NECİP AMCAYA...

23 Haziran 2023 12:12 Mehmet DUMANOĞLU
Okunma
561
NECİP AMCAYA...

NECİP AMCAYA...

Mehmet DUMANOĞLU

“Milletsiz devlet olmaz,

Devletsiz millet olmaz,

Devlete saygısızlık olmaz”

(Necip amca)

 

 

Yukarıdaki sözü ATV televizyonunda Esra Erol'un programına konuk olanNecip amca 05. 10. 2018 günü saat 17.40'ta söylemişti. Tek başına yaşıyor veyaşamını “ördüğü çorapları satarak” sürdürüyor. Eğer siz yardım niyetiyle fazlaçorap satın alırsanız size çorap satmaz. Çünkü yardım kabul etmez. Fakatelindekileri “sessizce” paylaşır.

Yüzlerce yıl önce 13.yüzyıl sonlarında Şeyh Edebali OsmanGazi'ye şöyle nasihat etmişti kaynaklara göre:

“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın

Bundan sonra gayret senden

Dualar, destek bizden”.

 

Aradan geçen yediyüzyıllık zamana rağmen aynı tasavvufi felsefe.

Ülkü Ocaklarının kurucularından olan Dr.Devlet Bahçeli 06 Temmuz 1997 yılında MHP Genel Başkanlığına seçildiktensonra yaptığı ilk konuşmalarından birisinde şöyle demişti: “MHP'nin sokakta işi yoktur. Ben Ülkücüleri ellerinde bilgisayar, bilgiyledonanmış gençler olarak görmek isterim.”

Kendini iyiyetiştirmiş, hangi meslek olursa olsun mesleğinde çok iyi olan, yabancı dilbilen insanlar; önce kendileri sonra aileleri nihayetinde devlet ve milletleriiçin çok kıymetli değerlerdir, hazinedirler. Bunu demek istemişti. Felsefe geneaynı; millete ve devlete bağı.

Hatırlarsınız belki NobelBilim Ödülü alınca BBC, Aziz Sancar'laröportaj yapmıştı. Röportajı yapan İngiliz gazeteci elbette kasıtlı olarak veısrarla ondan “Kürt” olarak bahsetmek istemiş Aziz Sancar müdahale ederek “Beni;Türkiye Cumhuriyeti bütün olanaklarını kullanarak okuttu.” demişti. Bu ifadeile Atatürkçü düşüncede ulusçuluk görüşünün “ırk, dil veya bir dine mensubiyetedayanmadığını” çok güzel anlattığı gibi İngilizlerin propaganda hedefini deboşa çıkarmıştı.

Kovid-19 pandemisiçıktığında ABD'deki “her alandan” bilim insanı adına konuşan ve Habertürktelevizyonunda Afşin Yurdakul'un HT 360 Programı’na bağlanan ABD'de birüniversitede öğretim görevlisi olan konuk “Eğer Türkiye isterse ihtiyaçduyulduğu anda oradaki çalışmalarını ayarlayarak” Türkiye'ye gelebilecekleriniaçıklamışlardı.

Keza Biontek aşısını bulanÖzlem Türeci ve Uğur Şahin, Alman hükûmeti ve kurucuortaklarından oldukları şirkete “aşının gönderilmesinde Türkiye'ye önceliktanınacak koşullar” koydurmuşlardı. 

Bu örnekleri artırmakçok kolay elbette. Verdiğimiz örneklerin hepsinde de Şeyh Edebali’den Necipamcaya, günümüze “Devletsiz millet, milletsiz devlet olmaz.” anlayışının Türk ulusundaçok güçlü devam ettiğini, ülkeye hizmetin illa asker veya polis olmaklayapılmadığını göstermekte. Mesleğimizde “en iyi” olmaya çalışmak, “elimizdengelenin en iyisini yapmak” devletimize ve ulusumuza en iyi hizmettir en güzelmilliyetçiliktir.

