12 EYLÜL VE MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
Öğr. Gör. Ahmet AKBAYIR*
12 Eylül 1980 darbesi Türkiye’nin on yıllarını çalmış, istikbal haklarını çarpıtmış, milli hâkimiyeti çoraklaştırmıştır.
…Türklük ve Türkçülük düşmanları özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dağda her yerde ama her yerde karşı çıkıp mücadele eden Ülkücü Hareket'e karşı savaş ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler…
Başbuğ için 1978, 1979, 1980 yılları birçoğunu bizzat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının Komünist çetelerce katledildiğini gördüğü, kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmediği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu yıllardır.
12 Eylül 1980 sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar. Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarındadır. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin şekillendiği mekânlardır.
Başbuğ 12 Eylül'den üç gün sonra teslim olur. Cunta tarafından tutuklanan Başbuğ, önce 1 ay Uzun Ada’da daha sonra da Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastanesi’nde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenir, 9 Nisan 1985’te tahliye olur ve beraat eder.
Tarih 6 Eylül 1987.. Yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ’a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır.
Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkanlığa seçilir… Tarih 27 Aralık 1992.. On iki Eylül'ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesini sağlayan değişiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler.
Tarih 24 Ocak 1992 MÇP'nin 4. Olağanüstü kurultayı toplanır ve partinin adını MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir.
Ve Son Türk Devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Türk Milliyetçilerine hali hazırda da Milliyetçi Hareket Partisi’ne yapılan o askeri müdahalenin izleri silinecek ve yeniden Türk Milliyetçiliği ayağa kalkacak yarın TURAN olacaktır.
12 Eylül 1980 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuş Süleyman Demirel’in başbakan olduğu hükümet görevden alınmıştır. Ülkede sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Ahmet Kenan Evren’in başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi ülke yönetimi ele almış, sabah saatlerinde televizyon ve radyodan askeri müdahalenin gerekçesini açıklayan bildiriyi yine dönemin Genelkurmay Başkanı Ahmet Kenan Evren okumuştur:
‘Girişilen harekâtın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir’.
13 Eylül 1980 tarihinde o dönem siyasi parti liderlerinden Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit Hamzakoy’a, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş ise Uzun Ada’ya sürgüne gönderilmiş siyasi parti liderlerine siyasete katılma yasağı getirilerek tüm siyasi partilerin faaliyetlerine son verilmiştir. Alparslan Türkeş, üç gün askeri müdahalenin kim ve kimler tarafından yapıldığını öğrendikten sonra 15 Eylül 1980 tarihinde kendi isteğiyle MGK’na teslim olmuştur.
TSK tarafından 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen askerî müdahalede 650 bin kişi gözaltına alınmıştır. 230 bin kişinin yargılandığı davalarda 7 bin kişi için idam istenmiştir. 517 kişiye idam cezası verilmiş; 9 Ülkücü şehidimiz darağacında hayatını kaybetmiştir. Yaklaşık 100 bin kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılanmış, 14 bin kişi ise vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
…12 Eylül Darbesi ile faaliyetleri durdurulan siyasi partiler ise 16 Ekim 1981 tarih ve 2533 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle tamamen kapatılmış böylece diğer siyasi partiler gibi Milliyetçi Hareket Partisi’nin faaliyetleri de sona ermiş ve partinin malvarlığı hazineye aktarılmıştır. Bu hadiselerle ilgili olarak Türkeş, şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
‘12 Eylül Hareketi’nin yapılmasına lüzum yoktu, ülkenin her yerinde sıkıyönetim ilan edilmişti. Bu şartlar altında sıkıyönetim müesseseleri hakkıyla görevlerini yapsaydı, terör kısa zamanda çözümlenirdi. 12 Eylül Hareketi’nin vatana, devlete kazandırdığı hiçbir şey yoktur. Türk devletinin temel felsefesi olan milliyetçiliği ezmiş, milliyetçileri lekeli ve suçlu insanlar olarak göstermiş ve Türk milletini yaşatacak düşünce olan Türk milliyetçiliğini korkulup, benimsenmemesi icap eden bir düşünce olarak insanların zihinlerine yerleştirmeye çalışmıştır…’
12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi sonrası ilk genel seçim 1983 yıllında oldu ve Milli Güvenlik Kurulu’nun onayını alan siyasi partiler seçimlere katılabildiler.
Askeri Müdahale Dönemi Hükümeti sırasında Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapan Necdet Calp Halkçı Parti’yi, Turgut Özal Anavatan Partisi’ni, Emekli Orgeneral Turgut Sunalp ise Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni kurarak olarak seçimlere katılmışlardır.
1987’de ise siyasi yasakların kaldırılması talebiyle referandum yapıldı ve yüzde 50.16 oy çokluğu ile referandum siyasi yasakların kaldırılması yönünde karar alınmasını sağlamıştır.
