ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİNDEN KAÇAK SARAY’A GİDEN YOLDA HUKUKİ VE İDARİ MÜDAHELELERİN VE MÜCADELELERİN KISA BİR TARİHİ

05 Şubat 2016 12:21
Okunma
3927
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİNDEN KAÇAK SARAYA GİDEN YOLDA HUKUKİ VE İDARİ MÜDAHELELERİN VE MÜCADELELERİN KISA BİR TARİHİ

 
 
 
Ahmet DEMİRTAŞ[1]
 
Atatürk Orman Çiftliği(AOÇ) 5 Mayıs 1925 yılında kurulmuştur. Her biri başlı başına birer çiftlik olan Yağmurbaba, Balgat, Orman, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesgut ve Çakırlar çiftliklerinden oluşur.(Sev, 2002) Kuruluş yıllarında Gazi Çiftliği olarak adlandırılır. Büyüklüğü konusunda, 80 bin dekar ve 102 bin dekar olduğunu belirten farklı açıklamalar bulunmaktadır. 5.3.1956 tarihinde TBMM’ye sunulan ve 1950 dekar arazinin çıkarılmasını öngören Yasa teklifinin gerekçesinde AOÇ’nin 100 bin dekar civarında olduğu belirtilir. Bu denli büyük bir alan söz konusu olduğunda, homojen bir yapı olmayıp farklı toprak yapısı olan kısımlarının bulunduğunu belirtmek gerekir. Çiftliğin kuruluş yıllarında kimi uzmanların, buranın tarıma elverişli olmadığı yönünde görüş bildirdikleri aktarılmıştır. Bu açıklamaların, çiftliğin kuruluş amaçlarının bilinmediğinden veya arazinin bütününün araştırılmadığından yapıldığını sanıyorum. Çiftlikte; daha önceden tarım yapılan, hemen tarım yapılabilecek olan, iyileştirilerek tarım yapılacak olan, sulak alan niteliğinde olan ve ağaçlandırılarak ormanlaştırılabilecek alanların bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu bağlamda göz önünde bulundurulması gereken bir durum ise genç Cumhuriyet’in yeni başkenti Ankara’nın planlanması ve yapılandırmasının eş zamanlı olarak yürütüldüğü bir dönemin söz konusu olmasıdır. Savaştan yeni çıkmış yokluk ve yoksulluk içindeki bir ülkede planlı ve programlı kalkınma atılımları yürütmek, örnek uygulamalar yaparak Cumhuriyet’in ve aydınlanmanın kısa sürede yaygınlaştırılıp ve benimsenmesini sağlamak çok yönlü çalışmayı gerektirir. Orman Çiftliği, Ankara İstasyonu yakınından başlayan bir yerdir. Üzerinde karaağaç, kavak, dişbudak ağaçları bulunduğu için orman olarak nitelenmiştir. Başlangıçta “Gazi Çiftliği” olarak anılan bu yer, daha sonraları “Orman Çiftliği” olarak adlandırılmıştır. Adının Orman Çiftliği olarak değiştirilmesinin nedeni şöyle açıklanmaktadır: “Atatürk; bu çorak ağaçsız yerleri, eski kayıtlardaki orman ismini değiştirmeden bırakmıştır. (Afetinan, 1956) Çiftliğin adı, daha sonra Atatürk Orman Çiftliği olarak değiştirilmiştir.
