21’İNCİ YÜZYILDA KÜLTÜR VE EĞİTİMÜZERİNDEN TÜRKİYE’NİN NÜFUZUNA DAİR BİR DEĞERLENDİRME
Burhan SAYILIR
Dünyanınfarklı yerlerinde büyük sıkıntılar içerisinde varlıklarını sürdüren Türkler tarihinhiçbir döneminde birbirleriyle bağlarını koparmamışlardır. Bundan dolayıkültürel anlamdaki birliktelik, karşılaşılan kimi olumsuz durumlara rağmendevam etmiştir. Türkistan’dan gelen aydınların Osmanlı Devleti’nde kültür,eğitim alanlarındaki faaliyetleri, Osmanlı Devleti içinde diğer milletlere göreson olsa da Türklük bilincinin yeşermesine ve yayılmasını sağlamıştır. OsmanlıDevleti’ni kurtarma çareleri arayan Türk aydınları, Osmanlıcılıkla başladıklarıyolculuğu İslamcılık ve nihayet Türkçülükle tamamlamışlar ve bu yolculuğunsonunda büyük zahmetler çekilerek, büyük mücadele verilerek Türkiye CumhuriyetiDevleti kurulmuştur. Oldukça geniş bir coğrafya alanını kapsayan “Türk dünyası”içinde en batıda Kosova, Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır. Bu kavramTürkiye, KKTC, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistangibi tüm bağımsız yedi Türk devletlerini, Doğu Türkistan, Tataristan, Çuvaş,Başkurdistan, Saha-Yakutistan, Altay, Karaçay, Balkar gibi yarı özerk bölgelerive dünyanın her yerinde Türk halklarının yaşadığı bölgeleri ifade eder. Uçar’agöre Türk dünyası dört farklı şekilde sınıflandırılabilir:
1-Bağımsız Türk devletleri (Türkiye, KKTC, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan, Türkmenistan)
2-Özerk olarak yaşayan Türk devletleri/toplulukları (Altay, Başkırdistan(Başkurdistan), Çuvaşistan, Dağıstan, Gagauz (Gökoğuz) Yeri, Hakas,Kabartay-Balkar (Malkar), Kırım, Tataristan, Tuva, Doğu Türkistan, Yakutistan(Saka, Saha Eli)
3-Azınlık olarak yaşayan Türk toplulukları (Afganistan, Bulgaristan, Irak, İran,Kosova, Makedonya, Moğolistan, Rusya, Suriye, Tacikistan, Yunanistan)
4-Göç yolu ile başka ülkelere yerleşen Türk toplulukları (Avustralya, ABD, Avrupaülkeleri, Kanada, S. Arabistan ve diğer Orta Doğu ülkeleri ve Kuzey Afrikaülkeleri)
YeniTürkiye Cumhuriyeti Devleti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindebüyük bir teşkilatlanma ve yapılanma mücadelesine girilmiştir. Bu süreçte Türkyurtlarından Musul ve Hatay ile ilgili ciddi faaliyetlerde bulunulurkenTürkistan, Balkanlar ve Kafkasya’daki Türklerle ilgili çalışmalar yapılmasınayönelik enerji, güç ve birikim henüz sağlanamamıştır. Özellikle SovyetlerBirliği ve Çin gibi güçlü ülkelerin içinde yaşayan Türklerle ilgili eğitim ve kültürelalanda bile olsa çalışma yapmak devlet bazında çok zordu. Hem bölgesel güçdengeleri hem Soğuk Savaş koşullarının hüküm sürdüğü ortamda bu çok da kolaydeğildi. Ancak devlet dışında basım yayın yoluyla, dernekler ve siyasi partileryoluyla Türkiye dışındaki Türklerden bahseden ve bu Türklerle birlik fikrinisavunan kişiler yavaş yavaş sesini yükseltmiş ve bu kurumsal yapılara dabürünmüştür. 1980’lerin ortalarından itibaren ve özellikle de 1990’lı yıllardanTürkiye dışında yaşayan Türkler konusuna eğilen siyasi partilerin ve dernek vediğer örgütlenmelerin de sayısı artmaya başlamıştır. Bu yıllarda ilk kez “DışTürkler” konusu gündeme gelmiştir. Hükûmetler kabinelerinde devletbakanlıklarından birini dış Türklerle ilgili işleri yürütmesi için tahsisetmişlerdir. Ayrıca 90’lı yıllardaTürkiye devletinin dış politikadaki önceliği yeni bağımsız olan Türkdevletlerinin uluslararası alanda kabul edilmesi olmuştur. Daha sonra bu yenikurulan Türk devletlerinde yaşana Türkler için sosyal, ekonomik ve kültürelalanda birçok çalışma yapılmaya başlanmıştır. İlk başta yapılan