SADUN KÖPRÜLÜ İLE IRAK TÜRKMENELİ TÜRKLÜĞÜ ÜZERİNE MÜLAKAT

09 Ağustos 2014 12:31 Prof. Dr.Nurullah ÇETİN
Okunma
4646
SADUN KÖPRÜLÜ İLE IRAK TÜRKMENELİ TÜRKLÜĞÜ ÜZERİNE MÜLAKAT


Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Sayın Sadun Köprülü, önce bize kendinizi tanıtır mısınız? Türkiye’de ne münasebetle bulunuyorsunuz? Hayatınızı kısaca anlatır mısınız? Çalışmalarınız ne üzerine? Ne gibi faaliyetleriniz oldu?

 
Sadun KÖPRÜLÜ: 1957 yılında Kerkük’e bağlı Türk Altunköprü ilçesinin Orta Yaka Mahallesi’nde göz açtım, tam olarak çocuk yaşlarımda Kerkük Musalla Mahallesi’nde büyüdüm. İlkokulu Kerkük’te, ortaokulu Bağdat’ta, liseyi Kerkük’te Bağdat Üniversitesi Kanun, Şeriat (Hukuk) Fakültesinde okudum. Avukat, hâkim görevine atandığımda bir hafta dolmadan tutuklanarak, Türkiye, Türkçülük, Turancılık, Türkmen Kerkük Davası’ndan dolayı 17 yıl Abu Garip Hapishanesinde kaldım.
 
1967 yılında Sayın Süleyman Demirel’in,  Kerkük şehrini ziyareti sırasında, onu “Ağam Süleyman, Paşam Süleyman” türküsüyle, “Yaşasın Türkiye!” diye karşıladım. Demirel’in dönüşünden sonra 10 yaşımda iken 8 ay tutukevine konuldum. Her türlü işkence gördüm. Aynı günde annem Şeker Köprülü, iki yaşındaki küçük kardeşimi adak diye Demirel’in önünde kurban vermeye kalktı ve “Bizleri kurtarın, yaşasın Türkiye!” bağırdı. Ona her türlü işkenceyi yapmaya kalktılar. Vurarak kulaklarını sağır ettiler, elleri kullanılmaz hâle gelmiştir.
1977 yılında Sayın Fahri Korutürk’ün Kerkük şehrine gelişinde, onu Kerkük Türk Kültür Merkezi önünde İstiklal Marşı ile “Yaşasın Türkiye!” diye karşıladık. Bunun üzerine tutuklanarak 6 ay her türlü işkenceye maruz kaldım.
8 yaşında iken edebiyat âlemine katıldım. İlk kitabım, Altunköprü adında 1973 yılında yayınlandı. Ondan sonra 7 kitabım yayımlandı. En son kitabım 2004 tarihinde Erbil’de Yıllanmış Çileler adıyla yayınlanmıştır. Şimdi beş kitabım sırasını beklemektedir. Biri siyasi kitap, öteki destan, üçüncü kitap ise millî davayla ilgili siyasî yazılar. Dördüncüsü Türkmen Oymakları, beşinci Türkmen Şehitlerimiz. Bunun yanında, dörtlüklerimle, hoyratlarımı da toplayarak iki kitap hazırladım.

17 yıl süreyle yaşamış olduğum hapishane geçmişimi roman olarak hazırlamak üzereyim.
Ayrıca Kerkük ve Türkmeneli’yle ilgili yazmakta olduğum kitaplarımla ilgili olarak uzun süreden beri çalışmaktayım. Çok sayıda şiir, hikâye, roman, onlarca düz yazı, makale yazdım. Bir çok dergi ve gazetede, kitapta, İnternet sitelerinde, yazılarım yayımlandı ve yayımlanmaktadır.
Ayrıca birçok kitap için ön sözler yazdım. Türkiye’de günlük, aylık olarak yazılar yazmaktayım. Bağdat Üniversitesinde fakültede öğrenci olduğum sıralarda Türkmen Kardeşlik Ocağında birçok faaliyetlere, törenlere, siyasi gezilere katıldım. Çocuk yaşlarımdan itibaren Irak Türkleri, şiir ve edebiyat ile ilgili konularda televizyonda konuşmalar yaptım. Gizli yollarla Türkiye’ye gelerek Irak Türklerine millî davayla ilgili çok sayıda Türkçe kitaplar, dergiler, gazeteler dağıttım.
Şehit olan birçok Türkmen’in mücadeleleriyle ilgili fotoğraflarını gizli olarak bastırdım. 1959 Kerkük Şehitleri ve Temel Abbas Hüseyin Demirci’nin fotoğraflarını dağıttım, hakkında yazılar yazdım.

Bir hafta avukatlık yaptıktan sonra 1979 yılında Türkiye, Türkçülük, Turancılık, Kerkük, Musul Davası’ndan dolayı tutuklanarak bir yıl, 6 ay günde dört defa Berzan El Tikritî eliyle işkence görerek tırnaklarım söküldü.
17 sene hapishanede kaldıktan sonra 1996 yılında, insan hakları ve BM yoluyla özgürlüğe kavuştum. Saddam rejimi, beni tekrar yakalamak istedi. Ben de gizli yollarla Erbil’e geçtim. Birkaç ay Erbil’de Irak Türkmen Cephesinde çalıştım. İlk defa olarak Türkçe, Arapça Türkmeneli gazetesini yayımladım. Başyazarlık yaptım ve Türkmeneli Radyo Televizyonunda çalıştım.
Arapçadan Türkçeye çok sayıda gizli raporlar, yazılar çevirdim. Türkiye ile ilgili çok sayıda yazılar yazdım.  Saddam rejimi tarafından defalarca tehdit edildim. Evime bomba koydular, defalarca öldürmeye kalktılar.

1996 yılında Türkiye’ye yerleştim. Faruk Çam Ağır Makine Sanayisinde, ticari müdür olarak çalıştım. Türkiye gazetesi benimle ilgili bir yazı yazdı. Bunun üzerine, o yılda Irak istihbaratı beni tehdit etmeye kalktı. Hatta öldürmeye kalktı. BM, insan hakları beni Amerika’ya gönderdi. Birinci derece siyasi olarak birkaç kursa devam ettim. 6 sene okudum, bir fabrikada genel müdür olarak işe başladım. 2003 sonunda millî davadan, Türkiye sevgisinden dolayı mücadeleye devam etmek için, Türkiye devletinin İsteği üzere Irak Türkmen Cephesinde görev alarak Enformasyon, Halkla İlişkiler Müdürlüğüne başladım.
Birkaç yıl Irak Türkmen Cephesi Ankara Türkiye Temsilci olarak önemli çalışmalarda bulundum. Saddam döneminde olduğu gibi aşırı çalışmalarımdan, konuşmalarımdan dolayı Türkçülük ile suçlanarak görevi bıraktım.
Ayrıca Avrupa’da kardeşim Ümit Köprülü’yle birlikte Türkmen Şanı dergisini aylık olarak yayımlamaktayız. Davayla ilgili olarak sürekli günlük ve aylık Irak’ta ve dünyanın her yerinde Türkçe, Arapça yazılar yazmaktayım. Çocukluktan beri siyasete atılarak çok acı olaylar yaşadım.
10 yaşımda tutuklandım. Türkiye, Türkçülük, Turancılık, Milliyetçilik Davası’ndan dolayı önce idamla yargılandım, sonradan 17 sene müebbet olarak hapis yattım. Irak ile Türkiye arasında yoğun olarak çalışmalarda bulundum. Şii, Sünni, Alevi ve Türkmen aşiretleri alanında çalıştım. Gençlik, spor, sanat, ticaret, kalkınma, iş adamlarıyla Türk iş adamları arasında diyalog kurmak, bölgede Irak’ta önde gelen devlet adamları ile ilişki kurma projeleri yürüttüm. Ayrıca Araplaşan, Kürtleşen Türkmen aşiretleri ile görüşmelerde bulundum, araştırmalar yaptım. Tekrar Türkmenliklerine dönmelerine gayret ederek hızlı çalışmalarda bulunmaktaydım.

 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Biz Türkiye Türkleri, Irak Türkmeneli Türklerini fazla tanımıyoruz. Bize Irak Türklüğü hakkında önce tanıtıcı bilgiler verir misiniz? “Türkmen” ne demektir? Türkmeneli Türklüğünün kısa tarihî, coğrafi özellikleri, nüfusu, kültürü, dinî hayatı, ekonomik konumu, siyasi durumu gibi hususlarda özet bilgilere ihtiyacımız var. Türkiye Türkleri sizin hakkınızda hiçbir şey bilmiyor gibi anlatınız. Gerçekte de öyle. Vaktiyle Hasan Celal Güzel, Kenan Evren’in “Irak’ta Türk mü var?” dediğini nakletmişti.
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türkleri, Irak'ın kuzey bölgelerinde yaşayan ve genellikle Öz Türkçe konuşan büyük bir millettir.
Türkmenler I. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nden ayrılmış, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren Türklerdir. Uzun yıllar "Türkler" diye tanınan Türkmenler, İngiliz Irak rejimi tarafından Türkmen olmuştur, Türk milletinden ayrılmak için onları Türkmen diye adlandırmışlardır.
Irak Türkmenlerinin Türklüğü konusunda hiçbir kuşku yoktur. Türk olmanın daima onurunu ve gururunu yaşamaktadırlar. Bu topraklarda altı devlet kuran Irak Türkleri, günümüzde kendi topraklarında azınlık durumuna düşmüşlerdir.
Dilleri, ırkları, petrol, ekonomi, ziraat zenginliği yüzünden her türlü acı, işkence, asimilasyon politikası yaşayarak baskı ve zulümler görmüşler. Eski dönemlerde olduğu gibi Saddam dönemi ve Amerika işgalinden sonra ölüm, suikast, öldürme, patlama, fidye, kaçırma, sinsi sinsi yok etme, göç ettirme politikası arasında Türklüklerini inkâra zorlanmışlardır.
Bu acı durum Araplaştırma ve günümüzde Kürtleştirme politikasıyla hâlâ devam etmektedir. Irak Türkleri, Türkiye dışında Türk olarak yaşamanın zorluklarını yaşayarak ana vatanlarına sevgiyle, aşkla bağlanan Türklerdir. Öte yandan baktığımızda günümüze kadar çok sayıda şehitler vererek, hapishanelere atılan Irak Türkleri, Irak'ın cefasını en çok çeken ancak sefasını hiç süremeyen, mazlum bir Türk topluluğudur.

