YUSUF HAS HÂCİB ve KUTADGU BİLİG

02 Ocak 2023 15:53 Prof. Dr.Erkan Göksu
Okunma
1962
YUSUF HAS HÂCİB ve KUTADGU BİLİG

YUSUF HAS HÂCİB ve KUTADGU BİLİG

Erkan Göksu*

 

Devlet,siyaset ve ahlak konusunda ilhamını Kutadgu Bilig’den alan Yusuf Has Hâcib’inevlatlarının, amacına ulaşmak için her türlü ahlak kaidesini çiğnemeyi şiaredinen Machiavelli’nin çocuklarına karşı galip geleceği muhakkaktır.

Giriş

Türkçe içinbirer dil yadigârı olan edebî eserler, dil, üslup ve edebî özellikleri dışında,ait olduğu tarihî döneme, mekâna ve toplumun düşünce evrenine dair içerdiğibilgiler bakımından da son derece önemli veri kaynaklarıdır. Bu bakımdan aynızamanda da tarihî bir kaynak niteliği taşıyan bu tür eserleri sadece dil bilgiselmetinler olarak değerlendirmek, onların ait oldukları kültür ve medeniyetevreninin taşıyıcısı, hatta yaratıcısı ve kaynağı olarak ifa ettikleri mühimvazifeyi görmezden gelmek olur. Bu durum, özellikle tarihî kaynak niteliğitaşıyan sair edebî metinlerimizin ait olduğu tarihî döneme, mekâna ve toplumundüşünce evrenine dair tespitlerini, tarihe, sosyolojiye, psikolojiye,ekonomiye, hukuk ve felsefeye dair yansıttığı malumatı, paha biçilmez bir verikaynağına dönüştürmekte ve araştırmacılar için eşsiz bir malzeme hâlinegetirmektedir. Özellikle kültür ve düşünce tarihi çalışmalarının temel verikaynakları, bu edebî, ama aynı zamanda da tarihî metinlerdir. Türktarihçilerinin başvurduğu en önemli edebî metinlerin başında gelen KutadguBilig de gerekdil ve üslup özellikleri gerekse mahiyeti itibarıyla okuyanı hayret vehayranlığa götüren bir bilgi ve düşünce deryasıdır. O sadece Türkçenin bir dilhazinesi değil, Türk kültür ve medeniyetini, devlet ve idare felsefesini,toplumsal ve ekonomik yaşamı, dinî ve tecrübi hayatı en parlak en gerçek ve enderin yönleriyle yansıtan bir ayna gibidir. Bu yönüyle edebî gelenek bakımından aynı kategoride yer aldığı diğer siyasetnameveya öğüt kitaplarından ayrılır. Kutadgu Bilig, şekil, anlam ve ele aldığıkonular itibarıyla bir siyasetname olarak değerlendirilse de eserin bütünününortaya koyduğu bilgi ve düşünce evreninin zenginliği bakımından bir siyasetnamedenfazlası olduğu muhakkaktır.

 

1- Yusuf Has Hâcib

X. yüzyılın ilk yarısındaMüslüman olan Karahanlılar, Türkistan’da başkentKâşgar olmaküzere Türk dünyasının ikinci büyükkültürel dönüşümünü hayata geçirecek birdevlet kurdular (840-1212) (Genç2002: 1-32; Hunkan 2007). İslam dünyasının en doğudakikültür merkezi,kültürlerin ve dinlerin buluşma noktası olan Kâşgar, Karahanlılarlabirlikte İslam uygarlığı çerçevesinde şekillenenTürk uygarlığının da başkentihâline geldi. Bir yandan Arapçanın Orta Çağ’ınLatincesine benzerbir işlev kazanarakTürkistan’dan İspanya’ya kadar yayıldığı, bir yandan da Farsçanın özellikle Sâmânîlerin (819-1005) etkisiyle İran ve Maveraünnehr’de edebîve diplomatik bir dil hüviyeti kazandığı bu dönemde Balasagunlu Yûsuf, Türkçemanzum bir eser kaleme aldı (Eker 2006: 193-194; Kafesoğlu 1980: 3-4)[1].

Yusuf Has Hâcib eserine “Turanlıların ifadesiyle” Kutadgu Bilig adınıverdi[2].Kutadgu Bilig, Göktürk ve Uygur Dönemi’nin Türkçe yazma geleneğinindevamı olup[3]İslami Dönem Türk edebiyatının en nadide örneklerinden birini teşkil ediyordu[4]. Reşid Rahmetî Arat’ın ifadesiyle XI. yüzyıldaTürk coğrafyasında kaleme alınmış olan iki önemli eserden biri olan DîvânuLügati’t-Türk bu dönem Türk dünyasının dış cephesini tasvir ederken, KutadguBilig de iç cephesini, siyasi, idari ve manevi yönünü ortaya koymuştu (Yusuf HasHâcib 1947: XXI; Kafesoğlu 1980: 4).

Eserin yazarı Yusuf’un hayatı hakkında fazlabilgimiz bulunmuyor. Onun hakkında bilinenler, Kutadgu Bilig’de kendi verdiğibirkaç bilgi ile ve esere daha sonradan ilave edildiği anlaşılan manzum vemensur mukaddimelerdeki kısa malumattan ibaret. Bu bilgilere göre Balasagunlu[5] asil biraileden geldiği, 50’li yaşlarında Balasagun’da yazmaya başladığı eserini 18aylık bir çalışma neticesinde Kâşgar’da tamamlayıp 462 (1069-1070) senesindeKarahanlı Hükümdarı TabgaçBuğra Kara Han Ebû Ali Hasan b. Süleyman Arslan Han’a[6]takdim ettiği ve eseri çokbeğenen Hakan tarafından hâs hâcib unvanı verildiği anlaşılıyor (Genç 2002:XVIII; Hunkan 2016: 113-120).

