Nafıa Vekili İsmail Fâzıl Paşa’nın Demir Yolları İdaresinin Millîleştirilmesine Yönelik Gayretleri (1920–1921)

17 Ekim 2018 13:45 Doç.Dr.İsmet TÜRKMEN
Okunma
6031
Nafıa Vekili İsmail Fâzıl Paşanın  Demir Yolları İdaresinin Millîleştirilmesine Yönelik Gayretleri (1920–1921)

Nafıa Vekili İsmail Fâzıl Paşa’nın
Demir Yolları İdaresinin Millîleştirilmesine Yönelik Gayretleri (1920–1921)
           Doç. Dr. İsmet TÜRKMEN

Bu çalışmada, Yozgat Mebusu İsmail Fâzıl Paşa’nın Birinci Meclisteki faaliyetleri özelinde demir yolları idaresinin millîleştirilmesine yönelik çabası değerlendirilmeye çalışılmıştır. Osmanlı Devleti’nin çöküş dönemine ve modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerinin atıldığı sürece, tanıklık etmiş olan İsmail Fâzıl Paşa’nın yaşamı yakın tarihimizin aydınlatılması açısından çok önemlidir. İsmail Fâzıl Paşa, sırasıyla 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na ve Balkan Savaşlarına katılmış, bu savaşlarda birçok başarıya imza atmıştır. Millî Mücadele’nin başlarında ilerlemiş yaşına rağmen hizmetini aksatmayarak “millî irade”ye dayalı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına büyük katkılar sağlamıştır. Meclis-i Mebusanın feshi üzerine Ankara’ya gelerek 23 Nisan 1920 tarihinde İlk Mecliste hazır bulunmuştur. İlk kurulan Vekiller Heyetine, 3 Mayıs 1920’de Nafıa Vekili seçilmiştir. Bakanlık görevi sırasında özellikle demir yollarının millî kuvvetlere geçmesi ve yeniden teşkilatlandırılması hususunda; gayrimüslimlerin yerine Müslüman memurların görevlendirilmesindeki girişimleri Millî Mücadele’de önemli yere sahiptir. Üstlenmiş olduğu bu önemli görevinde olağanüstü tedbirli ve titiz davranmıştır. Çalışmanın hazırlanması sırasında; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi kayıtlarından, dönemin süreli yayınlarından, telif ve tetkik eserlerden yararlanılmıştır.
1. Giriş
İsmail Fâzıl Paşa, köklü bir Osmanlı ailesine mensup olup, 1853 yılında Girit’te (Kandiye) doğmuştur . Paşa, adaya ticaret maksadıyla gelmiş olan Sökeli Cebecioğulları’ndan İbrahim Ağa’nın oğlu olup, küçük yaşta babasını kaybetmiş, annesi ile 1867 yılında İstanbul’da bulunan enişteleri Demir Efendi’nin yanına geçmişlerdir . Alsas Huguenot kökenli Müşir Mehmet Ali Paşa’nın   damadı olan İsmail Fâzıl Paşa, Ali Fuat Cebesoy ve Mehmet Ali Cebesoy’un babası ve Türkiye’de kanser tedavisini ilk başlatmış Dr. İsmail Fâzıl Cebesoy’un dedesidir. 
Eğitim-öğretim hayatına İstanbul’da başlayan İsmail Efendi başarılı ve çalışkan bir öğrenci olarak dikkatleri üzerine çekmiştir . İsmail Fâzıl, 1870 yılında Harbiyeye girmiş; 1873’te süvari teğmen rütbesiyle mezun olarak Erkân-ı Harbiyye sınıfına seçilmiş, 12 Temmuz 1876 tarihinde de Erkân-ı Harbiyye Mektebini bitirerek kurmay yüzbaşı olan İsmail Fâzıl, “Erkân-ı Harbiye Sınıfları Yüksek Riyâzîye ve Tâbiye-i Cesime Mu’allimliği”ne tayin edilmiştir . İsmail Fâzıl Bey, 1876’da Tuna Şark Ordusu Başkumandanı olup 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Arnavutluk’ta şehit düşen Müşir Mehmet Ali Paşa’nın üçüncü kızı Zekiye Hanım’la evlenmiştir . 1880’de dünyaya gelen oğluna Mehmet Ali   adını; 1882’de dünyaya gelen oğluna da Ali Fuat  adını vermiştir.
İsmail Fâzıl Bey, Harbiye Mektebindeki öğreniminin ardından 1873’te süvari teğmen rütbesiyle mezun olarak Erkân-ı Harbiye sınıfına ayrılmıştır. Daha sonra 1 Temmuz 1876 tarihinde Erkân-ı Harbiye Mektebini bitirerek kurmay yüzbaşı olmuş ve öğretmen olarak Harbiye Mektebinde görevlendirilmiştir. 93 Harbi’nin başlamasının ardından, okuldaki görevi üstünde olarak İşkodra Fırkasına memur edilmiştir. 8 Mayıs 1878’de Doğu Rumeli’deki eşkıya faaliyetlerinin artması üzerine buradaki fırkada yer almıştır. Bu süre içinde 23 Mayıs 1877’de kolağalığa (kıdemli yüzbaşı) ve 1 Ekim 1877’de binbaşılığa yükseltilmiştir. 21 Temmuz 1880’den padişah yaverliği görevinde bulunmuş ve 3 Ağustos 1882’de kaymakamlık payesine hak kazanmıştır. 13 Mart 1884’e değin yaverlik görevinden affedilerek 4. Ordu (Erzincan) emrine verilmiş ve mabeyn müşirliğinden gözaltında tutularak hareketlerinin gözlenmesi istenmiştir.
1901 yılına kadar 17 yıl, 4. Ordunun çeşitli birliklerinde ve İran sınırındaki hizmetinin ardından İstanbul’a gelmesine izin verilmiştir. 28 Şubat 1901’den itibaren Erkân-ı Harbiyede görev almıştır. Bu arada 7 Ağustos 1894’de albay, 30 Mart 1901’de tuğgeneral olmuştur. 25 Ağustos 1908’de Harbiye Mektebi Nazırlığına atanmıştır. 26 Mart 1909’da Aydın’daki 14. Redif Fırkası Kumandanlığına, Suriye Valiliğine, 1 Temmuz 1910’da 6. Redif Fırkası Müfettişliğine nakledilmiştir. 1 Şubat 1912’de 7. Ordu Kolordu Komutanı olmuştur. Aynı yıl içinde İzmir Toplu Kuvvetler Komutanlığına getirilmiştir. 2 Şubat 1913’de Harbiye Nezareti Süvari Dairesi Başkanlığına atanmıştır. 25 Ağustos 1908’de korgeneral olmuştur. 6 Ocak 1914’te emekli olmuştur .            
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından evvel askerlik mesleğinden emekliye ayrılan İsmail Fâzıl Paşa, Osmanlı Devleti’nin savaş süresince içinde bulunduğu vaziyete tanıklık etmiştir. Emekliye ayrılmasına rağmen ülke meselelerini yakından takip etmiştir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde emekliye ayrılmış olan İsmail Fâzıl Paşa, savaş sonrası yaşanılan gelişmelere kayıtsız kalmamış, gelişmeleri başta oğlu Ali Fuat Paşa vasıtasıyla takip etmeye çalışmıştır .
