AVUSTRALYA’DA İKİ ŞEHİDİMİZ “FOR LOVE OF ALLAH”

09 Kasım 2020 15:55 M.Törehan SERDAR
Okunma
3211
 AVUSTRALYADA İKİ ŞEHİDİMİZ “FOR LOVE OF ALLAH”

 AVUSTRALYA’DA İKİ ŞEHİDİMİZ “FOR LOVE OF ALLAH”
 
Birinci Dünya Harbi acılarla dolu olduğu kadar hamaset destanlarıyla da bilinmektedir. Yüz binlerce şehit verdik bu savaşta. Kızgın kum çöllerinden Galiçya’ya, buzlu steplerden Birmanya’ya, Çanakkale’den gidenlerin dönmediği Yemen ellerine kadar… Öyle yerlerde şehit verdik ki bugün dünya haritasında yeri yoktur yine öyle yerlerde şehitler verdik, haberimiz bile yoktur. Çok şehitlerimizin ismi unutulmuş, bir mezar taşı bile bulunmadan isimsiz mezarlarda yatmaktadırlar. Bu şehitlerimizi bulup gün yüzüne çıkarmak her Türk evladının görevi olmalıdır. Bu sahipsiz, isimsiz mezarda yatan iki şehidimiz de Avustralya kıtasındadır. Yıllarca yapılan araştırmalar sonucunda ancak varlıklarını ve mezarlarını bulabildik. Ne yazık ki bulduğumuz bu mezarlara sahip çıkılacağı yerde onları Türk vatandaşı değil, Afgan casusları olarak göstermeye, anlatmaya çalıştık. Üstelik bunu Türk televizyonları yapmaktadır. Çok yanlış bir kanaat çok yanlı bir görüş. Destanını okuyacağınız bu iki kahraman; vatanları için, Çanakkale için ve Allah için o topraklarda savaşmış, orada şehit düşmüştür. Bu iki kahramanı meçhul askerlikten çıkarıp isimli kahramanlar olarak tanıtmak bizim görevimizdir.
Şehitler Tepesi boş değil, biri var bekliyor.
Ve bir göğüs nefes almak için rüzgâr bekliyor.
Mezarı yakışmış bu kutlu tepeye,
Tuttuğu bayrak belli, yattığı toprak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
1915… Müslüman Türk’ün dokuz cephede birden oluk oluk kanını döktüğü yıllar. Dünya tarihinde çok ender görülecek, Müslüman Türk’ten gayrısının anlayamayacağı bir savaş. Koca bir kıtaya karşı harp ilan eden iki Müslüman Türk’ün öyküsüdür bu. 20. yüzyıla girilirken imparatorluk vasfını hâlen koruyan fakat iç ve dış düşmanlarının gayreti yıkılmakta olan devlet, öz evlatlarını muhacir etmiştir. Bunlardan “Fatih Külliyesi’nin Karadeniz Medresesi”nde bir iki yıl okuyan (1) Molla Abdullah:
(Es Hikmet Feridun, Hayat Tarih Mecmuası, 1 Haziran 1967, Yıl 3, Cilt 1, Sayı 5, Sıra 29, Sah. 10, “Avustralya’da Harp İlân Eden İki Türkün Yarattığı Destan”, Avustralya’da Çanakkale. )

Açılır bahtımız bir gün,
Heman battıkça batmaz ya.
Sebepler halk eden Halık,
Kerem Bab’ın kapatmaz ya.
Benim şaha münacatım,
Rızk için değildir, haşa.
Huda Rezzak-ı Âlemdir,
Rızıksız Gül yaratmaz ya.(2 .)
