ERMENİLER ARASINDAKİ KİMLİK KRİZİ: ERMENİ ASKERİNİN AZERBAYCAN’A GEÇMESİ VE 24 NİSAN

30 Mayıs 2015 10:57 Keisuke WAKİZAKA
Okunma
6941
ERMENİLER ARASINDAKİ KİMLİK KRİZİ: ERMENİ ASKERİNİN AZERBAYCANA GEÇMESİ VE 24 NİSAN



 
1.  Ermeni Askerinin Azerbaycan’a Teslim Olması ve İltica Talebi
21 Mart 2015 tarihinde Ermenistan ordusunda sözleşmeli olarak görev yapan Andranik Grigoryan isimli asker Azerbaycan tarafına geçip teslim olmuş ve sığınmayı talep etmiştir. Grigoryan Ermenistan ordusunun durumu hakkında şöyle anlatmıştır:[1]
“Ben bizimkilerin kirli oyunlarının bir sonraki kurbanı olmak istemiyorum. Askeri birimimizdeki kötü muamele ve diğer sıkıntılardan yoruldum. Benim gibi ordumuzda bir sürü asker var. Onlar da aslında askerliği bırakıp gitmek istiyor, ama bu tarafta onları ne beklediğini bilemedikleri için bunu yapmaya cesaret edemiyorlar.”
Ayrıca o, Ermenistan Ermenileri ve Karabağ Ermenileri arasında sürekli çekişmelerin olduğunu da ifade etmiştir.[2]
1991 yılında Ermenistan bağımsız olduğundan beri erkeklerin askere gitmemek için yurtdışına göçü büyük sorun olarak bilinirken Bu olay Ermenistan’da yaşayan Ermeniler arasında ciddi bir tedirginlik yaratmıştır. Normalde askerler için yüksek bir disiplin, cesaret, güçlü moral ve sabır gücü gibi unsurlar istenmekte ve bunların yüksek seviyede tutulduğu için maddi sıkıntılar ve ya asker içindeki işkenceler gibi sorunlara dayanabiliyorlar. Bu yüzden Ermeni askerinin Azerbaycan’a sığınması, Ermenistan’ın kötü ekonomik durumundan başka Ermenilerin milli kimliği ile ilgili sorun olarak analiz etmekte fayda var.
2. Modern Ermeni Kimliğinde “Hay Dat” Doktrini ve Karabağ Sorunu
19. yüzyıla kadar “Ermeni” olarak tanımlanmak için sadece Gregoryan kilisesine mensup olmak şarttı[3] ve “vatan”, dil, gelenek, kültür ve örf-adet gibi unsurlar söz konusu değildi. Bu yüzden dini hakların garanti altına alınması Ermeniler için yetiyordu ve Ermeni kimliği içinde “vatanperverlik”ten daha çok kan bağları ve kilise ile bağlantı daha önemlidir.[4] Ayrıca önce bahsettiğim gibi Ermeni sayılmak için aynı dil ve kültüre sahip olmak gerekmiyordu. Bu, doğal olarak “Ermeni” cemiyetinin çok çeşitli etnik kökenlerini ve kültürel özelliklerini taşıyan gruplarını kapsamasına neden olmuştur. Mesela, Erivan, Gümrü, Karabağ, Cavahetya, Tiflis, İstanbul, Diyarbakır, Van, Yozgat, Adana, Tebriz ve İsfahan’da yaşayan Ermenilerin sosyo-kültürel yapısı birbirinden farklıdır ve birbirleriyle uyum içinde yaşamayabilirler.[5] Gerçekten de Ermenistan’daki Ermeniler, Karabağ’dakiler, Eski Sovyet ülkelerindekiler, Türkiye’dekiler ve diasporadakiler birbirlerini sevmezler.[6] Yani aslen “Ermeni terimi”, Ermeni kilisesine mensup olan herkesi kapsayan çok geniş kavram olduğu için “Ermeni” sayılanlar arasındaki birliktelik zayıftır. Ayrıca Ermenistan’ın günümüzdeki kötü ekonomik durumundan dolayı Ermenilerin çoğu sadece kendi hayatına ilgilenebilirler ve Karabağ gibi uzak yerlerdeki “soydaşları”na pek ilgilenememektedirler. Başka deyişle, Karabağ’ın nüfusunun hemen hemen hepsi Ermeni olmasına rağmen Ermenistan Ermenilerin çoğuna göre Karabağ sorunu “başka dünya”daki meseledir.
19. yüzyılın sonunda oluşturulmaya başlayan seküler Ermeni ulusal kimliği ise bir “ütopya-ideoloji” olan “Büyük Ermenistan Hayali” ve “Ermeni Davası” doktrinine dayanmaktadır. Bir de Ermenistan, Rusya’nın çıkarı için oluşturulmuş bir ülke olduğundan dolayı[7] ulus-devlet inşası için gereken ve milli kimliği yücelten “destanlar”a sahip değildi. Bu yüzden diaspra Ermenileri ise yerleştikleri ülkelerin asimilasyonundan kendi toplum yapısını korumak için[8], Ermenistan ise ulus-devlet olarak meşruiyeti sağlamak için ve sosyo-ekonomik açıdan güçlü diasporayla ilişkileri pekiştirmek için “Ermeni Meselesi” ve Türk düşmanlığını bir “destan ve ideoloji” olarak kullanmıştır.[9] Ermenistan hükümeti ve Ermeni diasporası, “Büyük Ermenistan” ütopyasına ulaşmak için aşamalı şekilde Türkiye’ye karşı “4T (Türkiye ve dünya tarafından Ermeni Soykırımı’nın tanınması, tazminatı ve toprak talepleri)” stratejisini yürüterek[10] kendi kimliğini pekiştirmeye yönelmiştir.