2. Millî Mücadele’nin Hazırlık Sürecindeki Hizmetleri
İsmail Fâzıl Paşa’nın Millî Mücadele’nin seyrine yönelik en önemli girişimi; Mustafa Kemal Paşa’nın İttihat ve Terakki yetkililerinin yanı sıra Hürriyet ve İtilafçılarla da yakınlaşmasına yönelik yakalattığı fırsat olmuştur. Bu yakınlaşmanın arkasında Mustafa Kemal Paşa’yı okul yıllarından beri tanıyor olması ve aralarında kuvvetli bir manevi bağ bulunmasının tesiri mühimdir .İsmail Fâzıl Paşa gerekse Ali Fuat Paşa yaptıkları görüşmede Mustafa Kemal’in İttihatçı olmadığına dair teminat verdikten sonra Mehmet Ali Bey’i iknaya çalışmışlardır.  Saatlerce süren ilk görüşmede, Ali Fuat Paşa gördüklerini anlatırken Mustafa Kemal Paşa ile vatanın geleceği hakkında değerlendirme yapmışlardır. Vatanın kurtuluşu için tek çarenin bir “millî mukavemet” hareketi yaratmak olduğu hususunda görüş birliğine varmışlardı. Bu harekette ordu milletle hareket edecekti. İstanbul’a gelmeden önce sahip olduğu millî mukavemet fikrini bir sır gibi vicdanında saklayan Mustafa Kemal Paşa bu durumu Nutuk’ ta şu şekilde ifade etmiştir: “Ben milletin vicdanında ve  istikbalinde ihtisas ettiğim büyük tekamül bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak peyderpey, heyet-i içtimaiyemize tatbik ettirmek mecburiyetinde idim.’’ Sonuç itibarıyla Mustafa Kemal Paşa, Mütareke Dönemi’nde İstanbul’da iktidara gelmenin bütün yollarını denedikten sonra Anadolu’ya geçmek ve “millî mukavemet” te bulunmak gibi “ağır ve kati” bir kararı her köşesinden incelemiş ve “bundan başka bir şey yapmak ihtimali olmadığına” inanmıştır. Bizzat kendisinin de belirttiği gibi, Mustafa Kemal Paşa, Mütareke Dönemi’nde İstanbul’da bulunduğu altı aylık sürenin bir kısmını politik faaliyetlerle değerlendirirken, diğer bir kısmını da Anadolu’ya geçmek ve millî mukavemetin fikrî hazırlıklarını tamamlamakla meşgul olmuştur . 
Bu doğrultuda, Mustafa Kemal Paşa’nın yetişmesinde de ayrı bir yere sahip olan İsmail Fâzıl Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesini sağlayarak Millî Mücadele’nin seyrinde önemli bir hamleyi de böylece gerçekleştirmiştir. Millî Mücadele’yi Anadolu’da devam ettirmek maksadıyla çareler arandığı dönemde, İsmail Fâzıl Paşa’nın şu ifadesi mücadeleye ve Mustafa Kemal Paşa’ya olan güvenini gözler önüne sermektedir: “Mustafa Kemal Paşa beni çağırdığı anda ve emrine girmezsem namerdim.”  Bu dönemde, Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde yer almaktan da şeref duyacağını belirtmesi kendisinin ne kadar alçak gönüllü ruha sahip olduğunu kanıtlamaktadır.
İsmail Fâzıl Paşa bu arada birkaç gün Ankara’da kaldıktan sonra Sivas Kongresi’nde İstanbul murahhası (delege) olarak bulunmak üzere Sivas’a hareket etmiştir . 3. Kolordu Kurmay Başkanı tarafından 15. Kolordu Kurmay Başkanlığına çekilen bir telgrafta Sivas’a İsmail Fâzıl Paşa’nın 24 Ağustos 1919 tarihinde geldiği ifade edilmektedir . Bununla birlikte, Mustafa Kemal Paşa ise, Sivas Kongresi’ne katılmak üzere, 29 Ağustos 1919 tarihinde Sivas’a ulaşmıştır . 4 Eylül 1919 saat 14:00’te Sivas Lisesi salonunda başlayacak olan Sivas Kongresi’nde, İstanbul delegesi olma üzere yerini almıştır. İsmail Fâzıl Paşa kongrede başta manda meselesi olmak üzere birçok konuda görüş beyan etmiştir .Kongrenin 11 Eylül 1919 tarihinde sona ermesinin ardından, Millî Mücadele’de gerek İstanbul yönetiminin gerekse Anadolu’da tecelli eden Temsil Heyetinin üzerinde konsensüs sağladıkları Misak-ı Millî hayat bulmuştur.
Mebusan Meclisi seçimleri, Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’tan Ankara’ya geldiği 27 Aralık 1919 tarihine kadar tamamlanmış ve Müdafaa-i Hukukçu adayların zaferiyle sonuçlanmıştır. İsmail Fâzıl Paşa da Osmanlı Mebusan Meclisinin son dönemi için yapılan seçimde Yozgat milletvekili olmuştur . Seçim sonrası İstanbul’a ulaşan mebuslardan bazıları Meclis açılmadan “memleket menfaatini muhafaza ve müdafaa için” vatan görevinde fikir birliği tesis etmek maksadıyla İsmail Fâzıl Paşa’nın da aralarında yer alan milletvekilleri, “Bölük” adı altında bir birlik oluşturmaya yönelmişlerdir.Meclis açıldıktan sonra, mecliste “Bölük” adıyla bir fırkanın kurulduğu ve Yozgat Mebusu İsmail Fâzıl Paşa başkanlığında 12 kişiden oluşan bir merkez heyetinin olduğu bilinmektedir.  Ülkenin barışa ulaşmasından sonra Siyasi Fırka biçimine dönüşüp iç politikada önemli görevler yapacağı belirtilen Bölük’ün o aşamada millet tarafından kabul edilebilecek barış şartlarını hazırlamayı, iç ve dış politikaya ilişkin görüşlerini belirleyip hükûmete iletmeyi, hükûmetin bu görüşleri benimsemesi hâlinde ona güvenoyu vermeyi amaçladığı ifade edilmiştir. İsmail Fâzıl Paşa, millî bağımsızlığın gerçekleştirilmesi doğrultusunda alınan “Misak-ı Millî” kararlarının alınmasında görev üstlenmiştir. Misak-ı Millî’nin Osmanlı hukuku açısından tartışmalı olan varlığının tam anlamıyla yasallaştırmakla beraber bu sayede millî devletin temellerini de atmıştır. Misak-ı Millî böylelikle, TBMM tarafından yürütülen Millî Mücadele’nin çerçevesini çizmiştir. 
3. Ankara’ya Gelişi ve TBMM’ye Katılması
Millî Mücadele Dönemi’nde ön plana çıkmış olan İsmail Fâzıl Paşa’nın da içinde bulunduğu bu grup, Ali Fuat Paşa’nın hatıratında ifade ettiği üzere, “Arslan millî müfrezesinin himayesinde Adapazarı’na gelmişler, Düzce tarafının emniyette olmaması yüzünden cenuba dönerek Doğan Çay İstasyonu’na muvasalat etmişlerdi. Aynı yerde başka başka istikametlerden gelmiş olan mebuslar arasında Nadi (Yunus Nadi) Bey de vardı. Mebus arkadaşlar, oto drezinlerle trenlerin Ankara’ya hareket ettikleri istasyona kadar getirilmiş ve buradan Ankara’ya yolcu edilmişti. O günlerde Erkân-ı Harp Miralayı İsmet (İnönü) ve Binbaşı Saffet (Arakan) Beyler” Ankara’ya gelmişlerdi.
İşgalci kuvvetlerin artan baskıları karşısında Salih Paşa kabinesi de istifa etmek zorunda kalmış, 5 Nisan 1920’de Damat Ferit Paşa, dördüncü defa sadarete getirilmiştir.  Bu durum Damat Ferit Paşa’ya da Millî Mücadele’ye karşı girişeceği faaliyetler için zemin hazırlamış durumdaydı. Takip eden günlerde Damat Ferit Paşa Millî Mücadele’nin önde gelenlerinin içinde yer aldığı isim listesini İngilizlere vermişti. Bu isim listesinde İsmail Fâzıl Paşa da yer almaktadır.  Bu şekilde gerek Kuva-yı Milliye’ye gerekse ulusun istek ve kararlılığına karşı koymaya çalışan padişah, 11 Nisan’da Mebuslar Meclisini dağıtmıştır . Fakat İstanbul hükûmetinin ve padişahın hiçbir girişimi, 23 Nisan 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasına engel olamamıştır.Son Osmanlı Mebusan Meclisinin feshi üzerine Ankara’ya gelerek 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışında hazır bulunan İsmail Fâzıl Paşa’nın Türk milletine sağladığı üstün hizmetleri yaşamında edindiği bilgi birikim ve tecrübeleri Millî Mücadele Dönemi’nin ilk yıllarından itibaren dikkat çekmektedir. 