(Amasya ulemasından rahmetli Mustafa Yetkin Hoca’ya aittir. (Şiir Yalçın Özalp’dan temin edilmiştir) Kut Muhsin, Halka ve Olaylara Tercüman (İlave), 9 Eylül 1977 Cuma, )

“Broken Hills’in küçük Müslüman azınlığına et temin ediyordu. Ancak koyunları ve sığırları hükûmet mezbahasında kesmek istemediğinden (ki orada domuz kesilmekte idi) Broken Hills Belediyesi onu bir buçuk sterlinlik bir cezaya çarptırdı.” Hikmet Feridun Es’in makalesinde Kul diye kayıtlıdır. T.C. Sydney Başkonsolosluğu, Sayı: 1462/513 Sydney, 18 Ağustos 1977 tarihli cevabı yazıda “Gül Muhammed” diye bildirilmiştir. Tercüman gazetesi Muhsin Kut yazısında “Gül Muhammed”, Hürriyet gazetesinin 31 Ekim 1939 günkü nüshası Hulusi Şenel’in Avustralya hükûmetine karşı tek başlarına savaş ilan eden iki Türk’ün hayatı filme alınıyor. Kahraman Türkler isimli haber yazısında Gül Muhammed diye kaydedilmiştir.  Tefekkürü ile rızkını ta Avustralya’nın Silver City (Gümüş Şehir) şehrinde aramaya çıkmıştı. Dünyanın öbür ucunda İngilizlerin sömürge şehri olan Silver City, Doğu’nun bütün vasıflarını üzerinde taşıyordu. Bu şehrin bir mahallesinde Afganlı ve Hintli Müslümanlar bulunuyordu. Bunlar kıtanın kurak bölgelerinde nakliye işleri için yeni getirilen deve kervanlarının sürücüleri, bakıcıları ve terbiyecileriydi. Bunların arasına karışan Molla Abdullah, din kardeşlerinin bulunduğu bu mahallede ilmi ile kısa zamanda tanınmış, büyük bir hürmete mazhar olmuştur. Sufli işlerle uğraşmaya ırki ve dinî hasletleri engel olduğundan sıkıntı içerisinde çırpınan Molla Abdullah Bey, Hristiyanlar tarafından kesilen etleri yemeyen Müslümanların kasaplığı vazifesini Allah rızası için üstlenmiş ve böylece yeni bir rızık kapısı bulmuştu. Ananelerine sıkı sıkıya bağlı olduğu için civarında bulunan gayrimüslimler bir tarafa, Müslümanlarla dahi anlaşamaz duruma düştü. Domuz kesilen belediye mezbahasında kesim yapmadığı için para cezasına çarpıtmaları(3) gibi yapılan çeşitli baskılar, Molla Abdullah Bey’in içine kapanık biri olmasına sebep oldu. Sini kemali bulmuş, kara kuru biri olan Molla Abdullah Bey’in bu yalnızlığı pek uzun sürmedi. Bazılarının Kul(4.) bazılarının da Gül (5.) diye bahsettiği 20 yaşlarında, çok yakışıklı, babayiğit Muhammed (Mehmed), çıkageldi Silver City’e. Anadolu’nun ücra bir köşesinden Gül Muhammed, “Ekmek Teknesi”ni de beraberinde getirmişti. Tekerlekli ufacık bir dondurma arabası ve üzerinde uzun bir sırıkla takılı ay yıldızlı Türk bayrağı ile sabah sabah gezerken Türkçe olarak: “Kaymaklı!” diye naralar atarak dondurma satması kısa zamanda şöhretini arttırmış, namı çevreye yayılmış, ta başkent Sydney’e kadar ulaşmıştı. Gül Muhammed’in dondurmasını yemeğe, kaymaklı narasını dinlemeye, ay yıldızlı bayrağı görmeğe gelenler, her gün biraz daha artıyordu. Gül Muhammed’i memnun eden ne dondurma satışı ne de etrafında pervane olan güzel kızlardı. Ay yıldızlı bayrağı soranlara öpesi gelen, onlara bedava dondurma ikram eden Gül Muhammed, şükür bir de arkadaş bulmuştu, Molla Abdullah Bey’i.
