İRÂDE-İ MİLLİYE SİVAS’TATECELLİ ETMİŞTİR[1]
Prof. Dr. İsmet TÜRKMEN
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi Tarih Bölümü/Tokat
MustafaKemal Paşa, 9. Ordu Müfettişliğigöreviyle 19 Mayıs 1919 günü sabahın ilk saatlerinde Samsun’a geldiğindeYunanların İzmir’e asker çıkarmasıyla,Mondros Mütarekesi’nin uygulamayakonulduğu günlerde durumun gittikçe ağırlaştığı ve milleti daha ağır sonuçlarınbeklediği anlaşılmıştı. Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa, memleketçapında ve millete mal edilecek bir Millî Mücadele planı ve programınınhazırlanarak uygulanma zamanının geldiği kanaatine varmıştı.[2]
MustafaKemal Paşa, millî bütünlüğüsağlayacak kararların alınarak millete duyurulması ve ülkenin değişikyerlerinde kurulmuş olan cemiyetlerin[3]tek çatı altında toplanmasının önem taşıdığını düşünmüştür. Bunungerçekleştirilmesi için, memleketin ileri gelenlerinin, idari görevlerdekiyüksek kademe personelinin, kurulmuş olan cemiyetlerin ileri gelenlerinin vemilletin güvenini kazanmış olan kimselerin, bir genel toplantıya çağrılması vebunlar arasında fikir birliğine varılmasının gerekliliği düşünülmüştür. MustafaKemal Paşa, Sivas’ta genel bir millîkurultay toplama kararını şu şekilde dile getirmektedir: “Bu sebeple 18 Haziran 1919 tarihinde Trakya’ya verdiğim direktifteişaret ettiğim bir noktanın, tatbik-i zamanı gelmiş bulunuyordu. Hatırınızdadırki o nokta, Anadolu ve Rumeli teşkilat-ı milliyesini tevhid ederek, birmerkezden temsil ve idare eylemek üzere, Sivas’ta umumi bir heyet-i milliyetoplamaktı.”[4]
Bukararla, 21 Haziran 1919 günü Amasya’da millî idareyedayalı olarak memleketin geleceği üzerinde, milletin isteklerine yakışır birşekilde, elden geleni yapacak millî bir “İdareHeyeti”nin işbaşına getirilmesi fikri ilk defa karara bağlanmıştı. Millîegemenliğe dayanan ve bağımsız bir Türk devletinin kurulması temelinin atılması içinErzurum ve Sivas Kongrelerinin süratle yapılması önemi üzerindedurulmuştu.[5]
Anadolu’dameşru gücünü muhafaza etmekte ısrarlı olan Damat Ferit Hükûmeti de İstanbul’da valilertoplantısını gerçekleştirme gayretinde idi. Bahsi geçen toplantı yapıldığısırada, Erzurum Kongresi 7 Ağustos 1919’da yayımlanan birbeyanname ile sona erdi. Kongre kararlarının Amasya Kararlarının daha genişletilmiş bir ifadesiolduğunu söyleyen Ali Fuat Paşa kararlarından büyük memnuniyet duyduğunubelirtmektedir[6].Erzurum Kongresi’nin mahallî bir kimlikten çıkıp bütün memleketteki Müdafaa-yıHukuk Cemiyetlerinin de katılmasıyla bir millî birlik kongresi kimliğinebürünmesinden ürken İstanbul, Sivas Kongresi hazırlıkları öncesinde de endişesiniarttırmakta ve kongrenin toplanmasını engellemek maksadıyla her türlü çareyebaşvurmaktaydı. [7]
Busırada Mustafa Kemal Paşa ise Sivas Kongresi’ne katılmak üzere, 29Ağustos 1919 tarihinde Sivas’a ulaşmıştır[8].
Kongre Hazırlığı
Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919 saat 14:00’de SivasLisesi salonunda Mustafa Kemal Paşa’nın Osmanlı Devleti’nin o günkü durumunugözler önüne seren tarihî nutkuyla başlamıştır.[9]Mustafa Kemal Paşa’nın açış konuşmasının ardından ilk sözü alan İsmail FâzılPaşa, kongre başkanlığının, birer gün arayla yahut birer hafta devam etmeksuretiyle yapılmasını teklif etmiştir. Seçim yapılırken de aza veya temsiledilen vilayet ve sancak isimlerinin de baş harflerinin dikkate alınmasıyönünde görüşünü beyan etmiştir.[10]İsmail Fâzıl Paşa’nın ifadesine karşılık Mustafa Kemal Paşa bu durumun nedenicap ettiğini sormuştur. İsmail Fâzıl Paşa; “Busuretle işin içine şahsiyet karışmamış olacağı gibi, harice karşı da müsavatariayet” sağlanacağını düşünmektedir.[11]Ağustos ayından itibaren Sivas’a gelmeye başlayan delegelerden bazıları,aralarında toplantılar yapmaya başlamış ve hazırlanan bazı projeleri kalemealmışlardır. Bu toplantılar Mustafa Kemal Paşa Sivas’a geldikten sonra da devametmiş ve görüşmelerden birinde Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas Kongresi’ne başkan seçilmemesikararlaştırılmıştır. Buna karşılık Mustafa Kemal Paşa, kongrede riyasetmeselesine ilişkin Nutuk’ta şu ifadelerine yer vermektedir: “…Riyasete, belki müsinn (yaşlı) bir zatıngetirilmesi muvafık olacağını düşünüyordum. Bu maksatla bazı arkadaşların danokta-ı nazarlarını istimzac ettim. Bu meyanda, kongre salonuna girmezden evvelRauf Bey’e tesadüf ettim. Kimi Reis yapalım? dedim. Rauf Bey âdeta heyecanlıbir sesle, zaten söylemeye hazırlamış olduğu o anda hâlinden anlaşılan birtavırla keskin bir lisanla: Sen Reis olmamalısın!” dedi. Derhâl Hüsrev SamiBey’in verdiği malumatın sıhhatine inandım ve bittabi müteessir oldum.”[12]
Bununlabirlikte, İsmail Fâzıl Paşa’nın bahsi geçen teklifi kongrece kabul edilmemiş veyapılan divan reisliği seçimi sonucunda Mustafa Kemal Paşa başkanlığa, Bekir Sami Bey birinci başkanlık vekilliğine, Rauf Bey ikincibaşkanlığa, İsmail Hami ile Şükrü Beyler de kongre sekreterliğineseçilmişlerdir.[13]Kongrede ayrıca yeterince komisyon oluşturulmuştur. Kongre toplanmadan birİhzari Encümen (Hazırlık Komisyonu) kurulmuş ve bu komisyon bir gündemhazırlamakla meşgul olup, kesin olmamakla birlikte, gündemin ana hatlarınıbelirlemiştir.[14]Bu doğrultuda başkanlık divanı ve komisyon seçimlerinden sonra ele alınanönemli husus, yemin meselesidir. Delegeler, kongrenin toplanma amaçlarıdoğrultusunda yemin edecekler ve bunun dışında faaliyet göstermeyeceklerdi.Bununla ilgili olmak üzere İhzari Encümeni, kongre üyelerinin hiçbir siyasiparti duygusuyla hareket etmeyeceklerine dair bir yemin metni hazırlanmasını vesöz konusu metnin halka duyurulmasını kararlaştırmıştı. Yine İsmail Fâzıl Paşayemin metninin hazırlanması aşamasında, Millî Mücadele’nin aleyhinde olanlarınkendilerini ittihatçılıkla suçladığına dikkat çekerek bu durumun ülkeiçerisinde ve dışında fena tesirlerinin olacağına dikkat çekmektedir.[15]Buna dayanarak, İsmail Fâzıl Paşa birleşimin ilk oturumunda okunan üzerindeuzun uzadıya tartışmaların yapıldığı şu metni ihzarı encümen namına teklifeder:
