ÜÇ KITAYAHAYAT VEREN ULU ÇINARIN FİLİZLENDİĞİ KADİM ŞEHİR: SÖĞÜT
Prof. Dr. Temel ÇALIK*
Doç. Dr. Hasan TABAK**
Türklüğün türküsünü dündenbugüne söylerken şanlı bir tarihin timsallerinden olmanın haklı gururunu yaşayan;“Vatan; büyük ve müebbet bir ülkedir…” anlayışının heyecanıyla dünü, bugünü veyarını kucaklayan bir ecdadın mirasını taşıyan; çağ açıp, çağ kapayan birmilletin doğuşuna ev sahipliği yapan; Şeyh Edebali’nin nasihatiyle sabrın,sevginin, cesaretin, ilmin-bilimin, mertliğin, cömertliğin ve saygının erdeminibir nakış gibi ince ince devletin geleneklerine işlemiş bir beyliğin; binkilometre karelik bir alandan yirmi milyon kilometrekarelik bir alanahoşgörüyle medeniyeti taşıdığı; bir devletin varoluş sürecinde başkent olmasorumluluğunu üstlenmiş Anadolu kıymetlisidir Söğüt…
Tarihe “itea” ismi ilekapılarını açan; Bizans Dönemi’nde “Thebasion” veya “Sebasiyon” olarak adlandırılanve zaman içerisinde topraklarında yaşayan birçok medeniyetin bıraktığı izlerisüreç içinde ismine de kazıyan bu kadim Anadolu şehri, “Söğüt” adını 700yılların sonlarına doğru “Söğüt beldet’us safsaf” şekliyle almıştır. Bölgeninismi Farsça kaynaklarda ise “hıtta-i bid” şeklindedir. Tüm bu isimlerde gizlikalan ayrıntı ise gerek safsaf gerekse bid kelimelerinin söğüt ağacı anlamındagelmesindedir. Şehrin ismindeki bu anlam tarihe kök salan bir cihan devletininkuruluşunun işareti gibidir. Osmanlıca kaynaklarda ve günümüzde “safsaf” ve“bid” kelimelerinin Türkçe karşılığı “Söğüdcük, Söğütçük, Söğütlü Saraycık,Söğüd ve Söğüt” olarak bilinmektedir.
İsmini alış sürecinde bile tarihî yolculuğunun nedenli derin olduğunu anlatan Söğüt, bulunduğu konum ile coğrafyasınınzenginliğini gözler önüne sermektedir. Yurdumuzun kuzeybatısında yer alan ilçe;kuzeyinde tarihî ve doğal güzellikleri ile Gölpazarı, kuzeydoğusunda nar diyarıolarak bilinen İnhisar, güneyinde tarihî ve kültürel birikimini topraklarındaharmanlamayarak günümüze tüm güzelliğiyle ulaştırmayı bilen Eskişehir,güneybatıda İstiklal Mücadele’sinin meşalesini elinden bırakmayan ve bugünleretaşıyan Bozüyük ilçeleri ile komşudur. Günümüzde bu kadim ilçeye ulaşım için: Söğüt- Bilecik (29 km), Söğüt - Bozüyük (22 km) ve Söğüt - Eskişehir (42 km) olmaküzere toplam üç önemli yol kullanılmaktadır. İller arası bakıldığında iseçevresinde Eskişehir – Bursa – İstanbul ve Sakarya’yla çevrili olduğu veulaşımın kara yoluyla rahatlıkla sağlanabildiği görülmektedir. İlçeye bağlı 5mahalle ve 23 köy bulunmaktadır. İlçenin yüzölçümü ise 484 km2 olup,denizden yüksekliği 665 metredir. İlçe merkezinin nüfusu 17924 dür.
Söğüt’ün Tarihi ve Osmanlı Devleti’ninTemelleri
Avrupa ile Asya ve Orta Doğu arasında tabii bir köprü olan Anadolu’nunher köşesi çok hareketli ve bir o kadar da zengin bir tarihe sahiptir. Bölgeyeilk iskânlar MÖ 700’lerde başlamış olup bölgedeki ilk izlerin sahibi ise Bithynlerolmuştur. Bu sebeple bölge tarihte Bithynia olarak da bilinmektedir. Üç kıtayahükmeden Osmanlı Devleti’nin temellerini oluşturduğu döneme gelindiğinde bölge birbaşka anlam kazanmış ve Söğüt kuruluş itibarıyla anayol üstü kasabası olmuştur.Mudanya-Bursa’dan ve Gemlik İskelesi’nden gelerek Konya’ya doğru uzanan tarihîyol Söğüt’ün içinden geçmiştir.
Türk devletlerinin tarihsel süreçteki yapısı ve devleteilişkin düşünceleri Oğuz Kağan Destanı ile ilk izlenimleri ortaya koymaktadır.Tarihî destanlarda açıkça ifade edilen cihan hâkimiyeti, devlet yönetiminde dekendisini göstermektedir. Öğüt veren bir üslupla yazılan Orhun Yazıtları Türkmilletinin devlet geleneği anlayışını anlatmanın yanı sıra kullanılan dili ilesistemli bir dil varlığının temellerinin çok daha eskiden atıldığına kanıtoluşturmaktadır. Sosyal devlet anlayışının benimsendiği Türk devletlerininyönetim şeklinin merkezlerinden biri olan Söğüt’ün tarih sahnesindeki parlakdönemi 13’üncü yüzyıl sonlarında başlamaktadır. Önceleri Horasan, Merv veMahan’a yerleşen ve ardından Moğol baskıları sonunda Azerbaycan ve DoğuAnadolu’da Ahlat civarına gelen Oğuz Türklerinin Kayı Boyu, bu küçük kasabadasınırları Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılan Osmanlı Cihan Devleti’ninilk nüvelerini oluşturacaklarından henüz habersizdir. Türk milletine ocak olanAnadolu’ya açılan yolda toprağa verilen sayısız kahramanlara ait mezar taşları isebu toprakların sonsuz nöbetini tutan vatanseverlerin somut örneklerindenyalnızca bir kısmıdır. Türk töresine bağlı olan bir devlet geleneğiyle gittiğiher yere önce adaleti ve hoşgörüyü götüren Türk devletlerinden biri olanOsmanlı Devleti’nin ocağı ise Söğüt’te tütmeye başlamıştır. Anadolu’ya gelenKayı boyunun başında olan Ertuğrul Gazi, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ınbatı sınırındaki çatışmalara son vermek için düzenlemiş olduğu seferde yanındayer almış, Selçuklu ordusu bugünkü Bozüyük ile Pazaryeri arasındaki ErmeniDerbend’inde Bizans ordusuyla karşılaşıp Eskişehir civarında Sultan Öyüğü’negeldiğinde Kayı Beyi Ertuğrul Gazi de Selçuklu Sultanı ile birlikte kahramancamücadele etmiştir. Neşrî’nin Cihannümâ’sında kaydedilen bu savaşınSelçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad ile Hârizmşahlar arasında yapılanYassıçimen Savaşı (1230) olduğu da söylenmektedir. Bu savaşta Ertuğrul Bey’inakıncılarının gösterdiği üstün kahramanlıklar, tarihin şanlı sayfalarında unutulamayacakzaferler arasındaki yerini almıştır.Bu zaferin ardından OsmanlıBeyliği’nin kuruluşuna ilişkin farklı rivayetler de söylenegelmiştir. Bu hususta ilk Osmanlı tarihçilerinin müşterekrivayetlerinden biri, Kayı aşiretinin beyi olan Ertuğrul Gazi’ninKaracahisar’ın kuşatması sırasındaki başarısı ile Selçuklu Sultanı Alâeddin’ietkilemesi ve bunun üzerine Sultan Alâeddin’in Ertuğrul Gazi’ye kışlak olarakBilecik ile Eskişehir arasında verimli bir dere yatağını içine alan Söğütvadisinin yanında yaylak olarak da Domaniç dağlarını vermesidir. Böylece tarihin akışının değiştiği yerolarak bilinen Söğüt’ün Türk dünyası içindeki ebedî yerini almış; Büyük Osmanlı Cihan Devleti’nin temellerinin buradaatılmıştır. Horasan’dan Söğüt’e uzanan şanlı bir ömrün temsilcisi olmanıngururuyla Söğüt, ziyaretçilerini selamlamaktadır.
