SİYASAL TÜRKÇÜLÜK FİKRİNİN ÖNCÜ İSMİ: “UNUTULANADAM” YUSUF AKÇURA
Fuat UÇAR*
HAYATI
Türkdüşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan tarihçi, yazar, siyasetçi,iktisatçı, düşünür ve Türkçülüğün siyasal yönden öncü is mi Yusuf Akçuraİdil-Ural ülkesinde, Tataristan Muhtar Cumhuriyeti’nin güneyinde Simbir’de,yeni adı ile Ulyanovsk şehrinde, Tatar burjuvazisinin tanınmış ailelerindenfabrikatör bir ailenin çocuğu olarak 2 Haziran 1876’da doğdu. Akçuraoğlu Yusufya da Rusça biçimiyle Akçurin,1934’teki soyadı kanunu ile Akçura oldu.
Akçura1896’da Erkan-ı Harp (Kurmaylık) sınıfına girdi. 1903’te Paris’te SiyasalBilgiler Okulundan üçüncü olarak mezun oldu. Bu dönemde siyasi yasaklı olduğuiçin Türkiye’ye gelemediği için memleketine dönerek meşhur Üç Tarz-ı Siyaset makalesini yazdı. 32 sayfalık bu makale Kahire’deAbdülhamit’e muhalif Türk gazetesindeüç ayrı sayıda yayımlandı. Üç Tarz-ıSiyaset yayımlandıktan sonra büyük bir ilgi gördü ve önemini koruyarakgüncelliğini kaybetmeden günümüze kadar geldi.
Akçura, 1908’dekurulan Türk Derneği, 1911’de kurulanTür Yurdu Cemiyeti ve yayın organı Türk Yurdu dergisinin kuruluşunda veyönetiminde görev yapmıştı. 1912’de TürkOcakları’nın kurulmasına öncülük eden Akçura, Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’yekatılarak, Kâzım Karabekir’in yanında Çatalca Cephesi’nde Erkân-ı HarpYüzbaşısı olarak görev yaptı. Bu süreçte Akçura’nın bulunduğu çeşitli görevlerşunlardır: Maarif Vekâleti’nde çeviri bürosunda, Hariciye Vekâleti’nde dışilişkiler uzmanı ve doğu sorunları uzmanı olarak bulunmuştur. 1923’teAtatürk’ün isteği ile İstanbul Milletvekili olarak Meclis’te bulundu. 1925’teAnkara Hukuk Mektebi siyasi tarih hocalığı yaptı.1931’de Atatürk tarafındanTürk Tarih Kurumu’nu kuran heyet içerisinde görevlendirildi ve 1932’de başkanlığınaseçilerek ölümüne kadar bu görevi yürüttü. 1933’te İstanbul Üniversitesi siyasitarih hocalığı yapan Akçura 1935’te Kars milletvekiliyken kalp krizindenyaşamını yitirir.
FİKİRLERİ VE GÜNÜMÜZE ETKİLERİ
Akçurayaşadığı dönemde düşünce tarzı olarak, analitik ve nesnel yaklaşımları ile Türkdüşüncesinde ayrı bir yere ve öneme sahip aydın olmuştur. Bu açıdan ilerigörüşlü bir aydın olarak Akçura’yı ve eseri ÜçTarz-ı Siyaset’i doğru anlayabilmek, bir bütün olarak değerlendirebilmekiçin o günün koşullarını göz önüne almak ve günümüze etkisini kestirebilmek çokönemlidir. Bu nedenle Akçura’nın yaşadığı dönemi ve bu döneme damgasını vuranİttihat ve Terakki Cemiyeti ile Jön Türklerin siyasi düşüncelerinin, Tanzimatve Batılılaşma gibi kavramların, çeşitli toplumsal ve siyasal olayların iyibilinmesi ve göz önüne alınması gerekmektedir. Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkançeşitli fikir akımları Tanzimat, Meşrutiyet gibi modernleşme ve batılılaşmasüreçlerinde yoğunluk kazanmıştır. Amaç devletin batıya karşı gerikalmışlığından kurtarılmasıdır. Bu amaçla II. Meşrutiyet Dönemi’nde ilan edilenbir takım özgürlüklerin de etkisiyle Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkülük gibibaşat fikirler içinde etkisini günümüze kadar devam ettiren fikir Türkçülükolmuştur. İmparatorlukta millî bilinçlerini yeteri kadar bilmeyen ya da dilegetirme gereği duymayan ve sadece Müslüman olmayı yeterli gören Türkler, gayrimüslimlerinve Müslüman olmalarına rağmen Arapların kendi millî derneklerini kurmalarısonucu uyanmaya başlamış ve 1911’de Türk Ocağı’nı Akçura’nın öncülüğündekurmuşlardır. Böylece Türkçülük