TÜRKİYE KATAR’DA NEDEN ASKERÎ ÜS KURUYOR?

27 Temmuz 2016 11:39 Prof. Dr.Celalettin YAVUZ
Okunma
11606
TÜRKİYE KATARDA NEDEN ASKERÎ ÜS KURUYOR?

 

 
Ahmet Davutoğlu, başbakanlık görevinden âdeta “ürkek bir ördek yavrusu” gibi çekilirken son önemli dış politika hareketlerinden birini Katar’da gerçekleştirdi. 28 Nisan 2016’da Körfez ülkesi Katar’ı ziyaret ederek burada kurulması kararı alınan askerî üs için “uygulama” anlaşmasının imza törenine katılan Davutoğlu, “Bugün attığımız imza ile TSK’nin Katar’daki mevcudiyeti ve buradaki ortak üs devreye girmiş oluyor!” dedi. “Acaba bu askerî üssümüz nedir, neler getirir ya da neler götürebilir?” diyerek bu konuyu biraz araştırma ihtiyacı duydum.
  Başbakan Davutoğlu’nun bu ziyareti ve ifadesi üzerine havuz medyası konuyu Kutü’l-Amare zaferiyle birlikte gündeme getirip Türkiye’nin “parlak” dış politikasının zaferi gibi gösteren yeni bir algı operasyonunu devreye soktu. Hoş daha sonra bu zaferin komutanı ve soyadını bile buradan alan Halil Paşa (Kut) ile sorunları ortaya çıkınca, mevcut AKP iktidarı Kutü’l-Amare’yi kutladığına bile pişman olacak duruma geldi. Zira “Bize Kutü’l-Amare Zaferi’ni unutturdular!” diyen, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiğini zanneden cahil devlet adamları; bu zaferin 1952’de DP iktidarı döneminde (Adnan Menderes başbakan, Celal Bayar cumhurbaşkanı iken) kutlanmasına son verildiğini öğrendiler.
  Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı döneminde 15 kez ziyaret ettiği Katar’ı, “başbakan” sıfatıyla ilk kez ziyaret ediyordu. Muhtemelen de son kez olacaktı. Herhâlde Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken hiçbir Türk devletini (KKTC ve Azerbaycan dâhil) bu kadar sık ziyaret etmemişti! Katar’a “aşk” derecesinde duyulan ilgiyi anlayabilmek için dahi bu araştırmaya gerek duyulabilirdi.
 
Türkiye-Katar “Askerî Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İş Birliği Anlaşması”
  19 Aralık 2014’te Türkiye ile Katar arasında “Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK), Katar’a askerî birlik konuşlandırma; taraflara ortak askerî tatbikat ve eğitim programı gerçekleştirme ve birbirlerinin her türlü askerî tesis, birlik ve kamplarından ayrıca hava sahasından yararlanma hakkını” veren bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın ayrıntıları 5 Haziran 2015’te Resmî Gazete’de yayımlandı.
  Anlaşmaya göre Katar’daki Türk üssünde TSK’nin tüm kuvvetlerinden güç bulunacak. Türk askerlerinin ana görevi, Katar askerlerine eğitim vermek olacak. Resmî kaynaklar doğrulamasa da üsteki Türk askerleri, bölgede oluşabilecek ciddi krizlere uluslararası toplumun vereceği destek çerçevesinde müdahale edebilecek.
Katar’daki Türk üssünde hâlihazırda 150 kişilik öncü Türk birliği mevcuttur. 3 bine yakın asker kapasiteli üsle birlikte iki ülke arasındaki askerî ilişkilerin geliştirilmesi, savunma sanayii işbirliğinin ve ortak askerî tatbikatların önü de açılmış olacaktır.
  “Askerî Eğitim, Savunma Sanayi ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İş Birliği Anlaşması” adı altında 10 sene yürürlükte kalacak sözleşmenin önemli hususları şöyledir:

  • Türk kuvvetleri eğitim ve tatbikat amacıyla Katar topraklarında konuşlandırılabilir.
  • Taraflar; anlaşmanın uygulanması amacıyla birbirlerine liman, havalimanı, hava sahası kullanma, topraklarında kuvvet konuşlandırma ve tesis, kamp, birim, kuruluş ve askerî tesislerinden yararlanma izni verirler. (Bu madde uyarınca 2016 yılı başlarında Katar uçakları İncirlik Hava Üssü’ne intikal ettiler.)
  • Ziyaretler, heyet değişimi, manevralara katılım ve bilgi değişimi, lojistik alanında iş birliği yapılması, insani yardım sağlanması, personel ve askerî ekipman takası ve savunma sanayii alanında iş birliği yapılabilir.
  • Taraflar birbirlerinin askerî kurumlarında danışman personel görevlendirebilirler.
  • “Anlaşmazlık ortaya çıktığı takdirde, bu anlaşmazlık istişare ve müzakerelerle çözülür. Bir yerel veya uluslararası mahkemeye ya da üçüncü tarafa başvurulamaz.” ifadesine yer verilen metinde, sorunun çözümü için 60 günlük müzakere süreci belirlenmiştir. Anlaşmazlık çözülemezse anlaşma yazılı bildirimle bitirilebilecektir.
  Anlaşmanın önemi, Türkiye ile Katar ve Suudi Arabistan’ın Suriye’de Beşşar Esad rejimine karşı savaşan muhalif gruplara desteğini artırdığı bir döneme denk gelmesidir.
 
Katar Hakkında Önemli Bilgiler
  Katar neden önemlidir? Neden Türkiye’nin ilk askerî üssü burada kurulmak istenmektedir? Bu sebeple Katar hakkındaki bilgiler takip eden satırlarda özetlenmeye çalışılmıştır.
 
  Katar Hakkında Genel Bilgiler: Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde mevcut fiilî Türk egemenliği; ilk olarak 1852’de, daha sonra ve kesin olarak 1871’de Muhammed el-Sani’nin daveti üzerine başlamıştır. Katar’ın bugünkü başkenti Doha (Kal’atü’t-Türk adı verilen kale) ve yine bugün ABD üssünün bulunduğu el-Obeid’e yerleşen Türk birlikleri 1913’e kadar kalmışlardır. Katar da Basra vilayetinin Lahsa sancağına bağlı bir kaza (ilçe) oldu. Al-Sani ailesi de Osmanlı kaymakamları olarak görev yapmışlardır. Osmanlı Devleti, Katar üzerindeki haklarından 29 Temmuz 1913’te vazgeçti. Son Türk askeri, Katar’dan Ağustos 1915’te çekilmiştir. I. Dünya Harbi’nin çıkmasının akabinde 3 Kasım 1916’da İngilizler tarafından işgal edilen Katar, 3 Eylül 1971’de İngiliz hâkimiyetinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir.
  Katar’ın tek kara sınır komşusu Suudi Arabistan olup 160 km uzunluğundaki yarımadanın diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrilidir. Kuzeybatısında Bahreyn, batı ve güneyinde Suudi Arabistan, doğusunda Birleşik Arap Emirlikleri ve kuzeyinde İran’la denizden komşudur.
  Katar’ın başkenti Doha, yüz ölçümü ise 11.437 km2’dir. Nüfusu 2 milyon 463 bin olup bunun yaklaşık 1,8 milyona yakını yabancı işçi statüsünde çalışanlardır. Genellikle Filipinler, Nepal, Hindistan gibi ülkelerden gelen bu insanlar; inşaat, sağlık, hizmet, enerji sektörlerinde çalışmaktadır.
  Mutlak monarşi ile yönetilen Katar’ın emiri Emir Tamim bin Hamad Al Thani’dir (iktidara geliş tarihi ve yaşı: 25 Haziran 2013, 33).  7 ayrı belediyeye bölünmüştür. Bunlar; Ad Doha, Al Rayyan, UmmSalal, Al Khor, Al Wakrah, Al Daayen ve Al Shamal belediyeleridir.
  10 bin Türk’ün bulunduğu Katar, Türkiye’ye 4 saatlik uçuş (İstanbul-Doha arası) mesafesindedir.
 