Bu çilekeş, acı yaşayan insanlar, Irak'ta Türkmeneli denen, Mendili, Telafer Aziziya, Irak'ın kuzey, güney, batı, doğusunda yaşayan büyük oymaklar ile tanınan büyük bir millettir ve geniş bir bölgede yaşamaktadırlar. Türkmenlerin Irak’ın işgalinden sonra Irak'taki dengeleri değiştirebilecek ya da gelecekte sorun yaratacak talepleri olmamıştır. Türkmenlerin politikası yılların verdiği alışkanlıkla savunma ve mevcut ana haklarını korumaktan öteye gitmemiştir.
Çünkü onlar hep Irak'ın toprak bütünlüğünü savunmuşlar, Irak üst kimliğinde birleşilmesi için çaba göstermişler, Irak hükûmetine karşı hiçbir zaman silaha sarılmayarak eylemler yaratmamışlar. Vatanlarına, topraklarına tam bağlı olmuşlar. Bu nedenle Irak topraklarını bölenler çok rahatsız olmuşlardır. Bu yüzden onlara karşı baskı, katliam, asimilasyon politikalarını sürekli uygulamaktadırlar ve bu nedenle her bir alanda kimsesiz, yalnız olduklarından dolayı kaybeden taraf Türkler olmuştur.
Saddam döneminden sonra Irak Türkleri, Anayasa’nın bazı siyasi, sosyal ve kültürel haklarını garanti altına almalarına rağmen Irak yasasının yeterli haklarını, hâlâ elde etmeden toprakları Türkmeneli, tam olarak işgal altında kalmaktadır. Irak Türkleri’nin Türk dünyasına, Türkiye’ye, Anadolu'ya karşı büyük bir sevgileri, aşkları vardır. Anadolu Türkleri ve tüm Türklerin, Irak Türklerine karşı duyarlılığı ve düşkünlüğü olduğunu iyice bilmekteyiz. Uzaktan da olsa Türk milletinin yanımızda olduğuna inanıyoruz. Günümüzde Irak Türklerini tek ayakta tutan da sizlersiniz. Bizlere karşı olan bu ilginizi,  sevginizi asla unutmayacağız.
Ayrıca 14 Temmuz Kerkük katliamında Molla Mustafa ve komünistler, Irak Türklerine, Türkmenlere Turancı, Turanî, Turancılar adı verilerek Türkleri her türlü işkenceyle şehit etmişlerdir. Ulu Önder Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Mektebinde öğrenci olduğu sırada Irak Türklerinin Oğuz Han’ın oymağından olan Bayat Türkleri olduğunu söylemiştir.
Ancak Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti "Türkmenler" ifadesini kullanmışlardır. Buna karşı Türk delegesi başkanı İsmet İnönü, Türkmen ile Türk'ün eş anlamlı oluğu ve Türkiye Türklerinin de Türkmen olduklarını savunmuştur.

1923 Lozan ve 1926 Ankara antlaşmalarında, Irak Türklerine, "Musul Türkleri" denilmiştir. Çünkü o zaman Kerkük, Erbil, Musul, Süleymaniye’yi kapsayan vilayet Musul’u ve tüm Türk bölgelerini içermekteydi.
1959 yılında Abdülkerim Kasım, Irak yönetimini ele geçirdikten sonra Irak'ta yaşayan Türklere, “Türkmen" denilmeye başlanmıştır. 1785 yılından kalma William Guthrie yapımı bir haritada "Turcomania" (Türkmeneli) yazısı vardır. Türkmenler sadece Kafkasya’ya değil, birçok coğrafyaya yayılmışlardır. Afganistan’ın Herat, Lakay, Ak Çah, Ândhui, Devletabad ve Maruçak bölgelerinde, İran, Suriye, birçok bölgelere, devletlere ayrılmışlardır.
Türkmenler, Oğuzlar olarak Oğuz Han’ın boyu Türkmen, 24 Türkmen boyuna, aşiretine ayrılmışlardır. Bu aşiretler günümüzde Irak'ın birçok bölgelerinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Türklerin Irak Mezopotamya bölgesinde uzun yıllardan beri yaşayan kJ. H. Kramers, "12. yüzyılda Kerkük civarının, başkenti Erbil olan Türk beyliği Etkinlilerin idaresinde" olduğunu İslam Ansiklopedisi'nde belirterek, bölgedeki Irak Türk varlığının Osmanlı Devleti'nden önceye dayandığını vurgulamaktadır.
I. Dünya Savaşı'nın sonunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı ve işgalcilere karşı tüm güçleriyle karşı mücadele etmişlerdir.
Bunlardan Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayılan din âlimi Küçük Molla Efendi (1867-1943), halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet etmiş, işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmaya yönelik konuşmalar yaparak büyük etki yaratmıştır.
Irak Türkleri Irak'ın kuzeyi Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, Kifri, Kara Tepe, Hanekin, Mendeli, Diyala, Mansuriyet Cebel, Kızlar bat, Vasit, Aziziya, Hilla Babil ve Bağdat'ın birçok mahalle ve semtlerinde yaşamaktadır.

Ayrıca Irak’ın güney, güneydoğusunda bulunan Bedre Cesam, Aziziye, Basra, Nasırıya, Kerbala, Necef, Semara, Hilla gibi birçok bölgede, köylerde, ilçelerde, şehirlerde yaşayan Araplaşan Türkmen aşiretleri bulunmaktadır. Irak’ta Türkiye, BM, Avrupa, gözetimi altında doğru bir sayım olursa Araplardan sonra ikinci milletin Türkler olduğu görülecektir. Ne var ki günümüzde birçoğu baskıyla Saddam döneminde Arap yazılmış, Amerika işgalinden sonra da Kürt yazılmaktadırlar.
Günümüzde bazıları Irak’ta Türkmen nüfusunu 3 milyon ve bazıları da 2 milyon göstermektedir. Ama Araplaşan ve Kürtleşen Türkler Türk olarak yazılırsa Türk nüfusu 4 milyon olacaktır.
1958 yılında Bağdat'ta yayımlanan "The Iraqi Revolution 14th July Celebrations Committee" adlı kaynakta ve 1987'de Londra'da Inquiry Dergisi'nde yayımlanan "The Forgotteen Minority: The Turkomans of Iraq" adlı makalede 1957 yılında yapılan sayımda Irak'ta 567 bin Türkmen'in yaşadığı belirtilmiştir.
Bu kaynaklara göre Irak'ın %8,94'i Türkmen’dir.

Günümüzde %15 orandadırlar.
1920'den itibaren Irak'ta yaşayan Türklere karşı uygulanan asimilasyon, soykırım, katliamlar, yok etme, sinsi politikalar ve düşmanlar tarafından ortaya atılan Sünni - Şii kavramları Irak Türklerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Eskiden olduğu gibi Irak Türklerinin hiçbir mezhep ayrımı olmadan önce Türk kimlikleri ön plana çıkarılmalıdır.
Irak Türkleri köylüsü, şehirlisi birbirine kız alıp vererek akrabadırlar. Ayrıca birçok Türk bölgelerimizde oymak, aşiret sistemi sürmektedir. Türkmenler çoğunlukla Müslüman’dır. Hem Şii hem Sünnidirler. Ayrıca Kerkük’ün kalesinde yaşayan Gagavuz, Kız derili Türkler gibi hâlâ Hristiyan Türkler de vardır.
Türklerin Dilleri: Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde Türkçe resmî dildir. Irak Türkçesi konuşma dili olarak Güney Azerbaycan ve Harbot, Elezi, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, ağzından buluşmaktadır. Resmî yazı ve eğitim dili olarak ise Türkiye Türkçesi kullanmaktadırlar. Kerkük, Telafer, Altunköprü, Tuzhurmatu, Tazeharmatu gibi birçok bölgelerde Türkçe resmî dil olarak geçmektedir, kullanılmaktadır.

Irak Türklerinin Siyasi Kuruluşları: Günümüzde Irak Türkleri 1990 yılında olduğu gibi okullarını, siyasi kuruluşlarını açarak çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Açılan kuruluşlardan bazıları: Irak Türkmen Cephesi ya da kısaca ITC, Irak Millî Türkmen Partisi, Türkmeneli Partisi, Türkmen Bağımsızlar Hareketi, Türkmen Kardeşlik Ocağı, Türkmeneli İşbirliği kültür Vakfı, Karar Partisi, MHP, Türkmen İslam Partisi ve Kültür Vakfı, Türkmen Kültür Merkezi, Türkmeneli Öğrenci Birliği, Kadınlar, Aşiretler, Öğretmenler, Esnaf İşçiler Birliği, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Akıncılar, Ülkücü Ocakları, Muharipler Derneği
Irak Türklerinin Özelliği: Irak Türkleri tüm insanlara sevgi beslerler. Kültürlü, diploma sahibi olan bir millet olarak Irak'ın toprak bütünlüğünü savunmaktadırlar. Bu nedenle başka gruplar tarafından anayasal haklarının birçoğuna hâlâ kavuşamayarak çok acı günler yaşamaktadırlar. Her türlü kaçırma, patlama, öldürme, baskı, işkence Saddam döneminde olduğu gibi günümüzde de farklı boyutlarda sürmektedir.
Hâlâ Irak Türkmenleri, anayasasında olan diğer milletlerin fazlasıyla kavuşmuş olduğu meşru haklarına kavuşamamışlardır. Irak Türkleri, Irak'ta demokrasi ister, insan haklarının uygulanmasını ve özgürlüklerine saygılı çoğulcu parlamenter bir sistemin kurulmasını ister. Türklerin de eşit olarak haklarının verilmesini, özgürce yaşamayı arzularlar. Günümüzde bir an önce bu acı, baskı olaylarının sona ermesini gözyaşlarının son bulmasını, güvence içince yaşamayı diliyorlar. Ayrıca Irak'ta yaşayan tüm etnik, mezhebî ve dinî azınlıklar ve tüm Irak milletleri arasında eşitliğin sağlanması, hiçbir ayrımcılık olmadan kardeşçesine yaşamayı isterler.
Türkmenlerin Varlıkları: Türkmenler, İslamiyet'i kabul eden Oğuz boylarıdır. Türkmenler (Oğuzlar) 24 boydan oluşur. Başta Türkmenistan, Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere Afganistan, Balkanlar, Rusya, Irak, Suriye, Ürdün, Libya, Mısır, Filistin, Lübnan ve İran'da yaşamaktadırlar.

