KARAKUŞ: TÜRKİYE'NİN SURİYE İLE İLİŞKİ KURMASI MECBURİDİR

03 Ağustos 2019 14:18 Evin GÖKTAŞ
Okunma
2597
KARAKUŞ: TÜRKİYENİN SURİYE İLE İLİŞKİ KURMASI MECBURİDİR

KARAKUŞ: TÜRKİYE'NİN SURİYE İLE İLİŞKİ KURMASI MECBURİDİR


Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş, geldiğimiz noktada Türkiye'nin Suriye ile ilişki kurmasının mecburi ve kaçınılmaz olduğunu belirterek, "Rusya ve İran vasıtasıyla Suriye ile sorunlarımızı çözemeyiz. Beşar Esad'ın ne olduğunu biliyoruz ama bugün Türkiye çok ciddi bir küresel sorunla karşı karşıya, mahallî ve bölgesel ittifaklarını yeniden ayarlamak zorunda." dedi.
Türkiye'nin Suriye politikası ve Yunan işgali altında olduğu iddia edilen adalarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karakuş, Türkiye'nin uyguladığı yanlış politikalar sonucu Suriye iç savaşında en kârlı çıkan ülkelerin Rusya ile İran'ın olduğunu belirtti.
Karakuş, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi’ni bitirmesinin söz konusu olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"ABD'nin Orta Doğu Projesi’ni bitireceğini düşünenler hayal âleminde geziyor demektir. Amerikan Savunma Bakanı, bu eğitilenleri göz önüne alındığında aynen şunu söylüyor: 'IŞİD tekrar güçlenmesin bu bölgede. IŞİD'in bu bölgede hâlen altyapısı var. Bunun için 30-35 bin kişiyi eğitip malzeme, silah, teçhizat verdik.' Burada önce oyunculara bakmak lazım. Oyuncular kimler? ABD, İsrail ve onun taşeronu olan PKK'nın yandaşı kişiler. Öbür tarafta kim var? Rusya, Türkiye ve İran. Oyuncuların başındaki adamcağızın derdi var. Trump'ın derdi var. Kendisi hakkında bir sürü iddia ortaya atılıyor. Devam edip etmeyeceği belli değil. İran'da geri çekilme var. Nükleer anlaşmayı İran tavır koyunca uzatmak zorunda kaldı. Gelelim bu tarafa. Rusya'da Suriye'de belirli ölçekte önemli konumlar elde etti. Suriye'de en kârlı çıkan ülkeler Rusya ve İran oldu. Rusya bizim yanlış siyasetimiz sayesinde Suriye'ye gelip yerleşti. Başta yaptığımız yanlışlarla bugünleri analiz etmeye kalkarsak bir yere varamayız. Eğer Türkiye, baştan yanlış yapmasaydı bugünleri zaten konuşmayacaktık. 70 yıl süreyle Türkiye uğraştı Suriye ile ancak dostluk kurabildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan itibaren 70 yıldan sonra ilk defa Sovyetler Birliği'nin olmadığı, Rusya'nın olmadığı bir Suriye ile dostluk kurabildik. Eskiye gitmeyelim, bu duruma gelmemiz Dışişlerinin izlediği hatalı politikadan kaynaklanan bir olay. Ortada bir defa bir deve güreşi var. Yani Türkiye, Rusya, İran ve Suriye'nin merkezî hükûmeti. Deve güreşlerinde kızdırırlar develeri ama ağızları bağlıdır. Kimse kimseyi ısırmasın diye. Bizim tarafta deve güreşi var. Türkiye adına yapılan açıklamalar Esad'ı tahrik ediyor. Esad ne yapmaya kalkıyor? İdlib'i ikiye bölmeye çalışıyor. Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ile İran'a 'Merkezî hükûmetin bu hareketini durdurun.' diyor. Onlar da durdurmak istemiyor. Bu arada Amerika devreye giriyor. Rusya ile Türkiye'nin arasını nasıl açarım diye. 13 tane filan İHA'yı gönderiyor. Gönderince Rusya nereden geldi diyor. İdlib'den geldi. Rusya'nın elinde etkin silah var. 13 taneden 6 tanesini elektronik harp usulü ile yön değiştirerek başka yere düşürtüyor. 7'sini de füzelerle düşürüyor. Bu arada Rusya'nın bizim Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı’na mektup yazdığı söyleniyor. Biz Rus ve İran büyükelçilerini Dışişleri Bakanlığına çağırıyoruz. Rusya ile İran Dışişleri Bakanları Moskova'da bir araya geliyor."

