MİLLİYETÇİ HAREKETİN LİDERLİK ANLAYIŞI VE BU GELENEĞİN ALPARSLAN TÜRKEŞ’TEN DEVLET BAHÇELİ’YE DEVRİ*

14 Ekim 2017 14:10 Prof. Dr.E. Semih YALÇIN
Okunma
11672
MİLLİYETÇİ HAREKETİN LİDERLİK ANLAYIŞI VE BU GELENEĞİN  ALPARSLAN TÜRKEŞTEN DEVLET BAHÇELİYE DEVRİ*

MİLLİYETÇİ HAREKETİN LİDERLİK ANLAYIŞI VE BU GELENEĞİN

ALPARSLAN TÜRKEŞ’TEN DEVLET BAHÇELİ’YE DEVRİ*

 

 

Prof. Dr. E. Semih YALÇIN

 

 

MHP'nin kuruluşundan bugüne Cumhuriyet Dönemi Türk siyasi hayatında farklıbir mevkiye sahip olduğu açıktır. “MHP tarihi” incelendiğinde bu farklılıklar;siyasi ve sosyal açılardan hemen her dönemde görülmüş ve bizzat yaşanmıştır. Bufarklılıklardan sadece ikisi ele alındığında; ilkinin, “MHP misyonunun”kendisine ait tarihî ve hayati kıymete sahip olduğu görülür. MHP misyonunun sahip olduğu bu kıymet hâlâ güncelliğini muhafaza etmekte ve bir ihtiyaç veçare olarak Türk toplumu tarafından ısrarla aranmaktadır.

Bu temel gerçeğe rağmen Milliyetçi Hareket, tarihin belirli dönemlerinde kesintiye uğratılmaya çalışılmış ve birtakım badirelerle karşı karşıya kalmıştır. Bu kırılma noktalarından en önemlisi 12 Eylül Darbesi'dir. 12 Eylül Darbesi’yle yapılmak istenen, gerçekten de farklı bir milliyetçilik anlayışının gündeme getirilmesi ve hatta kavramlaştırılma gayretiydi. Türk milletinin bünyesine uymayan bu tip farklı bir milliyetçilik anlayışı gerçekleştirildiğinde, MHP'nin temsil ettiği milliyetçilik anlayışının meşruiyet zeminin yok edilmesi düşünülmüştür. Gerçekten de 12 Eylül şartlarının oluşturduğu siyasi hava incelendiğinde müstevlilerin planladığı bu temel amaç çok açık bir şekilde tespit edilebilir. Tasarlanan bu olumsuz siyasi saldırılara rağmen 1983 yılından itibaren Milliyetçi Hareket, farklı bir isimle yeniden siyasi hayata girmiş, 1983 yılında “Muhafazakâr Parti” kurularak MHP misyonu yeniden teşkilatlanmaya başlanmıştır. MHP misyonu Muhafazakâr Parti sonrasında “Milliyetçi Çalışma Partisi” ile siyasi hayatını devam ettirmeye çalışmış, bilahare Siyasi Partilerin Feshi ile İlgili Kanun'un kaldırılmasıyla birlikte MHP ismiyle partinin kuruluşu tekrar gündeme gelmiştir. 1997 yılında MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in vefatıyla Genel Başkanlığa Devlet Bahçeli getirilmiş, Alparslan Türkeş'ten sonra onun isteği doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi, Sayın Devlet Bahçeli ile birlikte güçlü bir şekilde ayakta durmuş, Türk milletinin yegâne ümidi olma hâlini muhafaza etmiştir.

MHP'nin ümit olma hâliyle çizdiği yükselen grafiği; fikrî altyapısını koruyarak daha geniş kitlelerin hissiyatına tercüman olması ve fikir partisi ile kitle partisi olmanın gereklerini bağdaştırabilen bir yapıya kavuşmasıyla izah edilebilir.