İstanbul’un işgali ve milletvekillerinin bazılarının tutuklanmasından sonra “salâhiyet-i fevkalâde-yi haiz bir meclisin”  Ankara’da toplanmasını gerekli gören Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye adına 19 Mart 1920 tarihinde ilgili makamlara bir emir göndererek yeniden seçim yapılmasını istemiştir.  Bu kritik günlerde, Meclisin toplanmasını ve açılmasını güçleştirecek birtakım gelişmeler de yaşanmıştır. 19 Mart 1920 tarihinde gönderilen talimata karşılık kimi yerlerde duraksamalar ve engellemeler de yaşanmıştır.  Yaşanan bu gelişmeler de Mustafa Kemal Paşa’yı Meclisin açılması noktasında daha hızlı hareket etmeye sevk etmiştir.  Yaşanılan tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, Meclisin, 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasına karar verilmiştir. Meclis, 23 Nisan 1920 Cuma günü saat 13.45’te en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey’in başkanlığında toplanmıştır. Mecliste toplam 337 mebus bulunması gerekirken ilk toplantıya 115 mebus katılabilmiştir.
3.1. İcra Vekilleri Heyetine Seçilmesi ve Faaliyetleri
TBMM’nin 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanmasının ardından yeni Türk devletinin temelleri atılmıştır. Meclis, 24 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’yı Meclis Başkanı seçerek, yasama ve yürütme yetkisini de üzerinde toplamıştır. Mustafa Kemal Paşa aynı zamanda; Meclis Başkanı, Hükûmet ve Devlet Başkanı’dır. Meclis tarafından 25 Nisan 1920 tarihinde “İcra Kuvveti Kurulmasına Dair 5 Numaralı Kararı” alınmıştır . Alınan bu Meclis kararıyla, Fevzi Paşa ile Celaleddin Arif, Cami, Bekir Sami, Hamdullah Suphi Beylerden oluşan İcra Encümeni kurulmuş ve TBMM Başkanı’nın, bu geçici kabinenin de tabii başkanı olduğu belirtilmiştir . Bu karar çerçevesinde; 25 Nisan 1920 ile 3 Mayıs 1920 tarihleri arasında görev yapmak üzere; bir “Muvakkat İcra Encümeni” seçilmiştir. Bu esnada, 25 Nisan 1920’de kurulan Layiha Encümeni, hemen çalışmalarına başlamış ve bir haftalık (25 Nisan-1 Mayıs) çalışma sonucunda, beş madde hâlinde hazırladığı “İcra Vekillerinin Seçimine Dair Kanun Tasarısı”nı Meclise sunmuştur. Meclis Genel Kurulunda iki gün süren görüşmeler sonucunda, 2 Mayıs 1920’de hükûmet içerisinde yer alacak vekillerin ne şekilde seçileceğini belirleyen “İcra Vekilleri Suret-i İntihabına Dair Kanun” dört madde hâlinde kabul edilmiştir .
3 Mayıs’ta Meclisin ikinci oturumunda oyların tasnifinin ardından, üçüncü oturumda seçim sonuçlanmıştır. Her vekil için ayrı ayrı olmak üzere salt çoğunlukla yapılan seçimde İsmail Fâzıl Paşa, Nafıa Vekilliği görevine 137 oydan 79’unu alarak getirilmiştir.
Sonuç itibarıyla TBMM’nin ilk hükûmetinde ilerlemiş yaşına rağmen İsmail Fâzıl Paşa da siyasi yaşamında bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Böylece, Meclis Reisi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında kurulan Meclis hükûmetinde, İsmail Fâzıl Paşa ilk Nafıa Vekili olarak görev almıştır. Seçimlerin hemen ardından İcra Vekilleri Heyeti çalışmalarına başlamıştır. Yapılan bir dizi toplantının ardından bir program hazırlanmış ve bu program 9 Mayıs’ta ilk celsede Maarif Vekili Rıza Nur Bey tarafından okunmuştur . İcra Vekillerinin bu programı, mebuslar tarafından beğenilmekle birlikte oldukça kısa bulunmuştur. Mecliste cereyan eden görüşmelerin ardından program kabul edilmiştir .
3.2. Demir Yolları İdaresini Millîleştirme Faaliyetleri
Birinci Dünya Savaşı sırasında demir yollarındaki gayrimüslimlerin aleyhteki faaliyetleri İsmail Fâzıl Paşa’nın Nafıa Vekâleti görevi esnasında en üst seviyeye çıkmıştır. Savaşın sonunda Osmanlı Devleti’nin mağlup olması ile imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdirmiştir. Mütareke, Osmanlı Devlet idaresine siyasi, askerî ve ekonomik anlamda sınırlandırmalar getirerek, devletin egemenlik haklarını kısıtlamıştır. Özellikle Mütareke’nin 10 ve 12. maddeleri, hükûmet yazışmaları dışındaki telgraf telsiz haberleşmesinin denetlenmesini ve Toros Tünelleri’nin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesini öngörmekteydi.
Buna göre hükûmet yazışmaları dışında telgraf ve telsiz haberleşmesinin denetlenmesinin İtilaf Devletleri denetimine bırakılmış olması resmî makamların ülke içinde meydana gelen olumsuzluklarla ilgili çabuk ve doğru haber alabilmelerinin ve verebilecekleri muhtemel talimatları gönderebilmelerinin önünde önemli bir güçlük meydana getirmiştir.  Nitekim Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından özellikle Çukurova bölgesinde yaşanan gelişmeler ve bölgedeki komutanların mesajlarının Ermeni telgraf memurlarınca engellenmesi bunun en büyük göstergesidir .
Bu sayede İtilaf Devletleri yurdun farklı bölgelerinde gerçekleşmesi muhtemel direnç hareketlerini ve kıpırdanmaları engelleyerek Türk milletinin işgallere karşı tepki göstermesine mani olamaya çalışmışlardır. Böylelikle Mütareke sonrasında meydana gelen yabancı işgal müdahaleleri, Ermeniler ve Rumlar gibi zümrelerin olumsuz faaliyetleri Türk milletinin ileride yaşayabileceği kötü günlerin habercisi niteliğindedir. Bu doğrultuda devletin savaş esnasında yaşadığı önemli sorunlardan birisi de dil bilen ve aynı zamanda güvenebilir elemanın yokluğudur. Bu eksiklikten ötürü stratejik faaliyetlerde sansür ve istihbarat işlerinde büyük sıkıntılar yaşanmıştır .      
Bu durum Millî Mücadele sırasında var olan kısıtlı imkânlarla, milletimize bağımsızlığını kazandıracak kadronun işini daha da zorlaştırmıştır. Millî Mücadele’nin başlangıcından itibaren aktif rol oynayan İsmail Fâzıl Paşa’nın I. TBMM’de Nafıa Vekilliği sırasında da Millî Mücadele öncesinde yaşanan gelişmelere benzer nitelikte olaylar meydana gelmiştir. Bu dönemde karşılaşılan önemli problemlerden birisi de gayrimüslimlerin özellikle Rum telgraf memurlarının Millî Mücadele aleyhine girişimleridir. İsmail Fâzıl Paşa bu durumu Meclise sunduğu bir takririnde şu şekilde ifade etmiştir:
“Demir yollarının hüsn-i idaresi memleketin her türlü menafine muvafık olduğu hâlde bunun aksi takdirinde zeki mazarratlar tahaddüs ettikçe malumdur. Müdürlerimi Behiç Bey’in şimdiye kadar şimendiferlerin gerek emr-i idaresinde ruviyyet ve iktidarı ve istikameti mücerreb ve musaddak olduğu hâlde her nasılsa Hıristiyan ve Yunan tebeasından olan memurların bi-hasbi’d-darureşimdiye kadar istihdamlarında zaruret ver ise de Müslüman unsurların bu fertten yani Hıristiyanlardan gördükleri birçok zarar ve felaketten dolayı asabiyetleri günbegün tezayut ederek bunları istihdamlarını bir ikzar-ı mebni olduğu iddiasını rivayet etmektedirler.”
Yaşanan bu olumsuzlukları önlemek amacıyla İsmail Fâzıl Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine gönderdiği yazısında demir yollarında gayrimüslimlerin yerine Müslümanların görevlendirilmesi ve haberleşme dilinin FransızcadanTürkçeye çevrilmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir . İsmail Fâzıl Paşa, demir yollarında görevli Hristiyan ve özellikle de Yunanlı memurların görevlerine devam ettirilmesinin Müslümanlar nezdinde yarattığı olumsuz havaya önemle temas etmiştir. Ermeni ve Rum unsurların yerlerine Müslüman görevlilerin istihdamı konusunu da hazırladığı raporda özetle şu şekilde ifade etmiştir:
1.    Demir yollarının hüsn-i idaresi memleketin her türlü menafiine muvafık olduğu halde bunun aksi tadirinde zeki mazarrartlar tahaddüs ettiği malumdur. Müdürlerimi Behiç Bey’in şimdiye kadar şimendiferin gerek emr-i idaresinde ruviyyet ve iktidarı ve istikameti mücerreb ve musaddak olduğu halde her nasılsa Hıristiyan ve Yunan tebeasından olan memurların bi-hasbi’d-darure şimdiye kadar istihdamlarında zaruret var ise de Müslüman unsurların bu fertten yani Hıristiyanlardan gördükleri birçok  zarar ve felaketlerden dolayı asabiyetleri günbegün tezayut ederek bunların istihdamlarını bir ikzar-ı mebni olduğu iddiasını rivayet etmektedirler.
