NİCE ZAFERLERE…

13 Eylül 2022 10:49 Nihat YAZAR
Okunma
1226
NİCE ZAFERLERE…

NİCE ZAFERLERE…
Nihat YAZAR

Hiç kuşkusuz ilk var olduğu günden itibaren büyük Türk Milletinin tarihinin her safhası zaferlerle, kahramanlıklarla, şanla, şerefle doludur. Kurduğu imparatorluklar ve sayısız devletlerle dünya nizamına yön vermiş, hem bölgesel hem de küresel boyutta dünyanın en güçlü ve kudretli milletlerinden biri olmuştur. Ancak ağustos ayı diğer zamanlardan daha yoğun bir şekilde Türk milleti için ‘’Zaferler Ayı’’ unvanını hak edecek şekilde kahramanlıklarla, zaferlerle ve fetihlerle dolu olmuştur.
Otlukbeli Zaferi, Çaldıran Zaferi, Mercidabık Zaferi, Mohaç Zaferi ve Sakarya Meydan Muharebesi bu ay içinde gerçekleşmiştir. Yine Belgrad ve Kıbrıs bu ayda fethedilmiştir. Ancak bu ay içerisinde gerçekleşen iki zafer var ki sadece bir kahramanlık destanıyla sınırlı kalmamış, Türk milletinin ve hatta milletler tarihinin seyrini ve kaderini değiştirecek boyutta etkileri olmuştur.
26 Ağustos 1071’de Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın komutasındaki Türk ordusu ile, Romen Diyojen’in komutasındaki Bizans ordusu arasında geçen Malazgirt Savaşı Türk milleti açısından tarihinin en önemli zaferlerinden biridir.
Sultan Alparslan komutasındaki Türk ordusunun büyük bir zaferiyle sonuçlanan bu savaş, sadece dünyanın en önemli jeopolitik konumuna sahip Anadolu toraklarının Türklere açılmasını sağlamamış, merhale merhale bütün Anadolu coğrafyasının Türk yurdu olmasına vesile olmuştur. Anadolu gibi jeopolitik bir bölgenin Türk yurdu olması tarihin ilerleyen safhalarında Türk cihan hâkimiyeti idealinin gerçekleşmesine yani Osmanlı Cihan Devleti’ne de temel teşkil etmiştir. Bunun yanında Türk milletinin yükselişine temel teşkil eden Malazgirt Zaferi, Bizans’ın çöküşüne de zemin hazırlamıştır. Batı ve Hristiyan âlemi için inanç, kültürel ve tarihsel öneme sahip olan Anadolu’nun Türk yurdu olması beraberinde Türk milletinin haçlıların daha fazla hedefinde olması sonucunu doğurmuş ve İstanbul’un Fethi ve Roma İmparatorluğu’nun Türkler tarafından tarih sahnesinden silinmesiyle birlikte de belki de sonsuza kadar sürecek bir intikam ve kin duygusuyla Türk milletini haçlı saldırılarının muhatabı kılmıştır ve kılmaya devam edecektir. 1000 yıldır ardı arkası kesilmeyen ve günün şartlarına göre boyut değiştiren ve hâlâ karşı karşıya olduğumuz haçlı saldırılarının belki de en temel sebeplerinden biri Anadolu’nun Türk yurdu oluşudur.
Türk milleti için tarihinin en önemli zaferlerinden biri de hiç kuşkusuz Kurtuluş Savaşı’nın son halkası olan Atatürk’ün önderliğindeki Büyük Taarruz’dur. Osmanlının zayıflamasıyla birlikte Anadolu’dan Türk varlığını söküp atmak, Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyen emperyalist haçlılar yedi düvel bütün güçleriyle Anadolu’yu istila etmişlerdir. Atatürk’ün yedi düvele karşı başlattığı Kurtuluş Savaşı’yla âdeta Malazgirt ruhu yeniden canlanmış ve düşmanlara karşı emsalsiz bir cesaret ve inanmışlıkla kahramanlık destanı yazılmıştır. Atatürk, Malazgirt Zaferi’ne de atıfta bulunarak 26 Ağustos 1922’de saldırı emrini vermiş ve başlattığı Büyük Taarruz 30 Ağustos’ta düşmanı denize dökerek büyük bir zaferle sonuçlanmıştır.
Malazgirt zaferi Anadolu’nun Türkleşmesine temel teşkil etmiş, Kurtuluş Zaferi de Anadolu’nun ebediyen Türk yurdu olmasını tescillemiştir. Onun için her iki Zafer de Türk milletinin tarihinde etkisi sonsuza kadar sürecek boyutta önemlidir. Ulu ecdadın torunları olarak bize düşen asıl görev ve sorumluluk Malazgirt ruhunu ve Kurtuluş Zaferi’nin anlamını doğru idrak edip bu bilinç ve şuurla geleceğe bakabilmektir. Unutulmamalıdır ki Türk milleti var oldukça ve Anadolu Toprakları Türk yurdu olarak kaldıkça düşman hiçbir zaman boş durmayacak ve Türk milletini zayıflatmak, çökertmek ve Anadolu topraklarından söküp atmak için her hile ve desiseyi deneyecek, her türlü tuzağı kuracak, her oyuna başvuracaktır.
Hiç kuşku yok ki, Büyük Türk milleti tarihinden aldığı heyecan, seciyesindeki asalet, ruhundaki kahramanlık, yüreğindeki şuur ve sadakatle her tuzağı bozacak her oyunu boşa çıkaracak ve bütün insanlığın ve mazlum milletlerin kurtuluşu için “Lider ülke Türkiye, Türk Cihan Devleti ve nizam-ı âlem ülküsü”ne emin adımlarla yürüyecektir.
Atatürk’ün dediği gibi, Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur!