Vefatının 25. Yıl Dönümü Münasebetiyle: Başbuğ Alparslan Türkeş’in Vefatı ve Defni

07 Temmuz 2022 14:33 Dr.Nasrullah UZMAN
Okunma
697
Vefatının 25. Yıl Dönümü Münasebetiyle: Başbuğ Alparslan Türkeşin Vefatı ve Defni

Vefatının 25. Yıl Dönümü Münasebetiyle:

Başbuğ Alparslan Türkeş’in Vefatı veDefni

Doç. Dr. Nasrullah UZMAN*

 

Milliyetçi HareketPartisi (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 1917 doğumluydu. Vefat ettiği1997 yılı itibarıyla 80 yaşında koca bir çınardı. Sıradan bir siyasi partigenel başkanının aksine konforlu bir yaşam sürmedi. Hayatı hep mücadeleylegeçti. İlk kez 3 Mayıs 1944 Davası’nın sanıkları arasında mahkemeye çıktığındahenüz 27 yaşında genç bir üsteğmendi. 80 yıllık ömrüne tabutluklar, işkenceler,sürgün ve mahpusluk da dâhil birçok acı sığdırdı. Dava arkadaşlarıyla birlikteidamla yargılandı. Çektiği çileli ömre rağmen ideallerinden taviz vermedi, ilerleyenyaşına rağmen siyasi mücadelesini hep aynı heyecan ve tempoyla sürdürdü. Alparslan Türkeş, siyasifaaliyetlerini 80 yaşında birinin kaldıramayacağı yoğun bir tempoylasürdürüyor, Milliyetçi Hareket Partisini iktidara taşımanın mücadelesiniveriyordu. Fakat yorgun bedeni, yoğun tempoya daha fazla dayanamadı. 4 Nisan1997 tarihinde emrihak vaki oldu veBaşbuğ Türkeş Hakk’a yürüdü. Başbuğ Türkeş, vefatından önceki gün Amasya’yagitmiş ve MHP Amasya İl Başkanlığının kongresine katılmıştı. Amasya’dapartililerle görüşmüş ve kongrenin ardından kara yoluyla Ankara’ya dönmüştü.Her zamanki gibi dinlenmeden çalışmalarına devam etmeyi tercih etmişti. Oyorgunlukla, önce partisi tarafından verilen akşam yemeğine katılmış; sonrasındaise davetli olduğu bir nişan törenine katılmak üzere Hilton Oteli’ne gitmişti. Burada,evliliğe adım atan genç çiftin nişan yüzüklerini takmış, davetlilerle sohbetetmiş ve basın mensuplarının sorularını yanıtlamıştı. Aslında her şeyyolundaydı. Nişan töreni sırasında en küçük bir rahatsızlık belirtisigöstermemişti. Hiç kimse Başbuğ Türkeş’in dakikalar sonra hayata veda edeceğinitahmin etmiyordu.

Başbuğ Türkeş, saat22.30 civarında eve dönmek üzere otelden ayrıldı. Fakat birkaç dakika sonrakendini iyi hissetmediğini fark etti. Şoföründen aracın kaloriferlerinikapatmasını istedi ve aracın camını açtırdı. Bu sırada kalp krizi geçiriyordu.Durumu fark eden şoförü, hiç vakit kaybetmeden aracı en yakın sağlık merkeziolan Çankaya Tıp Merkezine sürdü. Burada Başbuğ Türkeş’e hemen ilk müdahaleyapıldı ve birkaç dakika içerisinde Başbuğ Türkeş Bayındır Hastanesine sevkedildi. Saatler 23.5’i gösterirken Bayındır Hastanesinde sağlık ekipleri BaşbuğTürkeş’e müdahale etmeye başlamıştı. Fakat saatlerce süren müdahaleye rağmenBaşbuğ Türkeş’in duran kalbini çalıştırmak mümkün olmadı. Emrihak vaki oldu; “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” ayetindebuyurulduğu gibi Başbuğ Türkeş Hakk’ayürüdü.