yardımlar zamaniçinde uzun soluklu projelere, kalkınma merkezli iş birliği çalışmalarınadönüşmüştür. Bölgede yapılacak faaliyetleri ve dış politika öncelikleriniuygulayacak, koordine edecek bir organizasyon ihtiyacı doğmuş ve bu doğrultudaTürk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) 1992 yılındakurulmuştur. Türk dünyasının UNESCO'su olarak tanımlanan TÜRKSOY,1993 yılında, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan veTürkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanları tarafından imzalanan anlaşmaylakurulmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu'na bağlıTataristan, Başkurdistan, Altay, Saha, Tıva, Hakas Cumhuriyeti ve Moldova'yabağlı Gagavuz Yeri TÜRKSOY'a gözlemci üye olarak katılmışlardır. TÜRKSOY;kurulduğu günden buyana Türk halklarının gönül birlikteliğini ve kardeşliğinigüçlendirmek, ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak ve dünyayatanıtmak için çalışmaktadır. Bu resme bakıldığında Türklerin yedikıtaya yayılmış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu geniş alan içinde bugün içinyedi bağımsız ve çok sayıda yarı bağımsız ya da bağımlı Türk devletleri vebölgeleri vardır. Bu devlet ve bölgelerin üzerine oturdukları coğrafyanıntoplam yüz ölçümü 4 milyon 899 bin 178 kilometre kareyi bulmaktadır. RusyaFederasyonu’ndaki özerk cumhuriyetlerin yüz ölçümü ise 3,8 milyon kilometrekarekadardır. Bunlara Türkiye ve Doğu Türkistan’ın da ilave edilmesiyle, Türk dünyasınıntoplam alanı 12 milyon kilometre kareye ulaşır. Bu alan Avrupa kıtasınınyüzölçümünden fazladır. Türk dünyasının toplam nüfusu ise yaklaşık 300 milyonugeçkin olarak ifade edilmektedir. Bu bölünmüşlüklere rağmen, toprak anlamındabütünleşme olmasa bile Türklerin eğitim, kültür, tarih, ekonomi gibi alanlardaortak paydada hareket etmeleri çok önemlidir. İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, işte,fikirde birlik” düsturu oldukça önemli bir rehber özelliğindedir. Bunların yanısıra Orta Asya ile Türkiye arasındaki güçlü bir ilişkinin 21’inci yüzyıldakitüm siyasal dengeleri etkileyeceği de herkesçe malumdur. Ankara’da 1992 yılında“Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi” toplanmıştır. 2006 yılında ise dönemin Kazakistan Cumhurbaşkanı NursultanNazarbayev tarafından teşkilat hâline getirilmesi önerilmiş olup, 3 Ekim 2009tarihinde Nahcivan'da imzalanan Nahcivan Anlaşması ile konsey olarakyapılandırılmıştır. 12 Kasım 2021 tarihinde düzenlenen “8’inci Türk DevletleriTeşkilatı İstanbul Zirvesi” sırasında “Türk Devletleri Teşkilatı” olarakyeniden yapılandırılmıştır. Teşkilatın Genel Sekreterliği İstanbul’dadır. Kasım2021 tarihinde gerçekleşen İstanbul zirvesine ilk kez gözlemci ülke statüsündekatılan Türkmenistan 11 Kasım 2022'de gerçekleştirilen “9’uncu Türk DevletleriTeşkilatı Semerkant Zirvesi”nde tam üye olacağı duyurulmuş, KKTC ise teşkilatagözlemci üye olarak katılmıştır. Ayrıca Macaristan da konseyin gözlemciüyesidir. Türkiye bütün bu jeopolitik ve jeostratejik güçlü yönlerinieğitim ve kültür alanında da kullanarak nüfuz alanını genişletebilmesimümkündür. Türkistan bölgesindeki bağımsız Türk devletleri ile muhtariyetyönetimine sahip bölgelerdeki Türkler ile Osmanlı Devleti bakiyesi Balkanlar’dakive Kafkasya’daki Türklere yönelik eğitim faaliyetlerinin yoğunlaştırılmasıgerekmektedir. Ayrıca ortak kültürel miras üzerinden kimlik gelişi ve iş birliğineyatkın hâle getirme için de kültürel faaliyetler, iş birlikleri ve eğitimfaaliyetleri önemlidir. Ayrıca son dönemde kimi çevreler tarafından OsmanlıDevleti’nin hâkimiyet