlayan sanayi ise genellikle tarıma dayalıdır. Başlıca sanayi kuruluşları arasın dapamuklu dokuma, penye dokuma, çelik tencere ve çaydanlık fabrikalarının yanısıra kiremit, tuğla, bakır, mermer, kırmızı biber, yağ fabrikaları yeralmaktadır. Kurtuluş mücadelesinin ağır sorumluluklarından birini üstlenerek savaşın Çukurova’daki merkezi olan, tarihî serüveninde Mekteb-i Enderuna öğrencilerin alındığı ve bu nedenle de ilçenin “enderunlu”isminin söylenişiyle bugünkü şekline kavuştuğu bilenen yeşillikler içindeki birdoğa harikası Andırın; Malazgirt Zaferi sonrasında Afşin Bey ismindeki bir komutan tarafından fethedilip bugünküadını da bu komutandan aldığı rivayet edilen, Türkiye’nin önemli termik santrallerinden birine ev sahipliğini yapan ve son yıllarda dünyanın en zengin bakır maden yataklarına sahip olduğu öğrenilen kıymetli Afşin; bölgeye hayat veren tertemiz,berrak su kaynaklarının merkezi olan ve aynı zamanda tadına doyum olmaz ceviziile tescilli coğrafi işaret kazanarak yetiştirdiği bu ürünleri koruma altınaalınan Çağlayancerit; Maraş’ın tarihîmimari dokusunu oluşturan önemli Türk Beyliklerinden birinin ismini taşımanıngururuyla misafirlerini selamlayan Dulkadiroğlu;şifalı sularıyla yolcularına tarih boyunca şifa dağıtan içmelerinin yanı sıra“hüzün çiçeği” olarak da bilinen ters laleler ile fotoğrafçıların ilgiodağı olan Ekinözü; MÖ 4000 yıllarına uzanan tarihi bir yana Oğuzların yirmidört boyunun tamamına ait izleri topraklarında gururla taşıyan, kendine özgü mutfağıyla bölgenin lezzetlerine lezzet katan Elbistan; tarihî ve kültürelbirikiminin yanında dağları, ovaları ve akar sularıyla doğal bir cennet olan ve eşsiz aromasıyla kıymetli elmaların yetiştiricisi konumunda bulunan Göksun; tertemiz sularıyla akan Göksu Çayı’nı boynuna dolarken İpek Yolu üzerinde bulunan tarihî yapılara da kolkanat geren Nurhak; ormanlarlakaplı dik yamaçların çevrelediği geniş düzlüğünde yer alıp sayılı eko turizmalanlarından biri olarak her sene yüzlerce misafiri hakkıyla ağırlayan Başkonuş Yaylası’nın, andız pekmezinin elde edildiği andız ağaçlarının ve şehrin kalbi olan Kahramanmaraş Kalesi’nin ev sahibi olan Onikişubat; tarih öncesi döneme ait kalıntılarıyla dünya tarihine ışık tutan Pazarcık ve tatlımı tatlı çilekleri, bir tabloyu anımsatan doğasına derin bir tarih işleyen Türkoğlu ilçelerinin güzellikleriyle…Kahramanmaraş Türkiye’nin cennet köşelerinden biri konumundadır.