Bugün gelinen noktada ise MHP’nin, uygulama alanı ve taktiği farklı olan ancak amaçlarının aynilik arz ettiği saldırılarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir. MHP, sadece mevcut siyasi partilerin bir dereceye kadar makul karşılanabilecek saldırılarına maruz kalmamaktadır. Aynı zamanda ülkedeki hemen hemen bütün gayri millî çevreler ve özelliklede “milliyetsiz milliyetçiler”güruhu tarafından ahlaksız ve seviyesiz bir kara propaganda baskısı altındadır. Esasında Türk milliyetçilerinin alışkın olduğu bu durum 86 yıl önce yeni devletin kuruluşunu gerçekleştiren Atatürk ve arkadaşlarının karşılaştığı güçlükleri hatırlatmaktadır. O gün devletin kuruluşunu ve Türk kimliğinin muhafazasını sağlayanların karşılaştıkları ihanet ve saldırılar neyse bugün deTürk devletinin ve Türk kimliğinin hayatiyetinin devamını muhafazaya çalışan MHP misyonunun karşılaştığı sıkıntılar aynıdır.

MHP’yi diğer siyasi partilerden farklı kılan temel özelliklerden bir diğeri ise “genel başkan-lider” özdeşleşmesi veya örtüşmesidir. MHP’nin Genel Başkanı olması gereken isim, sanılanın aksine sadece bir siyasi partinin genel başkanı değil aynı zamanda ateşle imtihan edilmiş bir kadronun lideri olabilmelidir. MHP’nin bir kadro ve fikir hareketi olduğu doğrudur; ancak bu temel felsefenin kabulü ile birlikte kadrosu ve misyonuyla barışık bir lider anlayışının Ülkücü camiada daima var olduğu da bilinen bir gerçektir. Bugün bu gerçek atlatılan birçok badireye rağmen değişmemiştir.

Bu hâliyle Türk milliyetçilerinin kabul ve tasdik ettiği liderlik kavramının temelini Türk devlet geleneğinde bulmak mümkündür. Türk devlet anlayışının tarihî temellerinden hareketle Ülkücülerin kabul ettiği liderlik,günümüzde modern demokrasilerde görülen yeni bir anlayışın ifadesinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla Ülkücüler, “hareketin hafızası” olmayan bir lideri hiçbir dönemde kabul etmemişlerdir. Bugün de bu anlayışın devam ettiği hususunda hiçbir şüphe yoktur.

Sayın Devlet Bahçeli'nin şahsiyetinde var olan liderlik vasıfları ile birlikte kabul ve anlaşılması gerektiği yönündeki düşüncelerimizin, sıradan bir siyasi partideki liderlik hegemonyası ile karıştırılmaması gerekir. Her şeyden önce şu temel gerçek ihmal edilemez; Sayın Devlet Bahçeli bu ülkenin “sahibi aslisi”olan Türk milliyetçilerinin hür iradeleri sayesinde önce bir fikir hareketinin ve kaynağını Türk tarihinden almış bir misyonun lideri olarak, daha sonra da bu hareketi kadrosuyla birlikte siyasi iktidara taşımış ve tekrar taşıyacak bir genel başkan ve daha ötesi hareketin lideri olarak seçilmiştir. 1997 tarihinde gerçekleşen bu tarihî gerçeklik Cumhuriyet tarihimize not olarak düşülmüş olan değişmeyecek bir hakikattir.

Bilindiği gibi merhum Alparslan Türkeş'ten kalan miras sadece onun görüş ve düşünceleri değildir, aynı zamanda onun sağlığında, gelişmeler karşısında ortaya koyduğu davranış biçimi ve pratikleridir. İşte bütün bu unsurlar Türk milliyetçilerini etkilemiştir. Alparslan Türkeş'in karizmasıyla kabul ettirdiği liderlik biçimi, halefi olan Devlet Bahçeli'de de aranmıştır. Türk milliyetçileri Alparslan Türkeş'te gördüğü liderlik vasıflarını Sayın Bahçeli'de de görmüş ve bu sebeple onun bir lider olarak mevcudiyetini tanımışve tasdik etmiştir. Bu hâliyle Sayın Devlet Bahçeli, Milliyetçi-Ülkücü Hareketin lideri, ilelebet devam edecek bir misyonun birinci derecede sorumlusu durumundadır.

