DELİBAŞ MEHMET İSYANI VE BÖLGEDEKİYANKILARI-II
Abdullah EKEN
İlk bölümü Devlet Dergisi’nin bir önceki sayısında (Yıl: 14, Sayı: 469, Ocak-Şubat 2017)yayımlanan araştırmamızın bu bölümüne Delibaş Mehmet’in öldürülmesi ile ilgili tarih sayfalarına geçmemiş üç anıyı eklemek istiyorum.
Arzının Abdullah Anlatıyor
Arzının Abdullah olarak bilinen Abdullah Bey, Karaman Kâzım karabekir ilçesindendir. 1970’li yıllarda Arzının Abdullah'ın eşi Ayış teyze henüz yaşıyordu. Akrabalık bağı dolayısı ile bazı günler onunla beraber olurduk. Ona zaman zaman eşi ile ilgili anılarını anlattırırdım.
Onlar 1920’li yıllarda bugünkü Karabekir (Kasaba-Gaferiyat) Sığırcı Çiftliği'nde oturuyorlar.Hem çiftçilik hem de hayvancılık yapıyorlar. İkamet ettikleri Sığırcı Çiftliği tarihî bir yerdir. Benim de tüm dayılarım ve tek teyzem orada otururlardı.Vaktiyle bölgede sığır adlı hayvanların adını aldığını köyün yaşlılarından duymuştum. Burası tarihî bir bölgedir. Yer yer oluşan bazı çöküklerden o bölgenin de yer altı şehrine sahip olduğu anlaşılmakta. Çöküklerin oda oda olduğu ve yollarla odaların birbirine bağlandığını bir çöküğe inerek görmüştüm.Bu çöküklerden insan kemikleri ile zaman zaman cam süs eşyaları, kadın bilezikleri gibi, çanak çömlek parçaları çıktığı görülmüştür.
Sığırcı Çiftliği bölgede Karadağ adı ile bilinen sönmüş volkanın eteğindeki ovanın tam ortasındadır. Dağın eteğinde Dinek, Mandason İstasyonu, Karalgazi ve Eminler gibi köyler bulunmaktadır.
1900’lü yıllarda Sığırcı Çiftliği'nin de kalabalık bir köy havasında olduğu bilinir. Yakın zamana kadar burada pek çok insanın yaşadığı söylenir.
Arzının Abdullah'ın ailesi ve eşi de Osmanlının çöküş yıllarında buranın sakinlerindendir.
Ayış teyze 1970’li yıllarda 80 yaşın üstündeydi. Yaşını sorduğumda;
- Ne bileyim hay kuzum. Dedi. Yeşil gözleri çilerdi. Devamla o zaman iki çocuğum vardı biri emzikte diye konuştu. Bir soluklandıktan sonra devam etti konuşmasına:
Bir geceydi. Yaz günüydü. Geceydi amma ayın şavkı vardı. Gecenin hâlinde kapı pat pat vuruldu.Dinledim. Abdullah'ın sesi olduğunu anladım. Hemen kapıyı açtım. İçeri hızla girdi. Telaşlıydı. Atı kapının önündeydi. Ötede iki karartı daha vardı. Onlar içeri girmedi.
Abdullah’ın elinde bir kıl torba vardı. Kapının ardına pat diye bıraktı.
- Çabuk sofra kur torbaya bakma dedi bana. Bir iki ekmek ve yumurta sıdırtması hazırlayıp sofraya koydum. O yerken merakımdan torbaya gizlice bir baktım ki kanlı bir kesik baş.Valla gorktum guzum. Acele yedi. Kalktı "Biz gidiyoruz." dedi. Atlara bindiler gecenin köründe uzaklaştılar. Arkalarından;
- Nereye gidiyorsunuz diye seslendim.
Karaman mı dediler, Mandason mu, Karalgazi mi? Pek anlayamadım valla…[1]
Aynı olayı Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz’ın Babası Anlatıyor
M. Asil Yılmaz Hoca'nın ailesi de o yıllarda (1920'li yıllar ve hâlen) Kâzım Karabekir(Gaferiyat/Kasaba) ilçesinin çiftliği ya da köyü durumumda olan Karalgazi(Kıralkızı) köyünde yaşamaktadırlar.
