SURİYE'DE DEĞİŞİMİN ORTAYA ÇIKARDIĞI TOPLUM:SURİYE TÜRKMENLERİ

04 Nisan 2017 12:41 Ali ÖZTÜRKMEN
Okunma
5302
SURİYEDE DEĞİŞİMİN ORTAYA ÇIKARDIĞI TOPLUM:SURİYE TÜRKMENLERİ

SURİYE’DE DEĞİŞİMİN ORTAYA ÇIKARDIĞI TOPLUM: SURİYE TÜRKMENLERİ*

ORSAM

(Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi)

Ali ÖZTÜRKMEN-Bilgay DUMAN-Oytun ORHAN

Özet

- 7. yüzyıldan itibaren Oğuz boyları akıncılarının Irak ve Suriye’de görünmeye başladığı ve yoğun Türk göçlerinin 10. ve 11. yüzyıllarda gerçekleştiği bilinmektedir. Tolunoğulları ile başlayan Türklerin yerleşimi 11.yüzyılda Selçukluların bölgeye gelmesi ile devam etmiştir. Buradaki Türk boyları, 1096 yılında Haçlı seferleri başladığında Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuştur.

- Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bugünkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.1516’dan sonra yönetimi Osmanlı Devleti’ne geçen bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Suriye’de Türkmen yerleşimi artarak devam etmiş ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluşmuştur.

- I. Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki Türk idaresi sona ermiştir. Ancak Türkiye’nin Suriye’ye olan ilgisi Kurtuluş Savaşı sırasında da devam etmiştir. Osmanlının çekilmesi ile Suriye Türkmenleri milli mücadeleye başlamıştır.

Ahmet Nabğalı liderliğindeki Suriye Türkmenleri, Gazi Mustafa Kemal’in de ilgisini çekmiştir. O tarihlerden bu yana Suriye Türkmenleri henüz lider çıkaramamıştır.

- Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması’nın 7. maddesi, “Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm kültürel sosyal haklarının korunmasını”içermektedir. Dolayısıyla Ankara Anlaşması Suriye Türkmenleri konusunda Türkiye’ye garantörlük vermiştir.

- Suriye’de Türkçe konuşan Türkmen sayısının yaklaşık bir buçuk milyon, Türkçeyi unutmuş Türkmenlerle beraber sayının 3,5 milyon civarında olduğu belirtilmektedir. Dillerini unutmuş olan Türkmenler kimliklerinin bilincinde olmakla birlikte yaşadıkları bölgenin dili, kültürü ile bütünleşmiştir. Ancak Türkmen kimliklerinin bilincindedirler. Küçük gruplar halinde yaşayanlar önemli ölçüde Araplaşmıştır. Suriye Türkmenlerinin büyük çoğunluğu Sünni Hanefi mezhebine mensuptur. Çok az sayıda Alevi Türkmen bulunmaktadır. Suriye Türkmenlerinin konuştukları diller Arapça ve Türkçedir.Türkiye Türkçesine çok yakın bir Türkçe konuşulmaktadır.

- Suriye Türkmenlerinin ekonomik faaliyetlerine bakıldığında, Halep Türkmenlerinin genellikle tarım ve ayakkabı sanayisi ile geçimlerini sağladıkları görülmektedir. Lazkiye ve Tartus Türkmenleri narenciye ve ormancılıkla meşgul olurken Hama ve Humus Türkmenleri hayvancılık ve tarımla uğraşmaktadırlar. Şam’da yaşayan Türkmenler memurluk ve serbest meslek, Rakka ve Dera’da ise tarım başlıca gelir kaynağıdır.