veya egemenlik alanları olan Balkanlar, Kafkasya, ArapYarımadası, Kuzey Afrika için kullandıkları Türk kültür coğrafyası da yineTürkiye’nin nüfuz alanını genişletmek açısından oldukça önemlidir. Türkiye21’inci yüzyılda Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Altaylar’dan Afrika ortalarına kadarolan bölgede Türkiye’nin nüfuz alanını genişleteceği faaliyetler yapmakelzemdir. Elbette siyasi, askerî güç çok önemli ancak yumuşak güç olarakbilinen alanlarda çalışmak kalıcı nüfuz ve etki alanının tesis edilmesindeönemli katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin özellikle uzaktan eğitim seçeneğinibütün bu coğrafyada faaliyete sokması, buralarla anlaşmalar yapmaları ve gerektek taraflı Türkiye üzerinden gerekse iş birliği içinde açılacak programlar,buralardaki eğitimli insan kaynaklarını genişletecek, aynı zamanda daTürkiye’nin nüfuz alanına da katkı sağlayacaktır. Öğrenci değişimleri ya daikili anlaşmalarla yapılan ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığıüzerinden gelen öğlencilerin sayılarını artırmak, eğitim kaliteleriniiyileştirmek, sosyal ve kültürel imkanları artırma yerinde olacaktır. Kültür vesanat alanı eğitiminde de yapılacak değişim ve paylaşımlar da yine Türkiye devletininyukarıda sayılan coğrafyada nüfuz elde edeceği en önemli zemin ortak geçmiş,kültür, inanç, sosyal hayat gibi sosyokültürel alanlardır. Bu konulardaakademisyenlerin çalışmaları kadar önemli olacak bir diğer önemli konu dahayatın her alanındaki insanlara dokunabilmek ve bunda başarılı olabilmektir.Türkiye’nin uzaktan öğretim tecrübesi hem Türk dünyası içinde hem de Türklüğünve kültürünün etkilediği Balkanları Kafkasya ve Afrika ülkelerinin hepsindendaha tecrübelidir. Teknik ve bilimsel altyapı çeşitliliği, ihtiyaçlarıbelirleme, hedefin tespiti gibi konular çözüldüğünde eğitim alanındaTürkiye’nin dokunmadığı bir bölge kalmayacaktır. Bu nedenle vakit geçirilmedengerek bağımsız programlar gerekse bağımsız Türk devletleri ile ortak programlargeliştirip sisteme sokulmalı sağlıklı çalışması temin edilmelidir. Eğitim alanıgibi kültür sanat alanında da karşılıklı iş birliği yapılıp etkin etkiyisağlayacak projelerin hayata geçirilmesi lazımdır. Bu noktada Türk dünyasınınbağımsız ülkelerinin alanında iyi yetişmiş tiyatrocuları, sinema oyuncuları,müzisyenleri, geleneksel sanatlar ustalarının birbiri ile etkileşimlerinin yoluaçılmalı, karşılıklı tecrübe ve bilgi aktarımı yapılmalı. Bütün bunlar yadevletin bizatihi kendisi ve kurumları tarafından yapılacak, ya da devletindesteği ile özel girişimlerin imkânları ile yapılabilecektir. Bu konuda sadecebu çalışmaları destekleyecek bir bağımsız kurumun oluşturulmasında yararvardır. Yaygın nüfuz etkisi yaratacak veya bu etkiye temel oluşturacakçalışmalarla ilgili projeler burası tarafından desteklenmelidir. Belirlenecekamaç ve hedef dâhilinde bu projelerin uygulanması ve daha geniş alanaulaşmasına gayret gösterilmelidir. Bütün bu çalışmalar “dostlar alışveriştegörsün” şeklinde değil gerçekten hedefi gerçekleştirmeye yönelik samimiyettaşımalıdır. Türk dünyasında dilde birlik, Türk’ün avazının duyulduğu, ayağınıbastığı bölgelere gönül dilinde birlik, her ikisinde de fikirde ve işte birliğigerçekleştirmek önemlidir. Bu zordur, çok çaba gerektirir. Türkiye’nin veTürklerin bu zorluğu aşacağına ve bunun için gereken çabayı sarf edeceğine hiçşüphemiz olmadı. Tarih bunu birçok kez teyit etmiştir. 21’inci yüzyıl Türklerinolacaktır. Merhum Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik.” sözügerçekleşecektir. Çoğu gitti, azı kaldı.