GÜRCİSTAN TÜRKLERİNE DAİR “TÜRK-İSLAM” KONSEPTİ

09 Ağustos 2014 12:45 Rahim CAVADBEYLİ
Okunma
10043
GÜRCİSTAN TÜRKLERİNE DAİR “TÜRK-İSLAM” KONSEPTİ

 
Özet
Bu çalışma 9 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde konsept kavramı üzerine bir tanımlama çalışması yapılmıştır. İkinci bölümde çalışma alanı olarak ele aldığımız Giriş’te yer alan konseptin tanımlanmasına, oluşumuna ve gereksinimine değinilmiştir. Üçüncü bölümde Gürcistan Cumhuriyeti üzerine bilgiler sunulmuştur. Gürcistan Türklerinde millî kimlik sorunu çalışmanın dördüncü bölümünü oluştururken, bu sorunun mezhepsel ve etniksel boyutları da ele alınmıştır. Beşinci bölümde Gürcistan Türklerinin odak ülkesi hâline gelen Türkiye Cumhuriyeti ele alınmıştır. Altıncı bölümde bölgede önemli alternatif güç olarak ortaya çıkan İran İslam Cumhuriyeti incelenmiştir. Yedinci bölümde Gürcistan’la stratejik derin ilişkileri olan Rusya incelenmeye alınmıştır. Sekizinci bölümde ilk kez siyasi-coğrafi anlam kazanan “Azerbaycan” ele alınmıştır. Dokuzuncu bölümde sonuç ve değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Sözcükler: Konsept, Gürcistan Türkleri, Azerbaycan, Azerbaycancılık ve Azeri kimliği, etnik ve mezhepsel kimlik, Türk kimliği.
 
1.  Konsept’in Anlamı
Konsept “concept” Fransızca kökenli bir sözcük olup, Türkçedeki karşılığı “kavram, mefhum, düşünce, düzen” sözleridir. Konseptualizm (conceptualism)  ise kavramcılık demektir. Bir şeyin veya bir düşüncenin zihinsel soyutlanması ve tasarılaştırılmasıdır.[i]
Kavramcılık (konseptualizm) düşüncenin hedefe yönelik tasarılaştırılmış biçiminin söz olarak ifade edilmesidir. Kısacası bu çalışmada konsept, bir terim olarak herhangi bir düşüncenin tasarılaştırılması anlamında kullanılmıştır.
 
2.  Giriş
Gürcistan’da bulunduğum iki yıl boyunca (2011-2013) Borçalı, Batumi başta olmak üzere ülkenin diğer birçok il, ilçe ve hatta köylerini gezip Gürcü insanıyla tanışma fırsatı buldum. Böylece bu gezilerimde Gürcistan Türkleriyle de tanışmış oldum. Yaşadıkları kültür ve konuştukları dil itibarıyla onları kendi milletim gibi gördüm ve sevdim. Borçalı Türklerinin; dil, din, kültür ve bütün varlıklarıyla Azerbaycan’ın Karadağlısından, Muğanlısından, Sulduzlusundan ve Anadolu Türk’ünden hiç farkı olmadığını da gözledim.
Diğer Türk topluluklarından ziyade Gürcistan Türkleriyle biz Güney Azerbaycan Türklerini aynılaştıran temel etmen, karşı karşıya kaldığımız asimilasyon ayıbıdır. Aslına bakılırsa son iki yüzyılda biz Türkler kendi irademizden yoksun bırakılarak dış güçlerin siyasal ve jeopolitik çıkarlarına uygun biçimde parçalanmış hâle gelmişiz.[ii] Bu doğrultuda örnek olarak Kafkasya bölgesini ele alabiliriz.
İster Rus Çarlık döneminde ister Sovyetler Birliği döneminde olsun Kafkasya’da yaşayan nüfusun kesin çoğunluğunu Müslümanlar ve bu doğrultuda Türkler oluşturuyorlardı. Ruslar, Türkleri zayıf duruma düşürmek için fiziksel anlamda millî direniş azmini kırarak millet (Türk) ve ümmet (İslam) anlayışını yok etmek amacıyla ayrı ayrı topluluklara parçalarken yeni siyasal-ideolojik kuramlar ortaya koymuştur. Ruslar tarafından üretilen yeni siyasal-ideolojik kuramlar, birleşik Türk-Müslüman toplumu içinden bazen birbirinden farklı bazen de tam karşıt halklar çıkarmayı planlamıştır.
Buna göre de Kafkasya’da birine Azerbaycanlı, birine Revan Hanlığı’na tabi Müslüman, birine yönetimi Gürcülere verilmiş Borçalılı veya Borçalı Azerbaycanlısı, birine Dağıstanlı birine Çeçen birine Tatar birine Ahıska Türk’ü vb. deyip topyekûn yok oluşa mahkûm bırakmıştır. Bu ‘ayır buyur’ siyasetini başarıyla tatbik etmek için İslam ümmeti arasında etnik kavgalar çıkartılmakla kalınmamış, Kafkasya’da bulunan Gürcü ve Ermeni gibi Hristiyan azınlıklar da ihtilafa sürüklenerek halklar arasında düşmanlığın yaratılmasına çalışılmıştır.
 