Yemin Sureti:
“Makam-ı celil-i hilâfet ve saltanata,İslâmiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka birgaye takip etmeyerek her türlü ihtirasat-ı şahsiye ve siyasîyeden ve fırkacılıkamalinden münezzeh bir azm-ü iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma namusumve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billah…”[16]
Buyemin metnine karşı çıkanların başında Mustafa Kemal Paşa vardır. Mustafa Kemal Paşa, kongrenin hertürlü parti fikrinden ayrı olduğunu belirtmiş ancak, Meclis-i Mebusanınaçılışına kadar geçen süreçte siyasetten uzak kalınmasının doğru olmadığınıifade etmiştir.[17]Bu hususta; Mustafa Kemal Paşa’ya katıldığını belirten İsmail Fâzıl Paşa, “Bu yemin kongreye mahsus olduğundan hükmükongrenin müddet-i devamıyla mukayyettir.”[18]diyerek, içeriğinde gerekli değişikliklerin yapılmasını istemiştir. Gündeme geçilmedenönce, kongrenin herhangi bir partiyle bağının bulunmadığının ve özellikleİttihat ve Terakki Cemiyeti ile hiçbir ilgisi bulunmadığınınyemin ile doğrulanması ve yemin içeriğinin hazırlanması kongre gündemini üç günmeşgul etmiştir. Tartışmalar sonunda kongre üyeleri İttihat ve Terakkiciolmadıklarını teyit ederek metni üyelerin birer birer okuması suretiyle kabuletmişlerdir.[19]Kongreyi, gündem maddelerine geçilmeden evvel uzun süre meşgul eden diğer birhusus da padişaha kongre adına sunulacak olan arizadır. Bahsi geçen ariza(yüksek bir makam veya kimseye verilen dilekçe) İkinci İçtima-ı Umumi’ninikinci celsesinde Hami Bey tarafından okunur. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, bu hususun ayrıcamüzakere ve tatbik edilebileceğini ifade buyurur. Müsvedde metin üzerinde diğernoktalar tartışılır.[20]6 Eylül günü, padişahın tahta geçişinin yıl dönümü münasebetiyle bayram olduğuiçin toplantı yapılmamıştır. MustafaKemal Paşa’nın başkanlığında 7 Eylül’de 14:30’da üçüncü birleşimin ilkoturumunda Mustafa Kemal Paşa Refet Bey’i Heyet-i Temsiliye azası olarak Genel Kurula takdim etmiştir. Busayede Heyet-i Temsiliye üyelerinin sayısı 10’a yükselmiştir[21].Aynı gün kongreye ayrı ayrı çekilen tebrik telgraflarının okunmasının ardındanİsmail Fâzıl Paşa tarafından verilen önerge okunmuştur. Söz konusu önergede,İsmail Fâzıl Paşa mevcut hükûmetin (Damat Ferit Paşa Hükûmeti) düşürülerek yerine “millî iradeye”[22]göre hareket edecek bir kabinenin kurulması, Meclis-i Mebusan’ın toplanması veABD mandasının kabul edilmesi gibi noktalara temas etmiştir.[23]Talebin daha sonra Mahzar Müfit’in teklifiyle “Teklif Encümenine havale”dikkati çekmektedir. İsmail Fâzıl Paşa bunun üzerine takrirde belirtilennoktaların önem arz ettiğini belirterek teklif encümeninin kararını seri birşekilde vermesini istemiştir. Buna karşılık Mustafa Kemal Paşa da aynı görüşteolduklarını ifade ederek nihayet esas maksat olan Erzurum Kongresi’nin nizamnamesinin maddelerinindeğiştirilmesi hususunda çalışmaları başlatacaktır. Gerekli hazırlıklarınönceden yapılması, kararlarının bir gün gibi kısa sürede alınmasınısağlamıştır.
MustafaKemal Paşa, nutkunda bahsi geçenhususu şu şekilde izah etmiştir:
“1) Cemiyetin ünvanı “Şarkî Anadolu Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti” idi. “Anadolu veRumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” oldu.
2) Heyet-i Temsiliye, Şarkî Anadolu’nun heyet-i umumiyetini temsil eder”kaydı yerine “Heyet-i Temsiliye vatanın heyet-i umumiyesini temsil eder” dendi.Mevcut azaya da daha altı zat ilave olundu.
3) “Her türlü işgal ve müdahaleyi,Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matuf telakki edeceğimizden müttehidenmüdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir” yerine “Her türlü işgal vemüdahalelerin ve bilhassa Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matuf harekâtınreddi hususlarında müttehilen müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir.”denildi.
Bu iki cümledeki fark, mana itibarıylabittabi pek büyüktür. Birincisinde Düvel-i İtilafiye’ ye karşı hasmane vaziyetve mukavemet telaffuz olunmuyor. İkincisinde bu cihet ısarahat kesbediyor.”[24]
İsmailFâzıl Paşa bahsi geçen bu son maddede şu noktalara temas etmiştir. İlk olarak, “…Her ecnebi tecavüzünden behemehâl Rumlukve Ermenilik çıkması muhakkak değildir.”; demiştir. İkinci olarak; “… Rumluk ve Ermenilik gayelerine müsaadeedilmeyeceği gibi, sair itilaf harekâtına lakayıt kalınmayacağını yazsakmuvafık olmaz mı?” diyerek bahsi geçen kararın değiştirilmesinde önemli birgörev üstlenmiştir[25].Ayrıca İsmail Fâzıl Paşa, Mahzar Müfit Bey ve arkadaşlarıyla, nizamnamenin 4.maddesini oluşturan sorun üzerine, ikinci celsede önerge[26]verirler:
“Kongre Riyaset-i Aliyesine
İsmail Fâzıl Paşa Hazretleri ile MahzarMüfit Bey ve rüfekasının umur-ı dâhiliye ve hariciye hakkında vermiş olduklarıtakrirler işbu dördüncü maddenin esasatı ile alakadar görülmekte olduğundan bubapda Teklif Encümeni’nin nokta-i nazarı taayün ettikten sonra işbu müzakereedilmek üzere şimdilik teh’r-i müzakeresini teklif ederiz.
Yozgat Tıbbıye Yusuf Şükrü,Bahri Hikmet Eskişehir, Alaşehir Afyon Karahisar Hüseyin İbrahim Süreyya, Mehmet Şükrü Bor, NiğdeDenizli Karahisar Halit Mustafa, Mazharmüfit, Salih Eskişehir Halid İbrahim.