Aslında bu yazınınsonuç kısmında yazılabilecek yukarıdaki cümlelerden sonra “biraz da çuvaldız”zamanı. Türkiye açısından rakibi (ABD, Rusya Federasyonu, İngiltere, Fransa)evimizde beklemek yerine onun beklemediği uzaklarına hamle yapmalıdır(Türkiye'nin; Avrasya politikası ve Afrika açılımında olduğu gibi). Onlarelbette size karşı hamleler yapacaklardır ancak sizi evinizde beklerkengöreceklerini zannettiklerinden bir müddet sonra yaptıklarınız karşısında öncetedirgin olacaklar sonra endişeye kapılacaklardır. Nitekim ABD ve AB'ninTürkiye'ye uzun zaman önce başlattıkları “gizli ambargo” ve ABD'nin TÜSİAD üzerinden Türk iş insanlarınayazdığı mektup bunun göstergesidir. Türkiye'nin ABD'ye verdiği yanıt ABD'yidaha da kızdırdı. Türkiye'nin yanıtı üzerine ABD, Türkiye'ye F-16 ile ilgilikoyduğu şartları, ambargo tehditlerini duyurdu. Türkiye bu şartlarıreddettiğini açıkladı. Üçüncü bin yılda Türkiye her alandaki mücadelelerini;güçlü ekonomi, güçlü maliye, güçlü teknoloji, güçlü ordu (Atatürk'ün millî ekonomiilkesi) En önemlisi kendi insanı ile yapabilir. Günümüz Müslüman toplumlarının “birtürlü anlamadıkları” gerçek şudur: Günümüzde Cihat; silahla yapılamaz. Cihat;ilim (araştırma), bilim (öğrenme), eğitim, en değerlisi kadınların bu alanlarakatılması, teknoloji ve ekonomiyle yapılabilir. Kadınlarını bu alanlarındışında tutan bir toplum; nüfusunun çok önemli bir bölümünün katkılarından,kadınların zekâ ve yeteneklerinden yararlanmıyor demektir. Dünyanın en büyükfabrikalarını kursanız en gelişmiş teknolojilerini kullansanız, dünyanın endonanımlı okullarını, üniversitelerini açsanız, en gelişmiş teknokentlerinikursanız bile; buraları kullanacak, insanlarınızı yetiştirecek, teknolojiye hâkim,gerekli bilgi birikimindeki insanlar (çalışanlar) sizin yurttaşlarınız değilse gerçektehiçbir şeye sahip değilsinizdir. Nitekim Rusya Federasyonu'nun Akkuyu Nükleer Tesisi'nin ikinciaşaması inşaatına geçilince buradaki Türk firmasının sözleşmesini feshetmesininnedeni budur. Kaba inşaat değildi burada önemli olan, bu kolay-basit işti. Asılstratejik olan ikinci aşama. Çünkü Türk mühendisler nükleer enerji ve nükleertesisle ilgili “kendilerini geliştirecekler”. İşte anlaşmaya rağmen Rus firmasıTürk mühendislerinin çalışmalarını engelledi. Amaç açık; Türkler bu bilgileriöğrenemesinler. Yapılan anlaşmaya göre ikinci aşamada Türk mühendislerçalışacaklardı, Rus firma uymadı. Konu Putin'e havale edildi... Türkiye bukonuda ne yapıyor henüz bil(e)miyoruz. Uçtan uca savrulan gündem nedeniyle konubir anda gündemden düşüverdi.

***

Türkiye; bulunduğucoğrafya, Osmanlının devamı olan bir devlet olması, binlerce yıllık geçmişi ilesahip olduğu bilgi birikimi, tecrübe ve kültürü, Balkanlar, Kafkasya,Afrika'daki kültürel etkisi ve nüfuzu, Ulusun her türlü bilgi ve gelişmeye açıkdüşünce biçimi vd. özellikleri nedenleriyle “Türklere bırakılamayacak kadarönemli', değerli” olarak kabul edilmiştir.

Kimler tarafından?

Coğrafi keşiflerdensonra (XVI. yüzyıldan itibaren) İngiltere, İspanya, Hollanda, Fransa, Portekiz.Sanayi Devrimi'nden sonra (XVIII.yy.den itibaren) İngiltere, Fransa, RusÇarlığı, Prusya İmparatorluğu. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra (1914-1918) İtalya,İngiltere, Fransa, Almanya İmparatorluğu, ABD. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra(1939-1944, 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak 1939 denilse bile gerçekteİtalya'nın 1935'te Habeşistan'ı işgali ile savaş başlamıştır) ABD, SovyetlerBirliği, İngiltere, Fransa, Almanya. Sovyetler Birliği'nin dağılıp ABD'nin teksüper güç kalması ile başlayan Globalizm(küreselleşme) dönemi ile birlikte şu anda da devam ettiği gibi ABD,İngiltere, AB ülkeleri (özellikle Almanya ve Fransa, İtalya), Rusya Federasyonu,Çin.

