SOĞUK SAVAŞ SONRASI ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN TÜRK DÜNYASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

24 Mart 2018 11:28 Prof. Dr.Selçuk DUMAN
Okunma
5671
SOĞUK SAVAŞ SONRASI ALPARSLAN TÜRKEŞİN TÜRK DÜNYASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

SOĞUK SAVAŞ SONRASI ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN

TÜRK DÜNYASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

 

 

Prof.Dr. Selçuk DUMAN

 

 

Giriş

1917 yılında Lefkoşa’da doğan Alparslan Türkeş,1942 yılında Harp Akademilerinden mezun olduktan kısa bir süre sonra 13 Haziran1944 tarihinde Türkçülük ve Turancılıkla ilgili faaliyetleri nedeniyle tutuklanmış, “Türkçülük Turancılık Davası” diye siyasi literatürümüze geçen davada yargılanmış ve işkence görmüştür. Türkeş bu davadan beraat ettikten sonra ABD ve Almanya da eğitim görmüş, 27 Mayıs 1960 İhtilali’ndeaktif olarak yer almış ancak başta idamlar olmak üzere yapılan uygulamalar dolayısı ile ihtilalin yöneticileri ile anlaşamamış ve Hindistan Yeni Delhi’ye hükûmet müşaviri olarak gönderilmiştir. 23 Şubat 1963 tarihinde Türkiye’ye dönen Türkeş, “Huzur ve Yükseliş Derneği”ni kurarak örgütlü bir mücadeleyi başlatmıştır. 31 Mart 1964 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine üye olan Türkeş, 1 Ağustos 1965 tarihinde bu partinin genel başkanı olmuştur. CKMP 8-9 Şubat 1969 tarihinde Adana’da yaptığı kongre ile adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmiş ve 1980 yılına kadar da bu adladevam etmiştir. Alparslan Türkeş, 31 Mart 1975-13 Haziran 1977 ve 1 Ağustos1977- 31 Aralık 1977 tarihleri arasında da Millî Cephe hükûmetleri diye adlandırılan hükûmetlerde başbakan yardımcılığı görevlerinde de bulunmuştur. 12 Eylül 1980 İhtilali ile birlikte tutuklanan ve partisi kapatılan Türkeş, 4,5 yıl hapis yatmış ve akabinde siyasi yasaklı hâline getirilmiştir. 6 Eylül 1987 Referandumu ile siyasi yasakların kalkması üzerine 4 Ekim 1987 tarihinde MHP yerine kurulan Milliyetçi Çalışma Partisinin genel başkanı olmuştur. 27 Aralık 1992 tarihinde MÇP yeniden MHP adını almış ve 4 Nisan 1997 tarihine kadar Alparslan Türkeş genel başkanlığını yapmıştır.

Türkeş, 1965 yılında CKMP Genel Başkanı olmasından itibaren Türk dünyasında yaşanan gelişmeleri dikkatle takip etmiş,milliyetçi hareketler ile yakın temas hâlinde olmuş ve Türk dünyasında yaşanan esaretin sona erdirilmesi ve demokratik hak ve özgürlüklerine kavuşmaları için sürekli teşvik eden ve katkı sağlayan bir siyasi lider olarak siyasi tarihimizdeki yerini almıştır. Türkeş’in Türk dünyası ile ilgili bu birikimi nedeniyle 1990 sonrası Doğu Blok’unun dağılması ve Türk toplumlarının bağımsızlık sürecine girmesi üzerine yoğun bir siyasi mücadeleye girdiğini görmekteyiz.Özellikle Türk kamuoyunu bilgilendirmek ve Türk toplumlarının desteklenmesi için Cumhuriyet hükûmetlerini yönlendirmek amacıyla büyük gayret sarf etmiştir.Alparslan Türkeş’in bu birikimi nedeniyle Türkiye’de ki başbakanlar Orta Asya gezilerine Türkeş’i de götürmüşler ve onun üzerinden bir diyaloğun kurulmasını sağlamışlardır. Örneğin Süleyman Demirel’in başbakan olarak yaptığı Orta Asyagezisinde Alparslan Türkeş de yer almış ve orada büyük bir ilgi görmüş,Azerbaycan’da, Türkmenistan’da büyük sevgi gösterileri ile karşılanmıştır.[1]

Bizde bu çalışmamızda Alparslan Türkeş’in Soğuk Savaş sonrası Türk dünyasında yaşanan gelişmeler dolayısı ile yapmış olduğu açıklamalar, TBMM’deki konuşmalar ve yayımlamış olduğu bildirilerile ortaya koyduğu görüş ve önerilerini akademik bir titizlikle ortaya koymak istiyoruz.

 

1990 Sonrası Türk Dünyasında Yaşanan Değişim ve

Alparslan Türkeş’in Görüş ve Önerileri

Öncelikle Türk dünyası ile kastedilen coğrafyadan bahsetmek gerekir. Türklerin ilk yurdunun Altay-Ural Dağları arasında olduğu ortaya konulmuştur. Merkezin Balkaş, Aral ve Isık Göl bölgesinde olduğu bilinmektedir.[2] Hatta Hazar Denizi’nin kuzey[3] ve kuzeydoğu bozkırlarınında Türklerin ilk yerleşim yeri olduğu tespit edilmiştir.[4] Altay-Sayan Dağlarının güney batı bölgesi olarak da ifade edilen ilk yerleşim yerinin,Minusinsk-Tuva-Abakan bozkırları olduğu yaklaşık olarak belirtilmektedir.[5] Yani Ural Dağları’ndan başlayarak Türkistan ve Kafkasya’yı içine alan bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.[6]Ancak Türkler ilk yerleşim yerleri ile sınırlı bir yaşam sürmedikleri gibi çok geniş coğrafyalarda onlarca siyasal organizasyon meydana getirmişler ve bulundukları bölgeyi vatanlaştırmışlardır. Bu nedenle Türk dünyası gerçeğini ortaya koyarken, günümüze kadar devam eden nüfus yoğunluğu ve siyasal anlamda hâkimiyet kurabildikleri coğrafyayı esas almak doğru olacaktır.

