TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNE YÖNELİK FAALİYETLERİ

19 Mart 2020 11:59 Prof. Dr.Salim GÖKÇEN
Okunma
2837
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNE YÖNELİK FAALİYETLERİ

KAVRAMSAL ARKAPLAN

1. Terör ve Şiddet

Fransızcada terreur, İngilizcede terror sözcükleriköken olarak Latincedir ve terrere kelimesinden gelmektedir. Terreurise, XIII. yüzyıldan bu yana peur, frayeur, effroi, épouvante gibibireysel bir psikolojik bir durum olan korkuyu ifade etmek içinkullanılmıştır. 1736 tarihli “Synonymen Lexikon”; terörü, baskınınortaya çıkarttığı korku ve dehşet gibi hislerin en yüksek seviyesini anlatanbir kavram olarak tanımlamıştır. Terör, hem şiddet yolu ile açığa çıkan korkuortamını, hem de bu ortamı yaratan vasıtayı yani şiddet eylemini ifadeetmektedir.

“Terör, dehşet demektir. Terörizm, dehşet salmak için girişilenseçilmiş ve planlı eylem ve/veya eylem tehdididir.” şeklinde yapılan bir tanım ile planlı bir eylem olduğu daözellikle nitelenmiştir.

Terörizm; kısaca, şiddete başvurmayöntemi olarak açıklanabilir. Adam kaçırmadan cinayete kadar uzanan ve amacısindirme olan şiddet eylemleri olarak da nitelendirilebilmektedir.

Terör ve savaş, çok eski çağlardanbu yana insanlığı meşgul eden iki kavram olagelmiştir. Çünkü şiddet, insanlıktarihi boyunca kişiler arasında meydana gelen sorunların çözümünde başvurulanyöntemlerden biri olarak görülmektedir. Terör, sosyolojik açıdan bakıldığındada politik yapıda yani hâkimiyet ilişkisi içinde yer alan bir etkinliktir. Esasolarak hedeflediği kişinin, grubun ya da toplumun ardındaki yönetim düşüncesiniyani meşru ya da gayrimeşru olarak belirlenmiş olan egemenlik ilişkisini hedefolarak alır.

Tarihin bilinen en eski terör faaliyeti, MS I. yüzyıldagerçekleşmiştir. Zealots adındaki grup, etnik terörizm diyebileceğimizbir yapılanma ile Romalılara karşı faaliyet göstermiştir. Eski Filistin topraklarındaMS 6-135 yıllarında Romalılara karşı Jewish Zealots liderliğinde birörgütlenme sağlanmış ve bu örgüte katılanların, 2 bin kişiyi çarmıha germesiolayı, tarihte ilk terör hareketi olarak kabul edilmiştir.

XI. yüzyıldan sonra İran’da Haşhaşiler ortaya çıkmıştır.Haşhaşiler eylemlerinde militanları cesaretlendirmek için haşhaşkullandıklarından bu adı almışlardır.

Profesyonel olarak hareket eden ilk terör grubunu ise Afrika’dabir kabile olan Kabalalar kurmuşlardır. Kabalalar, geçimlerini siyasalsuikastlardan sağladıklarından, kabilenin her ferdi profesyonel bir katilolarak yetiştirilmişlerdir.

Terörü politik amaçlı bir şiddet hareketi olarak tanımlamak damümkündür. Terör, her zaman anarşi anlamına gelir; ancak, her terörist anarşistolarak kabul edilmez. Çünkü kurtuluş savaşları da bazen terör kapsamınaalınmaktadır. Terörist, diğer kişiler tarafından kötü yapıya sahip birkişi olarak tanınır. Fakat bu kişi kendi ulusunun kurtuluşu için eylemyapıyorsa, o bir gün millî kahraman olarak ilan edilebilir. Bu bağlamda “Terörist,kahramanlıkla hainlik arasında sürekli değişir.” nitelemesini belirlemekise daima hâkim olan güçlere ait olmuştur. İsrail’in gözünde Filistinliler,Rusların gözünde Çeçenler, Fransızların gözünde Çadlılar daimaterörist olmuştur.