Televizyon kanalları Başbuğ Alparslan Türkeş’in rahatsızlandığı vehastaneye kaldırıldığı haberini hemen duyurdu; hatta bazıları henüz resmî biraçıklama yapılmadan vefat ettiğine dair haber yaptı. Başbuğ Türkeş’inrahatsızlandığını haber alan Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatları hastaneye akın etmişlerdi. Öyleki hastanenin önünde mahşerî birkalabalık oluşmuştu. Hiç kimse işkenceye, sürgüne, zulme ve idama meydan okuyanBaşbuğ Türkeş’e ölümü yakıştıramıyordu. Ülkücüler, ellerini semaya açmışlar,gözyaşları içinde Başbuğları için dua ediyorlardı. Fakat hastaneden yapılanaçıklama ile Başbuğ Alparslan Türkeş’in hayatını kaybettiği haberi resmiyetkazandı:

Sayın Alparslan Türkeş, 4 Nisan1997 Cuma gecesi saat 23.15’te kalp ve solunum durması ile hastanemiz acilservisine getirilmiştir. Derhâl yoğun bakıma alınarak resüsitasyona devamedilmiştir. Üç buçuk saat süre ile yapılan resüsitasyona yanıt alınamamıştır.Yapılan nörolojik, kardiyolojik anastezi ve reanimasyon, göğüs hastalıklarımuayeneleri, ERA ve EKG teknikleri ile hastanın ex olduğuna karar verilmiştir. KararSaati 02.30

Kamuoyu, Başbuğ Türkeş’in hayatını kaybettiği haberini televizyon, radyove gazetelerden öğrendi. Hastaneyi, Ankara’yı, Türkiye’yi, Türk dünyasını matemhavası kapladı. Ülkücüler, Başbuğlarına songörevlerini yerine getirmek için Ankara’ya âdeta akın ediyorlardı. Bu sıradaMHP yöneticileri de Başbuğ Türkeş’in cenaze törenin nasıl olacağı ve anıt mezarınınnereye yapılacağı meselesini netleştirmeye çalışıyordu. Bunun için bir komitekuruldu ve hemen görüşmelere başladı. Bu tarihlerde Cumhurbaşkanı SüleymanDemirel, Başbakan ise Necmettin Erbakan’dı. Her iki isim de Başbuğ Türkeş’iyakından tanıyordu. Başbuğ Türkeş’le birlikte siyaset yapmış; rekabet etmiş,ittifak yapmış isimlerdi. Hatta 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden önce üç liderkoalisyon ortağı da olmuştu. Olması gerektiği gibi gerek Cumhurbaşkanı Demirelgerekse BaşbakanErbakan, BaşbuğTürkeş’in cenaze töreni ve anıt mezarı için ellerinden gelen çabayıgösteriyordu.

MHP yönetimininoluşturduğu komitenin yaptığı görüşmeler sırasında Başbuğ Türkeş’indefnedileceği anıt mezar için birkaç yer gündeme geldi. Bunlardan bir tanesiDevlet Mezarlığı girişinin hemen sağında yer alan 2098 Parsel ve 34 Adanumaralı alandı. Fakat bu alana defnedilmesine koruma alanı olduğu vebaşkalarına da örnek olabileceği gerekçesiyle sıcak bakılmadı. Bunun üzerine anıtmezarın buraya yaklaşık 1-2 kilometre mesafedeki 2098 Parsel ve 50 Ada numaralıalana, yani şimdiki mezar yerine yapılması kararlaştırıldı.

(Rölöve Krokisi, Başkanlık Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/874.951.8.)

