100. YILINDA İLK KADIN MİTİNGİNDEN DÜNYA KADINLAR GÜNÜNE TÜRK KADINI ÇALIŞTAYI

29 Mayıs 2020 13:36 Evin GÖKTAŞ
Okunma
1830
100. YILINDA İLK KADIN MİTİNGİNDEN DÜNYA KADINLAR GÜNÜNE TÜRK KADINI ÇALIŞTAYI


100. YILINDA İLK KADIN MİTİNGİNDEN DÜNYA KADINLAR GÜNÜNE
TÜRK KADINI ÇALIŞTAYI
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Akkoyun, "10 Aralık 1919'da Kastamonu'da Türk kadınının başkaldırısı, Türklerin kadını ve erkeği ile artık bu savaşı istediğini ortaya koymuştur. Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas aşamalarından hemen sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Mustafa Kemal Paşa'da Türklüğün, emperyalizme, hukuksuzluğa başkaldırısının lideri olmuştur. İlk kadın mitingi, bunun sadece askerî bir eylem olmadığını toplumun her kesiminden desteklendiğinin en iyi örneğidir." dedi.
Afyonkarahisar Barosunca organize edilen "100. Yılında İlk Kadın Mitinginden Dünya Kadınlar Gününe Türk Kadını Çalıştayı", 7 Mart 2020 Cumartesi günü Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Abdullah Kaptan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Toplantıya; TBMM'de grubu bulunan siyasi partilere mensup kadın milletvekillerinin yanı sıra çeşitli üniversitelerden gelen akademisyenler, öğrenciler, hukukçular ve vatandaşlar katıldı.
Çalıştay Başkanı Prof. Dr. Turan Akkoyun, açılışta yaptığı konuşmada, Türk milleti fertleri olarak tarihin en seçkin milletlerinden birinin mensubu olunduğunun altını çizdi. Türklerin tarih boyunca kendilerine has bir kültür geliştirip her aşamada kadın ve erkek birlikte yürüdüklerini belirten Akkoyun, şunları kaydetti:
"İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, Anadolu'da birçok mitingle kınanmıştır, ancak 10 Aralık 1919 Kastamonu Mitingi, Türk kadını tarafından düşünülmüş ve gerçekleştirilmiştir. Bu yönüyle dünya kadınlar gününde sadece Anadolu'da değil evrensel anlamda dikkate alınmayı hak etmektedir. Kastamonu'daki gelişmenin köklü bir mazisi bulunmaktadır.
- Türkiye Selçuklu melikeleri Melek Peyker Sultan, Naime Gevher Sultan ve Asiye Sultan gerçekleştirdikleri ile tarihî ve sosyolojik nitelikler arz etmektedir.
- Delhi Türk Sultanlığı'nda Raziye Begüm Sultan tahta çıkmıştır.
- Eski Çağlardaki Amazonlar’dan, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda birinci derecede rol oynayan Bâcıyân-ı Rûm’a uzanan yol tarihçilerin izahını beklemektedir. Âşıkpaşazâde'nin Selçuklar zamanında zikrettiği 'misafir' dört topluluktan Bâcıyân-ı Rum, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi ile de alakalı görülmektedir.
- Osmanlıda toplumsal hayatın birçok cephesinde görülen kadın, ekonomik alanda da kendisini kabul ettirmiştir. Mal mülk alışverişi yanı sıra dokumacılıkta öne çıkan Bursa'da kumaş dokumuş ve ticaretini yapmışlardır.
- Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde sürdürülen Millî Mücadele'de Türk kadınının yeri zaten bilinmektedir. Fedakârlık, cefa, göç, bayrağımızın özgürce dalgalanması adına omuzladığı yük ortadadır.
- Millî Mücadele'nin başarıyla tamamlanmasında kendi payına düşenden çok daha fazlasını ortaya koyan Türk kadını, sinemada da kendini göstermiş, modernleşmedeki çizgisini yansıtırken beyaz perde de büyük bir mücadele örneği vermiştir."
