AVRUPA VE BALKANLAR’DA TÜRKÇE YER ADLARI

05 Ağustos 2024 11:57 Bünyamin Nami TONKA
Okunma
169
AVRUPA VE BALKANLARDA TÜRKÇE YER ADLARI

AVRUPA VE BALKANLAR’DA TÜRKÇE YER ADLARI
Bünyamin Nami TONKA

Türklerin tarih sahnesine çıktıkları günden bugüne kadar yaşadıkları yerlerin Türkistan'la ilintili olduğu her yer Turan coğrafyası olarak adlandırılır. Turan, batıda Paris ovalarından doğuda Büyük Okyanus’a kadar, kuzeyde Kuzey Kutbu’na ve güneyde Hint Okyanusu’na kadar olan coğrafya kapsar. Bilinen tarihin ilk yıllarından itibaren Türkler, küçük gruplar hâlinde de başka coğrafyalara gitmişler ve oralarda da farklı devletler kurmuşlar veya o devletler içinde önemli görevleri üstlenerek başarılı işler yapmışlardır. Bu küçük gruplar için günümüzde ilgi duyan ve bu kişileri, grupları veya toplulukları dile getirenleri görmek mümkün değildir. Bu da bizim büyük bir noksanlığımızdır. Bunlar Mısır'da var olan Türkler, Cezayir'de var olan Hanefi mezhebine sahip olan ve nüfusun %30'unu oluşturan kişilerin tamamı bizim insanlarımızdır. Osmanlının Ace Sultanlığı’na gönderdiği Türk askerlerinin çocukları, Timbuktu'ya giden Hocaefendilerin çocukları, Çad' a giden askerlerimiz, Sudan, Eritre, Yemen gibi ülkelere asker olarak giden Türklerin orada yerleşmesiyle oluşan gruplarla da pek ilgimiz yoktur. Turan coğrafyasının kıyısında bulunan ülkelerde de Türklerden kalan gruplar, cemaatler ve topluluklar vardır. Yine, hür olmayan topluluklar olarak da Keşmir' de, Nepal'de, Bhutan'da da Türkler vardır. Çin'in hâkimiyetinde olan Tibet, Doğu Türkistan, Mançurya da Türk coğrafyasıdır.
Rusya'nın kontrolünde bulunan ve zenginlik kaynağı olan bütün Sibirya, Turan'ın bir parçasıdır. Hem Tibet destanları hem de Sibirya destanları incelendiğinde bu coğrafyaların bize ait olduğunu görmek mümkündür... Bu konularda yeterli çalışmaların olmaması da bilim dünyamızın aybıdır.
Başlıktaki konumuz, Doğu Avrupa ve Balkanlar olan Türk varlığı hakkındadır. Doğu Avrupa ve Balkanlar, Batı Turan'dır. Batı Turan'da var olan Türk soylu kitleler, tarihin değişik dönemlerinde Hristiyan dinî inancına girdikleri andan itibaren Türk kimliklerinden uzaklaşmaya başlamışlardır.
Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa içlerine giren Türk toplulukları, Hunlar, Macarlar, Bulgarlar (Onogur, Kuturgur, Uturgur), Peçenekler, Uzlar, Gagavuzlar, Kumanlar, Avarlardır.