…Demokrasiye yeniden geçiş sürecini iyi değerlendiren Türkeş, 7 Temmuz 1983’te Danışma Meclisi Üyesi olan Mehmet Pamak’ın Genel Başkan olarak Muhafazakâr Partiyi kurmasını sağlamıştır. Ancak parti üst yöneticilerinden ve kurucular kurulundan genel başkan, genel başkan yardımcıları ve genel sekreter düzeyindeki 25 kişinin veto edilmesi üzerine MP, 6 Kasım 1983 yılında yapılan genel seçimlere katılamamıştır. MHP’nin yeniden kuruluş sürecinde ise MP’nin 30 Kasım 1985 tarihinde toplanan Birinci Büyük Kongresi çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bu kongrede MP’nin adı Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) olarak çınar ağacı görselinden oluşan amblemi ise beyaz bir hilal etrafında dokuz yıldızdan oluşan bir görsel olarak değişmiştir. Alparslan Türkeş ise 6 Eylül 1987 yılında siyasi yasakların kalkması üzerine, MÇP’nin 4 Ekim 1987’de gerçekleştirdiği olağanüstü kongrede uzun bir aranın ardından yeniden bir siyasi partinin genel başkanı seçilmiştir.
15 Nisan 1978 tarihinde Ankara Tandoğan Meydanı’nda yapılan yürüyüş ve açıklamalar 12 Eylül 1980 öncesinde Milliyetçi Ülkücü Hareketin, küresel emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı kararlı ve iktidar isteyen bir duruşu olarak sergilenmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi ile yükselen bu Milliyetçi Ülkücü Hareket, Türkiye'yi iç ve dış tehditlere karşı koruma amacını güderken ve büyük mücadeleler verirken ne yazık ki dış güçlerin desteğiyle yapılan 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi ile karşı karşıya kalmıştır.
Türk Milliyetçiğine yapılan acımasız ve son derce taraflı olan bu müdahale, Milliyetçi Hareket Parti’mizi Milliyetçi Ülkücü Hareket'i dâhilinde de Son Türk Devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatmaya hatta yok etmeye yönelik bir girişim olarak görülmüştür ve görülmektedir.
Yapılan bu müdahale ile Hedef Kızılelma Turan anlayışıyla; Güçlü Milliyetçi Ülkücü Hareket, Güçlü Türkiye mücadelesine zarar vermişler ama engelleyememişlerdir.
Dün çeşitli müdahalelerle yok edilemeyen,12 Eylül 1980’de de ‘Bir Öldük BİN DİRİLDİK’ anlayışıyla varlığını sağlamlaştıran, sabitleyen ve dünya döndükçe var olacağını gösteren Milliyetçi Hareket Partisi bu süreçte her zaman Türk Milleti ve Türk Devleti’nin yanında durarak vatanın bütünlüğünü savunmayı temel ilke edinmiştir.
Milliyetçi Ülkücü Hareket’in; Türklüğün mukaddesleri ve Türk-İslam Davası uğruna verdiği binlerce şehidin yanında, bir de Eylül’ün kırdığı solmayan ve solmayacak gülleri vardır.
Son Türk Devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin milli olmayan bir müdahaleye kurban gitmesini kutlu bir direniş ile engelleyen ve bu uğurda binlerce evladını mübarek vatan toprağının bağrına seve seve veren Milliyetçi Ülkücü Hareket, Yüce Türk Milleti’ne ve Türk Devleti’ne yirminci yüzyıldaki Ergenekon Destanı olan Çanakkale Savaşı’ndaki 57. Alay misali olmanın bedelini, hem 12 Eylül’ün zindanlarında işkencelerden geçerek ve hem de dokuz canını 12 Eylül’ün sözde adaletine vererek ödemiştir.
İlahi Kelimetullah uğruna ve Türk Devleti her zaman var olsun diye canlarını seve seve feda eden ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran’dan son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na, bütün ülkü şehitlerinin tinleri şad, mekânları uçmag olsun.
Milliyetçi Ülkücü Hareket’in Kurucu Genel Başkanı ve Türklük âleminin son Başbuğ’u Alparslan Türkeş Bey’in Ülkücü şehitler ile ilgili şu sözü; ‘Çoğu zaman rüyama girerler. Sanki resmigeçit yapar gibi gözlerimin önünden geçerler. Oruç Reis ile kol kola yürür Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen, Erdem Arabacı, Ercüment Yahnici ve Gün Sazak gibi şehitler… Uykularım kaçar. Kalkar Cenab-ı Hakka sığınır, ruhları için dualar okurum. Ercüment’im gelir aklıma, mezar bile dar gelmişti yavruma, mezara sığmamıştı. Onların ruhları bizim varlığımızın teminatıdır. Allah (C.C.) hepsinden razı olsun, mekânları cennet olsun.’ Onların bizlere ve Yüce Türk Milleti’ne ebedi emaneti olan Milliyetçi Ülkücü Hareketin sonsuza dek var olacağının teminatıdır.
Var Olsun; Milliyetçi Ülkücü Hareket,
Var Olsun; Ebedi Turan Sevda’mız.