Anadolu, Türklerebırakılamayacak kadar değerli bir coğrafya olarak görüldüğü için TürkiyeCumhuriyeti sürekli sorunlarla uğraştırıldığı gibi iç müdahaleler her zamanyapılmaya çalışılır ki, genellikle başta ABD, Rusya Federasyonu, İngiltere'nin müdahalelerindebaşarılı olduğu itiraf edilmelidir. Bu konuda ABD ve Rusya Federasyonu'ndansadece dış politikada örnek verelim: ABD;Kıbrıs konusunda Rumları, Ege'de Yunanistan'ı, Suriye'de PYD terör örgütünü,Karabağ'la ilgili Azerbaycan- Türkiye'ye karşı Ermenileri desteklemekte… VeTürkiye ile NATO üyesi iki devlet.

 

RUSYA FEDERASYONU

Suriye konusundaİran'la birlikte PYD terör örgütünü ve Beşir Esad'ı, Karabağ konusundaAzerbaycan'ın daha da güçlenmemesi için Ermenistan'ı desteklemektedir. Bu aradaher fırsatta Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin güncellenmesini(!) istemekte.

Ancak Türkiye; 1975Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uygulanan ABD ambargosu ile başlayıp günümüzde terörörgütlerine açıkça verilen desteklere, arada çıkartılan siyasi müdahaleler, içkargaşa, 15 Temmuz kalkışması, ekonomik engellemeler kısaca her şeye rağmen istediğimizölçü ve anlamda olmasa bile ciddi anlamda gelişmeyi, kalkınmayı başarmıştır.

1975 yılında ASELSAN'ın kurulması ile her alandaki kalkınma vesanayileşme çabaları yeniden başladı. Ekonomi, maliye, sosyal alanlarda,sanayide kalkınma hamleleri “Devlet politikamızdır”, o tarihten günümüze bütünhükümetlerin ve konu ile ilgili özel kurumların, Türk ulusunun ortakbaşarısıdır.

Bugünden itibarenTürkiye (diğer Müslüman ülkeler göre daha iyi durumda olmakla birlikte)Kızlarının okullaşma oranını daha da yukarıya çıkaracak, kadınlarının ülkeçalışma hayatı ve çalışma ekonomisindeki yerini yükseltecek çare ve tedbirlerigeliştirmelidir.

 

KADIN CİNAYETLERİ BÜTÜNDÜNYANIN ORTAK SORUNUDUR

Medeni, uygar kabuledilen ülkelerin dahi en önemli sorunlarının başında kadın cinayetlerigelmektedir. Çocuk gelinler ve çocuk damatlar sosyal sorunu özellikle zorunluöğrenim süresinin on iki yıla çıkarılması, ilgili yerel yöneticilerin okullaşmakonusunu çok ciddi takip etmesi ile çok azalmışsa bile henüz sorun özelliklegeleneksel düşünceler nedeniyle bitirilememiştir.

Türkiye dâhil bütünİslam toplumlarında siyasiler ve dinî cemaatlar-vakıfların sanki bütünsorunlarını çözmüşler, bütün problemlerini bitirmişler de başka konu yokmuşgibi kadınların kıyafeti konusunu gündemde tuttukları, özellikle örtünmekonusunu istismar ettikleri açıktır.  Bunun temel nedeni siyasi çıkar yani oyhesaplarıdır.

Tarikatlar açısındanise konu daha farklıdır. Türkiye için söylersek “kadınların örtünme biçiminegöre” hangi tarikata mensup olduğu anlaşılabiliyor... Bu durum örtünmenin aynızamanda biçimsel olarak “sanki üniforma” gibi algılanmasına neden oluşturmakta;bu bizden, bu değil...

Oysa mesele örtünmeise Kur’an ayetleri yeterli… Nur-31ve 60. ayetler, Araf-26, Nahl-5, Ahzab-35. Benim bildiğim konu ile ilgili ayetler. Bu ayetlerdışında kim ne söylerse söylesin.

Sadece Türkiye'de değil bütün Müslüman toplumların “ortak sorunu”Kur'an-ı Kerim'i okuyup anlamak yerine “sevap kazanma” makinesinedönüştürmeleridir.

İlk gönderilen ayetinAlak suresinin “İkra (oku) ayeti” olması, peşinden ikinci gelenin  “Kalem” suresi olmasının verdiği mesajıözellikle XVI. yüzyıldan itibaren Müslüman toplumlar ANLAMAMIŞLAR veya gerekenilgiyi göstermemişlerdir. Hâlbuki kitabımız sürekli; okumayı, anlamayı,düşünmeyi, öğrenmeyi hatırlatıp, öğüt vermektedir.