Bu çerçevede konuya yaklaştığımız zamanTürk dünyasının sınırlarını genel bir ifade ile Asya’nın batısında Avrupa’nındoğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırları ile ayırt edilmiş ve dünyacatanınmış alan olarak belirtebiliriz.[7]  Bu sınırlar içerisinde kalan Türk varlığıçeşitli bölgelerde kümelenerek tarihin akışı içerisinde bulunmuş olduklarıalanda siyasal organizasyonlara giderek hâkim unsur olmayı başarmışlar vegünümüze kadar da bazı bölgelerde siyasal hâkimiyetlerini kaybetseler deetkinliklerini sürdürmeyi başarabilmişlerdir. Bugün yaklaşık olarak 30’danfazla bağımsız yarı bağımsız ve bağımlı yapılar olarak devam eden Türkvarlığının yaşadığı bölgeler ve isimleri şu şekildedir: Sibirya Türkleri;Yakutlar, Tuvalar, Batı Sibirya Tatarları, Hakaslar, Altaylar, İdil-UralTürkleri; Tatarlar, Başkurtlar, Çuvaşlar. Türkistan Türkleri; Türkmenler,Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Uygurlar, Karakalpaklar. Kafkasya Türkleri;Azerbaycan Türkleri, Kumuklar, Nogaylar, Balkarlar, Kundurlar, KafkasyaTürkmeni. Orta Doğu Türkleri; İran Türkleri (Güney Azerbaycan Türkleri,Karapapaklar, Türkmenler, Kaşkaylar, Afşarlar), Irak Türkleri (Türkmenler),Suriye Türkleri (Türkmenler), Afganistan Türkleri (Özbekler, Türkmenler).Anadolu Türkleri, Avrupa Türkleri ve Doğu Akdeniz Türkleri.

İsimlerini ve yaşamış olduklarıbölgeleri verdiğimiz Türk unsurunun bugün bağımsız, yarı bağımsız ve bağımlıstatüde tanınan isimleri de şu şekildedir. Bağımsız Türk devletleri: Türkiye,Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti. Özerk (muhtar) Cumhuriyetler; Tataristan, Başkurdistan,Çuvaşistan, Tuva, Yakut, Dağıstan, Kabarda-Balkar, Karakalpak, Nahçıvan, DoğuTürkistan, Gagauz. Yarı özerk (muhtar Oblast) Cumhuriyetler: Gorno Altay,Hakas, Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Hemedan, Zencan ve Erdebil.

Bugün Türk dünyasının nüfusu yaklaşıkolarak 310 milyon civarında olup, Türkiye’de 70 milyon, İran’da 40 milyon,Özbekistan’da 30 milyon, Doğu Türkistan’da 30 milyon, Kazakistan’da 13 milyon,Azerbaycan’da 10 milyon, Kırgızistan’da 5 milyon, Türkmenistan’da 5 milyon,Tataristan’da 4 milyon, Suriye’de 3.5 milyon, Irak’ta 3 milyon, Başkurdistan’da1 milyon, Çuvaşistan’da 1 milyon ve diğerlerinde de yaklaşık 85 milyon Türkyaşamaktadır.

Türk toplulukları Sibirya’danAvrupa’nın ortalarına kadar genişleyerek gerek Anadolu üzerinden gerekseKaradeniz’in kuzeyinden hareketle tüm bu coğrafyada etkili devletlerkurabilmişler ve hâkim unsur olarak varlıklarını bin yıllarca devamettirebilmişlerdir. Dünya devleti dahi kurmayı başaran Türklerinhâkimiyetlerinin son bulması ise Türk devlet geleneğinden uzaklaşmaları ilemümkün olabilmiştir. Türkler hegemonyadatanımlandığı şekli ile kendi rızaları ile din değiştirerek dillerinden vekültürlerinden koparak siyasal hâkimiyetlerini kaybettikleri gibi birçokcoğrafyada tamamen silinip kaybolanları da olmuştur.Türkeş Türk dünyasınıtanımlarken Hazar’ın doğusu ve Hazar’ın batısı kavramını kullanarak tüm bucoğrafya da yaşayan Türkler ile ilgilenmeyi bir görev olarak görmüş ve Türkdünyası ile ilgili Konya Selçuk Üniversitesi öğrencilerine yapmış olduğukonferansta, Türkiye’nin Orta Asya da yeni kurulan Türk Cumhuriyetlerine herkonuda liderlik etmesinin çok önemli olduğunu belirtmiştir.[8]

Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerinehemen harekete geçen MÇP Genel Başkanı Türkeş,16arkadaşı ile birlikte konuyu TBMM’nin gündemine taşımıştır.  Bu çerçeve de 12 Aralık 1991 tarihinde SovyetSosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması sonrası Türk Cumhuriyetleri vemuhtar bölgelerle ilgili TBMM’de bir genel görüşme yapılmıştır. Türkeş buradaSoğuk Savaş sonrası ortaya çıkan durum ve Türk dünyası ile ilgili yapılmasıgerekenleri ayrıntılı bir şekilde değerlendirmiştir.