içinde bulunulan siyasal ve toplumsalşartlarında zorlaması sonucu doğmak zorunda kalmıştır. Bu noktada Yusuf Akçura1911’de Türk Yurdu’nun 16. sayısında; “Vatan millet idealini biz mektebimizdendeğil, tesadüfen elimize geçen ecnebi kitaplarından yahut etrafımızda, içimizdeyaşayan yabancı milletlerin faaliyetlerinden öğrendik. Şu söylediklerim acı isehakikat değil midir?” ifadeleri ile Türkçülüğün kendine dönüş, kendinitanıma ve bir uyanış olduğuna dikkat çekmiştir. Bu şekilde Tanzimat’tanMeşrutiyet’e, Osmanlının son döneminden Cumhuriyet Dönemi’ne kadar geçen süredeTürk düşünce tarihinde Osmanlının kimlik sorununu sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomikolarak tahlil eden ve fikirleriyle günümüze ışık tutan aydınlardan birisi deAkçura olmuştur. Akçura, kitapları, makaleleri ve konferansları ileortaya koyduğu Türkçülük anlayışında; dil, tarih ve gelenek gibi kültürelbağlar ve kan ve ırk gibi maddi bağlar ile Türk dünyasını bölünmez bir varlıkolarak görmüştür. Akçura’nın Türkçülük anlayışında ve buna dayalı siyasidüşüncesinde, Türklerin geçmişte ve gelecekteki en büyük düşmanı Rusya ve Panslavizm’ekarşı verilen mücadelede, Osmanlı İmparatorluğu merkezli bir hareketin siyasirolüne vurgu yapmıştır. Akçura bu fikri sayesinde hem kendi zamanında, hem dedaha sonra kültürel ve siyasi olarak Türkçülüğün mücadelesi için açık birplatformun oluşmasını sağlamıştır. Bu kapsamda Akçura’nın günümüze de ışık tutacaktespitleri hâlâ önemini korumaktadır. DolayısıylaAkçura’nın günümüzde de önemini koruyan çeşitli fikir ve tespitleri şuşekildedir:*
• Türk tarihinin yabancıların gözüyle yazıldığı veöğretildiği için Türk tarihi yozlaştırılmış ve tarih kitaplarında; Cengiz ileTimur barbar olarak öğretilmiş, Türk ve Müslümanlara düşman Napolyon ve II. Katerina’danbüyük olarak bahsedilmiştir.
• Romalılar’ın Sezar’ı, Araplar’ın Harun Reşid’i, Germenler’inCharles dönemlerine karşılık Türklerin de Cengiz Han dönemi vardır.
• Türkiye’nin Batı medeniyetine girebilmesi ve çağdaşbir devlet kurabilmesi için mutlaka toprakreformu yapılmalıdır.
• Osmanlının en önemli meselesi ülkenin kötüyönetilmesi, bünyesinde çeşitli unsurların isyan etmesi ve bu kapsamda Avrupa’nıniç işlerimize karışması olmuştur.
• Akçura, 1902 ve 1903 gibi çok erken bir tarihtemilliyet duygusunun önemini fark ederek, çağdaşı diğer Osmanlı aydınlarına göreerken bir tarihte kavramış ve gelecekte milletlerin yönetiminde “milliyetçiliğin” ve “halkçılık” ile “demokratlık” gibi iki önemli unsurunbelirleyici olacağını söylemiştir.
• Türkiye’de ulusçuluk düşüncesinin gelişememesininnedeni olarak burjuva sınıfının olmamasını çağdaşlarına göre ilk fark eden Türkaydını Akçura olmuştur.
• Jön Türklerin uğruna mücadele ettikleri Osmanlı milleti oluşturmanın boş birhayal olduğunu, tek çıkar yolun ulusçulukolduğunu belirtmiştir. Akçura’nın bu tespiti, moderniteyle ortaya çıkan vegünümüzün bir gerçeği olan ulus ve ulus devletlerin oluşumunda kendinigöstermiştir.
• Balkanlar’da meydana gelen Bulgaristan’ın kuruluşu,Bosna ve Girit’in elden çıkması gibi olayların yakın bir gelecekte Van Gölü’nünçevresinde yaşanabileceğini belirtmiştir. Bu kapsamda Akçura, Şark meselesinindiplomatların ve siyasetçilerin kasıtlı olarak müphem bıraktıkları bir meseleolduğunu belirtmiştir.
• Dinin sadece inanç meselesi olmadığını, aynı zamandamillî bir benlik meselesi de olduğunu belirterek din-milliyet çatışması yerinedayanışmasını öngörmüştür.