Şu gerçeği bir türlü anlamadık, anlatamadık: İslam'la bilim birbirlerininyardımcısı, yoldaşıdır. Bununla ilgili Kur'a-ı Kerim’imiz yeter. Anlayarak okumakşartıyla...

Bir dönem devletpolitikası olan “her şehirde bir üniversite” politikası bana göre o dönemdedoğruydu.

Şehirleri dışındabaşka bir yerde kızların üniversiteye gitmelerinde yaşanan ve görülensıkıntıları bitirmek, üniversitenin açıldığı şehirdeki ekonomiyicanlandırmak-geliştirmek, farklı şehirlerden gelen gençlerin üniversitedetoplanmaları ile kültürel harmanlamayı sağlamak gibi hedeflerle açılmıştıüniversiteler.

Ancak bu politikayerine “her şehre meslek yüksekokulu -her şehirde meslek liseleri sayısını artırma” politikasına geçilmelidir.Çünkü tabiri caizse bu kadar fazla “beyaz yakalıya” ülkenin ihtiyacı yok.Ülkemizin ihtiyacı olan “mavi yakalılardır.” Yani teknisyen ve teknikerlere,ara elemanlara. 

 

TÜRKİYE'DE GENÇ İŞSİZ ORANITÜİK BİLGİLERİNE GÖRE % 26'DIR.

Bunun anlamı dörtgençten birisi işsiz demektir. Öbür taraftan da kalifiye eleman sıkıntısıyaşanmakta. Bu nedenle yurt dışından tekniker ve teknisyen gelmekte. Çok sayıdaözel sektör firması sanayi bölgeleri ile anlaşarak “kendi teknik personelinikendileri yetiştirmekte”.

***

Türkler sakin birmillettir. Gelişmelere, yaşananlara, değişimlere tepkileri o kadar yavaştır ki,tanımayanları daima şaşırtırlar.

Krizlere müthişdayanıklıdırlar. Yenilikleri yaşamlarına ağır ağır kabul ederler. Fakat aynışekilde değişim(ler)e ikna edilmek şartıyla inanılmaz açıklardır.

Vatan sevgilerini çokfarklı şekillerde gösterirler hatta başka toplumlar Türklerin vatan sevgisi ileilgili tepkilerini “abartılı” bulurlar.

En uçta “ladini”gözükeni, dine en ilgisizi veya en dindarının birbirlerine en yakın tepkileri-hangisi olursa olsun-bir inanca veya inanana saldırı olursa tepkisini hemengösterir.

Türklerin sayıbakımından çok büyük çoğunluğu Müslüman’dır. Ancak Türk'ün MüslümanlığıAraplardan da Farslardan da farklıdır. Çoğunluğu Müslüman olmalarına rağmen “diningereklerini yapmak” bakımından aynı özeni göstermezler.

Neredeyse her Türk'ünkendine özgü Müslümanca yaşama üslubu vardır diyebiliriz. “Senin dinin sana, benim dinim bana” (Kâfirûnsuresi-6) ilahi emrinin samimi inananlarıdırlar. Bu anlayış ve yaşambiçimleri nedeniyledir ki, İslam âleminin güneyinde Eşarilik yayılmış, kuzeyde daha yaygın olarak (İstanbul'dan OrtaAsya'ya doğru) Ahmet Yesevi -Maturidilik - Ebu Hanife sentezi bir anlayış hâkim olmuştur. Buanlayış sentezi sonucu akıl- bilim Türklerde daha fazla değer verilenkavramlardır. Kuzey Müslümanlığı bilimle daha yakındır. Bunun bir sonucu olarak(1910'larda İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee'nin dediği gibi) güney Müslümanları “birşeyhi satın alarak” kolayca sömürgecilerin/emperyalistlerin egemenliğinegirdikleri hâlde kuzey Müslümanları çok uzun yıllar Rus Çarlığı veyaİngiltere'nin kontroluna girmemişlerdir. Hatta hiç girmemişlerdir diyebilirizçünkü İngiltere ve önce Rus Çarlığı sonra Sovyetler Birliğiegemenliğine-kontroluna giren kuzey Müslümanları (ve Türkler) buldukları herfırsatta bağımsızlık mücadelelerine başlamışlardır ki, günümüzde de böyledir. Türklerher gün devleti eleştirirler. Hatta “Ben olsam... yapar meseleyi kökündenhallederim.” derler. Fakat “Devlet çağırdı mı hemen giderler.” Hani kızıyordundeyince “O devlettir, çağırınca gidilir.” derler.

