SULTAN MELİKŞAH VE LİDERLİK ÖZELLİKLERİ
Erkan GÖKSU*
SultanAlp Arslan’ın vefatının ardından Selçuklu tahtına oturan oğlu Melikşah, BüyükSelçuklu Devleti’nin üçüncü sultanıydı. 1072-1092 yılları arasında yirmi yılkadar hüküm sürdü. On sekiz yaşında oturduğu tahtı, otuz sekiz yaşında terketti. Onun döneminde Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları, döneme aitkaynaklardan birinin ifadesiyle doğuda aksa-yı Türk’ten, batıda Akdeniz’e,kuzeyde Kafkasya’dan güneyde Yemen’e kadar ulaşmıştı.
Budönemde Selçuklular, sadece siyasi ve askerî bakımdan değil, devlet nizamı veişleyişi, kültür ve medeniyet müessesleri bakımından da altın çağlarınıyaşadılar. Aynı gelişme sanat ve bilim alanında da kendini gösterdi. Selçukluülkesinde yetişen bilim adamları ve sanatkârlar, Türk- İslam tarihinde eşine azrastlanır bilim ve sanat faaliyetlerine imza attılar.
Bugelişmelerde Sultan Melikşah’ın devlet yönetiminde sergilediği siyasi, askerî,idari ve ilmî yaklaşımının etkisi büyüktü. Bunun yanında Sultan Melikşah’ınatabeği ve veziri olan Nizamülmülk de hem Melikşah hem de genel anlamda devletidaresi üzerindeki büyük etkisiyle bu dönemin şekillenmesinde önemliaktörlerden biri oldu. Gerçekten de Melikşah, Nizamülmülk’e tarihte eşine azrastlanır şekilde çok geniş yetkiler vermek suretiyle onu âdeta devletidaresinin merkezine yerleştirmişti. Bu bakımdan Nizamülmülk, resmen olmasa dafiilen “iktidarın ortağı”ydı.1092’de önce Nizamülmülk’ün, çok kısa bir süresonra da Melikşah’ın öldürülmesine kadar devam eden bu durum, Sultan Melikşah DönemiSelçuklu devlet idaresi konusunda çeşitli tartışmalara sebep olmuştur. Buçalışmada söz konusu tartışmalar, Sultan Melikşah’ın liderlik özellikleri,stratejileri ve Nizamülmülk’ün Selçuklu idaresine müspet ya da menfi etkileri çerçevesindedeğerlendirilecektir.
Sultan Alp Arslan’ın vefatının ardındanSelçuklu tahtına oturan oğlu Melikşah, Büyük Selçuklu Devleti’nin üçüncüsultanıydı. 1072-1092 yılları arasında yirmi yıl kadar hüküm sürdü. On sekizyaşında oturduğu tahtı, otuz sekiz yaşında terk etti. Onun döneminde BüyükSelçuklu Devleti’nin sınırları, döneme ait kaynaklardan birinin ifadesiyledoğuda aksa-yı Türk’ten yani Kâşgar’dan, batıda Akdeniz’e, kuzeyde Kafkasya’dangüneyde Yemen’e kadar ulaşmıştı. Budönemde Selçuklular, sadece siyasi ve askerî bakımdan değil, devlet nizamı veişleyişi, kültür ve medeniyet müessesleri bakımından da altın çağlarınıyaşadılar. Aynı gelişme sanat ve bilim alanında da kendini gösterdi. Selçukluülkesinde yetişen bilim adamları ve sanatkârlar, Türk İslam tarihinde eşine azrastlanır bilim ve sanat faaliyetlerine imza attılar. Bu gelişmelerde SultanMelikşah’ın devlet yönetiminde sergilediği siyasi, askerî, idari ve ilmîyaklaşımının etkisi büyüktü. Bunun yanında Sultan Melikşah’ın atabeği ve veziriolan Nizamülmülk de hem Melikşah hem de genel anlamda devlet idaresi üzerindekibüyük etkisiyle bu dönemin şekillenmesinde önemli aktörlerden biri oldu.Gerçekten de Melikşah, son derece zeki, tecrübeli ve becerikli veziri Nizamülmülk’etarihte eşine az rastlanır şekilde çok geniş yetkiler vermek suretiyle onu âdetadevlet idaresinin merkezine yerleştirmişti. 1092’de önce Nizamülmülk’ün, çokkısa bir süre sonra da Melikşah’ın öldürülmesine kadar devam eden bu durum, ogünden bugüne Sultan Melikşah Dönemi’yle ilgili üzerinde en çok konuşulan vetartışılan konulardan biri oldu. Farklı yazarlar tarafından farklı zamanlardave şekillerde ifade edilse de konuyla ilgili tartışmaların hemen hepsininvardığı yer, Melikşah’ın, Nizamülmülk’ün büyük etkisi, yönlendirmesi hattakontrol ve gücünün gölgesinde, nispeten etkisiz, silik ya da ikinci adam hâlinegeldiği kanaatiydi. Bu kanaati daha ileri boyuta taşıyan, işiNizamülmülk-Melikşah, Nizamülmülk-Selçuklu, Nizamülmülk-Hanefilik, hattaNizamülmülk-Maturidilik ve Türklük tenakuzuna veya kavgasına kadar götürenlerbile oldu.