AFRİN'E GİRMESEYDİK 1 MİLYON SURİYELİ DAHA GELECEKTİ

Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş, "Tabii burada önemli olan bir husus var. İdlibl'deki muhalif güçler hava üssünü Suriye'nin elinden geri aldı ve 10 kilometre de güneye itti. Bu da Türkiye'ye bir güç verdi. Türkiye'nin Afrin Harekâtı'nı niçin yaptı? Afrin'de Rus askeri var. Amerikalılar yok. Soçi'ye giderken herkes güç kazanmaya çalışıyor. Türkiye Afrin'de belirli bir noktaya geldi. Suriye ise İdlib'i ikiye bölmeye çalışıyor. Eğer İdlib ikiye bölünme konumuna girerse ondan sonra 1 milyon kişi Türkiye'ye gelecek. Orada 2 milyon insan var. Belki daha da fazla gelebilir. Yarıya bölündüğünde en az 1 milyon kişi bize gelecek. Onun için biz buna müdahale etmek için Afrin'e girdik. Mecbur kaldık biz geri dönüşü olmayan yoldayız. Rusya'nın istediği şu: Bugün aşağı yukarı Suriye nüfusunun %75 ile 80'i Arap. %8 ila 9 arasında Türk, %7-8 arasında Kürt, % 2 civarında Ermeni, %1 civarında da diğer unsurlar var. Arkasında PKK ve PYD olan Kürtlerin nüfusu %7-8 olmasına karşın Suriye topraklarının %25'ini elde etmiş vaziyette. Böyle olduğu için Rusya, İran ve Suriye merkezî hükûmetinin istediği şu: Kamışlı ve Haseke bölgelerinde belirli bir yer verelim, federal bir sistem kuralım, ondan sonra buradan Amerika'yı uzaklaştıralım. Bizim tarafın düşüncesi de bu. Türkiye Afrin'e girmeseydi eğer Suriye hükûmeti İdlib'i ikiye bölecekti. Suriye'den bir yığın insanın Türkiye'ye gelmesini sağlamak, kendisinin üzerinden atmak. Çünkü onlar orada kaldığı müddetçe devamlı olarak muhalifler ve merkezî hükûmete karşılar. Daha sonra da Afrin'i işgal etmek. Merkezî hükûmetin niyeti o. Ama biz Afrin'e girdiğimiz için tüm bu planları önlemiş olduk. Şimdi buradaki sıkıntı şu: Sayın Cumhurbaşkanı Esad'a çatarak ABD Esad'ı istemiyor, İsrail de istemiyor. Geldiğimiz noktada Suriye ile Türkiye'nin ilişki kurması mecburidir ve kaçınılmazdır, geciktirilmeyecek bir olaydır. Rusya ve İran vasıtasıyla Suriye ile ilişkilerimizi ve sorunlarımızı çözemeyiz. Esad'ın ne olduğunu biliyoruz ama bugün Türkiye çok ciddi bir küresel sorunla karşı karşıya, mahallî ve bölgesel ittifaklarını yeniden ayarlamak zorundadır Türkiye. Türkiye'nin burada açıklaması gereken başka bir husus da şu: Ben Türkiye'de 4 milyona yakın Suriyeliyi besliyorum, 30 milyar dolar harcadım, bu Suriyeliler Afrin'e, İdlib'e ve Suriye'ye dönecek. Geçmişin hatalarından ders alarak Suriye ile bugün şartlar ne olursa olsun geliştirmek zorundayız. Suriye'nin de buna ihtiyacı var. Hem Türkiye hem de dünya kamuoyunu çok iyi yönlendirmemiz lazım. Biz Afrin'de işgalci bir kuvvet olarak bulunmuyoruz."