  Katar Ekonomisi: Katar, dünyadaki en çok gaz rezervlerine sahip ülkeler arasındadır. Bu büyük etken, ülke vatandaşlarının refah seviyesini en üst basamaklara taşımıştır. Ülkede hemen hemen hiçbir tüketim maddesi üretilmemekte, dışarıdan ithal edilmektedir. 1’i karada, 6’sı açık denizde olmak üzere toplam 7 adet doğal gaz üretim noktası vardır. Körfeze bakan kısımda Ras Laffan adlı bir sanayi kenti kurulmuştur.
  Katar, vatandaşları (yabancı işçiler hariç) dünyada fert başına en fazla gelire sahip olan ülkedir.
  Katar’ın başkenti Doha, aynı zamanda her yıl düzenlenen uluslararası savunma sanayii fuarına (DIMEX) da ev sahipliği yapmaktadır.
 
  Katar Silahlı Kuvvetleri: Katar Silahlı Kuvvetlerinin toplam insan gücü 11.800 kişidir. Bunun 8.500’ü kara, 1.800’ü deniz ve 1.500’ü de hava kuvvetlerine aittir. ABD, İngiltere ve 1994’te de Fransa ile askerî ittifak içerisindeydi.
  Keza Körfez ülkelerinin ortak savunma gayretleri için kurulan Körfez İş Birliği Teşkilatı (veya Konseyi) (Gulf Cooperation Council) üyesidir.
  Katar askerî gücü; ağırlıklı olarak Fransa olmak üzere, Batılı ülkelerin askerî uzmanları tarafından eğitilmektedir.
  İsveç’in Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü SIPRİ’ye (The Stockholm International Peace Research Institute) göre Katar, 2010-2014 döneminde savunma harcamalarında dünyanın 46. sırasına yerleşti. 2013 yılında Almanya’dan 62 tank ve 24 kundağı motorlu top, 2014 yılında ABD’den 24 taarruz helikopteri, 3 hava erken ihbar uçağı (AEW) ve İspanya’dan da 2 havada yakıt ikmal uçağı satın aldı.
 
Türkiye-Katar İlişkileri Nasıldır?
  Katar’daki Türk Büyükelçiliği 1980’de açılmıştır. Türkiye, Katar sayesinde Körfez ülkelerine ve diğer dünya ülkelerine savunma sanayiinde açılım yapma beklentisi içerisindedir.
  Türkiye, 2014 yılı içerisinde Katar’a 345 milyon dolarlık ihracat yaparken çoğunluğu sıvılaştırılmış doğal gaz ve kimyasal maddeler olmak üzere 965 milyon dolarlık ithalat yapmıştır.
  Hâlen Türkiye’nin Katar’a ihraç ettiği ürünler; demir-çelik, nakliye araçları için elektronik aksam ve diğer parçalar, inşaat malzemesi, mobilya, tekstil ve yiyecektir. 2014 yılı itibarıyla toplam savunma sanayi ihracatı 1.65 milyar dolar olan Türkiye’nin beklentisi, 2023’e kadar sadece Katar’a 5 milyar dolarlık ihracat yapmaktır.
  Bütün Orta Doğu’da olduğu gibi STFA, NUROL, ENKA, Tekfen, Yüksel İnşaat ve TAV İnşaat gibi şirketler Katar’da da etkin Türk firmalarıdır.
  2015 yılı ilk dokuz ayında Katar dışına çıkan Katarlı turistlerin yaklaşık %35’i, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli bölgelerine seyahat ettiler. Bu sayı da yaklaşık 35-40 bin civarındadır. Yıllık 30 binleri geçen turist sayısı yanında kabiliihmaldir.
  Katar, 2022 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hak kazanmıştır. Bu ise yaklaşık 22 milyar dolarlık inşaat yapması beklenen Katar’dan Türk müteahhitlerine de aslan payının verilmesinin beklentisidir. Muhtemelen bu şirketlerin önemli bir kısmı da “yandaş” firmalar olacaktır.
  Türkiye-Katar ilişkileri özellikle Mısır’da Mursi yönetimi konusunda örtüştü. Oysa Suudi Arabistan bile Mursi’nin devrilip yerine Sisi’nin geçmesine tepki vermemişti. Katar ve Türkiye, S. Arabistan’la birlikte Suriye politikasında da örtüştüler. Her üçü de Beşşar Esad’n değişmesinde ısrarcıydılar. Hatta S. Arabistan ve Katar, Suriye’de kara harekâtı bile teklif etmişlerdi.
 