 

Fakat buraya defningerçekleşmesi için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyordu. Çünkü bu arazi AtatürkOrman Çiftliği’ne aitti. Mevzuata göre mezarlık olarak kabul edilen alanlarınharicindeki yerlere cenaze defnetmek yasaktı. Fakat 1593 sayılı Umumi HıfzıssıhhaKanunu’na göre olağanüstü durumlarda, sıhhi bir sakınca olmadığı takdirdeBakanlar Kurulu kararıyla muayyen ve malum mezarlıklar dışındaki alanlara dacenaze defnedilebiliyordu. Bu yüzden MHP yöneticileri, Başbuğ Türkeş’inbelirlenen alana defnedilebilmesi için hükûmet yetkilileriyle iletişimegeçtiler.

(Alparslan Türkeş Anıt Mezar Krokisi, Başkanlık CumhuriyetArşivi, 30.18.1.2/874.951.8.)

 

Gerekli görüşmelerden sonra İçişleri Bakanlığı 5 Nisan 1997 tarih ve 53884 sayılı yazıile “Milliyetçi Hareket Partisi GenelBaşkanı Alparslan Türkeş’in Atatürk OrmanÇiftliği’ne defni hususunda 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 211.maddesi (Mezarlık ittihaz olunan yerlerden başka yerlere ölü defni memnudur.Fevkalade hâllerde ve sıhhi mahzur mevcut olmadığı takdirde İcra VekilleriHeyeti kararıyla muayyen ve malûm mezarlıklar haricinde ölü defnine müsaadeedilir.) uyarınca Bakanlar Kurulu kararı alınması için Başbakanlık Kanunlar veKararlar Genel Müdürlüğüne” müracaat etti.

Bakanlar Kurulu, bu müracaatı hemen ertesi gün kararabağladı: “4 Nisan 1997 tarihinde vefateden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in Atatürk OrmanÇiftliği sınırları içerisinde ekte belirtilen mahalle defnedilmesine izin verilmesi;İçişleri Bakanlığının 5 Nisan 1997 tarihli ve 53884 sayılı yazısı üzerine, 1593sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 211. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 6Nisan 1997 tarihinde kararlaştırılmıştır.

(Bakanlar Kurulu Kararı, Başkanlık Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/874.951.8.)

 

Ömrünü sevdalısı olduğuaziz Türk milletine adayan; sürgün, işkence ve hapis gibi son derece ağıryaptırımlara maruz kalan Başbuğ Türkeş’in anıt mezar yeri tespit edildiktensonra cenaze töreni de netleşti. Tören, 8 Nisan 1997’de yapılacaktı. Programa göreBaşbuğ Türkeş’in aziz naaşı Bayındır Hastanesinden alınacak; önce tören içinTBMM’ye götürülecek; oradan MHP Genel Merkezine getirilecek; sonra KocatepeCamii’ne götürülecek, burada kılınacak cenaze namazından sonra da Beştepe’dekianıt-mezarda toprağa verilecekti. Tören sırasında düzeni ve güvenliği sağlamaküzere yaklaşık 7 bin civarında polis ve 10 binden fazla Ülkücü görev aldı.Türkiye’nin dört bir yanından yüz binlerce Ülkücü, hayatı felç eden soğuk havave kar yağışına rağmen Başbuğlarına son vazifelerini yerine getirmek,Başbuğlarını son yolculuğuna uğurlamak için başkente gelmişti. Ankara’da âdetamahşerî bir kalabalık vardı. Başbuğ Türkeş’in aziz naaşı, planlandığı gibi 8Nisan sabahı saat 8.30’da Bayındır Hastanesinden alınarak 8.45’te TBMM’yegötürülmek üzere yola çıkarıldı. Cenaze korteji kilometrelerce uzunluktaydı.Hatta yaşanan izdiham ve kalabalık sebebiyle cenaze korteji, hastaneden Eskişehiryoluna kadar olan 100 metrelik mesafeyi 25 dakikada ancak alabildi ve cenazearabası TBMM kapısına saat 10.45’te ancak ulaşabildi. Oysa hastane ve TBMMarası sadece 7 kilometre mesafeydi; fakat cenazeye katılan ülkücülerin sayısı okadar fazlaydı ki bu kısa mesafe 1,5 saatte ancak kat edilebildi. TBMM’deyapılan tören 20 dakika sürdü. Daha sonra cenaze korteji 11.05’te TBMM’den MHPGenel Merkezine hareket etti. Yol sadece 2 kilometreydi fakat yarım saat sürdü.Başbuğ Türkeş’in aziz naaşı “BaşbuğTürkeş” sloganları ve tekbirler eşliğinde MHP Genel Merkezine getirildi. MHPGenel Merkezi’nde yapılan ikinci törenden sonra cenaze korteji saat 12.00’da KocatepeCamii’ne hareket etti. Cenaze korteji camiye ulaştığında saatler 12.35’igösteriyordu. Yüz binlerce Ülkücü, zaman zaman tipiye dönen yoğun kar yağışıaltında gözyaşlarıyla Başbuğlarına eşlik ediyordu. Kalabalık o denli fazlaydıki altı boş olan cami avlusu çökmesin diye tedbir bile alındı. Ülkücüler gözyaşlarıiçinde, cenaze namazı için abdestlerini karla alıyordu. Başbuğ Türkeş’in cenazenamazı öğle namazını müteakiben dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet NuriYılmaz tarafından kıldırıldı. Cenaze arabası, cenaze namazından sonra saat 14.00’teanıt mezara doğru yola çıktı. Cenaze korteji burada da mahşeri kalabalıksebebiyle ilerlemekte güçlük çekiyordu. Camii ve anıt mezar arasındaki 6 kilometrelikmesafe 1 saat 45 dakika sürdü. Anıt mezara gelindiğinde saatler 15.45’igösteriyordu. Cenaze korteji, yaklaşık 18 kilometrelik mesafeyi 7 saatte ancak alabildi.Ve Başbuğ Türkeş, yüz binlerce Ülkücünün gözyaşları eşliğinde, Beştepe’dekianıt-mezarda, mahşerî bir topluluğun ve devlet ricalinin tam kadro katıldığıgörkemli bir devlet töreniyle, kar ve tipiye karışan gözyaşları ve tekbirsesleriyle eşliğinde toprağa verildi.

