NATO’NUN YENİ SAVUNMA PLANLARI VE BÖLGESEL AÇMAZLIKLARINDA KARADENİZ

15 Eylül 2023 14:53 Prof. Dr.Celalettin YAVUZ
Okunma
631
NATONUN YENİ SAVUNMA PLANLARI VE BÖLGESEL AÇMAZLIKLARINDA KARADENİZ

NATO’NUN YENİ SAVUNMA PLANLARI VE BÖLGESEL AÇMAZLIKLARINDAKARADENİZ

Prof.Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı

 

 

Son yıllarda ABD, NATO İttifakını bir savunma ittifakından çok“saldırgan” bir strateji uygulamasına sokmak isteyen hareketlilikiçerisindedir. Ya da NATO İttifakı da son yıllarda birbiri ardına geliştirilenABD güvenlik stratejileri doğrultusunda savunmanın ötesindeki stratejilere yönlendirilmeyeçalışılmaktadır. Tabii ki İngiltere’nin de önemli desteği ile…

 

11-12 Temmuz 2023 tarihli Vilnius NATO Zirvesi, NATO GenelSekreteri Jens Stoltenberg’in ifadesiyle “tarihî zirve” olma özelliğini büyükölçüde taşıdı. Eski Sovyet toprağı ve Rusya’ya da oldukça yakın bu şehirdekizirve öncesinde şu üç önemli konu öne çıkmıştı:

· Türkiye’nin “Teröredesteği kesmesi “şartı koyduğu İsveç’in NATO üyeliği

· Ukrayna’ya NATO üyeliği konusundagüçlü vaat ve Rusya’ya karşı silah yardımına devam

· NATO’nun yeni askerîplanlarının görüşülmesi

 

TÜRKİYE’NİN ZİRVE ÖNCESİ HAMLELERİ

 

Zirve öncesi hareketliliğin odağında Türkiye vardı. NATO GenelSekreteri ve ardından ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye Cumhurbaşkanı TayyipErdoğan’ı telefonla arayarak İsveç’in üyeliğine ikna için diplomatik ataklarınıyoğunlaştırdılar. Konu her ne kadar İsveç’in NATO üyeliği olsa da Türkiye gündemefarklı konuları da getirdi. İki yıldır beklendiği hâlde hâlâ cevabı ABD’den alınamayanF-16 uçaklarının ve kitlerinin tedariki ön plandaydı. Bu görüşme sonrasında Bidenyönetiminin ABD Kongresinde bekletilen konuyla ilgili tasarınınhızlandırılacağı sözünü verdiği anlaşılmaktadır.

Biden, Erdoğan’ın “AB ülkeleri liderlerinin Türkiye’nin ABüyeliği konusunda güçlü mesajlar vermeleri” temennisini de katıldığını da ifadeetti. Ancak oy birliğini gerektiren bu konuda, oldukça dağınık AB ülkelerininYunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimini (GKRY) ikna etmesi nasıl olacaktır?Nitekim zirve sırasında sempati ile yaklaşan NATO’nun AB’li ülkelerinin dahasonra gerçekleşen dış işleri bakanları toplantısının ardından Türkiye’yeşartlarını sıraladılar. Bunlar içerisinde en önemlisi Kıbrıs’ta “federasyonlu”yapıya dönüş konusunda yeniden görüşmelere başlanmasıydı. Tam 48 yıl federasyonkonusunda çözüm önerilerini masaya getiren Türkiye iken, itiraz eden Rum tarafıidi. 2022 yılında ise Türkiye, “iki devletli” çözümü tüm dünyaya ilan ederek,başka bir çözüm yolu olamayacağının altını çizdi. Fiilen ikiye ayrılan Ada’da,1974’ten beri iki kesim arasında hiçbir çatışma ve kıyım yaşanmamış olması daiki devletli çözümün en önemli gerekçesidir. Şayet uluslararası kurumlar içinöncelik istikrar ve çatışmasızlık ise, bu hususlar 49 yıldır gerçekleşmeyedevam etmektedir.