Türkeş Sovyetlerin dağılması ile 5ittifak cumhuriyetin bağımsız Türk Cumhuriyeti olarak ortaya çıktığını veayrıca muhtar ve yarı muhtar olarak bölgede yaşayan Türk toplulukları olduğunubelirtmiştir. Türkeş, Türk dünyası ile İran, Arap ülkeleri, Avrupa ülkeleri veABD’nin yakından ilgilendiğini belirterek, onların amacının Türk toplumlarüzerinde Rusya’yı sıkıştırmak ve Türk topraklarını sömürmek olduğunun altınıçizmiştir. İran ve Arap ülkelerinin ise amacını ideolojik olarak nitelemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türktoplumları ile yeteri derecede ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerkuramadığını, özel çabalarla durumun yürütülmeye çalışıldığını, devletpolitikası olmadığı için bu çabaların yetersiz kaldığını dile getirmiştir.Türkiye’nin bu yetersiz politikası nedeniyle dünyada yaşanan değişim nedeniyleortaya çıkacak olan yeni durumda hak ettiği yeri alamayacağını belirtenTürkeş,  bağımsızlığını ilan eden Türk Cumhuriyetlerive Muhtar Türk Cumhuriyetleri ile ilgili izlenmesi gereken dış politikailkelerini belirlenmesi için bu genel görüşmeyi istediklerini belirtmiş ve Türkdış politikasında daha önce bu konunun hiç yer almadığını, Türkiye’nin dışpolitikasını Sovyetler Birliği’ne göre ayarladığını belirtmiştir. Türkeş,Türkiye’de Türkiye dışındaki Türkleri siyasi olarak konu edinmenin bir korkuhâline getirildiğini ve zararlı bir konu olarak görüldüğünü ve bunusavunanların suçlandığını dile getirmiştir.

Türkeş, dünyada konuşulan dillerdenbeşincisinin Türkçe olduğunu, bunlardan bir kısmının Osmanlı İmparatorluğu’nundağılması ile çekilinen bölgelerde kalan Türkler olduğunu, Sovyetlerindağılması ile 5 Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına kavuştuğunu, muhtar ve muhtarOblast Türk toplumlarının da bulunduğunu, Çin İmparatorluğu’nun dadağılabileceğini ancak tüm bu konularla Türk dış işlerinin hiç ilgilenmediğinibelirtmiş ve Türk Cumhuriyetlerinin jeopolitik konumu, ekonomik değerleri ve sosyal yapılarının göz önünde tutularak politika geliştirilmesi gerektiğini ve hatta Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkelerle bile akılcı ve ilmî esaslara göre politika belirlenmesi gerektiğini ancak Türkiye’de bazı devlet adamlarının Azerbaycan Türklerini Şii ve İran’a yakın olarak nitelediklerini ve bu sözlerin kendilerini, Azerbaycan Türklerini çok rahatsız ettiğini, bu insanlarla soy itibarıyla din itibarıyla ve kültür itibarıyla kardeş olduğumuzu, Türkiye’ye karşı sevgi beslediklerini, Türkiye’den önderlik beklediklerini, bu nedenle mutlaka Türk dış politikasının bu eksende yeniden oluşturulması gerektiğinin altını çizmiştir. Türkeş, diğer yandan Türkiye’de Türk gazetelerinde Türkmenistan’ı tanıdıysak, Ermenistan’ı da tanımamız gerektiğini söyleyen bir haberin yapıldığını, bu kararın Azerbaycan tarafından nasıl karşılanacağının bile hesap edilemediğini, Türkiye’nin ve kardeş Azerbaycan’ın menfaatlerinin gözetilmesi gerektiğini dile getirmiştir.

Türkeş, bu Cumhuriyetlerden uzmanlarla yapılan görüşmelerde Türkiye ile aynı alfabeyi kullanmak istediklerini ancak 29 harfin bu ihtiyaca cevap vermediğini,  5 harfin daha eklenmesi gerektiğini, bu şekilde ortak alfabe oluşturulabileceğini belirtmiştir. Türkeş bu konunun kültürel birliktelik için çok önemli olduğunu, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde,fikirde, işte birlik.” düşüncesine uygun olduğunu hatırlatmıştır.[9]