- Kimi dönemlerde bazı çıkışlar olsa da genel olarak Türkmenler arasında siyasal bir milliyetçilik gelişmemiştir. Türkmenler arasında tepkisel ve kültürel bir milliyetçilik vardır. Suriye sisteminin sert yapısı, Türk hareketinin siyasallaşmasını önlemiştir. Ancak özellikle son halk ayaklanması ile beraber uyanışa geçen bir Türkmen milliyetçiliği de görülmektedir.Kendi haklarını aramak, Suriye toplumu içinde kendi benliklerini bulmak ve varlıklarını ispat etme çabası içindedirler.

- Suriye’de yaşanan halk ayaklanması Suriye Türkmenleri açısından fırsatlar sunmaktadır. Suriye’de devrimin başarıya ulaşması durumunda sivil demokratik bir siyasal sistem ortaya çıkabilir. Bu ortam içinde Suriye Türkmenlerinin en büyük beklentisi, yeni anayasada Suriye halkını oluşturan unsurlardan biri olarak yer almaktır. Bunun yanı sıra anadilde eğitim ve diğer sosyal, kültürel hakların verilmesini talep etmektedirler.

- Türkmenler hali hazırda muhalif hareketlerin içinde yer almaktadır. Suriye genelinde Mart 2011 tarihinden Kasım 2011’e kadar 300 civarında Türkmen hayatını kaybetmiştir. Ayrıca yüzlerce kayıp ve tutuklu Türkmen bulunmaktadır. Türkmenler, Türkiye’den Suriye’yi ve Türkmenleri dünya gündemine taşımasını beklemektedir. Suriye’de oluşacak yeni devlet sisteminde Türkmen kimliğinin ve haklarının yeni anayasa çerçevesinde korunması konusunda destek olunması gerekmektedir ancak şu ana kadar Türkmenler için henüz somut adım atılmamıştır.

Giriş

Suriye’de 2011 yılının Mart ayı içinde başlayan halk hareketleri uzun yıllardır üstü örtülen yeni toplumsal dinamikleri ortaya çıkarmaya başlamıştır. Dünya ve hatta Türkiye kamuoyunun fazla bilgi sahibi olmadığı ve son zamanlarda Suriye’de değişim sürecinde gündeme gelen topluluklardan biri de Suriye Türkmenleri olmuştur. Suriye Türkmenleri, Suriye’de olası bir yeni siyasal yapılanma içinde etkin bir aktör olmak çabası içindedir.Resmi veri olmamakla birlikte Suriye’de 1,5 milyon civarında Türkçe konuşan ve 2 milyona yakın da dilini unutmuş Türkmen yaşamaktadır. Suriye’nin sosyal yapısının heterojen niteliği göz önüne alındığında bu rakam siyasal sürece etkisi bakımından son derece önemli olabilir. Ancak Suriye Türkmenleri uzun yıllar örgütlenememiş olmaları ve Türkiye’den kopuk yaşamış olmaları nedeniyle dillerini ve hatta kimliklerini kaybetme riski ile karşı karşıyadır.

Suriye Türkmenleri hem akademik hem de siyasi olarak yıllarca ihmal edilen bir çalışma alanı olagelmiştir. Bu çalışma söz konusu boşluğu doldurma ve gelecek çalışmalara katkı sunma çabasının ürünüdür. Bu rapor ile çok iyi bilinmediği düşünülen Suriye’de Türkmen varlığı konusunda kapsamlı ve detaylı bir çalışma ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmada yer alan birçok veri Suriye’deki saha çalışmalarına, gözlemlere dayanmaktadır. Raporda yer alan bilgilerin birçoğu kendisi de Suriye Türkmeni olan Ali Öztürkmen’e aittir. Bunun yanı sıra ORSAM uzmanları daha önce gerçekleştirdikleri saha çalışmasında elde ettiği veri ve gözlemleri rapora yansıtmıştır. Raporu önemli kılan bir diğer unsur Suriye’de yer alan bütün Türkmen köylerinin listesi sunulmaya çalışılmış olmasıdır. Kuşkusuz tespit edilenlerin ötesinde Türkmen yerleşim yerleri mevcuttur. Bunun yanı sıra Türkmen boylarının günümüz Suriye topraklarına ilk yerleşimleri, o tarihten günümüze geçirdikleri evreler ele alınmıştır. Sonuç kısmında Suriye’de yaşanan halk ayaklanması Türkmenler açısından değerlendirilmiştir.