Daha eski çağlarda ise İtalikler, Etrüskler, Akalar, Dorlar, İllirler, Daklar ve Traklar da Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasına girmişler ve medeniyete katkı sunmuşlardır. İklim değişiklikleri sonucu, tarım toplulukları olup hayvancılık da yapan bazı toplumsal yapılar da Avrupa'nın değişik yerlerine göç etmişler ve farklı farklı kültürlerin oluşmasına sebep olmuşlardır. Bilhassa Orta Çağ'da Germenler, Ostrogodlar, Vizigotlar, Vandallar, Süevler, Slavlar Angıllar, Saksonlar da bu şekillenmeye katkı sunmuşlardır. Ayrıca bazı otokton halklar da varlıklarını sürdürmüşlerdir. Belgelere ulaşma ve somut yargılara varma konusunda Avrupa tarihi için Roma-Bizans- Osmanlı - Habsburg- Romanov  yönetimlerinin Doğu Avrupa ve Balkanlar üzerine hâkimiyet ve siyasal varlık gösterme çabasını görmek mümkündür. Bu coğrafya Türk, Slav, Germen kavimlerinin birbirleriyle mücadele ettikleri ve yine birbirleriyle ortaklaşa yaşama şansı bulduğu yerdir. Burada hâkim olan başat güç genelde din yargısı olmuştur. Neredeyse aynı dil kökünden gelmelerine rağmen mezhep farklılıkları milletlerin oluşmasına sebep olmuştur, demek mümkündür. Günümüzde Balkanlar ve Doğu Avrupa devletlerini saydığımızda Slovenya, Hırvatistan, Macaristan, Polonya Katolik, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Beyaz Rusya, Rusya Ortodoks ve halkın çoğunluğu Müslüman devletler ise Kosova, Arnavutluk, Bosna Hersek sayılabilir.
Ayrıca Türk ve Müslüman azınlık olarak da varlıklarını sürdüren topluluklar da şu ülkelerdedir: Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Ukrayna ve Rusya'da da Müslümanlar vardır. Kültürel farklılık açısından da çok farklı yapılanmaları görmek mümkündür.
Yunanistan'da Batı Trakya ve On İki Adalar'da Türkler, kuzeybatı bölgesinde Hristiyan Arnavutlar...
Bulgaristan'da Türkler ve Türkçe konuşan Çingeneler ve bizim insanımız olan Pomaklar...
Romanya'da, Türkler ve Türk soylu Hristiyan Sekeller... Moldova'da, Hristiyan Gagavuz Türkleri.
Ukrayna'da Kırım Türkleri. Sırbistan'da Voyvodina' da Macarlar ve Sancak'ta Türk Müslümanlar.
Karadağ 'da Türk Müslümanlar. Bosna Hersek'te Ortodoks Sırplar, Katolik Hırvatlar.
Hırvatistan, Slovenya, Macaristan, Polonya ve Türkiye'ye ait Trakya (Rumeli) ise daha homojen ve hâkim milletin insanlarının yaşadığı ülkeler ve coğrafyalardır.
Tarihin her döneminde karışıklıklarla anılan bu coğrafya en az bir yüzyıl daha çalkantılı yıllarını yaşayacak gibi gözükmektedir. Çözülmesi gereken problemler hâlâ sürmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı bunun tipik bir örneğidir. Ukrayna kültürel yapı itibarıyla Slav ve Ortodoks olmasına rağmen yine aynı özellikleri taşıyan Rusya'nın hücumuna maruz kalmıştır. Emperyalist ülkelerin oyunları iki kardeş ülkeyi savaştırmaktadır. Bu yüzden bu coğrafya her türlü olumsuzluğa gebedir.
Türkler, uzun yüzyıllar içinde bu coğrafyayı yönetmişler ve yerli halkın dinî inancına ve diline müdahale etmemişlerdir. Bu durum, farklı kültürlerin gelecek nesillere aktarılması açısından iyi olmuştur; ancak, bizim güçten düştüğümüz dönemde bizim gösterdiğimiz toleransı, bizim insanlarımız görememişlerdir. Hem Sırp İsyanı’nda hem Mora İsyanı’nda Türkler genosite maruz kalmışlardır. Yine Doksan Üç Harbi'nde ve daha sonra Balkan Savaşlarında Türkler ve Müslümanlar bulundukları her ülkede genosite maruz kalmışlardır. En son Todor Jivkov'un yaptıkları da hafızalarımızda taze bir hatıra olarak yaşamaktadır. Milletleşme döneminin başladığı 1789 Fransız İhtilali Dönemi’nde Fransızların hâkim olduğu coğrafyada bazı tespitlere göre seksen dört farklı dil kullanılıyordu.