Avustralya kaynakları Molla Abdullah ve Gül Muhammed’i şöyle tanımlamıştır.
“Molla Abdullah 60 yaşlarında, Hint illerinden daha önce gelmiş birisiydi. 16 yıldan beri Broken Hill’de deve sürücülüğü yapıyordu. Ona eşlik eden Gül Muhammed, dondurma arabasıyla geldi Broken Hill’e. 20 yaşlarında olan Gül Muhammed Hint sınırına yakın bir yerde yaşayan Afganlıydı. Tanıdık görme gayesiyle dondurma arabasını sokaklarda yavaş yavaş sürerdi. Sonunda Molla Abdullah ile tanıştı. Onlar Türk bayrağı altında savaşan kişilerdi. 'Türkler' olarak adlandırıldılar.”
(Kearns R.H.B., Broken Hill 1915-1939, North Mine No: 2 Shaft And Mill, 1939, Published by The Broken Hill Historical Society, Broken Hill, New South Wales, Australia, Printed by Jeffress Printers Pty. Ltd.,)
Osman Place, Thebarton, South Australia, 1975, sah. 4 Molla Abdullah ve Gül Muhammed’in Hint ve Afganlı insanlarla tek ilişkisi, onların da Müslüman olması ve Avustralya’ya gitmek için onlarla beraber hareket etmeleridir. Yoksa Avustralya kaynaklarının iddia ettiği gibi Hint ve Afgan asıllı kişiler değildir. Ne yazık ki ülkemizdeki bazı kaynaklar, televizyon programları Avustralya kaynaklarına dayanarak Molla Abdullah ve Gül Muhammed’i Afgan ve Hintli olarak göstermiştir. Oysa bu makale okunduğunda bu iki evladımızın Türk oldukları anlaşılacaktır. Gül Muhammed ile Molla Abdullah Bey kısa zamanda kaynaştılar, vatan hasreti gidermeye başladılar. Bu mutlulukları pek uzun sürmedi. Balkanlar’dan gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. Haber haberden kötü, gün günden beter geliyordu. Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yaban ellerinde doğru dürüst bir haber dahi alamıyorlardı. Gönüllü yazılamaya karar verdiler. Fakat muameleler bitinceye kadar harp bitmişti, ama Balkan Harbi’nin acısını ne Gül Muhammed, ne de Molla Abdullah Bey unutabildi. Ana yurttan gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. Artık Abdullah Bey cehren dualar okuyup, bismillah deyip bıçağı sürmeyi eskisi gibi şevkle yapmıyor, Gül Muhammed’de; “Kaymaklı!” narasını yankılatarak bağıramıyordu.
Halife-i Ruyi Zemin’in Cihad Fetvası çıkardığını çok geç haber aldılar, alır almaz da ilgili makamlara koştular. Memlekete dönmek istediklerini bildirdiler. Yetkili makamlar;
“Yollar kapalı, ülkenize gidemezsiniz.” cevabını verince, cihat mefhumunun; eli silah tutan her Müslüman’ın savaşmasının farz olduğunu anlatmaya çalıştılar. Yetkililer bunları pek ciddiye almayınca: “Öyle ise bizde kendimizi sizlere karşı harp hâlinde addediyoruz.” dediler.
(ES Hikmet Feridun, Hayat Tarih Mecmuası, age.)