1. Suriye Türkmenlerinin Kısa Tarihi

Yakın Doğu’ya Türk göçlerinin başlangıç tarihi net olarak bilinmemektedir. Ancak 7. Yüzyıldan itibaren Oğuz boyları akıncılarının Irak ve Suriye’de görünmeye başladığı ve yoğun Türk göçlerinin 10. ve 11. yüzyıllarda gerçekleştiği bilinmektedir. Suriye’ye yerleşen Oğuz boyları iki koldan ilerlemiştir. Birinci kol; Halep, Hama, Humus, ve Şam yöresine yerleşmiştir. Bunlar daha çok Bayat, Avşar, Beğdili, Döğer boyuna mensup oymaklardır. Diğer kol Lazkiye ve Trablus şam istikametinde Ensariye dağlarının batısına yerleşen Türk boylarıdır.[i]Mutasım döneminde Şam ve Mısır’a vali olarak tayin edilen Eşnas el Türki ile beraber bölge daha yoğun olarak Türklerle tanışmaya başlamıştır. Tolunoğulları ile başlayan Türklerin yerleşimi 11. yüzyılda Selçukluların bölgeye gelmesi ile devam etmiştir. Türklerin buraya gelen kolu, Oğuzlar’ın Türkmen olarak anılan kısmıdır. Türk etkinliği Selçuklular’ın bölgeye gelişiyle artmıştır. Özellikle Halep, Lazkiye, Trablus şam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam bölgesinde yerleşim yoğunluk kazanmıştır. Suriye’nin kuzey bölgeleri, Antakya ve çevresi ise 11. yüzyılda yoğun bir Türk yerleşimine sahne olmuştur. 1064 yılında bölgeye gelen Türkler, Karahanlıların Batı Kolu hükümdarı Tamgaç Han’ınoğlu olan Hanoğlu Harun Bey ve ona bağlı 1000 kadar atlı Oğuz’dur. Bölgeye akınlar gerçekleştiren bir diğer grup ise Alp Arslan’ın komutanlarından AfşinBey ve Sandak Bey’dir. Bölgeye 1070-71 yıllarında Navakkiye Türkleri gelmiş ve hâkimiyet altına alma stratejisi izlenmiştir. Özellikle Anadolu’nun fethi için, Ahlat’tan sonra Halep bir hareket üssü işlevi görmüştür.[ii]1069-1070 yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye’yi tamamen ele geçirmiştir. Selçuklu zamanında Sultan Alparslan Halep şehrini Türkmen komutanlardan Ok Oğlu Atsız’a bırakmıştır. Ok Oğlu Atsız Halep şehrini teslim alır almaz Suriye, Lübnan ve Filistin’i Fatımi hâkimiyetinden almaya çalışmıştır. Şam’ı kuşatıp fethedemeyince Golan bölgesinde Türkmen boylarını toparlayarak Filistin’e doğru yürümüştür. Filistin’deki Fatımileri bozguna uğratarak Ramle, Tabariye ve Kudüs’ü ele geçirmiştir. Ok Oğlu Atsız idare ettiği Türkmen beyliğinin merkezini Kudüs şehri ilan ederek sonrasında Şam’ı kuşatmıştır. 1076 yılında savaşmaksızın Şam’ı ele geçirmiştir. Bu tarihten itibaren Şam merkez olarak Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin Ok Oğlu Atsız’ın hâkimiyeti altına girmiştir. Bu süreç içinde Türkmen boyları günümüz Suriye topraklarını yurt edinmeye devam etmiştir. Daha sonraki dönemde de Orta Asya, Güney Kafkasya(Azerbaycan) ve Anadolu’dan Suriye’ye Türkmen boyları göçmüştür.[iii]Nihayet Sultan Melikşah, 1078 yılında Tutuş’a Suriye Selçuklu Devleti’ni kurma emrini vermiştir. Oğuzların Yıva Boyu ile Bayat, Avşar, Begdilli, Döğer veÜçoklar oymakları Şam ve Halep’e yerleşmiştir. Buradaki Türk boyları, 1096yılında Haçlı seferleri başladığında Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuştur.[iv]Selahattin Eyyubi’nin Başkomutanı ve Şam Atabeyi Türk askeri lider Nuriddin Zinki(Nurettin Zengi A.G.) Haçlılara karşı en büyük zaferi kazanan kişiydi.