KATI EMPERYALİZME KARŞI TÜRK'ÜN HANIMEFENDİ BAŞKALDIRISIDIR
"Bugün buradaki toplantının, Türk Kadını Çalıştayı'nı hareket noktası 10 Aralık 1919 Çarşamba günü tarihin seçilmişleri olarak koyu ve katı emperyalizme karşı Türk'ün hanımefendi başkaldırısıdır." ifadesine yer veren Akkoyun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa, dünyaya bir tarih anlayışı vermiş, kendine göre dizayn etmiştir. Buna göre Türkler savaşçı bir millettir. Oysa bizim tarih anlayışımıza göre Türk savaşçı bir topluluk değildir. Türk istediğinde savaşan bir millettir. Türk savaşı istediğinde onun yenildiğini dünya tarihi bugüne kadar kaydetmemiştir. 10 Aralık 1919'da Kastamonu'da Türk kadınının başkaldırısı, Türklerin kadını ve erkeği ile artık bu savaşı istediğini ortaya koymuştur. Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas aşamalarından hemen sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Mustafa Kemal Paşa'da Türklüğün, emperyalizme, hukuksuzluğa başkaldırısının lideri olmuştur. İlk kadın mitingi, bunun sadece askerî bir eylem olmadığını toplumun her kesiminden desteklendiğinin en iyi örneğidir. Tarih boyunca mevcudiyetini sürdüren Türklüğün, kendine has yaşam tarzı içinde kadını ve erkeğiyle birlikte yürüyüşü, bütün ihtişamı ile disiplinler arası araştırmacıların ilgi alanında durmaktadır. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, Anadolu'da birçok mitingle kınanmıştır Ancak 10 Aralık 1919 Kastamonu Mitingi, Türk kadını tarafından düşünülmüş ve gerçekleştirilmiştir. Türk devlet teşkilatının temelindeki ailenin esasını teşkil eden kadın, destanlarda, efsanelerde ve hikâyelerde hayranlıkla anılmıştır. Mitolojik eserlerde bu husus açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Dede Korkut, Türk kadınına toplumsal bir yer belirlemiştir. Türkler İslamiyet'e girdikten sonra kadını konumunu sürdürmüştür. Bu durum hiç yadırganmamıştır. Selçuklu devlet yönetiminde hükümdar eşleri; askerî ve siyasi güçleriyle kendilerinden söz ettirmişlerdir."
TÜRK MİLLETİ BURADADIR, GELECEK BİN YILDA DA BURADA OLACAĞIZ
Prof. Dr. Turan Akkoyun, "Millî Mücadele'nin başarıyla tamamlanmasında kendi payına düşenden çok daha fazlasını ortaya koyan Türk kadını, sinemada da kendini göstermiş, modernleşmedeki çizgisini yansıtırken beyazperde de büyük bir mücadele örneği vermiştir." diyerek, şöyle konuştu:
"Tarihî çağların tamamında mevcudiyetini sürdüren Türklük, nevi şahsına münhasır yaşam tarzıyla millî bir kültürün de sahibi olmuştur. Yaşam tarzında kadını ve erkeğiyle birlikte yüke omuz vermiş, ocağın harlı kalması yönünde enerji sağlamıştır. 10 Aralık 1919 tarihinde Kastamonu'da gerçekleştirilen miting, şüphesiz 15 Mayıs 1919 günü haksız ve uluslararası hukuk kurallarına tamamen aykırı bir şekilde bir oldubitti ile gerçekleştirilen İzmir'in işgaline tepki olarak 16 Mayıs 1919 tarihli Şuhut, 19 Mayıs'ta Fatih Parkı, 20 Mayıs'ta Üsküdar, 22 Mayıs'ta Kadıköy, 23 Mayıs'ta ve 30 Mayıs'ta Sultanahmet ile farklı tarihlerdeki İstanbul mitingleri, 16 Mayıs'ta tarihinde gerçekleştirilen Erzurum ve diğer protesto mitinglerinin devamıydı. Burada bir parantez açarak İzmir'in işgaline ilk tepki Afyon ve Erzurum'da birbirinden habersiz bir hâlde gerçekleştirilmiştir. Bugün Afyonkarahisar Baro Başkanı şahsında Afyon buradadır, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü şahsında Erzurum buradadır, mesajla etkinliğe iştirak eden Kastamonu Üniversitesi Rektörü şahsında Kastamonu buradadır. Türk milleti buradadır, gelecek bin yılda da burada olacağız. Nazımla bıraktığı hikâyeler, Türk milletinin ‘inanç, gelenek, görenek ve törelerinin izlerini; temel karakterini beyitlerle’ aktaran Dede Korkut'ta kadının toplumsal yeri tespit edebilmektedir. Peygamber’imizin ‘Cennet, anaların ayakları altındadır.’ hadisiyle örtüşen bir çizgi ortaya koymaktadır. Erdem, anadan evlada geçmektedir. Türklerin İslamiyet'i kabulüyle İslam hukukuna dayalı yaşam tarzına geçişiyle birlikte kadın sosyokültürel hayat içindeki konumunda bir azalma görülse de Selçuklular zamanında ‘Terken’ unvan sahibi hükümdar hanımları askerî ve siyasi anlamda güçlerini sürdürmüşlerdir. Hatunlar yeri geldiklerinde bulundukları yerden ayrılarak sultanın yardımına gidebilirlerdi.Ömrü cenkle geçmiş Delhi Türk Sultanı İltutmuş, bir sefer esnasında tahtını oğullarından birine bırakma yerine ‘zekâsı ve basiretine’ itimat ettiği kızı Raziye Begüm Sultan’a bırakmıştır. Türk-İslam tarihinde ilk defa bir melike, melikler yerine tercih edilmiştir. Giyim, kuşamı, filine binerek halk arasında dolaşmasıyla herkesin dikkatini çekiyordu. İngiltere Kraliçesi I. Mary'den 318, Kraliçe I. Elizabeth'ten 322, Kraliçe I. Victorya'dan 600 yıl önce hükümdarlık yapmış, dört yıl tahtta kalmış ‘devlet bekası’ yönünde faaliyet göstermiştir. Aynı zamanda güçlü bir şair olduğuna dair kayıtlar bulunmaktadır."