• İslam’ın ulusçuluğu kabullenmesini, sindirmesinitarihi bir zorunluluk olarak görmüş ve Cumhuriyet Dönemi’ne kadar dini dışlayanyenileşme hareketlerine karşı çıkmıştır.
• Avrasyacılık fikrini 1907’de ilk kez Kazan’dayayınlanan Tan Çulpan gazetesindedile getirmiştir.
• Avrupa sermayesinin Türkiye’yi istila etmesininsonuçlarının artık kem gözlere bile batacak dereceye geldiğini, madenyatakları, kara ve deniz ulaşımı, limanlar ve demiryollarının, tütün işinin,akçe piyasasının yabancı (ecnebi) sermayenin kontrolüne geçtiğini açıklıklaifade etmiştir.
Görüldüğü gibi Akçura bilgi birikimi ve öngörüsü ileMustafa Kemal Atatürk’ün yakın çevresinde yer almış, yeni kurulan Türk ulusdevletine tarihsel, kültürel, ideolojik olarak katkıda bulunmuştur. Bütünbunlara rağmen Akçura, Niyazi Berkes’in isabetle ifade ettiği gibi adeta “UnutulanAdam” olmuştur. Kuşkusuz Ziya Gökalp da Türkçülük, Türk kültürü ve tarihiaçısından önemli bir isim ve Atatürk tarafından önem verilen birisidir.Türkçülük denilince ilk akla gelen Ziya Gökalp’tır. Gökalp ile ilgili ciltlerdolusu araştırmalar yayınlar olmasına rağmen siyasi olarak Türkçülüğün “öncüsü”olarak kabul edilen Akçura, aradan geçen bunca zamana rağmen yine de çok fazlatanınmamaktadır.
Berkes, Gökalp’ın düşüncesinin yalın olduğunu belirterekonu suyun üzerinde yüzen bir yüzünün görünen seviyesine benzetmektedir.Akçura’yı ve düşüncesini de dışardan kolay görünmeyen adeta bazen suyunyüzeyine çıkan, çoğu zaman suyun altında dalarak ilerleyen bir yüzücüyebenzetmektedir. Yine Berkes, Gökalp’ın ideoloğu olduğu İttihat ve Terakki’ninsiyasal gücünün etkisi ile ün kazandığını, Akçura’nın ise bir partinin adamıolmaması onun unutulmasında etkili olmuştur. Ayrıca Akçura’nın Rus devriminekarşı olumsuz bir tavır takınmaması, Osmanlı münevverlerinin entelektüeldonanımdan yoksun olduklarını, özellikle ekonominin tarihteki rolünübilmediklerini belirtmesi ve Osmanlı aydınına bu tür eleştirilerde bulunmasıAkçura’nın Gökalp karşısında geri plana itilmesine ve geniş halk kitlelerincetanınmamasına neden olmuştur. Böylece Akçura’nın sınırlı sayıda aydıntarafından tanınmış ve bu tanınma elit bir kesimle sınırlı olmuştur. Türktarihinin önemli isimlerinden Ercüment Kuran da Akçura’nın ölümünden sonraneredeyse unutulduğuna dikkat çekmiştir. Bu unutulmuşluğunda Akçura’nın Moğolİmparatorluğu’nu yüceltmesi ve Cengiz Han’ı Türk sayması, ayrıca Türk tarihiningelişmesinde İslamiyet’e sınırlı derecede yer vermesi ve sosyalizme yatkınlığıile Türk tarihçilerinin çoğunun 1940’lardan sonra Moğolları Türk kabul etmemeleri,Türk-İslam sentezine yönelmeleri ve sosyalizme cephe almaları milliyetçiçevrelerin Akçura’yı ihmal etmelerine sebep olmuştur. Üstelik Akçura’nın Gökalpile aynı dönemde yaşaması onun için bir talihsizlik olmuştur. Çünkü Akçura,Gökalp’tan daha bilgili olduğu halde, Gökalp’ın terkip kabiliyetine sahipbulunmamaktadır. Gökalp’in idealistliği Türk aydınlarının psikolojisine dahauygun düşmüş, adeta büyülemiştir. Bu açıdan Türk tarihine, Türk kültürüne ve Türkçülük fikrine önemli katkıları olanZiya Gökalp’in, Fuat Köprülü’nün, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in, Mahmut EsatBozkurt’un isimleri okullara, parklara, cadde ve sokaklara verilmek suretiylehatıraları kalıcı hale getirirken; Akçura’nın da bu ülkeye ve Türk tarihine,Türk kültürüne, Türkçülüğe olan katkıları önemini korumasına rağmen, ismininçeşitli yerlere verilmek suretiyle kalıcı hale getirilmesi büyük bir vefaörneği olacaktır.
