Türk Birliği TURAN*

11 Şubat 2025 11:36 Öğr.Gör.Ahmet AKBAYIR
Okunma
77
Türk Birliği  TURAN*

Türk Birliği 
TURAN*

Ahmet AKBAYIR

‘Türklerin yaşadıkları her yer, Misak-ı Millî hudutları içindedir.’  

‘Vatan, ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,
Vatan, büyük ve müebbed bir ülkedir; TURAN ’ 

Ne Avrupa Birliği, ne Şangay İş Birliği, 
Biz diyoruz ki sonuna kadar Türk Birliği. 

 
Büyük Türk Atatürk ve Cennet Mekân Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey 
Öngördü ama Göremediler ‘Türk Birliği Elbet Bir Gün Kurulacak!’

1933 yılının 29 Ekim gecesi, herkes Cumhuriyet’in 10.yılını kutluyor. O günün önemine istinaden Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Beyefendi de yemek veriyor. Program sırasında Zeki isimli 25 yaşlarında bir doktor Paşa Hazretlerimize şunu sorar:
Gazi Paşa’m! milletlerin babadan oğula sıçrayan uzun vadeli idealleri vardır. Siz bize böyle bir ideal aşılamadınız! Yahut benim bundan haberim yok! Bunu bize açıklar mısınız Gazi Hazretleri? Atatürk bu soruya şöyle cevap verir:
Bunlar vicdanımıza yazılmış gerçeklerdir; konuşulmaz, yaşanır! Elbet bu milletin bir ülküsü olacaktır ama bu ülküler devlet tarafından açıklanmaz; millet tarafından yaşanır! Nasıl bakarken gözlerimizi görmüyor, onunla her şeyi görüyorsak, ülkü de onun gibi, farkında olmadan vicdanlarımızda yaşar ve her şeyi ona göre yaparız… Sonra Atatürk halkın Cumhuriyet Bayramı’nı tekrar kutlar ve Dr. Zeki’yi yanına alarak Genel Müdürün odasına çıkar. Atatürk’ün arkasında duvarda bir Türkiye haritası vardır. Karşısında oturan Dr. Zeki’ye: Benim arkamdaki haritayı görüyor musun? Evet paşam. Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az bir şey kalacaktır. Devletler ve milletler, bu idrakin içinde olmalıdırlar. Bugün Sovyet Rusya dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Devlet olarak bu dostluğa ihtiyacımız var! Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı Devleti gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir! Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler, avuçlarından sıyrılabilirler… Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir! İşte o zaman Türkiye, ne yapacağını bilmelidir! Bizim bu dostumuzun yönetiminde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onları arkalamaya hazır olmalıyız! Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lazımdır. Milletler, buna nasıl hazırlanırlar? Manevi köprülerini sağlam tutarak! Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür! Bugün biz, bu toplumlardan dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından ayrılmış, çok uzağa düşmüşüz! Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz; Bizim, onlara yaklaşmamız gerekli. Tarih bağı kurmamız lazım. Folklor bağı kurmamız lazım. Dil bağı kurmamız lazım…
Bunları kim yapacak? Elbette biz... Nasıl yapacağız? İşte görüyorsunuz, ‘dil encümenleri’, ‘tarih encümenleri’ kuruluyor. Ortak bir dil amaçladığımız gibi, ortak bir tarih öğretimiz olması gerekli... Ortak bir mazimiz var, bu maziyi, bilincimize taşımamız lazım. Bu sebeple okullarda okuttuğumuz tarihi oradan başlattık! Bizim çocuklarımız, orada yaşayanları bilmelidirler. Orada yaşayanlar da bizi bilmeli. İşte bunu sağlamak için de ‘Türkiyat Enstitüsü ’nü kurduk. Kültürlerimizi, bütünleştirmeye çalışıyoruz! Ataları gibi Türk olan büyük Türk Atatürk Cumhuriyet’imizin onuncu yılında 1933’te Sovyetler Birliği’nin dağılacağına ilişkin olarak benzer öngörülerde bulunmuş ve dış Türklerle ilgili yukarıda da aktarıldığı gibi uyarılarda bulunmuşlardı.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşünden 58 yıl sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmış ve Sovyetler Birliği’ni teşkil eden cumhuriyetler bağımsızlığını kazanmışlardır.
Başbuğ Alparslan Türkeş, ‘Millî Doktrin Dokuz Işık’ adlı eserinde, Türk Birliği Ülküsünü şöyle ifade etmişlerdir:
“… Türk birliği ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet hâlinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunun tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir. Birçok kimseler bunu zararlı bir hayal (ütopi) olarak da vasıflandırabilir. Fakat unutmamak lâzımdır ki, her hakikat önce hayâl ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu’da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülküye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular. Türk Birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır…” 
Cennet mekân Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey’in ileri görüşünden 47 yıl sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmış ve Sovyetler Birliği’ni teşkil eden cumhuriyetler bağımsızlığını kazanmışlardır. Türk birliği fikrini ele alan Türkeş, Turancılığı ise şöyle tanımlıyor:
‘Turancılık: Turan asıllı bütün milletlerin, kavimlerin bir devlet, bir bayrak altında birleşmesi fikridir. Bu fikir Macarlar, Finler ve Mişer Türkleri tarafından ortaya atıldı. İlmî anlamda Turancılık budur. Halk dilinde ise Azerî, Kerkük, İran, Kırım, Türkistan Türklerinin birleşmesidir.’ 
Molla dedi; "Oğlum, Türk fatihleri
İsterdi istilâ etmek her yeri;
Fethe lâkin bir tek hedef tanırdı,
Orayı kendine İrem sanırdı,
Bu mev’ûd ülkeye, bu tatlı yurda
Vâsıl olmak içün hep bu uğurda
Yüzlerce defalar Türklük kaynadı;
Hind’i, Çin’i, Mısır’ı, Rum’u kapladı.
Bütün paytahtlara, en son çitlere
Gitti; fakat asla bu meçhul yere
Yaklaşmadı; çünkü o mev’ûd ülke
Değildi hariçte bir mevcut ülke.
Kızılelma yok mu? Şüphesiz vardır;
Fakat onun semti başka diyardır...  
‘Devir artık başkalarının ne düşündüğünün dikkate alındığı devir değildir. Artık bu çağda herkes pozisyonunu Türkiye’ye göre belirlemek mecburiyetindedir. Asır Türk asrıdır. Hedef Kızılelma, hedef Turan ülküsüdür.’ 
 