Osmanlı Beyliği’nin kurucusu olan Ertuğrul Gazi ve eşi HalimeHatun; Savcı Bey, Gündüz Alp ve Osman Bey olmak üzere üç oğula sahip olupoğullarından Savcı (Sarı Yatu) Bey ve Gündüz Alp, kahramanlık mücadelelerisırasında şehit düşmüşlerdir. Gündüz Alp İnegöl Savaşı (1299) sırasında şehitdüşerken; Savcı Bey de İkizce’de şehit düştükten sonra Söğüt’e getirilmiş veburada babasının yanına defnedilmiştir. Çetin mücadelelere sahne olan Anadolu, asırlarboyu üç kıtada birden hâkimiyetini ilan edecek beyliğin kurucusu kabul edilenOsman Bey’i şanlı bir tarihe katkıda bulunması için yetiştirmiş ve “aslanyapılı ay yüzlü” doğduğu tasvir edilen Osman Bey dönemin âlimlerinden ŞeyhEdebali’nin öğretileri ile donatılmıştır. Şeyh Edebali, meşhur Mevlit sahibi SüleymanÇelebi’nin dedesi olup, tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde yüksekderecelere ulaşmış bir âlimdi. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması içindergâhında gönülleri bir bir aydınlatmıştır. Ertuğrul Gazi, oğlu Osman’ı coşkunakan bir suya benzeterek; su arkının doğru yapılmasını istemiş ve bu sebeple"Bu arkı sen yaparsın" diyerek oğlu Osman'ın eğitimini ŞeyhEdebali’ye vermiştir. Zaman içerisinde Edebali ocağında olgunlaşan Osman Bey’inrüyasına göre; Şeyh Edebali'nin koynundan çıkan bir nur, Osman Bey’in koynunagirmiş ve bu nurun girmesiyle vücudundan bir ağaç çıkmıştır. Ağaç birdendallanıp budaklanarak bir sürü ovaları, dağları ve nehirleri gölgesine almış, buralardanpek çok insan faydalanmıştır. Şeyh Edebali bu rüyayı dinlediğinde, "Ertuğruloğlu Osman, babandan sonra sen bey olacaksın, kızım Malhatun ile evleneceksin.Benden çıkıp sana gelen nur budur, asil ve temiz soyunuzdan pek çok padişahlargelecek.” demiştir.
Âşık Paşa Dönemi’ne ait bir rivayete göre, Karacahisaralındığında boş kalan evlere Germiyan ilinden ve diğer illerden Müslüman halk bölgetopraklarına yerleştirilmiştir. Burada yaşayan yöre halkı toplanarak cumanamazı kıldıracak ve aralarındaki anlaşmazlıklara çözüm bulacak bir kadı istemiş.Bunun üzerine Osman Bey, halkın rızası ile bacanağı Dursun Fakıh’ı imamhatiplik ve kadılık için görevlendirmiştir. Dursun Fakıh 28 Eylül 1299’daKaracahisar’da cuma namazında bağımsız devlet olma anlamına gelen ilk hutbeyiOsman Bey adına okumuş ve böylelikle, Osmanlı Cihan Devleti’nin kuruluşunun ilanedildiği kabul edilmiştir. Onlar milletleri bir çatı altında toplayarakAllah’ın izni ile onların huzur ve saadet içinde yaşamalarını, İslam’laşereflenmelerini sağlayacaklardır" diye tabir etmiştir. Söğüt, Bursa’nınfethine kadar Kayı Aşireti’nin (Uç Beyliği olarak) merkezi olmuştur. Altı asır boyunca üç kıtaya hükmederek egemenliğini sürdürdüğü her karıştoprağa hoşgörüsüyle birlikte ileri bir medeniyet de götüren devletin ocağıolan Söğüt, Millî Mücadele Dönemi’nde de Türk tarihinin varlığına ve birliğineışık tutmaya devam etmiştir.