Türkmen Adı: Türkmen adı, Türk men “Ben Türk’üm.”, Türk men “Türk insanı”, Tyurkman, Tyurkban, Türkmen “Türkler'in yurdu”, Türk iman, Türkmen “İmanlı Türk”, Tirkeman, Türkmen “ok atıcı, Türkmen “Türklerin esası, hakiki Türk”, Türk-manend, Türkmen “Türk'e benzer” gibi Türk olan bir tarihli yüce büyük millet demektir. "Türkmen" kelimesi, bazı müelliflere göre “imanlı Türk” anlamına gelir. İranlılar, Müslüman Oğuzları Şamancı olanlardan ayırmak için "Türkî-i iman" (inanmış Türkler) demektedirler.
Başka kaynaklarda ise Türklerin Şaman geleneklerinden kopup İslamiyet’e geçmelerinden sonra Araplar tarafından Terk-i iman (imanını terk etmiş) yani eski Şaman inançlarını terk etmelerinden dolayı bu ad, İslam olanlara verilmiştir. Sonradan Türkman Türkmen’e çevrilmiştir.
Öte yandan Oğuzlara da "Türkmen" veya "Turcoman" denilmektedir. Son zamanlarda ise Türkmen kelimesi Müslüman Türk olarak yer almaktadır. Fransız Türkolog Jean Deny’nin görüşüne göre ise “men” kuvvet ekidir ve Türkmen “Türklerin de Türk’ü’, soyca Türk ya da soyu Türk ve öz be öz Türk” olanlar Türk sayılmaktadırlar.
Türkmenlerin Yerleri Yurtları: Türkmenler, Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içine alan Batı Türkistan yöresindeki Oğuzların soyundan gelmektedirler. Oğuz oymakları 24 boydan olarak 7. yüzyılda Altay Dağları'ndan Sibirya stepleri üzerinden batıya yerleşmişlerdir ve Güney Rusya ve İdil içlerine kadar girmişlerdir.

Türkmen Dili: Türkmence, Ural-Altay dil grubunun Altay kolunu oluşturan Batı Türkçesinin bir versiyonudur. Türkmenistan'da yaşayan 7 milyondan fazla Türkmen ile Türkiye'nin genelindeki Anadolu Türkmenlerine Türk denir. İran'da 35 milyon İran Türk’ü ve Afganistan, Rusya, Azerbaycan, Balkanlar, Irak, Filistin, Cezayir, Suriye gibi ülkelerde yaşayan yaklaşık 150 milyon Türkmen olduğu söylenmektedir.
Irak Türklerinin Gelir ve Ekonomik Konumu: Irak’ta yaşayan Türkler, her bakımdan soylu, temiz bir millet olarak zengin, diploma sahibidirler. Önceleri zengin, varlıklı, iş sahibi olarak her zaman yanlarında başka milletlerden çalışanlar bulunmaktaydı. Petrol, ticaret, ziraat alanında ön plandaydılar. Ziraat, ekin yerleri, tahılları yüzlerce köyleri bunu yansıtmaktaydı. Kerkük, Türkmeneli varlıklı, zengin bir bölge olarak gelir kaynakları üst düzeydeydiler. Ziraat, ekin yanında, hayvancılık, tarım, iş yerlerinin bulunmasıyla her bir alanda ön sıradaydılar. Önde gelenlerinin arazileri, yerleri, toprakları, köyleri, kendilerine bağlı petrol kuyuları bulunmaktaydı. Öte yandan kültürlü bir kesim olarak okullarda okuyarak yüksek eğitimli, tahsil gören bir millet idiler, diploma sahibiydiler.
Büyük şair ve yazarlar yetiştirmişlerdir. Müzik alanında makam, hoyratlarıyla tanınan ses sanatkârı bulunmaktaydı. Dinlerine, âdet, görenek ve geleneklerine bağlı olarak misafir sever, hayır, iyiliksever, hoş görülü, gönlü alçak Türk milletinden bir parça sayılmaktadırlar. Günümüzde Amerika işgalinden sonra baskı ve engellerin sürmesiyle hiçbir yatırım yapamamaktadırlar. İşgal altında olan Kerkük Türkmeneli bölgesine karşı asimilasyon politikası nedeniyle ekonomik alanda hiçbir gelişme sağlanamamakta ve çok zor bir durum yaşanmaktadır. Korku, baskı, patlama olaylarından dolayı insanların güvencesi bulunmamaktadır.

 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Türkmeneli Türkleri ile Türkiye Türkleri elbette aynı kökenden geliyorlar. Siz Türkiye’ye ilk geldiğinizde Türkiye Türklüğü ile Irak Türklüğü arasında dilde, kültürde, geleneklerde, dinî yaşantıda, aile hayatında, diğer yaşantılarda ve alanlarda ne gibi benzerlikler gördünüz?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türkleri, Türkiye Türkleri ile aynı kökenden geliyorlar, hiçbir ayrım bulunmamaktadır. Türkiye'nin birçok bölge, kasaba, ilçe köy, şehirlerinde çok sayıda Oğuzhan’ın boyundan 24 aşiret boy, soy, oymaklar bulunmaktadır. Hepsi birbirleriyle yakından akrabadırlar. Mesela Oğuz boyunun Karakeçili, Afşar, Bayat, Türkan, Lek, Kara saçlılar, boyları Kerkük, Bayat boyları Tuzhurmatu, Amirli, Telafer, Basra, birçok yerlerde bulunurlar. Türkiye'nin Çorum, Yozgat, Şanlıurfa, Elazığ, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Mardin, Kırıkkale, Kırşehir, Adana, Osmaniye, Afyon, Adıyaman Konya ve birçok Türk topraklarında olduğu gibi yine ayni aşiret ve oymaklar Suriye, İran Horasan, Urımya, Tebriz, Lübnan, Filistin, Colan, Cenin, Urdun, Mısır, Libya birçok Arap devletlerinde bulunmaktadırlar.
Bir ırktan bir boydan, soydan gelerek başka devletlerde yaşamaktadırlar. Kimi Araplaşarak kimi Kürtleşip kimi başka milletlere karışmış, Arap ve başka milletler de onlara hiçbir hak tanınmamış, onları yok ederek eritmeye çalışmışlar. Dillerini bile onlara unutturmuşlar. Türk Gagavuz, Kızılderililer gibi, biz Türkler büyük bir millet olduğumuz için tüm dünyada devletler kuran büyük milletiz. Tarihimiz, uygarlığımız vardır.
Onun için biz Türk’üz, soydaşız, kan kardeşiyiz, akrabayız. Bir soydan bir boydan bir ırktan oymak ve aşiretlerimiz var. Müslüman olmayan Türk kardeşlerimiz hâlâ Şamanizm dinindedirler. Kerkük’te Irak’ta yaşayan Türkler Türkiye Türklerinin kardeşi, bir parçasıdır. Rahmetli ATATÜRK kalmış olsaydı şimdi bu toprakları kurtarırdı, Türkiye topraklarına katılırdı. Öteki Türk toprakları gibi ama kısmet olmadı. Sizler burada kaldınız, bizlerse kendi ana topraklarımızda yaşamaya mecbur olduk. Sizlerin toprağı olan Irak toprakları bugün Kürt, Arap ve emperyalistlerin elinde kalmaktadır.
Türkiye, Irak Türklüğü arasında her bir bakımdan fark, ayrım yoktur. Türkiye'ye geldiğim zaman ilçe ve köylerde bulunduğum sıralarda tam olarak kendimi ailem, ana, babam, kardeşlerim içinde hissediyordum. Çok ilgilendiler, aylarca bizleri konuk ettiler, aynısını Urumya, Tebriz, Erdebil, Halep, Lazikiya Suriye’de gördüm.
Aynı sevgi, aynı aşkı yaşıyoruz, birbirimizi seviyoruz, nerde olursak olalım, Türk'ün toprağı olunca ilgileniyoruz, dertleşiyoruz.
Dilimiz, ırkımız, kültürümüz, gelenek, göreneklerimiz bir. Türkümüz, şarkımız, marşımız bir. Edebiyatımız, şiirimiz bir. Bizde mani, hoyrat, türkü var, Azerbaycan, İran Türklerinde Bayatlılar var Türkiye'de makam, gazel, uzun havalar var, Kerkük'te makam var, Şanlıurfa, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Gaziantep, Elâzığ, Şanlıurfa, Erzincan, Mardin, Harput, Kars'ta türkülerimiz var.