Zinki Atabey Devletinden sonra Eyyubi Devleti yerini Memluklar (Kölemenoğulları)’a bırakmıştır. Suriye, 1260’tan itibaren bir Türk devleti olan Memlukların hâkimiyeti altına girmiştir. İdaresi ve askeri gücü Türklerden oluşan bu devlet Suriye’ye yaklaşık 250 sene hâkim olmuştur. 1243 yılında Kösedağ Savaşında Moğollara yenilen Türk boyları Halep bölgesine yerleşmiştir. Bu dönemde Suriye’ye gelen

Türk çadır sayısının 40.000 olduğu tahmin edilmektedir.[v]Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bugünkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.

1516’dan sonra yönetimi Osmanlı Devleti’ne geçen bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Suriye’de Türkmen yerleşimi artarak devam etmiş ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluşmuştur.[vi]Osmanlı Devleti zamanında Suriye’de bulunan bazı Arap aşiretlerinin baskısı sonucunda Türkler Anadolu’nun içlerine göç etmeye zorlanmıştır. Ortaya çıkan olumsuz nüfus değişimi Osmanlı Devleti’ni tedbir almaya itmiştir. Aneze Araplarının saldırısını önlemek için Rakka’ya Türk aşiretleri yerleştirilmeye başlanmıştır. Böylece güneydeki Arap saldırılarının önü alınmaya çalışılmıştır.[vii]Bazı Türkmen boylarının bu bölgelere yerleştirilme nedenlerinden biri de isyan etmelerinden dolayı cezalandırma amaçlıdır.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Türk idaresine başkaldıran Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal liderliğindeki Araplar, 26 Ekim 1918’de Halep’i ele geçirmiş ancak savaş sonrası Fransa’nın manda yönetimi altına girmişlerdir.Böylece bölgedeki Türk idaresi sona ermiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen,Türkiye’nin Suriye’ye olan ilgisi Kurtuluş Savaşı sırasında da devam etmiştir.Bu dönem bölgedeki Türkler için sıkıntılı geçmiştir. Fransa’nın işgal harekâtı Arapları Türklerle birlikte hareket etmeye yönlendirmiştir. Osmanlının çekilmesi ile Suriye Türkmenleri milli mücadeleye başlamıştır. Ahmet Nabğalı liderliğindeki Suriye Türkmenleri, Gazi Mustafa Kemal’in de ilgisini çekmiştir.Ancak Nabğalı daha sonra Suriyeli bir ajan tarafından öldürülmüştür. Bu dönemde Fransa işgaline karşı oluşturulan Türkmen çeteleri büyük direniş sergilemiştir.Halep’te Nüveyran Oğuz, Lazkiye’de Suhta Ağa komutasında iki Türkmen çetesi oluşturulmuştur. Bu liderler ve direniş grupları da Gazi Mustafa Kemal’in takdirini kazanmıştır. Nüveyran Oğuz, Fransa yanlısı Elbeyli beylerini Sipahiler Köyünde Kuvay-i Milli Kuvvetleri ile birlikte öldürülmesine karşılık Mayıs 1940 tarihinde Gaziantep’te öldürülmüştür. Silah arkadaşı Kargen Tirken Polat Dişşo ise Halep’in Munbiç ilçesinde Şıh Yahya köyünde Fransız askerlerine karşı taarruz esnasında şehit olmuştur. O tarihlerden bu yana söz konusu isimlerin dışında Suriye Türkmenleri henüz lider çıkaramamıştır.