Bir yaz gecesiymiş. Hem de mehtaplı bir yaz gecesi, gece geç vakitte kapıları çalınır.Asil Hoca'nın dedesi Abdullah Efendi kapıyı açar ki karşısında Arzının Abdullah ve iki atlı daha. Bunlardan biri Çerkez Murat öteki de Karadağ yöresi eşkıyasından Billeç namlı eşkıya. Gecenin umulmadık misafiri odaya buyur edilir. Arzının Abdullah'ın elinde kıldan yapılmış bir at torbası var. Ev sahibi sormadan içindekinin Delibaş'ın kafası olduğunu söyler. “Abdullah Hoca, Delibaş'ını öldürdük ve kellesini kesip getirdik.” derler.
M. Asil Hoca'nın dedesi aklı eren, yörenin akıl danıştığı kültürlü bir zatmış. Eşkıya üçlüsü ev sahibine akıl danışmaya veya ev sahibinden akıl almaya gelmişler. Bir ara Arzının Abdullah:
- Şimdi biz neyapalım? Bu beladan nasıl kurtulacağız? diye sorar.
Ev sahibi AbdullahEfendi;
- Hemen Karaman'a gidip kafayı hükûmete teslim edin Mustafa Kemal Paşa sizin için af çıkaracak,kurtulursunuz, diye öğüt verir.
Gecenin hâlinde hazırlanan yoğurt ve yumurtadan ibaret köy yemeğinden acele ile biraz yedikten sonra ev sahibine eyvallah! deyip atlarına binerek yola koyulurlar.
Mandason trenistasyonu köyün yakınındadır. İlk gelen trenle ya da atlı olarak sabaha Karaman'a ulaşırlar. Ve Delibaş'ın kesik başını hükûmete teslim ederler.
Kanlı kellenin hükûmet önünde bir gün asılı bekletildiği söylenir. Delibaşı'nın kesik başı ertesi gün Konya'ya ulaştırılır. Konya'da o yıllar yayımlanan ulusalcı Konya Toksöz gazetesinin yazdığına göre 31 Ağustos 1921 günü Konya Valiliğine teslim edilen kesik baş Hükûmet Konağı önünde bir gün askıda tutularak ibret için halka teşhir edilir.[2]
Kâzım Karabekir Halkı Anlatıyor
Delibaş Mehmetisyan hazırlıkları yaptığı ilk günlerde Konya ve havalisi köylerini köy köy dolaşarak,“din, iman, Allah, Peygamber, padişah, halife” adına asker toplamaya başlar. Bu amaçla Karadağ yakınlarındaki Türkmen ve Çerkez köylerini yakınları ile birlikte dolaşmakta ve eli silah tutanları ardına takmaktadır.
Yolculukları sırasında Dinek köyü yakınlarındaki ovadan geçerken koyunlarını otlatan zavallı bir çobanla karşılaşırlar. Delibaş'ı silahını yeni almıştır. Silahını bu garip çobanda denemek ister. Acaba çobanı kaç kurşunla öldürebilecek?
Çeker silahını,yanındakilerin ve üç günlük evli çobanın yalvarmaları kâr etmez. Çoban Delibaş'ın elini ayağını öpse de ona köle kul olsa da nafile Tetik düşmüş çoban kanlar içinde yere yığılmıştır. Yanındakiler;
- Ağa iyi yapmadın......
Kanlı yola devam edilir.
Gel zaman git zaman Delibaşı Refet Bey'in kılıcından kelleyi kurtardıktan sonra; önce Fransızlara; sonra da Yunanlılara sığınarak hainliğini ispatladıktan sonra Konya'ya ikinci dönüşünde aradığı desteği bulamayınca yine ova tarafına, Dinek taraflarına yolunu düşürür.
Bu civar köyleri arasında umutsuz ve asabi dolanırken, Arzının Abdullah'ın silahından çıkan kurşunların öldürücü darbesi ile cansız düştüğü yer, tarihin garip bir tecellisi midir? Çobanı, üç günlük evli garip çobanı vurup öldürdüğü yerin ancak 5 m uzağındaymış.