  AOÇ’nin kuruluş amaçları: AOÇ ile ilgili olarak yayımlanan ilk kitap olan ve Hâkimiyet-i Milliye Matbaasında 1926 yılında basılan kitapta amaçlar şöyle belirlenmiştir(sadeleştirilmiş olarak):
1)  Makineli ziraatın genelleştirilmesi ve teşviki,
2)  İstinasız; memleketin her tarafında nitelikleri bozulmuş olan tohumların ıslahını ve gidişatın değiştirilmesini göstermek üzere tohum dağıtmak,
3)  Hasadın vaktinde yapılmaması yüzünden bir kısım ekinlerimiz çok sıcağa uğradığı gibi, dövenle harman yapmak zorluğu karşısında rençberin vaktinde tarlalarını da hazırlayamadığı düşünülerek hasat ve harman ameliyatının(işinin) makine ile yapılmasının hasılata ve kazanca tesirini göstermek,
4)  Hayvancılığın, hara ve kümes hayvanlarının, arıcılığın ıslahı ve bunların ziraatının çok kârlı olduğunun, bu gibi eksikliklerin gösterilmesi,
5)  Ziraat sanatından sütçülüğün ve konserveciliğin genelleştirilip yaygınlaştırılması,
6)  Geniş alanlarda karşılaştırmalı sebzecilik ve meyvecilik,
7)  Tesis edilen fidanlıklarda kaliteli miktarda fidan yetiştirilerek çıplak alanları doldurmak,
8)  Ziraat makinisti ve tamircisi yetiştirmek,
9)  Çiftliğin bir bölümünün fazlasıyla tatmin edecek derecede kâr getirdiğini göstermek; müteşebbislerin, büyük çiftlik sahiplerinin topraklarını işlemeye sevk etmek ve memleketin üretimini fazlalaştırmak (Sev, 2002).
 Çiftlikteki atölyelerde örnek pulluklar ve su pompaları (santrifüj) yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve İş Bankası bahçelerinin demir parmaklıkları yapılmıştır. Çiftlik içinde çeşitli tarımsal yapılar da gerçekleştirilmiştir.
AOÇ arazisi incelenmiş, toprak analizleri yapılmış ve 5 farklı toprak yapısı taşıdığı saptanmıştır. Belirlenen farklı toprak yapılarına uygun olarak öneriler getirilmiş, dikilecek ağaç türleri saptanmıştır. Aynı dönemde AOÇ arazisi içinde 50 dekar genişliğinde fidanlık kurulmuştur. (Günümüzde Gazi Hastanesinin bulunduğu yer.) Bu fidanlık daha sonra genişletilerek 70 dekara çıkarılmıştır. Fidanlıkta üretilen fidanlarla AOÇ’nin, Ankara’nın yol ve park ağaçlandırması gerçekleştirilmiştir. Artan fidanlar; Kayseri, Afyon gibi illere gönderilmiştir. 
  AOÇ, 11.6.1937 yılında düzenlenen bağış mektubu ile(vasiyet niteliğinde) M. Kemal Atatürk tarafından hazineye hediye edilmiştir. Çiftliğin kuruluş amaçları doğrultusunda 13 yıl süren çalışmalar sonrasında hedeflerin önemli bir bölümü gerçekleştirilmiştir. Örnek çalışmalar yapma aşamasını geçip önderlik etme aşamasına gelindiğini bağış mektubundan anlıyoruz (Sev, 2002). Bu sürede kazanılan parayla büyük küçük fabrika ve imalathaneler yapıldığı, tarım makine ve aletlerinin kullanıldığı, bunların onarıldığı, yenilerinin yapıldığı, yerli ve yabancı hayvan ırklarının yöreye uyum sağlayıp verimli olanlarının belirlendiği, kooperatif kurarak ve yakın köylerle birlikte yararlı işler yapıldığı; bağış mektubunun başında açıklanmıştır. Mektubun son bölümünde ise “Çiftliklerin, yerine göre, araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikârla fiilî ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır…  Bünyelerinin metanetinin ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dâhilinde idare edildikleri ve memleketin diğer mıntıkalarında da mümessilleri tesis edildiği takdirde tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin; ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnüintihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanatla tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla beraber hazineye hediye ediyorum.” biçimindeki açıklamayla Çiftliğin hangi amaçla bağışlandığı(vasiyet) net biçimde dile getirilmiştir.