Bu neden böyledir?

Çünkü bilinen yedi binyıllık bir geçmişleri vardır. Yaşanan iyi-kötü, acı-tatlı, zafer-yenilginin “genetiklerine”etkisidir. Aslında dini anlama ve yaşama anlayışları bile bu genetiğinsonucudur. Her toplumsal gruptan her nesilden Türk insanını “mistik” devletanlayışına sahip görür, buluruz. Bu durumda İslam'ın şüphesiz kesin bir etkisivardır. Liderlerine çok bağlıdırlar, yeter ki ikna edilsinler. Liderlerindençok zor vazgeçerler. Bunun bir sonucu olarak günümüz Türkiye’sinde insanlarfikir, proje, planlarına bakmaksızın oylarını siyasi partilere değil genelbaşkanlara verirler.

Bu konuya girmişken; İlber Ortaylı Hoca’mızın değişiyle “Türk tarihine baktığımızda şunu görürüz: Hermemlekette lider yetişmez. Fakat Türkler tarihin akışını değiştiren, büyüktehlikeleri önleyen çok lider yetiştirmişlerdir. Her asırda büyük bir lideryetiştirdiklerini tarihe bakarsak görürüz. Bunun son örneği de Atatürk’tür. Oçok ender görülen siyasetçi, mareşal ve devlet adamlığını şahsındabütünleştirmiş bir dehadır, yöneticidir.”[1]

Ne yazık ki, 2. DünyaSavaşı'ndan sonraki iki kutuplu dünyada ABD'nin Truman doktrini peşinden Marshallyardımı, Sovyetler Birliği'nin Türkiye politikasından duyulan endişesonucu girilen NATO (NATO demek ABD demektir, “konu ne olursa olsun” ABDpolitikalarını “itirazsız kabul etmek” özellikle silah sanayisi ve tarımda ABDpazarı olmak demektir.).

NATO'ya üyeliktensonra Türkiye sürekli olarak yıpratılmıştır. 2022'de ABD ile Türkiye arasındayaşanan ve ortalama 1998'lere dayanan “sorunlu ilişkilerin” nedenini yukarıdakiparagrafta kolaylıkla fark edebiliriz. Türkiye“her türlü” engellemeler ve müdahalelere, “beynimizin içine kazınmaya çalışılan”ABD çabalarına ve propaganda çalışmalarına rağmen “kendisine biçilen role”apaçık karşı çıkmaktadır.

Bugün ABD ile Türkiye arasında yaşanan “bilek güreşidir.” Önceki satırlardaismini zikrettiğim ABD'nin TÜSİAD'a yazdığı ve Türk iş insanlarını hedef alanmektubu[2]

F-16 satışı vemodernizasyonu ile ilgili şartlar ileri sürmesi

Türkiye'nin ŞANGAYgörüşmelerine katılmasına karşı çıkması

Türkiye'nin BRİCHtoplantılarına gözlemci olarak katılmasına bile karşı çıkması

Buna karşılık;

Türkiye'nin gönderilenmektuba sert karşılık vermesi

F 16 ile ilgilişartları reddetmesi

ŞANGAY toplantılarına(Rusya'nın daveti ile) katılacak olması

“Bilek güreşi”nin görünenyansımalarıdır.

***

Türkler belki degeçmişlerindeki “yarı göçebe” yaşantı ve oba - oymak- boy biçimindeki sosyalyapının bir yansıması veya toplumsal bilinçlerinde bıraktığı İzle ailesini,soyunu, şanını önce sülalesine sonra “hemşehrilerine” emanet ederler. Hemşehri (hemşehrilik kültürü Türk toplumununşehirlere göç etmelerinden - yerleşmelerinden sonra ortaya çıkan “aşiretanlayışının” şehirleşmiş biçimidir) ve/veya akrabalarla ilişki bizim (kişiselvekültürel anlamda) “adli sicil kayıtlarımızdır.”

Bütün Türkler soyuna,aile geçmişine önem verirler. Ancak hepimizin eksik, yanlış bir özelliği bubilgileri yazmayız. Bu nedenle hepimizin geçmişimizle ilgili bildiği yüz elliçok nadir olarak iki yüz yıl gerisidir.