Ne demişler? Alma mazlumun ahını.[3]
Konya İsyanı’na Dair Bazı Notlar
Delibaşı'nın Konya'yı bastığı sıralarda bir asi grubu da yakın olması dolayısı ile Meram’ı ardından devamla Sille kasabasını basmışlardır.
Meramın basılması ile nahiye müdürü kaçarak asilerin ellerinden kurtulmuştur. Aynı gün nahiye meclisi azasından Mustafa Ağa, müdür vekilliğine seçilir. Meram’ı basan asiler camideki silah ve cephaneyi yağmalarlar. Cevdet Bey ve Mustafa Ağa bazı cephanenin eşkıya eline geçmemesi için bağlara ve bahçelere saklamışlardı.İsyandan sonra gizleye bildikleri 30 silah ve 10 sandık cephane ulusal kuvvetlere teslim edilir.
Sille halkı ise isyana katılmamıştı. Hatta asilerden kaçan bazı subay, polis, memur ve halktan kişileri saklayıp canilerin zulmünden kurtarmışlardır.
Delibaşı en fazla Hotamış kasabası halkını kandırmıştır. İsyandan pişmanlıklarını ve kandırıldıklarını ifade etmişlerdir.
Ilgın’da İsyan Günleri
Konya isyancılardan kurtarıldıktan sonra; ilk isyan hareketleri Ilgın ve Karaman'da görüşmüştür.
Ilgın'da ilk isyan Çığıl kasabasında görülmüştür. Bu isyanı Jandarma Alay Komutanı Süreyya Bey bastırdıktan sonra ikinci bir kalkışma olmuşsa da Karahisar'dan gelen Hoca Şükrü Efendi, 60 piyade, bir top ve iki makineli tüfekten ibaret bir kuvvetle Çığıl kasabasına girer. Fakat şiddetli yağmur nedeni ile topları kullanamamaları nedeni ile geri çekilmek zorunda kalır.
Bunun üzerine sayıları 700'ü geçen asiler Ilgın'ı işgal ederler, Müddei umumi (Savcı) NecipBey ile Yüzbaşı Osman'ı şehit ederler. Ilgındaki muhacirlerin ve Kuva-yı Miliyecilerin evlerini yağmalarlar.
Ilgın isyanına Ilgın’daki azınlıklar da katılmışlardı. İsyandan sonra isyana katılan azınlıklar sıkıyönetim mahkemesince idama mahkûm edildiler. Ilgın daha sonra Afyon'dan gelen Osman Bey (Kasap Osman) kuvvetleri tarafından asilerin elinden alındı. Önce asilerin tahrip ettiği demir yolu tamir edilerek ulaşıma açıldı.Elebaşılardan Tavgeneli Halil öldürüldü. İhtiyat Zabiti Mehmet Efendi, Levazım Reisi Şevki Efendi, jandarma komutanlığı yapan Nahiye Müdürü Nihat Bey'i öldüren Bolcaklı Abdi yakalandı. İdam edildi.
Neticede 22 Ekim1920 tarihinde Refet Bey Ilgın'a girerek asilere son darbeyi vurdu. Ilgınİsyanı'nın bastırılmasından sonra Divan-ı Harp Kararı ile 51 kişi idam edildi.Ayrıca Kasap Osman'ın kurduğu mahallî Divan-ı Harp ile 200 kişinin idam edildiği de söylenmektedir.
Kadınhanı’nda İsyan Günleri
Konya Baskını'ndan sonra 30-40 kişilik bir grup 8 Ekim 1920 günü hücum ederek Kadın hanı ilçesişehir çarşısını basarlar. Ardından askerlik şubesine girerek talan edip evrakları ve mührü alırlar. Bu soygundan sonra asker alım şubesi bir bildiri yayımlayıp;
“Kadın hanı askeralım şubesinde yapılan hiçbir evrakın muteber sayılmayacağını…” duyurur. Sonra Ilgın'dan gönderilen müfreze isyancılardan ve asilere yardım eden köylülerden70 kişiyi yapılan müsademeden sonra yakalarlar. İsyan bastırıldıktan sonra da154 kişi asilere işbirliği yaptıkları için yakalanıp Divan-ı Harbe verilir.Cezalarını çekerler.
