TÜRK’ÜZ, TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ, TURAN’IN SEVDA VE HEDEFİNDEYİZ…

28 Aralık 2023 11:18 Abdullah ALAGÖZ
Okunma
391
TÜRKÜZ, TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ, TURANIN SEVDA VE HEDEFİNDEYİZ…

TÜRK’ÜZ, TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ, TURAN’IN SEVDA VE HEDEFİNDEYİZ…
Abdullah ALAGÖZ
(Araştırmacı ve Yazar)
Turan ve Turancılık kavramı Türk ve dünya sosyolojisinde yüz küsur yıldır tartışılan bir konudur. Dünya sosyoloji literatürüne Ural-Altay dil ailesine mensup milletleri tek bir çatıda toplama düşüncesi olarak Macar menşeili olarak çıksa da genel kanı işgal atında ki Türklerin birleşmesi olarak Kırım, Tatar ve Başkurt merkezli bir düşünce olarak bilinmekteydi.
Modern Türk sosyolojisinde ise bu düşünce dünyaca ünlü Türk Sosyolog Ziya Gökalp ile anlam kazanıp bu minvalde sistemleşmiştir. Merhum Ziya Gökalp’a göre Turan; Türklerin oturduğu ve Türkçenin konuşulduğu bütün ülkelerin toplamını oluşturan ülküsel bir yurttur. Turan ve Lisan şiirleriyle kültürel birleşmenin de ilk adımını fikirsel olarak atmıştır.
Merhum Gökalp çizgisinde ilerleyen bu düşünce; Türk milliyetçisi aydınlar eliyle geliştirilerek Türk toplumuna tanıtılmıştır. Devrin tek parti iktidarı olan CHP tarafından önceleri alay edilen, sonra direnç ve karalamaya muhatap olan Turan/Turancılık, 3 Mayıs 1944 yılında ise yıkıcı ve bölücü bir faaliyet olarak yargılanmıştır. Türk tarihine CHP’nin kara bir lekesi olarak geçen bu hadise Türk milliyetçilerinin kesin bir zaferi olarak yıllardır bir bayram olarak kutlanmaktadır.
27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra ise Turancılık milliyetçi aydınlar sayesinde üniversite gençliği arasında bir ülkü olarak filizlenmiştir. Bu tarihten sonra bu fikrin etkisiyle sınırlarımız dışındaki soydaşlarımızın hakkı ve hukuku konusunda hassasiyetler artmaya başlamıştır. Kerkük’te, Halep’te, Batı Trakya’da ve Kıbrıs’ta Türklerin hak ve menfaatlerine karşı bir saldırı olduğunda Türkiye’de rahatsızlıklar uluslararası arenada dile getirilmeye başlamıştır. 1970’li yıllarda ise ilk kez Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) kurulmasıyla siyasi alana taşınan Turan/Turancılık düşüncesi, giderek Türk toplumunun geneline yayılma imkânı bulmuştur. Hatta MHP’nin hükûmet ortağı olduğu Milliyetçi Cephe hükûmetlerinde ise Millî Eğitim Bakanlığı müfredatları ve Kültür Bakanlığı yayınları gibi alanlarda bir devlet politikası olması yönünde ciddi adımlar atılmıştır. Dünyanın teşkilatlı en kalabalık gençlik yapılanması olan Ülkü Ocakları eliyle tüm Türkiye’de sınırlarımız dışında esir hâlde yaşayan Türkler için farkındalık (Esir Türkler Haftası) yapılmıştır. Çeşitli dergi çalışmaları ve salon toplantılarıyla Türk gençliğine Türk Birliği vurgusu yapıldı.
Binlerce yıldır Türk’ün sarsılmaz ülküsü olan Turan, Ziya Gökalp ile modern manada sistemleşmiş, dağılmakta olan devleti kurtarma hamlesi olarak fikir dünyamıza dâhil olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’yla işgale uğrayan devleti Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla yeniden bağımsız kılma girişimlerine ışık olmuş, Enver Paşa’nın Rusya esaretinde ki Türkistan’ı ayaklandırma düşüncesiyle Çeğen Tepesi’nde sönümlenmiştir. O tarihten sonra Türk’ün Turan ülküsüne maceracılık yaftası vurulmuş, bu fikri savunan Türk milliyetçisi aydınlara türlü eziyetler yapılmıştır. Nihayet Türkiye’de fikir alanında varlığını sürdüren Türk milliyetçiliği, 1969 yılında kurulan Milliyetçi Hareket Partisi ile siyasi alana taşınmış olup, fikrini siyaset eliyle Türk toplumunun tamamına yansıtma girişimine başlamıştır. 1980 yılına geldiğimizde Türk toplumu Kırım’da Abdül Cemil Kırımoğlu’nun şanlı mücadelesini ilgiyle takip edip destekliyor, Kerkük’te katledilen Türk milliyetçisi Dr. Necdet Koçak’a ağıtlar yakıp, Türk milletinin bir şehidi olarak kabul ediyordu. Devletimizde artık Türk nüfusunun yaşadığı yerler olan Batı Trakya, Halep, Kerkük-Musul ve Kıbrıs konusunda uluslararası alanlarda gündem olmasını sağlıyordu.