Doğum ve ölüm tarihleribilinmeyen Yusuf’un, eserini tamamladığında 50’li yaşlarda bulunduğu göz önünealınarak 1009-1019 yılları arasında doğduğu, eserini tamamladığı 1069-1070yılından bir müddet sonra da vefat ettiği tahmin ediliyor (Yusuf Has Hâcib1947: XXIII; Hunkan 2016: 113). Onuneğitimi, meslekî, ilmî ve devlet hayatı hakkında fazla bilgi olmasa da eserindekullandığı dil ve üslup, temas ettiği konuların çeşitliliği, ele aldığımeselelere ilişkin görüş, yaklaşım ve değerlendirmelerinin derinliği, çok iyibir eğitim aldığının bir göstergesidir. Bu eğitim neticesinde Türk dilini, Türkkültür ve tarihini, devlet geleneği, teşkilat ve müesseselerini, başta Kur’anve hadis olmak üzere sair İslami bilimleri, hatta Batı ve Doğu felsefesiyle cebir ve Öklidgeometrisini bilecek derecede birbirikime sahip olmuştur. Bazı yazarlar onun İbn Sina’nın talebesi olduğunuileri sürmüşlerse de bu husus teyit edilmiş değildir (Köprülü 1980: 169;Dilaçar 1988: 22; Eraslan 1986: 438). Bununla birlikle onun sadece İbn Sina’dandeğil Firdevsî,el-Bîrûnî, Fârâbî ve Ömer Hayyâm gibi çağdaşı âlimlerden haberdar olduğu veonlardan faydalandığında şüphe yoktur[7]. Diğer yandan onun Kâşgar’a gelmeden daha önce de Türk yönetimanlayışı, devlet teşkilatı ve işleyişi hakkında geniş bilgilere sahip olduğugörülmektedir ki, bu durum da onun Balasagun’da veya başka bir Karahanlışehrinde, hatta belki de doğrudan Karahanlı sarayında hizmette bulunmuş olmasıihtimalini düşündürmektedir[8].Bu bakımdan Yûsuf Hâs Hâcib’i, sadece iyi bir edipolarak değil, aynı zamanda da o dönemin birçok ilminde malumat kesbetmiş çokyönlü bir âlim, son derece geniş ufka sahip bir entelektüel ve tabii ki devlethayatı ve işleyişine vâkıf yetkin bir siyaset kuramcısı olarak nitelendirmekmümkündür (Göksu 2019: 58-62).

 

2- Kutadgu Bilig

Yusuf Has Hâcib,Kutadgu Bilig’i ön söz ve giriş eklemeden 85 baba ayırmış, 6520 beyit halindeve mütekarib vezninde öğretici bir destan ya da siyasetname olarak yazmıştır[9].Esere sonradan biri mensur biri manzum olmak üzere iki ön söz (mukaddime) ilaveedilmiş olup bunlardan ilki baş tarafa 77 beyitlik bir giriş, sona 3 bablık 125beyit ve baştaki 77 beyitin sonuna, bu şekilde sayısı 88’e yükselmiş olan babbaşlıklarının dizininden oluşmaktadır. İkincisi ise ilk ilavenin başınagetirilen 38 satırlık mensur mukaddimedir. Sonradan yapılan bu eklerle beyitsayısı 6645’e yükselmişse de sona doğru yer yer boşluklar vardır. En sondaki 3bablık ilave ise Yusuf Has Hâcib tarafından yazılmıştır (Tuğral 2008: 52;Kafesoğlu 1980: 11-13; Yusuf Has Hâcib 1947: XLIII; Bağdatlı 2007: 75). KutadguBilig’in yapısı, sahneye konmuş temsilî (alegorik) dört kişi arasında geçen birmünazaraya ya da atasözleri ve bilge deyimleriyle süslenmiş diyaloglu bir sahneyazısına benzer. Karşılıklı konuşma ve tartışma şeklinde düzenlenmiş olaneserde, sosyal ve siyasal düşünceler ileri sürülmekte ve çeşitli öğütlerverilmektedir. Bunları desteklemek amacıyla atasözlerine, o devrin büyüklerineait vecizelere başvurulmaktadır (Küyel 1991: 382). Ayrıca özünü ayet vehadislerden alan çok sayıda beyit mevcuttur ki, bu beyitlerin her biri, sözkonusu ayet ve hadislerin günümüzde bile en duru en güzel Türkçe tercümelerimahiyetindedir (Sofuoğlu 1989: 127-180; Ersoylu 1981: 17-41; Palabıyık, 2010). Eserin dört temel karakterinden ilki hükümdarGündoğdu (Kündoğdu) olup töre (kanun) ve adaletle özdeşleştirilmiştir. VezirAydoldu (Aytoldı) kut’u, vezirin oğlu Ögdülmiş yani Övülmüş akıl yani anlayışve kavrayış kabiliyetini ve Odgurmış yani Uyanmış da kanaat, akıbet ya dasufilik/zahitlik mefhumunu temsil etmekte olup aslında o, bir bakıma töre, kutve aklın tamamlayıcısı olan gönüldür[10].

Bu temel karakterlerindışında Aydoldu’nun Hâcib ile buluşmasını temin eden Küsemiş, huzura kabulüsağlayan Hâcib, arada hizmet gören bir oğlan çocuğu, haber getiren Yumışçı vezahidin yanında çalışan Kumaru da eserde geçen karakterler arasındadır.[11]

Kutadgu Bilig üzerine önemliçalışmaları olan Fatih M. Şeker’e göre “Türkistan’a ait bir dille tefekkürâlemimizin standartlarını yeni baştan manalandıran bu dört sembolik tip,Diyaloglar’da Eflatun’un fikirlerini dile getiren Sokrates gibi Yusuf Has Hâcib’indüşüncelerini günde­me getirir. Bu şekliyle bütün bir felsefe tarihininyörüngesini belirleyen Grek filozofun tavrı aktüel hâle gelir. Tarihimizinbüyük metafizikçilerinden biri sı­fatıyla karşıt kutupları çatıştırarakhakikati arayan mütefekkirimiz “Biz düşün­celerimizi başkalarının dikkatinde,başkalarının kayıtsızlığında veya hiddetinde, hatta zulmünde yaşarız.” sözünühayata geçirir. Türkistan ikliminin bir terkibi olan[12], karşılıklı aynalar gibi birbirini yansıtan vedüşünce dünyamızın geçtiği yolu bütün aşamalarıyla tespit eden dört tiparasında cereyan eden tartışmada, Gaz­zâlî’nin Tehâfütü’l-Felâsife’de yaptığıgibi kavganın kendisinden çok elde edeceği zafere bakar. O bazen şaman formunabazen arif şekline bazen hikmet sahibi hükümdar çehresine bazen de âlimkisvesine bürünür. Gâh Fârâbî olur gâh Mâturîdî gâh Ahmed-i Yesevî ileBahâeddîn-i Nakşbend’in geleceğini haber verir, gâh hikmet sahibi hükümdarmodelinin kemal tipi olan Fatih Sultan Mehmet ile Yavuz Sultan Selim Han’ımüjdeler. Bir başka ifadeyle eserdeki her tip aslında mistik bir ruha sahipolan ve kaleme aldığı her şeyi hayatının tabii bir parçası hâline getiren YûsufHâs Hâcib’in bizatihi kendisini aksettirir. Bu demektir ki kurgu değil gerçekolan bütün bu tipler, kişinin kendi hikâyesine ne kadar sadık kalıp kalmadığısorgulamaya açık olsa da tek bir karakter ve mizacın farklı tezahürleridir. Budemektir ki, eseri şahsiyeti olan her müellif aslında kendi hayatını telifeder.” (Şeker 2016: 41)