 
  AOÇ İşlevinden Uzaklaştırılıp Talana Açılıyor
  AOÇ’nin hazineye bağışlandıktan sonraki tarihi, daha doğrusu 1938 yılında Kemal Atatürk’ün ölümünden sonraki tarihi; amaç dışı kullanım, kiralama, satış ve talan tarihidir dense yanlış olmaz. 1950 yılında 5659 sayılı AOÇ Yasası çıkarılmıştır. Bu Yasa’nın 10. maddesi “AOÇ’nin bu Kanun’un yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzel kişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır.” yaptırımını öngörmüştür. AOÇ ciddiyet dışı ve amaç dışı yönetilmiştir ki 1996 yılında Çiftliğin tapu senetleri İstanbul’da Sahaflarda bulunmuştur (Sev, 2002). Çeşitli kişi ve kuruluşlara satılan miktar konusunda birbiriyle örtüşmeyen rakamlar verilmektedir. 1938- 1950 döneminde 7 bin 372 dekar arazi başka kuruluşlara devredilmiştir. 1950- 1960 döneminde 14 bin 541 dekar arazi kamu kuruluşu veya kişilere satılmıştır (Anonim, 2012). “Çiftlik Müdürlüğü kayıtlarında yaklaşık 19 bin dönüm* toprak satıldığı bilgisine ulaşılmıştır. Oysa tapu sicilleri üzerinde yaptığımız inceleme ile yaklaşık 22 bin dönüm büyüklüğündeki bir alanın satılmış olduğu anlaşılmaktadır.”(Sev, 2002)
  Devlet Denetleme Kurulunun 2002 yılında yaptığı inceleme ve ölçümlere göre 1939 yılından sonra yaklaşık 22 bin dekarının satılmış olduğu, 33 bin 089 dekar toprağı bulunduğu belirtilmektedir. AOÇ 1992 yılında sit, 1998 yılında ise 1. derece doğal ve tarihî sit olarak tescil edilerek 2863 sayılı Yasa kapsamında koruma kapsamına alınmıştır. AOÇ’nin talanı yalnızca arazi satışı ve kiralamalarla sınırlı değildir. AOÇ sınırları içine 1953 yılında Marmara Oteli yapımı başlamış, açılışı 1968 yılında yapılmıştır. Otel donanımı için önceden alınmış olan gereçler iyi korunmadığı için elden çıkmış ve tutanak tutularak imha edilmiştir. Otel inşaatı tamamlanınca da yeni gereçler alınmıştır.  Sözü edilen otel restore edilerek işletilmesi için 20 yıllığına Kayalar İnş. Tic. Ltd. Şti.ne verilmiştir. İnşaatın sürdüğü sırada şirketin açtığı dava sonucunda 20 yıllık sürenin 49 yıla çıkarılması kararı alınmıştır. Otel inşaatının uygun yapılmadığı gerekçesiyle AOÇ Müdürlüğü yargıya başvurmuş, yürütmeyi durdurma kararı çıktığı için inşaat kesintiye uğramıştır. Kaba inşaatı yapılmış otel çalışmaları yıllarca durmuştur. Kaçak Saray yapımı gündeme geldiğinde yarım inşaat olarak durmuştur.
  AOÇ’nin 3. talan dönemi 1980 sonrasındaki faşist askerî darbe dönemine rastlamaktadır. Bunlardan bir tanesi son derece ilginçtir. 1991-1997 arasında Gazi Üniversitesine 103 bin 393 m2 arazi satılmıştır. Üniversite para yetersizliğinden araziyi parça parça alabilmiştir.  Daha sonra bu arazinin bir kısmını TOKİ satın almıştır. 24.12.2014 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ABD’nin Ankara büyükelçisinin açıklaması yayımlanmıştır. Açıklamada, 11 Nisan 2014 tarihinde TOKİ’den Çukurambar’da yeni elçilik binası için arazinin satın alındığı belirtilmiştir. 37 bin m2’lik arazinin daha önce Gazi Üniversitesinin AOÇ’den aldığı ve TOKİ’ye devrettiği yer olduğu anlaşılmaktadır.