Kafkasya bölgesi; Rusya Federasyonu’nun hâkimiyetinde olan Kuzey Kafkasya ile üç bağımsız cumhuriyetin yer aldığı Transkafkasya-Güney Kafkasya’dan oluşmaktadır. Kuzey Kafkasya; doğuda Hazar Denizi, batıda Karadeniz ve Azak Denizi, kuzeyde Maniç Nehri ve bataklıkları, güney doğuda ise Samur Nehri’nin Hazar’a döküldüğü yerden, İngur Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktaya kadar uzandığı kabul edilen coğrafi bölgeye denir. Arapların “Mavera-i Kafkasya”, Avrupalıların “Transkafkasya” ve Rusların “Zakafkasya” olarak bahsettikleri Kafkasya, Büyük Kafkas Sıradağları’nın güneyinde yer alan tarihî bir bölgedir. Siyasi ve coğrafi bakımdan genel olarak “Sirkafkasiyon (Circaucasie)” ve “Transkafkasya (Transcaucasie)” şeklinde ikiye ayrılan Kafkasya bölgesinin doğusu Asya, batısı ise Avrupa kıtaları içinde ele alınmaktadır. Genel olarak Kafkasya bölgesini, Kuzey ve Güney Kafkasya olarak ikiye ayırma eğilimi vardır.
Transkafkasya (Kafkasya ötesi) olarak adlandırılan Güney Kafkasya ülkeleri Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’dan oluşmaktadır. Kuzey Kafkasya, Kafkasya Dağları’nın kuzeyinde bulunur ve büyük kısmı Rusya Federasyonu sınırları içindedir. Burada Rusya’ya bağlı yedi cumhuriyet bulunmaktadır. Bunlar; Adigey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, İnguşya, Çeçenistan ve Dağıstan’dır. Abhazya ve Güney Osetya 2008 Harbi müdahalesinden sonra bu bölgeye dâhil edilmiştir. 23 Haziran 2000 tarihli Yasa’yla Rusya Federasyonu yedi bölgeye ayrılmış ve Kuzey Kafkasya Federe Bölgesinin adı “Güney Rusya Bölgesi” olarak değiştirilmiştir. Böylece, “Kuzey Kafkasya” terimi ortadan kaldırılıp, “Güney Rusya” terimi benimsenerek bölgenin adı Ruslaştırılmış ve bölgenin coğrafi alanı Rusya Federasyonu’nun içine doğru büyütülerek Rus nüfusun yerel halklara oranı artırılmıştır.[iii]
Bugün Kuzey Kafkasya’da bulunan Dağıstan ve Çeçenistan ile diğer Müslüman topluluklar Rusya Federasyonu içinde azınlık muamelesine tabi tutularak birçok millî ve  siyasal haklarından mahrum edilmiştir.
Konu edindiğimiz bu üç bağımsız Güney Kafkasya ülkesi Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasındaki durumu nüfus ve ekonomik açıdan tümevarımsal bir yaklaşımla incelediğimizde Gürcistan Türklerinin nasıl adaletsiz ve kötü muameleye tabi tutulduğunu görürüz.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ekonomik hacmi Güney Kafkasya ekonomisinin %90’ını oluşturmaktadır.[iv] Nüfusu ise Gürcistan Türkleri ile beraber Gürcistan ve Ermenistan nüfusunun yaklaşık iki katına bedeldir.
Gürcistan’ın batı komşusu 80 milyonluk güçlü bir Türk ülkesi ve diğer taraftan Kafkasya’nın güney komşusu olan İran nüfusunun yarıdan fazlasını yani 40 milyonunu Türkler oluşturuyor.[v] Böyle bir durumda azınlık muamelesine tabi tutulmak sizce büyük adaletsizlik değil mi!?
İster İran nüfusunun yarısını oluşturan Türkler (Güney Azerbaycanlılar), isterse Gürcistan Türk-Müslümanları olsun, her ikisi de adaletsizce yaşadıkları ülkede azınlık muamelesine tabi tutuluyorlar. Bu adaletsiz tavır, biz Güney Azerbaycanlılarla Gürcistan Türklerini birleştiren diğer önemli faktörlerden biridir.
