Türkiye 7 Haziran Seçimlerine hazırlanıyor. Siyasi partilerimizin çalışmalarına bakıldığı zaman bu seçimin önceki genel seçimlerden farklı bir atmosferde geliştiğini söylemek mümkün. İlk defa iktidar partisi “muhalefet” gibi hareket etmekte, muhalefet partileri ise “iktidar” gibi seslenmektedir.
AKP’nin açıklanan seçim beyannamesine bakıldığında, “başkanlık sistemi”nden başka vatandaşa söyleyeceği bir şeyin kalmadığı anlaşılmaktadır. Başkanlık kavramı üzerinden yürütülen sistem tartışmalarının da daha çok Erdoğan’ın “Beni tek adam yapın.” çağrısından ibaret olduğu görülmektedir. Bu çağrı vatandaş tarafından olduğu gibi “doğru” olarak anlaşılmış ve bu nedenle yapılan kamuoyu araştırmalarında başkanlık sistemine karşı olanların oy oranı %80 civarında çıkmıştır. İktidar partisine oy verenlerde bile bu oran % 45-50’lere ulaşmaktadır. Yani vatandaş Erdoğan’a “Biz senin tek adamlık heveslerine kapalıyız.” demektedir. Bunu gören Erdoğan da son günlerde bu konuyu dile getirmekten şimdilik vazgeçmiş görüntüsü veriyor.
Geçim sıkıntısında olan ve borç batağında bunalan vatandaşın içinde bulunduğu şartların ağırlığını iktidar partisi mensuplarının anlamadığı ortadadır. İnsanımızın derdi başka AKP’nin derdi başkadır. 13 yıllık AKP hükûmetlerinin Türkiye’yi getirdiği nokta; ekonomide yoksulluk, geçim sıkıntısı ve işsizlik; dış politikada komşularla kavga, Avrupa ve gelişmiş dünyada itibarsızlık, Ermeni meselesi gibi millî meselelerde teslimiyettir. Eğitimde durum içler acısıdır. Yükseköğretim kurumlarında temel bilimler bölümlerine öğrenci alımından vazgeçmiş, yani üniversitelerinde matematik, fizik, kimya ve biyoloji eğitimini bırakmış; uluslararası bilim indeksindeki bilimsel araştırmalar bakımından İran’ın bile gerisine düşmüş bir Türkiye vardır.
Her yıl bir milyon civarında gencimiz üniversite sınavlarına girmekte, bir o kadar gencimiz de mezun olmaktadır. Üretmeyen, istihdam yaratmayan sadece kupon arazi ve inşaat rantına, mevcudu satma anlayışına dayalı “mirasyedi ekonomisi” gençlerimizi işsizliğe mahkûm etmiştir. TUİK’in açıkladığı rakamlara göre %11’lerde seyreden genel işsizlik oranı nitelikli, eğitimli genç nüfusta %22’lere ulaşmaktadır. Bu oran, sosyal çalkantıların kaynağı olabilecek boyutta büyük bir işsizlik oranıdır.
Bütün kamuoyu araştırma şirketlerinin tespiti, bu seçimin kaderini ekonomik sorunların seçmen üzerindeki etkisinin belirleyeceği şeklindedir. Muhalefet partilerinin, mesela CHP’nin ilk defa bu seçimde “değerler siyasetini” bırakarak vatandaşın gerçek gündemine göre bir siyaset üretmeye çalışması mevcut iktidarı şaşırtmışa benziyor. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere mevcut iktidar cenahı yaklaşık on gün CHP’nin seçim beyannamesini tartışmıştır. Önceki seçimlerde sadece mevcut iktidarın uygulamalarını eleştiren ana muhalefet partisi, bu seçimde iktidarda ne yapacağını anlatmaktadır. Vaatlerin çoğu vatandaşın gerçek gündemi olan ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgilidir ki doğrusu budur.
Bu seçimin yükselen yıldızı MHP’dir. Seçim öncesi il ve ilçe kongreleri ile 11. Olağan Kurultayını başarıyla gerçekleştiren MHP, seçimin hemen öncesinde kadrolarını dinamik ve dinç bir hâle getirmiştir. “Bizimle Yürü Türkiye!” sloganı ile başarılı bir kampanya yürüten MHP, kurultayında Merkez Yönetim Kurulunda dikkat çekici bir yenilenme gerçekleştirmiştir. Milletvekili adayları da MHP’nin ülkeyi yönetmeye aday bir parti olduğunu, iktidar vizyonu ile bir liste hazırlandığını göstermektedir.
AKP iktidarı ve liderliği, “devlet geleneği” bakımından bütün tarih ve inanç kültürümüzün ürünü olan değerleri maalesef çürütmüştür. Millet aç iken şatafat, debdebe, lüks düşkünlüğü ve savurganlık almış başını gitmiştir.
Böyle bir ortamda MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, kişiliği ve yaşantısı ile âdeta Türk devlet geleneğinin tek temsilcisi olarak millete seslenmektedir: Bizimle Yürü Türkiye! Bu çağrı aynı zamanda “Bu iktidara mahkûm değilsin.” haykırışıdır.
Milletimizin MHP’ye teveccühünün artmasının bir diğer sebebi de güneydoğu meselesi ile ilgili gelişmelerdir. İlk gündeme geldiğinden beri MHP’nin “yıkım süreci, çözülme süreci” olarak ifade ettiği süreç, yoğun medya saldırısı ile gözlerden kaçırılmış ve “Analar ağlamasın.” safsatasıyla masum bir algı yaratılarak gizlenmiştir. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır: Silah bırakmadan devletle masaya oturan PKK terör örgütü meşrulaştırılmıştır. Suriye’de PKK’nın devletleşmesinin önü açılmıştır. Güneydoğu insanımız PKK’nın tasallutuna terkedilmiştir. Ülkemiz koşar adım âdeta bir kardeş kavgasına sürüklenmektedir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir askerî garnizonda dalgalanan Türk bayrağı indirilmiş ve buna seyirci kalınmıştır.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa yurt dışındaki bir vatan toprağımız savunulmadan terkedilmiştir. Üstelik türbemiz yıkılarak. Türkiye topraklarındaki siyasi hayatımızın sembol şehidi Süleyman Şah’ın kemikleri sızlatılmıştır.
Türk milleti bu gidişin artık farkına varmıştır. Bu kötü gidişi ancak MHP kadrolarının durdurabileceğini iyi bilen milletimiz iradesini MHP’den yana kullanacaktır. Millet, Devlet’iyle iktidara yürüyecektir. Bin yıllık kardeşliği kimseye bozdurmayacaktır. Karnı tok, sırtı pek ve onurlu bir geleceğin MHP iktidarından geçtiğini gören Türk milleti, ihanet sarmalından kendisini bu seçimde kurtaracaktır.
Onun için millet “Seninle yürüyeceğiz MHP!” demektedir.