PROF.DR. OSMAN TURAN VE TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÛRESİ
GaziKARABULUT*
“Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay ve kalkan
Damga bize olsun buyan
Gök börü olsun uran”[1]
Babası Birinci Dünya Savaşı’nda şehit olanOsman Turan, ömrünü Türk tarihine vakfetmiş bir milliyetçi mütefekkirdir. Osman Turan bir fikir insanı olmasının yanısıra siyasi mücadeleler vermiş, sivil inisiyatifler almış, fikrî duruşundandolayı yer yer cezaevlerine girmiş bir Türk milliyetçisidir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi (DTCF) Tarih Bölümü Orta Çağ Tarihi Kürsüsünde yükseköğreniminitamamlayan Osman Turan’ın yolunu, Fuat Köprülü ile kesiştiren Türk tarihineduyduğu ilgi olmuştur. Nitekim bu ilgi M. Fuat Köprülü’nün danışmanlığında Onİki Hayvanlı Türk Takvimi adlı çalışmayı yapmasını sağladı ve bu alanda doktorayaptı. Bu çalışmanın önemi Türk tarihiaçısından oldukça kıymetlidir. Çünkü Türkiye’de tarih alanında yapılan ilkdoktoradır. Eserlerine bakıldığında devrin siyasi anlayışına rağmen Türk tarihiile ilgili somut çalışmalar görürüz:
1941 – On İki Hayvanlı Türk Takvimi(Doktora Tezi)
1944 - Orta Zaman Türk Devletlerinde TürkçeUnvanlar (Doçentlik Tezi)
1944 - Müsâmeretü’l-Ahbâr (MoğollarZamanında Türkiye Selçukluları Tarihi) (Tercüme)
1953 - Tarihi Kronolojinin Esasları(Tercüme )
1954 - İstanbul'un Fethinden Önce YazılmışTarihi Takvimler
1958 - Türkiye Selçukluları Hakkında ResmiVesikalar Metin, Tercüme ve Araştırmalar
1964 - Türkiye'de Manevi Buhran Din veLaiklik
1964 - Kızıl Tehlike
1964 - Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
1964 - Türkiye’de Komünizm Kaynakları veKültür İhtilali İlaveli
1965 - Selçuklular Tarihi ve Türk - İslamMedeniyeti
1968 - Türk Cihan Hâkimiyeti MefkûresiTarihi
1969 - Türkiye'de Siyasi BuhranınKaynakları
1971 - Selçuklular ve İslamiyet
1971 - Selçuklular Zamanında Türkiye
1973 - Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
1973 - Türkler Anadolu’da
Selçuklu İktisat Tarihi, son çalışmasıoldu. Bu çalışmayı yaparken vefat etti.
Osman Turan akademik alandaki etkinçalışmaları kadar Türk milliyetçiliği açısından kritik dönmelerdeki duruşuylada adından söz ettirmiştir. Mesela 1944’te Türkçülük-Turancılık Davasındanyargılanan Nihâl Atsız’ı fakültedeki odasında ağırlaması yüzünden Millî EğitimBakanı tarafından açığa alınmıştır. Zaman zaman siyasi mücadelelerine şahitolduğumuz Prof. Dr. Osman Turan aynı zamanda Türk Ocakları Genel Başkanlığı dayapmıştır. 1954 ve 1957 yıllarında Demokrat Partiden Trabzon milletvekiliseçilmesine rağmen siyasi alanın esnek ve değişken yapısına uyumsağlayamamıştır. Bu durum, partisi ile sık sık karşı karşıya gelmesine sebepolmuştur. 27 Mayıs’tan sonra on altı ay hapis yatan Osman Turan beraat ettiktensonra fikrî mücadelelerini devam ettirmiş ve 1965 yılında Adalet PartisiTrabzon milletvekili seçilmesine rağmen burada da siyasi manada milliyetçitavrı göremediği için Milliyetçi Hareket Partisinde siyasi mücadelesinisürdürdü. İlk defa 1959’da yaptığı Türk Ocağı Genel Başkanlığına 1966’da tekrarseçildi ve bu görevi 1973 yılına kadar sürdürdü. Genel Başkanlığı dönemindeTürk Yurdu dergisi Türk fikir ve kültür hayatında büyük bir etkiye sahip oldu.1974’te Türk Tarih Kurumunun kendisini asli üyeliğinden çıkarmasınıkabullenemeyen Osman Turan bu sarsıntıyı yine Türk tarihi ile ilgili çalışmalaryaparak atlatmaya çalıştı. Nitekim Selçuklu İktisat Tarihi adlı kitabını yazmayabaşladı. Ancak geçirdiği beyin kanaması sonucunda 17 Ocak 1978’de vefat etti.
