DELİBAŞ MEHMETİSYANI VE BÖLGEDEKİ YANKILARI-I
Abdullah ESEN
Osmanl İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı sonunda yenik sayılarak Mondros Mütarekesi’ni imzalamaya zorlanmıştı. Mütareke, 30 Ekim 1918 günü Limmi Adası'nın Mondros Limanı’nda İngiliz Agamemnon zırhlısında imzalandıktan sonra,Osmanlı vatandaşları artık huzur ve güvenliğin geleceğini umuyorlardı. Bundan böyle yaralar sarılmalı, savaşlar sona ermeliydi.
Ama bir zaman sonra görüldü ki düşman acımasızdı, düşman haindi. Yıllar önce hazırladıkları Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalama planlarını uygulamaya başlamışlardı bile.
Halk beklediği huzur ve güvenliğin gelmediğini, aksine daha kötü günlerin gelmekte olduğunu görünce bölgesel olarak da olsa mücadele ve kurtuluş çareleri aramaya başlayacaktı.
Konya halkı da bu arayış çabaları içinde gönüllü olarak Millî Mücadele’ye katılmış örgütlenerek Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk gibi Kuva-yı Milliye yanlısı direniş örgütlerini kurmuştu.
Kuva-yı Milliye’nin bu kuruluş yıllarında Konya'da yayımlanmakta olan Kuva-yı Milliye'yi ödünsüz ve büyük bir inançla destekleyen Öğüt gazetesi ve onun kahraman yazarları Konya halkını devamlı aydınlatıyor, işgal edilen vatan parçalarında düşmanın yaptığı zulümleri heyecanlı bir üslupla Konya halkına aktarıyorlardı.
Ne yazık ki oyıllarda Konya'da Cemal Bey adlı amansız Kuva-yı Milliye düşmanı bir vali bulunuyordu. Bu vali her türlü baskı yaparak Konya'da alevlenen Kuva-yı Milliye ateşini söndürmek istiyordu. Buna rağmen Konya halkı M. Kemal Paşa'nın Samsun'açıkmasını, Amasya, Erzurum, Sivas Kongrelerinde aldığı kararları candan ulusal bir heyecanla destekliyor, kurtuluşun sadece ve sadece silahlı mücadele ile olacağına inanıyordu.
Vali Cemal Bey'in yandaşları vasıtası ile yaptığı yıkıcı faaliyetleri ayrıca İtilaf Devletleri'nin sırf yalan ve kaba gücü dayalı 5. Kol faaliyetleri, Kuva-yı Milliyeci Konya basınının kahramanca mücadelesi sonunda etkisiz kalıyordu. Bu durum karşısındadaha fazla dayanamayacağını anlayan Vali Cemal Bey Konya'yı terk etmek zorunda kalacaktı. Cemal Bey'in kaçmasından sonra Millî Mücadele yanlısı Suphi Bey Konya'ya vali olarak atandı.
Yine Konya'da yayımlanan Babalık gazetesi de o günlerde İzmir'in işgali ile Yunanlıların Müslümanlara yaptıkları zulümleri ve idam ettikleri Müslümanları halka duyurarak ulusal heyecanı canlı tutuyordu.
Bu arada I ve II.İnönü Zaferlerini Babalık ve Öğüt gazeteleri yeni ilavelerle halka duyurmuştur.Halkın bu ulusal zaferler karşısında duyduğu heyecanı Öğüt Gazetesi "Dün Konya halkının aşağıdaki sözlerini de “Gidi Yunanlı seni, İşte böyle, yakyık sonra kaç eeee biraz da dur payım alasın.” sütunlarına almıştı.
Sakarya Zaferi ile ilgili gazete haberleri Konya'yı iyice coşturmuştu.
Konya halkının Millî Mücadele’ye kazandırılmasında başta Öğüt ve Babalık gazetelerinin Kuva-yı Milliye yanlısı yayımlarının yanında. Kuva-yı Milliyeci din adamlarının da büyük etkisi olmuştu. Mesela aslen Sivaslı olan Ali Kemali Hoca Vali Cemal Bey'in tüm engellemelerine rağmen Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Konya'da şubesini açacak ve “kurucu başkan” olacaktı.