MustafaKemal Paşa dördüncü maddeye ilişkin nutkunda şu ifadelereyer verir: “Hükûmet-i Osmaniye birkazyık-ı düveli karşısında buraları (yani şark vilayetlerini) terk ve ihmaletmek ıstırarında bulunduğu anlaşıldığı takdirde alınacak idari, siyasi, askerîvaziyetlerin tayin ve tespiti, yani idare-i muvakkate teşkil etmek meselesi...”Sivas Kongresi Nizamnamesi’nde bu maddedeki“buraları” yerine mülkümüzün herhangi bir cüzünü terk ve ihmal etmek…”suretinde şamil ve umumi bir kayıt kondu.”[27]Müzakerelerin ardından nizamname üzerinde düşünülen değişiklikler önergekomisyonuna gönderilmiş takip eden oturumların ardından görüşmeler 10 Eylül1919 tarihinde sonuçlandırılmıştır[28].
Kongrede Manda ve Himayeye Destek ve Tepkiler
Kongredeen çok tartışılan konulardan birisi de “mandameselesi” olmuştur[29].Erzurum Kongresi’nde her türlü mandanın kabuledilemeyeceği hususunda alınan karara karşılık Sivas Kongresi’ne gelindiğinde manda yanlıları,Millî Mücadele’yi, daha başlangıçta sonuçsuz bırakacak girişimlerdebulunmuşlardır.[30]Sivas Kongresi öncesi özellikle Amerikan mandasıtaraftarlarının müthiş bir propaganda faaliyeti yürüttükleri anlaşılmaktadır.Millî Mücadele’nin önemli simalarından Kara Vasıf ve Halide Edip Hanım’ın Mustafa Kemal Paşa’ya yazdıklarımektuplar dikkati çekmektedir. Kara Vasıf Bey, mektubun bir yerinde özetle şuifadelere yer vermektedir: “…Elbetteistiklâlimize en çok mahzuru dokunmakla beraber, Amerika bizi, Avrupa boyunduruğundan, dâhili imtiyaz vekeşmekeşlerden kurtaracak, memlekete para sarf edecek, iş çıkaracak, bizi asrîbir inkişafa mazhar edecek yagane hükümettir... Amerika’yı kazanmak. Bir defaevet derse âh bir evet derse, konferansa bizim dava vekilimiz sıfatıylagözlerini beletirse, zannederim ki vatan kurtulmakla hiç taahhur etmeyecek.”[31]
HalideEdip Adıvar da, 10 Ağustos 1919 tarihli yazısında; “...Sivas Kongresini’ katedinceye kadar AmerikanKomisyonu’nu alıkoymağa çalışıyoruz. İşte bütün bunlar karşısında, davamızdazahir olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden taksim ve izmihlâlkorkusu karşısında, kendimizi Amerika’ya müracaata mecbur görüyoruz.”[32]Anlaşılacağı üzere Adıvar, geçici Amerikan mandasının Türk milletinin haklı davasını kazanmasında, dahaaz zararlı bir yol olduğuna inanmaktadır.
RaufBey, yaşanan bu gelişmeleri şu şekilde izah etmiştir: “İstanbul’daki, asker sivil münevverlerin büyükbir ümitsizlik içinde, memleketin bundan böyle bir İngiliz veya Amerikamurakebesi, yani mandası olmadan yaşayamayacağını, bilhassa mali sıkıntılardankurtulmak için behemehâl İngiltere ve Amerika gibi büyük bir milletin mandasıaltına girilmesini zaruri gördüklerini ve bunu temin için teşebbüslere hattabazılarının bu hususta İstanbul’daki Amerikan Tetkik Heyetiyle temasageçtikleri bildiriliyordu.”[33]Amerikan mandasının propagandaları yoğunluğunu kongre öncesinde bu şekildedevam ettirmiştir.
RaufBey’in kongrede manda hususuna ilişkin şu noktalara değinmiştir:
“İktisadî, malî ve sınaîihtiyaçlarımızı taktir ile devlet ve milletimizin iç ve dış istiklâli vevatanımızın tamamiyeti mahfuz kalmak şartıyla, memleketimize karşı istila emelibeslemeyen herhangi bir devletin fennî, sınaî ve iktisadî yardımınımemnuniyetle karşılayacağımızı ve bu insanca adil şartları havi bir sulhu,beşerin selameti ve alemin sükûnu adına, yapmaya hazır olduğumuzu ilanetmiştik. Şimdi bu yardımı Amerika’dan istememiz muvafık görülüyor, Amerika dabuna talip oluyorsa, kanaatimce, bunun açıkça ifadesinde bir mahzur olamaz…Zayıf kaldığımız müddetçe, taksim tehlikesi de baki kalacaktır. Bu sebeple, biran evvel kuvvetlenmenin çaresini bulmamız lazımdır. Kanaatime göre bu da ancak,tarafsızlığı malûm olan Amerika’nın yardımını kabulle kabil olabilir.” [34]
Uzunsüre kongrede manda meselesinin gündemde kalmasının arkasındaki faktörünmilletin güvenini kazanmış ve mücadelenin önde gelen isimlerin taraftarolmaları şeklinde düşünülebilir. ABDmandası konusunda kongre sürecinde en önemli adım 8 Eylül Pazartesi günüyapılan dördüncü birleşimin ilk oturumunda gerçekleşmiştir. İsmail FâzılPaşa’nın İhzari Encümeninden daha önceden, Teklif Encümenine havale edilmişolan muhtırayı gündeme taşımıştır. Gündeme alınan bu muhtıra hakkında İsmailFâzıl Paşa özetle şu ifadelere yer vermiştir. “...Yolda gelirken Hami Beyle teati-i efkâr etmiş ve birtakım esasathazırlamıştık. Hami Bey bu esasatı İhzarı Encümene izah etti; bil-müzâkerebunlar kabul edildi ve encümen namına kongre heyet-i umumiyesine teklif edilmeküzere bir muhtıra şeklinde kaleme alınmasını encümen Hami Bey’e tevdi etti.Hami Bey bunu kaleme alarak muhtırayı vücuda getirdi.”[35]
Muhtıranınokunmasının ardından, söz alan Mustafa Kemal Paşa, muhtıranın içeriğihakkında görüşmelere geçilmeden önce bazı noktalara dikkat çekmek istediğiniifade etmiştir. Bu noktalardan ilki, Mr. Braun ve beraberinde getireceği ellibin kişilik amele ordusudur[36].Söz alan Kara Vasıf Bey (Gaziantep Delegesi) “manda”nın içeriği hakkında uzun birbeyanatta bulunmuştur. Vasıf Bey’e mandayı “…Üçtürlü manda icat edilmiştir. Bunların birincisi akvam-ı bedeviye ve müstemlekâtüzerine vaz edilecek manda; ikinci Harb-i Umumi’den sonra kesb-i istiklâl etmişmilletler ve mesela Ermeniler üzerine vaz olunacak manda ve üçüncüsü deharb-i umumiden evvel de müstakil olan devletler hakkında mevzu-ı bahis olanmanda! İşte bizimki bu üçüncü kısma dahildir ve hatta biz bu üçüncü kısma dahilolabilecek yegane devletiz...”[37]şeklinde tarif etmiştir.