2.    Bu rivayat ve şayiat her tarafta ol derece taammum ve tevessu’ etmiştir ki bunun aksini ispat ile ikna etmek imkan haricine çıkmıştır.
3.    Bu şayialardan mütevellid olan mazarrat bi’n-netice Behiç Bey Efendi’nin şahsında terekkuz ediyor. Peyderpey ve ahir emir muma ileyha gönderilen pek şedit bir şahsa kasıt hasmiyanlar bu babdadelail-i katiye teşkil ettiler.
4.    Şimendiferlerin hüsn-i idaresi Behiç Bey’in müdüriyet-i umumiyede bekası memuriyetiyle amil olduğuna vekaletçe kanaat-i kamile hasıl olduğundan hem kendi şahsını vikaye etmek ve hem de bu rivayat ve şayiata bir nihayet vermek ve cevab-ı kati tahtında görülmüş olduğundan şimdiki hâlde Yunan tebeasından ve belli başlı göze batan [Heralakus]u ma aile hudud-ı hariciyeye yahut başka uzak mahallerini olur unun behemahalitebeiyyeydi. Ve [Marmurazıl ve Esiliki Mesarati Diyolu] ma aile [Marmurazıl Dardler Sofi] [Telgrafçı Aleksandır Fayuti] ve daha bunlar gibi göze batanların Yunanların tehdidaşayiat ve muhacematı bir dereceye kadar tehvin ve tahfif etmek üzere behemahalibadları.
5.    Balada zikredilenlerden maada tebeiyyeleriyle ahval-ı nafirhayriyeyi izale edecek olanların dahi ibadıhassaten  olunur.
6.    Dirci ve Ankara’dan Cemal, ba-Safcıdiyo gibi vazaif-i adiyede mustahtem Hıristiyan birilerine hemen Müslümanlardan tedarik ve tayiniyle onların ve eminelerine yine verilmesi 
7.    Bu icraatın hemen mevki-i tatbike konulması şimendiferlerin maatip ve merkatını bir takım muhali ve şedid cereyanlarıyla atalaete mahkum kılmak noktasından ala Salame Bey elzem görüldüğünden sabiku’l-beyan eşhasu hakkında görülen muamelenin hemen icrasını mumaileyh Behiç Beyin reviyyet ve maslahat-i vataniye viranesinden bikelam..”
    Nafıa Vekili İsmail Fâzıl Paşa’nın yukarıda bahsettiğimiz önlemleri almasında etkili olan gelişme, Konya Valisi Haydar Bey’in Anadolu Demir Yolları  Müdürü Behiç Bey’e gönderdiği yazısında da doğrulamaktadır. Bu yazıda demir yolları telgraf memurlarının bütün harekâtı, içerideki Rum ve Ermenilere aktardıkları çok açık bir şekilde bir kez daha vurgulanmıştır . Aleyhteki bu faaliyetlere karşı alınan önlemlerin ne derece önemli olduğunu da İsmail Fâzıl Paşa, TBMM’ye verdiği takrirde şu şekilde ortaya koymuştur: “Şahs-ı muhıkları himayeye ruh-ı memleketin ve saltanatın olan şimendiferlerin selamet-i hareketi himaye maksadıyla talimatla tevcih eylediğim icraat biraz mü’ziç olsa dahi min kabul-i emirin ruyet-u iktidarlardan ve vataniyyeden beylerden beklerim.”  Felaket senelerinin yaşandığı ve uçurumun kenarına gelindiği dönemde yeni devletin kurucuları, dışarıda emperyalist güçlere karşı mücadele verirken içerde de bu güçlerin kışkırttığı azınlıklara karşı mücadele vermek zorunda kalmışlardır.
İlgili verilerden de anlaşıldığı üzere, mücadelenin ilk dönemlerinden itibaren ülke geleceği açısından hayati önem taşıyan demir yollarına gereken önem verilmeye çalışılmakla birlikte alınan önlemlerin başında gelen demir yolları idaresini millîleştirme hareketi millî güvenlik açısından da olağanüstü önem taşımıştır . İsmail Fâzıl Paşa’nın başlatmış olduğu bu mücadele ışığında kendisinden sonra görevi devralan devlet görevlileri ülkenin yapılanmasında öncelikle demir ve kara yollarının inşası için gerekli çalışmaları yapmış, demir yollarının yabancı şirketlerden alınıp millîleştirilmesi için büyük gayretler göstermiştir .
3.3. Nafıa Vekâletinden Düşürülmesi
İsmail Fâzıl Paşa Aralık 1920 tarihinin başlarından itibaren Mecliste özellikle demir yolları idaresi ve trenler için gerekli olan araç ve gereçlerin temini noktasında muhalif grupla karşı karşıya kalmıştır . Bu hususta, 4 Aralık 1920 tarihinde, Bursa Mebusu Emin Bey’in demir yollarının tamiratı ve işletilmesi hususundaki sual takriri  ile ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Takririn okunmasının ardından söz alan Karesi Mebusu Hasan Basri; “Meydanda Nafıa Vekâleti de yok, dâhiliye de yok. Takrirleri gönderecek vekalet yok ki!...”  ifadeleriyle eleştirisini yöneltmiştir. İsmail Fâzıl Paşa, takrire ilişkin, 7 Aralık 1920 tarihinde söz alarak, trenlerin yedek parçaları hususunda lazım olan çalışmaları, bu tarihten iki veya üç ay önce başlattığını belirterek, bu hususta İtalya’ya bir heyetin gönderilmek istendiğini fakat bu tarihte maddi olanaksızlıklardan dolayı bunu gerçekleştiremediklerini ifade etmiştir. Buna karşılık elde hazır bulunan sadece ahşap malzemelerden yararlanılmadığına değinmiştir. Bununla birlikte, ülkenin farklı bölgelerindeki demir yolu hatlarından ve dekovil raylarından yararlanılamadığını ifadelerine eklemiştir .
İsmail Fâzıl Paşa’nın ardından söz alan Bursa Mebusu Operatör Emin Bey, daha önce Nafıa Encümeninde görev aldığı dönemde İsmail Fâzıl Paşa’nın da ifade ettiği üzere Avrupa’ya gerek araç ve gereçlerin alınması amacıyla kanun tasarısı hazırladıklarını fakat bu süre zarfında bu konuda gerekli hazırlıklara henüz başlanılamadığını ifade etmiştir. Bu noktada Karesi Mebusu Hasan Basri, İsmail Fâzıl Paşa’ya ve hükûmete;“Paşa hazretlerinin verdiği izahattan anlıyoruz ki, yedek alet, edevat ve yağlar hakkında maalesef bir şey yapılmamıştır.Şimdi bunun yapılmamasını esbabını, bendeniz asıl anladığıma göre, maliyecilik ve daha doğrusu hükümetçilik zihniyetinde görüyorum.”  demek suretiyle sert bir eleştiri yöneltmiştir. İsmail Fâzıl Paşa bu eleştirilere karşılık gelen açıklamanın kâfi olduğunu ve Müdafaa-i Milliye Vekâletinin yapacağı açıklama üzerine ilkbahar mevsiminde projeleri takdim edeceğini ilave etmiştir . 20 Aralık 1920 tarihinde ise, Karahisarı Sahip Mebusu Mehmet Şükrü Bey, İtalya’ya demir yolu malzemesi almaya gönderilen iki mebus hakkında Meclis Başkanlığına; “Nafıa Vekâletince şimendifer alet ve edevatı mubayaa etmek üzere arkadaşlarımızdan iki kişinin İtalya’ya azimeti bittensip azimet etmek üzere olduklarını istihbar ettim. Giden arkadaşların mütehassıs olmadıklarını anladım.”  ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, suiistimal iddiasıyla gensoru önergesi vermiştir.  