İsveç’in NATO üyeliği için Türkiye tarafından PKK/YPG terörüneverdiği desteğin kesilmesi yönündeki istek, aslında ittifakın “ortak savunma”ruhu gereği diğer NATO üyelerinden de beklenmektedir. Ancak, Türkiye’nindefalarca açık bir şekilde üzerinde durmuş olduğu gibi ABD, Suriye’nindoğusunda PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG’ye 2016 yılından berieğitim, silah ve siyasi destek vermeye devam etmektedir. Her yıl ABDbütçesinden milyonlarca dolar bu maksat için ayrılmaktadır. Türkiye’nin haklışikâyetleri ise müttefik ABD tarafından “IŞİD terör örgütü ile müşterekmücadele maksadıyla yapılmaktadır!” şeklinde savuşturulmaktadır. Bu sebepleTürk kamuyu ABD hakkında, “Müttefik bir ülke Türkiye’nin iç istikrarına veekonomisine bu kadar zarar verirken, acaba bir de düşman olsa nasıl zararverir?” diyecek kadar öfkelidir. Oysa Türkiye, ABD’ye defalarca, IŞİD’le mücadelekonusunda “YPG terör örgütü yerine bizimle iş birliği yapın!” demesine rağmen… 10Temmuz akşamı Vilnius’a intikalle NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve İsveçBaşbakanı Ulf Kristersson ile “üçlü görüşme” gerçekleştiren CumhurbaşkanıErdoğan’ın en azından Türkiye’de sürprizle karşılaşılan bir sonuçla, İsveç’inNATO üyeliğine yeşil ışık yaktığının duyulması günün en flaş haberiydi. AslındaErdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın önceki açıklamalarına göre NATOzirvesinde İsveç’in bir süre daha bekleyeceği beklentisi ağırdı.

Sonuç itibarıyla İsveç’in üyelik kararı Türkiye’deparlamentonun Ekim 2023 başlarındaki toplantısına kaldı.

 

VİLNİUS ZİRVESİNDE DİĞER ÖNEMLİ GELİŞMELER

Zirve öncesi beklentisi en fazla olan ülkeler İsveç ve Ukraynaidi. İsveç, Türkiye’nin teröre destekle ilgili endişelerini giderme şartı variken, Ukrayna Devlet Başkanı Vlodimir Zelenski de NATO’dan “hızlandırılmışüyelik” fırsatı talep etmişti. İsveç’in umutları artarken, Ukrayna’ya “Birazdaha bekle!” denilmişti. Bu maksatla Vilnius’a gelen Ukrayna Lideri Zelenski’yesevindirecek umutların verilmediği, zirvede çekilen bir fotoğraftaki vücutdilinden de anlaşılabilmekteydi. ABD ve İngiltere’nin “mahalle baskısı”ylaRusya-Ukrayna Savaşı’nda silah ve teçhizat desteği veren NATO’nun Avrupaülkeleri, artık “verecek mühimmat kalmadığı” bahanesine sığındıkları sırada yenidensilah desteği vermeye mecbur edildiler. Her ne kadar Zelenski’nin zirve öncesiİstanbul ziyaretinde kendisine “Ukrayna NATO üyeliğini hak ediyor!” denilmişsede savaş devam ederken bunun gerçekleşmesi de mümkün değildi. Çünkü AtlantikAntlaşması’nın 5. maddesine göre bir üye devlet silahlı saldırıya uğrarsa,diğer üyeler bu ülkenin yanında yer alarak onu savunmakla yükümlüdürler. Hâlenbir savaş içerisindeki Ukrayna’nın bu durumda NATO üyesi olması mümkündeğildir. Ne zaman ki savaş sona erer, Rusya’da da sular durulur, ondan sonraüyelik için daha rahat konuşulabilir. Yeri gelmişken Ukrayna’ya şu uyarıyıyapmakta yarar var: Batı, kendisini koruyanları bile bekletmekle ünlüdür! Bunuen iyi bilen millet Türklerdir. Rusya’nın, Ukrayna’ya saldırdığı günlerdeneredeyse herkes Rusya’nın kısa bir süre içerisinde Ukrayna’yı dizegetireceğini, Zelenski yönetiminin değişeceğini düşünüyordu. Evdeki hesapçarşıya uymadı. Rusya’nın planlayarak gerçekleştirdiği bu savaşa asker sayısı,teçhizat, lojistik ve istihbarat açısından hazır olmadığı bir buçuk ayiçerisinde belli oldu. Ukrayna askerleri ülke savunması için âdeta bir “Millî Mücadele”verirken, Rus askeri ise “Bizim bu savaşta ne işimiz var?” dercesine bumücadelenin “haklı savaş” olmadığı inancı içerisindeydi.