KAHRAMANMARAŞ’INDOĞAL VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ
Hem tarihî hem de coğrafi dokusu ile geçmişten günümüze turizm potansiyeli bakımından dikkatleri üzerine çeken Kahramanmaraş’ın sokakları, mozaikleri, kaleleri, müzeleri misafirlerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Akarsular, ağaçlar ve toprak ise şehrin tüm güzelliklerini haykırıyor âdeta. Zümrüt yeşili nehirlerin enginliğiyle dinlenirken; masmavi gökyüzündeki bembeyaz bulutların oyunlarını izleyip hayallere dalacağınız duraklardan ilki Yeşilgöz’dür. Derinliği henüz kestirilemeyen buz gibi suyu, mavinin hayallere sığdırılamayan tonu ilebir tablo gibi sizi karşılayan bu eşsiz manzara, çınarlar ve salkım söğütle fotoğrafçıların vazgeçilmezidir. Doğanın kalbine sakladığı tarihî doku ise Döngel Mağara’sıdır. Üst üste ve birbirine bağlı üç mağaradan oluşan budoğa harikası bölgedeki ilk yerleşim izlerinin görüldüğü ve İÖ 40.000-10.000Paleolitik Dönem’e ait kalıntıların bulunduğu yerdir. Ceviz ve çınar ağaçlarının eteklerini sardığı mağaranın çevresi yemyeşil dinlenme ve piknik alanlarına sahiptir. Kısık Kanyonu boyunca uzanan yol üzerinden ulaşılan Savruk Mağarası’nın doğaya kattığı güzelliği de söylemeden geçmemek gerekir. Sadece doğasıyla değil aynı zamanda Türk edebiyatına yön veren ustalardan yedi güzeladamı buluşturan ve daha nice şairler yetiştiren bu efsunlu şehir ruhlarımızı beslemeye devam etmektedir… 1650 yıllarında Hatipzadelerden Mehmet Efendi,Kalender Çelebi ve Ahmet Çelebi tarafından inşa ettirilen kare avlu çevresindeiki katlı bir yapı olan Taş Han iletemelleri Dulkadiroğlu Beyi Alaüddevle Bey zamanına dayanan; ancak 1780 yılındageçirdiği büyük yangın sonrasında yeniden inşa edilerek bugünkü görünümüne kavuşan Katip Han uzun ve meşakkatli yolları aşarak gelenlere bir nefes, bir sığınak olmuştur tarih boyunca… Şeyh Adil Çeşmesi ise suyun cömertolduğu bu topraklarda kuruyan damaklara bir yudum can olmuştur. Fonda bakırın işleme sesine güler yüzlü esnafının hoş sohbetinin eklendiği Maraş çarşılarıise cana can katmıştır. Yüzyıllar boyu varlığını korumayı ve sürdürmeyi başaranbu çarşılarda el emeği göz nuru nice ürünler yer almaktadır. Kapalı Çarşı,Saraçhane, Bakırcılar, Semerciler, Mazmanlar, Kazzazlar, Demirciler Çarşısı vebu çarşılar etrafında toplanmış geleneksel el sanatları alanında hizmet veren çok sayıda atölye ve dükkânla Türkiye'de geleneksel el sanatlarının en yoğunşekilde icra edildiği merkezlerden biri konumundadır Maraş… Sim sırmaişlemeciliğinden bakırcılığa, köşkerlikten keçeciliğe, külekçilikten ahşap oymacılığına, saraçlıktan semerciliğe, bıçakçılıktan kuyumculuğa ve demirciliğe kadar geleneksel el sanatlarının birçok çeşidinin doğal ortamında sergilendiği,temelleri Dulkadiroğulları Dönemi’ne dayanan tarihî çarşılar hâlâ ayaktaolmakla birlikte ekonomik açıdan da canlılığını korumaktadır. Bir kültür mirasıolan Saraçlar Çarşı’nda biz, çekiç, pergel, makas, iğne, pense gibi aletler kullanarak hamut, kedene, eğer, belleme, aşırtma, kolon, beygir paldını, atboncuğu, yular, kılıf, deri önlük, kemerlik, hasır işleme, sarka, hayvan süslemeleri,cüzdan, heybe, kabza ve benzeri ürünleri geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır. Buçar şılarda zarif el içliğinin taşıdığı tüm özellikleri emektar ustaların kendi ağızlarından dinlemek paha biçilmezdir. Hâliyle konuklarının göz bebeği konumunda olan bu tarihî çarşılar özel tasarım süs eşyaları ile donatılmıştır.Böylesi kıymetli ürünlerin arasından seçim yapabilmek ise oldukça güçtür. Maraşiçin önemli bir sektör hâline gelmiş olan geleneksel el sanatlarından kuyumculuğa ayrı bir yer açmak gerekir. Üstün estetik değerlere sahip birer el sanatı örneği olarak Maraş, hasır örgü, burma, arı peteği, kafesli kordon, alyans,kolye, bilezik, kemer gibi değerli ürünler ortaya çıkarmaktadır. Yurt dışı pazarlarının rağbet ettiği bu ürünlerin değeri ise usta ellerin alın terindegizlidir.