17 Aralık 1991 tarihinde MÇP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in önerisi ile başlayan Türk dünyası hakkındaki genel görüşmelere devam edilmiş ve bu görüşmeler sırasında Türkeş, Türk dış politikasında eskiden uzak yakın mefhumu üzerinde değerlendirmeler yapıldığını oysa dünyada yaşanan gelişmeler dolayısı ile dünya devleti olabilmek için dünyaya açılma politikasının planlanmasının şart olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan itibaren “Yurtta barış, dünyada barış.” ilkesinin benimsendiğini ve komşularla iyi ilişkilerin esas alındığını, bu eksenin Türkiye için önemli olduğunu, Sovyetler de yaşanan değişim ve dönüşüm nedeniyle Türkiye’nin dışpolitikasını buna göre belirlemesi gerektiğini, Marksist Rusya’nın dağılması ile Slav tehdidinin ortadan kalkmadığının da hatırda tutulmasını, bağımsız olanbeş Türk Cumhuriyeti ve diğer Muhtar Cumhuriyetlerin dikkate alınması gerektiğini, bağımsız olan Türk Cumhuriyetlerindeki Rus nüfusu ve Rus etkisinin farkında olmak gerektiğini belirten Türkeş, Muhtar Türk Cumhuriyetlerini Hazar Denizi’nin doğusunda ve batısında olanlar olarak ayrılabileceğini, Hazar Denizi’nin batısındaki Türklerin Anadolu ile yakın ilişkide olduklarını, Hazar Denizi’nin doğusunda olanların Batı Türkistan Türkleri ve İdil Ural Türkleri olduğunu, bunların dışında doğuda ve kuzeydoğuda Çuvaşlar ve Saha Türkleri gibi küçük grupların olduğunu, Türk Cumhuriyetlerinde yaşanan son gelişmelerin Türkiye için yeni fırsatlar doğurduğunu ancak buna göre diplomatların hazırlık yapması gerektiğini, Türk Cumhuriyetleri ile ilgili politikalar hazırlarkenTuran imparatorluğu isteniyor şeklindeki Pantürkist hareketlerden uzakdurulması gerektiğini, dünya kamuoyunun rahatsız edilmeden politikaların geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Türkeş, Türkiye’nin Azerbaycan,Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile çok yakın ekonomik,siyasi ve kültürel ilişkiler kurulması için dostluk geliştirilmesinin hemen yapılmasını, Türk toplumlarının Türkiye ile soyca, dilce ve Gagauz, Saha ve Yakut Türkleri hariç dince aynı olduklarını ve çok yakın münasebetlerin kurulabileceğini ancak diğer ülkelerin Türk Cumhuriyetlerinin yer altı ve yerüstü kaynakları dolayısı bu bölge ile ilgilendiklerini, bu durumun da hesaba katılması gerektiğini, özellikle Almanya ve ABD’nin dikkatle takip edilmesi gerektiğini, İran ve Suudi Arabistan’ın ideolojik olarak yaklaşımının da gözden uzak tutulmaması gerektiğini ayrıca Rusya’nın bu bölgelerden kolay vazgeçeceğinin düşünülmemesi gerektiğini, Ermenistan ile sınırımız olmasına rağmen Türk düşmanlığı üzerine politika geliştirdiğini, Azerbaycan’a karşı daha fazla düşmanlık beslediğini, Azerbaycan’a yönelik düşmanca tutumundan vazgeçmemesi durumunda Ermenistan ile dostluk kurulamayacağını dile getirmiştir.

Türkeş Türk Cumhuriyetlerindeki ideolojik boşluğa da dikkat çekerek Orta Doğu devletlerinin kökten dinciliği bu bölgelerde yaymak istediklerini, Türkiye’nin barışçı, insan haklarına saygılı,kardeşliği esas alan bir din anlayışını bu coğrafya da anlatması gerektiğini belirterek, Türk toplumları ile ilişkilerin geliştirilmesinde bu esaslara dikkat edilmesinin önemini vurgulamıştır. Türkistan coğrafyasında Rusya’nın sömürgecilik politikaları ve nükleer denemeler sonunda yaşadığı sıkıntıları dadile getiren Türkeş, Türkiye’nin bu bölgelere bu anlamda da yardım etmesi gerektiğini ifade etmiştir.[10]

Alparslan Türkeş, 8 Nisan 1993 tarihinde TBMM’de Azerbaycan topraklarının işgaline yönelik Ermenistan saldırganlığı dolayısı ile gündem dışı söz alarak şu noktalara dikkat çekmiştir. Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olduğunu ve BM’nin üyesi olduğunu belirten Türkeş, BM’nin kuruluş ilkelerini hatırlatarak Azerbaycan sırlarının korunması gerektiğini ifade etmiştir. Türkeş, o tarih itibarıyla Azerbaycan topraklarının %12’sinin işgal edilmiş olduğunu ve 300 bin Azerbaycan Türk’ünün evsiz kaldığını (Bugün bu oranlar %25 toprak ve 1milyon evsiz insandır.)binlerce insanın katledildiğini, Kuveyt işgal edilince BM’nin Irak’a karşı harekete geçtiğini, aynı hassasiyetin Azerbaycan için de kullanılmasının gerektiğini, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının ilkelerine göre de mevcut sınırlar ve her devletin toprak bütünlüğünün garanti altına alındığını,bu durumun sadece Avrupa devletleri için geçerli olmaması gerektiğini,Azerbaycan’ın bu işgalinin önlenmesi gerektiğini, barışı koruyan bir devlet olarak bu coğrafyada da barışı sağlamak zorunda olduğumuzu, TBMM’nin bu saldırganlığa karşı Türk Silahlı Kuvvetlerine sınır ötesi harekete izin vermesi gerektiğini, diplomatik yolarla uluslararası topluma konunun hukuki boyutunun anlatılması ve Ermenistan’ın mutlaka saldırganlığının sona erdirilmesi gerektiğini dile getirmiştir.[11]