Dilde hiç ayrım görmedim. Kullandığımız sözcükler aynı yöreyle yöre arasında olan sözler tüm Türk dünyasında bulunur. Ağız, şive farkı olabilir ama Irak Türklüğü ile Türkiye Türklüğü arasında dil farkı yoktur. Köylülerimiz aynı Türkiye köy şivesini kullanıyorlar. Her şehirde, ilçede hiçbir zorluk görmedim. Konuşmada tüm akrabalarımız, kardeş ve soydaşlarımızla anlaşmaktayız.
Çok mutluydum özellikle toprağı, bayrağı öptüğüm sırada. İnsanlar çok acıdılar beni görünce bu durumda öptüler, kucakladılar. Al bayrak, Türkiye Cumhuriyeti bambaşkadır bizim için, ana vatandır. Onu çok seviyoruz, ayak üste onun varlığı ile durmaktayız.
Dinî bakımdan hiçbir fark yok. Namazı günde beş defa camide kılıyordum. Çoğunluk bizleri konak diye davet ediyordular. Dine bağlılık, dinî âdetler aynı. Özellikle Türk olduğumuzu duyunca bize sonsuz saygı gösteriyordular.
Her Türk olanlar bizleri evlerine alarak sevgi ile karşılamaktaydı. Kültürümüz aynı sudan, aynı ırmaktan, aynı çeşmeden akmaktadır. Şiirlerimiz, dizelerimiz, tarz, uyaklarımız, ölçülerimiz aynı hece tarzında yazıyorduk. Yakından Türk edebiyatını tanıyarak Türkçe roman, hikâyeleri okuyorduk. Özellikle Ömer Seyfettin, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Reşat Nuri Güntekin, Âşık Veysel, Karacaoğlan, Ziya Gökalp, Niyazi Yıldırım Genç Osmanoğlu, Âşık Reyhanî ve Namık Kemal, Nihat Atsız, Emine Işınsu okuyorduk. Kültürümüz zengin bir kültür olarak bizde olan türkülerimiz her yerde tutulmaktaydı. Başka yörelerde sürekli Kerkük türküleri, hoyratlar söylenmekteydi.
Türk kültürünün Irak Türk kültürü ile çok yakından bağlantısı bulunmaktaydı. Çoğunluk Türkiye’nin Sesi Radyosundan, Diyarbakır, Çukurova Radyosundan bu türküleri ve Kerkük türkülerini dinlemekteydik. Fahri Karahan, Celal Sesigüzel, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren, Emel Sayın dinliyorduk. Özellikle Diyarbakır, Şanlıurfa, Harput, Malatya türküleri aynı Türkmen Kerkük türküleri gibidir. Biz bu kültürle yetiştik, hiçbir fark görmedik ve görmemekteyiz.

 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçten itibaren, bu zamana kadar ayrı devletlerde yaşıyoruz. Dolayısıyla dilde, kültürde ve diğer alanlarda bazı farklılaşmalar oldu mu? Biraz da farklılıklardan bahseder misiniz?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Osmanlı Devleti’nden ayrı kaldıktan sonra, canıgönülden bağlı olduğumuz ana vatanımızdan ayrılarak bizler Irak Türkleri olarak başka bir devlette yaşamaya başladık. Birçok değişmeler, gelişmeler oldu. İngilizlerin baskısı yanında, Araplaştırma baskısı, ister kültür ister dilde her bir alanda asimilasyon politikası her yönüyle uygulanmaya başladı. Türkleri sevmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olan, karşı duran düşmanlar katliamlar, soykırım, yok etme sinsi politikası uygulandı. Kendi vatanımız olan Musul, Kerkük, Erbil, Tuzhurmatu, Altunköprü, Telafer ve öteki ilçe köylerimizden bizlere karşı akla, fikre, kafaya gelmeyen sinsi politikalarla, türlü işkence ve baskılar uygulandı.
Kendi yurdumuzda, toprağımızda yalnız, kimsesiz kaldık. İlk defa İngilizler tarafından Türkleri bölmek için “Türk” ve “Türkmen” diye iki kavram yaratarak Türk'ü Türkmen’den ayırmak için türlü uygulamalar başladı. 1920 tarihinde İngilizler tarafından Türkmenlere katliam uygulandı. TELAFER Türklerine karşı uygulanan baskıya karşı yiğit, kahraman Telafer Türkleri büyük bir mücadele vererek İngilizlere karşı direndiler. Yurt topraklarını İngiliz’e vermediler, satmadılar. Yiğit gençlerini şehit verdiler. İngilizleri ülkelerinden sürdüler, çıkarttılar. Böylece tarih yazdılar.
Irak Türkleri Irak Devleti içinde kaldıkları günden beri acılar, özlemler içindedir. Her türlü soykırıma uğradılar, dilleri yasaklandı, Türk’le, Türkmenleri ayırmak için Irak Türkleri yerine, zorla Türkmen kelimesini kullanmaya zorladılar. Arazileri, malları, mülkleri, evleri, toprakları, köyleri, tarla, ekinleri ellerinden alınarak yerlerine, topraklarına Araplar yerleştirildi. Arap dünyası, Mısır, Filistin ve başka ülkelerin Arapları Kerkük şehrine, Türkmen bölgelerine yerleştirilerek Türkçe konuşma bile yasaklandı. Türkçe kitap, gazete, dergiler yasaklanarak Türkiye Türkçesiyle konuşmak büyük suç sayıldı. Milletini, dilini seven Türkler, idam oldu, hapishanelere atıldı. Ya da Irak'ın güneyine Basra, Nasırıya, İmara ve başka yerlere uzaklaştırıldılar.
1920, 1934, 1944, 1959, 1991 ve hâlâ devam etmekte olan katliamlar, soykırımlar yaşandı, yaşanmaktadır. Zorla birçok Türkmen oymak ve aşiretlerini Arap diye yazdılar. Irak Türkleri günümüze kadar tam olarak 26 soykırım yaşadılar ama yine de yok olmadılar, direndiler, dillerini, varlıklarını korudular ve korumaktadırlar.
Irak Türklerinin dillerini bile Türkiye Türkçesinden uzaklaştırmak için Türkçe sözler yerine Arapça sözlerin kullanılması için baskı yaptılar. TV, radyo evinde Osmanlıca, Arapça sözlerle dolu bir Türkmence dilinin konuşulmasını zorla dayattılar. Böylece ortaya Arapça, Türkmence bir dil çıkardılar. Türkiye kaynaklı şarkılar, türküler, şiir kitapları yasaklandı. Tüm Türkçe kitaplar, Türkiye’den yayın yapmakta olan televizyonlar, radyolar yasaklandı. Çok insanlarımız bu nedenle cezalandırılarak hapse atıldı, idam oldu.
Böylece Irak Türklerini Türkiye, Türk dünyasından uzaklaştırmak için türlü oyunlar oynadılar. Soyadları bile yasaklandı. Anayasa’da hiçbir kültürel, siyasal haklarımız verilmedi. Irak Anayasa’sına resmî millet olarak iki millet yani Arap ve Kürtler yazıldı. Bu durumda Türkler ya Arap, ya Kürt yazılmaya zorlandı yoksa idam ve hapisle tehdit edildi. Tüm haklar Arap ve Kürtlere verildi. Askerî, siyasi alanlarda, milletvekilliklerinde, önemli dairelerde Türkmenlere görevler verilmedi. Diplomaları olanlar hiçbir göreve atanmadılar. İşiz kaldılar. Satım, alım, ev alma, araba alma, her türlü ticaret, çalışma Türkler için yasaklandı.