Bununla birlikte, Türk milletinin var olduğu devirlerden itibaren, daima devamlılık arz ettiğine inandığımız Türk milliyetçiliği fikriyatını ve bu fikriyatın siyasi misyonu olan Milliyetçi Hareket Partisi, bir lider ve kadro hareketi olarak birlikte mütalaa edildiğinde yapılacak olan 18 Kasım Kurultayının ortaya koyacağı irade, bu gerçeğin tespiti ve gözler önüne serilmesinden ibaret olacaktır. 1997 tarihinde ortaya çıkan aynı irade şeklinin tekrar tezahürü konusunda zihinlerde şüphe olmamalıdır. Artık asıl olan, delege iradesiyle tespit edilmiş mevcut yapının yüklenmiş olduğu vazifeyi yerine getirmesinden ibarettir. Bu vazife, millî iradenin tecellisi sonucu elde edeceği siyasi iktidar vasıtasıyla önce Türk milletinin mutluluğuna hizmet edecek mahiyette asil bir hedefe yöneliktir.

MHP'nin Türk milliyetçiliğinin yeniden popüler olduğu bir siyasi atmosferde asli gücüne yeniden ulaştığını ifade etmek “malumun ilanı” anlamına gelmekle birlikte MHP'nin bu yükselişteki "makul, uzlaşmacı, sorumlu devlet adamı", görüntüsü çizen Sayın Devlet Bahçeli’nin büyük payı göz ardı edilemez. Tahribatın had safhada olduğu günümüzde MHP'nin takip etmeye çalıştığı politika, Türk kamuoyunda takdirle karşılanmakta ve bu durum MHP'nin yükselişinde önemli rol oynamaktadır. Yine bugüne kadar ortaya konan sorumlu ve uzlaşmacı muhalefet anlayışı MHP’nin yükseliş sebeplerinden bir diğeridir.

Sayın Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle "İdeolojilerin, inançların veya fikir akımlarının rollerinin değişmesi, popülaritesinin konjonktürel olarak azalması veya çoğalması mümkündür. Ancak insanlık var olduğu müddetçe fikir ve ideolojiler hiçbir zaman yok olmayacak, hayatiyetlerini devam ettireceklerdir."Gerçekten de MHP de Alparslan Türkeş ile sistemleştirilen ve hedef olarak belirlenen yeni dünya görüş ve ideolojisi, Devlet Bahçeli ile ortaya konan siyaset ve program ile uygulanmayı beklemektedir. Bu noktadan bakıldığında Türk milliyetçilerinin, 21. yüzyılın ilk yarısındaki temel hedefleri olan Lider Türkiye idealini realize etmek ve Türk dünyasının birlikteliğini sağlamak için elden gelen bütün gayreti gösterip başarıya ulaşacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

18 Kasım 2006 tarihinde yapılacak olan Milliyetçi Hareket Partisi Olağan Kongresi, daha önce seçilmiş bir Genel Başkan olarak Sayın Devlet Bahçeli'nin liderliğinin teyit ve tescili anlamını ifade etmektedir. O hâlde MHP'nin devamlılığı, Ülkücülerin lideri Devlet Bahçeli'nin liderliğinde gerçekleştirilmelidir. Türk milliyetçileri, bu gerçeği hiçbir zaman unutmadan liderlerinin gösterdiği büyük hedeflere doğru akıp giden mukaddes yolculuklarına yılmadan ve yorulmadan devam edeceklerdir.

Bu temel gerçek tatbik edilirken Türk milletinin geçmişi ile bugünü arasında köprü vazifesini gören MHP’nin, temel referans noktalarını ve hedeflerini koruyarak yeniden kitlelerle kucaklaşan bir fikir ve kadro partisi olarak ideallerine ulaşabilme imkânını muhafaza ettiği unutulmamalıdır. Görüldüğü gibi Türk milliyetçilerinin idealleri her zamanki gibi yine büyük manaları ve gayeleri ihtiva etmektedir. Söz konusu ideallerin gerçekleştirme vasıtası ise bizatihi Türk milletidir. Milletinin sinesinden doğmuş Türk milliyetçileri ise bütün bu ideallerin "emniyet subabı"dır. Daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet payidar olma noktasındaki “iç dinamik”MHP’dir. Bu sebeple ülke çıkarları adına hayati öneme sahip olduğuna inandığımız MHP'nin mevcudiyetine zarar verebilecek hiçbir teşebbüse imkân vefırsat verilmemelidir.



*Bu yazı,Sayın Devlet Bahçeli’nin MHP Genel Başkanlığına Seçilişinin 20. Yılı (6 Temmuz1997-6 Temmuz 20117) nedeniyle, Ülkü Ocağı Dergisi, Sayı: 41, Kasım 2006’dan alıntılanmıştır.