Alparslan Türkeş 14 Aralık 1994 tarihinde TBMM’de vermiş olduğu kanun teklifi ile Dış Türkler Bakanlığının kurulmasını da önermiştir. Türkeş bu önerisinde; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Batı Avrupa, Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt gibi ülkelerde yaşadıklarını bunlar ile yakından ilgilenmek gerektiğini, Türkistan bölgesindeki Türkleri, Kafkasya Türklerini ve Avustralya’daki Türkleri de göz önüne almak gerektiğini belirterek yurt dışında bulunan Türklerin; dil, dinî ibadet, sosyal adaptasyon ve ekonomik durumları ile ilgili bulundukları ülkelerde ciddi sorunlar yaşadıklarını ve bu sorunlarla aktif olarak ilgilenilmesi gerektiğini belirten Türkeş, İngiltere’de “Foreingand CommonWealth Office”, Fransa’da Departmenta’outre Mer” “DOM” ile “TOM” gibi kuruluşları bulunduğunu ayrıca Avrupa Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Nafta ve Asya Pasifik ülkelerinin oluşturdukları kuruluşlarla birbirlerini desteklediklerini belirtmiştir.Türkeş, Dış Türkler Bakanlığı aracılığı ile bir taraftan dışarıda yaşayan Türklerin hayat standartlarının düzeltilmesi gerektiğini belirtirken diğer taraftan diğer Türk toplumları ile ilişkilerin geliştirilmesi için çalışmalar yapması gerektiğini dile getirmiştir.[12]

Alparslan Türkeş’in Türk dünyasının bir araya gelmesi, ortak projelerde ve ortak kuruluşlarda bütünleşmesi için başlattığı “TürkDevlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nın ilki 21-23 Mart 1993 tarihinde Ankara’da 1300 konuğun katılımı ile toplanmış ve burada Nevruz resmî olarak Türk bayramı olarak tanımlanmıştır.[13]Bu kurultaylar Türk Cumhuriyetlerinin ortaklaşa yürüttükleri bir projedir.[14]Düzenleme Kurulu Onur Başkanı olarak Türkeş bozkurt işaretleri ve Başbuğ Türkeş sloganları ile bir konuşma yapmıştır.[15]Burada yaptığı konuşmada; “Dünyada ciddi değişikliklerin yaşandığını, milletlerin renk kültür, milliyet ve etnik kökenlerini bir kenara bırakarak bir araya geldiklerini, 20. yüzyılın imparatorlukların yıkılma ve sömürgeciliğin ölüm yüzyılı olduğunu, 21. yüzyılın; demokrasi, insan hakları, kardeşlik ve işbirliği çağını açtığını, sömürgeciliğin insanlık dışı olduğunu, belirten Türkeş, Almanya’nın birleştiğini, 12 Avrupa devletinin Avrupa’da bir araya geldiğini, Amerika’da birliklerin kurulduğunu, hatta Afrika’da bile buna yönelik çalışmaların yapıldığını belirtmiş ve bu gelişmelerin ümit verici olduğunu ifade ettikten sonra Türk topluluklarının kültürel, ekonomik ve ticari anlamda benzer örneklerinde olduğu gibi iş birliği kurabileceklerini, bu şekilde Türk topluluklarının kalkınması ve refahının sağlanacağını” dile getirmiştir.

Türkeş, Türk toplulukları arasındaki yakın işbirliğinin kesinlikle başkalarına zarar vermek amaçlı olmadığını, barış içinde mutluluğun ve refahın sağlanmak istendiğini, Türklerin bulundukları coğrafyalarda komşuları ile barış içinde yaşadıklarını belirtmiş ve Rusya ile ilişkilerin eşit haklar çerçevesinde iç işlerine karışmamak şeklinde olması gerektiğine vurgu yapmıştır.[16]“I.Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”  özellikle ortak dil ve ortak alfabe konusuna dikkat çekmiştir.[17]

Alparslan Türkeş’in kapanış konuşmasında; 1000 yıldır bir araya gelemeyen Türk topluluklarının bir araya gelmeleri ifadesi ise oldukça dikkat çekicidir. Türkeş İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik.” sözünü hatırlatmış ve daima yolumuzu aydınlatan ışık olması gerekir demiştir.Türkeş,bağımsızlıklarını kazanamayan Türk topluluklarının cahillikten ve geri kalmışlıktan kurtulması gerektiğini, ekonomik ve teknolojik olarak gelişerek dünya ile bütünleşmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Batı ile münasebetlerin Türkiye’nin tecrübeleri ile kurulabileceğini ve Türk toplumları arasında öğrenci ve uzman değişiminin mutlaka sağlanması gerektiğini dilegetirmiştir.Türkeş, Türk toplumlarının ortak alfabesinin Latin alfabesi olması gerektiğini de belirtmiş ve Türk toplumlarının hızlı bir şekilde insan haklarına saygı,  hukukun üstünlüğüne dayalı, hürriyetçi çok partili demokratik rejimlere geçmeleri gerektiğine de vurgulamıştır.[18]“  I. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nda “Dünya Barışının Teminatıyız” teması ön plana çıkmıştır.[19]

II. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultay’ı da 20-23 Ekim 1994 tarihinde İzmir’de yapılmıştır. Basında “Türk Dünyasının Kalbi İzmir’de Atıyor”[20]şeklinde yer bulan kurultayda Onursal Başkan olarak bir konuşma yapan Alparslan Türkeş, devrin ileri teknoloji ve küreselleşme devri olduğunu, Türk Devlet ve Topluluklarının bağımsızlıklarını sürdürebilmeleri için dünya ile iletişimlerini geliştirmeleri gerektiğini, Dünyanın ekonomik anlamda engelişmiş ülkelerinin G7 üyesi ülkeler olduğunu ve bu ülkelerle Türkiye’nin 1000 yıllık bir diyaloğu bulunduğunu, bu tecrübesinden diğer Türk Devlet ve Topluluklarının faydalanması gerektiğini belirtmiştir.  Türk Devlet ve Topluluklarında refahın oluşabilmesi için yüksek teknolojiye ihtiyaç duyulduğunu, bunun da Batılı ülkeler tarafından peyder pey taşınabileceğini, bu konuda Türkiye’ye büyük sorumluluk düştüğünü, Türkiye’nin bilgi transferi, ekonomi, ticaret, sanayi, iletişim, turizm ve kültürel alanlarda işbirliği içerisinde olması gerektiğini belirtmiş ve şu noktalara dikkat çekmiştir:

1-  Türk Devlet ve toplulukları arasında beyin gücünün önemli olduğunu ve üniversitelerin sorumluluğunda ortak çalışmaların yapılması gerektiğini,

2-  Çağdaş teknolojinin yayılması için enformasyon merkezleri kurulmalı ve Türk Devlet ve Toplulukları arasında hızlı iletişim sağlanmalı.

3- Türk Devlet ve Topluluklarının ciddi anlamda bilgisayar açığı bulunmakta olup, Türkiye’nin bu açığı kapatmaya yönelik adımlar atmasının önemli olduğu,

4-  Türkiye’nin nükleer teknolojiye geçmesinin zaruri olduğu,

5- Türk devletlerinin iş birliği programları çerçevesinde Rusya ve Batılı ülkelerle ortak programlar yürütmesi.

 6-  Uzay araştırmalarına önem verilmesi.

7-  Türk devletlerindeki kaynakların ülke ekonomisine kazandırılması için Batılı sermayenin Türk devletlerine kazandırılması.

8-  Türkiye’nin Türk devletlerinin uluslararası kuruluşlara girmesi konusunda yardım etmesi gerektiğini,

9-  Azerbaycan, Türkiye,Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın katılımı ile “Türk Cumhuriyetleri Yüksek Konseyi”nin kurulması gerektiğini, bu konseye birer yıl olmak üzere ülkelerin cumhurbaşkanlarının sırası ile başkanlık yapabileceğini ve her ülkeden 50’şer kişiden oluşan “Türk Cumhuriyetleri İş Birliği Meclisi”nin oluşturulması gerektiğini

10-  Mütekabiliyet esasına riayet edilmesini,

11-  İç işlerine karışılmaması gerektiğini,

12-  Eşitlik prensibine bağlı olunmasını belirtmiştir.[21]

20-23 Ekim 1994 tarihinde İzmir’de yapılan “II. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı” nın sonuç bildirgesinde ise Türk Cumhuriyetlerinin kendi aralarında hür iradeleri ile yapacakları iş birliğine üçüncü ülkelerin karışmasının içişlerine müdahale anlamına geleceğine dikkat çekilerek, bunu hiçbir bağımsız ülkenin kabul edemeyeceğine vurgu yapılmıştır.[22]

Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı tarafından düzenlenen ve 30 Eylül-2 Ekim 1995 tarihinde İzmir’de yapılan III. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayında TÜDEV Genel Başkanı olarak Alparslan Türkeş yapmış olduğu açılış konuşmasında, Türk kurultaylarının artık müesseseleşmiş olduğunu ve düzenli uluslararası toplantılara arasına girdiğini, kurultayın amacının,Türk devletlerinin başta dostumuz ve komşumuz olan Rusya, diğer Karadeniz ülkeleri ve bölge ülkeleri ile bilimsel, kültürel, sosyal ve siyasi münasebetleri ve ülkeler arasındaki dostluk, kardeşlik bağlarını geliştirerek ülkelerin refahını artırmak olduğunu dile getirmiştir.

Türkeş,Türk milletinin hayat standartlarının yükseltilmesinin ve refah düzeyinin artırılmasının yolunun bilim ve teknolojide çağın yakalanmasından geçtiğini, bu nedenle kurultayda bu konunun ana gündemi teşkil ettiğini, üniversiteler arası öğrenci ve bilim insanı değişim programlarının geliştirilmesi için çalışılacağını, refah seviyesinin yükseltilmesinin Türk toplumlarının hürriyetlerinin de garantisi olduğunu, Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini Türk devletleri içinde bir aracı olarak kullanabileceğini ve böylece Türk toplumlarının refah seviyesinin yükseltileceğini belirtmiştir.

Türkeş Azerbaycan ve Batı Türkistan devletlerinin petrol ve doğal gazlarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasının çok önemli olduğunu ve bu yönde adımların artırılması gerektiğini belirterek Bakü-Ceyhan Boru Hattı’nın öneminden bahsetmiştir. Boğazlar yolu ile tankerlerle yakıt taşımanın risklerinden bahseden Türkeş, boru hatlarının önemli olduğunu dile getirmiştir.

Türkeş, I. Kurultayda dile getirilen 34 harfli ortak Türk alfabesinin süratle uygulanmaya başlanması gerektiğini,Latin alfabesinin uygulanmasının önemli olduğunu, Batı ile entegrasyonu sağlayacağını ve böylece hürriyet ve istiklallerin daha sağlam temellere dayanacağını belirtmiştir.