Türkmen köylerimiz yıkıldı, tüm varlıklarımıza el konuldu, alındı. Türkiye'ye gelmek turist olarak bile gelmek, okumak yasaklanarak büyük suçlarla cezalandırıldık.
Irak Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar acılar, baskılar, çile, işkenceler bitmedi. Tüm iktidarlar aynı politikayı uygulamaya başladılar. Her türlü baskıyla kültürümüzü, dilimizi engellemeye, yok etmeye kaldırmaya çalıştılar. Ama bu milleti yok etmeye hiç güçleri yetmedi hiç de yetmeyecek.
Irak Türkleri Osmanlı Devleti’nden sonra İngiliz, Kraliyet, Cumhuriyet dönemleri, sonradan Saddam dönemi ve Amerika işgalinden sonra hiçbir mutluluk ışığı görmediler. Hep gözyaşı, çile, acı, katliam, baskı gördüler. Önemli haklarını alamadan her zaman göz ardı edildiler. Kraliyet döneminde Türk, Türkmen ayrımı yaptılar. Ondan sonra 1958’de Cumhuriyet kuruldu, Türkler sevindi. 14 -15- 16 üç gün sonra Temmuz 1959 tarihinde Kerkük katliamı başladı. Çok sayıda şehit verdik. Bu katliamı Mesut Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani ve komünistler yapmışlardı. Türklerin eti kesildi, ağaçlara asıldı, iki yöne giden arabalar sürüklendi, parçalandı, çok acı çektik.
Ondan sonra iktidara Abdüsselam Arif geldi. Sonradan kardeşi Abdurrahman Arif. Onların döneminde azıcık da olsa bazı haklar verildi. Türkmen kardeşlik Ocağı 1960 yılında açılarak faaliyetlerini başlattı. Kardeşlik dergisini yayımladı. Ayrıca katliamdan sonra 1 Şubat’ta Türkmen Radyosu açıldı, yarım saat yayın yapmaya başladı. Beşir gazetesi yayımlandı. Saddam döneminde tüm haklar yasaklandı. Birçok gazete ve dergimiz, iki kardeş döneminde yayımlandı. Bizce iki kardeşten Arif dönemi iyi sayılırdı. Arapçılık o kadar yaygın olmamıştı. Ayrımcılık politikası uygulanmayarak bazı haklarımız verildi.
Sonradan 1968 yıllarında Arap Baas Partisi iktidara geldi ve durum çok değişti. Tam Arapçılık, aşırı ırkçılık politikası zirve yaptı. Köylerimiz, evlerimiz yıkıldı, dağıldı uzaklaştırmalar oldu. Araplar, Arap devletlerinden Türk bölgelerine para, ev karşılığı yerleştirildi. Türkçe okumak, konuşmak yasaklandı, okullarda Türkçe okuma dersi bir senelik verildi, sonradan yasaklandı. 16 Ocak 1980 tarihinde önde gelen şehit liderlerimiz, Dr. Necdet Koçak, Yarbay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci, iş adamı Adıl Şerif, ayrıca aynı dönemde Rüştü Muhtaroğlu, Mehmet Korkmaz, Yaşar Tuzlu, Tembel Abbas, Hüseyin Ali, Aydın Mustafa, Celil Terzioğlu, Cevdet Avcı, Kemal Terzi ve çok sayıda önemli, değerli aydın insanlarımız idam edildi. Yüzlerce milliyetçi, Türkçü soydaşımız uzun yıllar hapishanelerde süründürüldü. Sonradan idam oldular.
35 yıl süren Saddam döneminde her türlü baskı, asimilasyon, yok etme, uzaklaştırma politikası uygulandı. Türkçe yasaklandı, Araplaştırma politikasıyla onbinlerce Arap Irak’ın güneyinden getirilip Kerkük Türkmen bölgelerine yerleştirildi. Türkçe okullar kapatılarak Saddam yanlıları önemli görevlere getirildi.
Başka milletlere, Kürtlere özel haklar tanınarak özerk bölge ilan ettiler ama Irak Türklerini üçüncü millet diye anayasaya yazdıramadılar. Hiçbir yerde hakları olmadan anayasal, kültürel, siyasal haklardan uzun yıllar yoksun kaldılar. Buna rağmen baskılar her gün artmaktadır.
28 Mart 1991 tarihinde ALTUNKÖPRÜ Türklerine karşı acımasız katliam uygulayarak 200’ün üstünde Türk'ü kutsal Ramazan ayında oruçlu iken kurşuna dizdiler. Her evden baba, iki, üç kardeş idam oldu. Aralarında çocuk, yaşlı kadın, gözü görmeyen iki kardeş de bulunmaktaydı.
Saddam döneminde 1980 yılında 8 sene süren bir ölüm kalım savaşında en çok zarar gören iki taraftan yine İran, Irak Türkleri çok idam oldular, hapishaneye atıldılar. Savaşta Humeyni ve Saddam rejimleri, cephenin ön sırasına Türkleri koydular. Ölenlerin, yaralıların çoğu iki taraftan yine Türkler oldu. 1990 Körfez Savaşı’nda, Kuveyt-Irak Savaşı’nda çok sayıda Irak Türkleri cephenin ön sırasına verilerek Amerika tarafından roket, bombalar, modern silahlarla şehit edildiler.
Saddam rejimi 1991 - 22, 23, 24, 25, 26, 27 ve 28 Mart ayında Tuzhurmatu, Dakuk, Tezahurmatu, Kerkük, Altunköprü’de çok sayıda Türkleri kurşuna dizerek şehit etmiştir. Yüzlerce Türk de gizli yerlerde hapishanelerde kalmıştır. Kimileri belli oldu kimilerinin de günümüze kadar izleri belli olmadı, yerleri bilinmemektedir.
Saddam döneminde her şey Türkler için yasaklanmıştır. Özellikle her Ramazan ayında çok şehitler vererek, kıyıcı rejim tarafından idam olmaktaydılar. Türkçe TV, yayın, basın,  Türkçe okullar, millî gazete yasak idi. Dairelerde, iş yerlerinde bile Türkçe konuşmak yasak idi.
Ben, kardeşim Ümit Köprülü, Annem Şeker Köprülü, Babam Osman, ailemin çoğu Saddam'ın her türlü baskı ve işkencesini gördük. Ben 17 yıl hapis yattım, kardeşim Ümit Köprülü 6 yıl yattı. Biz dilimizi, yolumuzu bırakmadık, mücadeleyi sürdürdük ve sürdürmekteyiz.

Saddam rejimi Telafer Türklerini zorla Araplaştırmak için her yolu denedi. En büyük ilçe olan Telafer bir şehir bile olamadan hep yıkık harabe hâlinde onarımsız kaldı. Buna rağmen her türlü baskılara karşı durarak varlığını, kimliğini savunmuştur.
Saddam döneminde en acı olayları yaşayan Irak Türkleri, bir gün Saddam'ın düşmesi ve devrilmesi ile mutlu olacaklarını, tüm anayasal, kültürel, siyasal haklarını elde edeceklerini düşündüler. Ama Saddam rejiminden sonra gelen rejimler hiç farklı olmadı. Bir diktatör yerine bir kaç Saddam kopyası diktatörler ortalığı boş bırakmadı. Irak Türklerine karşı baskılar her gün daha fazlasıyla artmaktadır. Her gün patlamalar nedeniyle katliamlar uygulanmaktadır. Türkmeneli bölgesinde eskiden Araplaştırma politikası yerine şimdi Kürtleştirme politikası tüm hızıyla sürmektedir. 800 binin üstünde Kürt Kerkük, Altunköprü, Telafer, Tuzhurmatu, Hanekın, Mendeli, Leylan, Yahyava, tüm Türkmeneli bölgesine yerleştirildi.
Kerkük tam olarak Kürtlerin kontrolü altındadır. Tüm dairelerin, önemli yerlerin başkanlarının çoğu Kürttür. Türkmeneli’nin güvenliği Kürtlerdedir. Her gün Kerkük, Tuzhurmatu, Telafer birçok Türkmen bölgelerinde kaçırma, fidye, patlama, suikastlar yaşanarak şehitler vermekteyiz. Öte yandan baktığımızda Kürtlerin bölgelerinde bu olaylar bulunmamaktadır. İnsanlar bıkarak evlerini, iş yerlerini terk etmektedir. Ya komşu ülkelere veya Avrupa’ya gitmektedirler.
Türkmen bölgelerinde hiçbir hizmet yoktur. Su, elektrik, sağlık bulunmamaktadır. Yatırım, ticaret, tüm iş yerlerine Kürtler el koyarak her yerde Kürt bayrağı bulunmaktadır. Kürtlerin güvenliği asayiş gücüyle, silahıyla, ordusuyla, peşmergeleri ile kendilerini koruyarak sağlanmaktadır. Türkler ise tek başlarına kalarak güvensizlik içindedir. Her gün şehitler vermekte, evleri, iş yerleri, arazileri yok olmaktadır.
Saddam rejiminden sonra Amerika, Kürtleri yanına alarak Türklerin evlerinde olan paraları soymaktadır. Türklerin kendilerini korumak için aldıkları tüm silahları toplayarak el koymuşlardır. Devletin % 17 petrolünü alan Kürtler, Kuzey Irak petrolünü de kullanarak, Habur kapısından binlerce dolarlık günlük ticaret yapmaktadır. Türkmen bölgesinde hiçbir yatırım yoktur. İş yeri açılmamaktadır. Bütün Türk firmaları ve şirketleri yatırım ve ticaretlerini Kuzey Irak’ta yapmaktadırlar.
Kerkük bir harabe, yıkık ülkeye dönmüştür. Kürt bölgeleri ise güzellik, refah, aydınlık içindedir, oralarda gece gündüz su ve elektrik bulunmaktadır. Artık Türkler her bakımdan çok baskı görmekte, acı çekmekte, çile, özlem dolu günler yaşayarak çok şehitler vermektedir.
Saddam döneminde olan acı durumlar, Amerika işgalinden sonra da devam etmiştir. Demokrasi süreci hiç de yaşanmadı. Seçimlerde tüm sahtekârlıklar yapıldı. Türkmenler bekledikleri umutlarına, haklarına kavuşamadı. Tüm Irak'ın önemli yerlerine, bakanlıklara, askerî görevlere, daire başkanlıklarına, genel müdürlüklerine, valiliklere, belediye başkanlıklarına, güvenlik, ordu, asayiş birimlerine Kürtler ve Araplar getirilmiştir.
Irak Türklerine karşı işgalci Amerika yanında Kürtlerin baskıları artmıştır. 2004 yılından 2007 yılına kadar TELAFER katliamı başlatıldı. Yüzlerce Telaferli kan kardeşlerimiz şehit edilerek yaralanarak, yüzlerce Türkmen peşmerge Kürtlerin hapishanelerine atıldılar.

Irak Türkleri, 26. paralel bölgelerinde demokratik haklarını elde etmek için büyük mücadele verdiler. Kerkük, 36. paralel içinde olmasına rağmen Telafer, Kerkük, Tuzhurmatu öteki Türkmen bölgeleri inim inim inlediler. Günümüzde Türkmeneli bölgesinde insan haklarının hiçbiri yoktur. Çünkü Irak Türkleri yıllar oldu bu haktan yoksundurlar. Evleri, arazileri, iş yerleri Saddam döneminde olduğu gibi bu gün de ellerinden alınarak başkalarının eline verilmektedir. Her Tisin, Hamzali, Yengice, Yaycı, Kerkük, Altunköprü, Tuzhurmatu, Bayat köyleri en acı olayları ve baskıları yaşamaktadır. Her gün patlama, suikast, öldürme, kaçırma, fidye olayları sürmektedir, onlarca insanımız şehit olmaktadır, yaralanmaktadır.
Tuzhurmatu, bir Türk bölgesi olduğundan Kerkük şehrinin bir kemeri olduğu için, o bölgeyi Kerkük Türk şehrinden almak için insanları şehit ederek Kerkük şehrini zayıf, güçsüz bırakmaktadırlar. Öte yandan Kürt bölgelerinde böyle olaylar yoktur. Patlama, kaçırma, suikastlar sadece Türk bölgesindedir. Türkleri bıktırmak, yerinden, toprağından, ana yurdundan uzaklaştırmak istemektedirler. Kürtler, Türk bölgelerini kendi bölgelerine yapıştırmak, ilhak etmek istemektedir. Aynı olaylar, katliamlar önceleri ve günümüzde Telafer gibi birçok ilçe, şehir, köylerimizde yaşandı, yaşanmaktadır.
140 madde dedikleri bu maddeyle Kerkük şehrini Kürt bölgesine katmak istiyorlar. Bir Kürt devleti oluşturmak için, binlerce Kürt’ü Türk şehri Kerkük ve öteki bölgelere yerleştirdiler. Bir sayımdan, seçimden konuşarak, 140 maddesini ortaya attılar. Amaçları Saddam döneminde Kerkük şehrinden, Türk bölgelerinden koparılan Türk toprakları, Kürtler tarafından gasbedilerek el koyularak kendilerine mal etmektir. Ama bu madde, 31 Ağustos 2007’de iptal olunmuştur. Yine durmadan, ara sıra gündeme getirmeye çalışıyorlar.
Bizler Irak Türkleri olarak Kerkük Türk bölgelerimizin merkezî olarak başkent Bağdat'a katılmasını, bu olmazsa kendi başına bir Türkmeneli bölgesi olmasını onaylıyoruz, istiyoruz. Bu nedenle Kürtlerin, öteki grupların, toplulukların Irak Türklerine tek karşı oldukları nedenlerin biri budur. Türkler, Irak toprak bütünlüğünü, insan haklarını savundukları için ve Irak'ın petrol gelirinin eşit olarak paylaşılmasını istedikleri için her türlü baskıya maruz kalmaktadırlar.