TÜRK DEVLETİ TARİHİN HER DÖNEMİNDE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMIŞTIR
Konuşmasında Türk milletinin tarihin her döneminde değerlerine sahip çıktığını vurgulayan Akkoyun, şunları söyledi:
"XIX. yüzyılın son çeyreğini kaplayan II. Abdülhamit Dönemi’ndeki siyaset, ulaştırma, eğitim, kültür, ziraat, ticaret hamleleri kendinden sonraki devirleri doğrudan etkilemiştir. Balkanlar'da, Doğu Anadolu'da meydana gelen 1828, 1853, 1877, 1914 Osmanlı-Rus Harpleri, 1897 Osmanlı-Yunan, 1912 Balkan Savaşları yanı sıra isyanların, çeteciliğin 'Türklerin kaderine olumsuz etkisi büyük' olmuştur. Olumsuzluklar toplum içinde kadının rolünü derinden etkilemiştir. Arkada ‘evlâd-ı vatan’ bırakılmış, unutulmuştur. Türk kadını 'gözyaşlarını' tutamasa da kendi destanını yazmayı sürdürerek, tarihe not düşmeye devam edecektir. Türk devleti tarihin her döneminde değerlerine sahip çıkmıştır. Kadını da onun en önemli değeridir. Buna II. Abdülhamit'ten bir örnek verebiliriz: ‘Devlet-i Âl-i Osmani, dünyaya yayılmış diğer vatandaşlarına karşı kayıtsız kalmadığı gibi, Şili’deki vatandaşlarını da sahipsiz bırakmadı. Devlet arşivlerinden çıkan bir belge, Osmanlı Devleti’nin on binlerce kilometre uzakta zor durumda kalan vatandaşını nasıl sahiplendiğine dair güzel bir örnek teşkil ediyor. Belgeye göre Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit, Güney Amerika’da sokaklara düşmüş bir Osmanlı kadınını ülkeye getirmek için operasyon düzenletti. Millî Mücadele'de Türk kadınının yerini anlatmak için birçok örnek verilebilir. Burada Afyonkarahisarlı Çete Sare'den başlayarak Nene Hatun, Şerife Bacı, Kara Fatma, Makbule Gelin ismini sayamayacağımız ve tarihî kayıtlara geçmeyen nice Türk kadınının bulunduğu bilinmektedir. İsimli ve isimsiz vatansever, kahraman annelerimizin tümünü hürmetle ve rahmetle anıyorum. 1896 yılından itibaren ülkemizin ve dünyanın gündemindeki yerini muhafaza eden sinemanın Türk tarafındaki kadına bakarsak. Millî Mücadele'nin başarıyla tamamlanmasında kendi payına düşenden çok daha fazlasını ortaya koyan Türk kadını, sinemada da boy göstermiş, modernleşmedeki çizgisini yansıtmıştır. Türklüğün varlık mücadelesinin sürdüğü günlerde Türk sinemasının da büyük bir çaba içinde olduğu genellikle dikkatten uzak tutulmuştur. 1922 yılında çekilen Esrarengiz Şark filminde başrolü üstlenen Nermin Hanım, beyaz perdemizin ilk Türk kadın oyuncusu olmuştur. Çalıştayımız geçmiş 5000 yılın, son yüzyılın verdiği güç ve sorumluluğu ile olumlu/olumsuz hususiyetleri dikkate alarak Türk kadınının yakın ve uzak yol haritasını akademik cepheden belirleyebilme düşüncesindedir."