BÜYÜK TURAN’IN İLK AYAK SESLERİ
Kebuter HAKVERDİ
(Azerbaycanlı Araştırmacı ve Yazar)
Azerbaycan ordusu Dağlık Karabağ'daki savaşta 2 bin 881 şehit verdi. Daha önce 2 bin 855 olarak açıklanan şehit sayısı, bazı cenazelerin bulunması ve kimliklerinin belirlenmesiyle 2 bin 881'e ulaştı.
Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 27 Eylül 2020'de başlayan ve 10 Kasım 2020'de Ermenistan'ın yenilgisini kabul eden anlaşmaya imza atmasıyla sona eren savaştaki can kayıplarıyla ilgili bilgilerin güncellendiği belirtildi. Daha önce 2 bin 855 olarak açıklanan şehit sayısının, bazı cenazelerin bulunması ve kimliklerinin belirlenmesiyle 2 bin 881'e ulaştığı ifade edildi. 28 askerin de kayıp olduğu bildirilen açıklamada, defnedilen şehit askerlerin isimlerine yer verildi. Azerbaycan ordusunun 27 Eylül 2020'de başlattığı operasyonda, 5 kent merkezi, 4 kasaba ve 286 köy kurtarılmış, bunun üzerine Ermenistan yenilgiyi kabul etmiş ve işgal altındaki Ağdam, Laçın ve Kelbecer illerini de boşaltacağını taahhüt eden anlaşmaya imza atmıştı. Ermenistan ordusu, 20 Kasım 2020'de Ağdam'dan, 25 Kasım 2020'de Kelbecer'den ve 1 Aralık 2020'de Lâçin'den çekilmişti.
Ermenistan’ın 30 yıl işgal altında tuttuğu topraklarını geri aldı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Dağlık Karabağ’ın Özerk Cumhuriyet statünü iptal ettiğini beyan eyledi. Er geç adalet yerini buluyor ve buldu. Azerbaycan askerinin canı pahası ve kanı ile alındı topraklar. 1.500 eve şehit cenazesi gitti, 400 asker kayıp. Azerbaycan, kaybettikleri için yas ilan etmedi, geri aldıklarını zafer töreni ile kutladı. Zafer töreninde Azerbaycan’ın yanında Türkiye vardı. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok.” deyimi belki abartı gibi görünebilir ama son olaylar bir daha ispatladı ki bu sloganın arkasında hiç zaman değişmeyen ve manasını kaybetmeyen bir hakikat saklıdır.
Dağlık Karabağ sorunu çözüldü; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliev, son günlerde tarihe yazılan nutuklarının birinde beyan etti:
“Dağlık Karabağ Özerk Bölge diye bir coğrafya yok artık, Azerbaycan’ın bir parçası olan Karabağ’ımız var. Bu özerk bölge Sovyetler Dönemi’nde büyük Türkistan; ahalisi, halkı Türk olan coğrafyalarda yaratılmış küçük bölgelerden biri idi ki işlerine gelende münakaşa ocağı olsun, aynı dilde aynı dinde olan, kanı bir, kökeni bir Türk halklarını birleşmeye koymasın, çözülmeyen sorunlar yaratsın. Büyük Türkistan topraklarını birbirine düşman eden, beynini yıkayan, kanını zehirleyen bir politika amacına da ulaşırdı aslında. Ve bu özerk bölgelerden en büyük sorun yaratan Karabağ’ın statüsünü zafer kutlayan ülkenin komutanı bir kalemde silindi. Dağlık Karabağ’ın işgalden azat edilmesi Şark’ın kapısını kudretli Türkiye ordusuna açtı.”
Güney Kafkasya, Türkiye’yi Orta Asya’ya bağlayan bir köprüdür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurular kurulmaz ilk işleri Türkiye Azerbaycan arasındaki bağları kesmek oldu. Başardılar ve 70 yılı aşkın bir süre zarfı içinde bu düşmanlığı sürdürebildiler. Artı Türklere düşman belledikleri Ermeni halkı için Azerbaycan’ın tarihî topraklarında Ermenistan isimli devlet kurarak Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin kafasının üstünde astılar. Şimdi o coğrafyada; Güney Kafkasya’da Türk’ün şanlı bayrağı sallanıyor. Türkler, Kafkasya’ya yabancı değillerdir. Çünkü Türklerin Kafkasya’ya aşina olmalarının en önemli nedeni Kafkasya’nın kendi jeopolitik coğrafyasından kaynaklanmaktadır. Zaman olmuş, Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki Kafkasya, tarih boyunca Türklerin vatan dedikleri bir coğrafya parçasıdır. Volga Irmağı’nı geçen Hunlar, Tuna Nehri’ne kadar ulaşarak Macaristan’a ulaşmışlar. Göktürk İmparatorluğu’nun, doğurduğu Hazar Devleti Kırım’dan Hazar Denizi’ne kadar, Dinyester Nehri ile Volga Nehri arası coğrafyaları kaplıyordu.
Amacımız tarihin tekerini geri döndürmek değil. Yüzyıllıklar boyunca dünyanın düzeni değişmiş, dünya güçleri azman devletleri parçalayarak yeni devletler kurmuşlar. Parçalanmış, her parçalanmada güç kaybeden devlere hükmetmek veya baskı altında tutmak daha kolay olduğundan Türk halklarını da parçalamışlar. Ve bu ırkı, kanı bir olan halk hayalinde o parçalanmış coğrafyaları birleştirerek Turan diye yola çıkmıştı. Turan’ın, Türkistan’ın; bütün Türk soylu halkların birleştiği nokta Azerbaycan oldu, Karabağ kilidinin açılması oldu. Dağlık Karabağ dışarıdan Azerbaycan sorunu gibi görünse de aslında Türk dünyasının sorunu idi. Yeniden doğulmanın, yeniden bir olmanın kilit noktası olan bu sorun çözüldü. Türk ordusu güney Kafkasya’ya kadem koydu. İki kardeş ülke el ele verdi. Zaferimiz kaderimizdir. Dağlık Karabağ’ın işgalden azat olması gününü ”Zafer Bayramı” olarak kutlayan Azerbaycan’ın yanında Türkiye vardı. Bu tarihte bir ilktir. Bu hem de Türk’ün gücünden korkan, onu parçalayan ve birleşmesini engelleyen güçlere bir mesajdır. Bu büyük Turan’ın ilk ayak sesleridir. 1991 yılında egemenliğini ilan eden Azerbaycan ilk olarak ulusal projelerde Türkiye ile el ele vererek Güney Kafkasya’da ortak bir refah alanı oluşturulması için kolları sıvadı. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC) ve Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE), Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı (BTK) ve TANAP hayata geçirildi. Ve iki Türk devletinin Azerbaycan ve Türkiye’nin bayraklarının dalgalandığı bu kapı büyük Turan; Türkistan için zafer çanlarıdır.