Agop Dilaçar’ın ifadesiyle “genel amacı ülküsel ve tükelbir kişinin, ülküsel bir devletin ve başbuğun nasıl olması gerektiğini yurtbaşbuğuna ve yurttaşlara düşen ödevleri ve ahlak kurallarını bildirmek olanKutadgu Bilig, bunun dışında da çeşitli mevzulara yer vermiştir (Dilaçar 1988:145). İnsan hayatının manası irdelenerek, fertlerin toplum ve devlet içindekiyerini belirleyen bir hayat felsefesi sistemi oluşturulmuştur.[13]Diğer bir ifadeyle Yusuf Has Hâcib eserde bir yandan ideal devlet ve toplumhayatını işlerken bir yandan da gerçeğin içinde dolaşmış, temsili karakterlerikonuşturduğu diyaloglarda bir devlet ve işleyiş örgüsü sunmuş, üstelik sistemedair eleştirilerini de açık bir surette dile getirmiştir. Bu bakımdan Yusuf HasHâcib’in, “semâvî şehri yeryüzünde kurmaya çalışan Fârâbî’nin ideal şehriniamelî bir nizamnâme hâline getirdiği ve siyaset düğümlerinin nasılçözülebileceği usulünü öğrettiği söylenebilir (Şeker 2016: 39). KutadguBilig, toplumu oluşturan fertler ile bunların görev ve sorumluluklarıiçerisinde dönemin hayat felsefesini de ortaya koymuş bir tiyatro, hatta bazıyazarlara göre Türk edebiyatının ilk tiyatrosudur (Ercilasun 2004: 297-319).Münazara şeklinde süren diyalogların her birini birer şiir, atasözü veya meselşeklinde sunması ile de eserin sanatsal yönünü ve etki derecesini artırmıştır(Gölcü 2013: 169-202). Dolayısıyla eseri sadece devlet görevlilerine ahlak dersi veren kuru birnasihat kitabı olarak değerlendirmek doğru bir yaklaşım değildir[14].

 

3- Mutluluk Veren Bilgi mi, Yoksa Devleti İdare Etme ya da Hükümdarlık Bilgisi mi?

Bütün bunlara rağmenKutadgu Bilig’in merkeze aldığı temel mefhumun “devlet” olduğu muhakkaktır(Caner 2002: 139-144). “Ey bu kitabı makbul bulan ve bu Türkçe esere hayretlebakan kimse. Bu kitap herkese yarar. Fakat en çok memleket ve şehirleri idareeden hükümdar için faydalıdır.” diyen müellif (Yusuf Has Hâcib 1947: b33-34),eserin esas amaç ve mahiyetini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu noktadaeserin adının Kutadgu Bilig olmasıda tesadüf değildir. Zira müellif “Kitabınadını Kutadgu Bilig koydum. Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin. Sözümüsöyledim ve kitaba yazdım. Bu kitap uzanıp, her iki dünyayı tutan bir eldir.İnsan her iki dünyayı kut’la elinde tutarsa kut’lanır. Bu sözüm doğru vedürüsttür.” demek suretiyle bunuaçıkça ifade etmektedir (Yusuf Has Hâcib 1947: b. 350-352). Bu isim, çok eskibir Türkçe kelime olan “kut”un farklı şekillerde anlamlandırılması neticesindegünümüz Türkçesine “mutluluk, saadet, iyi talih, baht, şans, ikbâl, bahtiyarlıkveren bilgi” şeklinde aktarılmış ise de kut’un asıl anlamının “siyasihâkimiyet” ya da “siyasi hâkimiyet kudreti, devleti idare kudret ve salahiyeti”olduğu muhakkaktır. Kelimenin “iyi talih, şans, baht, ikbal, uğurluluk, saadet,mutluluk ve bahtiyarlık” gibi ikincil, üçüncül, dördüncül anlamlarının isesonradan ortaya çıkan tali manalar olup kut’un gerçek anlamını yansıttığısöylenemez.[15]Bu bakımdan Kutadgu Bilig’den bahsedilirken kut kelimesini “siyasi hâkimiyet”ya da “siyasi hâkimiyet kudreti” şeklinde değil de mutluluk ve saadet olarakanlamlandırmak, eserin mahiyeti ve kıymeti hakkında ciddi bir yanlış anlamayave algı kırılmasına sebep olacağından son derece yanlıştır. Bu durum KutadguBilig’in sadece ismi için değil, bütün eser için de geçerlidir. Eser metnindeçok sık bir şekilde geçen kut kelimesinin de mutluluk, saadet ve diğer talianlamlarıyla ifade edilmesi, beyit ve cümlelerin asıl manalarının dışındaanlaşılmasına sebep olacaktır. Bu bakımdan hem genel anlamda Türk devletanlayışında büyük yeri olan hem de Kutadgu Bilig’in ismi ve anahtar kelimesivaziyetinde bulunan kut mefhumunun doğru anlaşılması için bu yanlış tercümeveya aktarım tercihlerine son derece dikkat etmek gerekir.[16]