GERMANİCİA ANTİKKENTİ
MÖ 64’te Romalıların eline geçmiş olan ve Roma İmparatoru Gaisus Caesar Agustus Germanicus’un adı verilerek tarihe “Kaiseria Germanicia”adıyla giriş yapan antik kentte zamana tanıklık etmek büyüleyici bir deneyim olmaktadır. Kentin tabanındaki enfes mozaiklerle ilgili çalışmalar devamederken gün yüzüne çıkartılan kısımlarından o dönemde yaşanan siyasi, sosyal,kültürel ve iktisadi durumları hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Keşfettikçe daha çok şaşırıp daha da fazla meraklanacağınız bu durakta özenle ve incedetaylarla işlenen motiflerin, tasvirlerdeki desenlerin, konu ve ikonografiçeşitliliği ile kendine özgü bir karakterin sahibidir Germanicia mozaikleri. Mozaiklerdeki tasvirlerde sadece bitkisel ve geometrik motifler bulunmayıp âdeta bir tablogibi karşınızda yer alan günlük hayattan seçilmiş betimlemeler ve dönemin mimari yapısını gösteren kompozisyonlarıyla bu kent, antik dönemden günümüzeulaşan en önemli merkezlerden biridir.
KAHRAMANMARAŞ KALESİ
Maraş’ın en eski tarihî hatıralardan biri olan kale, yüksekbir tepe üzerine oturmuş ve tarih boyunca gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını anlatmak için sabırsızlıkla ziyaretçilerini beklemektedir. Şehrin sembolü olan kaleyi tırmanırken attığınız her adımda tarihî bir yolculuğun içindeymiş gibi hissedersiniz. Yığma bir tepe üzerine inşa edilen kale görkemliduruşu ile varlığını her solukta hissettiriyor. Bu yüksek ve yığma tepeninHititlere ait bir höyük olduğu, kalenin ise Romalılar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Tarihi binlerce yıl öncesine dayalı kaleye tırmandıktan sonraburadan şehre bakmak ömürlük bir manzara sunuyor insana… Şehrin tam merkezindeyer alan kale, güney tarafı sivri ve yüksek, kuzey tarafı hafif meyilli birtepe üzerinde kurulmuştur. Üzerinde yapılan çalışmalarda Geç Hititler Dönemi'ne ait pek çok tarihî eser bulunana kalenin kapısında yer aldığı belirtilen Maraş Aslanı ise tarihin bıraktığıönemli miraslardan biridir. Geç Hititler zamanında yapılmış olan KahramanmaraşKalesi, daha sonraları yöreye hâkim olan Asur, Med, Pers, Kapadokya Krallığı,Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemlerindeçeşitli tamir ve ilaveler görerek günümüze ulaşmayı başarmıştır. Evliya Çelebitarafından da “küçük ve güzel bir kale” olarak nitelendirilen KahramanmaraşKalesi, Maraş halkının korkusuz yüreği ve düşmana geçit vermez duruşununtimsalidir.
