“Altın Elbiseli İnsan” Sergisi Bağlamında Türkiye ile Kazakistan Kardeşliği ve İşbirliği
Yazan: Doç. Dr. Arman Beysenov
Çeviren: Dr. Timur B. Davletov
Kazakistanlı arkeologlar Arman Beysenov ile Bakıt Hasenova Ankara’ya 11 Eylül’de gündüz vardılar. Kavurucu güneş kadim şehri aydınlatıyordu. Ertesi günü sabahında serginin açılışı planlanmış, bir sonraki gün ise Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığında bir görüşme ayarlanmıştı. Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergi açılışından önce bir başka Kazak heyeti çalışmalar yürütmüştü. Bu heyet yanında Kazakistan Cumhuriyeti Ulusal Müzesindeki fonlardan 200’ü aşkın kültürel ve tarihi nesne getirmişti. Bu koleksiyonun merkezi yerinde ise, 1969’da Kazakistan’ın İssık şehri civarında keşfedilen Altın Elbiseli İnsan durmaktadır.
Geçici konaklama yeri olarak Ankara’nın merkezi Kızılay’da bulunan Alba Ankara Oteli seçilmiştir. Alış-veriş merkezinin tepesinde kocaman harflerle yazan “Kızılay” yolculara anında tarihi ve Türkiye ile Kazakistan’ın sahip olduğu ortak mirası anımsatıyordu. Ay tutulması esnasında kırmızı renge bürünen hilali yücelten bu isim aynı zamanda Kazakistan’daki şiir geleneğinde de çok bilinen ve tanınan bir addır.
“Kızıl” sözcüğü ise kırmızı renk anlamını verirken geleneksel Türk bilgeliğine göre hayat sevgisini, gücü ve gençliği temsil etmektedir.
Türkiye’de bulunduğumuz günlerden birinde kaldığımız otelin hemen yanında Hasan Bey adlı yaşlı bir tüccar ile karşılaştık. İşte bu esnaf bizlere simitin bütün Türkiye’de sevildiğini anlatmıştı. Ve bu buluşmanın üzerinden henüz bir saat bile geçmemişti ki, bir yandan çayımızı yudumlayıp öte yandan da heyet başkanımız Azamat Bey’in sergi ve okunacak bildiriler konusundaki nazik bilgilendirmesini dinlerken aklımızda “Kızılay” ve “simit” sözcükleri dolaşıyordu.
Önceden belirlenen plana göre bir sonraki günün sabahında sergimiz açılacaktı. Anılan etkinlik Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin tarihi binasında hazırlanmıştır. Tarihe karşı sevgi ve merak besleyen birçok insan sergimizi ziyaret etmiştir. Serginin resmi açılış törenine katılanlar arasında Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, Kazakistan Ulusal Müzesi Müdür Arıstanbek Muhamedulı, Kazakistan Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği temsilcileri, Türk ve Kazak bilimci ve araştırmacılar vardı.
Söz konusu etkinlik kapsamında Eneolit ve Bronz Çağları kapsayan Botay, Andronov ve Saka (Taldı-2, Jalaulı ve Berel mezarlıkları) gibi arkeolojik dönemlere ait nesneler sergilenmiştir. Kırıkoba ve Taksay gibi mezarlıklardan gün ışığına çıkartılan başka buluntular, ayrıca Sarmat ve Hun dönemlerine mensup nesnelerle Otrar, Türkistan ve Koylık gibi Orta Çağ şehirlerinde keşfedilen arkeolojik buluntular da ziyaretçilerin dikkatine sunulmuştur.
Kazak kültürüne ait çok sayıda süs eşyalarından oluşan etnografik koleksiyon bu sergide özel bir grup oluşturmuştur. Serginin merkezi yerine “Altın İnsan”ın giysileri konulmuştur.
Açılışın ertesi günü Kazak ve Türk bilimciler bildirilerini sunmuştur. Bu bağlamda Kazakistan ve Türkiye’den katılan bilimcilerin ikişer bildirisi okunmuştur. Almatı’dan gelen arkeolog A. Beysenov “Merkezi Kazakistan’ın Saka Kültürü”, Nur-Sultan’dan katılan B. Hasenova “Ulu Bozkır Sanatı” adlı bir tebliğ, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı arkeolog Yücel Şenyurt kurganlar kurma geleneğinin kaynakları üzerine bir bildiri okurken aynı üniversiteden İlhami Durmuş ise İskit mezarlıklarında keşfedilen materyalleri Türk halklarının kültürüyle karşılaştırmıştır. Söz konusu konferanslar büyük ilgi uyandırmış, dikkatle dinlenmiştir.