Anadolu’da Yunan işgalinin başladığı ilk günden itibaren Söğütve çevre halkı, maddi ve manevi bütün gücünü vatanın kurtarılması için seferberetmiş ve büyük bir fedakârlık örneği göstermiştir. İşgal hareketiyle birlikteyörede Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurularak çalışmalar başlatılmış ve Söğüt,çevre il ve ilçeleri de düşmana karşı direnmeye davet etmiştir. Söğüt Müdafaa–iHukuk Cemiyeti, Bilecik, Yenişehir, Göynük, Geyve, Nallıhan, Mudurnu,Eskişehir, Kütahya, Mihallıçık, Simav, Gediz, Uşak, Sivrihisar sancak ve kazalarıylaOsmaneli, Taraklı, Küplü, Emet, Pazarcık, Tavşanlı, Seyitgazi Nahiye veBelediye Müdafaa–i Hukuk Cemiyetleri bu davetlerin içerisinde yer almıştır.Yöre toprakları 8-11 Ocak 1921 tarihleri arasında üç gün; 24 Mart – 21 Nisan1921 tarihleri arasında sekiz gün; 12 Temmuz 1921- 06 Eylül 1922 tarihleriarasında 13 ay, 25 gün olmak üzere Yunan işgalinde kalmıştır. Yunan zulmünekarşı direnen Söğüt, karşı karşıya kaldığı işgaller sırasında yakılmış,yıkılmıştır. Ertuğrul Gazi’nin türbesi de bu zulme maruz kalmış ve kurşunlanaraktahrip edilmiştir.
Sanayive Tarım
Anadolu’nun verimli topraklarından nasibi alanSöğüt, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile kendisini ziyaret edenlerişaşırtmaktadır. Tarihî birikimine toprağının bereketini, doğasının güzelliğinide ekleyen Söğüt, âdeta büyülü bir gerçek gibidir. Bölgenin jeolojik yapısındandolayı, geniş mermer yataklarına sahip olan ilçenin ocaklarından; Söğüt Beyazı,Söğüt Grisi, Söğüt Beji adı ile tanınan renkli oniks blok mermerlerçıkarılmaktadır. Çıkarılan mermerler Söğüt merkezinde bulunan fabrikalardaişlenmekte ve sadece bölgenin değil aynı zamanda ülkenin de ekonomisine katkısağlamaktadır. Toprak yapısı incelendiğinde ise Söğüt topraklarında oldukçazengin kaolin, pegmatit, aplit, kil yataklarının olduğu görülmektedir. Çoksayıda maden ocağının yanı sıra tahminen 20 milyon ton kil, 5 milyon ton aplit,pegmatit rezervi bu topraklarda bulunmaktadır. Söğüt ve civarında çıkarılanmadenler Söğüt’te bulunan fabrikalar tarafından kullanıldığı gibi dışarıdakifabrikalara da satılmaktadır. Bu maden işletmesi ekonomi açısından önemli bir girdisağlamakta olup fabrikalarda üretilen fayanslar, yer karoları ve mermerler yurtiçine ve yurt dışına satılarak ekonomik olarak hem yöre halkı hem de memleketadına derin bir nefes kaynağı olmaktadır. Tüm bunların yanı sıra yüzyıllarboyunca kültürün simgesi hâline gelen el sanatlarının yaşatılmaya devam ettiği Söğüt’te el sanatları ve atölyeleri de ekonomiye destek olmaktadır. Tarım ve sanayiekonomisine dayalı olarak gelişen bu sektör varlığını günümüzde de korumayadevam etmektedir. Son yıllarda özellikle seramik ve mermer sanayisininkurulmasıyla bu alanlarda faaliyet gösteren atölyeler günün ekonomik şartlarınagöre varlıklarını ve çalışmalarını devam ettirmektedir. Bölge ekonomisinin belkemiklerinden biri olan tarım, Söğüt için bir başka kıymetlidir. 