TÜRKİYE YÜZYILI’NDA SEÇİM SATHI: “MİLLETE GÜVEN VE DEVLETEİSTİKRAR” NASIL OKUNMALI?
Dr. Turan ŞENER
Devletlerin varoluş sebeplerinin başında kendisinevatandaşlık bağı ile bağlı olan milletine güven ve istikrar sağlamasıgelmektedir. Buradaki güven ve istikrar boyutu siyasi boyuttan ekonomik boyutabirçok alanı ihtiva eden bir hüviyete sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tam birasır önce inşa edilmesi sürecinde de aziz Türk milletine bu güven ve istikrarduygusunun nakşedildiği görülecektir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun100. Yıl dönümü’nde ülke olağanüstü süreçlere karşın (pandemi ve asrın felaketi6 Şubat 2023 depremleri) yeni bir seçim sathına girmişken muhalefet partilerinazarında (hususen Millet İttifakı/altılı masa) güven ve istikrardan tamamenuzak bir görünümün ortaya çıktığına şahit olunmaktadır. Öyle ki bir yıllık birzaman diliminde masanın adayı konusunda ser verip sır vermeyen (!) bir tutumlahareket eden masa aktörleri, daimî surette parti kurmayları aracılığıylabirbirlerini yalanlayıcı basın açıklamaları ile hemhâl olmuşlardır. Dolayısıylada akıllara şu sorunun gelmesi olağan bir duruma bürünmüştür: Aylarca vesaatlerce gerçekleştirilen toplantılarda “olası aday” konusuna bile uzlaşmasağlamayan bir aktör grubu bu ülkenin yarınları adına nasıl bir gelecek ortayakoyacaklardır? Kaldı ki her birinin kıymeti kendinden menkul gelecek vizyonlarıbirbirlerinden bu denli uzak ve bu denli çelişkili iken? Aday konusunda bugünmasadan kalkıp yarın aynı masaya aynı isimle oturanların, yarın ülkenin kritikbir konusunda ne denli tavizsiz hareket edecekleri Türk milleti nazarında büyükbir soru işareti olarak görülmüştür. Nitekim açık ve net bir şekilde ortayaçıkmıştır ki altılı masa Türk milletini ikna etmeden önce henüz birçok konudakendilerini ikna edememiş görünmektedirler.
Bilinmektedir ki hiçbir devlet aklı her kafadan bir sesinçıktığı bir konsept dâhilinde ilerlememiştir ve dahi var olmamıştır. Hâlböyleyken gönüller kırılmasın güdüsüyle adı geçen herkesi Cumhurbaşkanıyardımcısı olarak öngörmek siyasi bağlamda büyük bir hilkat garibesi olsagerektir. Burada iki husus önemlidir. Birincisi, masanın Cumhurbaşkanlığı HükûmetSisteminin işleyişine dair bir malumatı yoktur. İkincisi çeşitli Orta Doğuülkelerinde görülen istikrarsız “başkanlık konseyi” misali bir kötü planınöncüleri durumundadırlar.
Dolayısıyla böylesi bir tabloda bir yanda kişisel istekleriolmadığı için küsen aktörlerin, beklentisiz ve çıkarsız bir şekilde sadeceülkenin bekasını düşünerek kayıtsız şartsız Cumhur İttifakı ile SayınCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen Bilge Lider Sayın DevletBahçeli’yi ve Cumhur İttifakının ruhunu anlayabilmeleri imkân ve ihtimal dâhilindedeğildir. Çünkü Cumhur İttifakı daimi surette millete güven ve devlete istikrartesis etme gayesi ile hareket etmektedir. Özellikle dış politika konusunda 2010yılından bugüne yaşanan gelişmeler ekseninde (Arap Baharı, Dağlık Karabağ,Rusya-Ukrayna krizi) Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin ne denli proaktif biryaklaşım sergilediği dünya kamuoyunun şahitliğindedir. Yine iç politikanazarında terörle mücadele konusundaki etkin tutum bir diğer gerçekliği temsiletmektedir. Ancak altılı masa adayının Türkiye üzerindeki haricî planlarıgörmeden “Bize kim saldıracak?” minvalindeki söylemleri iyimser bir yaklaşımdanziyade akla ziyan bir beyan olarak okunmalıdır. Kaldı ki HDPKK’ya bakanlık bileverilmesi ihtimalinin dile getirilmesi bu ziyanın iç politik yansımasıdır.Nihai aşamada belirtmek lazımdır ki altılı masa bugüne değin herhangi bir konudatek bir cümlelik ortak bir yaklaşıma sahip olamamıştır. Dolayısıyla adaylarıolan ismin de kimseyi küstürmemek adına nasıl hareket edeceği noktasında büyüktereddütleri söz konusudur. Ancak devlet denilen mefhum, tereddütlerle veçelişkilerle yönetilemez. Hem iç hem de dış politikada güven ve istikrar vaatve icra eden bir şekilde yönetilir. Bu nedenle proaktif bir bağlamda inşaedilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile Cumhur İttifakı bu güven veistikrarı yeniden tesis eden tek yapı durumundadır.