Soya sopa bağlılıkduygusu nedeniyle siyasi düşünceleri farklı olsa bile her Türk kavmiyetçidir,ulusçudur. Fakat bu düşünce ne Almanlardaki '' üstün ırk'' ne de Yahudikültüründeki “seçilmiş millet” anlayışlarındaki gibidir. Soykırımcı veyagayriinsani değildir.

Böyle olsaydı beş yüzyıl Osmanlı egemenliğinde kalan Türkiye dışındaki topraklarda bugün Sırplardan,Hırvatlardan, Osmanlı egemenliğindeki bölgelerde yaşayan Araplardan,Berberilerden ve dillerinden günümüze hiçbir şey kalmazdı. Türk'ten başka ulus,Türkçeden başka dil, İslam'dan başka din olmazdı.

Türklerin çok değerliözelliklerinden birisi de askerlerine besledikleri “sevgi”dir. Askerine “Mehmetçik” der. Mehmetçik;Küçük Muhammed anlamına gelir. Gündelik hayatta karşılaştıkları veyatanıdıkları subay veya astsubaylara “komutanım” diye hitap ederler. Oysa kimseonlara böyle bir telkinde bulunmamıştır.

15 Temmuz kalkışması “biran için” duygularında tereddüde neden olmuşsa da kalkışmayı polisle birliktegene askerlerin bastırması, Hendek operasyonları, Zeytin dalı ve Barış Pınarıoperasyonları Ulusun “bir anlık tereddüdünü” silmiştir (15 Temmuz kalkışmasındaki“siyasi ayak izleri”nin yeterince incelenip “gereğinin yapılmadığı” ile ilgilitoplumdaki kanaatin devam ettiğini konudan bağımsız olarak belirtmeliyim).

Operasyonlara gidenaskerlerimize annelerin evlerinde yaptıkları yemekleri göndermeleri, kışlıkbere, çorap, eldiven örmeleri, askeri konvoyları uğurlamaları Mehmetçik’eduyduğu sevginin en sıcak, naif örnekleridir.

Türkiye devleti ordusukadar sanayisi ile de güçlü olmak zorundadır. Ancak asla unutulmaması gerekengerçek şudur: Yerli sanayi kurabilirsiniz ancak yerli ve milli sanayicilerimizolmazsa olmaz...

Osmanlıdan bakiye “yerlisermaye” olmadığı için bu anlamda Türk sermayesi dünya ölçeğinde güçlüsayılmaz. Liberalizm, küreselleşme derken bu gerçek unutulmamalı ve bir an önce“yeniden millî ekonomi ilkesi” anlayışına uygun politikalar geliştirilmelidir.

Bu anlamda “yerliteşebbüs” korunmalı, desteklenmelidir. Stratejik nedenlerle aynı anlayış Türktarımı ve köylüsü içinde geçerli olmalıdır. Bu anlamda Türk köylüsü Marshall yardımındanbu yana “olması gerektiği gibi” korun(a)mamıştır…

 

SONUÇ

“Başka Türkiye yok.” Anadolu topraklarını kimse bize hediye etmedi;İstiklal Savaşı yaparak sahip olduk, Anadolu toprakları bizim vatanımızdır.

Vatansızlığın nasılbir eksiklik olduğunu günümüzde en iyi herhâlde Filistinliler ve Suriyelilerbilir.

Necip amca çok isabetli söylüyor; “Devletsiz millet olmaz, milletsiz devletolmaz, devlete saygısızlık olmaz.”

Tarihin her vaktindeolduğu gibi bugünde Türkiye'de kiralanmış beyinler, satın alınmış kalemler,kişisel çıkarları için Türkiye’mizin insanlarımızın zararına aklınızagelebilecek “her fenalığı kötülüğü” yapanlar vardır. Geçmişte vardı, bugün var,yarın da olacak.

Orta Asya'dan Anadolutopraklarına kadar tarihin her döneminde Türk devletlerinin rakipleri,düşmanları eksik olmamıştır. Bugün de var, gelecekte de olacak.

Yapılması gerekenleri biliyoruz. Kişisel olarak; kendimizi iyiyetiştirmek, mutlaka meslek sahibi olmak, üretmek. Kendimiz, ailemiz, ülkemiziçin elimizden gelenin en iyisini yapmak.