Ali Kemal Hoca;Konya'yı işgal eden İngiliz ve İtalyanlara karşı halkı protestoya, silahlı mücadeleye çağırır ve yapılan Konya Mitingi’nde de nutuk söyleyerek halkı heyecana gark eder. Mitingde en başta yürür. Ali Kemal Hoca memleketin kurtuluşunu görmeden hakkı rahmetine kavuşur.
Konya'da Kuva-yı Milliye konusunda etkili olan isimlerden biride Şeyh Sunusi'dir. Şeyh Sunusi1922 yılının 12 Temmuz’da Konya'ya gelmiş. Konya İstasyonu’nda kalabalık bir yönetici ve halk topluluğu ile karşılanmıştır. Konya halkı bu aziz misafirlerine ilgi gösterip saygı duymuştur. Samimi, Müslümanların birlik içinde bulunmaları için çalışmıştır.
Babalık ve Öğüt gazeteleri ve din adamlarının yanında Konya'da bulunan Rum ve Ermen iazınlıkların İzmir'in, Konya ve Antalya’nın işgalleri sırasında şımararak yıkıcı çalışmalara başlamaları da Konya'da Kuva-yı Milliye ruhunun doğmasında etkili olmuştur.
I. Bozkır İsyanı (28 Eylül-6 Ekim 1919)
Konya halkı gerek basının gerek vatansever din adamlarının, gerek azınlıkların gerek İzmir,Antalya, Konya gibi vatan parçalarının işgallerinin etkisiyle, vatansever duygularla başta Kuva-yı Milliye saflarında yerini almıştı.
Fakat bu sure içinde Konya'nın Bozkır ilçesinde eski İttihat ve Terakki taraftarlarının Kuva-yı Milliye teşkilatını kurmaları ve bu yolda halkı kazanma çalışmaları,ilçede bazı kesimlerle rahatsız etmiştir. İttihat ve Terakkicilerin yeniden iktidara gelmelerini önlemek amacıyla halka çeşitli propagandalar yaparak ilçede aleyhtar bir kitle oluşturmuşlardır.
Bozkırdaki İttihat ve Terakki Partisine tepki olarak oluşan halk topluluğu, Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarının, Teali İslam Cemiyeti mensuplarının, Vali Cemal Bey ve Nakşibendi tarikatı Şeyhi Zeynel Abidin Efendi ve yeğeni Şeyh Ziya; Vali Cemal Bey'in şehri terk etmesinden bir gün sonra 1919 yılının 28 Eylül’ünde 1.000 kişilik silahlı silahsız bir kalabalık bir köylü grubu başlarında Kurtoğlu Musa, Bademlili Hacı Halil ve Gürel Çavuş olduğu hâlde Bozkır'a girerler,jandarmaların silahlarını alırlar, cephane deposunu basıp oradaki silah ve cephaneye el koyarlar Topçu Teğmen İzzet Bey’i ve bazı subayları esir ederler.Ayrıca Beyşehir’den gönderilen süvari alayının bir bölüğünü de esir alırlar.
Olay üzerine Albay Refet Bey 1919 yılının 30 Eylül günü Konya'ya gelir ve asilerle anlaşma yapılır. Buna göre asiler ele geçirdikleri silahları teslim edecekler ve esir subayları serbest bırakacaklardı. İsyan 6 Ekim 1919 günü böylece sona ermiş oldu. Bu sekiz gün süren kalkışma tarihimizde I. Bozkır İsyanı adı ile anılır.
II. Bozkır İsyanı (21 Ekim-4 Kasım1919)
Birinci Bozkır İsyanı’ndan sonra onlar 21 Ekim 1919 günü yeniden ayaklandılar. Bu kalkışma 4 Kasım 1919 tarihine kadar devam etti. Bu isyanın sebeplerinden biri Damat Ferit hükûmeti yerine kurulan Millî Mücadele taraftarı Ali Rıza Paşa hükûmetinin kurulması ve muhtemel ayaklanmalara karşı Konya da bazı tedbirlerin alınmasıdır.