Gürcistan Türkleri kendilerine yanlış bir algıyla etnik anlamda “Azerbaycanlı” diyorlar. Ama tarihî verilere göre bu yaklaşım ve isimlendirme tamamen yanlış ve art niyet içeriyor. Azerbaycan ve Kafkasya’da 1939 yılına kadar Türklere hiçbir yerde, hiçbir belgede “Azerbaycan dilli” veya “Azeri” milleti denilmemiş ve kaydedilmemiştir. Bütün resmî ve gayriresmi belgelerde milletin adı “Türk-Tatar”, dili ise “Türkçe” kaydedilmiştir. Hatta 1991 yılında Kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlığından sonra merhum Ebulfeyz Elçibey döneminde “devlet dili hakkında” kabul edilmiş yasada Azerbaycan milletinin dilinin “Türkçe” olduğu kaydedilmiş ve böylece Türkçe devlet dili olarak hukuki statü kazanmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Devlet Dili Hakkındaki 22 Aralık 1992 tarihli Yasa’da şöyle deniliyor: “Madde 1. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devlet dili Türk dilidir.”[vi]
Bilindiği gibi Azerbaycan’da Talış, Lezgi, Tat, Ermeni gibi çeşitli azınlıklar yaşıyor. Bunlar vatandaş olarak Azerbaycanlı, etnik açıdan ise kendi isimleriyle kabul görülüyor. Devlet istatistiklerinde ve nüfus sayımlarında da resmî olarak böyle geçiyor. Fakat ülkenin nerdeyse %90’dan çoğunu oluşturan Türk nüfusu resmî olarak Azerbaycanlı tanımlanıyor. Ülkede resmî olarak mülteci konumunda bulunan Ahıska Türkleri sadece Türk olarak tanınmaktadır.
Gürcistan’daki Borçalı Türk’ünün Gürcistan vatandaşlığını taşıdığı hâlde etnisite itibarıyla kendini ‘Azerbaycanlı’ tanımlaması yanlış ve zaman itibarıyla vahim sonuçlar doğuracak bir tanımlamadır. Türklük, nerede yaşamadığımıza ve hangi ülkenin vatandaşı olduğumuza bakılmaksızın bizim tek kimliğimiz olarak kabul görülmelidir. Bu konu sadece bir ad değişimi değildir; göründüğünden daha çok önemlidir ve bizim bir millet olarak varoluşumuz için  hayati önem taşımaktadır.
Bu çalışma; Gürcistan’da yaşayan ve kendini etnik olarak Azerbaycanlı gibi tanımlayan Türklere,  diğer Türk topluluklarına ve gayritürk Müslümanlara yönelik istatistiksel verilere dayalı bilimsel bir araştırma içeriyor.
Burada tarihsel, etnografik ve ulusal-siyasal konular genellikle Türklük zemininde ele alınmıştır. Öyle bir gün gelmelidir ki vatan deyip uğrunda ömür konulan, çalışılan Gürcistan’da, Türk-Müslümanlar bütün sahalarda kendilerine layık yeri almalıdırlar. Dilimiz Türkçenin Borçalı’da resmî bölgesel dil statüsüne sahip olmasıyla beraber Türkçenin ülke çapında kullanılan ikinci dil olması sağlanmalıdır.
Buna ulaşmak için Borçalılar başta olmakla diğer Türk-Müslümanların bütün bir toplum gibi düzenli çalışmaları gerekmektedir.
Bize göre bu birlikteliği sağlayabilecek kavram, Gürcistan’daki Türk ve gayritürk Müslümanların bütün siyasal, ulusal ve kültürel hareketini bir arada tutacak konsept, Demokratik (sosyal veya liberal) değerleri esas alan Gürcistan Türk-İslam kavramı”dır.


