Türk’ün Avrupa’ya açılan kapısı Belgrad

25 Ekim 2024 11:38 Fatih YURTTAŞ
Okunma
44
Türkün Avrupaya açılan kapısı Belgrad

Türk’ün Avrupa’ya açılan kapısı Belgrad

Ağustos ayı Türk milleti için tam anlamıyla zafer ayıdır. Tarihte kazandığımız önemli zaferlerimizin tamamına yakını ağustos ayı içerisinde olmuştur. Adını Roma İmparatoru Augustus’tan alan zafer ayımız savaşçı milletler ve fatihler için ayrı bir öneme sahiptir. Ancak, ağustos ayının hakkını Türk milleti kadar hiçbir millet verememiştir. Orta çağ ve Yeni çağ Türk milletinin dünyanın en büyük gücü olduğu zaman dilimlerini içerir. Osmanlı devleti İstanbul’un fethi ile İmparatorluk haline gelmiş, yapılan fetihlerle Doğu ve Güney sınırları tamamen güvence altına alınmış, Akdeniz Türk gölü haline gelmiştir. Türk İmparatorluğunun yönü artık tamamen Avrupa’ya çevrilmiştir. Balkanların tamamen fethedilmesiyle, Türk İmparatorluğunun önünde tek engel kalmıştır. O da Belgrat’tır ve fethedilmesi gerekmektedir.
Orta ve Kuzey Avrupa’yı açık denizlere bağlayan tarihi yollar üzerinde kurulmuş şehir, tarihin her döneminde önemli ve stratejik bir yerleşim yeri olmuştur. Sava ve Tuna Nehirlerinin birleştiği yerde kurulması ulaşım açısından konumunun değeri ortaya koyar. İsminin anlamına bakacak olursak Sırpça da Beo-grad yani “Beyaz Şehir” anlamına gelir. Osmanlılar için fetih yolları üzerinde olması sebebiyle Darülcihad “Cihad meydanı, yurdu, evi, kapısı” olarak tanımlanmış, birden fazla Belgrad olduğu için Tuna Belgradı ve Üngürüs Belgradı olarak isimlendirilmiştir. Yerleşimi Neolotik döneme kadar giden Belgrad çeşitli devletlerin kontrolü altına geçmiştir. Roma İmparatorluğu Orta ve Kuzey Avrupa’yı denetim altında tutmak için M.S I. yüzyılda askeri bir garnizon kurmasıyla hak ettiği stratejik konumuna ulaşmıştır. Bu dönemden itibaren donanmalarda Belgrad’da konuşlanmaya başlamış, ticaret büyük ölçüde büyümüştür. 441 yılında Hun Türkleri tarafından fethedilmiştir. Sırasıyla Gotlar, Gerpidler, Herullar, Bizanslılar ve Türk Avarlar tarafından defalarda el değiştirmiştir. Orta Çağ’ın sonlarına doğru Macar ve Sırp krallıkları arasındaki çekişmelerin merkezinde yer almıştır.  
Osmanlıların, Balkanlan fethetmesiyle açılan Orta Avrupa yolunun önünde tek engel kalmıştır. Belgrad Kızılelma’dır ve fethedilmelidir. Bu sebeplerle ilk olarak 1440 yılında sultan II. Murat tarafından kuşatıldıysa da fetih gerçekleşmedi. Bu ilk fetih denemesinde orta çağın kâbusu olan salgın hastalıkların orduyu etkilemesi ve iyi tahkim edilmiş olan Belgrad surları Osmanlıların başarıya ulaşmasını engelledi. Belgrad’ı almaktan başka bir düşüncesi olmayan Osmanlılar, Semendire sancak beyi olan İshak Paşa’yı bölgeye akınlar yapıp civar kalelerin fethi ile görevlendirdiler. Bu akınlar sonucu Avala ele geçirildi. Mevcut kale tahkim edilerek, fetih için önemli bir stratejik eşik aşılmış oldu.
1451 tarihinde sultan II. Murad’ın vefat etmesiyle tahta II. Mehmed geçer ve fetihler büyük fetihler çağı açılmış olur. 1453’te İstanbul’un alınması ile birlikte Fatih lakabını alan Sultan’ın yönü artık tamamen Orta Avrupa olmuştur. Fetihler için Tuna nehrini ve çevresini denetim alma zorunluluğu olarak sultanın en önemli stratejilerinden biri olmuştur. Sultan II. Mehmed Sırbistan seferlerini tamamlamış ve Belgrad için hazırlıklara başlar. Belgrad’ın alınılması, Macaristan’ın dolayısıyla Orta Avrupa’nın fetih kapılarının açılması demekti. Aslında bu strateji sultan I. Bayezid zamanından beri Osmanlıların vazgeçilmez hedeflerinin kilit noktası durumundaydı. 1456 tarihinde Belgrad Osmanlılar tarafından ikinci defa kuşatılır. Bu kuşatmaya Karadeniz den Tuna nehrine giren 200 parçadan oluşan bir donanmada katılır. Sultan II. Murad döneminden beri Osmanlıları uğraştıran Hunyadi Yanoş’un yeniden sahneye çıkması çatışmaların şiddetini arttırır. Osmanlılar dış kaleye girmelerine rağmen fetih gerçekleşmez ve kuşatma kaldırılır. Kimi kaynaklara göre kuşatmanın kalkmasını sebepleri arasında Fatih Sultan Mehmed’in yaralanması da gösterilir.