Osman Turan Hoca’nın bir döneme damga vuranTürk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi üzerinden bir değerlendirme yapılacakolursa milliyetçi muhafazakâr bir tarihî dokuya şahit oluruz. Türk Cihan HâkimiyetiMefkûresi Tarihi’nin giriş kısmında şunları söylüyor: “Türk milletinin millî,İslamî ve insani mefkûrelerini, cemiyet ve dünya nizamı davalarını ve bunlarlailgili meseleleri tetkik eder, bunların millî tarihin azameti ve yükselişindebirinci derecede amil olduğunu izah ederken bu suretle, şüphesiz, büyük birtarihi anlamak ve ilmî bir ihtiyacı karşılamak istiyoruz.”[2]
Buradan hareketle Prof. Dr. Osman TuranHoca’nın büyük bir titizlikle hazırlayıp adına Türk Cihan Hâkimiyeti MefkûresiTarihi dediği hacimli eser hem Türk tarihini incelemesi hem de Türk ülküsününesaslarını açıkladığı bir çalışma olarak değerlendirebiliriz. Kitabın başındaifade ettiği Türk dünya nizamının millî, İslami ve insani esasları ifadesi,Türk ülküsünün cihana hâkim olma gerekçesini ortaya koyan bir yaklaşımdır. Konuyudetaylandırdığı “Cihan Hâkimiyeti Mefkûresinin Tarihi Akisleri” başlıklıbölümde Kun Hükümdarı notu ile “Şimdi ölürsek dünya durdukça kahramanlık şanımızyaşayacak: oğullarımız ve torunlarımız başka milletlerin başbuğları olacaktır.”sözüne ardından da İstemi Han’ın “Atalarımızdan işittik ki Garp imparatorluğu(Roma) elçileri geldiği zaman bu bizim için artık yeryüzünü fethedeceğimizedelâlet eder.” ifadesine yer veren Osman Turan Hoca, Türk cihan hâkimiyeti ve mefkûresininilk defa, büyük bir Türk imparatorluğu kuran Kunlar ile bilhassa onlarınhükümdarı Mete ile başladığını belirtir.
Cihana hâkim olma mefkûresinin ilahi birmenşei olduğunu belirten Osman Turan Hoca görüşünü şu şekilde delillendirir. “Bukudretli imparatorluğun hükümdarları mektuplarının başında ‘Tanrı’nın tahtaçıkardığı Kun milletinin büyük Tan-yu veya Şan-yu’su ibaresini kullanırlardı,ki hâkimiyetin semavî (ilahi) menşeine inanıldığına dair ilk vesikayı teşkileder. Hun hükümdarları ‘Tangrı kutu’ unvanını taşıyordu.”[3] Devamındamefkûrenin Hunlardan devamla, Göktürklere, Uygurlara, Selçuklulara ve akabindeOsmanlılara kadar devam ettiğini belirten Osman Turan Hoca destanlar ve yabancıkaynaklarla bu mefkûrenin bütün Türk hanedanlarının Kızılelma’sı olduğunubelirtir. Oğuz Kağan’ın “Ey Oğullarım! Çok savaştım, çok yaşlandım.Gök-Tanrı'ya borcumu ödedim.”[4] (Oğuz Destanı) sözü mefkûrenin ilahimenşeini gösteren bir anlayışın ürünüdür. Yine Türk fetihlerini destansı birşekilde anlatan Oğuzname'ye göre ilk cihan hâkimiyeti Oğuz Kağan tarafındankurulmuştur. Babası ile taht mücadelesine girişerek saltanata geçen OğuzKağan'ın ilk işi de bütün kavimlere elçiler göndererek "Ben artık bütündünyanın Kağan’ıyım." ifadesi demefkûrenin bir millî anlayışı olduğuna işarettir.
Kızılelma kavramını da Türk cihan hâkimiyetininnişanesi olarak değerlendiren Osman Turan Hoca, Kanuni Sultan Süleyman’ınseferlerde askerleri ziyaret ettiğini aktararak şu ifadeyi eserine taşır."Kışlaları ziyaret eder; askerlerin şerbetini içer ve onlara bardağı altındoldurup hediye yapardı. Ayrılırken askerlere 'Kızılelma’da buluşuruz.' cümlesiylede onları okşar ve ideallerini canlandırırdı.”[5]
“Türkcihan hâkimiyeti nasıl destanlarda akisler bırakmış ise felaket devirleri demenkıbe ve efsaneler hâlinde öylece millî vicdanda yaşamıştır. Kunlarıninkırazı üzerine onlardan bir boy Altay Dağları’na sığınmış; birkaç asırkaldıktan ve kuvvetlendikten sonra atalarını ezen Tatarlara (Avar ve Cücenlere)karşı intikam almışlardır. İşte Göktürklerin kurt efsanesi ve Ergenekon’dançıkış destanı yeni bir cihan hâkimiyeti devrinin hikâyesidir.”[6] ifadelerine yer veren Osman Turan Hocakitabın ilerleyen bölümlerinde bu mefkûrenin devlet felsefesinin de temelinioluşturduğunu belirtir.
Prof. Dr. Osman Turan Hoca, Türk cihan hâkimiyetimefkûresini; Türk milletinin, tarihî bir vazife olarak gördüğünü, bu vazifeninilahi bir görevlendirme adına, dünyaya adalet yayma ve adaletle hükmetme idealiolduğunu ortaya koymuş ve Türklüğün ölümsüz bir milliyetçi mütefekkiri olarak,Türk tarihinin mazi-ati çizgisindeki yerini almıştır.
*Eğitimci-Yazar
[1] Prof.Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, s. 98, ÖtükenYayınları, 2003, İstanbul (Oğuz Kağan Destanı, s. 17)
[2] Prof.Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, s. 98, ÖtükenYayınları,2003, İstanbul (Oğuz Kağan Destanı, s. 16).