Ayrıca Konya isyanlarının tamamında İngiliz Muhipler Cemiyeti üyelerinin İslam Teali Cemiyeti üyelerinin, Nakşibendi tarikatı Şeyhi Zeynel Abidin Efendi’nin, Papaz Frew'nun etkileri bulunmaktadır.
Refet Bey'le yaptıkları antlaşmalara uymayan isyancılar ellerindeki silah ve cephaneyi hükûmete teslim etmemişlerdi. İsyan sahasını genişletmek ve kendilerine destek bulmak için Hadim, Alibey Hüyüğü, Akviran ve Karaman'da da propagandaya başladılar. Kürtoğlu Musa, Zeynel Abidi'nin yeğenleri Hoca Abdullah, Hoca Sabit, Hoca Abdulhakim, Avdan köyünden Hacı Osman, Sinekli Şükrü, Bozkırlı Hüseyin, Apa köyünden Hacı Hasan, Hacı Hüseyin vb. isyanın içinde idiler.
Bu yıkıcı faaliyetleri üzerine Afyon'dan Arif Bey komutasında Karakeçili Müfrezesi Seydişehir’e gönderilir.
Bu arada Zeynel Abidin Efendi'nin emri üzerine Kürtoğlu Mustafa, Hacı Abdullah, Hoca Sabit hükûmete (kaymakamlık binasına) gelerek; “Bozkır İsyanı’nı bastırmak için Çınarlık’a gönderilen bütün kuvvetlerin çekilmesini" isterler. “Eğer istekleri kabul olmazsa Kuva-yı Milliye’ye karşı harekete geçeceklerini”söylerler. Kaymakam, “yaptıklarının doğru olmadığını” söylediyse de ikna olmadılar. Bunun üzerine vilayete telefon ederek isteklerini bildiren asiler,vali vekili olan Vehbi Efendi'nin ret cevabı vermesi üzerine, “Padişahın emri gelip (gidip) bunları vurmaktır.” diye bağırmaya başlarlar. Ve sonra telgraf hatlarını keserler. Ardından 3.000 kişilik bir kuvvetle Akkise köyünü işgal ederler. Soygun ve talan yaparlar.
Burada halkı kendilerine katılmaya zorladılar. Seçilen nasihat heyetini de dinlemeyen asiler Akkise yakınlarında Arif Bey kuvvetleri ile çatışmaya girdiler ve dağıldılar.
Bu arada isyanın Çumra, Hatunsaray, Alibey Hüyüğü’ne sıçradığı görülür. Yapılan olumsuz telkinler dolayısıyla firar eden askerler yüzünden Çumra-Hatun saray ve Alibey Hüyüğü’ne asker gönderilemez. Ama bu arada bazı asilerin Delibaş Mehmet’in etrafında toplandıkları haberi duyulur. Arif Bey'in harekete geçerek Apa köyü yakınlarındaki isyancıları bozguna uğratması üzerine (28 Ekim 1919) Delibaş’ın etrafındaki isyancı artıklarında kaçtıkları görülür.
Bu sırada asilerden bir grup Çumra’ya gitmekte olan Millî Kuvvetleri pusuya düşürürler.Asıl Bey eksikliklerini tamamlayıp asilerin üzerine yürüyerek Dinek bölgesinde askerin varlığını ortadan kaldırır. (2 Kasım 1919)
İkinci Bozkır İsyanı olarak bilinen bu isyan 20 gün sürdü, isyan esnasında asker Bozkır’a bir saatlik mesafeye kadar tüm telefon tellerini kestiler, işgal ettikleri yerlerde Millî Mücadele’ye taraftar olanların evlerini, yağmaladılar onlara işkence ettiler. Bozkır Askerlik şubesini, dükkânlarını, genel karakolunu, cephaneliği,barut haneyi yağmaladılar.
Bu ikinci isyanın bastırılmasında ulusal kuvvetler 5 şehit 3 yaralı verdi. İsyancıların kaybı ise 30 ölü 30 yaralı şeklindedir. Sonunda 132. Alayın 1. Taburu Bozkır’da bırakıldı.