1997 yılındanitibaren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığı ile yay çatılı bloktipi seralar yaptırılmıştır ve yöre halkı bu girişimiyle örnek olmuş,çalışmalar bölgede hızla yayılmıştır. Son zamanlarda seracılığın yaygınlaşmasıbahçe tarımına da etkileyerek üretime katkı sağlamıştır. Bin bir emekleoluşturulan seralarda, baharda yeşile bürünen bahçelerde, yöre halkının gözbebeği olan bağlarda tadına doyum olmaz meyve ve sebzeler yetiştirilmektedir.Hele ki kiraz ağaçlarının sunduğu o eşsiz lezzet unutulmazlar arasındaki yerinihemen alıverir. Söğüt ilçesi Küre beldesinde an itibariyle 1350 dekar kapamakiraz bahçesi mevcuttur. Beldede kiraz bahçelerinde üretim materyali olarakgenelde mahlep fidanı (kiraz ağacının yabanisi) kullanılmaktadır. Ayva, elma,erik, ceviz, dut gibi daha nice meyveler de kiraz bahçelerine eşlik etmeninmutluluğunu üreticisine sunmaktadır. İklimin elverişli oluşu yüzyıllar boyunca toprağınneşesine neşe katmış, bolluk ve bereket Söğüt’ün başına taç olmuştur. Dut ağacınınyaprakları ile can bulan ipek böcekçiliği ise tarih boyunca Söğüt için hep çokdeğerli olmuştur. İpek böcekçiliği her ne kadar değerinden ve kalitesinden ödünvermemiş olsa da günümüzde geçmişe oranla daha az yapılır olmuştur. Tarımınyanında bir diğer geçim kaynağı olan hayvancılık, ziraat faaliyetleri ilebirlikte yapılan bir uğraşıdır. Kaymakamlık besi ve süt sığırcılığını teşvikettiği yörede daha çok küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır.
Söğüt’ün Kültürel Değerleri
Geleneksel sanatların,maddi ve manevi kültür değerlerinin tanıtıldığı ve yaşatıldığı değerler,kültürün tanıtılmasında, korunmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasındaönemli görevler üstlenmektedir. Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi ve türbesi baştaolmak üzere Söğüt, tarihî ve kültürel birikimlerini Bilecik ve köyleri ileEskişehir Yörük köylerinin özellikleri birlikte günümüze kadar yaşatmayıbaşarabilmiş nadide Anadolu şehirlerinden biridir. Köy sokaklarında gezerkenkendinizi tarihe yolculuk yapıyormuş gibi hissedersiniz. Sitare diyeadlandırılan elişlemesi şalvarlardan tutun da ferace oyalı yazmalara; ince işlemelerleyapılmış ceketlerden tutun da süslü gömleklere ve hatta evlerin başköşelerinekonumlandırılmış süs eşyalarına kadar birçok yerde yaşayan kültürün izlerinisürebilmek Söğüt’te mümkündür. Sandıklardan günümüze taşınmışçasına el değmeyekıyılamayan onlarca çeşit oya, soğuk kış gecelerinde ninelerimizin öpülesiellerinden çıkmışçasına değerini koruyan nakışlı örme yün çoraplar Söğüt’ün zenginkültürel mirasındaki yerini korumaktadır. Söğütlülerin kültürel mirasaişledikleri bu kıymetli değerlere eşlik eden bir başka unsur da mimaridokusudur. Öyle ki bu doku, günümüze ilçenin tarihi ve kültürel birikimi adınaciddi bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti’nin ilkbaşkenti olan Söğüt'te, Osmanlının kuruluşundan, yıkılışına kadar, değişikzamanlarda yapılmış mimari eserler mevcuttur. Bu döneme ait en güzelyapıtlardan biri olan Ertuğrul Gazi Türbesi, Osmanlının henüz beylik dönemindeykenyaptırdığı ve özgün yapısı korumaya çalışarak Osmanlı Devleti’nin ilkyapıtlarından olma imzasını gururla taşıyarak günümüze ulaşabilmenin onuruylamisafirlerini selamlamaktadır…