Evet, Irak Türkleri sizden, Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra tam olarak asimilasyona, yok etmeye, sinsi politikaya maruz kalarak çok şeylerini kaybederek yine mücadele ederek sizin gücünüzle, varlığınızla şehitler vererek ayaküstünde durmaktadırlar. Tarihlerine, yapıtlarına, dillerine, izlerine, kültür, edebiyat, sanatlarına eski kalıntılarına, görenek ve geleneklerine bile karşı duran düşmanlar onları yok etmek için her bir yolu deniyorlar. Türkleri ortadan kaldırmak, silmek istiyorlar. Bir zaman İngiliz baskısı, sonra, Arapların, şimdi de Kürtlerin, Amerika müttefik devletlerin baskısı, planları sürmektedir.
Ama şu iyi bilinmelidirler ki Irak Türklerini hiçbir güç, hiçbir düşman, topluluk, grup yok edemezler. Onlar varlıkları, dilleri, kültürleri, geçmişleri adına, kahramanca, yiğitçe mücadele vermeye devam edeceklerdir. Bir damla kanları bir erleri bir gençleri bir yaşlıları bir kadınları, kızları kalana kadar tüm haklarını alacaklar ve şehitlerinin kanı yerde kalmayacak. Çünkü yanlarında büyük Türk milleti, Türk dünyası vardır, bulunmaktadır.

 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Irak Türklüğü üzerindeki Baas rejimi emperyalizminin en eski zamanlardan günümüze kadar nasıl olduğunu bize anlatır mısınız? Hangi alanlarda ne gibi baskı gördünüz? Şimdi durum nedir?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türklerine uygulanan insan hakları ihlalleri Saddam döneminde yaşanmış olduğu gibi günümüzde de farklı olarak daha acısı yaşanmaktadır. Saddam rejimi döneminden hiç farklı olmayan Amerika işgali dönemini yaşıyoruz. Bu dönemde Saddam kopyaları çoğalmıştır.
Tarihten önce bu topraklarda yaşayan Irak Türkleri her türlü asimilasyon, soykırım,  katliamlara maruz kalmışlardı. Günümüze kadar 26 soykırım, katliam gören Irak Türkleri,  şimdi de Türklüğünü, millî mücadele davasını vermiş olduğu şehitlerin kanıyla her türlü baskıya rağmen savunmaktadır. Irak Türkleri, 1926 yılında Irak Devleti’nin kurulmasından bu yana hiçbir Bağdat yönetimine karşı durmamıştır. Silahlı eyleme katılmamış, tüm haklarını demokratik yollardan elde etmeye çalışmıştır.
Türk milletine inanarak tüm amaç ve arzuları, millî ve kültürel kimliklerini koruyarak, kendi topraklarında özgürce yaşamayı umut etmişlerdir. Irak rejimi, nüfusları 4 milyonun üstünde olan ve toplam ülke nüfusunun %15‘ini oluşturan Irak Türklerinin kimliğini, varlığını açıkça inkâr etmektedir. Irak'ın hukuk sisteminde Türklerin göz ardı edildiği Anayasa’sıyla açıkça meydana konmaktadır.
Irak başına gelen bu dikta rejimler böylece, çok açık ve net olarak Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen insan hakları Evrensel Beyannamesi’ni günümüze kadar ihlal etmektedirler.
Aydın Türk insanın baskıyla kaçırtılmakta, para fidye vermeye zorlanmakta, patlama olayları korkusuyla kendi yerini, yurdunu, köyünü, toprağını terk etmeye zorlanmaktadır. Böylece Türklerin nüfusunun sayımda çok az görünmesi sağlanmaktadır. Ana yurtları olan Kerkük, Erbil, Musul, Altunköprü, Tuzhurmatu, Telafer Türkmeneli bölgelerine yüz binlerce Kürt ve Arap yerleştirilmektedir. Günümüze kadar 800 bin olan Kerkük Türk şehrinin nüfusu, günümüzde 1 milyon 700 bine çıkmıştır. Yüzde yüz bir Türk şehri olan Kerkük'e 700 binin üstünde Kürt, Irak'ın her bir yerinden, komşu ülkelerden getirilerek yerleştirilmişlerdir. Tapu, nüfus dairelerini yakıp yandırarak, mezar taşlarını bile kırarak Türk kimliğini ortadan kaldırmaya uğraşmaktadırlar.

Doğru bir sayım olursa Türkler, Irak topraklarında nüfusunun % 17’sini kapsayacaktır. 
Irak Devletinin kuruluşundan bugüne kadar 85 yıl içerisinde Irak başına gelen bütün iktidarlar ve hükûmetler Türklere tam olarak haklarını vermemişlerdir. Irak'ta Kraliyet döneminde Türkler genel olarak haklarına kavuşamadı, o dönemde bir parlamento vardı. Türklerden o dönemde iki ya da üç milletvekili Mecliste bulunmaktaydı.
Cumhuriyetin kuruluşu ile Türklere hiçbir zaman mecliste temsil hakkı verilmedi. Irak Türkleri, Kraliyet döneminde her türlü anayasal haklardan yoksun kalarak bu dönemde de 1924 ve 1946 yıllarında Türklere karşı iki katliam gerçekleşti. Türk aydınları işlerinden oldular ve Irak'ın güneyine sürüldüler ve zorunlu olarak yaşadılar.
Cumhuriyet döneminde Irak rejimi tarafından Türk aydınlarından yüzlercesi sürgüne gönderildi, memurları toplu olarak güneye atadılar. Kerkük'te Türkçe ve Arapça çıkmakta olan gazeteler, dergiler kapatıldı. 14 Temmuz 1959 günü Kerkük'te 3 gün geceli gündüzlü olarak korkunç bir katliam yaşandı. Yüzlerce Türk her türlü baskıyla, canavarca öldürüldü, sürüklendi, asıldı, kesildi. Bu katliamı, Komünistler ve Molla Mustafa Barzani uyguladılar.

 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Hem BAAS rejiminin hem de Barzani eşkıya başısının Irak Türkleri üzerindeki siyasi baskısı, Türkler üzerindeki hâkimiyeti yani siyasi emperyalizmi nasıl? Nasıl bir sistem var? Anlatır mısınız?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Önceden Saddam rejimi sosyalist ırkçı Arap BAAS Partisi döneminde ekonomi hep Arapların egemenliği altında idi. Tüm ticaret, devletin parası tek onların elinde idi. Ekonomi tam olarak onların yararınaydı. Saddam yanlısı olanlar varlıklı, zengin idi ve en güzel yaşamı yaşamaktaydılar. Özellikle BAASÇI bakanlar, milletvekilleri, orduda olanlar, devletin dairelerinde olanlar özel yüksek maaşla atanıyordular. Alışveriş, satış, ithalat, ihracat, dış ülkelerle ticaret hep Saddamcılarda idi. Öte yandan Irak’ta ekonomi Mısır, Libya, Yemen, Ürdün, Filistin ve öteki Arap devletlerinden gelenlere çok önem veriliyordu. Günümüzde olduğu gibi yine Irak Türkleri dışlanıyor, ekonomik anlamda onlara baskı uygulanıyordu. Irak Devleti’nin gelirine, kazancına Kerkük petrolüne, Türklerin ziraatına, tahıllarına Saddamcılar el koyuyorlardı.
Saddam’ın oğulları, Uday, Kusay, kardeşleri Sabavi, Vatban, Edham, Berzan, amcaoğulları Ali Mecit, Adnan Hayrullah, Hayrullah Tulfah, Adnan Hüseyin, Hüseyin Kemil ve kızları, eşi, Sacide fayda görerek yararlanarak yüzlerce ortaklıkları bulunmaktaydı.
Irak varlıklı, zengin bir devlet olarak tüm ekonomi ve ticaret Saddam ve Saddam yanlıları yanındaydı. Öte yanda Kürtler de bu ticaretten fazlasıyla yararlanmaktaydılar. Çünkü Saddam ile iş birliği içinde çalışmaktaydılar. İster Celal Talabani, ister Mesut Barzani olsun, tüm fabrikalar, iş yerleri, şirketler, firmalar, yatırımlar Saddam ve Saddamcılarda idi. Yalnız Saddam’a karşı olanlar hep baskı, işkence içinde yaşamaktaydılar. Yoksul durumdaydılar. 
 