Butartışmalar farkında olarak ya da olmayarak İbrahim Kafesoğlu’nun ifadesiyle“erken ölmek talihsizliği bir yana bırakılırsa, fetihleri, icraatı, adaleti,popülerliği, mağlubiyetsizliği ve ihtişamı ile ancak Kanuni Sultan Süleyman’lamukayese edilebilecek bir hükümdar olan Sultan Melikşah’ı” ve onun muhteşemdevrini âdeta görünmez hâle getirdi.
Bu hâliylebaşta Türk milletinin yetiştirdiği ender simalardan biri ve bütün Selçuklutarihinin en büyük hükümdarı olan Melikşah, tarihteki büyük atılımları, çağaşan kültür ve medeniyet hamlelerini, ülkeleri kuşatan kanun ve adaletsistemlerini, devrine göre en gelişmiş devlet ve idare geleneklerini Türklereyakıştıramayıp bu büyük tarihî gelişmeleri hep yabancı tesir ve devlet adamınınetkilerine bağlayan zihniyetin kurbanı oldu. Hâlbuki mevzubahis edilmesi gereken,bu büyük Türk hükümdarlarının iradesi, izni ve kontrolü altında yükselen veNizamülmülk dâhil devrin bütün ilim, siyaset ve sanat erbabını yetiştirenSelçuklu Türk medeniyeti ve bunun Melikşah Devri’nde ulaştığı seviye olmalıydı.[1]
Meseleyeyukarıda izah ettiğimiz tartışma ve kafa karışıklığından uzaklaşarak ve merkezeSultan Melikşah’ı alarak baktığımızda onu saltanatı süresince başarılı kılan,Türk tarihinin en önemli liderlerinden biri hâline getiren özellikler hakkında şutespitlerde bulunmak mümkündür:
Liderlik kavramı, tarih boyunca farklı şekil,mahiyet ve algılar çerçevesinde varlığını devam ettirmiştir. Buna bağlı olarak bugünekadar çok sayıda liderlik tanımı yapılmıştır. Ancak bu tanımlar incelendiğindemahiyet itibarıyla birbirinden pek farklı olmadığı söylenebilir. Ziraanlatılmak istenenler genelde aynıdır. İfadede değişen temalar ise çok boyutluolarak zaman ve çevrenin etkisiyle farklılık göstermişlerdir[2].Bu çerçevede değerlendirildiğinde herzaman ve koşul için ortaya çıkan lider, “yığınların yapıldığı maddeden değil,farklı bir şeyden yapılmış insan” olarak karşımıza çıkar. “O dayanıklılığı,çalışması, inancı, sebatı, tolerans ve anlayışı bütün vasıfları, kısacakarakteri, etrafındaki insanlardan başka, üstün olan fakat buna rağmen kendisinionlardan olmakla iftihar eden ve böylece onlara fark ettirmeden onlarıçalıştıran, onlara yön gösteren ve ışık tutan insandır.”
Liderhakkında yapılan tanımlar mahiyet itibarıyla benzer olsa da liderin temelözellikleri, liderlik mefhumunun kurumsal ve yapısal işleyişi ve meşruiyet vekabul edilme kriterleri itibarıyla farklılaştığı görülmektedir. Buna bağlıolarak da araştırmacılar tarafından çok farklı liderlik tipleri, teori veprofilleri ortaya koyulmaktadır. Bunlar incelendiğinde başta zaman ve koşullarolmak üzere liderlik tip, teori ve profillerini şekillendiren çok farklıetkenlerin sözkonusu olduğunu, her liderlik tipi veya profilinin değişen zamanve şartların izlerini taşıdığını görmek mümkündür[3].Dolayısıyla herhangi bir eski veya yeni liderlik profilinin, her dönem, koşul,birey ve toplum için tek ve gerçekçi bir model teşkil edemeyeceği muhakkaktır[4].
