CUMHURİYET’İN KAZANDIRDIKLARI: TÜRKİYE’NİN GÜCÜ

02 Ocak 2023 16:01 Prof. Dr.Celalettin YAVUZ
Okunma
1195
CUMHURİYETİN KAZANDIRDIKLARI: TÜRKİYENİN GÜCÜ

CUMHURİYET’İNKAZANDIRDIKLARI: TÜRKİYE’NİN GÜCÜ

Prof. Dr.Celalettin Yavuz-Güvenlik Politikaları Uzmanı

 

1922 yılında 99’ncu yılı idrak edilenCumhuriyet’in anlamı Türkiye’de bazı Arap ülkeleri veya otoriter ülkelerdekikavramından oldukça farklı ve aslında “demokrasi”yle paralellik arz edenanlamda kullanılmıştır. Yani “Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Cumhuriyeti,Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Libya Arap Cemahiresi vb.” ülkelerlebenzeşen yanları yoktu. Arapça asıllı cumhuriyet sözcüğünün anlamı; “Bütünhalkın idaresi”, “cumhur” ise halk demektir. Cumhuriyet de ülkenin kral,padişah, sultan vb. saltanat sahipleri yerine milletin kendi yönetimi demektir.Yani halkın belirli periyodlarla kendilerini yönetecek kişileri veya gruplarıoylarıyla seçmeleri demektir.

 

Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun lideri GaziMustafa Kemal Atatürk, düşman işgalinden kurtuluşun sadece milletin irade veiknasıyla mümkün olabileceğini görmüş, Amasya Genelgesi’yle birlikte ağlarıörmeye başlamış, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile meyvelerini toplamayabaşlamış, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini toplayarak dataçlandırmıştır. Bu yazıda Cumhuriyet’in Türkiye’ye kazandırdıkları özetlenmeyeçalışıldı.

 

BÜYÜK OSMANLI NASIL ZAYIFDÜŞTÜ?

Bu sorunun cevabını verebilmek için Cumhuriyetöncesi Türk devleti Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün derecesini anlamak önemlidir.Osmanlı, son yüzyılında Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Kanuni SultanSüleymanlarla devam eden Avrupa ve Akdeniz havzasının en güçlü ülkesi değildi. Aksine,Avrupa’nın büyük ülkelerinin (altı büyük devlet) çeşitli bahanelerle içişlerine karıştıkları, bugünün zayıf devlet (weak state), hatta başarısızdevlet (failed state) olarak nitelenen devletlerin durumuna düşmüştü. Topraklarındayaşayan çeşitli milletlerin/etnik grupların çoğunun ayaklandığı ve sonucundabağımsız devlet hâline dönüştüğü, geri kalanların da bu maksatla kışkırtıldığıbir dönemi yaşıyordu. Ekonomisi, yönetimi, askerî gücü, üretimi, eğitim sistemialarm veriyordu. İlaveten XIX’uncu yüzyılın son çeyreğinde sanayi ülkelerinin Afrikave Asya’da gerçekleştirdikleri sömürgeleştirme ve merkantalizm politikalarıOsmanlı toprakları için de geçerliydi. Zira devlet, sanayi ülkeleri için ham maddekaynağı ve pazar olarak seçiliyordu. Vahşi kapitalizme dönüşen Avrupa ülkeleriiçin yanı başlarındaki Osmanlı Devleti, potansiyel sömürge bölgesiydi. XV’nciasırdan itibaren Rönesans ve reform hareketlerini yaşayan, aynı yüzyılınortalarında matbaayı icat ederek yaygınlaştıran, fizik, kimya, biyoloji gibipozitif bilimleri aydınlanma aşamasına getirerek hemen her alanda atılım yapan Avrupakarşısında giderek güç kaybeden Osmanlı Devleti, aynı zamanda gelirinin önemlibir kısmını sağladığı savaşları da kaybediyordu. Yani savaşlar gelir kapısıolmaktan çıkıp önemli gider kapısına dönüşmüştü. Ülkenin kötü gidişatınıdurdurmak maksadıyla özellikle XVIII’inci asrın son Avrupa’nın gelişmişülkelerine gönderilen uzmanlarca araştırmalar yapılmış, ancak genellikle “ordununıslahı” üzerinde durulmuştu. Bu ıslah, özellikle Sultan II. Mahmut Dönemi’nde“Vaka-i Hayriye: Hayırlı Olay) adıyla Yeniçeri Ocağının kaldırılması ile devametmiş, son olarak I. Balkan Harbi sonrasında Kara ve Deniz Kuvvetlerinde reformyapılarak (alaylı komutan ve rütbeli personelin uzaklaştırılması) ile devametmişti. Oysa ülkede geride kalan tek kurum ordu değildi. Bu durumu İstiklalHarbi sonunda Lozan barış görüşmeleri devam ederken İzmir’deki ilk İktisat Kongresisırasında yöneltilen “Paşam, düşmanı denize döktük. Şimdi hangi alana ağırlıkvermek gerekir?” şeklindeki soruya Gazi Paşa’nın verdiği şu cevap daha iyiaçıklamaktadır: “Her alanda iyi olmak gerek!” Yani ekonomide, eğitimde, bilimve teknolojide, insan gücünde, diğer ülkelerle siyasi ilişkilerde, tabii kiaskerî güçte de…