Günümüzde Korslardan, Basklardan, Bretonlardan bahsetmek mümkün mü? Acaba, günümüzde Akitanca konuşabilen kaç kişi kalmıştır? Bu sorunun cevabı olarak Fransızlar ne der? Merak etmekteyiz. Türkler, başkalarını asimile etmemiş bilakis kendileri içinde yaşadıkları topluluklar arasında asimile olup kaybolmuşlardır. Bizanslılar, tarafından Limni, Midilli, Taşöz Adalarına Türkler yerleştirilmişti. Bu Türkler ne oldu? Bunu bir araştırmak gerek. Aslında, bu adalarda yaşayan insanlar Türk genli insanlardır. Ama, Türklüklerinden haberdar değillerdir. Konumuza dönersek, bütün Doğu Avrupa'da ve Balkanlar’da ortak gen havuzunda baktığımızda en baskın gen olarak Türklerin genlerini görmek mümkündür. Burada, en baskın gen olarak, Gagavuzlarda, Macarlarda, Sekellerde, Ukraynalılarda, Bulgarlarda, Sırplarda, Hırvatlarda, Yunanlılarda Türk geni bulmak mümkündür. Türkler ve Müslümanlar zaten Türk geni taşıyorlar. Türkçe dışında başka bir dil de bilenler de Türk genli kişilerdir. Son veriler bize bunu göstermektedir. Balkanlar’a biz, "Balkan Türkiye’si" demekteyiz. Bu durum hiçbir zaman değişmeyecektir. Osmanlı Dönemi’nde sadrazamlarımızın otuz üç kişisi Arnavut ve yirmi dokuz kişisi de Boşnak’tı. Yani, Osmanlı, bir Balkan devletiydi. Bu yüzden, hem Batı Turan olmasından dolayı hem de sürekli Türk göçüne maruz kalan bir coğrafya olmasından dolayı bu coğrafyada, dağ, tepe, dere, nehir, ova, yerleşim yerlerinin adlarının büyük çoğunluğu Türkçedir. Son yüzyılda, Türkçe adları yok etmek için ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, Türk izlerini bu coğrafyadan silmek mümkün değildir. Bir çalışmaya göre Sırpçada 8878, Hırvatçada 6800,  Arnavutçada 4406, Romencede 3900, Rumcada 3000 kadar Türkçe sözcük bulunmaktadır. İçinde Türkçe ve Slavca sözcüklerin karışık olarak kullanıldığı "Alhamijado" adı verilen bir dil de doğmaktadır...
Balkanlar üzerine büyük bir çalışma gerçekleştiren rahmetli Ekrem Hakkı Ayverdi'nin tespitlerine göre Balkanlar ve Doğu Avrupa'da yapmış olduğumuz mimari yapıların sayısı on yedi bin kadardır. Bunların her birinin adı bile bizim bu coğrafyadaki mührümüzü göstermektedir. Köprüler, hanlar, hamamlar, camiler, mescitler, kaleler, palangalar dikkate alındığında Balkanlar, Türk izi taşıyan çok önemli bir coğrafyadır.  Slovenya'dan, Macaristan'dan başlayarak, Urallar ve Kafkasların güneyine kadar olan bu coğrafya Türk coğrafyasıdır. Adı da Batı Turan'dır.
Sadece birkaç örnek. Özi, Turla, Don, Alpler, Balkanlar, Saraybosna, Sancak, Kırcaali, Karadağ, Karasu (Struma) gibi nehir ve yer adları Türkçedir. Lokal olarak yerelde o kadar çok Türkçe ad vardır ki saymakla bitmez.  Balkanlar’da Türk izlerini tespit için, bu ülkelerin dillerinin etimolojik çalışmasını yapmalıyız ki doğru sonuçlara varabilelim. Bu konularda çalışan ve ufuk açan rahmetli Prof. Dr. Günay Karaağaç Hoca’mızın "Verintiler"adlı çalışmalarının arkasının da gelmesi gerekir.
Hoca’mız, Macarca ve Rusçaya verdiğimiz sözcükler üzerine çalışmıştı. Günümüzde de Balkan ve Doğu Avrupa dilleri üzerine etimolojik çalışmalar yapmalıyız. Yine, bu konularda bilgi sahibi olmak için bilim dünyamızın yüz akı, bilim adamlarından birisi olan Sayın Prof. Dr, Osman Karatay Hocamızın eserlerini okumanızı tavsiye ederim.
Okuyun efendim!