1456 tarihli ikici kuşatmanın da başarısızlıkla sonuçlanması Osmanlıları gayelerinden vazgeçtirmez. Belgrad alınması gereken bir Kızılelma’dır ve mutlaka alınmalıdır. 1492 de sultan II. Beyazıt tarafından fethe üçüncü kez teşebbüs edilir. Belgrad kalesi komutanın, Kaleyi teslim edeceğini bildirmesi üzerine II. Beyazıt İstanbul’dan hareketle Sofya’ya kadar ilerler, ancak komutanın sözünde durmaması ve Arnavutluk’ta ortaya çıkan sorunlar sultanın yönünü değiştirmesine neden olur. Devam eden Belgrad kuşatmasının komutası Hadım Süleyman Paşa’ya devredilir. Kısa süre sonra bu kuşatmada çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılır.
Osmanlıların onuncu padişahı olarak 1520 de tahta çıkan Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim’den çok büyük bir imparatorluk devralır. Hazineleri tamamen dolu, doğu ve güney sınırları güvence altına alınmış olan imparatorluğun tek hedefi vardır o da Avrupa. 1521 de Sultan Süleyman Belgrad’ın fethi için hazırlıklara başlanmasını emretti. Balkanlarda başta akıncılar olmak üzere bütün sancaklara gerekli askeri hazırlıkların tamamlanması emri verilip donanmaya da hazır beklemesi emredildi.  Nihayet 18 Mayıs 1521 tarihide Sultan Süleyman komutasında Osmanlı Türk ordusu İstanbul’dan hareket etti. Edirne de Rumeli Beyler beyi ve beraberindeki sancak beyleri orduya katıldılar. Divanlar kurulup, gerekli istişareler yapıldıktan sonra ordu tekrar hareket ederek 8 Haziran da Filibe’ye ulaştı. 23 Haziran da Sofya’ya ulaşan ordu burada konakladı ve tekrar divanlar kuruldu.
Orduda iki görüş vardı. Biri Sava nehri üzerinden geçerek Macaristan’ın fethi görüşünü savunurken, Sadrazam Piri Mehmed Paşa’nın başında bulunduğu grup Belgrad alınmadan bir başarı gelmeyeceği görüşünde ısrarcı oldular. Yapılan divan toplantılarında vezirlerden Ahmet Paşa’nın görüşleri benimsenip Macaristan üzerine yürünmesine karar veridi. Divan’dan böyle bir kara çıkmış olsa da Sultan, Semendire sancak beyi olan Hüsrev Paşa’yı Belgrad’ın kuşatılmasıyla görevlendirdi. Kuşatmaya Piri Paşa’da eşlik ediyordu. Sultanın bütün ıslarına rağmen Piri Paşa Belgrad fethedilmeden Macaristan seferinin tehlikeli olacağını ısrarla padişaha anlatmaya çalışıyordu. Macaristan seferinin uzun sürebileceği gözüne alınarak, akıncılardan Bali Bey’in de ikna etmeyi başardığı padişah seferden vazgeçerek Belgrad’ın alınmasını buyurdu. Osmanlı ordusu kalenin en savunmasız tarafının Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yerler olduğunu keşfedip, buradan top atışlarıyla kaleyi dövmeye başladılar. Sultan Süleyman 1 Ağustos 1521 de Belgrad önlerine gelerek kuşatmaya katılması, kuşatmayı resmen başlatmış olması anlamına geliyordu.  9 Ağustos’ta kale burçlarına ilk bayrak dikecek gazinin sancak beyliği rütbesine getirileceği duyuruldu. Bununla beraber Osmanlı genel taarruzu başlamış oldu. İlk taarruzla birlikte dış kale ele geçirildi. İç kaleyi ele geçirmek için planlar yapılmaya başlandı. Sağlam bir şekilde inşa edilen iç kale altı tane kule ile tahkim edilmiş olduğundan, çetin bir mukavemet gösteriyordu. Ayrıca surlarda açılan gediklerde Macarlar tarafından çok çabuk onarılıyordu.
27 Ağustos 1521 de iç kaleye genel hücum emri veridi. Rumeli den getirilen lağımcıların açtıkları tünellerin patlatılmasıyla kale savunucularının dirençleri kırıldı. Son burca sığınan Macarların da teslim olmasıyla birlikte 29 Ağustos 1521 tarihin de Belgrad fethedilmiş oldu. Son burçlara sığınıp teslim olanların şehri güvenli bir biçimde terk etmelerine müsaade edildi. Kale ele geçirilir geçirilmez tamir edilip tahkimatı hızlı bir şekilde gerçekleştirildi. Camiler, mescitler, zaviyeler, hanlar yapılması emredildi. Uzun süre Osmanlı Türk’ünün Kızılelma’sı olan Belgrad fethedildikten sonra Semendire sancağına bağlandı. Padişah 18 Eylül’de kaleden ayrılarak 19 Ekim’de İstanbul’a ulaştı. Bu tarihlerden itibaren Osmanlıların Orta Avrupa yolu açılmış oldu. Belgrad uzun yıllar Osmanlı fetihlerinde askeri garnizon konumuyla önemli bir merkez olarak varlığını sürdürdü. Osmanlı Türkleri üç kere kuşatıp alamadığı Belgrad’ı dördüncü seferinde bizzat Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş oldu.