Özetle Osmanlı Devleti bir imparatorluktuama XIX’uncu yüzyılın başlarından itibaren hemen her alanda güçsüz birdevletti. Sanayileşmiş ülkelerin sömürü düzeni içerisinde iç üretim giderekazaldığı gibi, hazine de iflas etmiş ve Osmanlıya borç veren ülkelerİstanbul’da “Düyun-ı Umumiye” adlı bir kurumu kendi personeliyle birlikteyönetmeye, borçlarını tahsil edebilmek maksadıyla devletin gelirlerinden önemlibir kısmını kesmeye başlamışlardı.

 

OSMANLI DEVLETİ’NİN SONYILLARINDA SAVAŞLAR ZİNCİRİ

Bu zayıflık esnasında ayrıca bir taraftanAmerikalı, İngiliz, Fransız ve Alman misyonerlerin azınlıklar üzerindekimilliyetçilik ve ayrımcılık faaliyetleri yoğunlaşırken, diğer taraftan devletbizzat 1839’da “Tanzimat Fermanı” ile ülkedeki gayrımüslim halkın haklarınıiyileştirmeye çalışıyordu. Ancak bu tarihten sonra âdeta birbirleriyleyarışırcasına Osmanlı yönetimindeki gayrımüslimlerin hamiliğine soyunanAvrupa’nın güçlü ülkelerinin baskısı giderek çekilmez hâle gelmişti. Özelliklede Ermeni azınlık sebebiyle sıkıntı giderek büyümekteydi. Sadece bazı önemlihususları özetlenen bu hâliyle bile güçsüz devlet hüviyetine düşen OsmanlıDevleti, İtalya’ya karşı Trablusgarp Savaşı’nı, ardından Balkan Savaşlarınıkaybetmiş, henüz bu savaşların hasarlarını gideremeden bu kez de I. DünyaHarbi’ne girilmişti. Sonuç ise 4 yıllık savaştan büyük yaralar alarak büyüktopraklar ve nüfusu kaybetmek, hatta işgale uğramaktı. 1911’de başlayan ve1918’de sona eren bu üç savaş sonunda tarım ve zanaatla uğraşan gençler gibi,eli kalem ve neşter tutan yükseköğrenim sahibi gençler cephelere yetişmiş,ancak önemli bir kısmı şehit düşerek veya sakat kalarak telef olmuşlardı. Yanisadece ülke nüfusu değil, aynı zamanda üretim ve savunma alanında kullanılacakinsan sayısı da azalmıştı.

 