Ayrıca XI. yüzyılda“saadet” kelimesi “kıv/kuv” veya “kıvığ/kuvığ” sözü ile karşılanmakta olupDîvânu Lügati’t-Türk’teki “Kut kıwıg berse idhim kulunga/Künde ışı yüksebenyokar agar” yani “Tanrı (bir kuluna) kut ve saadet verirse, onun işi her günyükselir” şeklinde ifade edilmiştir. Yani kut ve saadet ayrı kelimeler olarakkullanılmış, iki kelime anlam itibarıyla birbirinden açık bir şekildeayrılmıştır ( Kaşgarlı Mahmûd 1988: 320; Karataş 2009: 32). Görüldüğü üzereKutadgu Bilig, kimilerinin izah ettiği gibi “mesut eden, mutluluk veren bilgi”değil, “kutadmak” yani “kut sahibi kılmak” veya “kut’a eriştirmek” fiilindenyapılmış bir isimdir. Anlamı da “siyasî hâkimiyet/otorite bilgisi”, “devletkılan/yapan bilgi”, “devletli olma, devleti idare etme bilgisi” veya en netifadesiyle “hükümranlık/hükümdarlık bilgisi” şeklinde olmalıdır (Arslan 1987:24; Kafesoğlu 1980: 33-34; Arsal 1947: 663; Genç 2002: 33-35; Beşer 2011:27;  Karataş 2014: 32; Göksu 2019:67-69).

 

Sonuç

Eserine “Turanlıların diliyle” KutadguBilig adını veren Yusuf Has Hâcib, aslen Balasagunlu’ydu. Yazdığı Türkçe manzumeser, Göktürk ve Uygur Dönemi’nin Türkçe yazmageleneğinin devamı olup İslami Dönem Türk edebiyatının en nadide örneklerindenbirini teşkil ediyordu. Kutadgu Bilig gerek dil ve üslup özelliklerigerekse mahiyeti itibarıyla okuyanı hayret ve hayranlığa götüren bir bilgi vedüşünce deryasıdır. O sadece Türkçenin bir dil hazinesi değil, Türk düşüncesiniTürk kültür ve medeniyetini, devlet ve idare felsefesini, toplumsal ve ekonomikyaşamını, dinî ve tecrübî hayatını en parlak, en gerçek ve en derin yönleriyleyansıtan bir ayna gibidir. Eserin yazarı Yusuf’un hayatı hakkındafazla bilgimiz bulun­muyor. Onun hakkında bilinenler, Kutadgu Bilig’dekendi verdiği birkaç bilgi ile esere daha sonradan ilave edildiği anlaşılanmanzum ve mensur mukaddimelerdeki kısa malumattan ibaret. Bu bilgilere göreBalasagunlu asil bir aileden geldiği, 50’li yaşlarında Balasagun’da yazmayabaşladığı eserini 18 aylık bir çalış­ma neticesinde Kaşgar’da tamamlayıp1069/70 senesinde Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Kara Han Ebû Ali Hasan b.Süleyman Arslan Han’a takdim ettiği ve eseri çok beğenen Hakan tarafındankendisine “has hâcib” unvanı verildiği anlaşılıyor. Doğum ve ölüm tarihleribilinmeyen Yusuf ‘un, eserini tamam­ladığında 50’li yaşlarda bulunduğu göz önünealınarak 1009-1019 yılları arasında doğduğu, eserini tamamladığı 1069-1070yılından bir müddet sonra da vefat ettiği tahmin ediliyor. Onun eğitimi,meslekî, ilmî ve devlet hayatı hakkında fazla bil­gi olmasa da eserindekullandığı dil ve üslup, temas ettiği konuların çeşitliliği, ele aldığımeselelere ilişkin görüş, yaklaşım ve değerlen­dirmelerinin derinliği, çok iyibir eğitim aldığının bir göstergesidir. Bu eğitim neticesinde Türk dilini, Türkkültür ve tarihini, devlet geleneği, teşkilat ve müesseselerini, başta Kur’anve hadis olmak üzere sair İslami bilimleri, hatta Batı ve Doğu felsefesiylecebir ve Öklid geometrisini bilecek derecede bir birikime sahip olmuştur. Bazıyazarlar onun İbn Sina’nın talebesi olduğunu ileri sürmüşlerse de bu hususteyit edilmiş değildir. Bununla birlikle onun sadece İbn Sina’dan değilFirdevsî, el-Bîrûnî, Fârâbî ve Ömer Hayyâm gibi çağdaşı âlimlerden haberdarolduğu ve onlardan faydalandığında şüphe yoktur.

Diğer yandan onun Kâşgar’a gelmeden daha önce deTürk yönetim anlayışı, devlet teşkilatı ve işleyişi hakkında geniş bilgi­leresahip olduğu görülmektedir ki, bu durum da onun Balasa­gun’da veya başka birKarahanlı şehrinde, hatta belki de doğrudan Karahanlı sarayında hizmette bulunmuşolması ihtimalini düşün­dürmektedir. Bu bakımdan Yusuf Has Hâcib’i, sadece iyibir edip olarak değil, aynı zamanda da o dönemin birçok ilminde malumatkesbetmiş çok yönlü bir âlim, son derece geniş ufka sahip bir entelektüel vetabii ki devlet hayatı ve işleyişine vâkıf yetkin bir siyaset kuramcısı olaraknitelendirmek mümkündür.

 

Kaynakça

Adalıoğlu, Hasan H. (2013). Bir Siyasetname OlarakKutadgu Bilig, SÜ Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (34) 237-253.

Arat, Reşid R. (1970). Kutadgu Bilig ve TürklükBilgisi, Türk Kültürü, (IX/98) 70-90.

Arat, Reşid R. (1986). Kutadgu Bilig, İA, Cilt: VI, İstanbul: MEB Yay,1038-1047.

Aristoteles. (1975). Politika, Çev. Mete Tunçay, RemziKitapevi, İstanbul: Remzi Kitabevi.

Arsal, Sadri M. (1947). Kutadgu Bilig, İÜ HukukFakültesi Mecmuası, (XIII/2) 657-683.

Arslan, M. (1987). Kutadgu-Bilig’deki Toplumve Devlet Anlayışı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat FakültesiYayınları.

Bağdatlı, Ö. (2007). Kutadgu Bilig’de Devlet veAdalet İlişkisi, İÜ SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Bakırezer, G. (2008). Antik Yunan Düşüncesinde Kölelik, AÜSBFDergisi, (63/1) 17-54.