Dahasonra söz alan Osman Nuri Bey, Hami Bey’le yaptıkları görüşme neticesinde, HamiBey’in “Mandanın muhil-li istiklal(bağımsızlığı zedeleyen) olmadığını” söylediğini ifade etmiştir. Daha sonra20 maddeden oluşan bazı noktaların kaydedildiğini[38]ve devletler hukukunda kabul edilen bağımsızlığın korunması hâlinde mandanınteklif edilebileceğini ifade etmiştir. İsmail Fâzıl Paşa’nın da bu öneriyikabul ettiğini ilave etmiştir.[39]
Buifadelere ilişkin söz alan Şükrü Bey hangi devletin mandasının kabul edildiğinişu şekilde izah eder: “Memlekette ne fen,ne sanat, ne para var; binaenaleyh elbet bir muavenete[40]ihtiyacımız var. Bu itibar ile müzaheret lüzumuna kani olduk; bu müzahirin enmuvafıkı kim olacağını düşündük. Mevcut dört devletin hangisinin muvafıkolacağını hesap ettik. İngiltere’yi kabul edecek olursak, arabamızısürükler. Fransa mali itibarıyla müsait vaziyette değil,kendisi muhtac-ı himmet. İtalya’nın Anadolu’daki ihtirasatı manidir dedik vebinaenaleyh en muvafık devlet olarak Şarkta istila politikası düşünmeyenAmerika’yı kabul ettik.”[41]
Kongreninilerleyen saatlerinde manda meselesi hakkında tartışmaların şiddetinin birazdaha arttığı dikkati çekmektedir. Bununla birlikte Mustafa Kemal Paşa, verilen rapordavurgulanan “devletin iç ve dışbağımsızlığından vazgeçmemesi ve (ikincisi de devlet ve ulusun zararlı dışbaskılara karşı bir yardım ve desteğe gereksinmesi” noktalarına temasederek bu hususun Teklif Encümene havalesini istemiştir. Buna karşın, BekirSami Bey ve İsmail Fâzıl Paşa bu öneriye karşıçıkmışlardır. İsmail Fâzıl Paşa özellikle şu noktalara temas ederek: “Kaybedecek zamanımız yoktur; esasen meselede basitleşmiştir: Tam istiklâl mi, yoksa manda mı kabul edeceğiz? Tespitedeceğimiz karar budur. Böyle mühim ve ehem olan bir meseleyi tekrar encümeneve ondan sonra tekrar heyet-i umumiyeye havale ile vakit geçirmeyelim. İş uzar.Zamanımız kıymettardır. Buna bugün, yarın, yahut öbür gün herhâlde heyet-iumumiyede bir karar verelim. Encümende vakit geçirmeyelim, çünkü pek ruhu birmeseledir.”[42]diyerek bir an evvel kongrenin manda hususunda karar vermesini istemişlerdir.Bundan sonra Hami Bey de söz almış öncelikli olarak İsmail Fâzıl Paşa’ya veBekir Sami Bey’e katıldığını ifade ederek şunu eklemiştir: “…Herhâlde bir müzaherete muhtacız ve bunun en iptidai dâhilî devaridat-ı devletin ancak borcumuzun faizine tekabül edebilmesidir!”[43] Buifadelere karşın, manda aleyhine atıfta bulunan Rauf Bey “manda tabirinikullandığımız zaman artık istiklaliyat tabirini kullanamayacaksak, mandayıkabul etmemeye burada karar verelim diyerek, tartışmanın daha da sertleşmesinesebep olmuştur. İsmail Fâzıl Paşa, Rauf Bey’in bu ifadelerine karşılık uzun birkonuşma yapmıştır. Bu konuşmasının bir yerinde aynen şu ifadeye yer vermiştir: “…Biz (Bekir Sami Hami Bey) mandayı kabulediyoruz da, istiklali istemiyoruz demedik! Eğer maksadımız bu ise, her üçümüzüde hain-i vatan telakki ederim! Manda demek, siyaseten olmaktan ziyadeiktisaden memleketin imar ve i’lâsı için lazım gelen muavenet ve müzaheretdemektir.”[44]ifadelerden de anlaşılacağı üzere, İsmail Fâzıl Paşa ve diğer mandayı savunankongre delegeleri, Türk milletinin yaşanan büyük felaketlerin ardındantek çıkar yolunun güçlü bir devletin manda ve himayesine girmesinin gerekliolduğunu düşünmekle beraber daha ileri giderek böyle bir uygulamaya mahkûm vemecbur olduklarını düşünmektedirler. Fakat şunun da altını çizmek gerekirse, bufikri savunanlar Türk milletini sevip çaresizliğine inanıp, manda ve himayeyitek kurtuluş yolu olarak gören Türk aydın ve idarecileridir. Bu açıdan bahsigeçen bu kimseleri, Türk milletinin aşaması veya kurtuluşu pek umurlarındaolmayan diğerlerinden kalın çizgilerle ayırmak gerekir[45].Daha sonra tekrar söz alan İsmail Fâzıl Paşa, yanlış anlaşılmaya yolaçtıklarını ifade ederek, Bekir Sami Bey ve Hami Bey bu muhtırayı geri aldıklarınıbelirtmişlerdir.[46]İhzari Encümende hazırlanan muhtıra çerçevesinde manda meselesi dördüncübirleşimin birinci, ikinci ve üçüncü oturumlarında uzun uzadıya tartışılmış vesonuçta, 7. maddenin Erzurum Kongresi Beyannamesi’nde düzenlendiği biçimdekalması kabul edilmiştir.[47]Mustafa Kemal Paşa manda meselesinin kongrede karara bağlanmasınışu şekilde ifade eder: “… pek uzun vemünakaşalı devam eden bu manda müzakeresi, taraflarını iskat edecek mütesassıtbir çare ile hitam buldu.”[48]
Kongrenin9 Eylül 1919 tarihli Salı günü 14:30’daki oturumunda, Rauf Bey’in aleyhteyapılmakta olan yıkıcı faaliyet ve kötü propagandaları incelemek üzere,Amerika’dan bir tahkik heyetinin gönderilmesi ve Amerikan Senatosuna birtelgrafla bildirilmesi teklif etmiştir.[49]
Nutuk’ta,bu gelişme şöyle ifade ediliyordu: “Amerika’dasenelerden beri aleyhimizde yapılmakta olan menfi propagandaların tevlit ettiğicereyan-ı efkârı tashih için her şey daha evvel Amerika Kongresi’ndenmemleketimizi tetkik edecek ve hakikati görecek bir heyeti davet etmek.”[50]Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere Mustafa Kemal Paşa bu öneriye sıcak bakmamaktadır. Kongrede bugörüş ittifakla kabul görmüştür.[51]
Sonuç Yerine
BirinciDünya Savaşı bitiminde Paris Barış Konferansı ile başlayan ve ardından Londrave San Remo’da devam eden süreçte galip devletler, “Türk barışı”nın yapılandırılması kapsamında Ermenistançözümlemesini tam olarak netleştirememiş ve nihayet Türk‐Ermenisınırının hakemliğini Başkan Wilson’a havale ederek, Birleşik Devletleri deErmenistan mandaterliğine davet etmiştir. Böylece, Müttefiklerin barışıtasarlayan müzakereler boyunca ortaya koydukları bütün tartışmalar veçekincelere rağmen, “Büyük Ermenistan” devletleşmesi yine de San RemoKonferansı sonunda aradığı zemini ve açıkçası Müttefik Devletleri yüktenkurtaran sorumluyu bulmuştur.
