MEFKÛREYİ RUHUNDA CANLI TUTAN LİDER: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!

13 Eylül 2022 10:50 Fatih OĞUZ
Okunma
858
MEFKÛREYİ RUHUNDA CANLI TUTAN LİDER: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!

MEFKÛREYİ RUHUNDA CANLI TUTAN LİDER: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!
Fatih OĞUZ

Millî Mücadele dünya kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekmesi için birçok nedene sahip idi. En önemli nedenlerden biri o güne kadar Millî Mücadele kabiliyet ve kapasite bakımından görülmemiş bir etkileşime sahip olmasıdır. Millî Mücadele’nin Lideri Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları, tüm Türk halkı neredeyse Türk-İtalyan Harbi, Birinci ve İkinci Balkan Harbi, Birinci Cihan Harbi ve isyanlara bakıldığında kesintisiz 10 yıla yakın bir mücadelenin içerisinde ömür geçirdiler. Bu da yetmezmiş gibi Birinci Cihan Harbi sonrası İtilaf Devletleri tarafından Sevr Antlaşması gibi onur kırıcı hamleler tek çare olarak dayatıldı. İtilaf Devletleri’nin sözcüleri ve yetkilileri tarafından bir halkın varlık gururunu ve istiklal hakkını rencide edecek bu ve buna benzer davranışlar sergilemekte, yerli iş birlikçiler tarafından da karşılık bulmakta, Türk devlet ve siyaset adamları ya idam edilmekte ya zindanlara atılmakta ya sürgüne gönderilmekte ya da terör örgütleri tarafından şehit edilmekte. Sosyoekonomik, sosyopolitik ve aynı zaman da sosyopsikolojik buhran geçiren Türk halkı yorgun ve yaralı.
Böyle bir tablonun karşısında Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşları ülkü, inanç, ilke ve fikir doğrultusunda tüm güçlerini toplamışlar ve Türk halkını içinde bulunduğu bu ahvalden kurtarmak için her türlü riski ve zoru göze almışlardır. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları hakkında yerli iş birlikçiler idam fermanı salmışlar, derdest edilmeleri için de yoğun gayret içerisine girmişlerdir. Tüm zorluklara karşı ülkü, inanç, ilke ve fikir etrafında halkı teşkilatlandırabilen; teşkilatlanan halkı yönetebilen, yönettiği halkı geleceğe doğru ilerlemesini sağlayan en önemli kuvvet şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizatihi kendisidir.  
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu özel meziyetini en iyi yabancı kaynaklarda görebiliyoruz. Berlin’de merkezi bulunan devlet kütüphanesinin sunduğu dijital arşivinde aramalar yaptığım esnasında 1920’li yıllarda yayın yapan “Der Asienkämpfer” isimli bir Alman mecmuasına denk geldim. Mecmuanın sayılarını incelerken Mustafa Kemal Atatürk hakkında Dr. Pritze’nin kaleme aldığı bir yazı özellikle ilgimi çekti. 1 Ağustos 1923 tarihinde yayımlanan yazının başlığı “Kemal tschock jascha!” (Pritze, 1923). Yazının ana teması Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde millî devlet, millet olma iradesi, millî ve halk bilincinin zor şartlar altında olmasına rağmen kararlı var oluşu.
Pritze, Nietzsche’den de alıntı yaparak şöyle bir benzetmede bulunur: “Nietzsche ‘insanca, pek insanca’ eserinde şöyle der:  Deha Nedir? - Yüksek bir hedefi ve ona ulaştıracak araçları istemek. Kemal'in büyük hedefi vardı ve oraya ulaşmak için sadece araçları istemekle kalmadı, araçları yarattı.”