Devlet yöneticilerininyapması gerekenler belli. Unutulmamalıdır ki, devlet yöneticilerinin hata yapmahakları yoktur. Devlette atama yapılırken siyaset yerine liyakat ve “adaletitesis etmek” asla vazgeçilemez düsturlardır.

Türkiye'deki yabancıbankaların ekonomideki mali değeri “Türkiye ekonomisini kontrol etmekbakımından” stratejiktir. Ülkeiçinde yerli bankaların ekonomik değeri ve sahip oldukları mali güçleri yabancıbankalardan daha fazla olmalıdır.

 

TİCARET ZENGİNLEŞTİRİR,SANAYİ KALKINDIRIR

Türk sanayiciler veyerli üretim daima korunmalıdır. Türkiye'ye yabancı sermayenin gelmesine veTürkiye'de yatırım yapmasına “karşı değiliz”. Ancak serbest piyasa koşulları,tam rekabet ortamı gibi gerekçelerle yerli firmalar ve yerli üretimi korumaktanhiç bir zaman vazgeçilmemelidir. Sanayileşmiş devletlerin yaptıkları da budur.Yerli sanayiciyi oluşturmak zor onları korumak zorunlu, stratejik birpolitikadır.

Devlet hazinesinin “emanet olduğu” hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.Türkiye'deNATO'ya girişten bu yana Türk tarımı ABD'nin müdahaleleri ile karşılaşmıştır.Tahmin edilebileceği gibi bu engellemeler ABD çiftçisinin lehine Türk tarımüreticilerinin zararına olmuştur. Mesela afyon üretimini Türkiye'desonlandırmak isteyen ABD 1971 yılında zamanın başbakanı Süleyman Demirel'denistediği sonucu alamadı ve bir müddet sonra Türkiye'de 12 Mart 1971 Askerî Muhtırası yaşanıverdi, BaşbakanSüleyman Demirel istifa etti. Bilinenin aksine Süleyman Demirel hükûmetleridönemlerinde Türkiye-ABD ilişkileri her zaman sorunlu olmuştur. Afyon ekimikonusunda ABD hiç bir zaman Türkiye'den istediği sonucu alamamışsa da enazından “sınırlı afyon ekimi” kararını çıkarttırmıştır.

Benzer durum kenevirekimi içinde geçerlidir. Bütün dünyada afyon, kenevir, buğday, arpa, mısır,pirinç, şeker pancarı, mercimek “stratejik ürünler” kabul edilir. Şu anda yaşanmaktaolan Ukrayna-Rusya Federasyonu savaşı bu ürünlerin stratejik değerini daha daarttırmıştır.

Bu nedenle tarımdadevletin yaptığı teşvikler daha da çoğaltılmalı, “köylerin hızla boşalmasınınönüne geçecek.” gençlere yönelik teşvik paketleri çoğaltılıp, hemen uygulamayageçirilmelidir. Zaman “paramız var kialıyoruz” denilecek kadar ön görüsüzlük vakti değildir.

 

UNUTULMAMALIDIR Kİ, TANKI,UÇAĞI, FÜZEYİ YİYEMEZSİNİZ

Anadolu çoğumuzun zannettiğinin aksine su kaynakları bakımından zenginbir coğrafya değildir. Bu nedenle Suyun kontrolü ve tarım açılarından GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)ve DAP'ın (Doğu AnadoluProjesi) önemi daha da stratejik hâle gelmiştir. Şu ana kadar bütünengellemelere rağmen Türk tarımını kontrol etmeye çalışan güçler özellikle terörörgütünü kullanarak DAP ve GAP'ın tamamlanma süresini uzatmaya muvaffakoldular. Bu anlamda başarılı olmuşlardır ancak “durduramadılar”, bu manada daTürkiye başarılıdır. Ancak gidilecek yol var...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Anadolu toprakları dünden miras, geleceğeemanettir. Ülkemiz bu bilinçle yönetilmelidir.

Özellikle 15 Temmuz kalkışmasındansonraki çabaları, çalışmaları, başarıları kısaca “emekleri nedeniyle”bahsedilmeleri “üzerimize borç olan” JÖH(Jandarma Özel Harekât), PÖH(Polis Özel Harekât), korucularımız, özel kuvvetler diğer adıyla BordoBerelilerin adları zikredilmeden olmaz.