Evet, 35 yıldan sonra sosyalist Arap Baas partisi dönemi yok oldu, düştü, tarihe kavuşarak acıları, diktatörlüğü arkada kaldı. Ama bu acılar unutulmadı, hâlâ yaşanmaktadır. Saddam rejimi Araplaştırma politikası uygulayarak Türkleri yok etmeye çalışıyordu. Şimdi de bir şey değişmedi. Devlet İran, Amerika, İsrail, Yahudiler, İngilizler, Mesut, Talabani elindedir. Bugün de Kürtleştirme politikası yaşanmaktadırlar. Her bir çile, acı, işkence baskısıyla Türkler TÜRKMENELİ bölgesinde yok edilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde uygulanmakta olan politika ile önce Erbil Türk şehrini bir Kürt şehri olarak gösterdiler.
Şimdi de Irak Türklerinin ikinci önemli şehri Kerkük Kürtleştirilerek Kürt bölgesine katmayı planlıyorlar. Öte yandan Türk şehri Musul, Hanakın, Mendeli, Ömer Mandan, Kızlar bat, Altunköprü, Leylan, Yahyava, birçok topraklarımızı Kürtleştirerek kendilerine bağlamakla bir Kürt devletinden bahsetmektedirler.
Kuzeyin petrolüne el koyan peşmerge Barzani, genel olarak merkezî hükûmetin petrolünden %17 almaktadır. Ticaretten ise tüm kapılar onlara açık. Irak Habur kapısından ticaret yapan Barzani hayalî kazanç elde etmektedir. İhaleler, ihracat, ithalat, araba satışı, petrol satışı, sınır kapısından kazandığı günlük milyonlarca dolarlardır.
Ayrıca farklı ticaret yapmakla büyük paralar Kürt bölgesinde dönmektedir. Barzani’nin hâkim olduğu Kuzey Irak, günümüzde Türkiye’sinin hiçbir şehrinden farklı değildir. Ayrıca iş yerleri, fabrikalar Türkiye tarafından Türk Erbil ve Kürt bölgesinde hayalî işler yaparak büyük gelir, kazanım elde etmektedir. Kerkük Türkmen bölgesi bundan çok yoksundur. Erbil, Süleymaniye’de hava alanları olduğu için ticaret gelişmiştir. Ama Kerkük şehrinde ne hava alanı ne bir gelişme ne yatırım, ne onarım ne yapım hiçbiri bulunmamaktadır.

Ayrıca tüm devletlerin ajanları iş yapmaktadır. Kuzey tam olarak yabancılar, ajanlarla dolu bir yer olmuştur.
Ayrıca Kerkük şehrinde olan yatırım, ticaret yine onlardadır. Türkiye’de bulunmakta olan Kürt milletvekilleri onlarla ortaklık yaparak onlar da bu büyük ekonomik gelirden yararlanmaktadırlar. Irak Devleti’nin kendi milleti olan, devlet kuran, Irak milletinin her zaman yanında olan, silaha sarılmayan, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan Irak Türkleri, eski dönemlerde olduğu gibi bugünde de tüm haklardan yoksundurlar, yalnızdırlar. Tek başlarına kalarak ölüm kalım savaşı vermektedirler.
Devletin yatırımı, ticareti, sınır kapıları Türkiye, İran, Suriye kapısından Barzani Kürtlerinin elindedir. Durum eskiden olduğu gibi bugün daha kötüdür. Tüm Türk bölgeleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Asimilasyon, sindirme, yok etme politikasıyla emperyalistler, İsrail Yahudileri, İngiliz planıyla Irak Türklerini ortadan kaldırmaya, yok etmeye çalışıyorlar. Ama büyük tarihli, devlet kuran, savaşları kazanan Türklere güçleri yetmeyecek çünkü onlar bilmedikleri gibi Türkler iradeli, azimli, yiğit, kahraman, atılgan güçlüdürler. Bir gün onların hesabını yakında verecekler.
 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Hem BAAS rejiminin hem Barzani diktatörlüğünün Irak Türklerinin Müslümanlığı üzerinde ne gibi baskıları var? Irak Türkleri, dinlerini ne oranda yaşayabiliyorlar ya da yaşayamıyorlar? Kendi millî ve dinî kimliklerine sahip çıkmaları konusunda ne gibi çabaları var? Hem Müslümanlık hem de Türklüklerini öğrenmede, geliştirmede ve sağlamlaştırmada ne gibi çalışmalar yapıldı ve yapılmaktadır?
 
Sadun Köprülü: Irak Türkleri %95 oranında Müslümandırlar. Bir kısmı Sünni, bir kısmı Şii. Bunun yanında Sünniler, Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki mezheplerine bağlıdır. Şii kardeşlerimiz ise Caferi mezhebine, Hazret-i İmam Ali ehlibeyte bağlıdırlar. Öteki kardeşlerimiz de Müslüman olmayan, Kerkük Kalesi’nde uzun yıllardan beri yaşayan Kale Hristiyanlarıdır. Konuşmaları, dilleri hep Türkçedir.

Irak Sosyalist Arap BAAS Partisi, Irak Türkleri arasında Sünni, Şii demeden yalnızca Türk olduklarından ve millî kimliklerinden dolayı her türlü baskıyı uyguladı.
Camide namaz kılanları camiye gidenleri Sünni oldukları hâlde Tevhit, Vahhabi, Din kardeşleri diye yaftalayarak onları Suudi Arabistan emirliğine bağlı göstererek uzun yıllar hapishaneye attı.
Ve birçok Irak Türklerini normal dinci, milliyetçi olduklarından dolayı, Turancı, Türkçü diye Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı diye hapishaneye atarak idam etmeye başladı.
Şii kardeşlerimizi yine mezhep ayrımı yaparak İran Devleti’ne bağlı göstererek hizip Dava, hizip Allah, Fatımî diye yaftalayarak uzun yıllar kapalı yerlere koydular. Birçok Irak Türklerini evlerinden alıp Abu Garip Hapishanesine ve Irak’ın her yerindeki birçok hapishanelere attılar.

Böylece Irak Türklerini millî kimliklerinden dolayı bir suçla bir yol ile yok etmeye çalıştılar. Tisin, Hamzali, Beşir, Tuzhurmatu, Kümbetler, Mendelli, Telefar, Hanekın, Ömer Mandan, Yayci, Yengice, Kerkük, Altunköprü ve birçok Türk bölge, ilçe, şehir, köylerine, arazilerine el koydular.
Camiye toplu şekilde gitmek yasaktı. Saddam dönemindeki baskılar, günümüzde de başka yöntemlerle sürmektedir. Amerika işgalinde Amerika ve Kürtler tarafından birçok ibadet yerlerimiz, camilerimiz toplarla vuruldu. Özellikle Kerkük, Tuzhurmatu, Telafer ve birçok bölgelerimizde Şii Araplar ve Kürt Şiiler baskısız, güzel hayat sürdürmektedirler. Günümüzde Irak Türkleri ister Şii ister Sünni olsun her türlü baskıyı yaşamaktadırlar.
Şii bölgeleri Tuzhurmatu, Amirli, Tazehurmatu, Şirinhan, Dakukü Karatepe, Karakoyunlu, Bayat köyleri, Tisin, Beşir, Telafer ve birçok Türk bölgelerimizde Sünni ve Şii kardeşlerimiz yaşamaktadırlar ama hiçbir ayrım bulunmamaktadır. Kız alıp vererek birbirleriyle kardeşçesine yaşamaktadırlar.

Düşman hiçbir Irak Türk’ünü birbirinden ayırmadan yok etmeye çalışmaktadır. Saddam döneminden sonra Sünni Türkler Kaide, Din kardeşler, başka isimlerle adlandırılarak Suriye, Arabistan, Ürdün’den terörist olarak tutuklayarak hapishaneye atılmaktadırlar. Yüz binlerce Irak Türk’ü günümüzde Barzani’nin hapishanesindedirler.
Irak’ın başına gelen dikta rejimleri hiçbir zaman mezhep, din bakımdan değil, yalnız Türk olduklarından dolayı işkence, baskı, acı yaşatarak binlerce Türkleri öldürerek idam etmektedirler.
Günümüzde yaşamış olduğumuz acılar Türk kimliklimizden dolayıdır. Bir de Irak’ın toprak bütünlüğünü savunarak parçalanmamasını istediğimiz için. Ayrıca Irak Türk bölgelerimiz Kerkük, Musul, Erbil şehirlerinde petrol olduğundan dolayı hep bu acı olayları yaşamaktayız. 
Irak Türkleri, tüm baskılara rağmen kimliklerine bağlı oldukları kadar, dinlerine de bağlıdırlar. İki taraftan da şehitler verdiler, idam oldular. Irak Türklerini bitirmek, yok etmek için Irak’ı yönetenler her bir yolu denemeye başladılar.

Düşmanların tek amacı Irak Türklerini din, mezhep bakımından, kimlik, iklim, bölge bakımından ayırmak, parçalamaktır.
Ama bu konuda hiç de başarılı olamazlar. Irak Türkleri birbirlerine bağlıdırlar. Önce Türkçülük gelir, sonra başka konular gelmektedir. Onları mezhep hiçbir zaman ayırmadı ve ayırmayacak sonsuza kadar. Çünkü onlar, yollarına, dillerine, kimliklerine, dinlerine, milletlerine gönülden bağlı olarak birbirlerini sevmektedirler. 
 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Türkmeneli Türkleri arasında Şii, Sünni diye ayırımlar körükleniyor mu? Barzani, Amerika ve diğer bazı kesimler, bu alanda ne gibi tahrip edici çalışmalar yapıyorlar? Irak Türklerinin mezhep ayırımı yapmadan birleşmeleri için neler yapmak lazım?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türkleri Irak’ın hiçbir kesimine benzemezler. Hiçbir zaman Türklükten önce mezhep ön planda olmadı. İster Sünni ister Şii olsun, iki taraf da her türlü baskıya, işkenceye, acıya uğrayarak kendi anne topraklarından bölge ve yerlerinden uzaklaştırılarak göçe zorlandılar. Sünni ve Şiiler aynı acı durumları yaşayarak millî davadan dolayı şehitler verdiler, çok sayıda insanları uzun yıllar hapishaneye atıldılar.
Hepimiz birden aynı dili, aynı kimliği taşıyoruz. İki taraf arasında evlilik normal. Dinî konularda iki taraf da birleşerek hiç ayrım olmamaktadır.