Bu iktidar döneminde AOÇ arazisinin 37.000m2’lik bir parçası ABD’nin olmuştur. Çıkarını kapitalizmde gören, gönlünü Amerikancılık sevdasına kaptırmış olanlar bu satış işlemini sıradan bir durum olarak görebilir. Ama Kurtuluş Savaşı yıllarında Amasya ve Erzurum’dan sonra toplanan Sivas Kongresi’nde(madde 7) “Amerikan mandası” görüşünü yere çalmış bir komutanın; vasiyet olarak topluma hediye ettiği toprağı Amerika’ya satmak normal olmadığı gibi çok manidardır. Bu kabul edilemez bir durumdur ve aymazlıktır.
  AOÇ’nin deyim yerindeyse paramparça edildiği, bütünlüğünün bozulduğu, koruma kapsamının uygulama dışı bırakıldığı dönem, 2006 yılında başlamıştı. 2006 tarih ve 5524 sayılı Kanun, Ankara Büyükşehir Belediyesine (ABB) AOÇ arazisi üzerinde plan yapmaya/yaptırmaya ve onaylamaya yetki vermektedir. Bu Yasa, Meclisteki partilerin ortak iradesiyle çıktığı için Anayasa Mahkemesine götürülmemiştir. Büyükşehir Belediyesi bu yetkiye dayanarak doğudan batıya ve kuzeyden güneye doğru açtığı bulvarlarla AOÇ’yi parçalayıp bütünlüğünü bozduğu gibi Çiftliği işlevinden de uzaklaştırmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi AOÇ içinde 2.100 dekar büyüklüğünde bir alanda (Ankara Çayı kenarında 1. sınıf tarım arazisi) “temapark” ve “doğal yaşam parkı” olarak iki bölümden oluşan Ankapark’ı yapmaktadır.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine (TMMOB) bağlı meslek odalarının açtığı dava sonucunda “yürütmeyi durdurma kararı” verilmiştir.  Bu kararı soran gazeteciye ABB Başkanı İ. Melih Gökçek, “Önce itiraz edeceğiz. Olmadı yeni imar kararı geçireceğiz yani buranın bitmemesi diye bir şey söz konusu olamaz.” demiştir.
Atatürk’ün vasiyeti üzerine Atatürk Orman Çiftliğinin halkın dinlencesine, eğlencesine tahsis edildiğini de hatırlatan Başkan Gökçek, “Bu mahkeme kararının olması, bu işin durdurulacağı anlamına kesinlikle gelmez. İnanıyorum ki Sayın Başbakanımız, hükûmetimiz, parlamentomuz yeni bir yasal düzenlemeyle rahatlıkla bu işi aşacak ve kararları da alacak güçtedir.” diye konuşmuştur (Anonim, 2015).
Bu bağlamda anımsatılacak bir konu ise İstanbul Yolu’na koşut bir alanda 2006 yılında Yenimahalle Belediyesinin gerçekleştirmiş olduğu “Kent Ormanı”, Ankapark çalışmasıyla yok edilmiştir. Dikilmiş olan fidanlardan eser kalmamıştır. “Yenimahalle Belediyesi kendi tesisine sahip çıkmayarak Büyükşehire dolaylı destek mi vermektedir?” diye sormak gereklidir. AOÇ’de yapılan talanı önlemeye yönelik olarak çok sayıda dava açıldığını da belirtmek gereklidir.
  Televizyon kanallarında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından “Kamu Spotu” adlı bir program yayımlatılmaktadır. Bu programda, önce üzerinde mısır benzeri ürünlerin ekili olduğu tarlalar gösterilmekte, sonra aynı yerin üzerine betonarme yapılar yükselmiş olarak ekrana getirilmektedir. Sonunda tarım arazilerindeki yapılaşmaya engel olunması bağlamında “Tarım arazilerini birlikte koruyalım.” çağrısı yapılmaktadır. İnsanın “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” diyesi geliyor. Kendi bakanlığının sorumluluğunda olan AOÇ’nin binlerce dekarlık alanını milyonlarca insanın gözü önünde inşaata açıyor, sonra da halka çağrı yapıp “Tarım arazilerini birlikte koruyalım.” diyebiliyor. Sayıştayın yayımlamış olduğu “AOÇ 2012 Raporu” da kimi saptamalarda bulunmakta, arazinin amaç dışı kullanıldığını belirtmektedir. Ama AOÇ üzerinde yapılan Kaçak Saray’dan, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan geniş bulvarlardan ve hayvanat bahçesinden söz etmemekte, görmezden gelmektedir. 5524 sayılı Yasa’ya dayanarak yapılan planın mahkeme kararı ile durdurulmuş olmasına karşın inşaatın sürdürülmesine, kaybedilen arazi miktarına, 1. sınıf tarım arazisine yapılmakta olan Ankapark konusuna Sayıştay Raporu’nda yer verilmemiştir.