Katar’daki Diğer Ülkelerin Askerî Varlığı ve Askerî Üsleri
  Orta Doğu’da ABD’nin;12’si Afganistan’da, biri Türkiye’de  (İncirlik) olmak üzere çok sayıda askerî üssü mevcuttur. Basra Körfezi’ndeki en büyük askerî üssü Bahreyn’de olup ABD’nin “Deniz Destek Gücü” (Naval Support Activity) için gerekli bu üssün temeli 2010’da atılmıştır. Bahreyn’in Mina Salman Limanı’nda 6 bin civarında Amerikan askerî birliği konuşlanmaktadır.
  Şeyh İsa Hava Üssü de bir diğer önemli askerî üstür. 1991’de Irak müdahalesi (Çöl Kalkanı) ile başlayan üssün kullanımı devam etmiş, 2011 yılında üssün genişletilmesi için Pentagon 45 milyar dolarlık bir bütçe ayırmıştır. Bu üste ABD’nin beş hava filosu mevcuttur.
  Bunlara ilaveten ABD’nin Kuveyt’te 2 askerî hava üssü, Bahreyn’de uçak gemilerinin barınması için de bir açık deniz üssü inşası mevcuttur. Umman’da 2 askerî üssü, S. Arabistan’da ise 4.500 kişilik bir hava üssü mevcut olan ABD, Katar’ı da pas geçmemiş ve bölgenin en büyük hava üssünü kurmuştur.
  ABD’nin 1991’de Saddam Hüseyinli Irak’a “Çöl Kalkanı” adlı müdahalesi öncesinde başlayan ABD’nin Katar’da üs edinme talebi bu şekilde gerçekleşmiştir. Katar’ın başkenti Doha’dan 40 km mesafede yer alan el-Udeid Hava Üssü’nün inşası 1997 yılında tamamlanmıştır. 4.050 metre ile Orta Doğu’daki en uzun piste sahip el-Udeid Hava Üssü, ABD’nin Merkezî Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) Afganistan ve Irak’taki harekâtının lojistik ihtiyaçları için de kullanılmaktadır.
  ABD’nin bu askerî varlığı sebebiyle Katar da çoğunlukla muhtemel terörist saldırılara karşı korunmaktadır.
  Katar’daki el-Ubeyd Hava Üssü’nde 3.300 Amerikalı askerî ve sivil personel görev yapmaktadır. Üs, bölgedeki en büyük üslerden olup 120 uçağın konuşlanabileceği kapasiteye sahiptir.Katar’da ABD’ye sağlanan liman üs kolaylıkları da mevcuttur.
Katar’daki bu üs, ayrıca İngiliz ve Avusturya hava kuvvetlerine de hizmet vermiştir. 2003-2008 döneminde Avustralya Hava Kuvvetlerine, 2001-2009 döneminde İngiliz Hava Kuvvetlerine evvelce hizmet veren üs, IŞİD’e karşı Irak’ta mücadele maksadıyla bölgeye gönderilen İngiliz uçaklarına da 2014’ten beri ev sahipliği yapmaktadır.
  Diğer Körfez ülkelerinde İngiltere ve Fransa’nın da askerî üsleri mevcuttur. Bu mevcudiyetin gerekçeleri içerisinde; silah sanayisi başta olmak üzere, bölge ülkelerini ekonomik yönden bağımlı kılmak, İran’ın muhtemel tecavüzlerine karşı “koruyucu şemsiyelerini” kullanma taahhütleri bulunmaktadır. ABD, İngiltere ve Fransa’nın her üçü de BM Güvenlik Konseyi daimî üyesi, G-7 üyesi, deniz aşırı üsleri olan ve nükleer silahlara sahip ülkelerdir. Bölgedeki petrol çıkaran ülkelerle de enerji alanında yakın iş birliği içerisindedirler.
 