Karabağ Meselesi konusunda da bu bağlamda tartışılabilir. Ermenistan’a göre Dağlık Karabağ, Ermenilerin “Barbar ve acımasız” “kendi gücü ve çabası”yla Türklerden kazandığı kutsal toprağın bir parçasıdır ve tarihte her zaman “kurban olarak yaşamaya devam eden Ermeniler”in “başarısı, kahramanlığı ve kudreti”nin sembolüdür.[11] Bu yüzden Ermeni milliyetçileri ve Ermenistan hükümetinin meşruiyeti için Karabağ’da Ermeni ordusunun devamlı kalması, başka deyişle Karabağ Meselesi’nin çözülmemesi söz konusudur. Karabağ Meselesi çözülmediği sürece hem  “Ermenilerin başarısı ve kahramanlığı”nın sembolü olarak Karabağ’ı hem de “acımasız, düşman ve barbar” olarak nitelendirilen Türk imajını onlar kullanmaya devam edebilirler.
Sonuç Yerine: Ermenistan’ın Kötü durumu ve “24 Nisan” Beklentisi
Fakat gerçekte Karabağ sorunu devam ettikçe Ermenistan Kafkasya içinde izole edilmiş hale gelmiş ve Ermenistan’ın sosyo-ekonomik durumu gittikçe kötüleşmektedir ve Ermenistan’daki Ermeniler “asla hallolmayan, çözülme ihtimali sıfır olan” sorunun karşısında umudu yitirmektedir. Nihai hedef olan “Büyük Ermenistan”ın gerçekleşmesi ise bu durumun karşısında daha da zorlaşmakta ve Ermenistan’ın durumu milli kimliğin temelindeki ütopyadan daha da uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda Ermenistan’daki Ermeniler dünyaya açılıp hayatını sürdürebilmek için Türkiye’ye (ve dolaylı olarak Azerbaycan’a) ihtiyaç duymaktadırlar. Böylece modern zamanda köklü tarih ve medeniyetten daha çok hayali olan “ideoloji ve ütopya”[12] üzerinde oluşturulan seküler Ermeni kimliği ve gerçekler arasındaki çelişkiler gittikçe büyümektedir. Ayrıca gerçek hayatta da Ermenistan’da torpil ve rüşvet toplumun alt yapılarına kadar yayılmış durumdadır. Mesela askere gitmemek için doktora rüşvet vererek sahte belgeleri çıkartan birçok insanlar var ve iyi okullarda okumak için ve iyi işyerlerinde çalışmak için yeteneklerden daha çok torpil ve rüşvet sıkça söz konusu olmaktadır.[13] Böylece Ermenistan’dakiler kendi ülkeye umut ve değer verememektedir ve birçok insanlar iş bulmak ve askerlikten kaçmak için yurtdışına göç etmeye devam etmektedirler.
Ermenistan’daki zor durumu en belli şekilde yansıtan konu, “Ermeni Meselesi”nin 100. yıldönümü olan 24 Nisan üzerindeki Ermenistan Ermenilerinin beklentisidir. Diasporadaki Ermeniler “Ermeni Tehciri”nin 100. yıldönümünü tıpkı mevcut dünya sistemi sona erdirip dünya tamamen değiştirecek nokta gibi değerlendirerek çok büyük hedeflere göre harekete hazırlanıyorlar.
Diğer yandan Ermenistan ise “Ermeni Meselesi”nin 100. Yıldönümünde en az beklentiye sahip olup bu yıldönümünü en gerçekçi şekilde değerlendirmiştir. Mesela Ermenistan Medya Girişimleri Merkezi başkanı olan Nune Sargsyan 24 Nisan hakkında şöyle değerlendiriyor:[14]
“Gerçekçi olunca, fazla bir beklenti yok. Sayısız konuşmalar, bazı üst düzey misafirler olur. Ancak eminim ki biz Soykırım’ın tanınması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Belki de birkaç küçük devlet, Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak ve bu tabii ki hiçbir şey değiştirmese bile en azından önemli bir duygusal katkı olacak. Yeni keşifler, bilgi akışı olacaktır ve bu olumlu bir gelişme sayılabilir. Ancak büyük ölçüde ciddi değişim beklenemez.”
Bunu özetlersek, “soykırımı”nın tanınması Ermeniler için duygusal katkıyı sağlar ve Ermeniler bu katkıyı sağlayıp milli kimliği pekiştirmek için çalışmalara devam edecektir. Fakat 24 Nisan kendisi ise sıradan bir gün olacak ve bazı ülkeler tarafından “soykırımı”nın tanınması dünyayı ve Türkiye’yi değiştirmeyecektir. Yani “soykırımı”nın tanınması sadece Ermenilere duygusal katkıda bulunacaktır.
