"S-400'DEN VAZGEÇMEMİZ ARTIK İMKÂNSIZDIR"

02 Ağustos 2019 14:15 Ahmet Deniz AĞCA
Okunma
2390
S-400DEN VAZGEÇMEMİZ ARTIK İMKÂNSIZDIR

"S-400'DEN VAZGEÇMEMİZ ARTIK İMKÂNSIZDIR"

MHP Lideri Bahçeli, S-400 hava savunma sistemi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Japonya'nın Osaka kentinde takdire şayan tavizsiz bir duruş sergilediğini belirtti.


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, S-400 hava savunma sistemi hakkında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Japonya’nın Osaka kentinde takdire şayan tavizsiz bir duruş sergilediğini bildirdi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, 28-30 Haziran 2019 tarihlerinde Japonya’nın Osaka kentinde yapılan G-20 toplantısında çok önemli gündem konuları görüşüldüğünü hatırlatarak, şunları kaydetti:
"İklim değişikliklerinden göç meselesine, ticaretten teröre, küresel ekonomiden çevre sorunlarına kadar pek çok konu başlığı ülkeleri temsilen Osaka’da bulunan devlet ve hükûmet başkanları arasında müzakere edilmiştir. Bizi ilgilendiren ise Türkiye’nin içinde olduğu temas ve görüşme trafiğidir. Şunu bir defa memnuniyetle söylemek isterim ki, Osaka’da Türkiye haklı ve meşru tezlerini muhataplarıyla cesaret ve inançla paylaşmıştır. Bilhassa S-400 hava savunma sistemi hakkında Sayın Cumhurbaşkanı’nın tavizsiz duruşu takdire şayandır. G-20'yi oluşturan ülkeler küresel ekonominin %85'ini, küresel ticaretin %75'ini, dünya nüfusunun da üçte ikisini oluşturan bir güce sahiptir. Bugüne kadar yapılan G-20 toplantılarının dünyanın içinde bulunduğu sorunların çözümünde hangi rolü oynadığı elbette çok boyutlu şekilde değerlendirilmektedir. ABD Başkanı Trump’ın anlayışlı yaklaşımı iki ülke arasında gerilen ilişkilerin yumuşamasına neden olabilecektir. Sayın Erdoğan'ın, ABD Başkanı'nın yaptırımlar konusuna açıklık getirdiğini söylemesi, böyle bir şeyin olmayacağını duyurması çok olumludur. Trump'ın S-400 konusunun karmaşık olduğunu söylemesine rağmen Türkiye'ye adil davranılmadığını vurgulaması yerindedir, hakkımızın teyit ve teslimidir. ABD yönetiminin, ikili ilişkilere zarar vermeyecek şekilde S-400 meselesinin çözümüne hazır görüntü çizmesi siyasi ve ekonomik tansiyonu normale çekebilecektir. Bize göre ABD Başkanı’nın tutumu ve Türkiye’ye mesajları umut verici olsa da temkini elden bırakmamak, her seçeneğe hazır olmak şarttır. Çünkü bu ülkenin verdiği sözleri çok çabuk unuttuğu bilinen bir gerçektir. S-400 hava savunma sistemi hem güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren hem de egemenlik haklarımızla bağlantılı çok yönlü bir konudur. Ortaya çıkan mutabakat zeminini korumak, reel-politik dayatmalarla bu zeminin kaymasına mâni olmak iki ülkenin çıkarınadır.
Trump’ın Türkiye’nin tezlerini destekler nitelikte açıklama yapması, Obama yönetimini suçlaması Türkiye ile ABD arasındaki sertleşen ve soğuyan ilişkilere yeni bir sayfa açabilecektir. Ülkemizin S-400'den vazgeçmesi artık imkânsızdır. Alacağımız ve hakkımız olan 116 adet F-35 savaş uçağının planlanan zaman içinde Türkiye’ye getirilmesi başlıca temennimizdir. Şu işe bakınız ki, hâlâ S-400’ü almayın, felaket olur, sorun ve sıkıntı doğar yaygarası koparan içimizdeki müstevli hayranları, manda ve himaye özlemi çeken iş birlikçiler dedikodularını sürdürmektedir. Bunların alayı bir Amerikalıdan daha fazla Amerikancıdır. Bunlar görevlidir, köksüzdür, uzaktan kumanda edilmektedir. Türkiye’nin millî ve tarihî duruşunu savunmaktan âciz bu kişilerin siyaset ve bürokraside köşebaşlarını tutmaları nasıl bir kuşatma altında olduğumuzu acıklı şekilde göstermektedir.Yabancıların ağzına bakanlar, emperyalizmin dümen suyunda hayat sürenler bu ülkeye, bu millete, bu devlete içten içe tuzak kuran vatansızlardır, bunların oyunları da mutlaka bozulacaktır. Binlerce yıl boyunca, kıtalar arasında zaman zaman bozulan güç dengelerini terazileyen devletlerin, paktların ve blokların varlığı, kuvvetin tek bir yapıda toplanmasına izin vermemiştir. Çok kutupluluk dünyanın stratejik tasarımına sürekli hâkim olmuştur. Alışılagelen bu tarihî süreç özellikle Doğu Blok’unun dağılması ve Soğuk Savaş yıllarının sona ermesi ile ortaya çıkan yeni durum karşısında ABD’nin tek kutup iddiasıyla ortaya çıkmasına, küreyi kendi isteğine göre şekillendireceğini zannetmesine yol açmıştır. Kendini rakipsiz gören küresel gücün dünyayı tek başına ve dilediğince tanzim etmeye dayalı bu düşüncesi, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve diplomatik bir etki ve çekim alanı da uyandırmıştır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi maalesef ülkemizde de siyasetçilerin, bürokratların ve aydınların bir kısmı bu yeni anlayışı ve onun dayattığı değerler sistemini sorgusuz sualsiz benimsemişlerdir. Artık bu devran sonlanmıştır. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır. Türkiye büyük bir ülkedir. Bunu görmeyen, göremeyen teslimiyetçiler kiralık vicdanlarının, korkak ve köle zihniyetlerinin ömürleri boyunca esiri olacaklardır. Türk milleti bağımsızlığına leke sürdürmeyecek, onun bunun tehdidine kulak asmayacak, pabuç bırakmayacaktır."