SONUÇ
Akçura 20. yüzyılın başında stratejik bir öngörü veanalitik bir bakış açısı ile Üç Tarz-ıSiyaset’i alternatif bir plan olarak ortaya koymuştur. Bu nedenle Akçura,Türk düşünce tarihinde, 20. yüzyılda ÜçTarz-ı Siyaset ile “Siyasi Türkçülük” fikrinin temellerini atan “öncü”aydınlardan birisi olmuştur. Böylece Akçura bilgi birikimi, öngörüsü ile baştatarih olmak üzere çeşitli sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda adeta Atatürk’ündanışmalığını yapmış ve yeni kurulan Türk ulus devletine tarihsel, kültürel,ideolojik olarak katkıda bulunmuştur. Böylece Akçura, bütün bilgi birikiminiçeşitli çalışmaları ile Türk milletinin içine düştüğü durumu açıklamaya ve bukonudaki çözüm yollarını ortaya koymak amacıyla kullanmıştır. Akçura Üç Tarz-ı Siyaset adlı ünlü makalesindeOsmanlılık fikrine yönelik politikalarla Osmanlımilleti oluşturma çabalarının etnik olarak Türklerin asimilasyonuna yolaçabileceğine ve hâkimiyeti kaybedebileceğine vurgu yapmıştır. Akçura, böylebir politikayı hem içerdeki azınlıkların hem de onların hamisi durumundakizamanın büyük güçlerinin de istemeyeceğini açıklıkla ifade etmiştir. Bu açıdanAkçura’nın daha 1904’te yazdığı ÜçTarz-ı Siyaset’te yaptığı analizlergünümüzde “alt-kimlik” ve “üst kimlik”kapsamında oluşturulan tartışmalarla yeniden önem kazanmıştır. Bu şeklide “Yeni/NeoOsmanlıcılık”, “Türkiyelilik” gibi yapay kimlik tartışmaları şeklinde gündemegelen bu kavramların siyasal yönden imkânsızlığına tarihsel ve siyasal dayanakteşkil etmiştir. Akçura, Panislamizm konusunda esas engelin Osmanlılıkta olduğugibi çeşitli iç engellerin yanında, büyük güçlerin etkisi gibi dış engellerdendolayı bu politikayı da uygulanabilir ve gerçekçi olarak görmemiştir. Akçura,hem Osmanlıcılık, hem de İslamcılık politikalarının uygulamalarına ilişkin içve dış engellere bağlı çeşitli imkânsızlıkları belirttikten sonra artıkkaçınılmaz bir şekilde ve tek çare olarak Türkçülük fikrini gündemegetirmiştir. Bu amaçla bütün Türklere ve Türkleşmiş topluluklara Türklükbilincinin aşılanmasıyla dünyadaki Türklerin siyasal birliğini öngörmüştür. Üç Tarz-ı Siyaset ile bu duruma dikkatçeken ve analitik bir bakış açısı ortaya koyan Akçura’nın, diğer çalışmalarındagündeme getirdiği Türkçülük anlayışını “Demokratik Türkçülük” ve “Emperyal Türkçülük” şeklinde ifade etmesi, onudiğer Türkçü aydınlardan ayıran önemli bir fark olmuştur. Akçura’nın bu yöndekifikirleri özellikle Sovyet Birliği’nin yıkılması ile Rus egemenliğinde yaşayanbazı Türk halklarının bağımsızlıklarına kavuşmaları ve bu yöndeki Pantürkçüdüşünce nedeniyle yeniden gündeme gelmiştir. Akçura’nın ifade ettiği fikirler,belki bugün olağan gibi gelse de o günün koşullarında oldukça yeni, farklı veileriye dönük fikirler olarak ayrı bir öneme sahip olmuştur. Akçura yaşadığıdöneme göre ileri denebilecek fikirlere ve analizlere sahip olmasına rağmen gerekyaşadığı dönemde gerekse sonrasında yeteri kadar anlaşılamamıştır. Günümüzdekendisine yeteri kadar ilgi gösterilmeyen Akçura; fikirlerinde iktisadifaktörlere önem veren tahlil ve tespitleriyle, Osmanlı aydının dünyaya bakışınıetkilemiş, Türkçülüğün ve millî/ulusal bir düşüncenin temellerinin oluşumunaöncülük yapmak suretiyle Türk düşüncesinde önemli bir yer tutmuştur. Akçura,fikrî cesaretinin yanında, yaşamıyla da Türk aydınlarına örnek olmuştur.
* YusufAkçura’nın hayatı, eserleri, çeşitli konulardaki fikir ve tespitleri hakkındageniş bilgi için bkz. Fuat Uçar, ÜçTarz-ı Siyaset Türkçülüğün Manifestosu, Berikan Yayınları, Ankara, 2022.