Devlet mekanizması, teşkilatın işleyişi ve içsiyaset meselelerine ve tabii ki ordu ve dış siyaset konularına vakıf bir liderolarak karşımıza çıkan Sultan Melikşah’ın, akıl ve bilgi sahibi bir hükümdarolarak temayüz ettiğini söylemek mümkündür. Budurum şüphesiz aldığı iyi eğitimin bir neticesidir. 6 Ağustos 1055’te doğanMelikşah, bütün sultan çocukları gibi zamanın en iyi eğitim imkânları sahipolmuş, özellikle 1066’da 11 yaşındayken veliaht ilan edilmesinden sonra dahahassas, dikkatli ve yoğun bir eğitim süreci geçirmiştir. Bu konuda onun enönemli mürebbisi Nizamülmülk olmuştur. Zira Çağrı Bey’in, oğlu Alp Arslan’ıNizamülmülk’e emanet etmesi gibi, Sultan Alp Arslan da oğlu Melikşah’ı onaemanet etmiş, genç melikin her türlü eğitiminden onu mesul tutmuştur.Nizamülmülk’ün bu sorumluğu daha sonları sadece fiilî bir durum olmaktançıkartılarak atabeg ilan edilmesiyle resmiyet de kazandırmıştır. BöyleceTürklerle özdeşleşen atabeylik makam ve mansıbının ilk sahibi olan Nizamülmülk,artık sadece vezir ve hoca değil, aynı zamanda da atabeg unvanını almıştır.
Teferruatıhakkında çok fazla bilgimiz olmasa da Melikşah’ın döneme ait birçok ilimde,edebiyat ve askerliğe dair konularda sıkı bir eğitim aldığında şüphe yoktur.Bununla birlikte bizzat kendisinin de aldığı eğitimi taçlandıracak derecedezekâ, azim ve kabiliyete yani akla (anlayış ve kavrayış kabiliyeti) sahipolduğu muhakkaktır. Nitekim bazı kaynaklar, onun daha 9 yaşındayken katıldığıGürcistan seferindeki askerî yetenekleri ve kabiliyetine dair bilgi verirken,bazı kaynaklar da şiir söyleyecek ve bu şiirleri kayda alınacak derecede edebîzevk ve üslup sahibi olduğunu kaydetmişlerdir.
Diğeryandan Sultan Melikşah’ın Selçuklu ülkesinin hemen her yerinde mevcut bulunanilim mahfilleri ve medreselerin hem sayı hem de nitelik bakımından ilerlemesiiçin sarf ettiği gayret düşünülecek olursa, çeşitli ilimlerde aldığı derslerisadece “okumak”la kalmadığını, ilmin devlet ve toplum hayatı için kıymet, önemve gereğini takdir ve teşvik edecek derecede kavradığını söylemek mümkündür. Budurumu güçlendiren diğer bir diğer husus da onun döneminde ilim ve dinadamlarına sunulan imkân, fırsat ve destek olup sadece dinî ilimlerde değil,aklî ilimlerde de dikkat çeken bu ilgi ve destek neticesinde bu dönemde birçokilim adamı yetişmiş, çok sayıda eserler verilmiştir. Aynı durumun edebiyat,mimari, sanat ve musikide de geçerli olduğunu görmek mümkündür.
SultanMelikşah’ı o dönemin şartları içerisinde başarılı bir hükümdar yapanözelliklerden birisi de cesaret ve kahramanlığı, askerî konulardakikabiliyetidir. Kaynaklarda cesaret ve kahramanlığına ilk defa Gürcistan seferisırasında tesadüf ettiğimiz Melikşah, kuşatmanın şiddetlendiği bir andaSelçuklu kuvvetleri tarafından kuşatılan kale burçlarından birine kement atıptırmanmaya başlamış, bu davranışıyla askerlere cesaret vermiştir. Kaynakların henüz9 yaşında olduğunu kaydettikleri Sultan bu sırada düşerek bir ölüm tehlikesiyaşamışsa da gösterdiği bu cesaret ve kahramanlıkla dikkat çekmiştir. Dahamelikliği döneminde kendini gösteren bu özelliğine dair, sultanlık döneminde debirçok örnek mevcuttur. Bunun dışında her çeşit silahı çok iyi şekildekullanmayı bilen Melikşah’ın ava çok düşkün olduğu, özellikle ok ve yaykullanmadaki maharetini av sırasında da gösterdiği bilinmektedir.
SultanMelikşah’ın kaynaklarda en çok işaret edilen özelliklerinden biri de adaletliyönetimidir.
SultanMelikşah’ın dikkat çeken bir diğer özelliği de İslami konularda son derece hassasolmasına karşılık, halka muamele ve devlet yönetimi konularında din, mezhep yada etnik köken ayrımına gitmemesi, bu meselelerde taassup ya da ayrımcılıkgözetmemesidir. Bu sayede Selçuklu ülkesinin sınırları içerisinde yaşayanfarklı din, mezhep ve etnik kökene sahip olan topluluklar huzur içinde yaşamış,bu rahat ortam, ticaretten sanata, edebiyattan bilime kadar her alanda Selçuklulardönemi Türk medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Onundoğru kanun koyma ve bu kanunları uygulama konusunda da son derece dikkatlidavrandığı, bu yönüyle Selçuklu ülkesinin her yerinde adil bir hükümdarvasfıyla tanındığı bilinmektedir.