Karaman’da İsyan Günleri
Konya Baskı'nının ikinci günü asiler Karaman-Konya hattını keserler. Delibaşı Mehmet sadık adamlarından Hotamışlı Hacı Bekir Yaylası'ndan Topal Mevlüt’e yüzbaşı rütbesi vererek bir miktar asi ile Karaman'a gönderir. Topal Mevlüt adamları ile Karaman'ın Pınarbaşı kasabasına gelir.
Asilerin Pınarbaşı’nda topladıkları sırada Karaman Kaymakamı Hayri Bey durumun tehlikeli olacağını sezerek Dâhiliye Vekaleti'ne durumu bildirir. Ayrıca Adana ve Silifke ile Zeyve kasabasından telgrafla yardım ister. Daha sonra da Kaymakam Hayri Beyelde mevcut inzibat kuvvetleri ile halktan oluşturduğu milis kuvvetler ile şehrin önemli noktalarını tutar. Bunlara ilaveten, 5 Ekim 1920 günü Adana'dan Sarı Bey yönetiminde bir top ve bir mitralyözden ibaret 200 kişilik bir kuvvet Karaman'a gönderilir.
Kaymakam Hayri Bey halkın asilerle birleşmesini önlemek için faydalı olacağı umuduyla Müftü Hadimizade Mustafa Efendi'ye imzalattığı bildiriyi yayınlar.
Şehirde yeteri kadar kuvvet olmasına karşın maalesef sağlam bir koruma tedbiri alınamadı. Durumdan muhbirler aracılığı ile haberdar olan Pınarbaşı’ndaki asiler 5 Ekim sabahı Karaman yakınlarında bulunan Ağa Değirmeni’ne kadar geldiler. Asiler Pınarbaşılı Asım'ın komutasındaydılar.
Asiler sabah saatlerinde şiddetli bir çarpışmadan sonra şehre girdiler. Şehre giren asiler önce Hükûmet Konağı’nı işgal ederler. Buradaki jandarmaların silahlarını alarak onları hapsettiler. Askerlik şubesini basıp cephaneyi yağmaladılar. Silah deposunda tek top ve mermi bırakmadılar. Bundan başka Silifke'ye gönderilecek 200 tüfekten de 30 kadarını almışlardı. Devamla asilere katılan bir kısım halkla birlikte hapishaneyi boşaltıp, birçok hırsız, katil ve eşkıyayı serbest bıraktılar.
Milletvekili Arif Bey’in evi başta olmak üzere, Karaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı MehmetBey'in evlerini yağmaladılar. Sarı Bey kuvvetleri ile çarpıştılar. Sarı Bey istasyon tarafına çekilmek zorunda kaldı.
Asiler Karaman'a tamamen hâkim olduktan sonra tıpkı Konya'daki gibi yeni bir hükümet kurdular.Eski Hürriyet ve İtilaf Fırkası Başkanı Hadimli Mustafa Asım'ı kaymakamlığa,Çerkez Yakup'u mal müdürlüğüne, eski hükümlü Nuri Efendi'yi jandarma komutanlığına, affa uğrayan eski zabıt kâtibinin kardeşi Refik Edendi'yi umumi savcılığa getirdiler. Bu atamalardan sonra Zeynel Abidin'in yeğeni olan bir eşkiyanın yaptığı dua üzerine şehirde yağma hareketine başladılar.
Asilerin çapulculuğu sırasında Millî Kuvvetlerin Konya'ya geldikleri haberi kulaktan kulağa dolaşmaya başlamıştı.
7 Ekim 1920 günüPozantı'daki 41. Fırkadan 500 kişilik bir piyade taburu, iki makineli ve bir cebel toptan oluşan kuvvetin öncü birliği Karaman yakınlarına ulaştığında başta Arzının Abdullah ve asilerin önde gelenleri halkı kışkırtarak Kuva-yı Milliye birlikleri ile savaşa çağırıyorlardı. Yedek Subay Öğretmen Mehmet Rauf Efendi de çapulculara komutanlık yapıyor, memurları tehditle cepheye sürüyordu. Buarada 41. Fırkanın öncü birliği asilerle ilk çatışmada 10 asker kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Arkadan gelen esas birliğin komutanı Sedirler(Sıdrova) tarafına karargâhını kurduktan sonra Müfreze Komutanı İsmail Bey asilerden şehrin teslimini istedi. Asilerin karşı koyması üzerine birliğine taarruz emri verir.