Banarlı, Nihat S. (1971). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt: I, İstanbul: MEB Yayınları.

Başer, S. (2011). Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre, İstanbul: İrfanYayınları.

Batur, Z.-İsmail G. (2013). Kutadgu Bilig’de Anlatımı Güçlendiren Materyaller:İkna Etme Teknikleri, TürkiyeSosyal Araştırmalar Dergisi, (XVII/2)169-202.

Bıçak, A. (2016). Kutadgu Bilig’de Yönetim Anlayışının TeorikTemelleri, Yûsuf Hâs Hâcib’in Doğumunun 1000. Yılında Kutadgu Bilig, TürkDünya Görüşünün Şâheseri Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, İstanbul.

Boyacı, Nihal P. (2014). Platon’un İdeal Toplum ModelindeKöleler/Kölelik, Kilikya Felsefe Dergisi, (1) 41-51.

Caner, C. (2002). Kutadgu Bilig’de Türk Yönetim Felsefesi, TürkDünyası Araştırmaları Dergisi, (137) 139-144.

Çetinkaya,B. (2017). Kutadgu Bilig’de Kavramsal Metaforlar, Afyon Kocatepe ÜniversitesiSosyal Bilimler Dergisi, (XIX/2) 377-399.

Çıvgın, Ayşe G. (2018).Platon’un Adalet ve Filozof Kral Anlayışı, İnsan ve Toplum BilimleriAraştırmaları Dergisi, (VII/1) 212-229.

Dankoff, R. (2015). Kutadgu Bilig’in Metin Sorunlar, (Çev. Erdem Uçar), Dil Araştırmaları,(16) 269-286.

Demirtaş, A.Kutadgu Bilig’deki Hükümdar Küntogdı Tipine Göstergebilimsel Açıdan BirYaklaşım Denemesi, TÜBAR, (XV)161-174.

Dilaçar, A. (1988). Kutadgu Bilig İncelemesi, Ankara: TDK Yayınları.

Doğan, N. (2016). Kutadgu Bilig’de Din ve Devlet İlişkisi: İkiDünyada da Mutlu Olmak, Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, (V/1)114-131.

Doğan, N. (2002).Kutadgu Bilig’in Devlet Felsefesi-II, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,(13) 77-99.

Eker, S. (2006). Yûsuf Hâs Hâcib, Kutadgu Bilig(1069), Türk Edebiyatı Tarihi, I, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Eraslan, K. (1986). Yûsuf Hâs Hâcib, İA, Cilt:XIII, İstanbul.

Ercilasun, Ahmet B. (2004). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla, Türk Dili Tarihi, Ankara: Akçağ Yay.

Ergan, Nevin G. (1999). SiyâsetnâmelerimizdeÇizilen “Devlet Adamı Portresinin Temel Özellikleri, Bilig, (8) 27-45.

Ersoylu, H. (1981). Kutadgu Bilig’de Kur’an-ı Kerim Ayetlerindenİlhamlar, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, (17) 17-41.

Genç, R. (2002). Karahanlı Devlet Teşkilatı, Ankara: TTK.

Göksu, E. (2019). Kutadgu Bilig’e Göre Türk Hükümdarlık Sanatı,İstanbul: Kronik Kitap.

Gömeç, S. (2003).  Eski Türk İnancı Üzerine Bir Özet, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, (XXI/33) 79-104.

Hunkan, Ö. (2016). Yûsuf Hâs Hâcib ve Hâs Hâciblik MansıbıHakkında, Yûsuf Hâs Hâcib ve Ölümsüz Eseri Kutadgu Bilig, Editör: Prof.Dr. Gülden Sağol Yüksekkaya, Bişkek: Manas Üniversitesi Yayınları.

Hunkan, Ö. (2007). Türk Hakanlığı (Karahanlılar),IQ Yay, İstanbul: IQ Yay.

İnan, A. (1991). Yûsuf Hâs Hâcib ve Eseri KutadguBilig Üzerine Notlar, Makaleler ve İncelemeler, II, Ankara: TTK.

Jamal, G.(2016). Muhammet Savaş Kafkasyalı, Kutadgu Bilig Araştırmaları Tarihi,Ankara.

Kafesoğlu, İ.(1980). Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul: KültürBakanlığı Yay.

Karahan, A. (1988). Türk Kültürü ve Edebiyatı,İstanbul.

Karataş, S. (2009). Kut-Tanrı İlişkisiBağlamında Türklerde Yönetim Erkinin İlahi Temelleri, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (XXIX/4) 29-44.

Karataş, S. (2014). Türk Tarihinde Bir Otorite Tipi: Kagan, Journal of History Studies, (VI/4) 57-70.

Kaşgarlı Mahmûd (1988). Dîvânu Lügâti’t-Türk Tercümesi, (Çev. BesimAtalay), I, Ankara: TDK Yay.

Kıyak, A. (2010).İslamiyet’ten Önce Türklerde Güneş ve Ay İle İlgili İnanışlar, KaradenizUluslararası Bilimsel Dergi, (6)133-144.

Koca, S.(2003). Kutadgu Bilig’de Hükümdar, Vezir ve Sufi Tiplerinin Tanıtılmasındave Bu TiplerinTemsilEttikleri Fikirlerin AçıklanmasındaMetaforların Rolü, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve MedeniyetiSempozyumu, (Selçuklularda Bilim ve Düşünce, II, Düşünce Felsefe), Konya: 443-460.

Koca, S. (2012). Kutadgu Bilig’deMetafor, GÜ SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012.

Köprülü, Mehmet F. (1980). Türk Edebiyatı Tarihi,İstanbul: Ötüken Yayınevi.

Küyel-Türker, M. (1991). Fârâbî, Hikmet ve KutadguBilig, Erdem, Atatürk Kültür Merkezi, (X/20) 375-469.

Mübahat Türker-K. (1984). Kut, Farabi ve İbn-i Sina’daki Al-AklAl-Faal İçin Bir Temel Oluşturulabilir mi? İbn Sina Doğumunun Bininci YılıArmağanı, (Derleyen: Aydın Sayılı), Ankara, TTK: 489-590.

Niccolo Machiavelli (1994). Prens,Çev. Nazım Güvenç, İstanbul: Anahtar Kitaplar Yay.

