Türk fikir hayatının büyük şahsiyeti Erol Güngör Hoca’mızın çalışmalarına bakıldığında o günden bugüne pek bir şeyin değişmediğini ve o günden bugüne kadar yaptığı çalışmaları ile bugüne yönelik çözüm önerileri getirdiğini görüyoruz. Erol Güngör Hoca’mızı zaten büyük yapan da buydu. Yani meselenin teşhisi, tespiti ve ona yönelik olarak da çözüm önerileri idi. 45 yıllık hayatına bakıldığında hayatının son yıllarında kaleme aldığı “İslam’ın Bugünkü Meseleleri” isimli çalışması bence bu açıdan çok önemlidir. Ki orada kendisini göstermeye başlayan “Yeşil Kuşak Projesi”, siyasal İslam'ın o anlamda temellerinin atılmaya başlaması ve bu tehlikeyi o dönemde görüp ona göre bu tür uyarıları ihtiva eden böyle bir çalışmayı tamamlaması çok önemli. Zira bugün Orta Doğu'daki krizlere, Türkiye'ye ve Türk dış politikasına baktığımızda genelde bu minvalde devam eden sorunların olduğunu görüyoruz. Yine, bu sorunların temelinde yatan kimlik, tarih ve şuur meseleleri buna yönelik olarak da Türk - İslam dünyasına yönelik olarak yaptığı tespitler oldukça önemli. Rahmetli hocamızın çalışmaları genel olarak “kültür değişmesi, Türk kültürü ve medeniyeti, tarih ve milliyetçilik, İslamiyet ve muhafazakârlık” konuları gibi günümüzün meseleleri çerçevesinde eserlerini kaleme alıp çalışmalar yaptığını görüyoruz. Millî kültür ve tarih şuuru, ne yazık ki bugün de kendisini başta ülkemizde olmak üzere tüm coğrafyada Türk - İslam dünyasında göstermektedir. Mevzuya bakıldığında Huntington'un çalışmaları bu anlamda karşımıza çıkıyor. “Medeniyetler Çatışması.” Bu bizi başlı başına kültür ve kimlik mevzuuna götürüyor. Dolayısıyla günümüzde var olan mücadelelerde bir kimlik tartışması var. İslam coğrafyasının hedef alınması da tesadüf değildir. Fakat şu anda yaşadığımız gelişmelere baktığımızda o zamandan bugüne kadar devam eden temel bir sorunu görüyoruz. O sorun bilgi. Rahmetli, gençlere hitap ederken “İdeoloji yerine fikir sahibi olmayı tercih ederlerse kendilerinden beklenen hizmeti yapabilirler.” diyor. Fikir sahibi olmak için de bilgi gerekiyor. Bilgi için ilgi gerekiyor. Şu an kendi ülkemiz bazında bir öz eleştiri yapmamız gerekirse bırakın bilgiyi ilgi bazında bile bir istikrar göremiyoruz. Türkiye'nin Türk dünyasına yönelik politikalarına baktığımızda çok heyecanlı bir çıkış, sonra da bir o kadar da hızla ilgide bir düşüş görüyoruz. Aradan 27 yıl geçti. 27 yılda hâlen Türk dünyasına ilgi boyutunda bizim artan ve azalan hatta gerçek manada bir tanım ortaya koyamadığımız bir durum söz konusu. Dolayısıyla krizler patlak verdiğinde Orta Doğu'daki krizler bu anlamda çok önemli. Biz krizlere yönelik olarak sağlıklı politikalar geliştirebilme noktasında çok da istediğimiz sonucu alamıyoruz. Sebebi de kendi coğrafyamıza, kendi insanımıza, kendi tarihimize yabancılıktan kaynaklanıyor. Bugün Kuzey Irak ve Suriye eksenli gelişmelere bakıldığında sanki bir Amazonlar'dan bahsediyoruz. Afrika'nın uç noktalarından bahsediyoruz. Ciddi anlamda bir envanter çalışması yok. Ciddi anlamda buradaki yerleşim birimlerine yönelik bir adlandırma yok. Kobani deyip geçiyorlar. Türkmenler sanki yeni keşfedilmiş, kayıp kabile gibi bir şey. Bütün bunlara baktığınızda elinizde somut bir bilgi de olmayınca hiçbir politika ciddi anlamda başarılı olamıyor. Bugün Orta Doğu'daki krizleri konuşurken aslında Türkiye'yi merkeze alan ve Türk - İslam dünyasının uyanışının önüne geçen projeleri net bir şekilde görüyoruz. Bölgede Batı'nın iki büyük projesi çatışma rekabet hâlinde. Saispiko'nun yüzüncü yılında İngiliz Orta Doğu’sunun yerine Amerika Büyük Orta Doğu Projesi ile aslında Büyük İsrail'i inşa etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de yine az önce bahsettiğimiz çok ince bir mevzuyu kullanıyor: Kimlik. Etnik ve mezhepsel fay hatlarını daha da kırılgan hâle getirmek suretiyle bunu yapıyor. Mısır'ın daha aktif şekilde içinde rol aldığı, Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Suudi Arabistan'ın ve Kuveyt'in desteklediği bir Arap - Kürt gücü. Bakınız Saispiko'nun temel mantığı bölgedeki dinamiklerle ve ”böl ve yönet” bağlamındaki o temel anlayışla hâlen devam ettirilmeye çalışılıyor. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye bölgedeki Kürtler ve Araplarla bu sefer karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Bölgede Türkler, Kürtler ve Araplar nezdinde yeni bir çatışma süreci hazırlanıyor. Burada temel nokta Türkiye.