Buna rağmen Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgeninneredeyse tamamına yakınını 6-7 ay içerisinde ele geçirdi. Ama Ukrayna’yı savaşazim ve iradesinden vazgeçirecek askerî, psikolojik ve siyasi üstünlüğü birtürlü ele geçiremedi. Üstüne üstlük, 500 günü aşkın süredir devam eden savaşınson haftalarında geri çekilirken, Ukrayna yeni mevziler kazanmaya başladı.Ayrıca Moskova’nın itibarını oldukça zedeleyen Wagner krizi de yaşandı. Buduruma Ukrayna tarafı “Wagner, Rostow’da halkın sevgi gösterileriyle karşılanıpMoskova’ya uğurlanırken, Moskova’da hiçbir Rus vatandaşı Putin’i korumak içinortaya çıkmadı!” demektedir. Ekonomisi, nüfusu, asker sayısı, enerjikaynakları, silahları ve silah teknolojisi dâhil millî güç unsurlarıyla Rusyaile karşılaştırılamayacak derecede kıt imkân ve yeteneklere sahip Ukrayna’nınbüyük bir kahramanlık örneği göstererek Rusya’yı durdurduğunu ve kaybedilentoprakları tekrar kazanmaya başladığını söyleyen Ukrayna’nın Ankara BüyükelçisiVasly Bodnar, son haftalarda Ukrayna ordusunda yaygın şu ifadeyi de paylaştı:“Korkma NATO, biz sizi koruruz!”

Ukrayna’nın ise Ruslara karşı tıpkı Türkiye’nin I. Dünya Harbisonrası verdiği Millî Mücadele’sine benzer bir vatan savunması yaptığınısöyleyen Bodnar, 13 Temmuz 2023’te Ankara’daki Stratejik Düşünce Enstitüsü adlıdüşünce kuruluşunda kamuya açık konuşmasında Ukrayna’nın NATO üyeliğininbekletilmesini, Türkiye’nin AB kapısının önünde bekletilmesine benzeterek,“Bizi en iyi Türkiye anlar!” diyerek, bir bakıma Ukrayna’nın hayal kırıklığınıda seslendirdi.

NATO’DA STRATEJİ DEĞİŞİKLİKLERİ VE MUHTEMEL YENİ BÖLGESELSAVUNMA PLANLARI

Rusya’nın Kırım’ı 2014’te hukuka aykırı şekilde işgalindenitibaren NATO’da strateji değişikliği çalışmaları sürdürülmeye, 2018’de Rusyaaçıkça tehdit olarak algılanmaya ve nihayet 2019’da yenilenen NATO askerîstratejisinde Rusya ve küresel terör NATO savunma planlarına dâhil edilmeyebaşlandı. Bu bağlamda Avrupa-Atlantik bölgesine yönelik tehditlere karşıcaydırıcılık ve gerektiğinde savunmak maksadıyla neler yapılabileceği üzerindeçalışıldı. 2021 yılında bu bölgelerin demografik yapıları ve teknolojikgelişmeler dikkate alınarak savunma planları geliştirildi. Rusya’nın Ukraynasaldırısının ardından gerçekleştirilen NATO’nun Haziran 2022’deki Madrid Zirvesindekabul edilen yeni stratejik konsepte göre Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin“stratejik rekabet ve yaygın istikrarsızlık” sebebiyle baltalandığı, Ukrayna’yasaldıran Rusya’nın açık tehdit hâline geldiği ve Arktik ile Kuzey Atlantik’testratejik mücadeleye girişebileceği, Baltık Denizi, Karadeniz, Akdeniz ileBelarus’taki Rus varlığının ittifakın çıkarlarıyla çatıştığı yer aldı.Konseptte ayrıca Çin’in “kötüniyetli hibrit ve siber operasyonları, çatışmacı söylemi ve dezenformasyonu ilemüttefikleri hedef alarak ittifakın güvenliğine zarar verdiği” ileri sürüldü.

Soğuk Savaş Dönemi’ni anımsatan bu gelişmelerin ardından her nekadar “çok gizli” gizlilik derecesine sahip olsalar da NATO’nun bölgeselsavunma planlarının oluşturulduğu medyada sıkça duyuldu. Ancak gene de Türkiye’yi ilgilendirenNATO’nun yeni savunma planları ve bu bağlamda Karadeniz’in geleceğindeittifakın rolünün neler olacağı ise tam olarak anlaşılamadı. NATOGenel Sekreteri’nin özellikle NATO zirveleri sonrası basın açıklamaları ileABD’nin son yıllardaki “Küresel Güvenlik Stratejileri” dikkate alınarakbelirlenen NATO’nun bölgesel savunma planlarının şöyle olabileceğideğerlendirilmektedir:

· İlki, Atlantik veAvrupa’nın kuzeyini kapsayan savunma planlarıdır.

· İkincisi ise bu alanabitişik olan Baltık bölgesinden Alp Dağları’na kadar uzanan Orta Avrupabölgesini kapsamaktadır.

· Sonuncusu da Akdeniz’denKaradeniz’e kadar geniş bir coğrafyayı içeren ve Türkiye’yi doğrudanilgilendiren bölgedir.