Türkeş, II. Kurultayda dile getirmiş olduğu; cumhurbaşkanlarının katılımı ile “Türk Cumhuriyetleri Yüksek Konseyi”ve Cumhuriyetlerden 50’şer temsilcinin yer alacağı “Türk Cumhuriyetleri İşbirliği Meclisi”nin vakit kaybetmeden oluşturulması gerektiğinin bir kez daha altını çizmiştir.[23] Türkeş’in bu önerisi Türk basınına “Türkeş Ortak Türk Parlamentosu İstedi.” şeklinde yansımıştır.[24]

IV. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı Düzenleme Kurulu Onur Başkanı ve TÜDEV Genel Başkanı Alparslan Türkeş ev sahibi olarak 24 Mart 1996 tarihinde yapmış olduğu hoş geldin konuşmasında, kurultayda başta Rusya ve Karadeniz ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri ile bilimsel, kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasi münasebetlerin kuvvetlendirilmesi ve dünya barışına hizmet edilmesinin amaçlandığını,IV. Kurultayın en önemli başlığının Türk Cumhuriyetlerinin milletler camiası arasındaki ehemmiyet ve nüfuzlarının artırılması için yapılması gerekecek faaliyetler ve tedbirlerin araştırılmasının amaçlandığını dile getirmiştir.

Türkeş, 6 Türk Cumhuriyeti’nin BM’nin üyesi olmasının önemine vurgu yapmış ve BM’nin hâlihazırda resmî dillerinin İngilizce, Fransızca, Arapça, İspanyolca ve Rusça olduğunu, Türkçenin de resmîdil olabileceğini, bu nedenle I. Kurultayda görüşülen 34 harfli alfabenin artık uygulamaya geçilmesinin çok önemli olduğunu belirtmiş ve daha önceki kurultaylarda önerdiği cumhurbaşkanlarının katılımı ile “Türk Cumhuriyetleri Yüksek Konseyi” ve Cumhuriyetlerden 50’şer temsilcinin yer alacağı “Türk Cumhuriyetleri İşbirliği Meclisi”nin vakit kaybetmeden oluşturulması gerektiğinin bir kez daha dile getirmiştir. Ayrıca Türkeş Türk Cumhuriyetlerinden birinin BM Konseyi daimî üyesi olabilmesi için çalışmaların başlatılması gerektiğinin altını çizmiştir. Bölge ülkelerinin refah seviyesinin yükseltilmesi için birbirleri ile yakın dostluk ve iş birliği kurması ve ticaret hacimlerini artırması gerektiğini belirten Türkeş, Batı Trakya,Karabağ, Bosna Hersek, Çeçenistan ve Irak’ın kuzeyinde yaşayan Türkmenlerin sorunlarına da değinerek burada yaşayan toplumların demokratik hak ve özgürlüklerine kavuşması gerektiğini belirtmiştir.

Türkeş, NAFTA, AB gibi teşkilatlardan da örnekler vererek Türk Cumhuriyetleri arasında mutlaka bir ekonomik birlik kurulması gerektiğini belirterek mütekabiliyet, eşitlik ve içişlerine karışmama prensibine riayet edilmesi gerektiğini hatırlatmıştır.[25]IV. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayında vurgu iş birliğine ihtiyaç var[26]ve bizden korkmayın[27]olmuştur.

Türkeş kapanış konuşmasında, BM’nin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkına dikkat çekmiş ve müstemlekeciliğin bir insanlık suçu olduğunu belirtmiştir. Türkeş Türk milletinin birçok badireler altlattığını ve en son Karabağ’da 1 milyon insanın evsiz kaldığını, topraklarının işgal edildiğini dile getirmiş ve Türk milletinin Atatürk’ün ifadesi ile “yurtta ve dünyada barış” istediğinin altını çizmiştir. Türkeş, İngilizlerin“CommonWealth” İngiliz Milletler Topluluğu’na değinerek bizimde geçmişteki imparatorluk coğrafyası ile eşitliğe ve egemenlik haklarına saygılı bu tür bir ilişki kurabileceğimizi belirtmiştir. Ayrıca Ulu Türkistan Konfederasyonu”ndan bahseden Türkeş Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan,Özbekistan, Tacikistan, Azerbaycan ve Afganistan’ın Mezarı Şerif, Kunduzbölgesi, Afganistan’ın kuzey bölgesi, Kâşgar ve Altay Dağları’nı içine alan bir coğrafyaya işaret etmiştir.[28]

 

Sonuç

Alparslan Türkeş, çocukluk yılarından itibaren Türk milletinin çekmiş olduğu acılar, uğramış olduğu haksızlıklar ve emperyalizmin kıskacının ne demek olduğunun farkına varmış ve kendisini Türk milletine vakfetmiş bir siyasi lider olarak, Türk dünyası ile çok yakından ilgilenmiş, Türk dünyasında bulunan Türk milliyetçileri ile sürekli görüşmeler yaparak oluşabilecek bir bağımsızlık sürecinin nasıl yönetilebileceği konusunda önemli hazırlıklar yapmıştır. Bu nedenle 1990 sonrası Türk dünyasında yaşanan olumlu gelişmeler üzerine hemen harekete geçerek çok yönlü bir çalışma başlatmıştır. Bir taraftan Türk  ve  dünya kamuoyunu doğru bilgilendirirken, diğer taraftan TBMM ve Cumhuriyet hükûmetleri nezdinde Türk dünyasına yönelik uygulanabilecek politikaları somut olarak ortaya koymuştur. Bu yaptığı çalışmalar kısa sürede sonuç vermiş ve 1993 yılından itibaren kurumsal anlamda Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı toplanmıştır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlıklar düzeyinde katıldığı ve desteklediği bu kurultaylarda hazırlanan projeler alınan kararlar Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve diğer Türk toplumları tarafından benimsenmiş ve günümüze kadar ulaşan ciddi sonuçlar alınmıştır. Ancak özellikle 34 harfli ortak Türk alfabesi ve cumhurbaşkanlarının katılımı ile “Türk Cumhuriyetleri Yüksek Konseyi” ve Cumhuriyetlerden 50’şer temsilcinin yer alacağı “Türk Cumhuriyetleri İşbirliği Meclisi”nin oluşturulması görüşü maalesef hâlen uygulanamamıştır.