Ertuğrul Gazi Türbesi: Ertuğrul Gazi… Uçsuz bucaksız topraklara ilim veadaleti ile egemenliğini ilan eden bir cihan devletinin kurucusu olan OsmanBey’i yetiştiren bir baba… Yiğitliği,merhameti ve hoşgörüsüyle gönülleri fethetmiş bir bey… Ardında oğlu OsmanGazi’ye bıraktığı beyliği ve namı ile tarihe adını yazdıran Ertuğrul Gazi’ye aitolan türbenin Çelebi Mehmet tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir. 1737’deIII. Mustafa tarafından restore ettirilmiş olup II. Abdülhamid zamanında daonarım görmüş olan türbenin 1905 yılında etrafında bulunan evlere de istimlâk çalışmalarıyapılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde türbe çevresinde geniş bir alanoluşturulmuş olup her yıl Karakeçililerin, Orta Asyalı göçebe kıyafetleriyleSöğüt’e gelmesi, beyitler okuyarak at üstünde geçit töreni yapması vekutlamalar düzenlemesi sağlanmış ve tüm bunlar anma ritüelleri olarak kendinigöstermiştir. Türbe altıgen planlıdır. Türbenin dışında ve hemen yakınındaErtuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun ile oğlu Savcı Bey’in mezarları bulunmaktadır.Osman Gazi’nin makam mezarı da burada yer almaktadır. Ayrıca kardeşi, kankardeşi, silah arkadaşlarının da mezarları yine burada yer almaktadır. Her saat başı Alplerin “saygı nöbeti”ritüellerinin yaşatıldığı türbe, günümüzdeki resmi kaynaklarda geçtiği üzereyaz ve kış saatlerinde farklılık olsa da genel olarak öğleden önce saatdokuzdan itibaren ziyaretçilerini kabul etmektedir. Osmanlı Devleti’ninkurucusu Osman Gazi’nin ninesi, Ertuğrul Gazi’nin annesi Hayme Ana’nın türbeside Kayı boyun her yıl çadır kurduğu ve yılın beş ayını geçirdiği Söğüt ve DomaniçYaylalarında bulunmaktadır.
Ertuğrul Gazi Müzesi: Üç katlı ve ahşapyapıda olan bu bina eşi benzeri olmayanince ahşap işçiliğiyle dikkat çekmektedir. Yapım tarihiyle ilgili olarak resmîbir belge veya doküman olmasa da 1900’lü yılların başlarında sargı evi olarakinşa edildiği bilinen yapının ön cephesi yan yana iki yuvarlak kemerli kapı;yan duvarları ise dikine dikdörtgen birer pencere ve üstlerinde üçgenalınlıklardan oluşmaktadır. Eski Türk evi mimarisiyle yeniden restore edilerek,2001 yılında hizmete açılan müzede Söğüt ve civarında yaşayan Yörüklere aitkültürel öğeler barındıran eserler sergilenmektedir. Roma, Bizans, Osmanlıdönemlerine ait eserlerin yer aldığı müzede; sancak, eski giysiler, kuşamlar,el dokuması kilimler, halılar, silahlar, sikkeler ve tarihin izlerini taşıyandaha nice eserleri görmek mümkündür.