İSTİKLAL HARBİ VECUMHURİYET’İ İŞARET EDEN GELİŞMELER

Büyük harbin sonunda ülke âdeta lime limeparçalanırcasına paylaşılırken Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’açıkarak, bir bakıma İstiklal Harbi’nin fünyesini ateşledi. Ardından AmasyaGenelgesi ile milleti ortak bir mücadeleye yönlendirmeye çalıştı. Millî Mücadele’yemilletin sahip çıkması için Erzurum ve Sivas Kongrelerine milletintemsilcilerini davet etti. Mart 1920’de Osmanlı Meclisi Mebusanın dağıtılmasıüzerine 23 Nisan 1920’de Ankara’da ilk Türkiye Büyük Millet Meclisini topladı.Aslında bu Meclis Cumhuriyet’in bir işaretiydi. Çünkü halkın seçtiğimilletvekilleri, aynı zamanda Millî Mücadele’yi yönetecek hükûmeti deseçiyordu. Büyük zahmetler ve fedakârlıklar sonucunda millet iradesinedayandırılan mücadele sonunda İstiklal Harbi kazanıldı. Arkasından da genemilletin kendisini yöneteceği rejime, yani Cumhuriyet’e geçiş gerçekleştirildi.Cumhuriyet’in ilk yıllarında Cumhuriyet’i demokratikleştirme çabaları sıkçagörülse de birden olmayıp gerçekleşmesi II. Dünya Harbi’nden sonraya kaldı.

 

SAYILARLA CUMHURİYETTÜRKİYE’SİNİN GÜCÜ

Cumhuriyet’le birlikte demokratik hak veözgürlükler elde edildi. Yani seçme ve seçilme hakkı, kadınların seçme seseçilme hakkı. Eğitim ve öğretimde çağdaşlaşma ve fırsat eşitliği, ekonomide vekalkınmada atılım, bilim ve teknolojik gelişme, sağlıklı yaşam ve insan ömrününuzatılması, millî güvenlik ve iç istikrarın sağlanması, kendi savunmasilahlarını üretme geleneğinin hatırlanması ile millî gücün geliştirilmesineçalışıldı. Bu arada demokrasinin bir çırpıda yerleştiği de zannedilmemelidir. 1980’liyılların başında bile “Askeriye ne zaman idareye el koyacak?” diyen millet,aradan 35 yıl geçtikten sonra 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimindetanklara karşı siper olarak demokrasisine sahip çıkar hâle geldi. 1927’lerde%11’lerde olan okuma yazma oranı %98’e dayanan Türkiye’de 2021-2022 verilerinegöre okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 155 bin571 öğrenci örgün eğitim aldı. Bu okullarda 1 milyon 139 bin 673 öğretmen görevalırken 70 bin 383 okul hizmet verdi. İlki 1933’te Darülfünun yerine kurulanİstanbul Üniversitesinden bugün 75’i vakıflara ait 209 üniversiteye ulaşıldı.Üniversitelerimizde 8 milyon 296 bin 959 öğrenci, 184 bin 702 akademisyen(32.185 profesör, 20.144 doçent, 41.484 doktor öğretim üyesi, 38.392'si öğretimgörevlisi, 52.497 araştırma görevlisi) mevcuttur. Bugün 84 milyon 680 bin 273nüfusa sahip Türkiye’de yaşam süresi de erkeklerden 75,6, kadınlarda 81,2 yılaçıktı. Oysa daha 15-2 yıl öncesine kadar çok daha kısaydı. 2021 yılında 225milyar dolara ulaşan ihracat güçlü seyretmeye devam ederken, 6,5 milyar dolarayakını yüksek, 71 milyar doları da orta yüksek teknolojili ürünleridir. TÜBİTAKUzay Toknolojisi Geliştirme Enstitüsü ve Uzay Ajansı çalışmalarıyla Millî UzayProgramı kapsamında Cumhuriyet’in 100. yılında, Ay’a sert iniş gerçekleştirmeyiplanlayan Türkiye, aynı zamanda birkaç yıldan beri Antartika’da bilimselçalışmalar yapmaktadır.

Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP),Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) ve daha birçok uluslararası kurumlaraüyelikle bir Avrupa ve bir NATO ülkesi, İslam İş Birliği Örgütü üyesi, Balkan,Kafkas, Orta Doğu, Akdeniz ve bir Avrasya ülkesi Türkiye, Türk dünyasınınparlayan yıldızı olup az sayıda ve ülkenin nüfuz alanına dönüşen Afrika’nın 33ülkesinde açtığı büyükelçilik ve 45 milyar dolarlık ticaret hacmi ile sayılıülkeler arasındadır. Yıllık 10 milyar dolarlık ciro ve 3.3 milyar doları aşan ihracatıylasavunma sanayii, silahlı kuvvetlerin ihtiyacının %65-70’ini karşılar hâlegelmiştir. Bu alanda MİLGEM projesi, menzili 550 km’yi aşan güdümlü füzesistemleri, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Dağlık-Karabağ çatışmalarındabaşarılarıyla göz kamaştıran İHA ve SİHA’ları yanında istihbarat ve sibertehditlere karşı da önemli mesafeler kat etmiştir.