Üç saat süren çatışmadan sonra Ali Bey idaresindeki süvariler Karaman'a girerler. Süvarilerin şehre girmesi ile asilerin elebaşıları Mustafa Asım, Refet, Nuri, Zengenli Hüseyin, Kasabalı Arzının Abdullah kaçarak kurtuldular. Kaçamayan asiler yakalanarak hapsedildiler.
9 Ekim günü Karaman'a giren Refet Paşa şehri tamamen asilerden temizledikten sonra Mahalî Duran-ı Harp Mahkemesinin kurulmasını sağlar. Refet Bey Adana'dan gelen birliğin bir kısmı ile Silifke'ye doğru geçtikten sonra bir kısım asilerin toplanarak bazı köyleri yağmalamaya başlamaları üzerine yapılan çatışmada eşkıya başı Topal Osman öldürülür ve Karaman'da sükûnet sağlanır. (20 Ekim 1920).
Olayların sonbulması üzerine Refet Paşa 12. Kolordu Komutanlığını yaptığı faaliyetlerle ilgili bilgilendirmek için şu raporu düzenler:
“12 Ekim 1920günü Bıyıklı Sarıoğlan adlı tepede, toplanan 500 kadar Bozkır, Hadım, Aladağ asileri ile çarpışılarak adı geçen hat ele geçirildi. Asiler perişan bir durumda kaçtı. Önemli elebaşlarından Topal Ahmet (Osman) öldürülenler arasındadır.
Son olarak Karaman'ın Pınarbaşı, Gündere, İlisıra ve Kasaba bölgesini de asilerden kurtaran Pozantı Müfrezesi 13 Ekim günü Koçaş'a ulaşır.”
Karamanda 9 Ekim1920 günü kurulan Mahallî Divan-ı Örfi faaliyete geçerek yakalanan asilere çeşitli cezalar verdi.
Yakalanan iki kişi idam edilir. 16 kişiye müebbet kürek cezası verilir. 8 kişiye de geçici kürek cezası verilir. Bunların Diyarbakır'a gönderilmesi kararlaştırılır. Ayrıca otuz kişide Doğu Cephesine sevk edilir.
Karaman ve çevresinde sükûnet tamamen sağlandıktan sonra, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa 15 Ekim 1920 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına Karaman ve civarında sükûnetin sağlandığı konusunda aşağıdaki raporu gönderir.
"Refet Beyfendi şimdi Bozkır havalisinde tedibatla meşguldür. Esna-yı hareketinde eğer icap ederse kendisinin Konya vasıtası ile malumat vereceğini ve namına gelecek telgrafların Konya'da alıkonulmasına söylemiş olduğunu Konya'dan bildirmiştir.Beyşehir ve Seydişehir’deki usatın dağıldıkları mahallinden bildirildiğine nazaran Bozkırdaki tedibata muvaffakiyetle ilerlediği anlaşılmaktadır. Konya,Akşehir, Ilgın, Karaman, Koçhisar, Karaağaç mıntıkasında sükûnet avdet etmektedir. Ali Fuat Paşa, Batı Cephesi Komutanı”
Sıra İstiklal Mahkemesinin faaliyetine gelmişti. 4 Ekim 1921 günü Karaman'a gelen Konya İstiklal Mahkemesi, Karaman'da halkı isyana teşvik edenler için idam kararı aldı. Bu kararla ilgili olarak; Mehmet oğlu Mustafa, Hacı Ahmet oğlu Mevlüt ve Yukarı Kızılca köyünden Abdullah oğlu Osman Çavuş idam edildiler.
Burada isyanla ilgili olarak halk arasında yıllardır söylenip duran iki anıdan söz edeceğim.
[1] Derleyen: A. Esen. Anlatan: Arzının Abdullah'ın eşi AyışTeyze, 1976.
[2] Anlatan: Prof. Dr. M. Asil Yılmaz.
[3] A. Eken, Kazım Karabekir Halkından derlenmiştir.