MillîMücadele’nin başladığı sıralarda, savaşta başarı kazanmış olan Batılıdevletler, savaşa son anda giren ve önceden planladıkları gizli antlaşmalarındışında kalmış olan Amerika Birleşik Devletleri'ne kendi emperyalist gayeleriniengellememesi için Türk toprakları üzerinde ”mandater devlet” olma teklifindebulundular. Kara Vasıf'ın Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı 10 Ağustosl920 tarihli gizli mektupta yer alan ifadeler de çok farklı değildir. KaraVasıf, İstanbul'da bulunan aydınlarınekseriyetini Amerikan mandası taraftarı olarak göstermekte ve bu suretle Anadolu'dakongreler vasıtasıyla millî hâkimiyetinve millî birliğin tesisi için gayretsarf eden Mustafa Kemal Paşa’yı manda fikrini kabullenmeye zorlamaktadır.Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın bu tür fikirlere sıcak bakmadığı ve itibaretmediği bilinmektedir. 4 Eylül 1919 tarihinde toplanmış olan Sivas Kongresiise bu gerçekliğin ispatıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerininatıldığı Sivas’ta ise genç dimağların zihnine kazınacak olan mandayönetimlerinin reddi fikri Millî Mücadele Hareketi’nin dönüm noktası olarakkabul görmektedir.
[1] Bu çalışma (İsmail Fâzıl Paşa Askerî-Siyasî Hayatı veFikirleri (1856–1921), Altınpost Yayınları, Ankara 2015, ss. 87-95.“başlıklı kitabımızın ilgili bölümüne ilaveler yapmak suretiyle hazırlanmıştır.
[2] Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi,Genel Kurmay Harp Tarihi Yayını, C.II, 2’nci Kısım III.bs. Ankara,1999, s.12.
[3]İstanbul yoğun bir siyasi faaliyet içindeydi. Memleketikurtarmak amacını güden her beş on kişi bir araya gelerek bir siyasi partikuruyordu. Bazı vatanseverler yerel müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri kurmuşlardı. 26Kasım 1918’de İzmir’deMüdafaa-i Hukuki Osmaniye Cemiyeti 1 Aralık 1918’de Edirne’deTrakya-Paşaeli Cemiyeti ve 4 Aralık 1918’de de İstanbul’da merkezibulunmak üzere Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti,İzmir’in işgalinden bir gün önce İzmir’de Redd-i İlhak Cemiyeti ve merkezi İstanbul’da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti ve Kilikyalılar Cemiyeti kurulmuştu. Bütün Doğu Karadeniz bölgesine yayılmış ve yerleşmiş olan TrabzonMuhafaza-i Hukuki Milliye Cemiyeti de 12 Şubat 1919’da kurulmuştu.
[4]Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev(1919-1920),(Yay. Haz. İsmail Arar, Uluğ İğdemir, Sami N. Özerdim) C.I-III, TTK Yayını, Ankara 1999, s 42.
[5]Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi …,C.II, 2. Kısım, Ankara,1999, s.13.
[6]Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul 2000, s. 147.
[7]Sivas Valisi Mustafa Reşit Paşa, 20Ağustos 1919 günü Erzurum’dabulunan Mustafa Kemal Paşa ile telgraf başında yapılan yazışmada; Sivas’agelen bir Fransız binbaşısının “EğerMustafa Kemal Paşa Sivas’a gelir, burada kongre akdine teşebbüs ederse, beş ongün içinde buraların işgal altına alınmasının mukarrer olduğuna kat´i surettevakıfım.” dediğini ve aynı gün Dâhiliye Nezareti´ndengelen bir şifrenin de bunu teyit ettiğinden bir kongre teşebbüsündenvazgeçilmesini rica etmişti. Nutuk-Söylev, C.I, s.104-106.; Mustafa Kemal Paşa, ReşitPaşa’ya verdiği cevapta; “Bendeniz neFransızların ve ne de herhangi bir devlet-i ecnebiyenin sahabetine tenezzülşahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük nokta-i siyanet ve menba-ı şefaatmilletimin sinesidir. Sonra, Fransızların Sivas’ı işgale karar vermelerikendilerine pek pahalıya mal olabilecek kuvvetlerle ve çok paralarla yeni birharbe karar vermelerine mütevakıftır. Böyle bir kararın Jandarma BinbaşısıMösyö Brüno ve rüfekâsı arasında tezekkür edilse bile Fransız milletince mutaolabileceğine ihtimal verilemez.” diyordu. Bu tür haberlerin de halkaduyurulmamasını da Mustafa Kemal Paşa, Reşit Paşa’dan istemiştir. bk. Türk İstiklâl Harbi Batı Cephesi…,C.II, I. Kısım, 3. Baskı, Ankara,1963, s. 206; Cebesoy, Millî….,s.189-190.
[8] Türk İstikbal Harbi Batı Cephesi …,C.II, 2. Kısım, Ankara 1999, s.14.
Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta bu durumu şöyle izah eder: “Ağustosayı içinde her taraftan bir takım murahhasların Sivas’amüteveccihen hareket eyledikleri ve kısmen Sivas’a muvasalat etmeye de başladıklarıanlaşıldı.” bk.. Nutuk-Söylev, C. I,s.110-112.
[9]Mustafa Kemal Paşa,kongre açış konuşmasında, vatanın ve milletin karşılaştığı tehlikeyi, İtilafDevletleri’nin,zayıf ve aciz bir hükûmet karşısında Türk milletine her türlü haksızlığı layıkgördüklerini ifade etmiştir. Ayrıca her türlü kanunsuzluklara başvurduklarını,buna karşı Bab-ı Ali’nin her şeye razı olarak düşmana teslim olduğunu, bununise tam bir çöküntü faciasını doğurduğunu açıklamıştır. Ayrıntılı bilgi için bk.Nutuk, Vesikalar/Belgeler, C. III, TTK Yay., Ankara,1999, Vesika 54, s. 1286.
[10]İsmail Fâzıl Paşa –Efendim, şimdi tabiî riyaset meselesi mevzu-ı bahis olacak.Bendeniz riyasetin birer gün ve yahut birer hafta devam etmek üzere münavebeile olmasını ve aza veya temsil edilen vilayet ve sancak isimlerinin başharfleri itibarıyla huruf-ı heca sırasıyla ibraz edilmesini teklif ediyorum”demiştir. Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,3. Baskı, TTK Yay., Ankara 1999, s. 1.