Terörizm, yapısal olarak bakıldığında ne sadece şiddet veya zorkullanma ne de sadece kargaşa çıkarmaya yönelik bir eylemdir. Aynı zamanda zorkullanmak vasıtası ile yeni bir düzen oluşturmak anlamına gelir. Söz konusu buanlam içinde terörizme, politik tedhişçilik de demek mümkündür.

Faruk Örgün, Küresel Terör isimli eserinde StevenAnzovin’in görüşlerine yer vererek, teröristin psikolojik analizini ikiayrı görüşte toplamaktadır;

“Birinci görüşe göre, teröristlerin birçok problemi var vedepresyon geçirmektedirler. Sinirsel olarak başaramama korkusuna sahiptirler.Doğrunun ne olduğu konusunda sağduyularını kaybetmişlerdir ve kendilerininyaptıklarının doğruluğuna inanırlar ve onun propagandasını yaparlar. İçindebulundukları gruptan kolay kolay kopamazlar. İkinci görüşe göre ise diğerininaksine terörist sorumlu değildir. Teröristlerin birçok problemleri olsa dapsikolojik olarak sorunlu değildirler. Zira inanılmaktadır ki, kişi bir gecedeterörist olmaz. Bu uzun bir zaman dilimini gerektirir. Başta bunalımla başlar,devamında can sıkıntısı protestoya götürür ve kesin görüş ayrılığı yeraltınabir terör üyesi olarak gitmesiyle sonuçlanır.”

Bazı psikologlara göre teröristler; ezilenler, horlananlar vekaybedenlerdir. Amaçları bu tabloyu değiştirmektir. Teröristlerin kendilerineaşırı güven duymak gibi bir özelliğe sahip olduğu görüşünü savunanlar dabulunmaktadır.

İnsanlar, hemen her yerde ve her toplumda kişisel ya da toplumsalhaklarını almada, istemede veya aramada, istek ve hakları ile ilgili düşüncelerinigündeme getirmede zaman zaman yönetenlere ya da yönetim olgusuna karşı çeşitlieylemlere başvurmuşlardır. Bu eylemler, çoğu yerde yasal ve toplumsalkuralların iyi işlemediği, hak arama, isteme ya da alma yollarının tıkandığı,hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, özellikle yasal yaptırımların iyiişlemediği, bu olguların yeterli olmadığı ya da kötüye kullanıldığı ortamlardagündeme geldiği gibi bu olguların iyi işlediği, hak ve özgürlüklerinkısıtlanmadığı hatta demokratik olgunun tam olarak işlediği ortamlarda dagündeme gelebilmektedir.

Demokratik eylem etkinlikleri, kanunların suç olarakgördüğü sınırı aşar, zor kullanmaya şiddete ve silahlı hareketlere dönüşürsedemokratik olarak görülen bu eylem demokratik bir etkinlik olma özelliğinikaybeder ve terör olgusuna dönüşür. Eylem olgusu, zor kullanmayı,şiddeti ve silahlı hareketleri içeriyorsa bu eyleme terör, eylemigerçekleştirene de terörist denir.

Terörist eylemlerde teröristin amacı, üzerinde durduğu konuyugündemde tutmak, ortamı bu doğrultuda geliştirmek ve canlı tutmak, bir güç olduğunukanıtlamak, bunu gerçekleştirmek için korku yaratmak, karışıklıklar çıkarmak,almak istediğini alıncaya kadar eylemi sürdürmektir.

Terörist eylem, aslında bir şiddet türüdür. Terör olmayan şiddettürleri de vardır. Bir ülkenin içinde meydana gelen şiddet türleri devletlerhukuku alanına girmez ama bunun iki istisnası vardır. Biri, Evrensel İnsanHakları Beyannamesi’nde kayıtlı isyan hakkıdır. İsyan hakkı, sonçare olarak sadece istibdat rejimlerinde kullanılabilir. İkinci şiddet türü,kendi kaderini tayin hakkı dediğimiz hakkın kullanımı ile ilgilidir.