YUNAN İŞGALİ ALTINDA OLDUĞU İDDİA EDİLEN ADALARI

Erdoğan Karakuş, Yunanistan'ın işgali altında olduğu iddia edilen adalarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Lozan'ın 16. maddesine göre, 3 milin dışındakiler ile Menteşe Adaları yani 12 Adalar, yapılacak anlaşmalarla belirlenecektir. 4 Ocak 1932 Türk-İtalyan Anlaşması. Adalar tek tek belirlendi. Örneğin Marati Adası 7 mil uzaklıkta olmasına rağmen Türkiye'nin oldu. 1933 yılında Resmî Gazete'de yayımlandı. Bunlar Lozan'dan çok sonra. Mesela krize sebep olan Kardak. 3,8 mildir ama bize ittir. Şimdi Lozan'da ise Boğazönü Adaları çok önemliydi Çanakkale Boğazı Adaları. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'nin değildi. Orasını Yunanlılar almıştı I. Dünya Savaşı'ndan önce. O nedenle Fransız ve İngilizler, I. Dünya Savaşı sırasında beş tane meydan işgal ettiler oraya meydan yaptılar. Türkiye'ye taarruz ettiler. Havaalanlarından yararlanarak hem Çanakkale'deki birliklerimize karşı hem de İstanbul'a karşı. İstanbul'da İstinye'de bir muhribimizi batırdılar. Sultanahmet Meydanı'nı âdeta tarlaya çevirdiler attıkları bombalarla. Bu meydanlar neredeydi? Bozcaada ve Gökçeada'da idi. Lozan'la biz onları geri aldık. Bunun yanı sıra Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı sebebiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş tazminatını ödediği için bazı adalar Türkiye'nin oldu. Aman ağzınızdan bir daha çıkmasın Yunan adaları diye. O adaların ismi Ege adalarıdır. Bizim savaş tazminatını ödediğimiz bir ada da Gavdos Adası’ndan Girit'in güneyindeki. Dolayısıyla bize aittir. Ege adaları demek daha doğrudur. Lozan'ın 12. maddesine girenler Türkiye'ye yakın olup 3 milin içinde olanların tamamı Türkiye'ye aittir. 16. maddeye göre Türkiye'ye ait olanlar. 3 kilin dışında olup ancak 1932'de yapılan anlaşmaya göre Lozan'da şu an konusu olan adalar Lozan'da belirlenmiş değildir. Daha sonraki döneme bırakılmıştır. 1932'de belirlenmiştir. 1933'te de isim olarak Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 1933'teki Resmî Gazete'ye baktığımızda o adaların kimin olduğu görülecektir. İtalya'ya 12 Adaların en büyüğü Rodos ve onun yanındaki İstanköy, Sönbeki gibi büyük adalar, onların haricindeki küçük adaların tamamı Türkiye'ye verilmiş konumda. Bugün orada Yunan askerleri var. Biz zamanında 1994 yılında Kardak Kayaları için neredeyse savaş hâline geldik. O zaman tutumumuz çok kesindi. Kardak'ı terk etmek zorunda kaldılar. Hukuken bu konuda biz haklıyız. Lozan'ın 16. maddesine göre, daha sonra halledilmek anlaşma yapılmak üzere belirlenmiş. Dolayısıyla Lozan derseniz millet 1923'ü aklına getirir. Hâlbuki olay 1932'ye kadar gidiyor. 1932'de belirleniyor ve 1933'te de İtalyanlarla yaptığımız anlaşma Resmî Gazete'de yayımlanıyor."

TARİHÎ LOZAN ANLAŞMASI’NI DEĞİŞTİRMENİZ MÜMKÜN DEĞİL

Karakuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Lozan'ı tartışma konusu yapmasından dolayı üzüntü duyduğunu ifade ederken, şunları söyledi:
"Keşke Sayın Cumhurbaşkanı bunu açmasaydı. Lozan'a yeniden tartışma konusu yapmasaydı. Ülkenin iç huzuru açısından bu uygun değil. Lozan tarihî bir anlaşma. Tarihî bir anlaşmayı bugün değiştirmeniz mümkün değil. Söz konusu olmayan bir hususun ancak uygulanmasındaki aksaklıkları söyleyebilirsiniz. Batı Trakya'daki Türklere yapılan baskıyla ilgili bakın Lozan'da böyle denilmesine rağmen siz hâlâ AB içinde bir ülke olmanıza rağmen böyle baskılar yapıyorsunuz, şunu yapıyorsunuz bunu yapıyorsunuz diyebilirsiniz Yunanistan'a. Ama bugünlerde tekrar Lozan'ı alevlendirmenin hiçbir yararı yoktur Türkiye'ye. Bizim Yunanistan'la ilgili en önemli konumuz kıta sahanlığı değil. Kıta sahanlığı konusu bugün deniz hukukunda neredeyse bir kenara konuldu. Çünkü Türkiye büyük olduğu için kıta sahanlığı neredeyse Yunanistan'ın dibine kadar gidiyor. Arazi olarak Türkiye büyük olduğu için. O nedenle dünya deniz hukuku sisteminde onun yerine 'münhasır ekonomik bölge' diye bir husus konuldu. Şimdi tamamen bunun üzerinde çalışıyorlar. O da tabii Yunanistan'ın menfaatine. Bu münhasır ekonomik bölgeyi tüm dünyaya kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yani sadece Yunanistan'la. Bu Ege adaları konusu yok. Bunun yanı sıra münhasır ekonomik bölge ve hava sahası çatışması var. Bakın biz Bosna Hersek'e Boşnakları korumaya giderken uçaklarımızı Yunanistan'ın üzerinden geçiremedik. 1993 yılında ben üs komutanı iken Mürted Havaalanı'ndan bir filom İtalya'ya gidecekti Boşnakları korumak üzere. Ulaştırma uçaklarına dahi geçit vermedi, hava sahasını açmadı Yunanistan. Niçin açmadı? Sırbistan'a yardım etmek için açmadı. Ne yaptık peki? Mürted'den kalktık aşağıya Mısır sahasına indik, oradan Libya hava sahasına geçtik. Oradan da İtalya'ya gidebildik. Aslında ulaştırma uçakları sivil havacılık uçakları kabul edilir onları dahi geçirtmedi Yunanistan. 1993 yılında aramızda hiçbir sorun olmamasına rağmen. Ege'de hava sahası mücadelesi de devam ediyor. Münhasır ekonomik bölge mücadelesi de devam ediyor. Adaların durumu da çok açık olmasına rağmen kendilerine yontma şeklinde devam ediyor. Bunu Türk milleti çok iyi bilsin."