12 Eylül 1980 Darbesi’yle Türkiye bir karanlığa ve sessizliğe gömülmüştü. 7-8 yıl sonra yapılan tahliyeler sonrası manzaraya göre, Türkiye liberal bir yapıya ve nemelazımcı bir anlayışa doğru sürüklenmişti. Yine o dönemlerde önce Milliyetçi Çalışma Partisi ile sonra tekrardan kurulan Milliyetçi Hareket Partisi eliyle yeniden bir seferberlik ilan edilerek Türk toplumunu tekrardan Turan ülküsü etrafında kenetleme çabası verildi. MHP Kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş Bey ve kurmayları, Sovyetler Birliği’nin dağılacağını ve esir Türk topluluklarının bağımsız olacağı ve bu minvalde devlet ve millet olarak hazırlanmamız gerektiği vurgulanmaktaydı. Nitekim 1991 yılında Sovyet Rusya Glasnost-Perestroyka programları sonrası dağılmış, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan bağımsız olmuştu. Türk milliyetçisi aydınların ve siyasetçilerin üstüne basa basa dile getirdiği söylem gerçek olmuş ve Sovyetler tarihe karışmıştı. Türkiye hemen harekete geçerek kültürel ve ticari alanda girişimlerine başladı. Türkiye’de okul kitaplarının arka sayfasına Türk dünyası haritaları bırakıldı. Türk devletleri ile alakalı ders kitapları güncellendi. İş adamlarımız o bölgelere sevk edildi.
Ne yazık ki iktidardakiler merhum Alparslan Türkeş’in uyarı ve tavsiyelerine aldırış etmemesi sonucu, içte bölücü terör ve ekonomik krizlerle mücadele, dışta uluslararası baskılar sebebiyle bölgede gereken varlığı gösteremedi. ABD başta olmak üzere Rusya ve AB tarafından Türkiye Cumhuriyeti yayılmacılıkla suçlandı.  2000’li yıllarda ise yine ekonomik ve kültürel anlamda ilişkiler kurularak bölge ile temas sağlandı. Bakü-Ceyhan Boru Hattı ile enerji alanında başlayan ilişkiler, uluslararası arenada birbirlerini destekleme şeklinde devam etti. Türkiye öncülüğünde kalkınma, kültürel ve iş birliği kurultayları tertip edildi. Türk İş Birliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) yeniden etkin hâle getirildi. 2008 yılında Türkçe Konuşan Ülkeler Birliği (TÜRKPA) kuruldu. 2009 yılında Türk Keneşi kuruldu. Daha sonra Türk Keneşi’nin ismi 2021 yılında Türk Devletler Teşkilatı olarak değiştirildi ve üye Türk devletler 2040 vizyon belgesini yayımladılar.  İşte Metehan ile başlayan Turan ülküsü; merhum Ziya Gökalp’la sistemleşen, Mustafa Kemal Atatürk ile devam eden, Türk milliyetçisi aydınlar eliyle geliştirilen, merhum Alparslan Türkeş ile topluma yayılan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından Türk Asrı olarak ifade edilip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmî bir politikası hâline gelmiştir. Hayalin gerçek olmasına ramak kalmıştır. Siyasi, kültürel ve ekonomik iş birliği yanında ortak bir güvenlik teşkilatının da kurulması, Türk dünyasının birleşmesi demek olacaktır. Askerî ve savunma sanayinde Türk Devletler Teşkilatına üye devletlerin Türkiye’den istifade etmesi ve bu konuda yardım almaları, yakın bir gelecekte ortak ordunun ve güvenlik teşkilatının da kurulacağının mesajını vermektedir. İşte o zaman geldiğinde MHP Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendi’nin de ifade ettiği gibi; tarih coğrafyaya dar gelecek, Türk’ün Turan ülküsü tam anlamıyla gerçekleşecektir.
2023 yılında yapılan seçimler akabinde Cumhuriyet’in 100. yılında bu asrın Türk Asrı/Türkiye Yüzyılı olarak ifade edilmiştir. Bu ifade Türkiye’nin bu yüzyılda uluslararası bir aktör olma noktasında vakarına yakışır hamleler yapacağının tüm dünyaya açık bir mesajıdır.  Bu hamleler Türk devletleri ile olan iş birliğini de daha üst seviyelere taşıyacağına olan inanç gerek Türk akademisine gerek de Türk toplumuna hâkim olmuş durumdadır. İşte bu duygular eşliğinde, Türk’üz, Türk milliyetçisiyiz, Turan’ın sevda ve hedefindeyiz…