 
  Kaçak Saray Süreci
  2010 yılında gündeme gelen ve kamuoyunda yoğun şekilde tartışılan Kaçak Saray, AOÇ talanının tipik örneklerinden birisidir. Bu yapı bağlamında kamu varlıklarına nasıl bakıldığı, hukukun nasıl çiğnendiği, yargı kararlarına kimlerin uymadığı apaçık ortaya çıkmıştır. Bu saray, AOÇ arazisi ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Gazi Yerleşkesi üzerine yapılmıştır. 460 dekar genişliğindeki OGM Gazi Yerleşkesinin “Koruma Amaçlı Uygulamalı İmar Planı”, Haziran 2010’da onaylanmıştır. Onca para ve emek harcanarak yapılan plan hiç uygulamaya sokulmadan; OGM, 1. derece doğal ve tarihî sit olan Gazi Yerleşkesi sit derecesinin düşürülmesi istemiyle Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğüne 4.8.2010 tarihinde yazı yazmıştır. Yazıda, “alanın doğal sit özelliğinde olmadığı, 1992 yılından sonra bitkilendirildiği” biçiminde gerçek dışı bilgiler yer almıştır. Bunun üzerine toplanan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 10.8.2010 tarihinde Gazi Yerleşkesini 3. derece doğal sit olarak değiştirmiş ve yapılaşmanın önünü açmıştır. Yıllar önce anıt ağaç olarak tescil edilmesi için yapılmış başvuruları görüşmeyen Kurul; bu başvuruyu 6 günde sonuçlandırmıştır. 6 günde yerleşkenin incelenmesi, doğal varlıkların ve yapıların görülebilmesi bile olanaksızdır. Bu kararla birlikte yerleşkenin Başbakanlığa verildiği ve üzerindeki binalarla ormanlaşmış bitki örtüsünün yok edilerek hizmet binası yapılacağı da öğrenilmiştir. Şu nedenle öğrenilmiştir diyorum: Orman Genel Müdürüyle Çevre ve Orman Bakanına yerleşkenin verildiği yönündeki duyumların doğruluğu sorulduğunda “Yok böyle bir şey.” yanıtı alınmıştır. Bilgi edinme kapsamında bana verilen yanıt da (Bimer, 7 Mart 2011) “OGM Yerleşkesinin başka bir kuruma verildiği hakkında herhangi resmî bir şey bulunmamaktadır.”  biçiminde olmuştur.
  Gazi Yerleşkesinin sit derecesi gerçek dışı bilgilere dayanarak düşürüldükten sonra inşaat hazırlıkları yapılırken bu alanın yetmeyeceği gerekçesiyle AOÇ’ye ait 70 dekar genişliğindeki Marmara Oteli ve çevresinin de kapsam alanına katılması istenmiştir. 1. derece doğal ve tarihî sit olan yerin sit derecesinin düşürülmesi istenmiştir. 70 dekarlık alanın sit derecesinin düşürülmesinin yanlış olacağı, AOÇ bütünlüğünü bozacağı, alanın 49 yıllığına Kayalar Şirketine tahsisli olduğu yönündeki karşı görüşümüz dikkate alınmamış ve ilgili Kurul, 3. derece doğal sit olarak değiştirmiştir. Öte yandan 49 yıllığına Kayalar İnş. Tic. Ltd. Şti.ne tahsis edilmiş ve yargılaması süren yerin sit derecesinin düşürülemeyeceği ve Başbakanlık hizmet binası için alınmasının yanlış olacağı belirtildiğinde, “Biz onlarla anlaşırız, problemi çözeriz.” yanıtı verilmiştir. 460+70 = 530 dekara çıkarılmış yerde hukuka aykırı biçimde alınmış kararla inşaat başlamıştır. TMMOB’a bağlı meslek odalarının açtığı davalarda yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olmasına karşın mahkeme kararlarına uyulmamış, inşaat sürdürülmüştür.  Mahkeme kararına karşın inşaatın sürmesi durumuna yönelik olarak sorulan soruya dönemin başbakanı şöyle yanıt vermiştir: “Güçleri yetiyorsa gelsinler yıksınlar, inşaatı bitireceğiz, içine de oturacağız.”