Serginin Ankara’da düzenlenmesi, bilimsel ve kültürel sempozyumların tertiplenmesi, bilimci, iktisatçı ve siyasetçilerin buluşmaları gibi etkinlikler Türk dili konuşan dünyada kardeş halkları daha da yakınlaştırmakta, sessiz arkeolojik koleksiyonlar insanları geçmişin kaynaklarına geri döndürmekte, atalarının ulu mirasıyla buluşmalarını sağlamaktadır.
Ankara’da bulundukları zaman zarfında heyetin üyeleri şehrin birçok önemli yerini ziyaret etmiş, gezmiştir. Örneğin bu kapsamda Etnografya Müzesi, Ankara kalesi ve diğer tarihi yerler dolaşılmıştır. Bunun yanı sıra sergi öncesinde araştırmacılar Anıtkabir’i de ziyaret ettiler. Bu noktada şöyle bir ilgi de kurulabilir. 22 Mayıs 1924 tarihinde Merkezi Kazakistan’da bir bilimci dünyaya gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılından kısa bir zaman sonra doğan bu çocuğa babası, yeni devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün şerefine Mustafa adını vermiştir. İşte bu çocuk yıllar sonra Kemal Akişev olarak tanınmış bir bilimci olmuş ve 1969’da dünya için “Altın Elbiseli İnsan”ın bulunduğu bir Saka kurganını keşfetmiştir.
Kazakistan ve Türkiye’yi birbirine bağlayan çok sayıda olay ve olgular mevcuttur. Dört denize kıyısı bulunan kardeş ülke Türkiye ile Kazakistan’ın ortak geçmişi vardır. Ortak gayretleri üzerinden bu iki ülke atalarımızın mirasını koruyabilir!
Kadim Türkistan’ın Yeniden Doğuşu ve Yenilenmesi
Kadim Türkistan’da meydana gelen ciddi dönüşüm ve değişim günümüzde yalnızca Kazakistan’da değil, ama aynı zamanda uluslararası seviyede ilgi çeken bir husustur. Ülkenin birçok yerinde büyük çaplı inşaatların yapılması aslında insanların hayallerini zorlamaktadır. Türk dünya görüşünün beşiğini temsil eden Türkistan günümüzde tarihi diriliş dönemini yaşamaktadır.
Özellikle bu bağlamda bu denli derin değişimlere vesile olan nedenlerden biri de TÜRKSOY tarafından kadim Türkistan’ın 2017 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak ilan edilmesidir. Bu hususu vurgulamak istiyoruz. Söz konusu bu tarihi karar Türkistan’ın gelişmesinde ilk adım olarak hiç unutulmayacaktır. Bu kadim şehir üzerine düşen sorumluluklarla başarılı bir biçimde başa çıkabilmiş, Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak kendisine yönelik beklentileri tam olarak karşılamıştır. Türkistan, Kazakistan’da yaşayan farklı ulusların zengin maneviyatını en iyi biçimde gündeme taşımış ve böylece Türk halklarının arasında da kardeşlik bağların daha da pekişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Türk Dünyası Kültür Başkenti Yılı kapsamında Türkistan 40’tan fazla uluslararası etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Film ve çizgi film festivalleri, geleneksel sanat, mizah, kitap sergileri, yazarlar, şairler, ressamlar, fotoğraflar buluşmaları, ozanların atışmaları vs. bu etkinliklerin sadece birkaçıdır.
9 Haziran 2018 tarihinde Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı, Kazak Ulusunun Önderi Nursultan Nazarbayev merkezi Türkistan’ın olduğu Türkistan Bölgesi Kuruluşuna Dair Buyruğu’nu imzalamıştır. Tam da o zaman kadim Türkistan şehrini yalnızca Kazakistan’ın değil, bütün Türk dünyasının manevi başkenti haline getirilmesine yönelik bir karar alınmıştır. Kazakistan’daki tüm bölgelere seslenen Nursultan Nazarbayev, Türkistan’ı hem orada yaşayanlar hem de konuklar için çekici, rahat ve önemli bir turistik merkez haline dönüştürülmesine dönük söz konusu bu büyük çaplı sürece paydaş olmak üzere davette bulunmuştur.