[11]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s.1. Bu durumu Mustafa Kemal şu şekilde izah eder: “Efendiler, garip tesadüftür ki, bu teklif sahibinin temsil ettiğivilayetin ismi elif ile başladığı gibi isminin de ilk harfi elif ilebaşlıyordu. Ben, sahib-i davet sıfatıyla bir nutuk irad ederek (Ves.54)Kongreyi açtıktan sonra, muvakkaten, makam-ı riyasette bulunuyordum… Benyurdun, öneriyi yapanla birlikte bütün ulusun hepimizin nasıl bir felaketçıkmasında bulunduğumuzu göz önüne getirerek, kurtuluş çaresi olduğunainandığım girişimleri bitmez tükenmez güçlükler ve engellemelere karşınmaddesel ve ruhsal bütün varlığımla yürütmeye çalışırken, benim en yakınarkadaşlarım, daha dün İstanbul’dangelmiş ve elbette işlerin iç yüzünü bilmeyen saygı duyduğum yaşlı bir kişinindiliyle bana senlikten benlikten söz ediyorlar. Bu öneriyi oya koydum.Çoğunlukla kabul edilmedi.” bk.. Nutuk-Söylev, C.I, s.116-119. ifadelerdende kareketle teklifin altındaki maksatın kongre başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’nınyerine İsmail Fâzıl Paşa yı seçtirmek olduğu düşünülebilir.
[12]Hüsrev Sami Bey Kongre’nin açılışından evvel Mustafa Kemal Paşa’yaRauf Bey’in ve bazı zevatın, Bekir Sami Bey’inevinde aldıkları karar neticesinde Mustafa Kemal Paşa’yı başkan yapmama kararıaldıklarını Mustafa Kemal Paşa’ya kongre öncesinde haber vermiştir. Nutuk-Söylev, C.I., s. 116.
[13]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 8-9. Dikkat edileceği üzere kongre daha başlamadan evvel kongrenin ilerleyenbölümlerinde de görüleceği üzere sert münakaşalar dikkati çekmektedir. Tüm bugelişmelere rağmen Mustafa Kemal Paşa,herhangi bir ayrılığa meydan vermemek ve ileride izleyeceği yol için gerekliyetkileri almaktadır. Bunun için de konuşmalar sırasında daha yumuşakdavranmakta ve uzlaştırıcı bir tutum içinde bulunmaktadır. bk. (İğdemir, SivasKongresi Tutanakları, s.XII.)
[14]İsmail Fâzıl Paşa, “İhzari Encümen” hakkında kongre delegelerine 5 Eylül 1919tarihli oturumunda şu açıklamayı yapar: “Vilayat-ıŞarkıye murahhasları henüz buraya vasıl olmadan bizler toplanmış ve takribenyirmi beş kişi kadar olmuştuk. Boş oturmamak için ihzari encümen teşkil ettik;bu encümenin vazifesi, kongrenin gündemini belirlemekti.” bk.. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 27; Nutuk-Söylev, C.I, s.159.
[15]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 2. Metinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışılmayacağındanbahsolunuyordu. Çünkü mütareke ortamında İstanbul Hükûmetleri, özellikle Damat Ferit Paşa Hükûmeti her türlü millî girişimi ittihatçılıksayıyor ve önlemeye çalışıyordu. İttihatçılık suçlama konularının başında yeralmaktaydı. Şimdi Kongre üyeleri böyle bir hareketin içinde yer almadıklarınıve almayacaklarını yemin şeklinde ilan etmek ihtiyacını duyuyorlardı.
[16] İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 3.
[17]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 3.
[18]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s.3.
[19] Kongrenin, İkinci İçtima-ı Umumi 5 Eylül335-Cuma 14.30’daki üyelere sunulan yemin sureti:
Suret
“Saadetve Sebmet-i vatan ve milletten başka kongrede hiçbir maksad-ı şahsi takipetmeyeceğime; vatanın bugün düçar olduğu müsaib ve felaketin müsebbibi bulunanİttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma vemevcut fırak-ı siyasiyeden hiçbirisinin âmâl-i siyasiyesinde hadim olmayacağımavallahi, billahi” Hariçte yapılan propagandaların tesir-i meş’umunu izolemaksadıyla kongrenin İttihat ve Terakki menfaati veya bu cemiyetin ihyasımaksadıyla sar-ı mesai etmediğini efkar-ı umumiyeye ispat için baloda tertipedilen şekl-i yemin dairesinde azay-ı muhteremenin tahlifi encümenimizcemünasip görülmüştür. (5 Eylül 335) TeklifEncümeni Reisi Mustafa Kemal Hüsrev Sami, Ahmet Nuri, Osman Nuri, Bekir Sami,Hüseyin Rauf, Raif.
Yemin metnininhazırlanması aşamasında, metninin ikinci sefer okunmasının ardından İttihat veTerakki Cemiyeti ile ilgili yaşanan tartışmalarınuzaması üzerine cemiyete ilişkin şu İsmail Fâzıl Paşa şu tespitleri yapmıştır: “İttihat ve Terakki’nin iki ruhu vardır:Bunların biri bir ruh_i habis, ikincisi de ruh-i mukaddestir; biz bu iki ruhunbirincisinden müteneffiriz. Maksadımız bu cemiyetin şahsiyet-i maneviyesinikendi menafimize alet etmemektir. Binaenaleyh biz hiçbir fırkanın amaline aletolmaksızın sırf memleketin selamet ve saadetine has-ı mesai edeceğimize yeminedelim” . Bkz. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 20-21.
[20]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları,s. 23-26.
[21]Dursun Ali Akbulut, “Sivas Kongresi’nin Gündemi”, Sivas Kongresi I. Uluslararası Sempozyumu,Sivas İli, Sanat, Kültür ve Araştırma Vakfı Yayını, Sivas, 2002, s.127, 128.
[22]Milli iradenin ortaya çıkışında Mustafa Kemal Paşa’nın,19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren Samsun,Havza, Amasya ve diğer vilayetlerimizdeki konuşmaları tamimve raporları önemli bir katkı sağlamıştır. Amasya Tamimi sonrasında toplananErzurum ve Sivas Kongreleri ile millî irade tecelli etmiş veMustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Millî hâkimiyet gerçekleştirilmiştir. bk.Mustafa Ekincikli,” Millî Hâkimiyet sürecinde millî iradenin ortaya çıkışı”, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve İnkılapTarihi Araştırma Uygulama Merkezi, Ankara,2003, s.187-197.