Daha sonraki dönemde Türkiye ile Fransa arasında Ankara Anlaşması imzalanmıştır. 20 Ekim 1921 tarihli anlaşmanın 7. maddesi, “Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm kültürel sosyal haklarının korunmasını” içermektedir. Dolayısıyla Ankara Anlaşması Suriye Türkmenleri konusunda Türkiye’ye garantörlük vermiştir.

1939’da Hatay’ın Türkiye’ye katılmasıyla yeni bir döneme girilmiştir. 1946’ya kadar Fransa himayesinde kalan Suriye 1958’de Mısır’la birleşip “Birleşik Arap Cumhuriyeti”ni kurmuştur. 3 yıl sonra birlikten ayrılan Suriye 1967 yılında Arap-İsrail savaşında Golan Tepelerini kaybetmiştir. 1970 yılında ülkenin başına geçen Hafız Esad 30 yıl ülkeyi yönetmiştir. Bu zaman içinde Türkiye Suriye komşuluk ilişkileri Soğuk Savaş’ın da etkisiyle gelişmemiş, zaman zaman gergin bir hal almış; su sorunu, Hatay meselesi ve Suriye’nin PKK’ya verdiği destek bu yıllara damgasını vurmuştur. 1998 yılında imzalanan ve teröre karşı işbirliği öngören Adana Mutabakatı’nın imzalanması ile PKK sorunu ortadan kalmış ve bu tarihten itibaren ilişkiler hızla ilerlemiştir.[viii]Yakınlaşan ilişkiler Suriye Türklerinin konumunu da olumlu yönde etkilemiştir.



* “SuriyeTürkmenleri” hakkındaki bu kapsamlı rapor ORSAM (Ortadoğu StratejikAraştırmalar Merkezi) uzmanları tarafından hazırlanmıştır. (ORSAM, Rapor No:83 ORSAM-Ortadoğu Türkmenleri Rapor No: 14, Kasım 2011). Raporun DevletDergisi’nde yayımlanması için gerekli izinleri veren ORSAM Başkanı Sayın Doç.Dr. Şaban KARDAŞ’a ve ORSAM GenelKoordinatörü Sayın Hakan TAŞÇI’ya teşekkür ederiz.

[i]Fatih Kirişcioğlu, “Suriye Türkleri”, Avrasya Dosyası, Cilt 2, Sayı 3,Ankara, Sonbahar 1995.

[ii] AliSevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Türk Tarih KurumuYayınları, Ankara, 1989.

[iii]Muhammet Hayır Aid, Golan’da Türkmen Aşretleri.

[iv]Fatih Kirişcioğlu, “Suriye Türkleri”, Avrasya Dosyası, Cilt 2, Sayı 3,Ankara, Sonbahar 1995.

[v] ÖmerOsman Umar, Türkiye Suriye İlişkileri (1918-1940), Fırat ÜniversitesiOrta-Doğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Elazığ, 2003.

[vi]Hülya Arslan Erol, “Suriye Colan (Golan) Türkmenleri Ağzı”, Modern TürklükAraştırmaları Dergisi, Cilt 6, Sayı 4, Aralık 2009.

[vii]Mustafa Öztürk, “Antakya ve Çevresinde Aşiretlerin İskânı”, I.Hatay Tarih veFolklor Sempozyumu, 3-7, Antakya, 1992.

[viii] AzizKoluman, Oytun Orhan; Türkiye-Suriye İlişkileri, Stratejik Analiz, Sayı44, Aralık 2003.