Ayrıca yazıda “Yeni Türkiye millî devlettir” tespiti geçer. Bu yazı yayımlandığında henüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edilmemiş. Özellikle Batı Avrupa kamuoyunda bu tespitin benzerine rastlıyoruz. Malumun ilanı olan bu tespitler Millî Mücadele’nin motivasyonu, Millî Mücadele’nin lideri ve kadrosunun dünya görüşü, oluşturulan kurumların temel ilkesi ve tahayyül karakterinin mayası Türk milliyetçiliği olduğunu göstermektedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti öyle gökten iner gibi inmedi. Milliyetçi ve hürriyetçi bir nesil tarafından büyük ve onurlu bir mücadelenin sonucu olarak adım adım kuruldu. Bu çilekeş ve cefakâr nesle liderlik yapan Mustafa Kemal Atatürk’ün farklı bir meziyeti de zaferlerin ihtişamında kaybolmayarak geleceğe dönük hedeflerini ve uyarılarını diri tutmasıdır. 30 Ağustos Zaferi ile ilgili 21 Eylül 1922 tarihinde Falih Rıfkı Atay ile yaptığı görüşmede son söz olarak şunu der: “Milletimiz zafer sevinci ile gerçek ve hayati menfaatlerini unutacak kadar kendinden geçmemiştir.” (Tuncel, 2020)
Zaferin gölgesinde ihtişam ve itibar gözetmek yerine zorlu badireler atlatan bir halka büyük bir zafer yaşatan Başkomutanın böyle bir cümle sarfetmesi onun özünde milletin iradesi ve kaderiyle bütünleşmiş dev bir karakterin yüceldiğini göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu çıkışını daha net anlayabilmemiz için Ziya Gökalp’e başvurmak gerekecek. Ziya Gökalp, “Mefkûre” başlık yazısında mefkûreyi ve mefkûre sahibi insanları şöyle tanımlar: “Mefkûre, galeyanlı içtimalardan doğar. Hususiyetle, milletin büyük bir tehlikeye duçar olduğu yahut büyük bir zafer kazandığı zamanlarda, milletteki bütün ruhları istilâsı altına alır. Böyle zamanlarda herkes mefkûrelidir. Çünkü mefkûre şeniyet hâlini almıştır. Fakat bu galeyanlı hâl, devam edemez. Çünkü, bir taraftan ruhları yorar, diğer cihetten iktisadi hayata mâni olur. İktisadî faaliyetler için, ruhların sekînetli ve sükûnlu olması lâzımdır. Asıl hüner, içtimaî galeyanlar olmadığı zamanlarda, ruhunda mefkureyi canlı olarak yaşatmaktır. İşte, mefkurenin bu şeklî, ruh düşüklükleri için daimî bir münebbihtir ve gayr-i uzvi ruh hastalıklarını esaslı bir surette tedavi eder.” (Gökalp, 1980)
Ziya Gökalp’ın “asıl hüner, galeyanlar olmadığı zamanlarda ruhunda mefkûreyi canlı olarak yaşatmaktır.” tespitinin vücut bulmuş hâli Mustafa Kemal Atatürk’ün Falih Rıfkı’ya verdiği cevaptadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün saçtığı mefkûre ışığının sadece mensup olduğu Türk halkına değil onunla temas eden herkese nüksettiğini söylemek abartı olmayacağını düşünüyorum. Pritze yazısının son kısmında Atatürk’ün onda uyandırdığı heyecanı şöyle ifade etmektedir: “Sina ve Filistin, Gelibolu ve Irak’tan eski silah arkadaşları olarak kalabalıkların arasında olacağız ve binlerle ‘Kemal tschock jascha!’ (Kemal çok yaşa!) diye haykıracağız.”
Bu haykırma, Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanını ve neslini aşan milletinin ve insanlığının tüm evresini kapsayan bir değere ulaştığını göstermektedir.  Zaferleri veya bazı özel ve millî günleri kutlamak ya da yas günleri ağıtlarla geçirmek yerine Türk milletinin milletler camiasında hak ettiği yere ulaştırmanın; ulaştıysa orada insanlık namına istikrarını sağlayabilmenin derdiyle dertlenen Mustafa Kemal Atatürk’ün uyarısına kulak vereceğiz; zafer sevinci ile gerçek ve hayati menfaatleri unutarak kendimizden geçmeyeceğiz.
Kaynakça
Gökalp, Z. (1980). Makaleler IX. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Pritze, Dr. (1923, Ağustos 1). Kemal tschock jascha! Der Asienkämpfer, s. 1.
Tuncel, B. (2020). Atatürk ve 30 Ağustos Zaferinin İlk Kutlanışı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.