Mütareke İstanbul’unda Akif
Birinci Dünya Savaşı’nın sonu, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından kısa bir süre önce halk arasında sarsılmış olan dinî ve ahlaki değerleri canlandırıp korumak için İstanbul’da, Şeyhülislamlık’a bağlı olarak “Dârü’l-Hikmeti’l-İslamiye” adıyla bir kurum oluşturulmuştu. 12 Ağustos 1918’de açılan bu teşkilat zamanın tanınmış İslam âlimlerini ve fikir adamlarını çatısı altında toplayan, yüksek seviyede bir “İslami, danışma, tebliğ ve irşad heyeti” idi.[1]
Mehmet Akif, 1918 yılında Mekke Emiri Şerif Haydar Paşa’nın daveti üzerine İzmirli Hakkı Bey ile birlikte Lübnan’a gider ve Paşa’nın Aliye’deki evinde bir ay misafir olurlar. İşte bu seyahati sırasında Akif, Dârü’l-Hikmeti’l-İslamiye’ye başkâtip olarak atanmıştır. Mehmet Akif Beyrut dönüşünde vazifesine başlamış, 23 Ocak 1920 tarihinde başkâtiplik uhdesinde kalmak üzere azalığa da tayin olunmuştur. Dârülhikme kurulunca, Meşihat (Şeyhülislâmlık) Dairesinin resmî yayın organı olan aylık Ceride-i İlmiyye de Dârülhikme’nin başkitabetine, dolayısı ile Akif’e bağlanmıştır. İlk sayısı Mayıs 1914’te yayımlanmış olan mecmua, bu bağlanışa kadar 44 sayı çıkmıştı. 53. sayısından sonra on beş günlük olan derginin 45-58. sayıları Mehmet Akif’in idaresinde çıkarılmıştır.
Mehmet Akif, aşağıda ayrıntılarıyla ortaya koyacağımız gibi, Anadolu’ya geçerek Kuvâ-yı Millîye’ye katıldığı anlaşıldıktan sonra “vazifesinden izin almadan ayrıldığı” gerekçesiyle 3 Mayıs 1920’de Dârülhikme’deki bu vazifesinden azledilmiştir.[2]
Akif aynı yıllarda (1918-19) Darülfünun’da kurulan Tetkikat-ı Lisaniye Encümeni azası idi. Dil üzerinde çalışmalar yapan bu heyette Ali Ekrem, Cenap Şehabettin, Ahmet Naim, Ferit Kam, Necip Asım, Ahmet Rasim, Tahir-ül Mevlevi (Olgun) bulunmaktaydı. Arap edebiyatçılarından İsmail el-Hafız hatıralarında; “İstanbul Darülfununu’nda kendisinin başkanlığında Maarif Nezareti’ne bağlı Kamûs-ı Arabî Heyeti kurulduğunu, bu heyette Ahmet Naim, Mehmet Şevket ve Mehmet Akif’in de bulunduğunu, Arapça Lügat’in elif harfini bitirdiklerini, Mehmet Akif’in Arapça kelimelere Türkçe karşılık bulmakta son derece başarılı olduğunu” belirtir. Bu çalışma büyük bir ihtimalle Tetkikât-ı Lisaniye Encümeni’nin faaliyetlerinden biri idi.[3]........
[1] M. Ertuğrul Düzdağ, “Mehmet Akif Ersoy”, Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Neşre Hazırlayan: M. E. Düzdağ, TDV., Yayınları, 9. Baskı, Ankara, 2013, s. 27.
[2] M. Ertuğrul Düzdağ, agm., s. 27-28. M. Çetin, M. C. Çiftçigüzeli, Mehmet Akif Ersoy Albümü, M. A. Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Yayınları, Ankara, 2002, s. 27.
[3] M. Çetin, M. C. Çiftçigüzeli, age., s. 27.