Bugün “terör” kavramının tanımı ve muhtevası konusunda sadeceTürkiye’de değil dünyada da tam anlamı ile bir görüş birliği olduğunu söylemekmümkün değildir. Türkiye’nin muhtevası itibarıyla bir eyleme terördediğinde başka ülkeler aynı eylemi şiddet, isyan veya gerillasavaşı, bir etnik grubun kurtuluş mücadelesi, düşük yoğunluktasavaş gibi tanımlamalar yapabilmektedir. Aynı eylemlere Türkiye dışındakiülkelerde rastlandığında, o ülke siyasi erkinin terör dediğine Türkiyetarafından bir kurtuluş mücadelesi denilebilmektedir.

Terörü anlamak için kavramın ne gibi unsurları içine aldığına bakmaktafayda vardır. Bu konuda yapılmış en önemli çalışma, Hollanda’da LeidenÜniversitesinde, Toplumsal Uzlaşmazlıkları İnceleme Merkeziçerçevesinde yapılmış olan bir çalışma bize yardımcı olmaktadır. Bu çalışmayıyapanlar, terörizm konusuna değinen yüzlerce yazarın önerdiği terörtanımını incelemişler; ayrıca bir anket formu göndererek hâlen yaşamakta olansosyal araştırmacı, yazar, filozof ve düşünürlere görüşlerini sormuşlardır.Aldıkları yanıtların incelenmesi terör kavramının içerdiği unsurlarıbelirlemeye yardımcı olmaktadır.

Bu çalışmanın ışığında terörün tanımını yapabilmek için bazı genelçizgileri belirlemek ve terörizmi oluşturan unsurları tespit etmek olanaklıgörülmektedir;

Terör kavramı içinde, şiddet ve kuvvet kullanımı eylemleri vardır.Terörizm, genellikle siyasal amaçlıdır. Terörün amacı; korkutmak, yıldırmak,sindirmektir. Tehdit de terör yöntemlerinden biridir. Teröristin beklentisi,öngördüğü sonuç itibarıyla psikolojik ağırlıklıdır. Terörün amacı ile terörkurbanları arasında bağlantı bulunması şart değildir. Terör, maksatlı-planlı,sistematik, örgütlü bir eylemdir. Terör, stratejisi ve taktikleri olan birmücadele yöntemidir. Terör, olağandışı bir eylemdir; kabul edilmiş kurallara,yasalara ve ahlaka aykırıdır; insancıl düşüncelerden uzaktır. Teröristlereylemleri sonunda genellikle bazı istemlerde bulunurlar ve şantaj yaparlar;terörün zorlama, gasp, baş eğdirme nitelikleri ağır basar. Terörün amacı, kendireklamını, propagandasını yapmaktır. Terör grupları, gizli ve örtülü yeraltı örgütleridir.Teröristler genellikle asıl isimlerini değil kod adı kullanırlar. Terör eylemi,semboliktir ve başkalarına yönelik mesaj taşır. Terör, keyfîdir, gayrişahsidir,gelişigüzel niteliği ağır basar, eylemlerin tekrarlanması, bir seri hâlindesürmesi ve bir şiddet kampanyası niteliğini kazanması istenir. Terör,kurbanları açısından fark gözetmez; kurbanlarının çoğunluğu, siviller,kendilerine katılmayanlar, direnişçi olmayanlar, tarafsız kalanlar, teröristinöncelikleri ile ilgisi bulunmayanlar kısacası masum insanlardır. Terör, siyasalamaçla adam öldürmedir. Terör bir suçtur.

Bu incelemenin verileri doğrultusunda terörist eylemler yolu ileulaşılmak istenen amaçları da şu şekilde sıralamak mümkün olabilmektedir;