Nispeten iktidara yakın olan Kafkas Enstitüsü’nün başkanı Aleksandr İskenderyan bile “Ermeni Tehciri”nin yıldönümü hakkında şöyle anlatıyor:[15]
“24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü Ermenistan çapında çok kapsamlı anılacak. Üst düzey misafirler olacak ve artık kesinleştiği gibi Rusya, Fransa, Kıbrıs cumhurbaşkanları katılacak.
24 Nisan’da Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde her hangi bir değişiklik kaydedilmeyecek. Türkiye’nin Çanakkale kutlamalarını 24 Nisan’da yapmasıyla uluslararası kamunun dikkatini dağıtmayı denemesi başarıya ulaşmayacak, tersine bir etkisi olacak ve uluslararası toplum Yerevan’daki etkinliklere daha çok önem verecek. Küresel siyasi değişiklikler olmayacak, hayat 24 Nisan’dan sonra olduğu gibi devam edecek ve o gün de tarih olacak. Ancak Soykırım’ın tanınması için mücadele her ülkede kendine has bir şekilde devam edecek. Soykırımı tanıma mücadelesi bir tren gibidir. Onu ne durdurabilirsiniz ne de bir uçağa dönüştürebilirsiniz.”
Burada İskenderyan’a göre, Çanakkale’den daha çok Erivan dünya kamuoyunun dikkatini çekecek ve “Ermeni Meselesi”nin “soykırımı” olarak tanınmasına yönelik çalışmaları dünya çapında devam edecek. Fakat “24 Nisan” sıradan bir gün olacak ve büyük siyasi değişikleri de yaratmaz. Yani Ermenistan’dakiler genel olarak şunları diyor ki,  “soykırımı”nın tanınması Ermeniler için sadece duygusal anlamını taşıyor ve asla “dünyanın sonu” değil. Dolaysıyla Ermeniler bu yıldönümü fazla beklentilerle karşılaşmamalıdırlar.
Dünya politikası bağlamında baktığımızda da, bazı ülkeler ve kuruluşların “Ermeni Soykırımı”nın tanınmasına dair kararları hukuki açıdan Türkiye’ye karşı yaptırım gücünü taşımamaktadırlar. Bundan dolayı bu kararlar Ermenilere dünyada yalnız olmadığını hissettirmiş ve Avrupa-Türkiye gerginliği ve Türkiye-Ermenistan gerginliğinden başka hiçbir şeyi getirmemiştir. Böylece Ermenistan’ın “Türkiye’yle ilişkileri iyileştirip Batı’ya açılma umudu” daha imkânsız hale gelmiştir ve Ermenistan’ın durumu gittikçe kötüleşiyor. Ermenistan tarafının gerçekçi bakışı, kendisinin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu zor gerçeği iyi bilmesinden kaynaklanıyor. Böylece Ermeni Meselesi gün geçtikçe “Türkiye ve Ermenistan-diaspora arasındaki sorun”dan “Türkiye-diaspora arasındaki sorun”a dönüşmekte ve diaspora ve Ermenistan arasındaki uçurum gittikçe büyümektedir.
Mart ayındaki Ermeni askerin Azerbaycan’a teslim olması ve 24 Nisan’a Ermenistan tarafının bakışı, hayal üzerinde oluşturulan Ermeni kimliği ve Ermenistan’ın gerçek durumu arasındaki çelişkilerden kaynaklanan kimlik kriziyle ilgilidir. Ermenistan’daki Ermeniler, “kendileri için bambaşka yerde devam eden ve Ermeni elitlerinin anlamsız oyun olan” Karabağ savaşına gitmek istememektedir. Yabancı ülkeler tarafından “soykırım”ın tanınması da duygusal katkıdan başka hiçbir şeyi getirmemiş ve Ermenistan’daki halkının ihtiyaç duyduğu “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi” umudu daha da azalmış durumdadır. Böylece Ermenistan’da halkın durumu gittikçe fenalaşmakta ve Ermenilerin kimliği içindeki çelişkilerin büyümesi karşısında kendi ülkesine değer verememektedirler.
Türkiye için diyebileceğimiz şunlardır ki, bu olayı kendimizi övmek için kullanmak yerine bu olayı münasebetiyle Ermenilerin kimlik ve psikolojik durumunun daha derin olarak araştırmamız lazımdır ve  Bu bağlamda diaspora-Ermenistan arasındaki ilişkileri bir şekilde koparmak ve Ermenistan’ı, özellikle halk kesimini dünya sistemine bağlamak Türkiye’nin Ermenistan-Ermeni politikası için en önemli konusu olmaktadır. Bu konuda kafkassamın çalışmaları takdire şayandır.
 