[i]  “Mantıkta Kavram ve Türleri” yazar: Ahmet Yaşar Göldal/ Mayıs 2014 Tarihinde şu linkten alınmıştır. http://kelimelerkavramlar.blogspot.com.tr/2013/03/konsept-nedir.html

[ii]  Yazarın başka bir incelemesi “Azerbaycan Türklüğünün Mağlubiyet sebepleri”ne şu linklerden ulaşılabilir:
 http://50000000.info/tr/?p=890 
 http://rahimjavadbayli.blogspot.com.tr/2012/04/azrbaycan-turkluyunun-mglubiyyt-sbblri.html  

[iii]  “Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetler Bağlamında Rus dış Politikası – 3”  Yazar: Ahmet Arkın Bölükbaşı / Mayıs 2014 tarihinde bu linkten alınmıştır:
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/arastirma/0521-kuzey-3.htm

[iv]  Reşad Bağırof’un “İki Sahil” Haber Ajansında 23 Şubat 2013 tarihinde yayımladığı makaleye şu linkten ulaşılabilir:
http://www.ikisahil.com/index.php/analitika/item/2076-az%C9%99rbaycan-iqtisadiyyat%C4%B1-c%C9%99nubi-qafqaz-iqtisadiyyat%C4%B1n%C4%B1n-90-faizini-t%C9%99%C5%9Fkil-edir.html

[v]  “İran ve Azerbaycan Türklerini Kapsayan Tebriz Merkezli Türk Düşünce Sistemi” üzerine çalıştığım, yayımlanmamış kitabımdan.”

[vi] Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey’in imzasıyla resmî gazetede yayınlanan Dil Hakkında Devlet Kanunu’nun Metni / bu linkten edinilebilir:
http://az.wikisource.org/wiki/Az%C9%99rbaycan_Respublikas%C4%B1nda_d%C3%B6vl%C9%99t_dili_haqq%C4%B1nda_Az%C9%99rbaycan_Respublikas%C4%B1n%C4%B1n_Qanunu_(22_dekabr_1992-ci_il)  
‘Bütöv Azerbaycan Yolunda’ Yazar: Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey / düzenleyici ve yayınlayanlar: Adalet Tahirzade ve Çingiz Göktürk/ Ankara Ecdad Yayınları 1998/  kitabın PDF sürümü bu linkten edinebilir:
 http://ebitik.azerblog.com/anbar/4420.pdf