Dursun Fakih Türbesi: Osman Gazi adına ilkhutbeyi okuduğu rivayet edilen Dursun Fakih, OsmanlıBeyliği’nin kuruluş döneminde yaşamış olup Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk bilginidir. Karaman’dadoğmuş olup, Şeyh Edebali'nin öğretileriyle donanmış Dursun Fakih, ŞeyhEdebali’nin öğrencisi olmanın yanı sıra kızı ile evlenerek damadı; Osman Gazi’ninise bacanağı olmuştur. Şeyh Edebali’nintedrisinden geçerek kadılık, imamlık ve hatiplik yapan Dursun Fakih, OsmanlıDevleti’nin kuruluşundaki en önemli manevi liderlerinden biridir. Sadecebir alim ya da hukuk adamı olmayan Dursun Fakih’in Eski Anadolu Türkçesiyle yazdığıGazavâtnâme tarzındakimanzum eserleri de günümüze kadar ulaşmıştır. OsmanlıDevleti’nin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefini de elde eden ve 1327yılında vefat ettiği bilinen Dursun Fakih hazretlerine ait türbe Bilecik-Söğüt yolunun 20. kilometresinde Küre Köyü yolayrımından yaklaşık 2 km uzaklıktadır. Türbe her yıl yüzlerce insanın ziyaretineuğramaktadır.
Sonuç
Devleti tümgereksinimlerin üstünde tutan bir anlayışla ve Bilge Kağan’ın “Türk, Oğuz begleri budun eşiding. Üze tengri basmasar, asra yirtelinmeser, Türk budun, ilingin törüngin kim artatı?/ Türk, Oğuz beyleri,milleti işitin. Üstte mavi gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilinitöreni kim bozabilir?” ülküsü ile hareket eden bir ceddin tarih sayfalarına mührünüvurdukları yerin adıdır Söğüt… Bir uç beyliği olarak kurulan Osmanlı Devleti,16’ncı yüzyıl sonlarında üç kıtaya yayılan geniş bir toprak bütünlüğüne sahipolmuş ve yüzyıllar boyu geniş bir coğrafyada hüküm sürmüştür. Bu hükmün sırrıise devletin geleneklerine gizlenmiştir… Tarih boyunca Türk devletlerininbaşarılı yönetim birikimlerinin üzerine inşa edilen devlet geleneklerinde hoşgörüve adalet; âdeta bir mihenk taşı olmuştur. Alınan kararlarda son söz her nekadar hükümdarın olsa da ilim ve irfan sahibi bilginlerin, tecrübesiyle yolgösteren büyüklerin ve hiçbir fark gözetmeyen hukukun önderliği Türk devletyönetiminin yüzyıllar boyu süregelmesini sağlamıştır. Türk milliyetçiliği, Osmanlının son dönemlerinde, MillîMücadele yıllarında ve millî esaslara dayalı Türkiye Cumhuriyeti’ninkurulmasında belirleyici bir role sahip olmuştur. Bir milletin varoluş felsefesiniiçinde barındıran milliyetçilik, özellikle gelişim sürecinde kendine özgükoşulları dikkate alındığında ortak bir ülkü etrafında bir araya gelinmesinisağlamış olup Türk düşünce tarihinde önemli bir geleneğin temsilcisi olmuştur. Günümüztoplumları incelendiğinde; tarihi, kültürü ve dili merkeze alan medeniyetlerinuzun süreli ve kalıcı olduğu görülmektedir. Türk tarihinin derinliklerineinildiğinde günümüz medeniyetleri açısından her alanda öğretici bir yönününolduğu görülecektir. Geleceği planlamak için hem bugünü anlamak hem de dünü tümyönüyle bilmek gerekliliği, tarih bilgisine olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır.Millet teriminin tanımını “dilce, dince, ahlakça ve güzellik duygusu bakımındanortak olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelen bir topluluk”şeklinde yapan Ziya Gökalp, “Lisanı ve dini nazarında” Türklüğü, başkalarındanayırmaktadır. Türk milletini farklı kılan tüm özellikler ve güzellikler dekendi kültüründe ve değerlerinde saklıdır. Bu değerler; dilden edebiyata,sanattan mimariye, gelenekten göreneklere, folklordan kıyafete, barınmadansüslenmeye kadar birçok alanı kapsamaktadır. Ulu Önder Gazi Mustafa KemalAtatürk, milli birlik, milli egemenlik ve Türklük duygusunun ayrılmazbütünlüğünü 22 Mayıs 1919’da yazmış olduğu Samsun raporunda kuvvetle ortayakoymuştur. Öyle ki, bu ruhla İstiklal Harbine başlayan Türk milleti sahipolduğu kültürün gücünü Millî Mücadele Dönemi’nde tüm dünyaya göstermiştir… Birmedeniyetten diğerine iz bırakan kültür, medeniyetlerin oluşumunda ve gelecekkuşaklara aktarılmasında ilk söz sahibidir. Yaşayan bir kültür olan şehirler ise tarihboyunca tanıklık ettikleri olayları kendi dokularının içine hapsetmektedir. Kültürelmirasına sahip çıkan ve onu yaşatmayı bilen her şehrin, ziyaretçilerineanlatmaya beklediği birçok hatırası vardır… Görmeyi ve dinlemeyi bilenlere… “ErtuğrulGazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri” ile ziyaretçilerine kapılarını açan Söğüt, Türkgelenek ve göreneklerini yaşatmanın haklı gururunu taşıyarak zengin tarihinianlatmak için misafirlerini beklemektedir…
Kaynakça:
Akbaş,R. (2009), GeçmiştenGeleceğe Söğüt, Bilecik Üniversitesi Yayınları.