“Sydney’de bir tarihçi dostum bana eski bir gazete getirdi. Hâlâ sakladığım bu sararmış yapraklar, bir ilanıharp haberini taşımakta idi” Rusların müttefiklerine baskısı ile Osmanlı’ya yeni bir cephe açılması için yaptığı müracaatlar semeresini vermişti. İngilizler Avustralya’da asker toplamaya başladı. Çanakkale’ye Anzak çıkarması yapılmasından 3 ay 24 gün önce Molla Abdullah ile Gül Muhammed harp hâlinde olduklarını bildirmişlerdi Avustralya hükûmetine.  Her yaptıklarının İslami olması gerekiyordu. Bunun için Sydney’de neşredilen bir gazeteye “ilanıharp” haberini gönderdiler. Gazete; “Türkiye İngiltere’ye karşı harp ilan ettiği için, Avustralya’da yaşayan Molla Abdullah ve Gül Muhammed ismindeki iki Türk de Avustralya kıtasına karşı savaş ilan etmişler.”dir 8 manşet haberi ile çıktı o gün. Savaş ilanın formalite yönü tamamlanmıştı. Önce bayraklar hazırlandı. Sonra para edecek şahsi eşyalarını sattılar. Satıştan elde ettikleriyle bir Schneider tüfeği, bir de Henry Martin satın aldılar, geri kalan paralarını da mermiye yatırdılar. 1 Ocak 1915 günü Broken Hills Boğazı’nın içinden geçen demir yolunun tam ortasına dondurma arabasını koydular, kendileri de hazırladıkları siperlere yattılar. Tren yoluna bırakılan dondurma arabası Biraz sonra Broken Hills Boğazı’na giren trenin yanındaki atlı muhafızlar, demir yolunun ortasındaki küçük dondurma arabasını ve arabanın direğinde dalgalanan ay yıldızlı bayrağı gördüler.
Makinist ani bir duruş yaparken dağda da aynı bayrak dalgalanmaya başladı. Trenin muhafızlarından Millard silahına davranınca eli havada kaldı. Sayın Hikmet Feridun Es’in trenin muhafızı diye belirttiği atlı muhafızlardan Millard’ı, Muhsin Kurt; “Elwin Millard diye isimlendirerek Sydneyli tesisatçı olduğunu ve treni bisikleti ile takip ettiğini belirtiyor. Avustralya kaynaklarında da Muhsin Bey’in söylemine benzer görüş vardır. Birdenbire gürültülerle sarsıla sarsıla duran vagonların pencerelerine koşanlar, süvarinin kalbini tutarak atının üzerinden yere yıkıldığını gördüler. Aynı anda korkunç bir ateş yağmuruna maruz kaldılar. Makinist güç bela tekrar harekete geçtiyse de bir şey ifade etmedi. Tren ölü ve yaralılarla doluydu. Saldırının yapıldığı tren. Trendeki askerler, polis ve jandarma kuvvetleri harekete geçmişti. Fakat dağdaki Türklerin ateşi o kadar kuvvetliydi ki onları yakalamaya gelenler, oradakileri birkaç bölük tahmin ettiler. Daha sonra Türklerin bulunduğu tepeye eyalet kuvvetleri gönderildi. Onlarda bir netice alamayınca askeri birlikler sevk edildi.
Ateş Açılan Tepe “Turks Rocks – Türk Tepeleri” “Official War History” Resmî Avustralya Harp Tarihi’ne “Battle of Broken Hill” Broken Hills Savaşı diye geçen askerî harekât başladı. İki Müslüman Türk’e karşı bir kıta’nın askerleri saatlerdir savaşan Türklerin üzerine üç koldan taarruza geçtiler. Bulundukları tepeyi makaslama ateşe aldılar. Yüzlerce silah birden patlıyordu. Türklerin bulunduğu tepeye doğru yürüyen Avustralya özel birlikleri uzun süren çatışmalar sonunda Broken Hills tarafından silah sesleri işitilmez oldu. Büyük bir ihtiyatla tepeye tırmanan askerler delik deşik iki cesedin birbirinden on bir metre uzakta yattığını gördüler. Molla Abdullah’ın bir avucu sıkı sıkıya kapalı ve diğer eli ise boş bir Schneider tüfeği tutuyordu. Mermisi tükenmişti. Gül Muhammed’in vücudunda 21 yara vardı. O da son mermisini yakmıştı. Tepeye yaklaşmaya çalışan Avustralya askerleri, silahları, bayrakları, Gül Muhammed ve Molla Abdullah’ın naaşlarını bir arabaya koydular, otopsiye götürdüler. Mollanın sımsıkı kapadığı avucunu zorla açtılar, içinden bir kâğıt çıktı. “Bu yaptığımızı Allah ve Sultan adına yapıyoruz. Cihadımız hak yolunadır. Ne yaptığımızı bir biz bir de Allah biliyor.”