[23]İsmail Fâzıl Paşa’nın önergesinde özetle şu hususlar üzerinde durulmuştur:
Devletimizinhayat ile memat arasında geçirdiği şu müşkül ve tarihî anlarda deruhte etmişolduğumuz pek ağır ve mukaddes vazifenin vatana nafi bir surette ifası vatanıniçinde bulunduğu vaziyet-i vahimeyi derpiş ve teemmül ederek tahlisine medarolacak olan tedabir ve icraat-ı kat’iyenin tesbit ve tayiniyle bila ifate-izaman mevki-i tatbike konulmasına vabestedir. Binaenaleyh vaziyet-i hazırayı vebu babta ittihaz olunacak tedabir hakkındaki mütalaatımı arz etmeği vazifeaddederim: (Vaziyet) vahim kılan ahval:
1-Hükûmet-ihazıranın devletimizin mahvı izmihlâline hâdim ve müzaheret ve teshilât-ıecnebiye ile derecatı anbean mütezayid ve ef’al ve harekât-ı hainanesini izaleedecek yegâne silahımız olan kuvve-i milliyenin henüz matlup bir mertebedeikmal olunamaması;
2-Aydınvilayetinin işgali hususunda Yunan ile İtalya’nınuyuşmak üzere bulunduğu ve bu itilafın vukuu hâlinde oradaki cephe-imücahidinimizin mukavemet ve müdafaası pek vahim ve müşkül ahvale maruzkalacağı;
3-Eskişehir ve Samsun mevkilerinde İngiliz kuvvetlerinin az olmaklaberaber bunların tayyare, tank ve makineli tüfeklerle takviyesi hâlindeistihkar ve istisgar olunamayacağı gibi, gazetelerde manzurumuz olan LoydCorc’un ahiren Avam kamarasında irad etmiş olduğu nutkunun şu “hiçbir meseleİngiltere’yiTürkiye meselesi derecesinde alakadar etmemektedir; Britanya’nın istikbaliTürkiye meselesinin hâlline vabestedir.” Fıkrası Türkiye’nin taksimiyleBritanya’nın temin-i istikbaline hâdim olacak olan büyük bir lokmayı bel’ etmekkast ve niyetinde bulunduğunu imâ ediyor; bu maksada vusul için Anadolu’yukâmilen işgal etmek teşebbüsünde bulunacağı zaruri olacaktır. Bu babta muktazikuvve-i askeriyeyi uzaklardan getirmese bile birtakım mevait ve sarı liralarmukabilinde Yunanlıların İstanbul ve Aydın vilayetleri dâhilinde büyükmikyastaki izci teşkilatından ve Ermeni izcileriyle çetelerinden ve gayr-ı Müslimgönüllülerinden celp ve tedarik etmesi agleb-i ihtimaldir.
4-Rusya’danmuhaceret şeklinde Trabzon vilayetine gelen Rum çetelerinin faaliyeti;
5-ŞarkîAnadolu hududunda Ermeni çetelerinin müdafaa-i neftsen âciz zükûr veinas ahali-i islâmiyeyi katle devam etmeleri;
6-Birtakımmüfsit ve vatan hainlerinin tesvilât ve telkinatına firifte olan Harput ve Konya vilayetleri sekene-i islamiyesinin teşkilat-ımilliyeye maalesef yanaşmamaları dolayısıyla kuvve-i milliyenin kemiyetenmutazarrır olmakta bulunması;
Önergeninsonunda ise; “buna mümasil ahval içinde vaziyeti anbean keb-i vehamet eyleyenvatanımızı tahlis edebilecek tedabir ve icraatın en mühimleri olan hükümet-ihazıranın ıskatiyle yerine irade-i milliyeyi düstur-ı hareket ittihaz edecekbir kabine koymak ve Meclis-i Mebusanı kemal-i süratle celp ve cem etmek ve birecnebi devletin ve bittercih Amerika’nın müzaheretini temin etmek üzere vakitzayi etmeksizin heyet-i aliyelerince karargir olacak olan tedabir ve suver-iicraiyenin hemen mevk-i tatbike konulmasını kemal-i ehemmiyetle “teklifedilmiştir..
İstanbul Murahhası Ferik Mütekait
İsmailFâzıl
Muhtıra hakkındayapılan görüşmeler için bk. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 32-34.
[24] Nutuk-Söylev,C.I., s.120.
[25]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 35. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. EnverKonukçu, “Erzurum ve Sivas Kongresi Günlerinde Ermeni Meselesi”, Erzurum ve Sivas KongresiSempozyumu, GÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılapTarihi Araştırma Uygulama Merkezi, Ankara 2003, s. 37-44.
[26] İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 39.
[28]Anılan nizamnamenin 4. maddesinde gerektiğinde; “…Vilayet-i Şarkiyye’de geçici bir hükümet kurulacağı öngörülmüştü…”.7. maddede yapılan değişiklikte Erzurum’daseçilen 9 kişilik Heyet-i Temsiliye’yeBatı Anadolu adına 10 üyenin daha eklenmesiyle sayının 15’eçıkarılması uygun görülmüştü. Kongrenin son oturumunda yapılan seçimde oyçokluğu ile 6 üye daha seçilmiş, daha sonra Refet Bey nizamnameye uyularak 16 .üye sıfatıyla Heyet-i Temsiliye’ye katılmıştır. Bkz. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 35-40.
[29]Erzurum ve Sivas Kongrelerinde “manda” ve “himaye” özellikle de“Manda” kavramı yer almıştır; Devletler hukukunda manda, yönetiminde bulunanülke halkının çeşitli yönlerden ilerlemesine çalışmak ve halkı kendi kendiniyönetebilir bir hale getirmektir. bk. Edip F. Çelik, Milletler Arası Hukuk, C.I, İstanbul,1975, s. 383-384; “Himaye” ise, sözlük manasıyla koruma, korunma anlamınagelmektedir; Osmanlıca-Türkçe Sözlük,s.142; Türk Hukuku Lügatına göre ise, himaye statüsü bellibir anlaşma çerçevesinde gerçekleşiyor, Mahmi denilen himayeci devlet himayeedilen devletin iç ve dış güvenliğini korumaktadır. Bir bakıma himaye edendevlet tarafından egemenliği garanti altına alınıyor. bk. Türk Hukuk Lügatı, Ankara,1944, s.128.
[30]Mustafa Turan, Millî Mücadele’de SiyasîÇözüm Arayışları (30 Ekim 1918-24 Temmuz 1923), 2. bs.., Ankara 2005, s.63.
[31]Fahraettin Kırzıoğlu, “Amerikan Mandasını Kimler İstiyor ve Kimler NasılÖneriyorlardı?”, BTTD, C. XII,S.67-68, (Nisan-Mayıs 1973), s.32.
[33]Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni SiyasiHatıralarım, C.I, İstanbul 1993, s.132.
[34]Orbay, Siyasî Hatıralar, s. 366-367.
[35]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 27; Mustafa Kemal Paşa’nındördüncü birleşimde, gündeme alınan ve bahsi geçen muhtıranın Hami Bey namınamı yoksa ihzari Encümen namına mı Heyet-i Umumiye’ye takdim edildiğini sormasıüzerine, İsmail Fâzıl Paşa muhtıranın içeriği hakkında şunları söyler: “HamiBey’in söylediği gibi kendisi, bendeniz ve Bekir Sami Bey bu hudut-ı esasi üzerinde ittifak ettik;İhzari Encümende müzakere ettik; müttefikan bir ruzname (heyet gündemi) tertipettik. Bu ruzname iki kısma ayrılıyordu. Birinci kısmı gaye ve maksadımıza,ikinci kısmı da tedabir ve icraatımıza dairdi; birinci kısmında hilafet vesaltanat meselesi ve manda ve istiklâl esasatı gibi mevad-ı mühime vardi.Encümende bu mesail üzerine izahat-ı şifahiye verildi. Osman Nuri Bey’le MehmetŞükrü Bey de bu izahatın zabtını tuttu; sonra bu mesailin Hami Bey tarafındantevsian kaleme alınması tekerrür etti. Bunun üzerine bu muhtırada encümennamına Heyet-i Umumiyeye takdim edildi. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 48-49.