Zalimdeğiş, boşa kan dökmek istemez
Geçmişten bugünekadarki uzanan süreçte liderin sahip olduğu niteliklerin gücü anlaşılmayaçalışılmış, liderin her şeyin en iyisini yapan etkili güç olduğu görüşüne yerverilmiştir. İlerleyen yıllarda liderlik özellikleri konusunda çeşitli araştırmalaryapılmış ve bu araştırmalar sonucunda lider; fiziksel, düşünsel, duygusal vesosyal özellikleri bakımından belirlenmeye çalışılmıştır (Sabuncuoğlu ve Tüz, 2001:220–221). Bu özelikler ise şu şekildedir:
• FizikselÖzellikler: Güçlü olma, yaş, boy, cinsiyet, yakışıklılık, ırk, etkileme,aktivite, güzel konuşma.
• DüşünselÖzellikler: Zekâ, dikkat, inisiyatif, kararlılık, ileri görüşlülük, sorumluluk,gerçekçilik, bilgi, yetenek, ikna etme.
• DuygusalÖzellikler: Algılama, kendini kontrol etme, güven duygusu, sevmek ve sevindirmek,yüksek başarma duygusu, hırs.
• SosyalÖzellikler: Başkalarıyla iyi iletişim kurma, dostluk arkadaşlıkyeteneği, dışa dönük kişilik yapısı, kendini kabul ettirme.
*Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Buca/İZMİR(erkangoksu@hotmail.com)
[1]Kabul etmek gerekir ki, bizler de çoğu zaman söz konusu tartışmalara yoğunlaşıpdikkatlerimizi o tarafa çevirdik ve genel anlamda Selçuklulara, özelde iseMelikşah ve dönemine dair çok bariz bazı özellikler üzerinde yeterinceduramadık. Mesela merhum İbrahim Kafesoğlu’nun yıllar önce kaleme aldığıMelikşah monografisinin üzerine bir şey koyamadık. Tarihçiliğin bugün ulaştığı anlayışve metodolojik yaklaşımla konuyu yeniden ele alıp yeni bir Melikşah monografisikaleme alamadık.
[2] Bütünliderlik tanımlarında dört temel unsur ön plana çıkar. Amaç:İnsanların bir araya gelip bir grup oluşturmaları içinortaklaşa ulaşacakları hedeflerin, giderecekleri ihtiyaçlarının olmasıgerekmektedir. Lider: Hergrubun bir lideri bulunmaktadır. Bu lider, kişilik özellikleriyle diğer üyelerietkileyebilmektedir. İş görenler: Grubunöteki üyeleri liderin kendilerine yaptığı etkiyi kabullendiklerinde liderinizinden gitmektedirler. Ortam: Liderlikancak elverişli ortamda oluşabilmektedir. Ortamı; iş görenlerin yeterliliği,grup içindeki şartlar, amaçların ulaşılabilirliği, iş görenlerin güdülenmesigibi değişkenler oluşturmaktadır.
[3] Liderlikleilgili yaklaşımları başlıca dört kategoride ele almak mümkündür. Bunlarözellikler yaklaşımı, davranışsal yaklaşım, durumsallık yaklaşımı vedönüştürücü yaklaşım da denilen ve karizmatik liderliği de içine alan yeniyaklaşımlardır. Bunlardan özellikler yaklaşımında lideri lider yapan özelliklerve bu özelliklerin niteliği üzerinde durulmuştur. Davranışsal yaklaşımdaliderliğin sorumluluk alanı ve insani yaklaşımları ağırlıklı olarak incelenmiş,durumsallık yaklaşımında liderin ortaya çıkmasında içinde bulunan çevreninetkisi analiz edilmiş, yeni yaklaşımlarda ise karizma olgusu ele alınmıştır.
[4] Liderlikkuramlarından bazıları şunlardır: Transaksiyonel Liderlik, Transformasyonel Liderlik,Öğretimsel Liderlik, Kültürel Liderlik, Süper Liderlik, Moral (Etik) Liderlik,Öğrenen Liderlik, Vizyoner Liderlik, Kalite Liderlik, Politik Liderlik,Stratejik Liderlik, Global Yönetim-Global Lider-Yöneticiler, Otantik Liderlik,Entelektüel Liderlik, Dini Liderlik, Dönüşümcü Liderlik vb.