 

BÖLGESEL GÜÇ TÜRKİYE

Petrol, doğal gaz ve hatta taş kömürü gibienerji ham maddelerini ithal eden bir ülke olmasına rağmen, bulunduğucoğrafyada önemli bir bölgesel güç olan Türkiye, Cumhuriyet’le birlikte gelişipgüçlendikçe gücünü dosta düşmana göstermekten de kaçınmamıştır. Bu bağlamdagerçekleşen önemli olaylar özetle şöyledir:

- Tarafların ısrarlı çağrılarına rağmen II.Dünya Harbi’nden ülkesini sakındı.

- Sovyetlerin II. Dünya Harbi sonrasıBoğazlar rejimini birlikte yönetme ve Kars/Ardahan’ın verilmesi isteklerine boyuneğmedi.

- 1974’te Kıbrıslı soydaşları kurtarmakiçin ilk deniz aşırı harekâtını gerçekleştirdi.

- Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra,Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve ortaya çıkan yeni Türk dünyasında üzerine düşengörevleri yerine getirmeye çalışmıştır. Aynı dönemde PKK terör örgütüylemücadele ederken, Yunanistan’la Ege’de gerilimler yaşarken ve Türkiye’de 1994,200 ve 2001 ekonomik krizlerinin yaşandığı, hükûmet krizlerinin yaşandığıdönemlerde;

- Bosna-Hersek krizinde uluslararasıkurumları öneriler getirerek harekete geçirdi.

- Makedonya ve Kosova’nın istikrarına katkısağladı.

- Yeni Türk devletlerine kendi gücüyleorantılı ekonomik ve siyasi destek verdi.

- 1996’da Vlöre/Arnavutluk’ta “BankerKrizi” sırasında kurtarma harekâtı icra etti.

- 1996’da Somali’ye ilk denizaşırı Türkbirliğini gönderirken, 2008’de ise NATO’nun Somali-Aden Körfezi’ndeki DenizHaydutluğu-Korsanlığa karşı” harekâtına daimî olarak katıldı.

- 11 Eylül 2001’den sonra Afganistan’a biristihkâm taburu gönderdi, zaman zaman Afganistan’daki NATO birliklerininkomutasını üstlendi. Ağustos 2006’da çıkan Hizbullah-İsrail çatışması sonrasıLübnan’a bir istihkâm bölüğü yolladı.

- “Arap Baharı” adı verilen ve 2011 yılıbaşlarında Tunus, Mısır, Libya, Yemen ile Bahreyn’de etkisini gösteren,güvenlik kaygıları yaratan özellikle Suriye’nin “Baharı” sebebiyle kayıtsızkalamamış, 4 milyona yakın sığınmacıya kucak açarak destek verdi.

- Suriye’nin kuzeyine 2018’de Rusya’yarağmen Zeytin Dalı Harekâtını, 2019’da Fırat’ın doğusunda ise ABD’ye rağmen BarışPınarı Harekâtı’nı gerçekleştirdi.

- Şubat 222’de Rusya-Ukrayna Savaşı’nınçıkmasıyla birlikte, iki ülke arasında aracılık yapan tek ülke hâline gelirken,olası bir Rus tehdidini bölgede durdurabilecek en önemli konvansiyonel güç olduğuda anlaşıldı.

 

Sonuç

Cumhuriyet’in kazandırdıklarınıözetleyebilmek bile kolay değildir. Öte yandan Cumhuriyet’in“kazandıramadıkları” da vardır denilerek bardağın boş tarafından bakanlar daolabilir. Bu şekilde düşünenler de “Fert başına gelirin hâlâ düşük olmasını,teknolojide motor, metalurji ve mikroçip üretimi gibi alanlarda eksiklikler olduğunu”ileri sürebilirler. Ama yukarıda sadece birkaç satırla özetlenen “bardağın dolutarafı”na erişmeyi isteyen devlet ve milletlerin sayısı hiç de az değildir. Tümbunlar Cumhuriyet’in kazandırdıklarıyla anıtlaşan eserlerdir!