(Avustralya kaynaklarında değişik anlatılmıştır) 10 Kut Muhsin, Halka ve Olaylara Tercüman, (İlave), 9 Eylül 1977 Cuma, şehitlerimizin cesetlerin hastaneye götürülmesi Avustralya makamları bu kahraman şehitlerin Müslüman mezarlığına gömülmesine izin verdiler. Fakat oradaki Müslümanlar “Avustralyalıların nefretlerinden korktukları için” şehitlerin naaşlarına sahip olmadılar. Yetkili makamlar da onları isimsiz mezarlara defnetti. Onlardan gayri kalanları Broken Hills müzesinin bir bölümünde sakladılar. Bu iki Türk’ün kan döktüğü tepelere de “Turks Rocks – Türk Tepeleri” ismin verdiler.  Avustralya kaynakları “Piknik Treni 1915-1918” başlıklı makalede konuyu şöyle anlatmaktadır.
“Birinci Dünya Savaşı sırasında Avustralya topraklarında tek düşman saldırısına uğrayan yer Broken Hill’dir. Bu şehir; Ocak 1915 yılının ilk günü hem yerel hem de ulusal tarihin kalıcı izlerine sahiptir. O gün üç saatlik savaşta, bir kadın ve üç erkek öldürüldü; üç kadın, bir kız, iki erkek ve 14 yaşındaki bir erkek çocuk yaralandı. İki adam Türk bayrağı altında saldırı uygulamıştır. 1901 yılından bu yana “Manchester Yurtlar Birliği” kendi üyelerine piknik düzenlerdi. 1 Ocak Cuma günü yine üyelerine piknik düzenlemişti. Mekân olarak Broken Hill’in 15 mil kuzeybatısındaki Penrose Park’ı seçildi. Piknik gezisi “Silverton Tramvay Limited Şirketi” tarafından sağlanacaktı. Bu günlük geziye katılan 1.200 erkek, kadın ve çocuğun taşınması için tren ve 40 âdet açık konsantre kamyon (üstü açık vagon) temin edilmişti. Piknikçilerin bazıları Broken Hill’e yaklaşık iki mil uzaklıkta, demir yolu çiti yanında boş duran bir dondurma arabası gördüler. Arabanın üzerinde sepete yapıştırılmış küçük bir Türk ulusal bayrağı sallanıyordu. Ahşap Umberumberka boru hattının yanında bir tümseğin ardında çömelmiş iki Türk görüldü. Trende bunu ilk gören kişi Sayın M. Kenny oldu. Türkler Schneider ve Martini-Henry tüfeklerle hemen ateş açtı. Clarrie O'Brien’in yanında duran arkadaşı 18 yaşındaki güzel Alma Cowie anında öldü. William Shaw öldürüldü ve onun 15 yaşındaki kızı Lucy kolundan yaralandı. Rutin bir denetim için Umberumberka boru hattındaki trene doğru bisiklet sürmekte olan Aif Millard, kafasından ölümcül yara aldı.