Nizâmü’l-mülk (1999). Siyasetname, (Haz. M. Altay Köymen), Ankara:TTK.

Ögel, B. (1995). TürkMitolojisi, II, Ankara: TTK.

Ögel, B. (1982) Türklerde Devlet Anlayışı, Ankara: BaşbakanlıkBasımevi

Önler,Z. (2004). Kutadgu Bilig Üzerine Notlar, Türk Dilleri Araştırmaları, (14)79-94.

Öz, Ş. (2011). Kutadgu Bilig’de Türk CihanHâkimiyeti Düşüncesi, DinbilimleriAkademik Araştırma Dergisi, (XI/1)19-35.

Özönder, Sema B. (2017). Kutadgu Bilig I Zaman-Mekân-Konuşur: XI. YüzyıldaBalasagun’dan Kaşgâr’a, Balasagunlu’dan Kaşgarlı’ya, ÇÜTAD Çukurova Üniversitesi TürkolojiAraştırmaları Dergisi,(II/2)12-63.

Palabıyık, A. (2010). Düşünce Dünyamızı Aydınlatan Hadisler(Kutadgu Bilig ve Atebetü’l-Hakayık Örneği), İzmir: Tibyan Yay.

Pamir, A.(2009). Orta-Asya Türk Hukukunda “Töre” Kavramı, AÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, (LVIII/2)359-375.

Platon (2010). Devlet, Çev. Sabahattin Eyüboğlu-M. AliCimcoz, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Sofuoğlu, C. (1989). Kur’an ve Hadis Kültürünün Kutadgu Bilig’dekiİzleri, DEÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, İzmir, (5) 127-180.

Şeker, Fatih M. (2016). Kutadgu Bilig Aktüel Bir Metin midir? Yûsuf Hâs Hâcib’in Doğumunun 1000. Yılında Kutadgu Bilig, TürkDünya Görüşünün Şâheseri Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, İstanbul.

Togan, Zeki V. (1942). Balasagun, İA, II, İstanbul:MEB Yay, 269-272.

Topakkaya, A. (2008). AdaletKavramı Bağlamında Aristoteles-Platon Karşılaştırması, Felsefe ve SosyalBilimler Dergisi, (VI/6) 27-49.

Topakkaya, A. (2009).Aristoteles’te Adalet Kavramı, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,(II/6)628-633.

Tuğral, O. (2008). Kutadgu Bilig veSiyasetname’de Devlet Anlayışı, Niğde Üniversitesi SBE, Yayımlanmamış YüksekLisans Tezi, Niğde.

Uçar, E.(2015). Kutadgu Bilig’in Kronolojik Kaynakçası Hakkında Bir Deneme, SOBİDER,(II/4)62-100.

Yavuz, K. (2009). Yûsuf Hâs Hâcib ve KutadguBilig, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XXXVII, 137-180.

Yûsuf Hâs Hâcib (1947). Kutadgu Bilig I(Metin), Haz. Reşit Rahmeti Arat, İstanbul: TDK Yay.

YûsufHâs Hâcib (1959). Kutadgu Bilig II (Tercüme), Haz. Reşit Rahmeti Arat,Ankara: TTK.



* Prof. Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi, EdebiyatFakültesi Tarih Bölümü. Buca/İZMİR (e-posta: erkangoksu@hotmail.com)

[1] Yusuf, eserin Türkçe olmasına şu güzelifadelerle işaret etmiştir. “Bu Türkçe sözü (Kutadgu Bilig’i) yabani bir ceylangibi gördüm. Onu yavaşça tuttum, kendime yaklaştırdım. Sardım, okşadım,ısıttım. O da bana çabucak gönül verdi. Ama yine de ara sıra ürküyor, korkuyor.Onu tuttuğum gibi bu sözü (eseri) de izleyip takip ettim. O da misk gibi güzelkokular saçmaya başladı.” Yusuf Has Hâcib1947; Yusuf Has Hâcib 1959: b.6617-6619)

[2]Müellif bunuBuğra Han zamanında ve han dili ile söylemiştir. Böyle bir eseri daha önce kimsöylemiştir, bundan sonra da bu kadar ustalıkla kim söyleyebilir. Bunun gibibir eser vücuda getirecek kimse, nerede yapan varsa ben onu da överim. Hermemleket, şehir ve sarayda bu kitaba ayrı ayrı adlar verilmiştir. Hermemleketin hakîmleri (bilgilileri), o  diyarın  usulünegöre, buna ayrı ayrı adlar takmışlardır. Çinliler ona Edebü’l-mülûk derler, Maçinliler onu Enîsü’l-memâlik diye adlandırırlar. Bu maşrık ilininbüyükleri buna doğruca Zînetü‘l-ümerâ derler. İranlılar buna Şehname derler,Turanlılar ise Kutadgu Bilig diye anarlar.” (Yûsuf Hâs Hâcib1947: b.A-23-30)

[3] Yûsuf Hâs Hâcib’in eseri, Orhun Türkçesininşiir hâline getirilmiş şeklidir. O, Farsçadaki “ki”li cümlelere hiç yervermemiştir. Türkçenin kısa cümle yapısını kullandığı gibi, şartlı birleşikcümle şekline de çokça yer vermiştir. Tamamen Türkçenin hüviyetine uygun birüslûba sahip olan mesnevîde yer yer kullanılan hitap şekli, ona bir başkacanlılık vermiştir. Diğer taraftan devrin Türkçesi, Yûsuf Hâs Hâcib’inkalemiyle en güzel şekilde ifadesini bulmuştur. Türkler İslâmiyet’i yeni kabuletmelerine rağmen Yûsuf Hâs Hâcib, Arapça ve Farsça kelimeleri en az seviyedekullanmış, hatta dinî terimleri bile Türkçedeki şekliyle karşılamıştır. Nitekimeserinde kullandığı 3190 kelimeden 420’sinin Arapça,86’sının ise Farsça olduğu müşahede edilmektedir. Bu durum ise Yûsuf HâsHâcib’in hem Türkçeye verdiği önemi hem Türkçe zengin bir edebiyatın varlığınıhem de Türkçenin zenginliğini ve gücünü göstermektedir. (Yavuz 2009: 137-180)