Bibliyografya

 

 

TBMM Tutanak dergileri

Gazeteler:

Akşam gazetesi

Cumhuriyet gazetesi

Hürriyet gazetesi

Ortadoğu gazetesi

Sabah gazetesi

Takvim gazetesi

Tercüman gazetesi

Türkiye gazetesi

Tetkik Eserler:

AFETİNAN, A.,MedeniBilgiler ve Mustafa Kemal’in El Yazmaları, Ankara, 2000.

ANADOL, Cemal, AlparslanTürkeş Olaylar, Belgeler, Hatıralar ve MHP, İstanbul, 1995.

I.Türk Devlet veToplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Ankara, 21-23 Mart 1993.

II. Türk Devlet veToplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Ankara, 20-23 Ekim 1994.

III. Türk Devlet veToplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, İzmir, 30 Eylül-2 Ekim 1995.

IV. Türk Devlet veToplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Ankara, 24-26 Mart 1996.

KAFESOĞLU, İbrahim, TürkMilli Kültürü, İstanbul, 1992.

LİGETTİ, L.,Bilinmeyenİç Asya (çev. Sadrettin Karatay), Ankara 1986.

SALMAN, Hüseyin, “İslamiyet’ten Önceki Türk Devletleri”, Türk Tarihi ve Kültürü (ed:CemilÖztürk), Ankara, 2004.

SARAY, Mehmet, YeniTürk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara, 1996.

TBMM, AlparslanTürkeş’in TBMM’deki Konuşmaları, (drl. Hüseyin Hüsnü Uğur), Ankara, 2009.

TURAN, Osman, TürkCihan HâkimiyetiMefkûresi Tarihi, İstanbul, 1998.

YALÇIN, Semih, TürkMilliyetçiliğinin Bir Hizmetkârı; Alparslan Türkeş, Ankara, 2001.

 

 

 



[1] Cemal Anadol, Alparslan Türkeş Olaylar, Belgeler, Hatıralarve MHP, İstanbul 1995, s. 300-303.

[2] Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi,İstanbul 1998, s. 19.

[3] Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara1996, s. 5.

[4] İbrahimKafesoğlu, Türk Millî Kültürü,İstanbul 1992, s. 47.

[5] Hüseyin Salman,“İslamiyetten Önceki Türk Devletleri”, TürkTarihi ve Kültürü (ed:Cemil Öztürk), Ankara 2004, s. 2.

[6] L. Ligetti, Bilinmeyen İç Asya (çev. SadrettinKaratay), Ankara 1986, s. 15.

[7] A. Afetinan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal’in ElYazmaları, Ankara 2000, s. 29.

[8] ANADOL, Alparslan Türkeş Olaylar, Belgeler,Hatıralar ve MHP, s. 299.

[9]TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 19, C.1,12 Aralık 1991, s. 560, 584-587. 

[10]TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 19, C. 1,17 Aralık 1991, s .610-613.

[11]TBMM, Alparslan Türkeş’in TBMM’deki Konuşmaları, (drl.Hüseyin Hüsnü Uğur), Ankara 2009, s. 299-301.

[12] TBMM, Alparslan Türkeş’in TBMM’deki Konuşmaları,s. 57.

[13]Sabah Gazetesi, 22 Mart 1993, s. 3.

[14] Semih Yalçın, Türk Milliyetçiliğinin Bir Hizmetkarı;Alparslan Türkeş, Ankara 2001, s. 327.

[15]Cumhuriyet Gazetesi, 22 Mart 1993, s.14.

[16]I.Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik veİşbirliği Kurultayı,Ankara 21-23 Mart 1993.

[17]Türkiye gazetesi, 24 Mart 1993.

[18]I.Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik veİşbirliği Kurultayı, Ankara21-23 Mart 1993.

[19]Tercüman gazetesi, 24 Mart 1993, s. 1.

[20]Hürriyet gazetesi, 21 Ekim 1994.

[21]II. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik veİşbirliği Kurultayı,Ankara 20-23 Ekim 1994.

[22]Akşam Gazetesi, 24 Ekim 1994; Tercüman gazetesi, 24 Ekim 1994.

[23]III. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlikve İşbirliği Kurultayı,İzmir 30 Eylül-2 Ekim 1995.

[24]Ortadoğu gazetesi, 1 Ekim 1995.

[25]IV. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik veİşbirliği Kurultayı,Ankara 24-26 Mart 1996.

[26]Takvim gazetesi, 25 Mart 1996.

[27]Türkiye gazetesi, 25 Mart 1996.

[28]IV. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik veİşbirliği Kurultayı,Ankara 24-26 Mart 1996.