Trenin bu kıyamet ortasından geçişi birkaç dakikayı buldu. Bu sürede biri kamyondan atladı ve polise telefon etmek için bir eve doğru koştu. İki adam; Shaw Hendry ve Paddy Low, hayatlarını tehlikeye atarak tıbbi yardım için evlerden birine doğru koştular. Bu arada trenin içindeki kurbanlar pompalama istasyonuna götürüldü. Tren Silverton Tramvay Şirketinin garajına çekildi, daha detaylı bilgi için Broken Hill’e telefon edildi. Müfettiş Miller şehrin batı eteklerinde bulunan alçak tepelerdeki katilleri avlamak için bir polis ekibi hazırladı. Türklerin bulunduğu kayalık bir tepe üzerinde eski tek odalı taş kulübe vardı. Tom Campbell bu kulübeye yaklaştı. Ellerinde tüfekleri görünce hemen kapıyı kapattı, odadaki doğramanın yanına çöktü. Bir kurşun doğramayı geçerek Campbell’i yaraladı. Polis kuvvetinin yanında milisler de bulunuyordu. Bunlar Teğmen RNJ Resch kontrolü altında operasyona getirildi. “Tüfek Kulübü” üyeleri silah ve mühimmat tedarik ediyordu. Bütün bu kuvvetler etrafa yayılarak düşman tarafına yöneldiler. Hedef Gül Muhammed ve Molla Abdullah’ın bulunduğu tepeydi. Bu tepeyi ateş altına alarak yüzlerce mermi yağdırdılar. Bu arada ailesinin bütün ısrarına rağmen Jim Craig, Kablo otelin arka bahçesinde odun kesmeye devam ediyordu. Serseri bir Türk kurşunu Jim Craig’i öldürdü. Bir saat içinde savaş bitmişti. Silah sesleri kesilince Molla Abdullah ile Gül Muhammed’in bulunduğu tepeye gidildi. Molla Abdullah orada ölmüştü. Gül Muhammed Broken Hill hastanesine kaldırıldı, birkaç saat içinde o da hayatını kaybetti. Ertesi gün kentte basılan iki gazetede gerçek anlaşıldı. Saldırıda ölenlerin adları vardı. Bunlar: Rakow Sokak’tan Alma P. Cowie, Kobalt Sokaktan AE Millard, William Shaw, Kent Konseyi ustabaşısı James Craig, Cummins Caddesinden 69 yaşındaki Mary Kavanagh idi. Yaralılar; 14 yaşındaki George F. Stokes, 70 yaşındaki Thomas Campbell, 15 yaşındaki Lucy Shaw, Wolfram Sokakta oturan Crabb, Marks Caddesi’nden Memur Robert Mills ve Bayan Alma Crocker. Bu trajediden üç gün sonra bir madenci James Patrick Lyons, Türklerin bulunduğu son yeri teftiş ederken bir kayanın altında üç satırlık bir yazı buldu. Urduca yazılmış belgede piknik trenine saldırmak için nedenleri ortaya atılmıştı. Gül Muhammed tarafından yazılan bu yazıda; “Sizin insanlarınız benim ülkeme giderek savaşacaklar, bizde bunun için sizin insanlarınızı öldüreceğiz.” deniliyordu (muhtemelen savaşın patlak vermesinden önce Türkiye'ye giden Gül Muhammed bunu orada planlamıştı).
Yerel Müslümanlar bu olay karşısında Türklerin defnedilmesi sorumluluğunu almadılar. Cesetler daha sonra Broken Hill de bilinmeyen bir mezarlığa defnedildi. 1915 yılı Ocak ayının ilk günü Broken Hill şehri trajedi, terör, kahramanlık ve yüksek duygulu bir gün olarak anıldı.” (Kearns R.H.B., Broken Hill 1915-1939, age.)
Çatışmada kullanılan silahlar ve bayrağımız. Çatışmada kullanılan bir başka silah
Daha Çanakkale Cephelerinde Gelibolu Savaşlarını görmemiş olan Anzaklar, Müslüman Türkü ilk olarak Avustralya’da tanımışlardı. O günleri hatırlayan bir ihtiyar Anzak;
“Sadece iki kişi, bir kartal yuvası gibi yerden, Broken Hills’de (Kırık Tepeler) trenleri durdurmuşlar, vagonları, lokomotifleri yakmışlar. Polis, jandarma kuvvetleri kendilerine vız gelince üzerlerine askeri kıtalar gönderilmiştir.” diye anlatacaktı yıllar sonra.