Armağan, A. (2011). Klasik dönemdeOsmanlılarda devlet yönetim anlayışına dair bazı düşünceler. GaziAkademik Bakış, (09), 139-156.
Buyurgan, S., ve Öztürk, G. B.(2021). Yeniden İşlevlendirilen Kültürel Mirasın Korunması Kapsamında SöğütErtuğrul Gazi Müzesi. Ulakbilge, 58, 424–435.
Bilgili, H .(2019), Söğüt Osmanlı Mezar Taşları ve Kitabeleri,Tunç Yayıncılık.
Demiryürek, H. ve Refik Arıkan,(2019), Söğüt, Babıali Kültür Yayıncılığı.
Döğüş, S. (2007). Osman Gazi’denGazi Mustafa Kemal’e Anadolu Gazileri. Afyon Kocatepe ÜniversitesiSosyal Bilimler Dergisi, 9(1), 25-50.
Ertekin, B. (2015), KurtuluşSavaşı'nda Söğüt Kazası ile Bozüyük-İnönü-Mihalgazi, Tunç Yayıncılık.
Gökalp, Z. (2017). Türk töresi(5. Baskı). İstanbul: Ötüken.
Gökçe, H., Dördüncü. M.B. ve L. Genç,(2006), Söğüt'ten Çınara Resimli Osmanlı Kuruluş Dönemi Tarihi, KaynakYayıncılık.
İnalcık, H. (1943). Osmanlı TarihiHakkında Mühim Bir Kaynak. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDergisi, 1 (2), 89-96.
Keskin, M. (1998). Atatürk'e göremillet ve Türk milliyetçiliği. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 14(41), 360-373.
Kösoğlu, N. (2013). Türk DünyasındaYeni Bir Medeniyet Tasarımı. İstanbul: Ötüken Yayınevi.
Kurtaran, U. (2012). Birİmparatorluğun Doğuşu Osmanlı Kuruluş Dönemi. Gümüshane ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 3 (5), 244. 265.
Ortaylı, İ. (2008). TürkiyeTeşkilat ve İdare Tarihi. Ankara: Cedit.
Öteyaka, Ç. (2010). Tanzimat'tanCumhuriyet'e Söğüt (1839-1923). Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi, Yeni veYakınçağ Tarihi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi.
Şahin, İ. Söğüt- OsmanlıDevleti’nin ilk kurulduğu yer olarak bilinen, bugün Bilecik’e bağlı ilçemerkezi. İslam Ansiklopedisi, 37. Cilt, 389-391.
Turan, O.(1993), SelçuklularZamanında Türkiye-Siyasi Tarih Alp Arslan’dan Osman Gazi’ye (1071-1318),İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Yalçın, E. S.(2005), TürkiyeCumhuriyeti Tarihinin Kaynakları. Ankara: Berikan Yayınları.
https://www.sogut.bel.tr/.
http://www.sogut.gov.tr/.
https://www.youtube.com/watch?v=BblY_KgRV_U&t=278s sayfasından erişilmiştir.