AOÇ ve Gazi Yerleşkesinde yapılan ve başbakanlık hizmet binası denilerek başlatılan bina R. Tayyip Erdoğan tarafından Temmuz 2014’te ve bir anda Cumhurbaşkanlığı Sarayı ilan edilmiştir. 3. derece doğal site dönüştürülerek inşaata açılan 70 dekarlık AOÇ arazisinin bitişiğindeki alan da (kat kat fazlası)  yasa dışı olarak ve fiilen el konularak saray sınırına katılmış, çevresine demir parmaklık çekilmiştir.
 
Bu Saray:
1.  AOÇ ve Gazi Yerleşkesi arazisi gerçek dışı bilgiler verilerek ve hukuka aykırı biçimde sit derecesi düşürüldüğü,
2.  Mahkemenin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı/kararlarına uyulmadığı,
3.  Bina yapılması amacıyla ilgili belediyeden izin alınmadığı,
4.  Binanın kapsamı, oda sayısı gibi konularda gerçeğe aykırı bilgi verildiği,
5.  172 yıllık ormancılık örgütünün 60 yıl emek vererek ve deyim yerindeyse “yoktan var ettiği” yeşil adayı yok ettiği,
6.  400 milyar dolayında dış borcu olan, milyonlarca işsizi ve yoksulu olan bir Türkiye’de milyarlar harcanarak yaptırıldığı için, KAÇAK SARAY’dır.
 
Tanesi 1000 liradan alınan bardağın, tanesi on binlerce liradan klozetlerin kullanıldığı, lüks ve pahalı malzemeyle yapılmış bu saray; savurganlığın, gösterişin simgesi olmuştur. Yazar Can Dündar’ın deyişiyle Kremlin Sarayı’nın 12 katı büyüklüğündedir. İnsanlık, lüks sarayda yaşayıp altın tabaklarda köpeklerine et veren Habeşistan (Adı Etiyopya oldu.) Kralı H. Selasiye’yi unutmamıştır. Asgari ücretle çalışan işçinin bir aylık maaşıyla tekini satın alamayacağı bardakların bulunduğu bir saraydan söz ediyoruz. AOÇ’de yapılan bitmiyor. Neredeyse her gün yeni bir haber alınıyor.
Yazının başlangıcında belirtildiği gibi, Çiftlik arazisi olan Gazi Hastanesinin bulunduğu yerde açılmış olan 70 dekarlık fidanlık zaman içinde yetersiz kalmıştır. Bu nedenle OGM, 1961 yılında Söğütözü’nden 478 dekar büyüklüğündeki yeri fidanlık yapmak üzere AOÇ’den satın almıştır. Alınan yerin içinde Atatürk Kolibası (Kulübe) ve Söğütözü mesire alanı da bulunmaktadır. AKP iktidarı, 1.4.2004 tarihinde 116 adet orman fidanlığından 39 tanesini satma ve kapatma kararı almıştır. Uzun yıllar fidanlık olarak kullanılan Söğütözü Fidanlığı da 39 fidanlığın arasında yer almıştır. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, bu kararı yargıya taşımıştır. Yargılamanın sürdüğü sırada Söğütözü Fidanlığı’nın büyük bir bölümü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine (TOBB) satılmıştır. Yargı, 39 fidanlığın satılması ve kapatılması kararını önce durdurmuş, sonra da iptal etmiştir. İptal kararı onanarak kesinleşmiştir. Ama satılan fidanlığın üzerinde beton binalar yükselmiştir. OGM ve TOBB bu güzel satışa doyamamış olmalı ki yeni bir uygulamayı yürürlüğe sokmuşlardır: “OGM Bilgi Edinme Sistemi OGM ile TOBB arasında 04.08.2010 tarihinde imzalanan protokol kapsamında idaremize ait arsanın TOBB'a verilmesi karşılığında idaremizin ihtiyacı olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Yangın ve Acil Durum Üniteleri TOBB tarafından yapılacaktır. Söz konusu ünitelerin yapılmasına müteakip bahse konu arazi TOBB'a devredilecektir. Bilgilerinize...”