Irak Türklerini birbirinden ayırmak amacıyla Sünni, Şii mezheplerini ortalığa attılar. Birçok Irak Türkünü İran’a Hizbullah’a, Hizbüddava’ya bağlayarak 156. maddeye göre idam ederek hapishaneye attı. Ayrıca Sünni kardeşlerimizi Türkiye’ye bağlı olmakla itham ederek 158. maddeye göre Türklük davasından idam ettiler. Hapishaneye attılar. Öte yandan Sünni, Şii Türk kardeşlerimizi Türkiye’den dolayı idam ettiler. Birçok Türk, Suudi Arabistan ve Mısır’la ilişkilendirilerek Müslüman Kardeşler ve VAHABİ diye hapishaneye atıldı.
Saddam rejiminden sonra 2004 tarihinden 2007 tarihine kadar TELAFER Türkleri arasında Sünni, Şii ayrımı yapmakta olan Kürtlerle, Amerika, çok sayıda Sünni ve Şii kan kardeşlerimizi öldürerek, şehit ederek, hapishaneye atarak topraklarından, yurtlarından uzaklaştırdı. Günümüzde Tuzhurmatu, Telafer, Kerkük, birçok Türk bölgelerimizde Şii ve Sünni kardeşlerimiz patlama, suikast, kaçırma, acı olaylarla şehit olmaktadırlar.
Öte yandan İran hükûmeti Şiilere önem vererek Sünni Türklere karşı durmakta, Türk Şiileri arasında ayrımcılık yapmaktadır.
Irak Türkleri mezhebe karşı olarak mecliste ve dairelerde birlik yaratmaktalar. Son günlerde güvensiz yaşayan Türkler, güçlerinin olması için birlikte çalışmaya başladılar. Irak Türklerine karşı olan baskı ve acılar hiçbir Kürt tarafında bulunmamaktadır. Kürtler en önemli görevleri ellerinde tutmaktadır. Önemli bakanlıklar, Kerkük valisi, daire başkanları, milletvekilleri, ordu savunma, asayiş, polis güvenlik tümüyle ellerindedir. Irak Türkleri birçok haklardan yoksun olarak tüm hakları ellerinden alınmaktadır. 
Araplaştırmadan sonra Kürtleştirme politikasına karşı Irak Türkleri, bir güce sahip olmaları için silaha sarılarak birlikte haklarını korumalıdırlar.

Önceden Sünni, Şiir kardeşliği olduğu gibi sonsuza kadar sürmelidir. Düşmanlarının planlarına aldanmadan bir Türk birliği yaratmak için birbirimizi gönülden sevmeliyiz, dostumuzu, düşmanımızı tanımalıyız.
Tüm düşmanların sinsi politikasını, planlarını yok etmeliyiz, gücümüzü birliğimizi kurmalıyız.
 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Bugünkü Irak Türklerinin siyasetçilerinin, aydınlarının, fikir ve bilim adamlarının bütün dünya Türklerinin siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî anlamda birleşme düşünceleri, büyük Türk birliğini yani Turan’ı kurma projeleri var mı? Varsa ne gibi çalışmalar yapıyorlar?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türklerinin aydınları, siyasetçileri, kültürlü düşünce ve bilim adamları, geçmişte olduğu gibi şimdi de sürekli çalışmalarında siyaset, kültür, edebiyat, ekonomik, askerî alanda Türkiye ve dünya Türkleri ile her alanda birlikte çalışmak için sürekli projeler yönetmekte, görüşmeler sağlamaktadır. Irak Türkleri her türlü ziyaretlerde bulunarak bu konuları dile getirmektedirler. Özellikle gençlerimiz eğitimini, öğrenimini, tahsilini Türkiye ve Türk dünyasında yapıyorlar ve başarılı oluyorlar.
Yatırım alanında TÜRKMENELİ, Kerkük bölgesinde yeterince bir gelişme yoktur. Türk iş adamları yatırımlarını Kürt bölgelerinde yapmaktadır.

Irak Türklerinin tek amacı, bir Türk birliğinin kurulması, bu alanda görüşmelerde bulunarak Türk dünyasıyla bir bütün olarak sürekli faaliyetlere katılmaktır.
Irak Türklerinin en önemli projelerinden biri, Türk birliği yolunda dil birliği, Turan dillerini kurmayı gündeme getirmektir. Tüm dünya Türkleri dünyanın neresinde olursa olsun özellikle Türk Cumhuriyetleri ve Türk toplulukları, akrabalarımızla bir dil ile yazışmak, konuşmak istiyoruz. Turan dilleri altın Türk birliğinin Türkiye Türkçesiyle bir dili olmalıdır dedik,  bildirdik. Ayrıca Türklerin bir güce sahip olması için, kendi Türk birliği ordusunu ve Türk birliği ekonomisini hayata geçirmelidir. Sanatçı, edebiyatçı, şair, siyasetçi, aydın, kültürlü bilginler Türk birliği için bir an önce yeni projeleri hızlı biçimde hazırlamalı ve çalışmaya başlamalıdır.
 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Suriye Türkleri ile ilişkileriniz nasıl? Suriye Türkmenleri ile birleşip bir Türkmeneli Devleti kurma çalışmalarınız var mı? Bu nasıl olacak?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Suriye Türkleri ile ilişkilerimiz yakından sürmektedir. İster Irak Türkleri ister Suriye Türkleri olsun bunların yaşamış oldukları acı ve baskılar iki tarafta da aynıdır. Onları aşırı Sosyalist Arap BAAS Partisi diktatörlüğü yönetmekteydi. İki taraf aynı işkence, baskı ve zulmü gördü. Araplaştırma politikasını uzun yıllardan beri yaşayarak binlerce şehitler vererek yerlerinden, kendi topraklarından uzaklaştırılarak Türkçe dilleri yasaklanarak her türlü acı, çile, baskıya maruz kalmışlardır.
Suriye ve Irak’ta Türklere karşı her türlü engeller konularak Türk kimlikleri ortadan kaldırılmıştır. Saddam döneminden hiç farklı olmayan Hafız Esat dönemi de yok etme, asimilasyon politikasını Türklere karşı yürütmüştür. 
Son günlerde Suriyeli Türk kardeşlerimize destek olmak için yanlarında durarak haklı davalarına sahip çıkarak sürekli toplantılarına, gösterilerine katılıyoruz. Onların da öteki dünya Türkleri gibi bir an önce siyasal, anayasal haklarına kavuşmaları için her türlü yardımda bulunarak yanlarındayız.
Biz Irak ve Suriyeli Türkler bir kandan bir ırktan bir soydanız. Bizde olan oymaklar, Türkmen aşiretleri Suriye, İran, Horasan, Tebriz, Diyarbakır, Şanlıurfa, Irak TELAFER birçok bölgelerde, devletlerde bulunmaktadır. Bir millet olarak ve Türk olarak ilkemiz birdir, millî duygumuz birdir. Bizim iki devlette 8 milyon nüfusumuz vardır. Atalardan, babalardan kalan topraklarımız, yerimiz, köylerimiz, yurtlarımız vardır ve bunun yanında zengin petrolümüz, edebiyat, sanat Türkçe dilimiz vardır. Bizim de hakkımız var. Başka milletler gibi millî dava, anayasal, siyasal haklarımızı başkaları gibi eşit olarak almalıyız. Irak ve Suriye Türkleri olarak başka milletler gibi bizler de Irak, Suriye Türk bölgelerinde kendi TÜRKMENELİ devletimizi kurmalıyız; kendimizi, yüce tarihimizi dünyaya tanıtmalıyız.
Suriye Türkleri başka milletler gibi kendi anavatanlarında, topraklarında yurtlarını kurarak dillerini kullanarak siyasi partiler, dernekler, kuruluşlar Türkçe okullar açmalıdırlar. 
Artık her yerde her kuruluş, devlet dairelerinde Türkler olmalıdırlar. Türkmeneli devletlerini kurarak silaha sarılarak haklarını korumalıdırlar, almalıdırlar.
 
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: Türkiye’nin Irak Türklerine ne gibi yardımlarda bulunmasını istiyorsunuz?
 
Sadun KÖPRÜLÜ: Irak Türkleri Türk milletinden, Türklerden bir parça olduklarından dolayı bunu söylemek gerekmez. Türkiye bunu düşünmemelidir, her türlü yardımda bulunmalıdır. Çünkü özbeöz Irak Türkleri kan kardeşleridir, soydaşlarıdır. Rahmetli Atatürk birkaç yıl kalmış olsaydı bu Irak Kerkük, Musul, Erbil topraklarını kurtarırdı ve Türkiye topraklarına bağlardı, Ankara, İzmir gibi ama kısmet olamadı.
Irak Türklerinin Türkiye’nin her türlü yardımına, moral desteğine ihtiyacı vardır. Irak Türklerini korumak için sürekli onlara sahip çıkmalıdır, yanlarında olmalıdır, destek vermelidir.
Irak Türkleri tüm düşmanlara karşı bir korku yaratmalıdır, ellerinden tutmalıdır. Irak Türk bölgelerinde kuruluşlar, okullar, iş yerleri açarak yatırımlar başlatmalıdır. Daha önemlisi Telafer bölgesinden bir sınır kapısı açarak Kürtlerin yanında Türkler de yararlanmalıdırlar.
Artık Irak Türklerinin bölgelerine sürekli sorumlular, bakanlar, parti başkanları, kuruluşlar, iş adamları ziyaret etmelidirler. Irak Türklerinin siyasi olarak, ekonomik olarak Türkiye’nin her türlü yardımına ihtiyacı vardır ve özellikle güvenlik alanında, koruma alanında daha fazla yardıma ihtiyacı vardır.

Her gün patlamalar, suikastlar, öldürmeler olmakta, aydın insanlarımız kaçırılarak öldürülmektedir. Her gün Türk bölgelerimizde topraklarımızda şehitler vermekteyiz.
Irak’ta merkezî hükûmetin otoritesini kaybetmesinden sonra Mesut Barzani’nin bağımsızlık için adım atacaklarını açıklaması bizim için endişe verici bir gelişmedir. Türkiye’nin Irak Türklerine sahip çıkması gereklidir.