KİMDEN HANGİ SİLAHI ALACAĞIMIZA BİZ KARAR VERİRİZ

Bahçeli, 23 Haziran'da yapılan seçim sebebiyle İstanbul'da muhtarlarla yaptığı bir toplantıda da S-400 meselesine değinmiş ve şunları söylemişti:
"ABD ile yaşanan S-400 anlaşmazlığı derinleşirken günden güne boyut değiştiriyor. Müttefiklik, kırılma noktasına kadar gelmiş bulunuyor. Şunu herkesin bilmesinde yarar vardır. Türkiye tam bağımsız bir ülkedir. Bu konuda kuşkusu olan varsa ya cahil ya iş birlikçidir. Kimden hangi silahı alacağımızın kararını yalnızca ve yegâne olarak biz veririz. Türkiye NATO üyeliği başta olmak üzere tüm uluslararası oluşumları derhâl sorgulamalıdır. 6 Haziran 2019 tarihinde Millî Savunma Bakanı’mıza gönderdiği, ardından da sızdırılan lekeli mektubu gündemin en önemli konusudur. Bu mektup maksatlıdır. Üslubun sorunlu olması bir yana, mektup içeriğinin hayal kırıklığı olması şöyle dursun, tam bir akıl tutulması tam bir ahlak tükenişidir. ABD'nin mektupçu bakan vekili diyor ki; Rusya'dan S-400 alırsanız ağır sonuçlarına katlanırsınız. Devamla ABD ve NATO ile iş birliğinin aksayacağını yani tıkanacağını nezaketsiz, saygısız, sert bir yaklaşımla dile getiriyor. Bu dil emperyalist ve zorba bir dildir. Küçümseyici, yok sayıcı bir dildir. Bu dile orta çağda bile tesadüf etmek imkânsızdır. ABD Türkiye'nin sinir uçlarıyla oynamaktadır. Bu mektuba verilecek en kalıcı cevap, buruşturulup iadeli taahhütlü gerisin geriye göndermektir. Beşinci nesil F-35 savaş uçağı üretim zincirinin içinde yer alan Türkiye'yi millî güvenliğini temin etmek amacıyla ortaya koyduğu siyasi tercihinden dolayı yaptırım tehdidiyle kuşatmaya alma niyeti düşmancadır. NATO ABD'nin arka bahçesi, oyuncağı değildir. Eğer böyle değilse Türkiye bağlantılarını sorgulamalıdır. ABD'nin hesabı varsa Türkiye'nin de vardır. Kovboyların bildiği varsa Oğuz neslinin de kahramanca ya istiklal ya ölüm diyecek bir inanmışlığı vardır. Milli sabrımızı zorlamanın sonuçları ağır olacaktır. Kindar kalemle yazılan mektuptan anlamayız. ABD'nin vesayeti neyse asla tahammül edemeyiz. F-35'i vermeyiz diyenler günü geldiğinde bir Türk mucizesiyle inşallah tanışacaklar. Millî silah ve uçakların da tamamıyla kendi imkân, zekâ ve bilgimizle yapıldığını göreceklerdir. Bu kabiliyet bizde vardır. Bu yetenek, yeterlilik milletimizde hâkimdir. Türkiye S-400'ü alacak ve konuşlandıracak. Bu konu kapanmıştır. Türkiye yol ayrımındadır. Ya bu tehditlere boyun eğeceğiz ya da S-400'leri alıp vatan topraklarına konuşlandıracağız. Bunun başka bir seçeneği kalmamıştır. ABD ister beğensin ister beğenmesin S-400'lerin alınması varoluş mücadelesine dönmüştür. Türkiye teslim olmamalıdır, taviz vermemelidir. S-400'lerin alınması vazgeçilmez bir öneme sahiptir. ABD Başkanı iyice pervasızlaşmış, freni boşaltmıştır. İran'a yaptırım kararının bölgesel tansiyonu yükselteceği açıktır.
Yunanistan ateşle oynamaktadır. Doğu Akdeniz konusunda sabrımız taşmıştır. Yunan hükûmeti bilmelidir Akdeniz ve Ege'de önümüzü kesecek bir korsan henüz doğmamıştır. Denize dökülen dedelerinden ders almalı."