Sonuç ve Değerlendirme
  Katar; Suudi Arabistan’ın liderliğindeki Körfez ülkelerinden biridir. Fert başına gelirde dünyanın ilk ülkesi olmakla birlikte; küçük nüfusu, coğrafyası, savunma sanayisinde ve savunmasında dışa bağımlılığı gibi “zayıf” özellikleriyle de bilinmektedir. Bu savunma zafiyetini özellikle ABD ve AB’nin güçlü ülkeleriyle kurduğu ittifaklarla gidermeye çalışmaktadır.
  Aralık 2014 içerisinde benzer bir anlaşmayı da Türkiye ile gerçekleştiren Katar’ın bu girişimi, Körfez’de ABD-İran yakınlaşması üzerine sanki bir alternatif müttefik arayışı gibi algılanmıştır.
  Özellikle “yeni Osmanlı” hayalperesti AKP’li tetikçi medya tarafından “ABD’nin varsa, Türkiye’nin de yurt dışında üsleri olmalıdır!” diyenler vardır. Bu üsler, ülkenin millî çıkarlarına hizmet edecekse doğrudur.
  Basra Körfezi’ne bu kadar askerî, gemiyi, uçağı yığan ABD, dünyanın pek çok yerindeki üslerine 250 milyar, yıllık savunma harcamasına da 600 milyar dolar ayırmaktadır. ABD’nin bu savunma harcaması dahi Türkiye’nin GSMH’sinin 2/3’ünden fazladır.
  ABD, İngiltere ve Fransa Körfez’den dünyaya dağılan petrolün güvenle naklini sağlamakla aynı zamanda dünya ekonomisindeki istikrara da katkı sağlamaktadır. Bu istikrar da küresel ekonomiyi, dolayısıyla da küresel güç ABD ile Avrupa’daki ortaklarını rahatlatmaktadır.
  ABD, bu üsleri sayesinde bölge ekonomisine de hâkim olmaktadır. İran’a karşı Körfez ülkelerinin koruyuculuğuna soyunurken Körfez ülkelerine silah ve mühimmat da satmaktadır. Üniversitelerinde Körfez ülkelerinin zengin çocuklarının paralı okumalarına, bol keseden harcayan Arap turizmine ev sahipliği yapmaktadır. Yani ABD ve diğer Batılı ülkeler bölgeye yaptıkları masrafı fazlasıyla çıkartacak bir sisteme de sahiplerdir. Verdikleri desteğin misliyle geri dönüşü olmaktadır.
  Ancak son dönemde Obama yönetiminin İran’a yaklaşması; sadece İsrail’in değil, aynı zamanda Basra Körfezi’nde İran’la çıkarları çatışan S. Arabistan’ın da hoşuna gitmemiştir.
  Türkiye’nin Katar’daki askerî üssünün İran’la ilişkilere zarar verip vermeyeceği iyi değerlendirilmelidir. İstanbul’daki İslam İş Birliği Teşkilatı sonuç bildirisinde Suudilerin isteği doğrultusunda İran’ı itham eden ifadelerdeki gibi bir yanlışlık bundan sonra yapılmamalıdır. Daha doğrusu Türkiye, Körfez’de taraf değil, bölge ülkeleri arasında aracı veya arabulucu olmaya soyunmalıdır.
  Şayet bu üssü takiben Katarlı subaylar Türk harp okullarında okutulursa, Katarlı öğrenciler Türkiye’deki üniversitelerde eğitim görürlerse, Katar Silahlı Kuvvetlerinin askerî malzeme ihtiyaçlarının çoğu Türkiye’den tedarik edilirse, Katar’la başta enerji sektörü olmak üzere ortaklıklar artarsa, üssün ve diğer desteklerin karşılığı alınmış olur. Milletimizin ekonomik değerleri, kişisel popülerlik ve anlamsız maceralar için değil, sadece milletin ve devletin çıkarları için sarf edilmelidir.
Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan’la son yıllarda artan ilişkilerinin; İsrail-İran ve İran-Suudi Arabistan eksenlerinde de takip edilmesinde yarar vardır. Teslimiyetçi olmaksızın ama Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda tarafsız ve uzlaşmacı politikaya ihtiyaç vardır.