(Es Hikmet Feridun, Hayat Tarih Mecmuası, age.)
Türkler Müslüman oldukları için İslam cemaati üzerine büyük bir öfke belirdi. Kalabalık bir grup Müslümanların bulunduğu deve kampına koştu ancak yol polis ve milisler tarafından tutulmuştu. Engellenen kalabalık biraz sonra da dağıldı.
(Kearns R.H.B., Broken Hill 1915-1939, age. Kut Muhsin, Halka ve Olaylara Tercüman (İlave), 9 Eylül 1977 Cuma, )
New South Wales eyaletinin batı yakasındaki bir maden kasabası olan Broken Hills’de halk sokaklara dökülmüş. İki kişi olamayacaklarını, daha çok olmaları lazım geldiğini, hatta yeni bir saldırı beklediklerini belirterek uykusuz bir gece geçirdiler. Ertesi sabah kızgın halk; Birinci Cihan Harbi’nde Türklerin müttefiki olan Almanlardan öçlerini aldılar. Araçlarla Delamore Caddesi'nde bulunan Alman Kulübü binasına saldırarak orayı yaktılar ve Almanların oturdukları mahalleyi yağmaladılar. Bu olayları gören “Bullteni Dergisi” muhabiri şöyle anlatıyor:
“… Sonra üzerlerinde biriken tozları silktiler ve vazifelerini yapmış insanların gururu içinde Broken Hills Belediye Salonu’nda ‘Avustralya toplumunda yabancıların rolü’nü tartışmak üzere yapılacak bir konferansa gittiler.” Fakat Turks Rocks ismini verecekleri kayalıklardaki savaşı unutamadılar. Yeni bir saldırı ihtimali, günlerini-gecelerini zehir ettiğinden askerî birlikler çevre dağlarda altı ay Türk kuvvetleri aradı, durdu. Türk’ü Çanakkale’de daha iyi tanıyan Avustralyalıların Gelibolu folklorlarına girerken, hemen hemen her şehirlerinde bir Gelibolu Kulübü kurdular. Vatanlarından binlerce kilometre uzakta, isimsiz mezarda yatan bu iki evladımız için bir Fatiha temennisiyle.

KAYNAKÇA
1. Amasya Ulemasından Rahmetli Mustafa Yetkin Hoca’ya aittir. (Şiir Yalçın Özalp’dan temin edilmiştir)
2. Es Hikmet Feridun, Hayat Tarih Mecmuası, 1 Haziran 1967, Yıl 3, Cilt 1, Sayı 5, Sıra 29, Sah. 10, “Avustralya’da Harp İlân Eden İki Türkün Yarattığı Destan”, Avustralya’da Çanakkale.
3. Kearns R.H.B., Broken Hill 1915-1939, North Mine No: 2 Shaft And Mill, 1939, Published by The Broken Hill Historical Society, Broken Hill, New South Wales, Australia, Printed by Jeffress Printers Pty. Ltd., 9 Osman Place, Thebarton, South Australia, 1975
4. Kut Muhsin, Halka ve Olaylara Tercüman (İlave), 9 Eylül 1977 Cuma,
5. T.C. Sydney Başkonsolosluğu, Sayı: 1462/513 Sydney, 18 Ağustos 1977 tarihli yazı

Sydney Başkonsolosluğunun Resmî Yazısı
Gül Muhammed’in Dondurma Arabası
Çatışmanın Yaşandığı Tepe ve Tren Yolu
Çatışmaya Gönderilen Polis ve Arabaları (Kablo Otel önü)
Broken Hills Kasabası ve Çanakkale’ye Gönderilen Anzaklar
Şehitlerimizi Gömülü Bulunduğu Mezarlık
Şehitliği Bulan Ekip
Şehitlerimizin Kabirleri
Şehitlerimizin Eşyalarının Kaldırıldığı Müze