[4] “XI-XII. yüzyıllardaDoğu veBatı Türkistan’da ürünlerini veren Karahanlı Türkçesi, İslami dönem ilk Türk edebî dilidir. Daha sonra yeriniHârezm Türkçesine (XIII-XIV. yy.) bırakmıştır.Bu dönem altı yüzyıl süren Eski Dönem’in son aşaması olarak kabul edilir. (Eker 2006: 193-194)

[5] Karahanlı başkentlerinden biri olan Balasagun, ÇuHavzasında yer alırdı. Karahanlılara ait sikkelerde şehrin adı Kuz Orduşeklindedir. (Hunkan2016: 113; Togan 1942: 269-272)

[6] Reşid Rahmeti Arat’ın verdiği bilgiye göreKarahanlı hükümdarları cetvelinde dahi adı geçmeyen bu hükümdara ait Yarkend’detanzim edilmiş Arapça bir mahkeme vesikası mevcuttur. (Arat 1970: 72; Arat1986: 1038-1047)

[7] “Ana dilinden, Arapçadan, Farsçadan ve memleketindehâlâ konuşulmakta olan Orta İran dillerinden Soğdçadan başka geniş dil ve yazıbilgisi elde etti. Firdevsî’nin Şehnâme’sini, Fârâbî’nin ve İbn Sinâ’nın Arapçafelsefe kitaplarını okudu. Efsaneleri merak etti, aruza, belagat sanatına, kelama,İslam bilgilerine, Türk atasözlerine, folkloruna, devlet örgütüne, felsefeye,Budhacılığa ahlaka, toplum bilime, matematiğe, astronomiye, hekimliğe, düşyorumu sanatına daldı. Ayrıca, okçuluk, avcılık, kuşçuluk gibi Türk sporlarınıda öğrendi. Satranç ve çevgân oyunlarına da yabancı kalmadı. Bu gerçekleriKutadgu Bilig’i okurken öğreniyoruz. Görüşü, düşünüşü, usa vurması çok keskinolan Yûsuf’un öğrenim ayrıntılarını yakından bilmiyorsak da felsefe, ahlak vetoplum bilim alanında aşağı yukarı çağdaşı olan iki Türk filozofunu anlayışlaokuduğunu, onların öğretilerini benimsediğini biliyoruz. Bunlardan biri Farabî,diğeri de İbn Sinâ idi.” (Yûsuf Hâs Hâcib 1947: XXII; Dilaçar 1988: 22; İnan1991: 39; Bağdatlı 2007: 63; Adalıoğlu 2013: 240-245)

[8] “Yûsuf, sadece zihniyet, yaşam ve görgü olarakkendini Turanlı kabul eden bir şahsiyet değil, aynı zamanda Turan’ın diğerçevre medeniyetlere karşı üstünlüğü iddiasını da güden bir devlet adamıdır,denilebilir.” (Hunkan2016: 113; Genç 2002: XVIII)

[9] Eserin Herat, Mısır ve Fergana’da bulunan üçnüshası mevcuttur. (Dilaçar, 1988:38-39) Kutadgu Biligüzerine yapılan ilk çalışma Ármin Vámbéry tarafındangerçekleştirilmiştir. Vámbéry,1870 yılında Viyana nüshası olarak da bilinen Uygur harfli Herat nüshasındanseçme metinleri Almanca çevirisiyle birlikte yayınlamıştır. Eser üzerinde yapılan eski yayınlardan biri deRadloff’ üç ciltlik çalışmasıdır. Ancak bu iki yayın da günümüzde tarihseldeğerden başka bilimsel bir önem taşımaz. Bilim dünyasında o tarihten bugüneeseri çeşitli yönleri ile inceleme konusu yapan birçok çalışma kesintisizsüregelmiş olsa da eserin bir bütün ve bilimsel ölçütlere uygun olarak yayınıilk kez Reşid Rahmeti Arat’ın üç ciltlik çalışmasıyla gerçekleştirilmiştir (Dilaçar 1988:38-39; Önler 2004: 79-80). Arat’ınçalışması, Metin, Tercüme ve İndeks olmak üzere üç ciltten oluşmakta vegünümüze kadar eser üzerinde yapılan çalışmaların hemen hepsine kaynak teşkiletmektedir.

[10] Önce Gündoğdu hükümdardan bahsettim ey iyi insan,bunu izah edeyim. Sonra Aydoldu’dan söz açtım. Mübarek saadet güneşi onunlaparlar. Bu Gündoğdu dediğim doğrudan doğruya kanundur. Aydoldu ise kut’tur.Bundan sonra Öğdülmiş’i anlattım. O aklın (anlayış ve kavrayışın) adıdır veinsanı yükseltir. Ondan sonrakisi Odgurmış’tır. Onu ben akıbet/kanaat (sufi,zahid) olarak aldım. Ben sözü bu dört şey üzerine söyledim. Okursan anlaşılır,iyice dikkat et.” (Yusuf Has Hâcib 1947: 353-358)

[11] Bu dört temsilî karakterin aralarında geçen hikâyeözetle şu şekildedir: Adaleti seven ve devletine faydalı olmak isteyen hükümdarGündoğdu’nın yardımcısı yoktur. Hakan’ın iyiliğini duyan Aydoldu, kendisiniHakan’a tanıtma imkânı bulur ve daha sonra aklı ve bilgisi sayesinde kendiniispat ederek vezir olur. Hizmet eder ve devlet idaresine dair fikirlerini ifadeeder. Hastalanarak ölmeden önce ise Hakan’a oğlunu salık verir. HakanAydoldu’nın ölümünden sonra, oğlu Ögdülmiş’ü vezir yapar. Ögdülmiş, babasınınvasiyetlerini göz önünde tutarak hizmet eder. Bundan memnun olan Hakan,vezirine bir yardımcı bulmak ister. Ögdülmiş, dağda hayatını geçiren Odgurmış’ısalık verir. Odgurmus, Hakan’ın üçüncü çağrısına cevap vererek onun yanınagelir. Hakan’la konuştuktan sonra ise geri dağa döner. Ögdülmiş Hakan’la yalnızkalınca tekrar ona nasihatler verir. Daha sonra yaşlandığını ileri sürerekOdgurmış’ın yanına gider. Odgurmış, onun bu gelişini doğru bulmaz ve geridönmesini ister. Bunun üzerine Ögdülmiş geri saraya dönse de Odgurmış’ınhastalığını duyar ve geri dağa gider. Odgurmış, ona son sözlerini söyleyereköğütlerde bulunur. Ögdülmiş saraya geri döndüğünde konuşulanları Hakan’aanlatır. Hakan, ona arkadaşını yalnız bırakmamasını söyler. Fakat Ögdülmiş, evedönünce Odgurmus’un ölüm haberini alır ve ağlayarak yas tutar. Hakan, vezirinetaziyede bulunur ve sonunda her ikisi de baş başa vererek yurdu adaletleyönetirler.” (Banarlı1971: 236; Karahan 1988: 23-24; Doğan 2002: 77; Tuğral 2008: 53; Bağdatlı 2007:68)