Mehmet Şükrü (Karahisarı Sahip) Bey’in bu takririne karşılık Mustafa Kemal Paşa, Bakanlar Kurulunun “Şimendifer yedek edevatı mubayaa etmek üzere Avrupa’ya izam edilecek komisyon azasından olan Kozan Mebusu Dr. Mustafa ve Saruhan Mebusu İbrahim Süreyya Beylere tahsisatlarının tam olarak itasına dair teklifi”ni okutmuştur .Bu teklifin okunmasının ardından söz alan Karesi Mebusu Abdülgafur Efendi Mustafa Kemal Paşa’ya;“ Reis Beyefendi bu istizaha hiç lüzum yok, emri vaki karşısındayız. Aldığımız habere göre bunların gittiği anlaşılıyor.”  demiştir. Abdülgafur Efendi’nin bu ifadesine 25 Aralık 1920 tarihindeki oturumda söz alan Mehmet Şükrü Bey de (Karahisar-ı sahip) “Gördüm ki Meclis-i Âliniz her vakit emri vaki karşısında bulunduğu gibi bu defa da emri vaki karşısında kaldı…”  diyerek Meclis içerisinde muhalif grubun niyetini ortaya koymaktadır.
İsmail Fâzıl Paşa, 25 Aralık 1920 tarihinden daha önce Meclis Kuruluna Mehmet Şükrü Bey tarafından verilen önergeye ilişkin söz alarak bahsi geçen meseleyi şu şekilde özetlemiştir: “23 Ağustos 1336 tarihinde bu şimendiferlerin yedek eşyasını almak lüzumu katisi hissolunmuş idi ki, bunlar alınmadıkça yeniden tamir edilecek yeni eşyası yoktur. Gelelim iki zatın gönderilmesi meselesine. Bunlardan başka mahsus olarak Anadolu hat tamiratı mühendisi Necip Efendi bir de Eskişehir’den ustabaşı Mustafa Efendi gönderildi. Asıl mütehassıs bunlardır, eşyayı bunlar seçecekler ve bakacaklar, gerek haritasını ebadını tetkik edecekler, muvafık olanlarını alacaklar. Ancak, bu mesele mübayaa aşağı yukarı zannederim 150 bin liraya tebliğ olacaktır. 150 bin liralık bir mubaayıtı yalnız bir Necip Efendi’ye, bir mütehassıs veya ustabaşı Mustafa Efendi’ye bu parayı teslim etmeye ben cesaret edemem.”  diyerek, Mecliste cereyan etmekte olan tartışmalara cevap vermeye çalışmıştır. Mehmet Şükrü Bey, İsmail Fâzıl Paşa’nın Mecliste arz etmeye çalıştığı bu duruma karşılık, “Meclis bütçesinin bu kadar açık olduğu bir zamanda tasarrufa riayet etmenin”  lazım olduğunu ve “kendilerinin mütehassıs olarak gönderdikleri bu zevata itimatları yoksa”  itimat ettikleri kimseleri bu vazifeye vermelerinin daha uygun olacağını söylemiştir. Mehmet Şükrü Bey daha sonra İhsan Bey ile birlikte “verilen izahat kâfi olmadığından NafıaVekâletine âdemi itimat edilmesi” amacıyla gensoru vermişlerdir .
İsmail Fâzıl Paşa oylamaya geçilmeden evvel sonradan gönderilen kişilerin kayrıldığına ilişkin suçlamalara karşın şu savunmayı yapmıştır. “Bu adamların kayrıldığı sözünü olanca kuvvetimle reddederim. Zira ben hiçbir zaman vatanıma, milletime zarar verecek bir meselede bulunmadım ki bu sefer de iki arkadaşıma beş-on para vermek suretiyle onları kayırayım da milletimi izrar edeyim. Eğer böyle olmuş olsa idi Sultan Hamid zamanında hiçbir vakit hiçbiriniz benim kadar on yedi sene bu dağlarda sürünmezdi. Bu şerefimi muhafaza edin. İsterseniz itimat ediniz, isterseniz etmeyiniz. Binaenaleyh öyle Nafıa Vekili anlamadan, dinlemeden şu işi yapmış demek… Katiyen bu cehaleti kabul edemem. Sizin işinize gelmiyorsa âlâsını tayin edebilirsiniz. Ona bir şey diyeceğim yok. Ha şimdi mesele, bugün milletin başına çökmüş olan buhran-ı maliyi eğer bu dört bin lira, üç bin lira miktarındaki tahsisat ki bu da tamamıyla bir hüsnüniyete müpteni-mubayaatta bir suistimal olmasını bir fenalık olmasın diye vuku bulan bu maksat ve niyet-i haliseyi başka maksada tebdil edecek olursanız bunu da olanca kuvvetimle reddederim. İşte benim söyleyeceğim bundan ibarettir. (Huzma safa da, ma keder) artık başkasını isterseniz yapabilirsiniz.”
Mustafa Kemal Paşa, üçüncü oturumda oylama sonuçlarını, “Nafıa Vekili İsmail Fâzıl Paşa Hazretlerine karşı 28 itimat, 2 müstenkif, 69 ademi itimat…”  olarak açıklamıştır. Gensoru oylaması sonucu İsmail Fâzıl Paşa’nın Nafıa Vekilliği görevinden düşürülmesi 69 güvensizlik oyuna karşılık 28 güvenoyu ile gerçekleşecektir. İsmail Fâzıl Paşa’nın vekillik görevinden düşürülmüş olmasından sonra da demir yolu malzemesi alımına ilişkin suiistimal kuşkusu devam etmiş ve Meclis gündemine taşınmıştır. İtalya’dan demir yolu malzemesi satın almaları için görevlendirilen Süreyya Bey ve Dr. Mustafa Bey 22 Haziran 1338 (1922) tarihli Meclisin üçüncü oturumda yöneltilen eleştirilere cevap vermişlerdir. İlk olarak söz alan İbrahim Süreyya Bey, özetle şu ifadelere yer vermiştir: 
“Harp sırasında idi. Acele, yani mubayat için bizi gönderdiler. Sonra burada münakaşa olmuş. Biz giderken 110 bin lira tahsisat verdiler. Bu parayı İtalyan frangı yaptılar, bize verdiler ve biz İtalya’da gittik ve tüccar olarak gittik. Bu parayı orada bankaya verdik banka üzerinden faiz yürüttük, yani menafini muhafaza ettik. Aynı zamanda alacağımız eşya için buradan bize bir liste vermişlerdi. Bu listede belki üç dört yüz kalem eşya vardı. Orada aldığımız malları yağ vesaire gibi mallar dâhil olmak üzere uzmanlara götürüyorduk ve bunların tahlillerini yaptırıyorduk. Raporları burada vardır. Nafıa İdaresine verdik. Biz buraya geldiğimiz zaman 1 100 000 frank kadar hesabatı buraya tamamıyla teslim ettik. Nafıa Vekaletine verdik. Nafıa Vekâleti vasıtasıyla şimendiferin muhasebecisi hazır olduğu halde bu hesabat tetkik edilmiştir ve buna dair bize vesika vermişlerdir.”
İfadelerden de anlaşılacağı üzere, listede yer alan demir yolu malzemelerinin ilgili faturaların teslim edildiği üzerinde durulmuştur. Bu ifadelerin ardından Mecliste “kâfi sesleri”nin yükselmiş olması İbrahim Süreyya Bey’in konuşmasının milletvekillerini tatmin ettiğini düşündürmektedir. İbrahim Süreyya Bey’in hemen ardından söz alan Dr. Mustafa Bey ise benzer ifadelere yer vererek herhangi bir şekilde suiistimalin olmadığı ve banka vasıtası ile kendilerine tahsis edilen paranın tutarını gösterir hesap cetvelinin ve bunun karşılığında alınan malların faturalarının Nafıa Vekâleti ve demir yolları idaresince muhafaza edildiği üzerinde durmuştur. Gerek İbrahim Süreyya Bey’in ve gerek Dr. Mustafa Bey’in Mecliste demir yolu malzemesi alımına ilişkin yaptıkları izahat milletvekillerince yeterli bulunmuş ve meclis gündemine bundan sonraki tarihlerde alınmamıştır.
4. Vefatı
İsmail Fâzıl Paşa, bakanlık görevinin ardından “damar sertliği” hastalığı tanısı sonucu Ankara’nın sert iklimi nedeniyle buradan doktorlarının önerisiyle uzaklaştırılmak istenmiştir. Bu durumu Ali Fuat Paşa’ya iletilmiştir .