Başbuğ Türkeş, 1965yılında aktif siyasete atılmış; 1965, 1969, 1973, 1977 ve 1991 yıllarındayapılan seçimlerde milletvekili seçilmiş ve 19 yıl milletvekili olarak TBMM’degörev yapmıştı. 1965’ten vefat ettiği 1997’ye kadar, cezaevinde geçirdiğigünler de dâhil olmak üzere kesintisiz 32 yıl aktif siyasetin merkezinde yeralmıştı. 80 yıllık ömrünün 22 yılını asker, 32 yılını da siyasetçi olaraktamamlamıştı. Asker, siyaset, devlet, fikir ve dava adamı olarak yakın dönemTürk siyasi hayatına iz bırakan Başbuğ Türkeş, eylemleri ve söylemleriyleyalnızca Türkiye Türklüğünü değil dünya Türklüğünü de etkilemiş; milyonlarcataraftar edinmiş; kitleleri peşinden sürüklemiş; Başbuğ sıfatıylaözdeşleşmişti.

Başbuğ Türkeş ölmüştüama Yunus Emre’nin “Ölür ise ten ölür,canlar ölesi değil!” dizelerindeki gibi onun ismi, geride bıraktığı MilliyetçiHareket Partisi ve Ülkü Ocakları ölümsüzdü…

Vefatının 25’inci yıl dönümünde Başbuğ Türkeş’i rahmet,minnet ve özlemle anıyoruz!

Kaynaklar:

Başkanlık Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/874.951.8.

Türk Dünyasının BaşbuğuAlparslan Türkeş’in Ölümü ve Basındaki Yankıları, Turgutlu Belediye Başkanlığı,Manisa 1997.

TürkeşKonuşuyor-Alparslan Türkeş’in Hatıraları (1939-1961), (Yayına HazırlayanNasrullah Uzman), Berikan Yay. Ankara 2017.



*Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü E-posta:nasrullah.uzman@hbv.edu.tr