 


[1]“Ermeni Asker Azerbaycan'a Sığındı”, Yeni Akit, http://www.yeniakit.com.tr/haber/ermeni-asker-azerbaycana-sigindi-58341.html [24. 03. 2015].
[2]“Ermenistan Askeri Azerbaycan'a Sığındı”, Haberler.com, http://www.haberler.com/ermenistan-askeri-azerbaycan-a-sigindi-7109822-haberi/ [23. 03. 2015].

[3] Mahmut Niyazi Sezgin, Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet, Ankara 2005, s. 120.

[4] ae., s. 95-96.

[5] Keisuke Wakizaka, “Ermenistan’ın Ulus-Devlet İnşası ve Meşruiyetinde Ermeni Meselesi ve Karabağ Sorununun Rolü”, Devlet, No.458 (2015): s. 12. 

[6] Örnek olarak bkz: Hushigina Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan], http://armenia.en-grey.com/ [13. 11. 2007].

[7] Hasan Oktay, “Türkiye’nin Doğuya Açılan Kapısı Kafkasya’ya Stratejik Bakış”, Yeni Türkiye, No. 56 (2014): s. 440.

[8] Haluk Özdemir, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları”, Ermeni Araştırmaları, No. 14-15 (2004): s. 80.

[9] Wakizaka, age., s. 14-16.

[10] Ömer Faruk An, “Türkiye’nin Dış Politikasına Etkisi Bakımından 2015’e Doğru Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları,  No: 45 (2013): s. 180.

[11] Arus Harutyunyan, “Contesting National Identities in an Ethnically Homogeneous State: The Case of Armenian Democratization”, Doktora Tezi, Western Michigan University 2009, s. 177.

[12]  Teori için bkz: Karl Manheim, İdeoloji ve Ütopya, çev.  Mehmet Okyayuz, Ankara, 2009.

[13] Bkz: Hushigina Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan], http://armenia.en-grey.com/ [13. 11. 2007].

[14] “Ermeni Soykırımının Yıldönümü 24 Nisan 2015’e Yönelik Beklentiler Neler?”, Repairfuture.net, http://repairfuture.net/index.php/tr/ermeni-soykirimi-tanima-ve-tazminatlar-baska-bir-bakis/ermeni-soykiriminin-yildoenumu-24-nisan-2015-e-yoenelik-beklentiler-neler [13. 04. 2015].

[15] am.