“Batı Cephesi Kumandanlığından ayrılmış, 21 Kasım 1920’de Moskova Büyükelçiliğine tayin olunmuştum. Hasta babamı yalnız başına bırakacaktım. İtiraf etmeliyim ki, işlerimin fazlalığından kendiyle  lüzumu kadar meşgul olamamıştım. Doktorlar, Avrupa’yı veya İstanbul’u arzu etmediğine göre, Antalya’ya giderek bir müddet istirahat tavsiyesinde bulunmuşlardı. Mustafa Kemal bir kabine toplantısından sonra beni kenara çekerek:
-İsmail Fâzıl Paşa’nın sıhhi durumunu iyi görmüyorum. İstirahata çok ihtiyacı var. Fakat Ankara’dan ayrılmak istemiyor. Bir kere de siz ısrar ediniz, demişti. Aynı ricayı babama iki üç defa tekrarlamıştım. Akşam buluştuğumuz zaman muhakkak suretle Almanya’ya gitmesini, annemi de yanına almasını söyledim. Biraz düşündü sonra:
-Hayır dedi. Ankara’dan ayrılmayacağım.
Sordum: -Neden babacığım?
-Ankara’da oturmaktan zevk duyuyorum. Ankara’dan ayrılacağım gün, veda ziyaretine gittiğim zaman, babamı fazla heyecanlı buldum. Yüzümden, gözümden öptü. İşte o zaman Ankara’da neden kalmak istediğini ilk defa açıkladı:
-Bu mukaddes mücadelenin zaferle neticelenmesini görmek müyesser olmazsa, beni bu millî iradenin merkezinde bir yere gömersiniz. Bu arzumu Mustafa Kemal’e de söyle. Bir oğlum sen isen bir oğlum da odur. Başımı öne eğdim. Ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum. Müteessir olduğumu anlar anlamaz konuyu değiştirdi.”
Ali Fuat Cebesoy’un burada naklettiği gibi İsmail Fâzıl Paşa kendisine, sıhhati için Ankara’dan ayrılması yönünde yapılan telkinleri reddetmiş ve bu sebeple rahatsızlığı geçmemiştir. Rahatsızlığı giderek şiddetlenen İsmail Fâzıl Paşa, 18 Nisan 1921’de Ankara’da gözlerini hayata kapamıştır. Hacıbayram Dergâhı’nda toprağa verilmiştir. Ailesi “Cebesoy” soyadını almıştır .
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda emeği geçen vefalı, üstün bilgi birikimiyle ve ahlakıyla millî değerleri en üst seviyede yaşamış olan İsmail Fâzıl Paşa, gerek askeri sahada gerekse devlet adamlığı ile günümüz devlet adamlarına örnek olabilecek donanıma sahiptir. Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecine tanıklık etmiş olan İsmail Fâzıl Paşa devlet hizmeti yolunda ilk sınavını Karadağ Harbi’nde vermiştir. Tecrübelerini sınadığı son sınavı ise Millî Mücadele sırasında Nafıa Vekilliği görevi olmuştur. İsmail Fâzıl Paşa’nın kırk yıllık süre içinde verdiği hizmeti mısralara şu şekilde aktarılmıştır:
“Arş-ı hüdaya yükseldi namı,
‘Gazi, şehid’ der tarih-i namı
Rahmet AllahîRahmeten ve seâhu”
5. SONUÇ
İsmail Fâzıl Paşa, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine tanıklık ettiği sırada mücadelenin merkezinde olmakla birlikte, devlet içinde yaşanan haksızlıklara ve devleti yıkıma götüren olaylara karşı çıkmış, ilerlemiş yaşına rağmen kendisini gelecekte milletin kurtuluşunu sağlayacak imkânların sağlanmasına adamıştır.
Meclis-i Mebusanın feshi üzerine Ankara’ya gelerek 23 Nisan 1920’de hazır bulunmuştur. İlk kurulan Vekiller Heyetine, 3 Mayıs 1920’de Nafıa Vekili seçilmiştir. Üstlenmiş olduğu bu önemli görevinde olağanüstü tedbirli ve titiz davranmıştır. Millî Mücadele yıllarının hemen başlarında demir yollarında görevli gayrimüslimlerin aleyhteki faaliyetlerinin giderek arttığı dikkati çekmektedir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından hemen sonra işgal kuvvetlerince başlatılan gasp, zulüm ve yağmalara gayrimüslim gruplar da kurdukları teşkilatlarla katılmışlardır. İşgalci güçler bu doğrultuda; Türk milletinin işgallere karşı tepki göstermesini engellemeye yönelik çalışmalarını özellikle demir yolu ve haberleşme ağı üzerinde yoğunlaştırmıştır. Tüm bu girişimler ise kısıtlı imkânlar dâhilinde yapılmaya çalışılmıştır. Paşa bu hakikatlerden hareketle, Nafıa Vekilliği görevi süresince özellikle demir yollarının millî kuvvetlere geçmesi ve yeniden teşkilatlandırılması hususunda; gayrimüslimlerin yerine Müslüman memurların görevlendirilmesi doğrultusunda girişimlerde bulunarak, demir yollarında millîleştirme siyasetini ilk kez hayata geçiren vekil olmuştur. Paşa, aleyhte hareket eden Yunanlı telgraf memurlarının yerlerine Müslüman unsurların görevlendirilmesi ve haberleşme dilinin Fransızcadan, Türkçeye çevrilmesi hususunda Erkân-ı Harbiye Umumiye Riyaseti nezdinde girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimleri neticesinde millî güvenlik sağlanmıştır. İsmail Fâzıl Paşa’nın vekillik görevinin hemen sonrasında bu göreve gelen bürokratlarca da benzer nitelikte önlemler alınmaya devam edilmiştir.
 İsmail Fâzıl Paşa’nın Nafıa Vekilliği görevi sırasında yaşanılan sıkıntıların başında demir yollarında kullanılan kömürün temini hususu gelmektedir. İsmail Fâzıl Paşa, İstanbul’un işgalinin hemen sonrasında Fransızların ve İngilizlerin, Eskişehir hattı üzerinde yaptıkları tahribatın buna neden olduğu üzerinde durmuştur. Bu duruma ilişkin olarak Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Paşa’nın özellikle demir yollarının daha etkin kullanımı için gerekli olan linyit yataklarının cepheye yakın olmalarından dolayı ve askerî harekâtların bu bölgeden istifadeyi zorlaştırdığı yönündeki açıklaması yaşanılan sıkıntıları açıkça gözler önüne sermektedir. Bunun yanında, bu sıkıntıların aşılması için henüz işgale uğramamış yerlerde demir yolu için gerekli maden kaynaklarının çıkarılmasına ilişkin çalışmalar İsmail Fâzıl Paşa zamanında başlatılmıştır.
Bu dönemde işgalci güçler tarafından demir yolu ağının tahrip edilmesi ve önemli sayılabilecek mühimmata İngilizler tarafından el konulması üzerine İtalya’dan demir yolu malzemesi alımı yoluna başvurulmuştur. İsmail Fâzıl Paşa’nın Nafıa Vekilliğinden düşürülmesine ilişkin süreçte bu surette gelişmiştir. İsmail Fâzıl Paşa, İtalya’dan alınacak yedek parça işinde çok fazla titiz davranmasına rağmen, Karahisar Mebus Şükrü Bey’in verdiği gensorunun 25 Aralık 1920’de Genel Kurulda görüşülmesi sonunda, yapılan oylamada güvensizlik gösterilmesi üzerine bakanlık görevinden düşürülmüştür. Bu tarihten sonra, rahatsızlığının artmasına rağmen Ankara’dan ayrılmamış, her fırsatta bu mukaddes mücadelenin zaferle neticeleneceğine inandığını sürekli ifade etmiştir. 
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda emeği geçen vefalı, üstün bilgi birikimiyle ve ahlakıyla millî değerleri en üst seviyede yaşamış olan İsmail Fâzıl Paşa, gerek askerî sahada gerekse devlet adamlığı ile günümüz devlet adamlarına örnek olabilecek niteliklere sahiptir.