Nedendir bilinmez; OGM, Söğütözü Fidanlığı’nı yok etmek üzere her defasında TOBB’u bulmakta ve onunla protokol yapmaktadır.
 
Sonuç
Atatürk Orman Çiftliğinin hazineye bağışlanmasından kısa bir süre sonra M. Kemal Atatürk’ün ölümünü izleyen yıllarda kuruluş amaçlarından ve vasiyetin saptamalarından adım adım uzaklaşıldığını söyleyebiliriz. Öte yandan kapitalizmin ve sermayenin en kısa sürede en fazla para kazanma anlayışının yaşama geçirildiğine tanık oluyoruz. Fabrika, depo, spor alanı, lokanta vb. yapılması gündeme geldiğinde gözler AOÇ’ye dikilmektedir. Sermaye odaklar ve sermaye iktidarları Çiftliği ucuz arsa olarak gördüklerinden, fırsat buldukça talanı gerçekleştirmişlerdir. Öz olarak söylersek, talanı bütün iktidarlar yapmıştır ama miktarları farklıdır. Aslına bakılırsa kapitalist sistemde sermaye, emeği ve doğayı sömürerek büyüyebilir. Bu genel doğru, AOÇ özelinde tam anlamıyla uygulamaya sokulmuştur. AOÇ’nin talanında doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki yol izlenmiştir. Doğrudan yol dediğimiz yöntemde, herhangi bir yatırım gerekçe gösterilerek ve gerekli olan miktardan daha fazlası arsa olarak kiralanmakta veya satılmaktadır. Talanın dolaylı yolu ise daha çok kamu kuruluşu veya tüzel kişiliklere uygulanmaktadır. Askerî birlikler, bakanlıklar veya spor kulüplerine verilen yerler bu kapsamdadır. Sporun desteklenmesi, spor tesisi yapılması gibi gerekçelerle AOÇ’den yer verilmekte, bir süre sonra bu yerler başka kişi veya kuruluşlara kiralanmakta veya satılmaktadır. ABD Elçiliğine satılan arazi, bunun tipik örneğidir.
Talanın sınır tanımayanı, hukuku dinlemeyeni ve AOÇ’yi yok etmeyi hedefleyeni ise 2006 yılında çıkarılan 5524 sayılı Yasa ile başlatılmıştır. AOÇ’yi toplumun ortak varlığı olarak gören herkesin bu talana içtenlikle (sözde değil) karşı çıkarak mücadele etmelerinden başka bir yol görünmemektedir. Talanın, hukuk dinlemezliğin ve haksızlığın hesabı ancak bu yolla sorulabilir. 
 
 
Yararlanılan Kaynaklar
1.  Afet İnan, Atatürk’ten Hatıralar: 2 / Kemal Atatürk’ü Anarken, Güzel sanatlar Matbaası, Ankara, 1956.
2.  Sev, A. K., Atatürk Orman Çiftliği, Devlet Denetleme Kurulu Üye Raporu, 2002.
3.  Anonim, Ankara Büyükşehir Belediyesi Bilgilendirme Yayın Organı, 6-13 Ocak 2015, Sayı 513, 2015.  
4.  1 dönüm = 1 dekar = 1000 m2
 


[1] Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yön. Kur. Üyesi