MARAŞ ULU CAMİİ (CAMİ-İKEBİR)
“Korkma! Sen mütevekkilen Allah’a kendi mevcudiyetini gösterecek olursan değil birkaç Fransız kuvveti hatta bütün Fransız milleti seni kıramaz. Buna emin ol veyürü!” Maraş'ın kurtuluş manifestosuna ait bu çarpıcı sözler Ulu Cami’nin duvarlarında geçmişte verilenkahramanlık mücadelesini yaşatmaya devam ediyor… Evliya Çelebi’nin “Kalabalıkbir cemaate sahiptir.” dediği; 28 Kasım 1919 Cuma günü Maraş’ın kaderini değiştiren Bayrak Olayının yaşandığı ve Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine demerkez olan yerdir Ulu Camii... Maraş’ın sembollerinden bir olan cami, 1442’de Dulkadiroğlu Beyliği Hükümdarı Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak daha sonra Süleyman Bey’in oğlu Alaüddevle tarafından 1501 yılında yenilercesine tamirettirilmiştir. Ahşap tavanlı camiler grubunda yer alan bu yapı dikkatleri üzerine çeken farklı minaresinin yanı sıra taç kapı, mihrap ve minberlerinde yer alan bezeme ve süslemelerle şehrin manevi atmosferinin en yoğun hissedildiği yer olma özelliğini korumaktadır. Cami, Beylikler Dönemi veSelçuklu mimarisi harmanlanarak inşa edilmiş olup Dulkadirli sanatını günümüze taşıyan nadide eserlerden bir olma ayrıcalığını taşımaktadır. Yüzlerce yıllık ağırlığı ve sadeliğinin güzelliği ile insanı tasviri zor bir huzura erdiriyor. YavuzSultan Selim adına 15. yüzyılda yapılıp 19. yüzyılın başlarında onarım gören vekesme taş ile ahşap işçiliğiyle hayranlık uyandıran Hatuniye Camii; Türkiye’nin en büyük camilerinden biri olma özelliğine sahip olan ve ihtişamlı mimarisi ile şehrin her bölgesinden kolaylıkla görülebilen günümüz mimarisinin güzide örneklerinden Abdülhamithan Camii ve Millî Mücadele Dönemi’ndehaysiyetten uzak olan işgal kuvvetlerine ilk kurşunu sıkan kahraman Sütçüİmam’ın kabrinin yer aldığı BektutiyeCamii’nin (Çınarlı Camii) Maraş’a kattığı değeri unutmamak gerekir.
ESHAB-I KEHF KÜLLİYESİ
2015 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne ismini yazdıran bu eşi benzeri olmayan yapının mimarisi görülmeye değerdir. Eşsizliğini sadece mimarisinde değil, mimari dokusunun taşıdığı tarihte gizleyen Eshab-ıKehf’in hikâyesine kulak vermek gerekir: pagan kültürden Hristiyanlığa, oradanda Müslümanlığa uzanan bir süreçte farklı kültürlerin etkileşimine örnek biranlatısı olan hikâyeye göre Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde, Romaİmparatoru Dakyanus (Dakyus) adında zalim bir hükümdar, halkı kendisine veputlara taptırırmış (MS 250). Mitolojik tanrılara inanışın gücünü yitirdiği bir dönemde, tek Tanrı’ya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hristiyan dininemensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş, Kefeştetayuş adında yedi genç ise gizlice ibadet ederek bu zalim imparatorun buyruğu dışınaçıkmış ve Dakyanus’tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlayarak bu çobanın rehberliğinde anında su olan bir mağaraya sığınmışlardır. Burada uyuyakalan bu yedi arkadaş (Eshab-ı Kehf) rivayetleregöre 309 yıl uyur vaziyette kalmışlardır. Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius Dönemi’nde(MS 408-450) uyandıkları söylenen yedi arkadaşın yaşadıkları deneyimlerden etkilenen dönemin imparatoru, burada bir kilise inşa edilmesini emreder. İştebu rivayet ile görkemli tarihinden hikâyeler anlatmaya devam eden Maraş,binlerce yıldır eşine az rastlanır bir hoşgörü dersi vermektedir. Farklı din ve uygarlıkların buluşma noktası olan bu alanda her bir uygarlık kendi inanışları açısından alana istisnai bir değer katmış ve kendi yapılarını var olanların üzerine ekleyerek bu kutsal alanı yaşatmışlardır. Eshab-ı Keyf Külliyesi bununen güzel örneğidir. Külliyede Doğu Roma, Selçuklu, Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti Dönemlerine ait izler taşımaktadır. Nusretüddin Hasan Bey’in inşaettirdiği bu külliyenin diğer yapıları; ziyaretçilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve konaklamalarının sağlayan ribat ve handır. Dulkadir Beyliği Dönemi’ndeyapılan medrese (1480-1492) ve kadınlar mescidiyle (1500) ile büyüyen külliyeye Osmanlı Dönemi’nde Paşa Çardağı da eklenmiş ve sadeliğiyle, dört bir yanasaçılan tarihiyle hoşgörünün timsali olan müthiş bir yapı ortaya çıkmıştır. Tarihe meraklı olanların, bu tarih durağını listesinin ilk sıralarına eklemeleri gerekir.