KAYNAKÇA
1. ARŞİV BELGELERİ
•    Başbakanlık Osmanlı Arşivi
•    TBMM Arşivi
•     Millî Savunma Bakanlığı (MSB) Arşivi
•    TİTE Arşivi
2. RESMÎ YAYINLAR

Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı Kurtuluş Savaşı’nın Başlatılmasına Dair Belgeler, Genelkurmay Atase Başkanlığı yayınları, Ankara 1999.
Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi Yay., Ankara, 1962.
Türk İstiklâl Harbi Batı Cephesi, Genelkurmay Harp Tarihi Yayını, C. II, 2’nci Kısım III. bs., Ankara, 1999.
Osmanlı Belgelerinde 1909 Adana Olayları, (Yay. haz.: Recep Karacakaya vd. ), Cilt. 2, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı,  Yayın Nu: 113, Ankara 2010.
TBMM ZC, D. I, C. I-VII.
Meclis-i Mebusan, Zabıt Ceridesi, Devre 4, (İçtima-i Fevkalâde, 17 Şubat 1336).
TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. I-III, Ankara 1985.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan Günümüze Hükümetler, Ankara 1998.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 23, Belge: 603.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Zaman Dizini, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara 2004.
100 Soruda 1856-1914 Yıllarında Osmanlı Devleti’nde Siyasi Olaylar, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayını, Ankara 2000.
Osmanlı Belgelerinde 1909 Adana Olayları, (Yay. haz.: Recep Karacakaya vd. ), Cilt.2, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı,  Yayın Nu: 113, Ankara 2010.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı 1, Genelkurmay Başkanlığı Tarihi Dairesi yayını, Ankara 1952.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Genelkurmay ATASE yayını, S. 109, Y.49, Ankara, 2000.

3. MAKALELER VE KİTAPLAR
 “Ahd-ı Milli Esasları”, İleri, 17 Şubat 1920, No:759
 “Ahd-ı Milli Programı”, Vakit, 17 Şubat 1920,  No:819.
“İsmail Fâzıl Paşa”, Türk Ansiklopedisi, C. 20, Ankara, 1972.
“Meclis-i Mebusan’da Ruzname Harici İttihadcı Pervasızlığı”, Alemdar, 17 Şubat 1920).
“Misak-ı Milli Programı Sureti”, İkdam, 18 Şubat 1920, No:8269
Ahmad, Feroz, İttihat ve Terakki, Kaynak Yay., İstanbul 1986.
Akbulut, Dursun Ali, “Sivas Kongresi’nin Gündemi”, Sivas Kongresi I. Uluslararası Sempozyumu, Sivas İli, Sanat, Kültür ve Araştırma Vakfı yayını, Sivas, 2002.
Akın, Rıdvan, TBMM Devleti (1920-1923) Birinci Meclis Döneminde Devlet Erkleri ve İdare, İstanbul 2001.
Akın, Rıdvan, TBMM Devleti (1920–1923) Birinci Meclis Döneminde Devlet Erkleri ve İdare, İstanbul 2001.
Akşin, Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul, 1983.
Almaz, Ahmet, Atatürk’ün Hatıraları ( Büyük Gazi’nin Hatıarat Sahifeleri), Oku Yayını., İstanbul, 2003.
Altuğ, Yılmaz, Türk İnkılap Tarihi (1919-1938), 8. Baskı, İstanbul 1997.
Altuğ, Yılmaz, Türk İnkılap Tarihi (1919-1938), 8. Baskı, İstanbul 1997.
Anderson, Matthew Smith, Doğu Sorunu 1774- 1923, Uluslar arası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, çev. İdil Esen), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2000.
Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), 2. Baskı, TTK Yay., Ankara 1999.
Arslantürk, Hakan. “Bir Osmanlı Paşasının Oğlu Mahmut Muhtar Paşa (1866-1935)”, Askeri Tarih Bülteni, S.50, Yıl:26, s. 159-230.
Artuç, İbrahim, Balkan Savaşı, Kartaş yayınları, İstanbul 1988.
Artuç, Nevzat, Cemal Paşa -Askeri ve Siyasi Hayatı-, TTK Yay., Ankara 2008.
Aslan, Yavuz, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti (23 Nisan 1920-30 Ekim 1923)”, Türkler, Cilt: 16, Bölüm 77, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 37-56.
Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk-Söylev(1919-1920),(Yay. Haz. İsmail Arar, Uluğ İğdemir, Sami N. Özerdim) C. I-III, TTK Yayını,  Ankara 1999.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, T.İ.T. Enstitüsü yayını, Ankara, 1961.
Atay, Falih Rıfkı, Atatürk’ün Hatıraları, Ankara, 1965.
Atay, Falih Rıfkı. Atatürk’ün Bana Anlattıkları, İstanbul 1955.
Aydın, Mesut, “Yeni Türk Devleti ve Misak-ı Milli", Türkler, C.16.
Ayın, Faruk-Göksu Erkan, “Birinci Cihan Harbi Öncesinde Türkiye”, Askeri Tarih Bülteni, Sayı: 51 (26 Ağustos 2001).
Babacan, Hasan, Mehmet Talat Paşa (1874-1921), TTK Yay., Ankara 2005.
Bayındır, Seda, Adana Ermeni İsyanı (1909), İstanbul 1997, (MÜ Türkiyat Araştırma Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi).
Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri 1, Ankara, 1965.
Bayur, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, 2. bs., Cilt: 2, Kısım: 1, TTK Yay., Ankara 1983.
Bıyıklıoğlu, Tevfik, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), TTK yayını, Ankara, 1959.
Bıyıklıoğlu,Tevfik vd.,Türk İstiklal Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara 1962.
Cebesoy, Ali Fuat,  Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul 2000.
Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk,  Temel Yayını, İstanbul 2000.
Çelik, Edip F., Milletler Arası Hukuk, C.I, İstanbul 1975.
Çoker,Fahri, Türk Parlamento Tarihi, TBMM Vakfı Yay., No: 6, Cilt: III, Ankara 1995.
Dallot, Louis, Siyasi Tarih, Tan Matbaası, İstanbul 1966.
Danişmend, İsmail Hakkı, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt: IV, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1972.
Demirel, Ahmet, Birinci Meclis’te Muhalefet: İkinci Grup, 3. Baskı, İletişim Yay., İstanbul 2003.
Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, (Yay. haz.: Aydın Sami Güneyçal), 25. Baskı, Aydın Kitabevi Yay., Ankara 2008.
Driault, Edouard, Şark Mes’elesi, (çev. Nafiz-Yay. haz. Emine Erdoğan), 2. Baskı. Ankara 2005.
Ekincikli, Mustafa, “Milli Hâkimiyet Sürecinde Milli İradenin Ortaya Çıkışı”, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi, Ankara, 2003, s. 187-197.
Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, TTK Yay., Ankara 1994.
Emir Ali Haydar, Türkiye İtalya Harbi Tarih-i Bahrisi, İstanbul 1339.
Ercoşkun, Tülay, “İsmail Fâzıl Paşa’nın (Cebesoy) Islahata Dair Görüşleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 42 (2007), s. 181-199.
Ergin, Ferudun, Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi, Ankara 1977.
Goloğlu, Mahmud, Üçüncü Meşrutiyet, Ankara 1970.
Gotthard, Jaesckhe, Türk Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, (çev: Cemal Köprülü), TTK. Yay, Ankara, 1971.
Gökbilgin, M. Tayip, Milli Mücadele Başlarken Mondros Mütarekesi’nden Sivas Kongresi’ ne, C. II, Ankara 1959.
Güneş, İhsan, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden Halk Fırkasına Geçiş”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 8, Cilt: III, (Mart 1987), s. 427–442.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, İlk Meclis Milli Mücadele’de Anadolu, İstanbul 1990.
İbrahim Abdüsselam Paşa, Yemen Seyahatnamesi ve Bitkisel Coğrafyası, (Yay. Yönetmeni: Işık TabarGençer), Pan Yay., 1. Baskı, İstanbul 2008.
İğdemir, Uluğ, Sivas Kongresi Tutanakları, 3. Baskı, TTK Yay., Ankara 1999.
İsmail Fâzıl Paşa, 92-93 Osmanlı-Karadağ Seferi, (Necm-i İstikbâl Matba’ası), İstanbul 1329.
İsmail Fâzıl Paşa, İslâhataDâirMiitâla'ât-i Umûıniyye, Matba'a-i Osmanîye: Dersaâdet, 1329.