Yakın bir geçmişte Türkistan’ı ziyaret eden N. Nazarbayev “Bağımsızlığa kavuştuğumuz andan itibaren ben Türkistan’ı bir başkent olarak düşünmüştüm. Ancak bildiğiniz gibi içinde bulunduğumuz durum buna izin vermemiştir. Ancak şimdi bu şehir bir bölge merkezi haline gelmiş ve içinde yeniden diriliş çalışmaları başlamıştır. Türkistan, Türk dünyasının beşiğidir. Eminim ki kardeş Türk devletleri de bize bu konuda destekte bulunacaklardır”, demiştir.
2050’ye Kadar Gelişim Stratejisi üzerinde çalışılırken tarihi binalar ve yerler, milli kültür ve geleneksel mutfağın korunduğu Küdüs, İstanbul ve Roma gibi üç şehrin tecrübesi esas alınmıştır. Türkistan’da da bütün bu öğeler vardır. Sonuç olarak en son aşamada örnek şehir olarak, hem tarihi bina ve camilerin korunduğu ama aynı zamanda içinde yaşayanların aşağı yukarı Avrupai düşünce ve algılama tarzına sahip olduğu İstanbul seçilmiştir. Hali hazırda Türkistan’ın 2050’ye Kadar Gelişim Stratejisi taslağı onaylanmak üzere başkente gönderilmiştir. Onaylanıp geri döndüğünde ise şehrin Genel İnşaat Planı kabul edilecektir.
Yukarıdaki nedenden ötürü şimdilik inşaatlar ve imarlık çalışmaları, geçen yılın Eylül ayında onaylanan geçici plan kapsamında yürütülmektedir. Buna rağmen geçen zaman zarfında birçok şey gerçekleştirilmiş ve tüm bunlar tarih ve çağdaşlığın bir uyum içinde var olabildiği bu şehir ile gurur duyulmasına vesile olmaktadır.
Geleceğe dair muhteşem planlar
Günümüzde şehrin maneviyat ve kültür merkezi alanında kadim Türkistan’ın tarih ve kültürünü yansıtabilecek benzersiz yapıların inşaatları başlamış durumdadır. Örneğin, “Ulu Bozkır Ülkesi” (Ulı Dala Eli) adlı merkezde insanlar konar-göçerlerin eşsiz kültürü ile yakından tanışabilirler, bozkırlarda kurulan devletlerin görkemli geçmişlerini öğrenebilirler. Hoca Ahmet Yesevi Müzesi ise ibadet eden bir kişi gibi tamamen cesur bir çözüme sahip bir yapıdır. Buraya gelen ziyaretçiler müzedeki sergilenen değerli nesneler üzerinden doğu felsefesinin derinliğini keşfedebilir, bilgilerini derinleştirebilirler. Turistik danışma merkezi ise kadim mimarlık ile çağdaş teknoloji bileşimine sahiptir. Söz konusu yapı son yıllarda ciddi oranlarda artan hacı ve turistlere hizmet vermek üzere kurulmuştur. Yakın gelecekte her yıl Türkistan’ın yaklaşık 5 milyon turiste ev sahipliği yapacağı tahmin edilmektedir. Bu kapsamda bölgede şimdiden inşasına başlanan uluslararası bir havalimanının mevcudiyeti önemli olacaktır. Aynı zamanda Türkistan’da önemli etkinliklerin düzenleneceği açık hava tiyatrosu, konferans ve kongre merkezi de kurulacaktır.
Büyük İpek Yolu’nu tam olarak yansıtan Doğu Pazarı’nın inşaatı da ayrıca mühimdir. Söz konusu bu konseptte geçmiş ile günümüzün birbirine bağlanması öngörülmektedir. Bu anlamda doğu Pazarı geçmiş yüzyılların ruhunu yeniden canlandıracaktır. Orta Çağlarda Doğu’ya has bir tarzda oluşturulan satış sıraları Çin, Hint, İran, Türk vs bölmeler halinde düzenlenecektir.
Yakın geçmişte Türkistan, Dünya Birleşik Şehir ve Yerel Yönetimler Birliği üyesi olarak kabul edilmiştir. Söz konusu bu gelişmenin kadim şehrin bütün dünyada tanınırlığının artmasına katkıda bulunacağı tartışılmazdır. Şehrin yönetimi uluslararası kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmayı, yurtdışında çeşitli sergi ve yarışmalara katılmayı planlamaktadır. Bu kapsamda Uluslararası TÜRKSOY Teşkilatı ile yapılacak işbirliği kültürün korunmasına yönelik bir çalışma olacaktır.