Özel Kuvvetler'e BordoBereliler de denilmesinin çok hoş bir nedeni vardır. Özel Kuvvetlerinkurucularından olan ve Ergenekon davaları sırasında yurt dışında görevdeykensavcılıktan çağrı alınca istese gelmeyebileceği hâlde gelip teslim olan - Yurdadönünce tutuklanacağını biliyordu- ve cezaevine atılıp, burada kalp krizindenvefat eden(!!!) (enteresandır birçok defa yaralandı ölmemişti, düzenli sporyapan, daima fit, kendine çok dikkat eden Kozinoğlu cezaevinde kalp krizigeçirmişti...) Kâşif Kozinoğlu Trabzonluyduiyi bir Trabzonspor taraftarıydı. Bu nedenle kurulan özel birliğe BORDO - MAVİrenkleri seçmişti.

15 Temmuz sonrasıdevletimiz içindeki FETÖ’cüleri temizledikten sonra yapılan bütün operasyonlar,harekâtlar sürekli başarılı oldu, oluyor. Demek ki daha önce FETÖ’cüler terörörgütüne operasyonlar öncesi bilgi veriyorlar, biz de “dağa-taşa kurşunatıp-bombalayıp” dönüyormuşuz.

MİT'tetıpkı JÖH, PÖH, Bordo Bereliler ve Korucularımız gibi övgü ve gururlakendilerinden bahsedilmesi gereken diğer kurumumuzdur.

Özellikle yapılankanun düzenlemesi ile “yurt dışında operasyon yetkisi” verilmesinden sonrabaşarılar peşpeşe gelmekte.

Kuzey Irak veSuriye'de yaptıkları çalışmalarla terör örgütü Sözde üst düzey yöneticilerisürekli yok ediliyor. En son 30 Ağustos günü bir kelle daha alındı, “büyük zafer”isüslediler.

Şunu kolaylıklasöyleyebiliriz: MİT; tespit etme, izleme, planlama, vakti geldiğinde yok etme çalışmalarındave yerel ajanları kullanmada çok başarılı. Görevleri gereği açıklayamasalar da “eğeryaşanmışsa” bütün teşkilat mensubu şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimizesaygılarımı arz ediyorum.

Hiç düşündünüz mü Cumhuriyet neden 29 Ekim günü ilan edildi? Neden 27veya 28 Ekim değil de 29 Ekim?

Mondros AteşkesAntlaşması 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanmıştır. Bu cümleden sonra yanıtıSizlere bırakıyorum.

Yanıtınız; sömürgeci-emperyalist devletlerin ve “içimizdeki beslemelerinin” Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk nefretlerininde cevabıdır.

Büyük Taarruz veBaşkumandan Meydan Savaşı 30 Ağustos 1922'de şanlı bir zaferle bitti. Türk ulusuağustos aylarında kazandığı zaferlerine bir büyük zafer daha ekledi. Bu yıl100. zafer yılımızı kutladık.

29 Ekim 2023'teCumhuriyet’imizin yüzüncü yılını kutlayacağız. Nereden nereye diye baktığımızdaciddi gelişmeler yaşandı, büyük ilerlemeler katettik. Ancak kesinlikle yeterlisayılamaz. Her anlamda “güçlü Türkiye” mücadelesi devam edecek.

Yazımızı, Prof. Dr.Semih Yalçın Hoca’mızın cümleleri ile bitiriyorum:

“…bugünlerde mevcutsıkıntılarımızı ve Türkiye’ye yönelik tehdit ve tehlikeleri çok iyi bilmekzorundayız. Bunun için Millî Mücadele’yi gerektiren sebepler, Atatürk’ünmücadeleye hangi şartlarda ve nasıl başladığı, onun başarısının sırları,Cumhuriyet’in, kuruluş felsefesi iyi bilinmelidir. Günümüzde küresel güçlerinMütareke Dönemi’nde olduğu gibi güçlü bir Türkiye istemedikleri, bunun için deher yolu deneyecekleri, Türk milletini kendi kimliğinden, tarihinden,kültüründen uzaklaştırmaya çalışacakları unutulmaması gereken bir husustur. Buitibarla Türk gençliğine her şeyden önce ‘millî tarih bilinci’ verilmelidir. Budirektif, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisine emanet ettiği Cumhuriyet’e veistiklale sahip çıkabilen gençliğedir.”[3]



[1]İlber Ortaylı: Atatürk, Kronik yayınları,İstanbul, Aralık 2017

[2]23 Ağustos 2022tarihinde basına yansıdı

[3]Editör: Prof.Dr. E. Semih Yalçın: Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi. s. XII (ÖN SÖZ)Berikan Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2008.