İsmail Fâzıl Paşa, Meşâhîr-i Askeriyemizden Bir Sahîfe, (Necm-i İstikbâl Matba’ası), İstanbul 1329.
Karal, Enver Ziya, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, İstanbul, 1964.
Kasalak, Kadir, “Büyük Devletlerin Osmanlı Devleti’ne Karşı Takip Ettikleri Siyaset (1914-1918) II”, Askeri Tarih Bülteni, Genelkurmay ATASE Başkanlığı yay., Yıl: 24, Sayı: 46 (Şubat 1999).
Kaşıyuğun, Ali , “Enver Paşa’nın Orduyu Islah Çalışmaları 1914-1918”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Hatay 2009, s. 41. (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.)
Kaya, Erol, “ Misak-ı Millinin Sınırları”, Türkler, C.16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002.
Keleşyılmaz, “Birinci Dünya Savaşı’nda Ulusal Güvenlik ve Dil Bilir Eleman İhtiyacı”, Askeri Tarih Bülteni, ATASE Başkanlığı Yayını, Yıl: 25, Sayı: 48, (Şubat 2000), s. 143–147.
Keleşyılmaz, Vahdet, “Belgelerle Anadolu Kongreleri Öncesi Türkiye’den Bir Kesit”, Erzurum ve Sivas Kongreleri Sempozyumu (27-29 Mayıs 2002), Ankara 2003, s. 113-122.
Kırzıoğlu, Fahraettin, “Amerikan Mandasını Kimler İstiyor ve Kimler Nasıl Öneriyorlardı?”, BTTD, C. XII, S. 67-68, (Nisan-Mayıs 1973).
Kili, Suna, Türk Devrim Tarihi, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul 2001.
Koca, Salim - Yalçın, E. Semih, “Mustafa Kemal Paşa’nın Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne Tayininde Osmanlı Genel Kurmayı’nın Rolü”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. X, Sayı:29 ( Temmuz 1994 ).
Kohn,Hans, Panslavizm ve RusMillîyetçiliği, (çev. Agah Oktay Güner), 3. Baskı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını, Ankara 1991.
Konukçu, Enver, “Erzurum ve Sivas Kongresi Günlerinde Ermeni Meselesi”, Erzurum ve Sivas Kongresi Sempozyumu, GÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi, Ankara 2003, s. 37-44.
Kurat, Akdes Nimet, “Panslavizm” , AÜDTCF Dergisi, C .XI,  S.2-4, (Haziran-Aralık, 1953), s. 241-278.
Kurat, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990.
Kurat, Yuluğ Tekin, “1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nin Sebepleri’’, Belleten, C. XXVI, S. 103, TTK Yayını, Ankara 1962.
Kurat, Yuluğ Tekin, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması, Ankara 1976.
Kuzuoğlu, M. Fahrettin, Bütünüyle Erzurum Kongresi, Ankara 1993.
Omurtak, Salim vd., “ Atatürk” Maddesi, İslam Ansiklopedisi, C. I, İstanbul,1993
Orbay, Rauf, Cehennem Değirmeni Siyasi Hatıralarım, C. I, İstanbul 1993.
Ortaylı, İlber, Osmanlı İmparatorluğu Alman Nüfuzu , İletişim Yay., İstanbul 1998.
Osmanlı Ansiklopedisi, C.VI, İz yayınları, İstanbul 1966.
Osmanlıca Türkçe Sözlük, ( Kolektif eser) Cihan  Yayınları, İstanbul, 2003.
Özçelik, Ayfer, Ali Fuat Cebesoy,  Akçağ Yayınları, Ankara 1993.
Özçelik, Ayfer, Ali Fuat CEBESOY, Hayatı ve Faaliyetleri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara 1989. (Basılmış Doktora Tezi).
Özkaya, Yücel, “İstanbul'un İşgali Üzerine Aydınların İstanbul'dan Ankara'ya Kaçışı Olayı”, Atatürk Araştırma Dergisi, Sayı: 13, Cilt: V, (Kasım 1988), s. 127–143.
Peyami Safa, Güzide Serdarımız Ali Fuad Paşa ve Pederi Merhum (İsmail Fâzıl) Paşa, Orhaniye Matbaası, (Basım Yılı Belirtilmemiş).
Pakalın, Mehmet Zeki, Sicil-i Osmani Zeyli, (Yay. haz.: M. Metin Hülagü), C. 10 TTK Yay., Ankara 2008.
Saray, Mehmet, Rus İşgali Devrinde Osmanlı Devleti İle Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler (1775-1875), İstanbul 1985.
Sarıkoyuncu, Ali, “Şark Meselesi ve Tarihsel Gelişimi”, Askeri Tarih Bülteni, Genelkurmay ATASE Başkanlığı yay., Yıl: 19, Sayı: 36 (Şubat 1994), s. 1-22.
Sedes, İ. Halil, 1876-1877 Osmanlı Karadağ Seferi, Askerî Matbaa, İstanbul 1936.
Sedes, İ. Halil, 1876-1878 Osmanlı- Rus Savaşları Bosna Hersek ve Bulgaristan İhtilalleri, İstanbul, 1946.
Selek,Sebahattin, Milli Mücadele, Cilt: II, İstanbul 1970.
Shaw, Stanford-Shaw,Ezel Kurat, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Reform, Devrim ve Cumhuriyet Modern Türkiye’nin Doğuşu (1808-1975) (çev.: Mehmet Harmancı), C. II, E. Yayınları, İstanbul 1983.
Sonyel, Salahi Ramazan, “İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vukubulan Türk-Ermeni Olayları (Temmuz 1908-Aralık 1909)”, Belleten, C. LI, S. 201, Aralık 1987, s. 1241-1289.
Süer, Hikmet, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi Balkan Cephesi, 2. Baskı, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayını, Ankara 2004
Sükan, Şadi, TürkSilâhlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi Kafkas Cephesi Harekâtı, Cilt II, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yay. Ankara 1985.
Şıvgın, Hale, Trablusgarp Savaşı ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, Ankara 1989.
Talat Paşa’nın Anıları, (Yay. haz. Alpay Kabacalı), İstanbul 2000.
Tansel,Sebahattin, Mondrostan Mudanya’ya Kadar, C.I, Ankara, 1991.
Tunç, Salih, “Mütareke Dönemi Aydınlarından Müderris Ahmet Selahattin Bey’in İstiklalci Fikirleri, Askeri Tarih Bülteni, Y. 26, S. 50, (Şubat 2001).
Turan, Mustafa, Milli Mücâdele’de Siyasî Çözüm Arayışları (30 Ekim 1918-24 Temmuz 1923), 2. bs., Ankara 2005.
Türkmen, İsmet, “I. TBMM Hükûmeti Döneminde İsmail Fâzıl Paşa’nın Nafıa Vekilliği Görevi (1920-1921), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: X, Sayı: 3, Aralık 2008, s. 135-158.
Türkmen, İsmet, “İsmail Fâzıl Paşa’nın 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nin Kahramanlarına Dair Değerlendirmesi”, Tarihin ve Tarihçinin İzinden –Kâzım Yaşar Kopraman Armağanı-, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 2014, ss. 324-342.
Türkmen, Zekeriya, “Esaretten Özgürlük ve Bağımsızlığa Uzanan Yolda Mustafa Kemal Paşa”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Yıl: 21, Sayı: 372, (Nisan 2002).
Uçarol, Rifat, Siyasi Tarih (1789-2001), 7. Baskı, İstanbul 2008.
Unat, Faik Reşit, Tarih Vesikaları Dergisi, C .I., S. I, (Haziran 1941).
Yalçın, E. Semih – Koca, Salim, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya Geçişi, Berikan Yay., Ankara 2005.
Yılmazçelik, İbrahim - Özdem, Ali Gökçen, “İsmail Fâzıl Paşa’nın Kaleminden 1292-1293 (1876-1877) Osmanlı-Karadağ Seferi”, On Dördüncü Askerî Tarih Kongresi (3-7 Aralık 2012) –Sunulmayan Bildiriler-, ATASE Daire Başkanlığı Yayınları,  ss. 3-38.
Yüceer, Saime, “Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı ve Geri Çağrılışı Üzerine Bir İnceleme”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl:26, Sayı:51. (Ağustos 2001).
Zürcher, Erik Jan, Milli Mücadele’de İttihatçılık ( çev.:Nüzhet Salihoğlu ), İstanbul, 1987.