Halkı ya da halkın bir bölümünü korkutmak; kendisine destekolabilecek güçleri harekete geçirmek, kamuoyunu etkilemek, halkın kendi içindekarşıt gruplara bölünmesini sağlamak, siyasal iktidarı ele geçirmek, rejimidevirmek ve/veya değiştirmek, toplumun ve bireylerin moral değerlerini bozmak,böylece huzursuzluk, düzensizlik yaratmak; korku ve güvensizlik atmosferiestirmek; paniğe düşürmek, yok etmek, zarar vermek, yaralamak, kamu malını imhaetmek ya da kamu personelini katletmek, hükûmetin eylemlerini ve icraatınıbozmak; hükûmetin saygınlığını yok etmek; demokratik kurumları ortadankaldırmak, halkın hükûmete olan güvenini sarsmak, hükümetin zayıflığını veyıkılabilirliğini ortaya çıkarmak, terörist hareketin ve amacın reklamını,propagandasını yapmak, tanınmayı sağlamak, terör grubuna yeni elemanlarınkatılmasını sağlamak, terör grubunun ve onları destekleyenlerin moraliniyükseltmek, terör grubu içinde disiplini sağlamak.

Bu amaçların bize gösterdiği önemli katkılardan birisi; OsmanlıDevleti’nin son döneminde, devleti parçalamak için her bir etnik kimliği öneçıkararak isyana sürükleyen unsurların nasıl bir yöntem takip ettiklerinianlamamızda yardımcı olacaktır. Bu anlamda birçok gazeteci, aydın ve siyasetçi,terör yerine şiddet sözcüğünü kullanmayı tercih etmektedirler. Şiddetin tanımıkonusunda da değişik nitelendirmeler yapılmaktadır;

Örneğin; bir kişiye, kuvvet ya da baskı uygulayarak isteğinindışında bir şey yapmak veya yaptırmak, şiddet uygulama fiili, hislerin aşırıbir şekilde ifade edilmesi, fiilin kaba yapısı gibi tanımlar yapılmaktadır.Şiddetin farklı tanımlamalarında karşılaşılan ortak unsurlar da şunlardır;

Kişinin canını acıtmak, yaralamak, öldürmek, mala zarar vermekamacıyla güç kullanmak; yasaya aykırı fiziki güç kullanmak; yasaya aykırı birhedefe varmak için şiddet kullanmak ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunmak;genelde kabul gören yasa ve ahlak ilkelerine aykırı biçimde fiziksel yok etme,gereksiz yere kırma, ortadan kaldırma eylemleri; toplumsal ilişkilerde kabuledilebilirlik sınırlarını aşan zorlama eylemi.

Yapılan tanımlamalar çerçevesinde dar çerçeveli şiddetkavramı, meşru olduğu varsayılan, bir unsur tarafından kaba kuvvet kullanılmasıanlamında ifade etmek mümkündür. Geniş çerçeveli şiddet kavramının isetüm insan hakları ihlallerini kapsadığı söylenebilir. Devlet otoritesinisavunan kesimler, dar çerçeveli şiddeti, insan haklarını savunankesimler ise geniş çerçeveli şiddeti tercih etmektedirler.

 

2. Tedhiş

Kökeni Arapça olan tedhiş kelimesi, bazı sözlüklerde “dehşetverme, dehşete düşürme, şaşırtma, ürkütme, yıldırma” şeklindetanımlanmıştır. Terör kelimesi Türkçeye girmeden önce, dilimizde bu kavramıkarşılamak üzere Arapça tedhiş sözcüğü kullanılırdı.

Dehşete düşen korkan insan, geri çekilir ve kendisini korkutanşeyin arzularına boyun eğer. “Sen beni dehşete düşürme, ben de sanaistediğin tavizi vereyim.” der. En azından, teröristin yani tedhişçininbeklentisi budur. Ya da tam tersi olur. Dehşet salanın istediği, dehşetedüşenin asla veremeyeceği bir şey ise, korkan taraf, dehşet salanı yok ederekkorkudan kurtulmayı düşünür. Dehşet salanlar, açık bir hedef göstermediği için,bu yok etme harekâtı gereğinden geniş bir kitle üzerine tevcih edilir.Bu da mücadelede zalim olmayı gerektirir. En büyük zulümlerin, büyük korkularyüzünden ortaya çıkması gayet tabiidir.