[12] Birçok araştırmacı, Yusuf HasHâcib’in kimden etkilenmiş olabileceğini tartışmışlar ve Kutadgu Bilig’de Çin,Hint ve İran kültürlerinin etkileri ile Budizm, Manihaizm, Zaroastroizm gibidinlerin izlerini aramışlardır. Bu uğraş, Kutadgu Bilig’le ilgili bir dipnotolması gerekirken, ne yazık ki asıl tartışma hâlini almıştır. Ancakunutulmamalıdır ki, bütün bu görüş, çıkarsama ve iddiaların hiçbiri, Yusuf HasHâcib’in de eseri Kutadgu Bilig’in de Türkistan ikliminin bir terkibi olduğugerçeğini değiştirmez. (Kafesoğlu1980: 5-11, 35-47; Doğan 2016: 114-131)

[13] Eserde işlenen konular dikkate alındığında,öncelikli olarak devlet yönetiminin tanımı ve ilkeleri, devlet teşkilatlanması,fert ile toplum ve fert ile devlet arasındaki ilişkinin ele alındığıgörülmektedir. Bunun yanında toplum içindeki çeşitli zümreler ve mesleksahiplerinde olması gerekli özellikler tafsilatlı bir biçimde anlatılır.Hükümdarın, beylerin, vezirlerin, ordu komutanlarının, elçilerin, sarayyazıcılarının, hâciblerin, aşçı ve içkiçibaşıların, hizmetkârların sahip olmasıgereken vasıflar ve bunların nasıl hareket etmeleri gerektiği teker tekerbelirtilir. Hizmetkârların beyler üzerindeki hakları ve nasıl hareket etmelerigerektiği, ayrıca beylerin de bu hizmetkârlara nasıl davranmaları gerektiğianlatılır. Âlimler, hekimler, müneccimler, rüya tabircileri, efsuncular,çiftçiler, sairler, tacirler, esnaf ve sanatkârlar, fakirler ile halka vepeygamber soyundan olan kimselere karşı nasıl davranılacağı belirtilir. Aileiçi ilişkiler, eşte bulunması gerekli özellikler ve çocuklarınyetiştirilmesinde dikkat edilecek hususlar ifade edilir. (Kafesoğlu 1980:11-13)

[14] “Siyâsetnâmeler hükümdarda ve devlet adamlarındabulunması gereken özellikler hakkındaki tespitleri, devlet yönetimininşartlarını ve esaslarını irdelemeleri,  çağlarınıntoplumsal hayatını ve kurumlarını, sosyal değerlerini ortaya koymaları, elealdıkları sosyal yapı ve problemlere eleştirel bir yaklaşımla eğilip çözümönerileri getirmeleri ve hükümdarların ve devlet adamlarının sahip olmalarıgereken özellikleri belirlerken, bir yandan da sosyal yapıdaki problemlereçözüm önerileri getirir ve ortaya koydukları sosyal değerler ve ilkelerlebugüne ışık tutmaları açılarından sosyolojik alanda da önemli eserlerdir.”(Ergan 1999: 28; Kafesoğlu 1980: 11-13; Göksu 2019: 62-67)

[15] “Kut sözünün temeli, yüksek devlet düşüncesine vefelsefesine dayanır. Temelinde başarıya yöneltilmiş iyi bir kader, dolayısı iledevlet ve ikbal ile ululuğa erişme anlayışı yatar. Kut sözü de zamanla veyahalk arasında talih, uğur, bereket ve mübarek anlayışında kullanılmıştır. Aynıanlayış Anadolu (Türkiye Selçukluları) ve Osmanlı Devleti’nde de devametmiştir.” (Ögel 1982: 210)

[16] “Gerçekleştirildiğitarih ve o dönemde Türkoloji çalışmalarının düzeyi, Türk dilinin başlıcatarihsel birçok metninin henüz yayınlanmamış olması, kapsamlı bir sözlüğünbulunmaması göz önüne alındığında, Arat’ın bu çalışmada ulaştığı başarıhayranlık duyulacak düzeydedir. Ancak Arat metninin büyük oranda eskidiğini de kabul etmek gerekir. Metnin en büyük zaafı yöntemsel olarak Arat’ın eldeki üç yazma nüshayıeşit değerde kabuledip üçüne dayalı bir metin oluşturmasıdır. Böylelikle eldeki üç yazma nüshanın yanı sıra Arat metni dördüncü bir nüsha durumundadır. Oysa mevcut üç nüshadan en iyi durumda olan Fergananüshasının esas alınarakeksiklerin diğer nüshalarla tamamlanmasıyoluyla bir metin oluşturmak en tutarlıyöntem olurdu.Metnin bir diğer zaafı da birtakım fonetik değerlendirmelerve okuma yanlışlarıdır. Metnin çeşitliyönlerden geniş bir eleştirisiRobert Dankoff tarafından gerçekleştirilmiştir. Metindeki sorunların tümü doğalolarak çevirive dizine de yansımıştır. Mensur olarak yapılmış olan çeviride Arat, metni birebir verme kaygısı gütmüş, bu tutum da çeviriye oldukça kuru ve sıkıcı bir nitelik vermiştir.Dolayısıyla metinde geniş okuyucu kitlesine değil akademisyenlere hitap eder niteliktedir. İndeksin ayrıntılı bir eleştirisiise Semih Tezcan tarafından yapılmıştır.” (Önler 2004: 79-81;Dankoff 2015: 269-286)