[36]Bunun yanında temas edilen diğer bir önemli nokta da “manda meselesi”dir.İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 46;Nutuk-Söylev, s.140.
[37]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 47-48.
[38]Osman Nuri Beyin yapmış olduğu bu izahatın ardından söz alan Şükrü Bey,esaslarını manda şartlarının oluşturduğu bu yirmi maddelik muhtıranın bellibaşlılarını şu şekilde izah etmiştir: “1.Birmanda komisyonu teşkiki; 2-memleketin işgal altındaki aksamının tahliyesinemandaterin muaveneti, 3-Uhud-ı atikanın teyid-i ilgisi, 4- İstiklal-i adlimizinmasuniyeti, 5-Boğazlardaki istihkamatın ya hemdi veya beynelminel işgalisuretiyle Boğazlar meselesinin halli, 6-İstiklal-i mahimizin temini, 7-Mandanınmuayyen bir müddetle tahdidi, 8-Mandada milliyet esasının kabulü, 9-Eytam veeramil hukukun, 10-Hududumuzun milliyet esası mucibince adilane tahdidi,11-Unsur meselesinin mübadele-i nüfus usuliyle halli, 12-Devletimizinbitaraflığının temini, 13-Mandanın bitarafane tatbiki için Ermeni ve Rum unsurlarına mensup Amerika tebasınınTürkiye’de vezaif-i resmiye deruhte etmemesi, 14-Hâkimiyet-i milliye vemüessesatının bekası, 15-Devletin haricen hakk-ı temsilinin bekası,16-Patrikhanelerin ait oldukları memleketlere nakli, 17-Cemiyet-i akvama biranevvel duhulümüz esbabının ihzarı…” bk. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 50-51.
[39]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 49.
[40]Kongre çalışmaları sırasında, metinlerin hazırlanmasında son derece de titizdavranılmış, cümleler hatta sözcükler özenle seçilmiştir. 7. maddedeki“muavenet” sözcüğü de bunlardan biridir. Fransızcadan gelen “manda” sözcüğü, ozaman “müzaheret” sözcüğü ile karşılanıyordu. “Müzaheret”in karşılığı gözetim,gözetme olabilir. “Muavenet” ise yardım demekti. bk. Akbulut, “Sivas Kongresi’nin Gündemi”, s.129.
[41]Bu dönemde Amerikan mandasının gerek münevverler nazarında gerekse devletadamları nazarında taşıdığı anlamı Ali Fuat Cebesoy, şu şekilde dile getirir:“İstanbul’dakidevlet ricalinin ve münevverlerinin ekseriyetinin gözleri Amerika’yaçevrilmişti. İngiltere,Fransa ve İtalya’nınhazırladıkları korkunç akıbet karşısında kurtuluş yolunu Amerikan himayesindearamışlardı. Bunu diğerlerine nazaran daha ehven-üş-şer (iki şerhi işin daha azzararlısı) bulunuyorlardı. Bu sazların hamiyetlerinden vevatanperverliklerinden şüphe edilemezdi ve biz de etmemiştik. Onlar da belkipasif bir mücadele imkânını aramış sayılabilirlerdi. Cebesoy, Millî …, s. 204; Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz., Salih Tunç, “MütarekeDönemi Aydınlarından Müderris Ahmet Selahattin Bey’in İstiklalci Fikirleri, Askerî Tarih Bülteni, Y.26, S.50,(Şubat 2001), s.113-136.
[42]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 52-53;Nutuk-Söylev, C.I, s.142.
[43]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 53.
[44]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 54; Nutuk-Söylev,C.I,s.144.
[45]Türk İstiklâl Savaşı’nın “manda ve himayetartışmaları yaşanırken, iyi niyetle taraflık edenlerin yanında yabancı parmağıvazifesiyle, taraflık edenler de olmuştur. bk. Refik Turan, “Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde “Manda ve Himaye”tartışmaları”, Erzurum ve SivasKongreleri Sempozyumu, s.112.
[46] İğdemir,Sivas Kongresi Tutanakları, s. 55; Mustafa Kemal Atatürk bahsi geçenmuhtıranın müsveddesinin ve son hâlinin İsmail Fâzıl Paşa ve bahsi geçenmuhtırayı veren diğer kimselerde kaldığını ifade etmiştir. Nutuk-Söylev, C. I, s.144.
[47] “Milletimiz insanî,asrî gayeleri tebcil ve fennî, sınaî ve iktisadî hal ve ihtiyacımızı takdireder. Binaenaleyh devlet ve milletimizin dâhili ve haricî istiklâl vevatanımızın tamamisi mahfuz kalmak şartıyla, 6. maddede musarrah (tasrihedilmiş) hudut dahilinde, milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşıistilâ emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınaî, iktisadi muavenetinimemnuniyetle karşılarız ve bu şeraiti adile ve insaniyei muhtevi bir sulhun daacilen tekarrür selâmeti beşer ve sukun-ı alem namına ahassü âmalımilliyemizdir.” TİTEArşivi, A-1 Kataloğu, Kutu:17 Belge:28,Tarih:11.9.1335; ayrıca bk. İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 114.
[48] Nutuk-Söylev,C. I, s.154; Alınan karara ilişkin olarak Ali Fuat Paşa ise şunları ifadeetmiştir: “Kongrenin 11 Eylül 1919’daneşredilen beyannamesinden de anlaşılacağı vechile Erzurum mukarreratının tekrarı mahiyetinde idi.Binaenaleyh burada da açık bir kapı bırakılmış değildi. Yine yedinci maddede“Devlet ve milletimizin dâhili ve haricî istiklalini vatanımızın tamamiyetimahfuz kalmak şartıyla altıncı maddedeki murahhas hudut dâhilinde milliyetesaslarına riayetkar ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangidevletin fenni, sınai, iktisadi muavenetini memnuniyetle karşılarız.”denilmiştir. Burada “herhangi devlet”ten kastedilen hiç şüphesiz AmerikaBirleşik Devletleri idi, zira bu tarihlerde büyük devlet olarakyalnız Amerika bir istila emeli beslemiyordu”. bk.(Cebesoy, Millî…, s.207).
[49]İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, s. 74.
[50]Bu hususta Mustafa Kemal Paşa,zikredilen mektubun hazırlandığını hatırlamasına rağmen mektubun gönderilipgönderilmediğini hatırlamamaktadır. Ayrıca şunu ilave etmiştir. “…Esasen bumektuba suret-i mahsusada ehemmiyet atfetmiş değildim.” Nutuk-Söylev, C. I, s.154.
[51]Cebesoy, Millî…, s. 74.