Tedhiş ve zulüm, birbirini azdıran ve meseleleri çözmekten ziyadeağırlaştıran tepkilerdir. Karşılıklı etkileşimle şiddet tırmanır. Butırmanışın bir tepe noktasına ulaşıp, kendiliğinden durması zayıf birihtimaldir. Şiddetin yarattığı tahribat herkesi yıldırsa bile, böyle birkısırdöngünün kırılması için dıştan bir müdahale gerekir. Topluma dıştanmüdahaleyi, mutlaka yabancıların müdahalesi şeklinde anlamamak gerekir. Bumüdahale, toplumu yeniden yönlendirebilecek bir önderin ortaya çıkmasışeklinde de tezahür edebilir.

 

3. Anarşi

Anarşi, Yunanca an ve archekelimelerinin birleşmesinden meydana gelmekte ve otoritenin yokluğuanlamında kullanılmaktadır. Toplumun yönetimsiz olarak tasarlandığı bir yaşamve davranış teorisine ya da ilkesine verilen addır.

Hâkim olanın bulunmadığı ya da daha genel bir ifade ile devletotoritesinin olmadığı anlamında kullanılan anarşi veya anarşizm,sadece hükûmet karşıtı, devlet karşıtı olmaktan ziyade, otoriteyi içerenkurumsal yapı olması itibarıyla hiyerarşiye de karşı olan bir hareket olaraktanımlanır. Devletin, hiyerarşinin ulaşmış olduğu en ileri biçim olmasınedeniyle anarşistler, tanımsal olarak devlet karşıtıdırlar.

Anarşizmin günümüzde bir gaye değil, yıkıp ortadan kaldırmak içinbir vasıta, bir Soğuk Savaş silahı olarak kullanılmaya başlanması ile terörizmve anarşi kelimeleri birlikte kullanılmanın ötesinde eş anlamlı olarak dakullanılır olmuşlardır. Bunun sebebi, toplumda devamlı bir korkununamaçlanması, her türlü baskıyı reddeden anarşizmle ters düşmesine rağmen,terörün anarşistler arasında anarşist felsefenin gerçekleştirilmesinde birvasıta olarak kabul görmesidir.

 

TÜRKİYE’NİN TERÖR GERÇEĞİ VEÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ

Terörizm sürekli değişen ve gelişen dünya şartları içinde dönemselve bölgesel farklılıklar göstermekte, kendini yenileyen teknolojik gelişmelerebağlı olarak da sahip olduğu yeni olanak ve yetenekleri ile gücünü ve etkisinigeçen her zaman diliminde daha da artırmaktadır. Hükûmetlerin atmış olduklarıbazı demokratik adımlar terörü sayısal olarak azaltmış gibi görünse de aslındaböyle dönemlerde terör hareketlerinin gücü özellikle kitle iletişimenstrümanlarının katkısı ile daha da artmaktadır. İnsan topluluğununsosyoiktisadi durumundan ve yasal düzenlemelerin noksanlığından ortaya çıkanterör faaliyetleri, bir süre sonra küresel güçlerin kontrolüne girmekte veyabazı çevreler tarafından suni olarak istismara açık bir hâle gelmektedir.

Terör eylemleri, günümüzde dönemsel olarak ve yansımalar hâlindemeydana gelmekte, zaman içerisinde etkinliğini kaybetmekte ve ardından yenidenivme kazanmaktadır. Terörün ivme kazandığı söz konusu süreç ile uluslararasıpolitik ilişkiler, lokal bölgeler ve ülke sathındaki politik ve sosyolojikmeseleler arasında yakın ilişki bulunmaktadır.

Objektif bir analiz yapıldığında görülecektir ki, terörörgütlerinin ileri sürdüğü biçimde, amaçlarına ulaşamadıkları gibi zaman içindede marjinalleşmektedirler.

Buna rağmen insanlar arasındaki dengesizliklerin ve eksikliklerin,memnuniyetsiz şahısların ortaya çıkmasına yol açtığı ve bazı güçlerin vedevletlerin terörü, amaçlarına ulaşmada bir baskı unsuru ve araç olarakgördükleri sürece terörizm varlığını her zaman hissettirecektir.