Taş Medrese
Dulkadiroğlu Beyliği Hükümdarı Alaüddevle Bey tarafından 15.yüzyıl sonunda inşa edilen ve Ulu Camii’nin hemen yanında bulunan Taş Medrese,mescit ve türbeden oluşan küçük bir külliye şeklindedir. Çeşitli onarımlar geçiren ancak orijinal dokusuna el değdirmeyen bu medrese 1920’li yıllara kadar görevini hakkıyla yerine getirmenin huzuruyla varlığını bugün de koruyor.
Taş Köprü (Ceyhan Köprüsü)
Suyun üzerinde süzülen sivri kemerli ve altı adet açıklığasahip olan Taş Köprü şehrin simgeleri arasındadır. 15. yüzyılda DulkadirBeyliği Dönemi’nde inşa edildiği düşünülen köprü, günümüze kadar çeşitli onarımlar görmüş olsa da orijinal özelliğini yitirmeden varlığını korumaya devametmektedir. Köprünün üzeri moloz taş korkulukla çevreli olup ayaklarında suyungeliş yönünde ikisi sağlam olmak üzere üç adet sel yaran bulunrmaktadır.
Geleneksel Tarihî Maraş Konakları
Duvarların sakladığı hikâyeler ve sayısızanılar. İşte tüm bunların hepsi Kahramanmaraş’ın tarihî konaklarında yüzlerceyıldır bir sırdır. Şehrin sokaklarını süsleyen birbirinden güzelkonaklar Maraş’ın atmosferini büyüleyici hâle getiriyor. 2010 yılında restore edilerek Maraş Kültür Evi olarak turizme kazandırılan Kocabaş Konağı; 1904 yılında Maraşlı Mutasarrıf(sancak yöneticisi) Mahmut Ârif Paşa tarafından yaptırılıp CumhuriyetDönemi'nde valilik binası olarak kullanılan, bugün ise “Maraş Kültür Evi ve Etnografya Müzesi” olarak hizmet veren MahmutArif Paşa Konağı; Osmanlının geleneksel konut mimarisinin tipik özelliklerini gösteren önemli sivil mimarilerden biri olan ve 1900’lü yıllardan günümüze ulaşan Dedeoğlu Konağı; yapım tarihi tam olarak bilinmese de birinci katındaki Ermenice yazıttan 19. yüzyıl sonlarında onarım gördüğü anlaşılan taş, kerpiç ve ahşabın muhteşem uyumunun engüzel kanıtlarından biri olan DeligönüllerKonağı gibi daha birçok tarihî evlerin serpiştirildiği Maraş sokaklarındayürümek ve yaşatılan tarihî mirasın bir parçası olmak misafirlere sunulan önemli ayrıcalıklardan yalnızca biridir.
Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi
Devasa objeleri ile herkesi şaşırtan Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi tarihin bütün tanıklarını kanatları altınatoplamıştır. Bugün envanter kayıtlarına göre 30.000 objenin sergilendiği müzede3.500 yıl önce bu topraklarda nefes almış Maraş filinden Evliya Çelebi’nin Maraş Kalesi’nde gördüğünü söylediği Hitit Aslanı’na (Maraş Aslanı)kadar çeşitli dönemlere ait eserler sergilenmektedir. Kahramanmaraş’ta ilk müze1947 yılında Taş Medrese’de kurulmuş olup 1961 yılında Kahramanmaraş Kalesi’ne taşınmıştır. 1975 yılında da il merkezine taşınan müze o gün bugün düraynı binada hizmet vermektedir. Antik Fil Sergi Salonu, Direkli Mağarası Kazıve Canlandırma Salonu, Domuztepe Höyük Canlandırma ve Kazı Sergi Salonu, Hitit ve GeçHitit Eserleri Sergi Salonu, Mozaik Sergi Salonu, Taş Eserler Sergi Salonu, Kronolojik Arkeolojik Eser Sergi Salonun yanı sıra birer adet eğitim ve çok amaçlı toplantı salonu ve de bahçe teşhir ve çevre düzeni ile ziyaretçilerinekapılarını açan müzede gezerek öğrenmenin tadını çıkarırsınız…
SONUÇ
Başta sümbül ve salep olmak üzere birçok endemik bitkiyi bünyesinde bulunduran; geyikten göçmen kuşlara kadar birçok canlıya ev sahipliği yapan; havasıyla şifa, güler yüzlü insanı ile deva olan bir diyardır Kahramanmaraş…Her günü bir bayram coşkusuyla geçireceğiniz Kahramanmaraş’ta hem tarihin hemkültürün hem de lezzetin peşine düşeceksiniz. Doğasıyla, tarihiyle vekültürüyle böylesi müthiş bir zenginliğe kucak açan bir şehirde tüm bubirikimin lezzete yansımaması mümkün müdür? Saymakla bitmeyen bu lezzetlerin başında ise tüm dünyaya nam salmış Maraş dondurması gelmektedir. Artık Maraş denilince dondurma; dondurma denilince de Maraş gelir olmuştur akıllara… Annesütüne en yakın süt olarak bilinen ve binlerce rakımlık zirvelerde endemik bitkilerle beslenen keçilerin sütünün dağlardan binbir emekle toplanan doğal salepile birleşimine tat katan şekerin yanında ustalarının maharetli elleri ve kültürel mirasa duyulan sevgi ve saygısının temsilcisi olmuştur Maraş dondurması…Bölgenin dağlarında yetişen yüzlerce çeşit şifalı bitkiyle beslenen keçilerini takip ederek başlayan bu dondurmanın yolcuğu kar kristalleri ile lezzetlenir.Maraşlı ustaların sabrı ile son şeklini alan tadına doyum olmaz lezzet, sütünve salebin en güzel iş birliğidir. Olağan üstü bitki örtüsü maharetli ellerin mutfaklarında şekillenip misafirleri için tam bir şölen sunuyor Kahramanmaraş’ta…Başta bayram sofralarının yıldızı olan çöreği olmak üzere içli köftesinden,tarhana çorbasına; yoğurtlu kebabından acem pilavına; ürtmekli çökelekböreğinden çöş börek Maraş mantısına; cevizli kırma tatlısından ravandaşerbetine; hapısasından çullamasına tek başına bir baş yapıttır Maraş mutfağı…Burada tarhanaya ise ayrıca değinmek gerekir. Besin değeri oldukça yüksek vedoyurucu bir lezzet olan tarhananın tarihi de oldukça köklüdür. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’ne çıkarken bu uzun yolda ordusu için ne sıcaktan ne de soğuktan etkilenecek ve taşıması kolay olacak bir yiyecek istemesi ile bulunduğu söylene gelen Maraş tarhanası yalnızca bir çorba değil aynı zamanda kurusuyla bir çerez olarak da tüketilmektedir. Komşuların omuz omuza verip iş birliğiyle yaptıkları tarhana eşsiz lezzetini de bu birlik ve beraberlikten almış olsa gerek…
Damakları şenlendiren ürünlerin yanı sıra bir fincan Türk kahvesi ile kayınvalidelerinin gönüllerini alan gelinlerin bu zarif bir davranışının simgesi olan kulpu kırık bakır cezvelerden, ceviz ağacı oymacılığıylasüslenmiş sandıkları ile şifreli bilmece kutularından, otantik görünümüyle farkını ortaya koyan yemenilerden/çarıklardan, geçmişi oldukça eski olan hartlap bıçağından, Maraş file nakışlı ve sim sırmalı ürünlerden almadan Maraş’tanayrılmayın. Bu güzel şehrin karşınıza çıkaracağı sürprizlere ise her zaman hazırlıklıolun… Kahramanmaraş siz değerli konuklarını sabırsızlıkla bekliyor. Mevlana aşağıdaki sözüyle sankiKahramanmaraş’a davet ediyor bizleri… “Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayıgörün;/Her köşede bir çiçek dükkânı açan doğayı görün;/Güller gülerek sesleniyor bülbüllere; Susun, susarak doğayı görün.”
