DEVLETİN BEKASINA YÖNELİK GELİŞTİRDİĞİ GÜVENLİK POLİTİKALARIYLA MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİNİN KARARLI, TAVİZSİZ VE MİLLÎ DURUŞU
Alp Giray ERDEMİR
GİRİŞ
Çağımızda her şeyden önce toplumu bir arada tutma sorumluluk ve vazifesini ifa eden milliyetçilik, geniş kapsamlı bir siyasi ideoloji olarak Fransız İhtilali ile birlikte ortaya çıkmıştır. Türk siyasi hayatında milliyetçiliğin bir fikir hareketi olarak filizlenmesi ise, Tanzimat Dönemi’nde dil ve edebiyatta millileşme akımları ile başlamıştır. II. Meşrutiyet’le birlikte milliyetçilik, özellikle kültürel alanda ağırlığını hissettirmiştir. Bu dönemde, Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi düşünürlerin çalışmalarında vücut bulan kültürel milliyetçilik; Osmanlıcılık ve İslamcılığın bir alternatifi olmaktan ziyade, daha birleştirici ve gerçekçi bir model olarak Cumhuriyet rejiminin ideolojik altyapısını oluşturmuştur.
Millî Mücadele Dönemi’nin kadrosunun zihniyet dünyasını çevreleyen, askerinden köylüsüne esnafından öğrencisine toplumun tüm kesiminde duygusal bir tepki olarak somutlaşan milliyetçilik, Cumhuriyet rejiminin de esin kaynağını oluşturmuştur. Savaş sonunda tek ayakta kalan fikir akımı olan milliyetçiliğin siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel sahalarda bir aksiyon hâline gelişi ve uygulanışı ancak Atatürk öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile mümkün olabilmiştir. Böylece milliyetçilik, Cumhuriyet’imize ideolojik bir temel teşkil ederken, yeni bir muhteva kazandırılarak devletin temel ideolojisi haline getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş safhasında devletin temelini oluşturmak üzere belirlenen iki ilke, “millî devlet” ve “millî egemenlik” (demokrasi)tir. Cumhuriyet’in başlangıçta yaptığı bu tercihler doğru ve bugün için de sahiplenilmesi gereken tercihlerdir. Türk milletinin varlığını ve bağımsızlığını idame ettirmesi bakımından bu ilkeler geçmişte olduğu gibi bugün de fonksiyonelliğini korumaktadır. Bu iki ilke Türk milletine demokratik bir siyasi rejimi işleterek dünya milletler ailesinin onurlu bir üyesi olma imkânı vermektedir. Kısa ve özet olarak 1938’den sonra Türk kültürüne dayalı milliyetçilik anlayışından önemli bir sapma olmuştur. Milliyetçilik anlayışı resmî ideoloji bağlamında kısmen terk edilmiş, hümanist hatta sosyalist fikirlerin etkisiyle evrensel kültürel değerlere yönelme başlamıştır . Her ne kadar resmî ideolojide bu kuruluş felsefesinden kısmen sapmalar gösterilmiş, milliyetçilik fikrinden uzaklaşılan dönemler yaşanmış ise de 1969 yılında siyaset sahnesine giren, kaynağını Türk milletinden alan, istikametini Türk milletinin yükselişine adayan, Milliyetçi Hareket Partisi ile Türk milliyetçiliği fikri ve ideolojisi yeniden Türk siyasetinin merkezinde hak ettiği yeri almaya başlamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk devletinin üzerine oturduğu bu ana ilkelere gönülden bağlı bir parti olarak hem demokrasinin hem de millî bütünlüğümüzün unsurlarından biridir. MHP, Cumhuriyet’in demokrasiye ve millî devlete dayanan yapısına sahip çıkarken diğer yandan da Türk toplumunun tarihiyle ve geleneksel değerleriyle kurduğu ünsiyet çerçevesinde “geçmiş” ve “bugün” arasında bir köprü oluşturmaktadır. Savunduğu değerler itibariyle Türk milletinin geçmişiyle bugününü birbirine yaklaştıran MHP, Osmanlı ve Cumhuriyet arasında bir köprü olarak da nitelendirilebilir. Duygusal bir hareketten, kültürel bir milliyetçilik modeline, kültürel milliyetçilikten de siyasi bir harekete dönüşen milliyetçiliğin siyasal anlamda tecessüm ettiği ve temsil edildiği tek yer Milliyetçi Hareket Partisidir. Şan ve şeref dolu tarihi, 55 yıllık mazisi ve ideolojik ruh kökü ile Milliyetçi Hareket Partisi hem tarihsel açıdan hem de Türk milletinin devamlılığını sağlama, Türk devletinin bekasını koruma, devlet-millet kaynaşmasının ve bölünmez bütünlüğünün temini ile millî kimliğini koruyarak millî devleti çağın gereklerine hazırlama, geleceğin Lider Ülke ve Süper Güç Türkiye’sini inşa, imar ve ihya edilmesinde üzerinde bulunan sorumluluklar itibari ile Cumhuriyet tarihimizin en köklü ve kurulduğu günden bu güne siyasi çizgisini yegâne koruyan tek istikrarlı siyasi partisidir. Üstlendiği bu sorumluluk ve vazifelerin doğal bir neticesi olarak MHP’nin Türk milletine yönelik her tehditte olduğu gibi, küresel bir sorun hâline gelmiş olan uluslararası terör, millî varlık ve bütünlüğümüzü tehdit eden terör örgütleri karşısında geliştirdiği politikaların ve tutumun da anılan sorunların çözümüne istikrarlı bir katkı sağlamakta olduğu çok açık bir gerçekliktir.
A. TÜRKİYE’DE TERÖR VE TERÖRE KARŞI MÜCADELENİN HUKUKİ DAYANAKLARI
Muhtelif hukukçu ve düşünürlerce farklı tanımları yapılmış olsa da şiddet yoluyla yıldırma metodunun yapılan tüm tanımlarda ortak bir unsur olarak öne çıktığı görülmektedir. Birleşmiş Milletlerce kabul edilen perspektifte terörizm “tüm biçimlerinde ve tezahürlerinde yer alan yöntem ve uygulamaları ile terörizm; insan haklarını, temel hürriyetleri ve demokrasiyi yok etme gayesini taşıyan, toprak bütünlüğünü tehdit eden, devletlerin güvenliği ile meşru olarak oluşturulan hükümetlerin istikrarını bozma amaçlı faaliyetlerdir.”. Keza, ceza hukukçusu Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’e göre “Şiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma ve savaşı tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması” terördür. Benzer ortak unsurları taşımakla birlikte doktrinde farklı tanımlar olduğu gibi ulusal mevzuatlarda da devletlere göre terör tanımının sınırlarının farklı şekillerde tespit edilmiş olduğu görülmektedir. Türkiye de tüm devletler gibi terörü kendi perspektifinden, ulusal çıkarları ve uluslararası hukuku gözeterek tanımlamıştır.