Milliyetçi Ülkücü Hareketimizin Bilge Lideri Genel Başkan’ımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli Turan ülküsüne yönelik 1992 yılında yaptığı konuşmalarında, 21. asrın Türk asrı olması, Türk Birliği'nin kurulması gerektiğini buna istinaden de 2023 lider ülke Türkiye hedeflerini açıklamışlardır. İki yıl öncesinde de Türk Konseyinin Türk Devletleri Teşkilatı olarak isimlendirilmesi kararı hakkında yaptığı değerlendirmelerde, onlarca yıldır seslendirdikleri Turan Ülküsünün sadece bir hayal olmadığının görüldüğünü zikretmişlerdir. Biz onlarca yıldır Turan ülkümüzü seslendirdik. Bunun bir hayal olmadığını ısrarla, inançla gündeme taşıdık. Büyük fikir dehamız merhum Ziya Gökalp’ın dediği gibi; ‘Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan, Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.’  Türklük kan ve ırk meselesi değil, bir kültür, bir tarih, bir şuur, bir duruş, bir duyuş, bunlardan mülhem birlikte yaşama mevzudur. Türk dedik, ırkçısın dediler. Türk dedik, faşist çamuruyla karşılık verdiler. Hâlbuki ırkçılık bizim mazimizin hiçbir döneminde görülmedi, yaşanmadı. Bugün Türk coğrafyası uyanmaktadır. Türkistan ruhu dirilmektedir. Merhum Cemil Meriç’in söylediği gibi, ışık doğudan gelmeye, dalga dalga yayılmaya başlamıştır.