Yasa dışı faaliyet yürüten terör örgütlerinin militan ihtiyacı ilegençliğe yönelik etkinlikleri arasında bir paralellik bulunmaktadır. Çünkü sözkonusu terör örgütleri açısından, militan kazanmada en verimli sahalarınbaşında gençlik grupları gelmektedir. Gençlik gruplarının en kalifiye olanı vedolayısıyla en kolay yönlendirilebileni de üniversite gençliğidir. Bunun enönemli nedeni gençliğin son derece duygusal hareket tarzı benimsemesi ve yaşgrupları içinde en az mantık muhakemesi yapan kesimi olmasıdır. Bununlabirlikte gençlik, üniversite döneminde fedakârlık, ataklık, gözü peklik gibiözellikleri en yoğun yaşadığı bir zaman diliminde bulunmaktadır.

Ailesinden ve sosyal akraba çevresinden üniversite yolu ile kopmuşolan genç, burada kendini kanıtlama, yeni arayışlar içine girme gibideğişimleri yaşamaya başlamıştır. Böylesine karmaşık duyguları kendi içindeyaşayan gençleri tuzaklarına düşürmek için pusuya yatan terör örgütleri,gençlerin bu hususiyetlerini en ince ayrıntısına kadar analiz ederek ve yiğitlik,mertlik, fedakârlık gibi yüce değerleri istismar ederek, gençlerin en hassasözelliklerini uyarmaktadırlar.

Böylece üniversiteler terör örgütlerinin en önemli avlanma alanıhâline gelmektedir. Her ne kadar terör örgütlerinin ideolojik reçeteleri yurt dışındanyazılsa da ilacı üniversite kantinlerinden, öğrenci yurtlarından öğrenciderneklerinden gelmektedir.

Terör örgütlerinin asıl kurucuları ve senaristleri yurt dışındaolsa da fiilî liderleri hep üniversitelerin içinden çıkmıştır. Geçmiştefaaliyet yürüten ve bugün de faal olan terör örgütlerinin önderlerinin, önderkadrolarının büyük bir çoğunluğunun üniversitelerden çıktığı herkes tarafındanbilinmektedir Dolayısıyla, terör örgütlerinin üniversiteleri militan devşirme,kadro yetiştirme alanı olarak gördükleri bir realitedir.

Terör incelemelerinde “terörün kaynağının yoksulluk olduğu” ve“alt ekonomik gruplara dâhil olan kişilerin terör örgütlerine katıldıkları veçok çabuk marjinalleştikleri” ortaya çıkmaktadır. Yine bu incelemeler kentli,eğitimli ve üst ekonomik gruba dâhil olan kişilerin de terör örgütlerinekatıldıklarını tespit etmektedir. Bununla birlikte söz konusu incelemelerdeüniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının gittikçe daha fazla terörörgütlerinin hedefi hâline geldiklerini ve üniversiteli öğrencilerin de artanoranda terör örgütlerine katılım sağladıklarını ortaya çıkarmaktadır.

 

PKK Terör Örgütü ve ÜniversiteGençliği

Üniversitenin terör ve şiddet ile birlikte anılması, Türkiye’ninyabancısı olduğu bir husus değildir. Terörle mücadele hafızası ve tecrübesi çokderin ve taze olan Türkiye’de eğitim, üniversite ve terör ilişkisi bugüne kadarmaalesef ayrıntılı bir şekilde tartışılmamıştır.

PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin kuruluşunda ciddi bir‘üniversite dahli’ olmasına rağmen söz konusu ihmali izah etmek mümkündeğildir. Özellikle son dönemde Türkiye’de çok ciddi bir gençlik ve üniversitemarjinalleşmesinden bahsedilmektedir. Uzun yıllardır çok sayıda üniversiteöğrencisinin hem PKK’ya hem de diğer marjinal sol örgütlere katılımsağladıkları bilinmektedir.

Türkiye’de terör incelemelerinde terör örgütlerine katılanların veşiddete başvuran kişilerin daha çok yoksul kesimlerden çıktığı savunulmaktadır.Üniversiteler de öğrencilerin Marksist-Leninist fikirlerle veya başka devrimciideolojilerle tanışma sürecine bu şekilde başlamalarına olanak vermeleriaçısından terörün ortaya çıkmasına elverişli mekânlar olarak görülmektedir.Özellikle Ayne’l Arap (Kobani) olaylarının ortaya çıkmasının ardındanüniversite öğrencileri arasından oldukça fazla sayıda öğrencinin PKK’yakatıldıkları ve marjinalleşme sürecine üniversite sıralarında başladıklarıgözlemlenmiştir.