Bu savunma planlarında önceki planlardaki gibi kara, deniz vehavaalanları yanında uzay ve siber alanlarda da konuşlanıp kullanılacakkuvvetlerle ilgili ayrıntılar mevcuttur. Ortaya çıkacak tehdidin durumuna görezaman ve mekân açısından nasıl hareket edileceği kararlaştırılacaktır. Vilniuszirvesi ile birlikte, daha önce 40 bin olan “NATO Mukabele Kuvveti”nin sayısıyaklaşık 300 bine çıkartılacaktır. Bu kuvvet, Şubat 2022’de 175 bin kişilik birkuvvetle saldıran Rus kuvvetlerinin bile sayıca çok üzerindedir. Ukraynasaldırısı sebebiyle Avrupa’nın doğusundaki tugay sayıları da arttırılacak olup,Soğuk Savaş Dönemi’nin “ileriden savunma” stratejisini çağrıştırmaktadır. Buözetlere göre NATO’nun, ABD’nin istekleri doğrultusunda kendisine yenidüşmanlar aramakta olduğunu söyleyenlere “Yanlış!” demek mümkün değildir. Hattaittifakın savunmadan çok saldırgan politikalara evrildiği dahigörülebilmektedir.

 

KARADENİZ’DE NATO DAİMİ DENİZ KUVVETİ GEREKLİ Mİ?

Rusya-Ukrayna Savaşı öncesi Doğu Avrupa’da başlayıpBulgaristan ve Romanya’yı kapsayarak şekillenen NATO’nun Karadeniz’e kadaryığınaklanma çabalarına son aylarda Karadeniz’de “Daimî Deniz Kuvveti” oluşturulmasıtalebi de dillendirilmektedir. Aslında ABD’nin yıllardır “Montrö BoğazlarSözleşmesi”ni delerek Karadeniz’e serbestçe çıkma emeli zaten bilinmektedir.ABD’nin Karadeniz’e serbestçe girmesiyle birlikte Rusya’nın bu coğrafyadasilahlanmaya daha fazla önem vermesi sonucu, tehdidi en fazla hissedecek olanKaradeniz sahildarı diğer ülkeler de kaynaklarını ekonomik kalkınma yerinesilahlanmaya ayıracaklardır. Bu tehlikeyi uzun bir süredir gören Türkiye, ittifakiçerisindeki bu “tehlikeli” oldubittileri diplomatik önlemlerle geçiştirmeyeçalışmıştır. Türkiye’nin bu tavrına karşılık Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerdaha farklı bir yaklaşım içerisindedirler. NATO ülkelerinden Romanya ile kısmende olsa Bulgaristan ve ittifak dışından Gürcistan ile Ukrayna Daimî Deniz Kuvvetini istemektedirler.Öte yandan Ukrayna’ya artan ölçüde ittifak ülkelerinin silahların transferi, savaşınuzaması ve bölgeyle ilgili NATO savunma planları da dikkate alındığındaRusya-NATO savaşının çıkma riski de büyümektedir. Bu tür bir savaşta nükleerçatışma riski de büyüyecek olup, en büyük zararı da gene Karadeniz sahildarıülkeler görebilecektir. Şayet Karadeniz’de bir deniz kuvveti isteniyorsa, bukuvvetin bölgedeki NATO ülkelerinin deniz kuvvetlerinden oluşturulmasıdüşünülmelidir. Karadeniz’de de güçlü bir deniz kuvveti idame gücüne muktedirTürkiye, Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Karadeniz’deki Rus denizkuvvetleri unsurlarını caydırabilecek yeteneğe sahiptir. Bu maksatla başta havasavunma sistemleri olmak üzere yeterli takviye sağlanırsa bölge ülkeleritehdidi daha az hissedebilecek ve kaynaklarını da kalkınmalarınaayırabileceklerdir. Üstelik kurulduğu sırada “savunma” prensiplerini esas alanNATO’nun kuruluş felsefesi de korunmuş olacaktır.

Sonuç olarak Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan bölgeninsavunmasıyla ilgili NATO’nun yeni askerî planına göre bölgedeki en önemli gücünTürkiye olduğu gerçeği açıkça belirmektedir. Bu gerçekler ortada iken AB dahane kadar Türkiye’yi kapıda bekletmeye devam edebilecektir? ABD, daha ne kadarbölgenin kilit ülkesi Türkiye’yi tehdit eden PKK/YPG terör örgütüne daha nezamana kadar destek verecek, bu yanlıştan ne zaman dönecektir? Ve Türkiye, bu durumadaha ne kadar tahammül edebilecektir? Acaba bu gerçekler hangi gerçekçi ve vizyonsahibi “Batılı” lider/liderler tarafından görülerek çözüm üretilebilecektir?