KAYNAKLAR
Açoğlu, S. (2019). Kahramanmaraşili’ndeki Dulkadiroğlu Beyliği yapıları. Yüksek Lisans Tezi, Bursa UludağÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.
Alpaslan, E., & Gedik, S. (2018). TBMM tarafındanMaraş'a İstiklal Madalyası verilmesi ve Şair Mehmet Tahir Nadi Bey'in MadalyaKasidesi. Kahramanmaraş Sütçü İmamÜniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15(1), 253-284.
Altun, İ. (2015). Kahramanmaraş-Elbistan’da gelenekselolarak yapılan tarhana ve tarhana çorbası. Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 5(1), 45-49.
Arslan, M. A. (1997). Dulkadirlimimarisi ve Kahramanmaraş Ulu Camisi. Yüksek Lisans Tezi, Gazi ÜniversitesiFen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Deveci, D. (2017). Kahramanmaraşansiklopedisi. İ. Solak (Ed.). Kahramanmaraş Sütçü İmam ÜniversitesiYayınları, Yayın No: 145.
Eker, F. (2013). Kahramanmaraş’ın tarihi coğrafyasına birbakış. Kahramanmaraş Sütçü İmamÜniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(2), 25-38.
Eyicil, A. (2005). Maraş Savunması. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 21(61), 47-76.
Günay, E., Çuhalı, G. İ., & Çelik, O. (2021). Marka kentyaklaşımı ile tarihsel kimliğinin tanıtılmasında Kahramanmaraş’ın avantaj vedezavantajları. Journal of Economicsand Research, 2(2), 73-94.
(2017). Kahramanmaraş Ansiklopedisi KahramanmaraşSütçü İmam Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 145
Kısakürek, Ş., & Bayazıt, E. (2018). Kahramanmaraş kentiörneğinde kent kimliği ve kentsel donatı elemanları. Turkish Journal of Forest Science, 2(1), 49-59.
Kuru, S., & Paksoy, A. C. (2014). Ayakkabı modasıperspektifinde Kahramanmaraş çarık ve yemenilerinin yaşam seyrinindeğerlendirilmesi. Motif AkademiHalkbilim Dergisi,1, 99-122.
Okumuş, E. (2013). EvliyaÇelebi’nin gözüyle Kahramanmaraş ve çevresi. İstanbul: Ark Kitapları.
Özkarcı, M. (2007). Türkkültür varlıkları envanteri I-II. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Uzun, S. P., Bozali, N., & Sivrikaya, F. (2011).Kahramanmaraş'ın Tarihine Işık Tutan Anıt Ağaçlar. KSÜ Doğa Bilimleri Dergisi, 14(2), 43-51.
Ünalp, F. R. (2018). Birinci Dünya Harbi sonunda Maraş’ınitilaf devletlerince işgali ve Maraş savunması. Gazi Akademik Bakış, 11(22),205-235.
Yıldız, E. (2018). Kahramanmaraşkonaklarından örnekler. Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
https://kahramanmaras.bel.tr
http://www.kahramanmaras.gov.tr/
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/kahramanmaras
https://www.youtube.com/channel/UCzgLT7wXgpe1cUrXO7hpBsg
https://www.youtube.com/watch?v=88uvOzoMuh0