Örgüt militanları arasında örgüte dâhil olmadan önce şiddetiçermeyen politik faaliyetlere katılanların oranı lise mezunu olan örgütmilitanları arasında %40, ortaokul mezunları arasında %41, ilkokul mezunlarıarasında %30 ve hiç eğitim almamış olanlar arasında ise %25 iken, üniversiteeğitimliler arasında en az %60 civarındadır. Bu durum, üniversite öğrencileriarasında aktif PKK militanlığına giden yolun ciddi oranda PKK sempatizanlığıçerçevesinde “şiddet içermeyen” politik faaliyetlerden geçtiğini gösteriyor.

 

Sol Terör Örgütleri ve ÜniversiteGençliği

Türkiye’deki marjinal sol örgütlerin asıl hedefi mevcut anayasalsistemi yıkarak marjinal sol düşüncenin benimsenmesini sağlamak veMarksist-Leninist bir düzen tesis etmektir. Marjinal sol örgütler, dünyadameydana gelen eğilimlerin de etkisi ile 1960’ların sonunda ortaya çıkmış veşiddet fiillerini ülke sathına yaymak istemişlerdir. Marjinal sol örgütler buşiddet politikasını hayata geçirmek ve sürdürülebilir bir hâle getirebilmekiçin bünyesinden birçok farklı yapılanma çıkarmıştır.  Özellikle öğrenci, memur ve işçi kesimlerinikapsayacak şekilde yasal mevzuata uygun yapılanmaları benimsemişlerdir.

Marjinal sol gruplar büyük yara aldıkları 1980 Askerî Darbesi’ndensonra Üniversite gençliği üzerinden 1990’ların başından itibarengerçekleştirdikleri silahlı eylemlerle yeniden kendilerini göstermeyebaşlamışlardır. 1994’te kurulan Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi(DHKP-C), 1990’lardan sonra üniversitelerde görülen radikal solmarjinalleşmesinin asıl aktörlerinden biri hâline gelmiştir.

2012 ile 2016 yılları arasında DHKP-C adına terör saldırılarınıgerçekleştiren teröristlerin üniversite öğrencisi olan ve yaşları 21-29 olangençlerden meydana geldiği tespit edilmiştir. DHKP-C’nin yanında MLKP veDevrimci Karargâh gibi marjinal sol örgütlerin temel stratejisinde deüniversiteler önemli bir almaktadır ve eylemlerinin çoğunu üniversitelerdeöğrenci olan veya üniversite eğitimini yarıda bırakmış teröristlergerçekleştirmektedir.

 

SONUÇ

Terör, terörizm ve şiddet kavramları incelendiğinde bunlarınTürkiye’de giderek eğitimli kişilerin yaptıkları eylemler hâline geldiğigörülecektir. Terör örgütlerinin yapılarına bakıldığında da eğitimli kişilerinbu tür marjinal gruplara oldukça fazla oranda katıldığını ve bu örgütlerinorganize bir şekilde eğitimli sınıflara yönelmiş oldukları görülecektir.

Bu açıdan üniversiteler, korunmasız olarak saldırı hedefi olurken,marjinal terör örgütleri açısından da örgütlenme, marjinal ideolojilerini yaymave örgüte farklı görevleri yerine getirecek terörist kazanma mekânları hâlinegelmektedir.

Türkiye’de ve Türkiye sınırları dışında Türkiye’ye yönelikfaaliyet gösteren terör örgütleri yapılanma sürecini sadece üniversite kampüsüiçinde değil, öğrencinin vaktini geçirdiği her türlü mekânda ve yerdesürdürmektedirler. Terör örgütlerinin üniversiteleri örgüte terörist kazanmayerleri olarak görmesi sistemli bir stratejinin ürünüdür.